Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/344 E. 2019/27 K. 07.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/344
KARAR NO : 2019/27

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 25/09/2017
KARAR TARİHİ : 07/02/2019
KARAR YAZIM TARİHİ : 27/02/2019

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhinde açılan davanın, Mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda :
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili dava dilekçesi ile, Mahkememizin… Esas sayılı dosyası kapsamında 09/05/2014 tarihli bilirkişi raporu alındığını ve bu rapor içeriğinde 105.391,66 TL (32.980,66 + 72.411,00 TL) maddi tazminat alacaklarının olduğunun tespit edildiğini ve Mahkemece verilen karar ile taleple bağlı kalınarak davalılardan … Mobilya için 28.000,00 TL, diğer davalılar için 1.000,00’er TL tazminata hükmedildiğini ve mahkemece takdire edilen 30.000,00 TL’lik kısım düşüldüğünde şimdilik bakiye 75.391,66 TL maddi tazminat alacaklarının bulunduğunu iddia ederek, fazlaya dair haklarını saklı tutarak şimdilik bakiye 75.391,66 TL maddi tazminatın (65.571,00 TL’sinin …. Ltd.Şti’den, 5.126,33 TL.’sinin ….’dan, 4.694,00 TL.’sinin ….ten olmak üzere) hukuka aykırı işlemlerin başladığı tarihten itibaren ticari avans faizi ile birlikte davalılardan alınarak müvekkiline ödenmesini ve verilecek hüküm özetinin ilanını talep ve dava etmiştir.
Davalılardan …. vekili cevap dilekçesi ile, müvekkilinin dava konusu ürünleri üreten konumunda olmadığını, müvekkilinin davaya konu ürünleri üretici firma olan diğer davalı …. Şirketinden aldığını, bu durumun Mahkememizin … Esas sayılı dosyası ile de sabit olduğunu, müvekkilinin kendisinde bulunan ve haksız olarak üretilen veya ticaret alanına çıkarılan eşyanın nereden alındığını veya nasıl sağlandığını bildirmektende kaçınmayarak, üretici firma bilgilerini açıkça ortaya koyduğunu, bu aşamada müvekkiline işbu davalarda davalı olarak gösterilmesinin yasaya aykırılık teşkil ettiğini ve talebin zaman aşımına uğradığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı …Ltd.Şti vekili cevap dilekçesi ile, davacının müvekkilinin tasarımdan doğan haklarına tecavüz niteliğinde olduğnu belirttiği eylemlerin 2010 yılı ve öncesine dayandığını, bir an için davacının talebinde haklı olduğu varsayılsa dahi, o tarihte yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60. Maddesine göre, davacı yanın zarar ve faili öğrendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde haksız fiile ilişkin istemlerde bulunması gerektiğini, bu nedenlerle işbu davanın zamanaşımına uğradığını ve taleplerin yersiz olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı …. vekili cevap dilekçesi ile, davacı yanca huzurdaki dava konusu ile tarafları aynı olan davanın yine Mahkememizin … Esas sayılı dosyası ile açılmış olduğunu ve halen Yargıtay incelemesinde olduğunu, bu nedenle öncelikle derdestlik yönünden davanın reddedilmesi gerektiğini, ayrıca davacı taleplerinin zaman aşımına uğradığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Dava, Mahkememizin … Esas sayılı dosyası kapsamında alınan 09/05/2014 tarihli bilirkişi raporu ile tespit edilen 105.391,66 TL (32.980,66 + 72.411,00 TL) maddi tazminat alacağının, Mahkemece yapılan yargılama sonunda verilen toplamda 30.000,00 TL’lik kısmın, raporda tespit edilen miktardan düşümü ile bakiye 75.391,66 TL maddi tazminatın (65.571,00 TL’sinin …. Ltd.Şti’den, 5.126,33 TL.’sinin ….’dan, 4.694,00 TL.’sinin ….’ten olmak üzere) hukuka aykırı işlemlerin başladığı tarihten itibaren ticari avans faizi ile birlikte davalılardan tahsili talepli olup, söz konusu Mahkememizin …. Esas sayılı dosyasından verilen kararın Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin …. Esas,….Karar sayılı ve 16/10/2018 tarihli ilamı ile onandığı ve kararın 25/12/2018 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Talep bu haliyle tasarımdan kaynaklanan haklara tecavüz ve haksız rekabet nedeniyle maddi tazminata ilişkindir. Mahkememizin …. Esas sayılı dosyasından gerekse işbu dosyadaki bilgi ve belgelerden de anlaşılacağı üzere, davaya konu eylemlerin 2010 yılı ve öncesine dayandığı, tespit dosyalarına göre, davacının faili ve zararı öğrenme tarihinin 22/06/2010 tarihi olduğu, eldeki davanın ise 19/10/2016 tarihinde açıldığı, her üç davalının da süresinde zaman aşımı savunmasında bulundukları anlaşılmıştır. Tasarım tescilinden doğan özel hukuka ilişkin taleplerde, zaman aşımı süresi için Türk Borçlar Kanununun zaman aşımına ilişkin hükümleri uygulanır. Olay tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60. Maddesine göre, davacı yanın zarar ve faili öğrendiği tarihten itibaren bir yıl ve her halükarda 10 yıl içerisinde, 6098 Sayılı TMK hükümleri gereğince de öğrenmeden itibaren iki yıl içerisinde davanın açılması gerekir. Dava konusu tecavüz eylemi aynı zamanda ceza hukuku bakımından bir suç teşkil ediyorsa TBK 70 maddesi gereği daha uzun olan ceza zaman aşımı süresi uygulanacaktır. Bu takdirde de, zaman aşımı süresi, zararın öğrenildiği tarihten itibaren değil, zarar verici fiilin işlendiği tarihten itibaren hesaplanacaktır. Davacı taraf aynı zamanda haksız rekabete de dayanmış olup, TTK’nın 60. Maddesi uyarınca zaman aşımı süresi öğrenmeden itibaren bir yıl ve herhalde hakkın doğumundan itibaren 3 yıldır. Görüldüğü üzere, gerek tasarım hakkına tecavüz ve gerekse haksız rekabet yönünden dava tarihi itibariyle yasada öngörülen dava açma süreleri geçmiştir.
Uzamış ceza zaman aşımının uygulanması için de eylemin suç olması gerekmektedir. Yüksek Yargıtay 19. Ceza Dairesinin 15/05/2016 tarih ve 2015/13872 Esas, 2016/18000 Karar sayılı ilamı ve benzeri ilamlarında belirtildiği üzere, “Sanık hakkında 554 sayılı KHK’nın 48/A-c maddesi uyarınca cezalandırılması için kamu davası açılmıştır. Bu maddenin atıf yaptığı 48. maddede ise kararname hükmüyle suç tanımları düzenlenmiştir. 5252 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinde “Diğer Kanunların 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Birinci Kitabında yer alan düzenlemelere aykırı hükümleri, ilgili Kanunlarda gerekli değişiklikler yapılıncaya ve en geç 31 Aralık 2008 tarihine kadar uygulanır.” 5237 sayılı TCK’nın 01.01.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5/1. maddesinde “Bu kanunun genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır” ve aynı kanunun genel hükümleri arasında bulunan 2. maddesinin birinci fıkrasında ise “Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanmaz.” hükümleri yer almaktadır. Olayımızda sanığa atılı eylem, ceza içeren özel bir hukuk düzenlemesi olup, 5. maddede sözü edilen özel ceza kanunları ya da ceza içeren kanunlar kapsamında bulunmaktadır. O halde atılı eylem, TCK’nın 2. maddesi hükmü kapsamında değerlendirilmelidir. Bu duruma göre, KHK hükmüyle getirilen bu düzenleme TCK’nın 2. maddesinde öngörülen kanunilik ilkesine uygun bulunmamaktadır. Nitekim Anayasa Mahkemesi 05.02.2009 gün ve 2005/57 E. 2009/19 K. sayılı iptal kararı gerekçesinde kanunsuz suç ve ceza konulamayacağını, Kanun Hükmünde Kararname hükmüyle suç ve ceza getirilemeyeceğini açıkça vurgulamıştır. Bu durum karşısında, 5252 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesi ile TCK’nın 2. maddesi ve 01.01.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5. maddesi birlikte değerlendirildiğinde; 554 sayılı KHK’nin suç tanımlayan hükümlerinin tümüyle zımni olarak ilga edildiğinin (örtülü olarak yürürlükten kaldırıldığının) kabulü gerekmektedir. Bu hukuki değerlendirmeye göre atılı eylem 554 sayılı KHK hükümleri kapsamında suç oluşturmayacaktır. Öte yandan 554 sayılı KHK’ye göre suç oluşturmayan eylemin Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen haksız rekabet suçunu oluşturup oluşturmayacağı hususunun da bu noktada ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir. 4128 sayılı Kanun’un 554 sayılı KHK’ye eklenen ceza hükmünün yürürlüğe girmesiyle birlikte bu hükümler daha önceden yürürlükte bulunan ve aynı hukuki değeri koruyan diğer kanunlardaki ceza hükümlerini zımni olarak yürürlükten kaldırmış olduğundan, bu nedenle, 554 sayılı KHK ile koruma altına alınan endüstriyel tasarımlar yönüyle sanığa atılı eylem haksız rekabet suçunu da oluşturmamaktadır.” Buna göre, dava konusu olay gerek 554 Sayılı KHK, gerekse haksız rekabet yönünden suç oluşturmamaktadır. Bu itibarla olaya ceza zaman aşımını uygulanma olanağı da bulunmamaktadır. Davalılar ayrı ayrı ve süresinde zaman aşımı def’i ileri sürdüklerinden, davacının davasının zaman aşımı nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir. Davacı vekili her bir davalı yönünden ayrı ayrı talepte bulunduğundan, her bir davalı yararına reddedilen miktar üzerinden ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davacının davasının zamanaşımı nedeniyle REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan, 1.287,50 TL peşin harçtan, 44,40 TL ilam harcının mahsubu ile, 1.243,10 TL fazla harcın, karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hesaplanan, 7.562,81 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalılardan …Ltd.Şti’ye verilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hesaplanan, 3.931,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak, davalı ….’e verilmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hesaplanan, 3.931,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak, davalı …’ya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
7-Talep halinde kararın taraf vekillerine tebliğine,
8-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının taraflara iadesine,
Davacı vekili Av… ile Davalı …. vekili Av….’ın yüzlerine karşı diğer davalıların yokluğunda verilen karar, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere, açıkça okunup anlatıldı.07/02/2019

Katip ….
e-imzalıdır

Hakim ….
e-imzalıdır