Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/468 E. 2020/46 K. 13.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/468
KARAR NO : 2020/46

DAVA : Markanın Hükümsüzlüğü, Sicilden Terkin
KARŞI DAVA : Markanın Hükümsüzlüğü, İptali
DAVA TARİHİ : 19/06/2017
KARŞI DAVA TARİHİ : 14/09/2017
KARAR TARİHİ : 13/02/2020
KARAR YAZIM TARİHİ : 18/02/2020

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhinde açılan davanın, Mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda :
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA ; Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin 1988 yılında kurulmuş birçok global saat üreticisine ev sahipliği yapan global bir şirket olduğunu, müvekkilinin TPMK nezdinde “…” markasının tescilli sahibi olduğunu ve kuruluşundan 2017 yılına kadar kullanmış olduğu ticaret unvanının “…” markasının müvekkili tarafından ortaya çıkarıldığını, müvekkilinin öncelikli hak sahipliğini açıkça gösterdiğini, “…” markasının halihazırda Türkiye dahil yetmişten fazla ülkede bulunan ve uluslararası alanda her kesimden insanda büyük bilinirliğe sahip olan global bir marka olduğunu, müvekkilinin bu markayı Türkiye’de yoğun olarak kullandığını, ancak hal böyle iken, davalı adına tescilli … nolu “… …” markasında, müvekkiline ait “…” markasının açık bir şekilde kullanılmış olduğunu, bu hususun benzerliği ortaya koyduğunu, davalı markasına “…” ibaresinin eklenmesinin markalar arasındaki benzerliği ortadan kaldırmadığını ve davalı markasına ayırt edicilik katmadığını, zira “…” markasının uluslararası alanda da ülkemizde de saat sektöründe yüksek bir bilinirliğe sahip olduğunu, müvekkilinin markasına eklenen … ibaresinin orta düzeydeki tüketiciler için hiçbir anlam ifade etmeyeceğini, markanın müvekkiline ait marka ile aynı yahut müvekkilinin markasının farklı bir serisi, alt veya üst sınıf başka bir markası olduğu izlenimine sebep olduğunu, davalının eklediği “…” ve “….” ibarelerinin genel ibareler olduğunu, müvekkili markası ile davalı markasının aynı sınıfta tescilli olduğunu, taraf markalarının aynı tüketici kitlesine hizmet verdiğini, davalı markasının tescilinde kötü niyetin söz konusu olduğunu, davalının müvekkili şirketin ve markasının itibarını kullanarak haksız kazanç sağlamak amacı ile hareket ettiğini iddia ederek, davalı adına TPMK nezdinde tescilli … nolu “… …” markasının hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini talep ve dava etmiştir.
CEVAP VE KARŞI DAVA ; Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkilinin markası ile davacı markaları ve emtialarının birbirine benzemediğini, bu nedenle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığını, müvekkilinin markasında hiçbir ifadeye vurgu yapılmadığını, her bir kelimenin aynı büyüklükte ve özellikte yazıldığını, dolayısıyla esas unsurun “… …” olduğunu, davacı markasının da aynen tescil edildiği haliyle esas unsur teşkil ettiğini, bu halde marka görsellerine bakıldığında bütünü itibarıyla bir benzerliğin mevcut olmadığını, müvekkili markasının “…” ibareleriyle davacının markasından ayrıldığını, müvekkilinin markası ile davacı markaları arasında ne görsel, ne işitsel ve ne de anlamsal benzerliğin bulunduğunu, kaldı ki davacı markasının bir şehir adının okunuşundan ibaret olması sebebiyle zayıf bir marka olduğunu, İsviçre’de herkesin söz konusu şehrin ismini … şeklinde telaffuz ettiğini, davacı tescilinin bir şehir adının okunuşunun tescilinden ibaret olduğunu, bu açıdan davacı markasının ayırt ediciliği olmayan, kimsenin inhisarına bırakılamayacak nitelikteki serbest bir işaret olduğunu, marka emtialarının da farklı olduğunu, en ufak bir benzerliğin söz konusu olmadığını ve müvekkilinin kötü niyetli olmadığını savunarak, ayrıca davacı markasının son 5 yıldan beri kullanılmadığını iddiası ile kullanmama def’ini de ileri sürerek asıl davanın reddini istemiştir. Karşı dava olarak ise özetle, davacı markası bir yer ismi olması nedeniyle hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiği, ayrıca ayırt edici olmayan SMK 5. Maddesi anlamında coğrafi işaret içerir şekilde olduğundan mutlak hükümsüz olduğunu beyanla, davacı/karşı davalı adına …. sayı ile tescilli “…+…” ve … sayılı “…+…” ibareli markanın hükümsüzlüğünü ve iptalini talep ve karşı dava etmiştir. Karşı dava dilekçesinde kullanmama nedeniyle iptal maddi vakasına dayanmamıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE :
Asıl dava, davalı adına … sayı ile tescilli “… …” ibareli markanın hükümsüzlüğü, sicilden terkini, karşı dava ise, davacı/karşı davalı adına … sayılı “…+…” ibareli ve …. sayılı “…+…” ibareli markaların hükümsüzlüğü ile iptali taleplidir.
Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan gelen kayıtlardan, … sayılı “… …” ibareli markanın 14. Sınıfda 02/10/2015 tarihinden itibaren 10 yıl müddetle davalı adına tescilli olduğu, …. sayılı “…+…” ibareli markanın 14. Sınıfta ilk defa 13/03/1998 tarihinde davalı adına tescil edildiği ve süresinde yenilendiği anlaşılmıştır.
6769 Sayılı SMK’nın 25. Maddesinde hükümsüzlük koşulları belirtilmiş olup, belirtilen madde ile, 5. veya 6. maddede sayılan hallerden birinin mevcut olması halinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir. Menfaati olanlar, Cumhuriyet Savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları markanın hükümsüzlüğünü mahkemeden isteyebilir. Marka hükümsüzlük davası, dava tarihinde sicilde marka sahibi olarak kayıtlı kişilere veya hukuki haleflerine karşı açılır. Markanın hükümsüzlüğü davalarında Kurum taraf gösterilmez. Bir marka, 5. maddenin birinci fıkrasının (b), (c) ve (d) bentlerine aykırı olarak tescil edilmiş olup da kullanım sonucunda tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından hükümsüzlük talebinden önce ayırt edici nitelik kazanmışsa hükümsüz kılınamaz. Hükümsüzlük halleri, markanın tescil edildiği bir kısım mal veya hizmete ilişkin bulunuyorsa, sadece o mal veya hizmet yönünden kısmi hükümsüzlüğe karar verilir. Marka örneğini değiştirecek biçimde hükümsüzlük kararı verilemez. Marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötüniyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez. 6. maddenin birinci fıkrası uyarınca açılan hükümsüzlük davalarında 19. maddenin ikinci fıkrası hükmü def’i olarak ileri sürülebilir. Bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihi esas alınır. Hükümsüzlüğü istenen markanın başvuru veya rüçhan tarihinde, davacının markası en az beş yıldır tescilli ise davacı ayrıca, söz konusu başvuru veya rüçhan tarihinde 19. maddenin ikinci fıkrasında belirtilen şartların yerine getirildiğini ispatlayacağı belirtilmiştir.
Yine SMK’nın 6/1 hükmü uyarınca, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvurunun reddedileceği belirtilmiştir.
Taraf vekillerince deliller sunulduktan ve resen celbi gereken deliller de toplandıktan sonra dosyada bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup, dosyanın tevdi olunduğu bilirkişi heyeti hazırlamış oldukları 10/09/2018 tarihli raporda sonuç olarak, davacı markasının davalı markasının koruma tarihi olan 02.10.2015 günü ve öncesinde tanınmış marka olup olmadığına ilişkin olarak dosya kapsamında yapılan inceleme neticesinde, sunulan delillerin markanın tanınmış marka statüsünde olduğunu ispat etmeye yeterli görülemeyeceği, ancak heyet üyesi sektör bilirkişisi ….’in sektörel bilgisine göre, … markasının ülkemizde uzun yıllardır bilinen-tanınan, kol saati emtiası yönünden tanınmış bir marka olarak kabul edilmesi gerektiği, davacı taraf markasının ne zamandan beri kullanıldığının tespiti ile ilgili olarak, dosyadan tespit edilen en eski tarihli kullanımın “….” filmine verilen sponsorluğa dair reklam (28.01.2011 tarihli) olduğu, heyet sektör bilirkişisinin “…” markasının ülkemizdeki kullanımının uzun yıllara dayandığı tespitinde bulunduğu, asıl davada ileri sürülen davacı tarafın Türkiye distribütörü olan dava dışı şirketin, incelenen ticari defterlerinin sahipleri lehine delil vasfını haiz olduğu, dava dışı şirketin, dava konusu …. tescil nolu “…+…” markasına yönelik dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık süredeki ürün satışlarının, yıllık satış ciroları üzerinde önemli bir paya sahip olduğu, bu markanın “kol saati” emtiasında yoğun-ciddi biçimde kullanıldığı ve dava dışı şirket tarafından inceleme günü sunulan satış faturaların ve dosyadaki delillerin incelenmesi neticesinde, davalının …. nolu markasının kullanımına rastlanmadığı, markanın tescilli olduğu 18. sınıfta kullanılmadığı, davacı/karşı davalı markasının, İsviçre’de bir belde adı olan “….” ibaresinden esinlenilerek oluşturulduğu, “…” kelimesinin gerek bilindiği kadarıyla Almanca’da ve gerekse Fransızca’da “…” şeklinde okunmadığı, bu itibarla … markasının doğrudan bir yer adı olduğunu söylemenin güç göründüğü ve … ibaresinin, 14. sınıfta kol saati emtiası yönünden marka olarak seçilip, kullanılabilecek ve tescil edilebilecek, belirtilen emtia bakımından ayırt ediciliği haiz bir tanıtıcı işaret olduğu ve aksi kabul edilse bile, karşı davalının … markasının hükümsüzlük talebinden evvel ayırt edici nitelik kazanmış olduğu belirtilmiştir.
Davalı-karşı davacı vekilinin rapora itirazları nedeniyle aynı bilirkişi heyetinden ek rapor alınmıştır. Bilirkişi heyeti önceki raporla aynı doğrultuda beyanda bulunmuştur.
Rapora itirazlar nedeniyle yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınmasına karar verilmiş ve yeni bilirkişi heyeti hazırlamış olduğu 17/12/2019 tarihli raporda sonuç olarak, davacı tarafa ait … tescil numaralı “…+….” ibareli marka ile davalı tarafa ait … tescil numaralı “… …” ibareli markanın, SMK 6/1 uyarınca benzer olduğu ve iltibas ihtimali taşıdığı, davacı tarafın önce tarihli tescili nedeni ile davalı yana ait … tescil numaralı markanın davacı yana ait markanın tescilli olduğu emtialar ile aynı/benzer olan “Saatler ve zaman ölçme cihazları (kronometreler ve parçaları, saat kordonları dahil)” emtiaları bakımından hükümsüzlük koşullarının oluştuğu, davalı/karşı davacı tarafın ileri sürmüş olduğu kullanmama def’i kapsamında yapılan inceleme ile davacı/karşı davalı tarafın markalarını “Saat ve benzeri” emtia kapsamında kullandığı tespit edilmekle, davacı tarafın kullanımlarını “…” emtiası bakımından ispatladığını ve bu emtia açısından davalı/karşı davacı yanın kullanmama def’inde bulunmasının yerinde olmadığı, karşı davada ileri sürülen kullanmama nedeni ile iptal talebi kapsamında yapılan inceleme ile davacı/karşı davalı tarafın … tescil numaralı markasını tescil ettirmiş olduğu emtiada kullandığı ve markanın iptalinin koşullarının oluşmadığı, karşı davada ileri sürülen kullanmama nedeni ile iptal talebi kapsamında yapılan inceleme ile davacı/karşı davalı tarafın … tescil numaralı markasını tescil ettirmiş olduğu emtiada kullanmadığı ve …. tescil numaralı markanın kullanmama nedeni ile iptalinin şartlarının oluştuğu, dosya içerisine sunulan deliller ve belgeler incelendiğinde, davacı tarafa ait markaların tanınmış marka olduğunu ispatlamaya yetecek belge ve bilginin bulunmadığı bu nedenle davacı tarafa ait markalara tanınmış marka korumasını taşıdığından bahsedilemeyeceği, karşı davacı yanın (kullanmamaya dayalı hükümsüzlük/iptal talepleri dışındaki) hükümsüzlük taleplerinin 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde ileri sürülmediği sessiz kalma nedeniyle ile hak kaybının oluştuğu, kötü niyet nedeni ile sessiz kalma nedeniyle hak kaybının oluşmadığı Mahkemece kabul edilirse, karşı davacı yanın ileri sürdüğü hükümsüzlük taleplerinin detaylı şekilde arz edilmiş olduğu üzere kabulünün mümkün olamayacağı, İsviçre’nin bir şehri ile bire bir aynı olmayan, yazım farklılıklarına sahip olan karşı davacı yan markalarının, Türkiye üzerinde ürünlerin coğrafi kaynağı konusunda halkı yanıltacak nitelikte olmadığı, davacı tarafından 12.05.2015 tarihi öncesi kullanımına yönelik belirtilen …. Saat Takı Paz.Dış Tic.Ltd.Şti.’nin tasfiye halinde olması ve ilgili firma ile irtibat kurulamamasından dolayı dosyaya ibraz edilen faturaların ilgili firmanın defter kayıtlarında olup olmadığı yönünde incelemenin yapılamadığı belirtilmiştir.
Tüm dosya kapsamı, deliller ve özellikle itiraz üzerine aldırılan ikinci bilirkişi raporunda belirtilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, asıl dava yönünden; davacı tarafa ait …. tescil numaralı “…+….” ibareli marka ile davalı tarafa ait … tescil numaralı “… …” ibareli markanın, SMK 6/1 uyarınca benzer olduğu ve iltibas ihtimali taşıdığı, davacı tarafın önce tarihli tescili nedeni ile davalı yana ait … tescil numaralı markanın davacı yana ait markanın tescilli olduğu emtialar ile aynı/benzer olan “Saatler ve zaman ölçme cihazları (kronometreler ve parçaları, saat kordonları dahil)” emtiaları bakımından hükümsüzlük koşullarının oluştuğu, davacı markasının tanınmış marka olarak kabulünün mümkün olmadığı, davalı/karşı davacı tarafın ileri sürmüş olduğu kullanmama def’i kapsamında yapılan inceleme ile davacı/karşı davalı tarafın markalarını “Saat ve benzeri” emtia kapsamında kullandığı tespit edilmekle, davacı tarafın kullanımlarını “Saat” emtiası bakımından ispatladığını ve bu emtia açısından davalı/karşı davacı yanın kullanmama def’inde bulunmasının yerinde olmadığı anlaşılmakla, davacının davasının kısmen kabulü ile, davalı adına tescilli … tescil nolu “… …” ibareli markanın tescilli olduğu “Saatler ve zaman ölçme cihazları (kronometreler ve parçaları, saat kordonları dahil)” emtiaları yönünden hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine, sair emtialar yönünden davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Karşı dava yönünden ise; davacı vekili cevap dilekçesi ile kullanmama def’ini ileri sürmüş ise de, karşı dava yönünden kullanmama maddi vakasına dayanmayıp, sadece yer ismi olması, ayırt edici nitelikte olmaması, halkta malın coğrafi kaynağı konusunda bir yanıltmaya sebebiyet vermesi sebeplerine dayanmış olup, esasında … tescil nolu markanın tescilli olduğu kol saatleri emtiasında yoğun olarak kullanıldığı gibi, diğer marka olan … tescil nolu markanın ise, kullanıldığı ispatlanamamış ise de, karşı dava yönünden kullanmama sebebine dayanılmaması karşısında, keza markaların tescilli olduğu 1998 yılından bu yana koruma altında olduğu, aradan geçen süre içerisinde hak düşürücü süre geçtiği gibi, mal veya hizmetin niteliği, kalitesi, coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltacak nitelikte olmadığı anlaşılmakla, karşı davanın reddine karar vermek gerekmiştir. Bu itibarla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
A-ASIL DAVA YÖNÜNDEN :
1-Asıl dava yönünden, davacının davasının KISMEN KABULÜNE, davalı adına tescilli … tescil nolu ” …” ibareli markanın tescilli olduğu “Saatler ve zaman ölçme cihazları (kronometreler ve parçaları, saat kordonları dahil)” emtiaları yönünden hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine, sair emtialar yönünden davanın reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan, 54,40 TL ilam harcından, 31,40 TL peşin harcın mahsubu ile, 23,00 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Karar tarihininde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hesaplanan 4.910,00 TL vekalet ücretinin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davanın kısmen reddi sebebiyle, karar tarihininde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hesaplanan 4.910,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 31,40 TL başvuru ve 31,40 TL peşin olmak üzere 62,80 TL harç giderinin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 373,80 TL tebligat-tezkere ve 2.150,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.523,80 TL yargılama giderinin, davanın kısmen kabulü nedeniyle 1.261,90 TL’sinin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
B-KARŞI DAVA YÖNÜNDEN :
1-Karşı dava yönünden, davalının karşı davasının REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan, 54,40 TL ilam harcından, 14,50 TL karşı dava harcının mahsubu ile, 39,90 TL bakiye karar davalı/karşı davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Karar tarihininde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hesaplanan 4.910,00 TL vekalet ücretinin, davalı/karşı davacıdan alınarak, davacı/karşı davalıya verilmesine,
4-Davalı/karşı davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
C-Talep halinde kararın taraflara tebliğine,
D-Karar kesinleştiğinde kullanılmayan gider avansının ilgilisine iadesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere, açıkça okunup anlatıldı.13/02/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır