Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/367 E. 2019/370 K. 05.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/367 Esas
KARAR NO : 2019/370

DAVA : Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 23/12/2016

BİRLEŞEN İSTANBUL 2. FSHHM 2017/68 ESAS, 2018/51 KARAR SAYILI DOSYASINDA

DAVA : Marka Hakkına Tecavüzün Tespiti ve Tazminat
DAVA TARİHİ : 05/04/2017
KARAR TARİHİ : 05/11/2019
Mahkememizde görülmekte bulunan ana dosyada Marka Hükümsüzlüğü talepli ve birleşen dosyada Marka Hakkına Tecavüzün Tespiti ve Tazminat taleplerine ilişkin davada yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA ; Davacı vekili Bakırköy (Kapatılan) … Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin …. esas sayılı dosyasına tevzi olunan dava dilekçesi ile, Müvekkilinin sektörünün bilinen, güvenilen vc saygın kuruluşlarından biri olduğunu, 1995 yılında ….. markalı ürünler üzerinde hak elde ettiğini, markanın ulusal ve uluslararası tescil belgeleri ile korunduğunu, ….. ibarelerinin İsviçre. Ürdün, Beyrut, Fasla tescilli olduğunu, davalı tarafın kendi adına tescil ettirdiği ….. numaralı “……’’ markasının varlığı sebebiyle müvekkilinin Türkiye’de markasını kendi adına tescil ettiremediğini, müvekkiline ait ….. markasının tanınmış maıka olduğunu ve ilgili tüketici kitlesi nezdinde tanındığını, müvekkilinin dünya çapında faaliyet gösterdiğini ve ….. markası ile ihracat yaptığını, Google arama motorunda arama yapıldığında müvekkiline ait ….. markası ile karşılaşıldığını, dilekçe içeriğinde ….. markalı ürünlerin reklam görselleri ve market raflarında çekilmiş fotoğraflarının sunulduğunu, youtube da müvekkilinin markasının tanıtımına ilişkin videolar yer aldığını, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde müvekkilinin markasının tanınmış marka olduğunun çok açık olduğunu, müvekkilinin aynı zamanda markanın gerçek hak sahibi olduğunu, davalı tarafın müvekkilinin ….. markasının bilinirliğinden haksiz yarar sağlamak amacıyla markayı kendi adına tescil ettirdiğini, davalı tarafın kölüniyetli olduğunu, müvekkilinden ve markalarından haberdar olduğunu, davalının sonunda “….. ” ibaresi bulunan başka bir markayı tescil ettirmeye çalıştığını ve yayına yapılan itiraz neticesinde Türk Patent tarafından yapılan marka başvurusunun kötüniyetli olduğuna karar verildiğini ve markanın reddedildiğini, müvekkili tarafından yurtdışında pek çok ülkede daha önce tescil edilmiş olan ….. esas unsurlu markalar ile davalı tanıfın dava konusu markasının ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, markaların aynı yazı tipiyle oluşturulduğunu, müvekkilinin markasında yer alan arapça kelimenin dahi davalı tarafça birebir aynı yazı karakteri ile taklit edildiğini, markanın hükümsüz kılınmasının hakkaniyet gereği olduğunu, markanın tescilli olduğu sınıflarında müvekkilin ürettiği ürünler ve faaliyet alanı ile çakıştığını, davalı markasının tescilinin aynı zamanda haksız rekabet teşkil ettiğini, açıklanan nedenlerle, davalı adına tescilli …. numaralı “….. ” markasının 556 sayılı KHK’nin 7/1-b, (/b, 8/5 vc 35 inci maddeleri, Paris Sözleşmesi ve TTK uyarınca hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP ; Davalı vekili cevap dilekçesi ile, Davacının markasının ne Türkiye’de ne de Dünyada maruf bir marka olmadığını, davacıya ait markanın sadece 4 ülkede tescilli olduğunu, müvekkilinin marka belgesi yanında aynı zamanda ……… nolu tasarım tescil belgesine de sahip olduğunu, müvekkilinin ili şirket ve bir fabrika sahibi olduğunu, vergilerini ödeyerek Türkiye ekonomisine fayda sağladığını, davacının ….. ibaresinin tersten tescilini sağlamaya çalıştığını, fakat marka başvurusunun müvekkilinin itirafı üzerine reddedildiğini, sonrasında ….. ibaresini tescil ettirmeye çalıştığını bu markanın da müvekkilinin itirazı üzerine reddedildiğini, davacı son çare olarak müvekkilinin üretim, reklam ve pazarlama yaptığı markasını elinden almak amacıyla kötüniyetli olarak işbu davayı açtığını, açıklanan nedenlerle açılan esas davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İstanbul …. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 14/03/2018 tarih, …… Esas ve …. Karar sayılı kararıyla mahkememizin işbu dosyasının sonucunun mahkemelerinin kararını etkileyeceği anlaşıldığından dosyalar arasındaki hukuki ve fiili irtibat göz önüne alınarak mahkeme dosyasının mahkememizin işbu dosyası ile HMK 166 maddesi uyarınca birleştirilmesine karar verilerek dosya mahkememize gönderildiği görülmüştür.
BİRLEŞEN DOSYADA DAVA ; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili firmanın kurulduğu 2016 tarihinden itibaren kozmetik sektöründe tanınır bir marka olduğunu, ….. kelimesini TPE nezdinde ….. tescil numarası ile tescil ettirdiğini, ayrıca marka ambalajını da ….. tescil numarası ile tescil ettirdiğini, hem marka hem de markanın kullanılacağı şampuan kutularının tescilli olduğunu, davalılar tarafından kullanılan ”….. ” marka işaretinin, müvekkilinin tescilli markası ile oluşturduğu iltibas ve tecavüz nedeni ile müvekkil zararının Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 151/2 fıkrası b bendi uyarınca tazmini ile tecavüzün durdurulmasını, ürünlerin imhasını talep ettiklerini, marka hakkına tecavüz ilişkin MErsin Asliye Hukuk Mahkemesinin ….. D.İş dosyasıyla tespit yapıldığını ve rapor alındığını bu nedenle dava sonuna kadar ihtiyati tedbir kararı verilerek kullanımın durdurulmasını ayrıca belirlenecek zarardan şimdilik 5000 TL maddi tazminatın davalıdan tahsilini ve hükmün ilanını talep etmiştir.
BİRLEŞEN DOSYADA CEVAP ; Davalı ….. Vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin faaliyet gösterdiği sahada uzun yıllardan beri yatırımlar yaparak emek harcadığını davacı tarafın kötü niyetli olduğunu aynı sektörde faaliyet gösteren başvuru sahibinin uzun yıllardır markayı kullanmakta olan marka sahibinden haberdar olmadığını öne sürmesinin mümkün olmadığını, dava dışı üçüncü kişi ve ….. esas unsurlu markaların gerçek hak sahibi olan ….. şirketi tarafından davacı tarafça eldeki davadaki tecavüz iddialarına dayanak olarak gösterilen markanın hükümsüzlüğü için Bakırköy …. FSHHM’ nin ….. esas sayılı dosyasında dava açıldığını bu dosya sonucunun beklenmesi gerektiğini, davlı şirket ile marka hakkı sahibi olan ….. arasında Mersin …. Noterliğinin 30/03/2017 tarihli vekaletname ile davalı şirket ….. markalarının Türkiye’de satış ve pazarlanması için tam yetkili kılındığını, tasarımlar ve markalar arasında benzerlik bulunmadığını, davanın esasını çözecek şekilde ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE ;
Yargılama sırasında deliller toplanmış; Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan ….. adına kayıtlı ….. tescil nolu markaya ilişkin evraklar celp olunmuş, davacı vekilince davacı tarafın markalarına ilişkin uluslararası tescil belgeleri ve Türkçe tercümeleri, ….. markasına ilişkin makale yazısı, ….. markalı ürün görselleri, marka hakkını elde ettiğine ilişkin devir temlik sözleşmesi örneği ve yeminli Türkçe tercümesi, …. ile yapılan lisans sözleşmesi örneği ve yeminli Türkçe tercümesi, ….. ibaresinin internet çıktıları dosyaya sunulduğu görülmüştür.
Dosya davacı tarafın sunduğu tüm delil ve belgeler internet kayıtları, web siteleri, davalı tarafın savunması ve tüm delilleri dikkate alınarak baby ….. markasına yönelik tarafların kullanımları dikkate alınarak davacı taraf markasının tanınmış marka olup olmadığı, (davalı markasının başvuru tarihinden önce) marka üzerinde daha önceki kullanım hakkının kime ait olduğu, davacı iddialarındaki marka ile davalı tescilli markasının aynı sınıf ve alanlarda kullanım olup olmadığı, benzerliklerinin olup olmadığı hususlarında rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişiler Sektörel Uzman ….. ve Marka, Patent Vekili ….. ‘nun 20/06/2018 havale tarihli ayrıntılı ve gerekçeli raporlarında özetle; “davacının….., ….. markaları üzerinde bir tanınmışlık edindiği ve bu markayı tanınmış hale getirdiği kanıtlanamadığından; davacının ancak başka ülkelerde tescilli bir marka sahibi olduğunun değerlendirilmesi, dolayısıyla Paris Sözleşmesi Madde 6/1.mükerrer hükmünün mevzuatındaki korumasından yararlanamayacağı, tarafların marka/ibareleri arasında karıştırlmaya sebebiyet verecek düzeyde benzerlik olduğu, davacının söz konusu markalar üzerinde ülkemizde bir üstün hakkı olmadığı, dolayısıyla ülkemizde marka kullanım hakkının davalıya ait olup hükümsüzlük gerekçelerinin oluşmadığı” hususlarını tespit ve rapor etmişlerdir.
Heyette mevcut Bilgisayar Mühendisi, Marka ve Patent Vekili ….. 20/06/2018 havale tarihli ayrıntılı ve gerekçeli aykırk raporunda özetle; “Paris Sözleşmesi’ne taraf bir ülkede daha önce tescil ettirilen markaların KHK kapsamında Türkiye’de de korumadan yararlanabileceği ve sonraki tescil sahipleri hakkında hükümsüzlük talebinde bulunabilecekleri kanaatine ulaşıldığını, somut olayda esas raporda da “markalar arası benzerlik/ayniyet değerlendirmesi” başlığı altında tarafların marka/ibareleri arasında karıştırılmaya sebebiyet verecek düzeyde benzerlik olduğunun tespit edildiğini, davalının marka ve logosunda kullandığı şekil ile davacının yurtdışında tescilli markalarındaki şekil arasındaki benzerlik yoruma yer bırakmayacak kadar açık olduğunu, bu kadar ayırt edici bir tasarımın kullanılmasının tesadüfi olamayacağı gibi iyiniyetli ve basiretli bir tüccardan beklenebilecek bir yaklaşım olmadığını, davacının markasını Paris Sözleşmesi’ne taraf olan farklı ülkelerde davacıdan daha önceki tarihlerde tescil ettirmiş olduğunun da görüldüğünü, davalı davacının Türkiye’deki münhasır satış bayisi/dağıtıcısı vb.olmayıp davacı tarafından markanın kullanımı hususunda bir yetki almadığını, ürünler bakımından da tükenme ilkesinin uygulama imkanı bulunmadığını, davalının davacı markasını yurtdışında görerek Türkiye’de tescilli olmamasından istifadeyle tescil gerekçekleştirdiğinin anlaşıldığını, bu şekilde kötüniyetle yapılan bir tescilin hukuki işleminin hükümsüz kılınması gerektiğini” tespit ve rapor etmiştir.
Birleşen dosya yönünden tecavüz ve tazminat taleplerinin incelenmesi gerekeceği ve dosyada alınan bilirkişi raporunun müşterek görüş bildirerek ortak rapor düzenleyemedikleri anlaşılarak mahkememizce yeniden bilirkişi incelemesi yapılarak müşterek rapor alınmasına karar verilmiş ve dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişiler 07/02/2019 tarihli ayrıntılı ve gerekçeli raporlarında özetle; “Esas dava yönünden davacı adına yurtdışında tescilli ….. markaları ile davalı tarafın ….. nolu markası arasında benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin olduğunu, davacı tarafın “…..” markalarının “tanınmış marka” olduğu veya davacı tarafın markanın “gerçek hak sahibi” olduğu konusunda yeterli kanaate ulaşılamadığını, davalı tarafın ….. nolu marka başvurusu esnasında “basiretli tacir ilkesine” aykırı davrandığı, bu hususun kötüniyetli tescil kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği konusundaki takdirin mahkemeye ait olduğunu; Birleşen dava yönünden davalılar ….. ve ….. Gıda tarafından kullanılan “…..” markasının birleşen davanın davacısı …’ın 556 sayılı KHK’den kaynaklı marka haklarını ihlal ettiği; fakat esas davada markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi halinde “hükümsüzlük kararları geçmişe etkili olduğundan” marka hakkı ihlalinden bahsedilemeyeği” hususlarını tespit ve rapor etmişlerdir.
Ana dava bakımından taraflar arasındaki uyuşmazlığın davalı taraf adına tescilli olan ….. tescil numaralı markanın davacının üstün hak sahipliği, tanınmış marka ve kötü niyet iddialarına dayalı tescili talebinden ibaret olduğu, birleşen dosyanın ise marka hakkına tecavüzün tespiti ile tazminat talebine ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce öncelikle çözülmesi gereken husus hükümsüzlük iddialarıdır. Davacı taraf bu iddiasını üstün hak sahibi olmak, tanınmış marka olma ve davalının kötü niyet iddialarına dayandırmıştır. Mahkememizce toplanan tüm deliller ve alınan bilirkişi raporu karşısında davacı tarafa ait marka kullanımlarının ağırlıklı olarak ülke dışında içerisinde gerçekleştiği gerekçesiyle tanınmış marka olmadığı kanaatine varılmıştır.
Davaya uygulanacak Mülga 556 sayılı marka KHK’nın 8/3 maddesinde yer alan tescilsiz bir markanın veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaretin sahibinin itiraz etmesi üzerine tescili istenilen marka aşağıdaki hallerde tescil edilemez: a.)Markanın tescili için yapılan başvuru tarihinden önce veya markanın tescili için yapılan başvuruda belirtilen rüçhan tarihinden önce bu işaret için hak elde edilmiş ise, b.Belirtilen işaret sahibine daha sonraki bir markanın kullanımını yasaklama hakkını veriyorsa hükmü uyarınca gerçek hak sahipliği ilkesi gereği yurt içinde marka başvurusundan önce ve markaya konu işaretin tescil kapsamındaki mal ve hizmetler yönünden yoğun ve sıkı kullanım sonucu işaret üzerinde önceye dayalı hak elde edilmiş olması halinde o işaret üzerinde gerçek hak sahibi olan kişiye öncelik hakkı tanınır ve itirazı üzerine başvurunun reddine karar verilir. Şayet marka tescil edilmiş ise bu defa KHK’nun 42/b maddesi yollamasıyla aynı ilkeler uyarınca markanın hükümsüzlüğüne karar verilebilir. Ancak söz konusu işaret üzerindeki kullanımın yurt içinde veya yerelden daha geniş bir coğrafyada nizasız, fazılasız yoğun bir şekilde kullanılması gerekir, işaretin yurtdışındaki kullanımları, işareti kullanan kişiye yurt içinde herhangi bir öncelik hakkı vermek. Keza işareti taşıyan mal ve hizmetleri yurtdışına çıkan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına pazarlanmış olması da yurtdışındaki internet sitesine Türkiye’den alıcıların ulaşabiliyor olması da işaret sahibine KHK’nın 8/3 maddesi uyarınca yurtiçinde herhangi bir öncelik hakkı bahşetmeyecektir. Somut olayda birleşen dosyadaki deliller ve beyanları ışığında ana dosya davacasının, birleşen dosya davalısı şirket ile yapmış olduğu sözleşme gereği davaya konu markalı ürünleri üretip pazarlama konusunda yetki verdiği anlaşılmıştır. Yine toplanan tüm deliller ışığında yukarıda belirlenen ilkelere göre davacının Türkiye’de söz konusu markayı yoğun bir şekilde kullandığı sonucuna ulaşılamamıştır.
Kötü niyet iddiaları yönünden yapılan değerlendirme sonucunda; davacının “…….” esas unsurlu markasını 2004 yılında uluslararası alanda tescil ettirdiği, o tarihten beri yine uluslararası alanda kullandığı anlaşılmaktadır.
…… tanıtıcı işaretini 2004 yılından beri uluslararası alanda marka olarak kullanan şirketin ve ticari faaliyetlerinin aynı sektörde faaliyette bulunan davalı şirket tarafından bilinmediğinin savunulması gerçekçi olamayacağı aynı zamanda “…….” ibaresinin orjinal bir işaret olduğu, farklı ülkelerde yer alan kişiler tarafından birbirinden habersiz bir kelime olarak oluşturulmasının olanaksız olduğu mahkememizce müşahade edilmiştir. Kaldı ki davacının daha önceye tekemmül eden uluslararası kullanım şekli ile davalının tescil ettirdiği marka şekli, görünüm ve renk olarak benzerdir. Paris Sözleşmesine taraf ülkeler dahil olmak üzere başka ülkelerde tescilli davacı markasının, davacı ile aynı sektörde faaliyette bulunan ve bu markadan haberdar olduğu hususunda şüphe bulunmayan ve ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi davranmakla yükümlü olduğu için bulunduğu piyasa ve alandaki gelişmeleri bilmediği yönündeki iddiası da dinlenme olanağı bulunmayan tacir vasfındaki davalı tarafından hem de davacının iştigal mevzuu içerisinde yer alan aynı ve benzeri mal ve ürünlerde tescilli markasının, kötü niyet nedeniyle hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Öte yandan Türk Medeni Kanununun 2. Maddesi uyarınca “herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.” Aksine davranışın müeyyidesi aynı maddede gösterilmiştir. Buna göre bir hakkın açıkca kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” Dürüstlük ise toplumun bilincinde yerleşmiş olan ve toplumun büyük çoğunluğu tarafından beğenilerek ve uygun görülerek uyulan namusluluk, doğruluk, işlem ve iş ilişkilerinde dikkat, özen ve karşılıklı güven esaslarının oluşturduğu davranış biçimidir. Markadan beklenen normal kullanma, yararlanma ve onu koruma amacına aykırılık teşkil eden marka tescilleri ticari yaşamdaki dürüstlük kurralarına aykırılık oluşturduğu, izahtan varestedir.
Bunun gibi dünyanın bir çok ülkesinde tescilli biçimde kullanılan ve orjinalliği sebebiyle birbirinden habersiz düşünülüp oluşturulduğu söylenemeyecek markanın birebir aynısını haklı bir neden olmaksızın ve geçerli bir mazereti bulunmaksızın adına tescil ettiren kişinin amacının bu işaretin bilinilirliğinden haksız yarar sağlamak olduğunu kabul etmek gerekir. Aynı zamanda bu durum uluslararası alanda kullanılan markanın Türkiye’deki tescilinin önüne geçecek bir şekilde haksız rekabet oluşturur. Böyle bir davranış ise marka hakkının kötüye kullanımı anlamını taşır.
Somut olayda davalının birden çok başvuru ile “….. ” esas unsurlu seri markalar yaratmaya çalıştığı, bu durumun uluslararası alanda tescilli davacı markasının Türkiye’de tesciline engel mahiyette olduğu marka görsellerinin ayırd edilemeyecek derecede benzerliği nedeniyle bu benzerliğin tesadüf olarak değerlendirilemeyeceği ve yukarıda yapılan tüm açıklamalar ile birlikte davalının tescilinin kötü niyetli olduğu hukuki ve vicdani kanaatine ulaşılmıştır.
Ana dosya açısından kötü niyet nedeniyle hükümsüzlük kararı verilirken bu kararın sonuçlarının geçmişe etkili olması nedeniyle birleşen dosyada tecavüzün oluşmayacağı anlaşıldığından, birleşen dosya açısından red kararı vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
A-Asıl davada;
1-Davacının davasının KABULÜ ile,
-Davalı adına ….. tescil numarası ile kayıtlı markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
2-Alınması gereken 44,40 TL harçtan peşin yatırılan 29,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 15,20 TL harcın davalılardan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davacı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 3.931,00 TL ücret takdirine, bu ücretin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından bu dava nedeniyle yapılan 29,20 TL peşin harç, 29,20 TL başvurma harcı, 4.350,00 TL bilirkişi ücreti ve 585,00 TL tebligat/posta masrafı olmak üzere toplam 4.993,40 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Kalan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
B-Birleşen davada;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Peşin yatırılan 85,39 TL harçtan alınması gereken 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 40,99 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran tarafa iadesine,
3-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 3.931,00 TL ücret takdirine, bu ücretin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-Kalan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 hafta süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. Açıkça okunup usulen anlatıldı.05/11/2019

Katip …

Hakim …