Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/871 E. 2022/1125 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/871 Esas
KARAR NO : 2022/1125

DAVA : Ticari Şirket (Tasfiyeye İlişkin)
DAVA TARİHİ : 27/09/2022
KARAR TARİHİ : 08/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16.12.2022

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Tasfiyeye İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı ile …’İN %50 şer hisse sahibi oldukları … İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil kaydıyla 03/06/2013 tarihinde açıldığını davacı ve diğer ortak tarafından açılan şirket neredeyse açıldıktan sonra hiçbir ticari faaliyette bulunmamış, kayden var olan ancak gerçekte hiçbir faaliyet yürütmeyen şirket olduğunu, davacının hukuki ve fiili olarak her tür iş ve özel faaliyetleri kendi adına faal olmayan, terk edilmiş ticaret siciline kayıtlı gözüken bir şirket nedeniyle engellenmekte olduğunu, davalı … “V.N…. / Sicil No: …”nin Feshine, ticaret sicil kayıtlarından terkinine, yargılama giderleri ile vekillik ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket ve ortağa yapılan usûle uygun tebligata rağmen davaya cevap vermemişlerdir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; 6102 sayılı TTK’nun 636/3 madde ve fıkrası uyarınca limited şirketin haklı sebeple tasfiyesi istemine ilişkindir.

Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davacının ortağı olduğu davalı şirketin TTK 636 maddesine göre haklı sebeplerle fesih koşullarının oluşup oluşmadığı, makul kabul edilebilir çözüm yolu bulunup bulunmadığı hususlarından kaynaklandığı mahkememizce tespit edilmiştir.
Dosyada delil olarak; İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne, Bakırköy Vergi Dairesine müzekkereler yazılmıştır cevaplar toplanmıştır.
Yapılan yargılama, toplanan ve sunulan deliller, ticaret sicil kayıtları, tüm dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde;’
TTK’nun 636/3 maddesinde “Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir. ” düzenlemesi getirilmiştir
6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 3.maddesinde; Tarafların iradelerinden bağımsız olarak, kanunla düzenlenen hukukî ilişkilere, bunlar Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girmesinden önce kurulmuş olsalar bile, Türk Ticaret Kanunu hükümleri uygulanacağı belirtilmiştir.
Kanun koyucu anonim şirketlerden farklı olarak limited şirketlerde haklı sebeple fesih davası açma hakkını şirkette belirli oranda pay sahibi olmaya bağlamamış, her bir ortağa şirkette sahip olduğu sermaye payı oranından bağımsız olarak bu hakkı tanımıştır. Şirketin haklı sebeple feshi, ikincil bir çözümdür. Bu talebin ikincilliği hem davanın açılması hem de davada verilecek hüküm bakımından geçerlidir. Haklı sebeple fesih davasının diğer hukuki yollarla ilişkisi konusu çok net bir biçimde ortaya konulmuş değildir. Ancak İsviçre doktrininde bugün hakim olan ve Türk doktrininde de benimsenen görüş davanın ikincil niteliğinin bu davaların açılmasının haklı sebeple fesih davasının ön şartı olmadığı yönündedir. Gerçekten de davanın ikincil nitelikte olması diğer davalar ile arasında bir bağlılık bulunduğu ve azlığın bu davaları açmadan haklı sebeple fesih davası açamayacağı anlamına gelmez. O nedenle örneğin genel kurul kararının iptali yolu yerine haklı sebeple fesih davasına başvurulmuş olması davanın reddini gerektirmez. Hakim fesih dışında alternatif bir çözüme karar verebileceğinden, diğer çözüm yollarına başvurulmadan bu davanın açılması sakıncalı sonuçlar doğurmayacaktır. Haklı sebebin varlığı hakimin haklı sebeple şirketin feshine karar verebilmesinin veya maddede öngörülen duruma uygun başka bir çözüme hükmedebilmesinin şartlarından birisidir. O nedenle haklı bir sebebin bulunup bulunmadığının araştırılması gerekir. Haklı sebep kanunda tanımlanmamış, örnek olarak da gösterilmemiş, bu kavramın niteliklerinin gösterilmesi ve tanımlanması yargı kararlarıyla öğretiye bırakılmıştır. Bununla birlikte şirketin feshini gerektiren haklı sebebin somut olması gerektiğini, gelecekte meydana gelmesi mümkün uyuşmazlıklar veya zarar endişesi gibi nedenlerle şirketin feshinin talep edilemeyeceğini belirtmek gerekir. Bir başka anlatımla varsayımlar ve olumsuz beklentiler haklı sebep kabul edilmezler. Haklı sebebin ekonomik olması şart değildir. Malvarlıksal olmayan pay sahipliği haklarının ihlali de haklı sebep oluşturabilir.
TTK.md.636 da nelerin haklı sebep sayılacağı gösterilmemiştir. Şahıs şirketlerinde olduğu gibi limited şirketlerde de ortakların aynı amacı gerçekleştirmek üzere müşterek gayret ve birbirlerine karşı güven ilişkisi içerisinde bulunmaları şirketin devamı için zorunludur. Şirketlerde olmazsa olmaz bu unsurların zedelenmesi, şirketin devamını ve kuruluş amacının gerçekleşmesini imkansız hale getirebilir. Ortaklar arasında özünde, aynı amaç için çalışma azminin olmaması şirketlerde güvensizliğe neden olacaktır. Böyle bir durumun varlığına rağmen, ortakları şirket sözleşmesi ile bağlı tutmak doğru değildir. Bu durumda ortağın şirketteki payını başkasına devrederek ayrılması düşünülebilirse de ortağın payını devrederek şirketten ayrılmasının zor veya imkansız olduğu hallerde, ortağın kendisini çekilmez bir hal alan ortaklık ilişkisinden kurtarabilmesi amacıyla haklı sebeple fesih hükümlerine yer verilmiştir.
Hakim, çoğunluğun davranışının haklı sebep olup olmadığını değerlendirirken TMK md. 2’de yer alan dürüstlük kuralını ve hakkın kötüye kullanımı yasağını esas almalıdır. Haklı sebepler yorumlanırken ikili sözleşmelerde uygulanan kriterlerden yararlanılabilirse de şirketler hukuku alanında bu kriterlerin birebir kullanılmasının mümkün olmadığına dikkat edilmelidir. Pay sahipleri arasında kişisel çekişmeler sermaye şirketlerinde kural olarak haklı sebep teşkil etmezler. Haklı sebebin nesnel olması aranır. Bununla birlikte bazı durumlarda şahıslar arasındaki ilişkiler de belirli bir ölçüde dikkate alınır. Örneğin aile tipi şirketlerde boşanmalar, aile üyeleri arasındaki çekişmeler, mirasçılar arasındaki anlaşmazlıklar, yine az sayıda ortağı olan küçük şirketlerde ortaklar arasındaki şahsi nitelikteki husumet ya da eşit paylara sahip olunan şirketlerde pay durumu haklı sebep olarak kabul edilebilir. Haklı sebep olduğu iddia edilen olayın, şirketin feshine neden olacak nitelikte olup olmadığı değerlendirilirken, şirketin yapısı, ortak sayısı, ortaklar arasındaki ilişkileri dikkate alınmalıdır. Örneğin iki ortak arasındaki ciddi bir anlaşmazlık, iki kişilik bir şirkette, şirketin çalışamaz duruma gelmesine neden olabilirken, daha fazla ortak sayısına sahip bir şirkette aynı anlaşmazlık şirketin faaliyetlerinin devamını etkilemeyebilir. Bunun yanı sıra talep edilen sonucun kabulünün menfaatler dengesine uygun olup olmadığı da değerlendirilmelidir. Feshi talep eden ortağın çıkması veya çıkarılması taraf menfaatlerine daha uygun ise feshe karar verilmemelidir. Taraf menfaatlerinin dışında fesih talebinin son çare olup olmadığı hususu da değerlendirilmelidir.
Somut olayda; davalı şirketin 2013 yılında kurulduğu görülmüş ve şirkette ortakların 2018 yılında şirketi temsil yetki sürelerinin sona erdiği bu tarihten sonra genel kurulun dokuz yıldır toplanamadığı şirketin iç işleyiş bakımında da gayrı faal olduğu gibi vergi kaydının gelen yazı cevabına göre terk edildiği dikkate alınmış konuya aynı zamanda TTK 530.maddesi uyarınca da yaklaşmak gerekirse Konuyu düzenleyen TTK 530 maddesine göre;
(1) Uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli olan organlarından biri mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa, pay sahipleri, şirket alacaklıları veya Gümrük ve Ticaret Bakanlığının istemi üzerine, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi, yönetim kurulunu da dinleyerek şirketin durumunu kanuna uygun hâle getirmesi için bir süre belirler. Bu süre içinde durum düzeltilmezse, mahkeme şirketin feshine karar verir. Düzenlemesi karısında şirketin uzun süreden beri genel kurlunun toplanmadığı ve organsız kaldığı da sabittir. Bu husular bile tek başına fesih sebebi olduğu açık olduğundan ayrıca bir araştırma ve incelemeye gerek görülememiştir.
Organsızlık organlardan birinin mevcut olamaması veya genel kurulun toplanamaması genel kurulun belirli aralıklarla toplanacak olması nedeniyle mevcut olmamasının değil bu toplantıların gerçekleşmemesinin organsızlığa sebep olması anlamına gelir. Açıktır ki hem limited hem anonim şirkette genel kurul sürekli şekilde bulunan bir organ olmadığından yokluğundan bahisle organ eksikliği sebebiyle fesih davası açılaması mümkün olmayacak, uzun süredir genel kurulun toplanamamış olması halinde bu dava açılabilecektir. Ancak kanun kapsamında mevcut bulunmama kavramının, organların faaliyet gösterememesini de demek olup genel kurulun yokluğu söz konusu olamayacaksa da kilitlenme veya işlevsizlik gibi hallerde elbette fesih davası açılabilabirlir.
Organlardan birinin mevcut olmaması bir anlamda çeşitli sebeplerle yönetim kurulu veya müdürlerin bulunmaması, genel kurulun ve/veya yönetimin faaliyet gösterememesidir. Bu durum çoğunlukla yönetim kurulunun/müdürlerin genel kurulda yenisinin seçilememesi sebebiyle gündeme gelmektedir. Yeni bir yönetim seçme ihtiyacı yönetimin görev süresinin dolması, yönetim kurulu üyeleri veya müdürlerin istifası, ölümü, bu göreve seçilmek için gerekli yeterliliklerini kaybetmeleri gibi pek çok nedenden dolayı genel kurulun toplanarak yeni bir seçim yapamaması da kilitlenme başta olmak üzere çeşitli sebeplerden kaynaklanabilir.
Organsızlık kavramının geniş yorumlanarak sadece yönetim kurulu veya müdürlerin yok olduğu halde değil karar alamaması, toplanmaması gibi faaliyet gösteremediği hallerde de fesih davası açılabilabileceği gibi genel kurulun faaliyet gösteremediği, kilitlendiği vb. durumlarda da aynı şekilde organsızlık söz konusu olacaktır.
Diğer bir fesih sebebi Genel Kurulun Toplanamaması
Yukarıda ifade ettiğimiz üzere genel kurul sürekli olarak faaliyet gösteren bir organ olmadığından yokluğu değil, karar alamaması veya toplanamaması mevzu bahis olabilecektir. Genel kurulun bir toplantısının gerçekleştirilmemesinin fesih sonucu doğurup doğuramayacağı veya kaç toplantısının yapılamamasının organsızlığa sebebiyet vereceği ise somut olayın şartlarına göre belirlenecek bir husustur. TTK m.530 madde gerekçesine göre de Eski TTK m.435’de yer almayan 6102 sayılı TTK ile getirilmiş önemli şartlardan biri uzun süre şartıdır. Böyle bir şart öngörülmesiyle hükümde tanınan hakkın kötüye kullanılmasının önüne geçmek ve sürekli olarak şirket aleyhine fesih davalarının açılmasının engellenmesi amaçlanmıştır.
Doktrinde bir görüşe göre organsızlık durumunun en az 3 yıl sürmesi gerektiğine yer verilmiştir.(Ünal Tekinalp, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, Dördüncü Baskı, İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2015, s. 227; Soykan, a.g.e., s.294-295) Diğer bir görüşe göre ise uygun süre pay sahipleri için en az 10-12 ay, dava açmaya yetkili diğer kişiler için ise daha uzun olarak takdir edilmelidir.Ancak önemle ifade etmek gerekir ki her somut olayda uzun süre kavramının bu şekilde sınırlandırılması hakkaniyete aykırı sonuçlar doğurabilecektir. Tekinalp uzun sürenin pay sahipleri için 10-12 ay, alacaklılar ve Ticaret Bakanlığı için daha uzun bir süre olması gerektiği kanaatindedir.
Ünal Tekinalp, (Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, Dördüncü Baskı, İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2015, s. 227; Soykan, a.g.e., s.294-295.) 3 yıllık süre kural olarak genel kurulun toplanamaması hali için uygulanabilirdir. Bunun nedeni yönetim kurulunun 3 yıllığına seçilebilmesi, genel kurulun toplanamaması halinde 3 yıllık süre sınırı öngörülmesi durumunda, bu iki organsızlık zaman diliminin bir arada gerçekleşecek olmasıdır.
Tüm bu nedenlerle; anılan gerekçelerle davanın kabulü ile İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … numarasında kayıtlı … ‘nin haklı sebeplerle fesih ve tasfiyesine, tasfiye işlemlerini yürütmek ve sonlandırmak için tasfiye memuru olarak mali müşavirin atanmasına, tasfiye memuruna emek ve mesaisine karşılık toplam 6.500,00-TL ücret takdirine, ücretin ileride davalı şirket hesaplarından tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafından kesinleşmesinden itibaren 1 haftalık süre içerisinde yatırılmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜNE,
İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’nun … numarasında kayıtlı … nin FESİH VE TASFİYESİNE,
2-Tasfiye işlemlerini yürütmek ve sonlandırmak için tasfiye memuru olarak mali müşavir …’ın ATANMASINA,
3-Tasfiye memuruna emek ve mesaisine karşılık 1 defaya mahsus olmak üzere 6.500,00 TL ücret takdirine, ücretin ileride davalı şirket hesaplarından tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafından kesinleşmesinden itibaren 1 haftalık süre içerisinde YATIRILMASINA,
4-Harç peşin alınmış olduğundan ayrıca harç alınmasına YER OLMADIĞINA,

5-Davacı tarafından sarf edilen 80,70-TL peşin harç ile 80,70-TL başvurma harcının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Davacı tarafından sarf edilen 187,00-TL tebligat ve posta masrafı olan yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tayin ve takdir olunan 9.200,00-TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
8-Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra DAVACIYA İADESİNE,
9-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara TEBLİĞİNE,

Dair; 6100 sayılı HMK.’nun 341. ve devamı maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/12/2022

Başkan …
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Katip …
¸e-imza