Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/231 E. 2018/3 K. 16.01.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/231 Esas
KARAR NO : 2018/3

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/07/2015
KARAR TARİHİ : 16/01/2018
KARAR YAZMA TARİHİ : 26/01/2018

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı taraf vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin dünyaca meşhur … spor markası, yan şerit markası ve diğer tescilli şekil markalarının sahibi olduğunu, müvekkilinin markalarının tanınmış marka olduğunu, davaya konu … sayılı markanın 25 ve 35.sınıflarda tecilli olduğunu, müvekkilinin tescilli markaları ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu ve halk nezdinde iltibas yarattığını, davalının markasını tescil ettirdiği şekilde bir bütün olarak değil markayı bölerek sadece yan şerit unsurlarını ayakkabı ürünlerinin yan yüzeyinde satışa sunduğunun tespit edildiğini, davalının kötü niyetli olduğunu, davaya konu … sayılı marka 556 sayılı KHK ‘nın belirttiği yasal süre içerisinde tescil edildiği tarihten itibaren 5 yıl süreyle kullanılmadığını, dava konusu markanın müvekkilinin tescilli markasından doğan haklarını ihlal ettiği ve verilen yasal süre içerisinde tescil edildiği şekilde kullanılmadığından markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı taraf daha sonra verdiği beyan dilekçesinde, davaya konu markanın kötü niyetli tescil edilmediğini, markanın tescil edildiği tarihten itibaren hak düşürücü sürenin dolduğunu, yerinde olmayan davanın reddini savunmuştur.
Davaya konu marka kayıtları celp edilmiş, celp edilen kayda göre davacı tarafa ait … markasının … sayıyla 10, 18, 25, 28. sınıfta, 78463 sayılı … şekil markasının 18, 25, 28.sınıfta, … şekil markasının 25.sınıfta … şekil markasının 18, 25, 28.sınıfta … şekil markasının 25.sınıfta … şekil markasının 18, 25, 28.sınıfta, … şekil markasının 9.sınıfta bunun yanında bir çok … ve şekil markasının davacı taraf adına tescilli olduğu celp edilen kayıtlardan anlaşılmıştır.
Davalı taraf adına … … şekil markasının 25 ve 35.sınıfta 18.10.2005 tarihinden itibaren tescilli olduğu ve markanın 22.02.2008 tarihinde sicile kaydedildiği celp edilen kayıtlardan anlaşılmıştır.
Tarafların sunmuş olduğu tüm delillerle birlikte dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişi heyeti mahkemeye sunduğu raporda; davalı ile davacı markaları arasında ortalama tüketicinin karıştırmasına sebep olacak düzeyde bir benzerlik bulunmadığı, davalı markasının tescil edildiği haliyle kullanılmaması sebebiyle 556 sayılı KHK nın 14.maddenin şartlarının oluştuğu beyan edilmiş, eksik olan bir kayıt nedeniyle tekrar dosya ek bilirkişi heyet raporuna gönderilmiş, bilirkişi heyeti 2011/27071 sayılı davacıya ait tescilli şekil markası dikkate alındığında yeniden değerlendirme yapmış, markanın iltibas tehlikesi bulunmadığını davacı markasının farklı olduğunu beyan etmiş, ilk rapordaki görüşlerinden dönmesini gerektiren bir husus olmadığını beyan etmiştir.
Dosyaya celp edilen tüm deliller, marka tescil kayıtları, tarafların sunmuş olduğu beyanlar, yaptırılan bilirkişi incelemesi dikkate alındığında davacı tarafın açtığı dava terditli olarak açılmış olup, öncelikle 556 sayılı KHK’ nın 14.maddesine dayalı kullanmama nedenine dayalı iptal talebinde bulunulmuş olup, bu hususa ilişkin 06.01.2017 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 14.12.2016 tarih, 2016/148 Esas, 2016/189 karar sayılı ilamıyla 556 sayılı KHK’ nın 14.maddesi iptal edilmiş olup, iptal edilen yasa maddesi nedeniyle davanın dayanağı olan kullanmama nedenine dayalı iptal sebebi ortadan kalktığından bu talep yönünden dava şartı bulunmadığından bu yöndeki talebin usulden reddine karar verilmiştir.
Benzerlik nedeniyle hükümsüzlük talebi yönünden yapılan incelemede, tescil başvurusuna konu olan ya da tescil edilmiş olan bir marka daha önceden tescil edilmiş bir marka ile aynı ise aynı mal ve hizmetleri kapsıyor ise önceki tescil sahibinin itirazı üzerine TPE tarafından tescil başvurusu reddedilebileceği gibi, tescilin gerçekleşmiş olması halinde mahkemeye hükümsüzlük davası açılabilecektir. Tescil başvurusuna konu olan ya da tescil edilmiş bulunan marka tescil edilmiş veya tescili için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın kapsadığı mal veya hizmetler ile aynı veya benzer ise tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırma ihtimali var ise bu karıştırma ihtimali tescil edilmiş veya tescili için başvurusu yapılmış marka ile ilişkili olduğu ihtimalinide kapsıyor ise bu hal hem nispi red hem de hükümsüzlük nedenidir.
Karıştırma ihtimali ortalama tüketicilerin her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Başka bir anlatım ile halkın söz konusu mal ve hizmetleri aynı ya da bağlantılı işletmelerden geldiğini düşünme tehlikesidir. Hem markanın hem de mal veya hizmetlerin aynı olması durumunda marka hakkının ihlali söz konusu olmaktadır. Karıştırma ihtimalinden söz edilebilmesi için öncelikle tescil başvurusuna konu veya tescil edilmiş marka ile daha önce tescil edilmiş ve tescil başvurusu yapılmış markanın kapsadığı hizmetlerin aynı ya da benzer olması gerekmektedir. Eğer bu mal ve hizmetler aynı ya da benzer ise bu kez markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenecektir. Karıştırma ihtimali hem marka, hemde sınıf bakımından benzerlik gerektirdiğinden iki markanın tescil edildikleri, tescil başvurusunda bulunulduğu ya da kullanıldığı mal ve sınıfların ne kadar birbirine benzer ise karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkmaması için markaların da o oranda birbirinden farklı olması gerekecektir. Markalar arasında sözcük, harf karakteri, şekil, grafik gibi renk unsurlarında hiçbir fark yok ise markalar arasında ayniyetten söz edilir. Eğer bu unsurlardan birinde küçük fark var ise benzer markalardan söz edilir. Markalar arasında karıştırma ihtimali incelenirken her bir unsura göre değil bir bütün olarak iki markanın bıraktığı genel global izlenimin markanın bütünüyle bıraktığı etki dikkate alınır.
AB Adalet Mahkemesi (CJEU) uygulamalarında karıştırma ihtimalinin belirlenmesinde bir takım ilkeler mevcuttur. Uygulamalara göre karıştırma ihtimali ilgili tüm faktörler dikkate alınmak suretiyle marka veya işaretler birer bütün olarak değerlendirilmeli bu değerlendirme yapılırken uyuşmazlık konusu mal veya hizmetin talep edebilecek durumdaki ortalama tüketici gözü ile bakılmalı ortalama tüketicinin detayları incelemeden markayı bir bütün olarak algılayacağı gözönünde bulundurulmalı markadaki ayırt edici ve egemen unsurların bıraktığı genel intibaya göre görsel ve işitsel ve kavramsal anlamda karıştırma ihtimali bulunup bulunmadığı tartışılmalıdır.
Markalar arasında daha az derecedeki benzerlik mal veya hizmetler arasında daha çok benzerlik ile dengelenebilir. Bunun tersi de mümkündür. Ayrıca eğer önceki markanın ayırt ediciliği kendiliğinden çok yüksek ise veya kullanım sonucunda yüksek ayırt edicilik sağlanmış ise karıştırılma ihtimali de çok yüksek olacaktır. Salt çağrıştırma ihtimalinin varlığı karıştırma ihtimalini de mevcut olduğunun kabulü için yeterli değildir. Önceki markanın tanınmışlığı da tek başına karıştırılma ihtimalinin varlığı için yeterli değildir. Eğer her iki marka arasında çağrıştırma ,tüketicide bu markayı taşıyan ürünlerin aynı ya da ekonomik olarak bağlantılı işletmelerden kaynaklandığı yolunda bir kanaate yol açacak nitelikte ise, bu durumda karıştırma ihtimalinin bulunduğu düşünülmelidir. Markalar arasında görsel, işitsel, kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı her iki markanın asli ve tali unsurları ile birlikte bütünü itibariyle bıraktığı izlenimler bakımından benzerlik olup olmadığı çağrıştırma söz konusu olup olmadığı, markaların ait oldukları mal veya hizmetlerin hitap ettiği tüketici kitlesinin eğitim ve toplumsal durumu, markaların tescilli oldukları malın ya da hizmetin değeri , buna bağlı olarak alıcının mal almaya gittiğinde harcadığı zaman kriterleri dikkate alınarak ortalama düzeydeki tüketici gözü ile karıştırma ihtimali mevcut olup olmadığı tespit edilecektir.
Hükümsüzlük davalarında öncelikle hak düşürücü süre yönünden değerlendirme yapılması zorunlu olup, dava tarihinde yürürlükte bulunan KHK ‘nın 42/1-a maddesinde istisna hariç olmak üzere marka hükümsüzlüğü davaları için bir süre mevcut değildir. Tanınmış markalarla ilgili davanın tescil tarihinden itibaren 5 yıl içinde açılması gerektiği kötü niyetli tescil varsa süreye bağlı olmaksızın hükümsüzlük davasının açılabileceği mülga 556 sayılı KHK da düzenlenmiştir. Tanınmış olmayan markalar bakımından bir süre öngörülmemiş ancak Yargıtay 11.Hukuk Dairesi buna ilişkin yasal bir düzenleme olmasada 5 yıllık sürenin diğer markalar yönünden de tescil tarihinden itibaren 5 yıllık süre içinde dava açılması gerektiği dava açma hakkının sınırsız sürede kullanılmasının yasanın ruhu ve hukuk mantığıyla bağdaşamayacağı Avrupa topluluğu anlaşmasının 189 maddesi uyarınca kabul edilen 89/104 sayılı yönergede 5 yıllık hak düşürücü süre öngörülmüş olup, tanınmış olmayan markalar içinde Yargıtay içtihadı gereği 5 yıllık yasal süre içerisinde davanın açılması zorunlu olup, somut olayda davalı tarafın kötü niyetli tescil yaptırdığı hususunda herhangi bir kanaate ulaşılamadığından davaya konu markanın 22.02.2008 tarihinde sicile kaydedilmiş olup, dava tarihi itibariyle 5 yıllık hak düşürücü süre dolmuş olup, benzerlik yönünden hükümsüzlük talebi açısından yerinde olmayan davanın reddine karar vermek gerekli ve yerinde görülmüştür.
HÜKÜM:
1-Markanın kötü niyetli tescil edildiği hususu ispat edilememiş olup, davalı markasının sicile 22.02.2008 tarihinde kaydedilmiş olup, dava tarihinden itibaren 5 yıllık hak düşürücü süre dolmuş olduğundan hak düşürücü süre nedeniyle yerinde olmayan hükümsüzlük talebinin reddine,
2-Kullanmama nedenine dayalı iptal talebi yönünden 556 sayılı KHK nın 14.maddesi Anayasa Mahkemesinin 06.01.2017 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan 14.12.2016 tarih, 2016/148 Esas 2016/189 Karar sayılı ilamıyla hükmün iptaline karar verilmiş olup, bu talep yönünden davanın yasal dayanağı ortadan kalktığından dava şartı yokluğu nedeniyle bu talebin usulden reddine,
3- 35,90 TL karar harcından peşin yatan 27,70 TL’ nin mahsubu ile bakiye 8,20 TL harç tahsil sınırı altında kaldığından harç konusunda karar verilmesine yer olmadığına,
4-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan 3.145,00 TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili, davalı tarafa ödenmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Artan avans giderinin taraflara iadesine,
Dair İlgili Hukuk Dairesinde kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 16/01/2018

Katip …

Hakim …