Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/125 Esas
KARAR NO : 2020/108
DAVA : Marka (Marka İtibarının Kaybı Nedeniyle Tazminat İstemli)
DAVA TARİHİ : 25/07/2017
KARAR TARİHİ : 01/07/2020
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İtibarının Kaybı Nedeniyle Tazminat İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin ülkemizde yerleşik bir şirket olduğunu, uzun yıllardan beri tanınan en köklü markalardan biri olduğunu, TPE nezdinde koruma altında olan …… sayılı ……, ve tescilli birçok …… ibareli markaların sahibi olduğunu, davalının işyerinde ve http://www…….com adlı internet sitesinde müvekkili adına tescilli …… ve diğer marka isimlerini aynısını ve izinsiz olarak kullandığını, bu durumun Bakırköy …… FSHHM’nin …… D.İş dosyası ile bilirkişi tarafından tespit edildiğini, davalının müvekkilinin markasının tanınmışlığından yararlandığını, bu eylemin SMK gereği tecavüz ve TTK gereği haksız rekabet teşkil ettiğini iddia ederek, davalı yanın müvekkilinin marka tescil belgesi ile koruma altına alınan markalarına ilişkin tecavüzünün durdurulmasını, giderilmesini, bu tecavüz nedeni ile uğranılan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıylaşimdilik 10.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi tazminat bedelinin taraflarına ödenmesini, ve yargılama giderleri, bilirkişi masraflarını ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP VE KARŞI DAVA: Davalı vekilinin cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle: Müvekkilinin yıllardan beri ticari faaliyette bulunduğunu davacının bildiğini, uzun süre sessiz kalarak müvekkilinin yatırım yapmasına müsaade edip ayırtedicilik kazandırdıktan sonra bu davayı açtığını, müvekkilinin …… ibaresini 1960’lı yıllardan beri ticaret ünvanının “kk” unsuru olarak kullandığını, iki şirket kurucularının akrabalıkları olduğunu, aralarında ticari ilişki olduğunu, markasını başka bir markaya benzetme çabası olmadığını, bu arada davacının ise markasını kullanmadığını, müvekkilinin ticarethanesini 1968 yılında kurduğunu, davacının müvekkil ile ticari ilişkisini gösteren faturanın dosyaya sunulduğunu, Bakırköy ….. FSHHM’nin …… D.İş sayılı dosyasında tedbir kararı kaldırılırken tarafların sektörlerinin farklı olduğunu, davalının sessiz kalma ile hak kaybının yargılamada inceleneceğini, müvekkilinin …… ibaresinin kök unsur olarak yoğun şekilde kullandığını, davacının basiretli tacir gibi hareket ettiğini, iki taraf kullanımlarının farklı olduğunu, müvekkilinin kullanımının çuval vb. Ürünlerde olduğunu davacının ise erkek giyimi ürünlerinde kullandığını, bu nedenle karıştırılma ihtimali olmadığını, ayrıca “……” ibareli başka markaların tescilli olduğunu, davacının …… nolu markanın 16. Sınıf ve 22. Sınıfta tescilli olduğunu, …… nolu markanın 16. Ve 22. Sınıfta, …..nolu markanın 16. Sınıfta tescilli olup bu sınıflarda bir kullanımı olmadığını, ……. nolu markanın 20. Sınıfta tescilli olup müvekkilinin eskiye dayalı kullanımı olduğunu, müvekkilinin 1960’lı yıllardan beri kullandığı “……… ” ibaresi üzerinde öncelikli hakka sahip olduğunu, karşı dava yönünden ise; davacı karşı davalı adına tescilli fakat ciddi suretle kullanılmayan …… markalarının kullanılmama nedeniyle 25. ve 26. sınıflardan hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine, davacı karşı davalı yan adına ……. tescilli markanın tescilsiz eskiye dayalı kullanımı nedeniyle 25. Ve 26. Maddesi nedeniyle hükümsüzlüğüne sicilden terkinine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacı karşı davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili 05.12.2017 tarihli dilekçesi ile davasının davacı karşı davalı yan adına TPMK nezdinde …… nolu, …… nolu, …..nolu, ……. nolu markaların hükümsüzlüğüne, markaların sicilden terkinine, davacı karşı davalıyan adına TPMK nezdinde …… nolu, …… nolu, ….. nolu, ……. nolu markaların karar kesinleşinceye dek 3. Kişilere devrinin tedbiren önlenmesine karar verilmesi yönünde talebini ıslah etmiştir.
DELLİLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Yargılama sırasında deliller toplanmış: Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan davaya konu marka tescil belgeleri ile ilgili dosya evrakları celp edilmiştir.
Mahkememizce toplanan tüm deliller ve taraf iddiaları ışığında dosya üstün hak sahipliği , markasal kullanım yönünden davacı iddiaları , davalı savunmaları dikkate alınarak davaya konu …… ibaresi yönünden davacı tarafın tanınmış marka olup olmadığı, davalı kullanımlarının davacı marka kapsamında kalıp kalmadığı, davalı kullanımlarının ne zamandan beri olduğu, davadan geriye doğru davalı defter ve kayıt belgeleri üzerinde inceleme yapılarak davalının ticari unvan ve markasal kullanımının ne zaman başladığı, hangi sınıf ve emtia grubunda olduğu, davalının karşı dava olarak iddia ettiği markalara yönelik 16,20,22 sınıflarda hükümsüzlük talep edilen markaya yönelik söz konusu sınıf ve emtia grubunda davalı tarafın tescilden önceye dayalı bir üstün hakkı olup olmadığı, varsa bunun hangi emtialarda olduğu, hususlarında rapor tanzim etmek üzere bir marka uzmanı bir sektör ve mali bilirkişiden oluşacak bilirkişi heyetine tevdi olunmuş, bilirkişiler düzenlemiş oldukları 11.10.2018 havale tarihli raporlarında özetle;” Karşı dava açısından; karşı davacının 16, 20 ve 22. Sınıflardaki kullanımının eskiye dayandığı ancak bu kullanımın üstün hak iddiasına esas olacak yoğunluk ve sıklıkta olmadığı, bu nedenle hükümsüzlük iddialarının yerinde olmadığını, Esas dava açısından; davalının kullanımının davacının tescilli markalarıyla birebir ayniyete varacak düzeyde olup, karşı davanın reddi halinde tecavüze esas oluşturduğu” hususlarını bildirmiştir.
Davalı/karşı davacı vekilinin rapora itiraz dilekçesinde özetle; Müvekkili şirkete ait ulaşılabilen en eski tarihli 1993 yılına ait faturalar ve işletme hesabı defteri; bilirkişi raporunda yer alan ve 16,20 ve 22. Sınıfta emtiaları içeren emtiaları içeren 2008, 2009 ve 2010 tarihli faturalar ve dikkate alındığında, bu kullanımların tek bir kez veya birkaç kez markayı ilk kullanan olmanın üstün hak iddiasına tek başına gerekçe olamayacağı gerekçesi ile üstün hak doğurmayacağı tespiti izahtan vares olduğunu. Zira dosyada yer alan ve yerinde incelenen tüm belgeler , sunulan faturalar dikkate alındığında bu kullanımların bir veya birkaç kez şeklinde yorumlanamayacağının açık olduğunu, bu nedenle müvekkilinin ticari hayatı ve markanın üzerinde kullanılan emtialar dikkate alınarak kurallara uygun bir şekilde yeniden yapılmasını, müvekkilinin öncelik hak sahibi olup olmadığının belirlenmesini talep etmiştir.
Mahkememizin 13.12.2018 tarihli duruşma kararı gereğince dosyanın daha önce mahallinde inceleme yetkisi verilen bilirkişi heyetine tevdi ile davalı karşı davacı vekilince incelenmediuği bildirilen ve klasör halinde ibraz edilen belgelerde incelenmek sureti ile davalı-karşı davacı vekilinin itirazlarını karşılar, keza asıl davacının tazminat talebide bulunduğundan ve bu konuda herhangi bir değerlendirme yapılmadığnıdan davacı tarafın isteyebileceği tazminat tutarını gösterir ek rapor tanziminin istenilmesine karar verilmiş olup, dosya bilirkişilere tevdi olunmuştur.
Bilirkişiler hazırlamış oldukları 11.09.2019 havale tarihli ek raporlarında özetle; Kök raporun hazırlanmasından sonra, davalı-karşı davacı tarafından, dava dosyasına sunulan, 1993 yılına ait satış faturası koçanında bulunan 50 adet satış faturasında “……” markasının 6.12.20. Sınıf emtialarda, 2010 yılı satışlarını gösteren 354 adet satış faturası üzerinde yapılan incelemeler de, dava konusu “……” markasının, 16,20,22. Sınıfta yukarıda sayılan emtialar yönünden ciddi şekilde kullanıldığı, davacı-karşı davalı tarafın, maddi tazminat talebi doğrultusunda, 6769 sayılı SMK’nun 151. Maddesinde yasayan, yoksun kalınan kazanca ilişkin seçimlik hakkının kullanılmadığı, mahkeme tarafından, tecavüz koşullarının oluştuğuna karar verilmesi halinde, davacı-karşı davalı tarafın maddi tazminat talebi yönünden seçimlik hakkını kullanması gerektiği ve mali incelemenin seçilen yönteme göre yapılacağı hususlarını bildirmişlerdir.
Davacı-karşı davalı taraf vekilinin 20.11.2019 tarihli dilekçesinde özetle; bilirkişi heyetinin dosya kapsamında mevcut delilleri ek raporunda yeteri kadar incelememesi nedeniyle karşı tarafın en eski fatura tarihi olan 25.05.1993 baz alarak eskiye dayalı kullanımın karşı tarafta olduğunun tespitinin hatalı olduğunu, müvekkil şirketinin maruf hale getirmiş olduğu “……” markasını, karşı tarafın markanın bilinirliğinden faydalanmak istemesinin kötü niyetli olduğunu beyan etmiştir.
Davacı vekilinin 20.11.2019 tarihli beyan dilekçesi üzerine itirazları değerlendirilerek ek rapor tanzim etmek üzere dosya bilirkişi heyetine tevdi olunmuş, bilirkişiler hazırlamış oldukları 04.03.2020 havale tarihli raporlarında özetle; ek rapor kapsamında yapılan tespitler sonucunda. Davalı/karşı davacı tarafından, dava dosyasına sunulan, 1993 yılına ait satış faturası koçanında bulunan 50 adet satış faturasında “……” markasının 6,12,20. Sınıf emtialar da, 2010 yılı satışlarını gösteren 354 adet satış faturası üzerinde yapılan incelemeler de, dava konusu “……” markasının, 16,20,22. Sınıfta sayılan torba, çuval, bant, koli, branda, rulo emtiaları yönünden ciddi şekilde kullanıldığı, davacı/karşı davalı taraf, her ne kadar dava konusu markayı ticari unvanında 1967 yılından itibaren kullanıyor olsa da, 16,20 ve 22. Sınıflardaki emtialar yönünden marka kullanımlarının, davalı/karşı davacı taraftan önce olduğunu gösterir, dava dosyasına ticari bir belge sunulamadığı, dava dosyası ve inceleme günü sunulan ticari belgeler üzerinde yapılan incelemeler de, dava konusu “…… markasının 16,20 ve 22. Sınıfta sayılan, torba, çuval, bant, koli, branda, rulo emtialarında ki en eski kullanımların davalı-karşı davacı tarafa ait olduğu hususlarını bildirmişlerdir.
Asıl davaya konu hukuki uyuşmazlık davalının davacıya ait markalardan doğan haklarına tecavüzünün bulunup bulunmadığı; karşı davaya konu hukuki uyuşmazlık ise “……” esas unsurlu markaları önceye dayalı kullanım yolu ile gerçek hak sahibinin karşı davacı olup olmadığı; davacı-karşı davalının tescilinin kötüniyetli olup olmadığı hususlarındadır.
Mahkememizce toplanan tüm deliller ışığında yapılan değerlendirmede;
Davalı-karşı davacı İstanbul Ticaret Odası kayıtlarına göre 02.10.2007 tarihinde tescil edilmiştir. Şirketin kurucu ortağı ……. ‘nın ortağı olduğu …… Tic. Ve San. Koll. Şti. ……. ve ortağı unvanlı işletmenin de 09.01.1981 tarihinde tescil edildiği anlaşılmaktadır. Davacı-karşı davalının tescili ise 16.02.1984 yılıdır ve davacı-karşı davalı şirketin ortağı ……’nın ortağı olduğu …… Konfeksiyon Koll. Şti. …… ve ortakları unvanlı işletmenin 26.01.1967 tarihinde kurulmuş olduğu; bu hali ile davacı-karşı davalının “……” ibaresini tic. unvanı olarak daha eski tarihte kullanarak tescil ettirdiği görülmüştür.
Davacının ilk marka tescili 1986 yılına aittir ve 20.03.2015 tarihinde tanınmış marka olarak kayıt altına alınmıştır.
Davalı-karşı davacının sunduğu fatura ve belgelere göre ise davalı-karşı davacı “……” markasını 1993 yılından itibaren 16. 20. Ve 22. Sınıf (torba, çuval, bant, koli, branda, rulo) emtialar yönünden kullanmaktadır. Davacı-karşı davalının ise söz konusu emtialar yönünden daha önceye dayalı kullanımını tevsik eder mahiyette belge sunulmamıştır.
Bu durumda somut olayda; davaya konu şirket kurucu ortaklarının akraba oldukları ve birbirlerini tanıdıkları; davalı-karşı davacı şirketin 16,20 ve 22. Sınıf (torba, çuval, bant, koli, branda ve rulo) emtialarında önceye dayalı olarak “……” esas unsurlu markayı uzun yıllardır kullanageldiği, davacı-karşı davalı markasının ise esas itibarı ile erkek giyim markası olarak tanınmış olduğu, kullanıldığı; tarafların aynı markayı çok uzun yıllardır farklı ürün ve hizmetlerde kullanarak piyasada birlikte var oldukları, tüketici nezdinde karıştırılma ihtimalinin ortadan kalktığı; davalı-karşı davacının her ne kadar torba, çuval, bant, koli, branda ve rulo emtialarında önceye dayalı markasal kullanımı tespit edilse de; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 18.07.2011 tarih ve 2010/391 Esas, 2011/8996 Karar sayılı içtihadında da belirtildiği üzere; ” marka tescil başvurusu kötüniyetli olsa dahi kötüniyetli marka tescilinde bulunan kişinin marka tescilinden doğan haklarına zarar gelmeyeceğini düşünmesine ve markaya yatırım yaparak belli bir ekonomik değere ulaştırmasına yol açacak kadar uzun bir süre bu kullanımı itiraz edilmemişse artık bu marka üzerinde hukuken korunması gereken bir hakka sahip olacağı”; bu nedenle davacı-karşı davalının uzun yıllar yatırım yaparak tanınmış hale getirdiği markasının hükümsüzlüğüne karar verilemeyeceği anlaşılmıştır.
Asıl davada davacının tecavüz iddiaları yönünden yapılan değerlendirmede ise; davalı karşı davacının markasal kullanımlarının yalnızca torba, çuval, bant, koli, branda ve rulo emtiaları ile sınırlı olduğu; bu emtialar yönünden davalı-karşı davacının önceye dayalı kullanımının bulunduğu, taraf markalarının uzun süredir farklı emtialarda piyasada birlikte yer alarak ayır edicilik kazandıkları, 1993 yılına dayanan kullanıma uzun süre sessiz kalınarak 10.05.2017 tarihinde ihtarat çekilip 25.07.2017 Tarihinde tecavüz davası açılmasının MK 2. Md’si ile vücut bulan iyiniyet ilkesi ile bağdaşmadığı ve korunamayacağı; son tahlilde benzer uyuşmazlıklarda yüksek yargı istinaf dairelerinin yukarıda anılı ilkeler ışığında içtihat geliştirdikleri (Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2017/1735 Esas 2018/669 Karar ) anlaşılmakla, asıl ve karşı davanın ayrı ayrı reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
A-Ana davada;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Peşin yatırılan 341,55 TL harçtan alınması gereken, 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 287,15 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran tarafa iadesine,
3-Davalı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 4.910,0 TL ücret takdirine, bu ücretin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-Kalan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
B-Karşı davada;
1-Karşı davacının davasının REDDİNE,
2-Alınması gereken 54,50 TL harçtan peşin yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 20,00 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davalı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 4.910,0 TL ücret takdirine, bu ücretin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-Kalan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 hafta süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. Açıkça okunup usulen anlatıldı.01/07/2020
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır