Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/11 E. 2023/169 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/11 Esas
KARAR NO : 2023/169

DAVA : Tapu İptali Ve Tescil (Satış Vaadi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/01/2023
KARAR TARİHİ : 16/02/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 24.02.2023

Mahkememizde görülmekte olan Tapu İptali Ve Tescil (Satış Vaadi Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil ile davalılardan ….. Gayrimenkul A.Ş. (Yüklenici Firma) arasında 29/03/2019 tarihlİ …. Sözleşmesi tanzim edildiğini, bu sözleşme uyarınca taraflar; İstanbul İli, … İlçesi, …. Ada, …. Parsel sayılı taşınmazda bulunan; 1.Blok 18, 36, 66, 70, 110, 138, 246, 284 2.Blok 22, 39, 61, 83, 91, 305, 130 3.Blok 82, 92, 291 4.Blok 1, 4, 8, 10, 43, 128, 148, 170, 192, 214, 298, 308 numaralı 3.080.000,00 TL değerindeki bağımsız bölümlerin …. Sözleşmesine istinaden müvekkile devri konusunda anlaştıklarını, müvekkilinin davaya konu hizmet sözleşmesi ile üzerine düşen yükümlülükleri kararlaştırılan sürede usulüne uygun olarak yerine getirmişse de; sözleşmenin “İşverenin Yükümlülükleri ve Konutun Yüklenici’ye Teslimi” başlıklı 3. Maddesinde taşınmazın 30.03.2023 tarihinde sözleşmeye uygun şartlarda alıcıya tutanak ile teslim edileceği kararlaştırılmış olup; dava tarihi itibariyle kaba inşaat bitirilmemiş ve tapunun müvekkile devredilmediğini, müvekkil, davalı şirketin üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmesi için iyiniyetli ve sözlü olarak defaatle çağrıda bulunduğunu ancak her seferinde davalı şirketin haksız ve hukuksuz bir şekilde oyalamasına maruz bırakıldığını ve nihayetinde sözleşmeye konu bağımsız bölümlere ait anahtar ve kat irtifak tapusu teslimini gerçekleştirmediğini, davalı şirketin tapu devrinden imtina etmesi üzerine müvekkil tarafından yapılan harici araştırmalar sonucu, davaya konu taşınmazların davalı müteahhit firma tarafından sırasıyla; husumet yönelttiğimiz yukarıda bilgileri yazılı davalılara değerinden pek aşağı bedeller ile devredildiğinin öğrenildiğini, taşınmazların gerçek değerinin çok altında bedelle 3. kişilere devredilmesinin hayatın olağan akısına aykırı olduğunu, davalıların, kötü niyetli olarak mal kaçırma kastıyla muvazaalı hareket ettiğini gösterdiğini, taraflar arasında taşınmaz mülkiyeti iktisabı için düzenlenen karşılıklı edimleri içeren her iki tarafa borç yükleyen … Sözleşmesi’nin varlığının tartışmasız olduğunu, ancak akdin intikali sırasında hizmet sözleşmesine konu taşınmazların devri hususu işveren firma tarafından noter masrafı külfetinden kurtulma arzusu ile iş bu sözleşme adi yazılı şekilde kurulmuş bunun sonucunda müvekkilinin iyi niyetinin suistimal edildiğini, zira taşınmazların devri, satışı, satış vaadi gibi sözleşmelerin; TMK m.706, TBK m.237, Tapu Kanunu m.26 ve Noterlik Kanunu m. 60 gereğince; resmi şekilde yapılması gerekli olup, bu resmi şekle riayet edilmeyen harici satış sözleşmelerinin geçersiz olduğunun malum olduğunu, TKHK Md.17’ye göre; “Geçerli bir sözleşme yapmamış olan satıcı veya sağlayıcı, sonradan sözleşmenin geçersizliğini tüketicinin aleyhine olacak şekilde ileri süremez.”, davalı şirketin tacir olduğu göz önünde bulundurulduğunda, müvekkil ile barter karşılığı yapmış olduğu adi yazılı sözleşmenin geçersizliğini ileri süremeyeceği gibi tapu devrinden kaçınamayacağının açık olduğunu, açıklanan sebeplerle öncelikle dava konusu taşınmazların 3. kişilere devir, temlik ve tescilini engellemek amacıyla dava sonuçlanıncaya kadar tapu kaydı üzerine tedbir konulmasını, 0.09.1988 tarihli ve …. sayılı Yargıtay İBBGK uyarınca davaya konu taşınmazların müvekkil adına tapuya kayıt ve tescilini, mümkün olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalılara bu zamana kadar yapılan ödemelerin denkleştirici adalet ilkesi çerçevesinde taşınmazların rayiç bedelide gözetilerek ödeme gününden itibaren işleyecek en yüksek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılardan …, … San ve Tic AŞ ile ….. vekilleri mahkememize sundukları cevap dilekçelerinde özetle; davacının davasını temellendirmeye çalıştığı 29.03.2019 tarihli adi yazılı gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı davası Tapu İptal ve Tescil Davasında görevli ve yetkili mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, görevsizlik nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, taraflar arasında ticari ilişki de bulunmadığı gözetildiğinde, huzurdaki davanın görevli Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülmesi gerektiğini savunmuşlardır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE YARGILAMANIN ÖZETİ:
Dava ; Tapu iptali ve tescil, mümkün olmaması halinde ödenen bedelin ticari avans faizi ile birlikte iadesi isteminden ibarettir.
Tarafların tacir araştırmasının yapıldığı anlaşılmıştır.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grupta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Bu durumda eldeki davanın Asliye Ticaret Mahkemesince görülüp karara bağlanabilmesi için uyuşmazlığın, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması ve bu bağlamda tarafların her ikisinin birden tacir olması zorunludur. (Yargıtay 3. H.D.sinin 04.12.2017 gün ve 2016/9128 E- 2017/17010 K. sayılı kararı)
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde: davanın eser sözleşmesi kapsamında bağımsız bölüm devri şeklinde kararlaştırılması üzerine açılan tapu iptali ve tescil davası olduğu, mahkememizce celp edilen 13/01/2023 tarihli, ….- sayılı ve … konulu İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünden gönderilen cevabi yazıda da görüleceği üzere davacının tacir olmadığı ve iş bu davanın ticari bir niteliği bulunmadığı, uyuşmazlığın genel mahkemeler olan Asliye Hukuk Mahkemeleri görev alanına girdiği dikkate alınarak dava hakkında aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının açtığı davada, mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla; açılan davanın, HMK’nun 115/2.maddesi uyarınca aynı kanunun 114/1-(c) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden REDDİNE, mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Görevli mahkemenin BAKIRKÖY ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ olduğuna,
3-HMK’nun 20. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere Bakırköy Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne GÖNDERİLMESİNE,
4-İki haftalık süre içerisinde dosyanın gönderilmesi talebinde bulunulmadığı takdirde davanın açılmamış sayılacağının ihtarına,
5-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra davaya yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’ nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARATINA,
6-Harç ve masrafların görevli mahkemede nazara ALINMASINA,
Dair; 6100 sayılı HMK.’nun 341. ve devamı maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere tarafların yokluğunda dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 16/02/2023

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır