Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/664 E. 2023/33 K. 12.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/664 Esas
KARAR NO : 2023/33

DAVA : İpotek (Tescil İstemli)
DAVA TARİHİ : 21/12/2017
KARAR TARİHİ : 12/01/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 01/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan İpotek (Tescil İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı bankanın …. Şubesinden dava dışı …tarafından kullanılan kredinin kefili olduğunu, müvekkilinin davalı bankaya kefil olarak 437.400,00-TL kredi borcu ödemesi yaptığını, TBK.nun 592.maddesi hükmüne göre bankanın kredinin teminatı olarak alınan ipotekleri müvekkiline devretmesi gerekir iken ısrarla TBK 183 maddesi uyarınca alacağın temliki yapabileceklerini belirttiğini, oysa kredi borcu ödendiğinden davalı bankanın devredebileceği bir alacağının kalmadığını, kaldı ki kredi kullanan asıl borçlu şirketin diğer alacaklıları tarafından tasarrufun iptali davası ile söz konusu alacağın temlikinin iptal edilebileceğini davalı bankaya bildirdiklerini, buna rağmen davalı banka şubesinin ısrarla alacağın temliki yapılabileceğini belirtmesi nedeniyle işlemin sonuçsuz kaldığını, kredinin teminatı ipoteğin bizzat tapu dairesine gidilerek tapuda işlem yapılmak suretiyle mümkün olduğunu, TBK.nun 592.maddesinin son derece açık olduğunu ileri sürerek tapu kayıtları belli olduğundan tapu kaydına ipotek alacağı konusunda davalıdır şerhi düşülmesini, müvekkili tarafından kefil olarak ödenen 437.400,00-TL’nin asıl borçludan tahsil edilebilmesi için davalı bankanın kredi borcunun teminatı olarak aldığı gayrimenkuller üzerindeki ipotek hakkının davacı müvekkili adına tapu sicil müdürlüklerinde re’sen tescilinin yapılmasına karar verilmesine, davalı banka şubesi tarafından alınmış olan bono , çek , poliçe gibi kıymetli evrak var ise müvekkilinin kefil sıfatı ile ödediği rakam ipotek ile karşılanamaması durumunda bu evrakların davacı müvekkiline teslimine karar verilmesini, davalı bankanın elinde bulunan teminatlarda azalmaya neden olduğunun anlaşılması ya da üzerinde ipoteği bulunan gayrimenkullerin icra satışına muvafakat vermesi ya da ipoteği alacağını aldığı gerekçesiyle terkin etmesi durumunda müvekkilinden tahsil edilen 437.400,00-TL’nin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte iade etmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde ; davacının dava dışı …nin 437.400,00-TL’lik borcunu kefil sıfatıyla ödediğini, huzurdaki dava ile davacının bu borçla ilgili müvekkili bankanın almış olduğu ipotek vesair teminatların kendisine devrini talep ettiğini, talebin tespit hükmünde olduğunu, dava değerinin hatalı olarak yüksek belirlendiğini, davacının dava açmakta hukuki yararının olmadığını, teminatların başkaca işleme gerek kalmadan kefil olan davacıya ödeme nispetinde geçtiğini, uygulamada bankanın elinde bulunan ipoteklerin devredilmesi için alacağın temliki sözleşmesi yapıldığını, bu temlik sözleşmesinin ipoteğin kayıtlı bulunduğu tapuda beyanlar hanesine tescil edildiğini, müvekkili bankanın teminatları devretmeme gibi bir tutumunun bulunmadığını, davacının dava açmasının haksız ve kötü niyetli olduğunu, mevzuat uyarınca teminatların kanunen ödemeyi yapan kefile yaptığı ödeme nispetinde geçtiğini, bu nedenle müvekkili bankanın ipoteği devretmek için ayrıca bir işlem yapmasına gerek bulunmadığını, ipoteğin devrinin ancak ipoteğe konu alacağın temliki ile gerçekleşebildiğini, müvekkili bankanın ipotek lehtarı olup tapuda istese de ipoteği devretmek hak ve yetkisi bulunmadığını, davacının üçüncü kişiye ait ve kefaletten sonra verilmiş ipoteği isteyebilmesinin mümkün olmadığını, TBK 596/2 maddesinin açık olduğunu, kefaletten sonra verilen teminatların esas borçlu değil de üçüncü bir kişi tarafından verilmişse alacaklının temlik etme yükümlülüğünün dışında kaldığını belirterek davanın dava dışı kredi borçlusu …ne ihbarını, haksız ve dayanaksız davanın usul ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE YARGILAMANIN ÖZETİ:
Dava; TBK 592.maddesi kapsamında ipoteklerin davacı adına devir ve tescili, teminat senetlerinin devri, ipoteklerin terkini istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davacı müteselsil kefilin TBK 592.maddesi kapsamında davalı bankaya yönelttiği huzurdaki davada ipoteklerin davacı adına devir ve tescili, teminat senetlerinin devri, ipoteklerin terkini ya da muvafakat verilmesi halinde kefil olarak ödenen miktarın davalıdan iadesi taleplerinin yerinde olup olmadığından kaynaklandığı tespit edilmiştir.
… Bankası A.Ş. … Şubesine yazılan müzekkereye cevap verildiği, istenen bilgi ve belgelerin gönderildiği, davalı vekili tarafından cevap dilekçesi ekinde bir kısım yazılı delillerin sunulduğu, Bağcılar ve Avcılar Tapu Müdürlüklerine yazılan müzekkerelere cevap verildiği, davalı bankanın ipoteğinin bulunduğu 1 ve 9 nolu bağımsız bölümlerin takyidatlı tapu kayıtlarının gönderildiği anlaşılmıştır.
İSTİNAF ÖNCESİ YARGILAMANIN ÖZETİ:
UYUŞMAZLIK KONULARINDA ALINAN BİLİRKİŞİ EK VE KÖK RAPORLARINDA ÖZETLE;
07/06/2018 tarihli duruşmada davalı banka defter ve kayıtları ile dosya kapsamı üzerinde bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılarak; taraf iddia ve savunmalarının değerlendirilmesi suretiyle tespit olunan uyuşmazlık konuları hakkında ayrıntılı rapor alınmasına karar verilmiş, 19/09/2018 tarihli raporda özetle; davacı tarafından kefil sıfatıyla dava dışı …’nin davalı bankadaki hesabına toplam 437.400 TL gönderildiği, kefalet sözleşmesinin 2.7.maddesinde “bankanın, borcu ödeyen kefillere haklarını kullanmasına yarayabilecek ve 592.maddesi gereğince vermesi gereken tüm teminatları, ancak bankanın müşteriden olan diğer tüm alacaklılarının tahsil ve tasfiyesi sonrasında devir ve temlik edileceği”yönünde bir hüküm bulunduğu, davalı banka ile dava dışı …. Plastik ve Kimya San. Tic.Ltd.Şti.arasında düzenlenen 1.000.000 TL tutarındaki genel kredi sözleşmesine davacının 10/07/2012 tarihinde kefil sıfatıyla imza attığı, davalı banka lehine dava dışı 3.kişi ….’ın 18/07/2013 tarihinde 1.derecede 200.000 TL tutarında ve 17/12/2012 tarihinde 2.derecede 500.000 TL tutarında ipotek tesis ettiği, davalı banka lehine dava dışı …tarafından düzenlenen 1.500.000 TL ve 200.000 TL tutarında 2 adet bono bulunduğunun görüldüğü bildirilmiştir.
13/06/2019 tarihli duruşmada Gelen rapor denetime elverişli olmadığı gibi hüküm kurmaya yeterli görülmediğinden dosyanın yeni bir bilirkişi heyetine tevdi edilerek davacının raporlara itirazları dikkate alınarak davalı banka defter ve kayıtları ile dosya kapsamı üzerinde bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılarak; taraf iddia ve savunmalarının değerlendirilmesi suretiyle davacı müteselsil kefilin TBK 592.maddesi kapsamında davalı bankaya yönelttiği huzurdaki davada ipoteklerin davacı adına devir ve tescili, teminat senetlerinin devri, ipoteklerin terkini ya da muvafakat verilmesi halinde kefil olarak ödenen miktarın davalıdan iadesi taleplerinin yerinde olup olmadığıdavalı bankanın davranışının TBK 592 maddeye uygun olup olmadığı ve davacı tarafça imzalanan kredi sözleşmesindeki tüm limiti kullanabilmek için … San. ve Tic. Ltd.Şti. tek ortağı ve yetkilisi …’a ait Avcılar ilçesindeki taşınmazı 17.12.2012 tarihinde kredi teminatı olarak 500.000,00 TL ipotek tesis ettirmiş akabinde 18.07.2013 tarihinde Bağcılar ilçesindeki taşınmaza 200.000,00 TL ipotek tesis ettirildiği, bunun akabinde 20.12.2013 tarihinde yeni bir kredi sözleşmesi imzalanarak kredi limiti 1.000.000,00 TL dan 1.500.000,00 TL ye çıkarılıp çıkarılmadığı ve bu yeni sözleşmede davacının kefil olmadığı iddiaları hususlarının banka kayıtları incelenerek yeni uyuşmazlık husularında hususlarında inceleme yapılarak rapor alınmasına karar verilmiş, 09/10/2019 havale tarihli raporda özetle; davalı banka ile dava dışı kredi borçlusu/kredi lehtarı … San. Ve Tlc. Ltd. Ştl. arasında 2 adet Genel Kredi Sözleşmesi akdedildiği, davacı … San. Ve Tic. Ltd. Şti. nin 10.07.2012 tarihli 1.000.000,00 TL lık Genel kredi sözleşmesinde imzasının olduğu, 20.12.2013 tarihinde düzenlenen 1.500.000,00 TL’lik sözleşmede davacının imzasının olmadığı tespit edildiği, dvacı tarafından ibraz edilen banka ödeme dekontları ve muhasebe defterleri incelendiğinde; yukarıda detayları belirtilen toplam 437.400,00-TL nın dava dışıkredi lehtarı … San. Tic. Ltd. Şti.nin Halk bankası nezdindeki hesabına gönderildiği tespit edildiği, ipotek, güvence altına aldığı alacağa bağlı bir hak olduğu, ipoteğin güvence atına aldığı alacaktan ayrılması mümkün olmadığı, bu yüzden, ipotekli alacağın temliki halinde ipotek de kendiliğinden yeni alacaklıya geçer İpotek ile teminat altına alınmış alacağın temliki de belirtilen şekilde ve Borçlar Kanunun alacağın temliki hükümlerine tabi olarak üçüncü kişilere temlik edilebileceği,bunun için tapu kütüğünde bir tescil işlemi yapmaya gerek olmadığı, ipoteğin yeni alacaklıya geçmesi için de bir tescil işlemi yapma zorunluluğu bulunmadığı, alacağın temliki ile birlikte ipotekte BK.m.168 gereğince alacağa bağlı fer1 i bir hak olarak yeni alacaklıya geçer. T. …891 ” İpotekle güvence altona alınmış bir alacağın devrinin geçerli olması, devrin tapu kütüğüne tescil edilmesine bağlı değildir ” demekte bu hükmü doğruladığı, taşınmaz üzerinde bir alacağı temin etmek üzere ipotek tesis edilmiş olması, taşınmaz malikinin bu taşınmaz üzerinde malik sıfatı ile haiz olduğu tasarruf haklarını sınırlamayacağı, bu nedenle ipoteklide olsa taşınmaz, Medeni Kanun hükümlerine güre üçüncü kişilere temlik edilebileceği. bu hususu yanlar arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinin 2.7 maddesini destekler mahiyette olduğu, bu noktadan hareketle davalı bankanın, kredi alacağını davacı kefilden tamamen tahsil etmiş olduğu gözönüne alındığında, davacı kefil davalı bankanın halefi konumuna geldiği, davalı banka lehine tesis edilen ipoteklerin ve diğer teminatların, davalı bankanın halefi sıfatıyla bir temlik sözleşmesi yoluyla davacı/kefile devir ve temlik edilebileceği, ancak mevcut ipoteklerin tapu sicilinde davacı adına tescil edilmesine davalı bankanın yetkili olmadığının düşünüldüğü, bu hakkın sadece taşınmaz malikine ait olduğunun değerlendirildiği, davacı/kefil sıfatıyla, dava dışı kredi lehtarı şirketin ( …Ltd.Ştİ,) kredi borcunu müteselsil kefalet sorumluluğundan dolayı davalı bankaya ödediği, davacı kefil yaptığı ödemelerden dolayı davalı bankanın halefi konumuna geldiği için, davalı banka nezdinde tesis edilen tüm teminatlar üzerinde TBK’nun 592 m. uyarınca dolaylı olarak tasarruf hakkına sahip olduğu, davalı banka, davacının yazılı muvafakatini almadan mevcut rehinleri ve diğer teminatlan serbest bırakırsa, davacının zararını gidermekle sorumlu olacağı, neticelen davalı banka elinde bulunan tüm rehinleri ve diğer teminatları davacıya temlik yoluyla devir etmekle sorumluluktan kurtulabileceği kanaati bildirilmiştir.
25/03/2019 tarihli ek raporda özetle; ek raporun konusunu teşkil eden “ipoteğin nasıl devredileceğine ilişkin” yapılan incelemeler sonucunda TBK.nun 592 ve 596 maddeleri birlikte değerlendirildiğinde somut olayda davacı kefilin kefil olduğu 10/07/2012 tarihinde dava konusu devri talep edilen ipoteklerin henüz tesis edilmemiş olduğu dikkate alındığında ipoteklerin devrinin uygun olamayacağı, devrin ödeme oranında borç senetleri için geçerli olabileceği kanaati bildirilmiştir.
Yapılan yargılama, toplanan ve sunulan deliller, davalı …. Bankası …. şubesinden gönderilen belge örnekleri ve tüm dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde;
Davalı … Bankası A.Ş. ile dava dışı … Sanayi Tic. Ltd. Şti. Arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmeye davacı …nin müteselsil kefil olduğu, davacının kefil sıfatı ile davalı bankaya 27.10.2015 ile 18.08.2017 tarihleri arasında muhtelif meblağlarda toplam 437.400,00 TL tutarında ödeme yaptığı, dava dışı üçüncü kişi diğer kefil ve aynı zamanda davacı şirketin ortağı ve yetkilisi olan … tarafından 18/07/2013 tarihinde Bağcılar Tapu Müdürlüğü’nde kayıtlı İstanbul İli … İlçesi … Mahallesi … ada … parsel 1 no’lu daire niteliğindeki taşımaz üzerinde … yevmiye numarası ile 200.000,00 TL bedelli ve Avcılar Tapu Sicil Müdürlüğü’nde kayıtlı İstanbul ili Avcılar İlçesi …. Mahallesi – ada … parsel .. no’lu çatı arası piyesli daire niteliğindeki taşınmaz üzerinde 17/12/2012 tarihinde …. yevmiye numarası ile 500.000,00 TL bedelli 2 adet banka lehine ipotek senedi düzenlediği ve ayrıca kredi lehtarı dava dışı … Sanayi Tic. Ltd. Şti tarafından davalı banka lehine 1.500.000,00 TL ve 200.000,00 TL tutarında iki adet senet düzenlendiği anlaşılmıştır.
TBK’nın “Kefilin Rücu Hakkı” başlıklı 596. Maddesine göre, “kefil, alacaklıya ifada bulunduğu ölçüde, onun haklarına halef olur” Bu madde hükmü gereği, alacakla ilgili bütün fer’i haklar, teminatlar ödeme ile birlikte kendiliğinden kefile geçerler. TBK’nın 596/2. maddesine göre “Kefil, aksi kararlaştırılmamışsa, rehin hakları ile aynı alacak için sağlanmış diğer güvencelerden sadece kefalet anında varolan veya bizzat asıl borçlu tarafından, sonradan özellikle bu alacak için verilmiş bulunanlara halef olur”. Kefilin kanuni halefiyeti açısından sınırlamalar getiren bu fıkra hükmünce, kefaletten sonra üçüncü kişiler tarafından verilen rehinler üzerinde kefilin halefiyeti olmadığı gibi, asıl borçlu tarafından genel olarak verilen ve kefil olunan alacağı da kapsayan rehinler de kefilin halefiyeti dışında kalmıştır (TBK md. 596/2). Asıl borçlu özellikle bu alacak için yeni rehinler vermiş ise, kefil alacaklıya ödeme yaptığı ölçüde bu rehinlere de başvuru hakkına sahip olmaktadır. (Yargıtay 23. Hukuk Dairesi, 2015/284 E., 2015/6456 K., 12/10/2015 T. kararı)
Somut olayda, davacı …nin dava dışı … Sanayi Tic. Ltd. Şti.’nin borcuna kefil olduğu tarih 10.07.2012 olup, kanuni halefiyete dayanarak tescili talep edilen ipotekler 17.12.2012 ve 18.03.2018 tarihlerinde kefalet sözleşmesinden sonra, üçüncü kişi … tarafından tesis edilmiştir. Yukarıda da açıklandığı üzere, davacının kefalet tarihinde var olmayan, sonrak asıl borçlu tarafından verilmeyen bu teminatlara kanuni halef olamaz. Taraflar arasında bunun aksini düzenlendiğini gösteren herhangi bir sözleşme de söz konusu değildir. Bu nedenle, davanın sonradan üçüncü kişi tarafından tesis edilen ipoteklerin devrine yönelik talep bakımından reddine karar vermek gerekmiştir.
Aynı gerekçe ile, kefalet anında mevcut olmayan ancak kefalet tarihinden sonra dava dışı asıl borçlu … Sanayi Tic. Ltd. Şti. Tarafından düzenlenen 23.01.2012 tarihli 200.000 TL bedelli ve 20.12.2013 tarihli 1.500.000 TL bedelli iki adet senet bakımından kefil lehine kanuni halefiyet şartlarının doğduğu anlaşıldığından, davacının talebinin senetlerin kendisine teslimi yönünden kabulüne karar vermek gerekmiştir. Her ne kadar TBK 96 hükmü gereği kefil ifa ettiği miktar nispetinde alacaklıya halef olmuş ise de, senetlerin bölünemeyeceği gözetilerek her iki senedin teslimine de karar verilmiş, halefiyet nedeniyle senetleri teslim alan kefilin senetlerin tahsili neticesinde sebepsiz zenginleştiği olasılıkta, asıl borçlunun sebepsiz zenginleşmeye dayalı rücu hakkının söz konusu olacağı değerlendirilmiştir.
Tüm bu nedenlerle; davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, talebe konu kredi sözleşmesi kapsamında davalı banka lehine dava dışı … San. Tic. Ltd. Şti.tarafından düzenlenen 1.500.000,00 TL ve 200.000,00 TL tutarındaki 2 adet bononun davacıya teslimine, davacının gayrimenkuller üzerindeki ipotek hakkının adına tescilinin yapılmasına dair talebi ile sair taleplerinin reddine şeklinde mahkememizce karar verilmiştir.
Mahkememizin 28/11/2019 tarih, … esas ve … karar sayılı ilamının kaldırılmasına karar verilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesi’nin 30/06/2022 tarih, … esas ve …. sayılı karar ilamında özetle; Davacı tarafça dava değeri 437.400,00-TL olarak gösterilerek, bu miktar üzerinden harç yatırılarak dava açılmış, mahkemece 1.500.000,00-TL ve 200.000,00-TL olmak üzere toplam 1.700.000,00-TLlik iki adet bononun davacıya teslimine karar verilmiştir. Mahkeme kabulüne göre, dava konusu değerin dava dilekçesinde bildirilenden fazla olduğu tespit edildiğine göre Harçlar Kanunu 30. madde uyarınca eksik harcın ikmal edilmesi hususunda gerekli işlemler yapılarak harç ikmali sağlanmadan davanın esası hakkında karar verilmesi; ayrıca HMK’nın 26. maddesi uyarınca mahkemelerin taleple bağlı olduğu göz ardı edilerek talebi aşar şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Özen gösterme, rehin ve borç senetlerinin teslimi” başlıklı madde 592 hükmü; “…Alacaklı, borcu ödeyen kefile haklarını kullanmasına yarayabilecek borç senetlerini teslim etmek ve gerekli bilgileri vermekle yükümlüdür. Alacaklı, kefalet sırasında var olan veya asıl borçlu tarafından alacak için sonradan sağlanan rehinleri ve diğer güvenceleri de kefile teslim etmek veya bunların devri için gerekli işlemleri yapmak zorundadır. Alacaklının, diğer alacakları sebebiyle sahip olduğu rehin ve hapis hakları, kefilin haklarından sıraca önce geldikleri ölçüde saklıdır. Alacaklı, haklı bir sebep olmaksızın yükümlülüklerini yerine getirmez, ağır kusuruyla mevcut belgeleri veya rehinleri ya da sorumlu olduğu diğer güvenceleri elinden çıkarırsa, kefil borcundan kurtulur. Bu durumda kefil, ödediğinin geri verilmesini ve varsa ek zararının giderilmesini isteyebilir. ” şeklinde, Aynı yasanın “Kefilin rücu hakkı” başlıklı 596 madde hükmü ise; “… Kefil, aksi kararlaştırılmamışsa, rehin hakları ile aynı alacak için sağlanmış diğer güvencelerden sadece kefalet anında var olan veya bizzat asıl borçlu tarafından, sonradan özellikle bu alacak için verilmiş bulunanlara halef olur. Alacaklıya kısmen ifada bulunan kefil, rehin hakkının sadece bunu karşılayan kısmına halef olur. Alacaklının rehin konusu üzerinde geriye kalan alacak hakkı, kefilin rehin hakkından ön sırada gelir….” şeklindedir. Bilirkişi raporlarından anlaşılacağı üzere, davalı banka ile dava dışı kredi borçlusu/kredi lehtarı … San. Ve Tlc. Ltd. Şti. arasında iki adet Genel Kredi Sözleşmesi akdedildiği; davacı … San. Ve Tic. Ltd. Şti.’nin 10.07.2012 tarihli 1.000.000,00 TL’lik Genel kredi sözleşmesinde müteselsil kefil olduğu, 20.12.2013 tarihinde düzenlenen 1.500.000,00 TL’lik sözleşmede davacının imzasının olmadığı; davacı tarafça kefil sıfatı ile davalı bankaya 27.10.2015 ile 18.08.2017 tarihleri arasında muhtelif meblağlarda toplam 437.400,00 TL ödeme yapıldığı; 17.12.2012 ve 18.07.2013 tarihlerinde dava dışı kredi lehtarı şirketin, tek ortağı ve yetkilisi olduğu beyan edilen üçüncü kişi … tarafından dava dışı şirket borçlarına istinaden davalı banka lehine iki ayrı taşınmaz üzerinde ipotek tesis edildiği, yine dava dışı kredi lehtarı şirket tarafından davalı banka lehine düzenlenen 23.01.2012 tarihli 200.000 TL bedelli ve 20.12.2013 tarihli 1.500.000 TL bedelli iki adet bono verildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece alınan bilirkişi raporu doğrultusunda yukarıda yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve incelemenin karar vermek için yeterli olduğunun kabulü mümkün değildir. Davacı vekili yargılama sırasında ve istinaf dilekçesinde, müvekkilinin kefil olarak yaptığı ödemenin, dava dışı şirkete hangi kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılan krediye ilişkin olduğu, müvekkilinin kefil sıfatıyla bir borcunun olup olmadığının net şekilde ortaya çıkarılması gerektiği belirtilmesine rağmen, bilirkişi raporlarında bu hususta bir inceleme bulunmadığı gibi mahkemece yapılmış bir değerlendirme de bulunmamaktadır. Uyuşmazlığın çözümü için, mahkemece, davacı şirket ve davalı banka ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, gerektiğinde bilirkişilere yerinde inceleme yetkisi de verilmek suretiyle; davalı banka ile dava dışı …. Sanayi Tic. Ltd. Şti. arasında imzalanan 10.07.2012 ve 20.12.2013 tarihli Genel Kredi Sözleşmeleri kapsamında dava dışı şirketin kullandığı kredilerin tespiti, dava tarihi itibarı ile ayrı ayrı gösterilmek suretiyle söz konusu kredi borçlarının ödenip ödenmediği, her iki krediden dava tarihi itibarı ile ödenmemiş bakiye borç bulunup bulunmadığı, davacı tarafça yapılan ödemelerin hangi kredi sözleşmesi kapsamında verilen krediye istinaden yapıldığı, davacının kefil olarak borcunun bulunup bulunmadığı, dava dışı şirketin davalı bankaya borcu bulunup bulunmadığı, 23.01.2012 tarihli 200.000 TL bedelli ve 20.12.2013 tarihli 1.500.000 TL bedelli iki adet bononun dava dışı şirketin hangi borcuna istinaden davalı bankaya verildiği hususlarında bilirkişi raporu alınarak, yukarıda anılan yasal mevzuat hükümleri, taraf iddia ve savunmaları da değerledirilmek suretiyle varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir. HMK.nın (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir” şeklinde mahkememiz kararı kaldırılmıştır.
İstinaf ilamı uyarınca alınan ek raporda Özetle; Asıl borçluya 9 adet parçalı şekilde kullandırılan kredi
borcunun tamamının ödendiği tüm kredilerin davacının kefalet
imzası bulunmayan 20.12.2013 tarihli sözleşme kapsamında kullandırıldığı aşikar olduğu kefaleten yapılan ödeme dekontları üzerinde hangi sözleşmeye istinaden yapıldığı
açıklanmadığı kaldı ki, sektörde bu yönde bir teamülde zaten bulunmadığı
davacının kefil olarak davalı bankaya herhangi bir borcunun kalmamış olduğu, kaldı
ki, davacı kefilin esasen yukarıda belirtilen içtihatlar uyarınca kefaleten sorumlu
olmadığı bir kredi borcunu ödemmiş olduğu bile söylenebileceği, dava dışı asıl kredi borçlusunun davalı bankaya olan kredi borcu kefaleten davacı
tarafından tamamen ödenmiş olmakla, haliyle dava dışı asıl borçlunun davalı
bankaya ödenecek herhangi bir kredi borcu da kalmadığı ve borcun tamamının
söndürülüp kapatılmış olduğu yönünde tespitlerde bulunmuşlardır.
Mahkememizin 20/07/2022 tarihli tensip tutanağının (2) no’lu ara kararı gereğince: Davacı vekiline dava konusu ettiği 1.500.000,00-TL bedelli bono ve 200.000,00-TL bedelli bono üzerinden hesaplanan 29.031,76 TL peşin harcı yatırması için 2 haftalık kesin süre verilmiş, eksik harç tamamlanmadığı takdirde dosyanın Harçlar Kanunu’nun 30. maddesi uyarınca işlemden kaldırılacağının ihtar edilmiş; bunun üzerine eksik harç yatırılmıştır.
Tüm dosya muhteviyatı külliyen tetkik edildiğinde somut olay bakımından istinaf ilamı sonrası yapılan yargılama ve alınan ek rapora göre de davacı başlangıçta esasen yasanın “Kefilin rücu hakkı” başlıklı 596 madde hükmü ise; “… Kefil, aksi kararlaştırılmamışsa, rehin hakları ile aynı alacak için sağlanmış diğer güvencelerden sadece kefalet anında var olan veya bizzat asıl borçlu tarafından, sonradan özellikle bu alacak için verilmiş bulunanlara halef olur. Alacaklıya kısmen ifada bulunan kefil, rehin hakkının sadece bunu karşılayan kısmına halef olur. Alacaklının rehin konusu üzerinde geriye kalan alacak hakkı, kefilin rehin hakkından ön sırada gelir….” şeklindedir. ” olarak belirttiği üzere gayrimenkullerini borca karşılık ipotek veren …’ın aynı zamanda borçlu … Ltd. nin tek ortağı olması yanında her iki çerçeve kredi sözleşmesine kefil olduğu bu nedenle borcu ödeyen davacı müvekkilimin ayrıca diğer kefile rücu hakkı olduğu bu kapsamda ödenen bedeli ve Davacı vekiline dava konusu ettiği 1.500.000,00-TL bedelli bono ve 200.000,00-TL bedelli bonoların kendisine teslimini talep etmiş ise de istinaf ilamı sonrası alınan ek rapordaki tespitler ve ortaya çıkan duruma göre, davacı kefilin 10.07.2012 tarihli genel kredi sözleşmesini 1.000.000,00-TL kefalet limiti kapsamında müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış olduğu, davaya konu edilen tüm kredilerin ise davacı kefilin kefalet imzası bulunmayan 30.12.2013 tarihli sözleşme kapsamında kullandırıldığı tespitlerinde bulunulmuştur. Bu defa davacı tespit edilen bir husus sonrası artık ödenen bedelin iadesi ile talebini sınırlı tutmuş nispi harcın da bu kapsamda alındığı sabittir.
İncelenen kredi belgelerine göre davacının imzalamış olduğu 10.07.2012 tarihli kefalet sözleşmesinin 2.1. nolu maddesinde “TBK 582’nci maddesi gereği müteselsil kefaletin, doğmuş ve doğacak tüm borçları kapsayacağı” yazılı olduğu görülmüştür.

Ayrıca davacı firma yetkilisinin kefalet sözleşmesine kendi el yazısıyla açıkça “… Tic. Ltd. Şti.’nin asaleten kefaleten kullandığı kullanacağı tüm kredileri (1.000.000-TL) tutarına kadar müteselsil kefil olmayı kabul ediyorum.” beyanı bu kredi ile sınırlı düşünmek ve kabl etmek gerekmektedir. Bu husus dikkate alındığında davacının bilirkişi raporunun aksine ihbar olunan firmanın 10.07.2012 tarihinden sonraki kredilerinin de müteselsil kefili olduğu anlamına gelmez. Davacının 30.12.2013 tarihli kredi sözleşmesinde imzası olmadığı sadece … isimli kişinin imzasının olduğu taraf beyanları dosya kapsamıyla da sabit olup kefilin kefalet imzası bulunmayan 30.12.2013 tarihli sözleşme kapsamında kullandırılan krediden dolayı kefil sıfatıyla hesaplara bloke konulup kredi tahsil edilidiği anlaşılmıştır.
TBK’nun 583. Maddesi Kefalet Sözleşmelerinde şekle ilişkin hususları düzenlemiştir. “Şekil” başlıklı madde incelendiğinde: “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.
Kendi adına kefil olma konusunda özel yetki verilmesi ve diğer tarafa veya bir üçüncü kişiye kefil olma vaadinde bulunulması da aynı şekil koşullarına bağlıdır. Taraflar, yazılı şekle uyarak kefilin sorumluluğunu borcun belirli bir miktarıyla sınırlandırmayı kararlaştırabilirler. Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişiklikler, kefalet için öngörülen şekle uyulmadıkça hüküm doğurmaz” davalı taraf her ne kadar 10.07.2012 tarihinden sonraki kredilerinin de müteselsil kefili olduğu savunması yapmış ise de TBK’nun emredici hükümlerine aykırı şekilde ayrıca yeni bir kredi sözleşme olan çerçeve kredi sözleşmesi dahi olmayan ikinci bir sözleşmeden dolayı yasanın aradığı anlamda kefalet borcu altına girmemiş kinin borçtan sorumlu utulması mümkün görülmemiştir. Bu kapsamda davacı kefil olarak ödediği borçtan dolayı kural olarak alacaklıya değil asıl borçluya rücu etmesi gerekse de burada davacı kefil olmadığı sözleşme kapsamında borç ödendiğinden artık sebepsiz zenginleşme hükümleri kapsamında davalı bankadan ödediği paranın iadesini talep edebileceğinden davacının bu yöndeki kefil olarak imzalamadığı sözleşme kapsamında ödediği bedeli iade hakkı doğduğundan yukarıda anılan nedenlerle davacının TBK 596 anlamında artık senetleri iade ve ipotek hakkının devri gibi hakları bulunmadığından dilekçede belirtilen (1) ve (2) no’lu terditli taleplerinin reddine davacının (3) no’lu talebinin kabulü ile;437.400,00-tl’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-DAVACININ (1) VE (2) NO’LU TERDİTLİ TALEPLERİNİN REDDİNE
2-DAVACININ (3) NO’LU TALEBİNİN KABULÜ İLE;
a)437.400,00-TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
3-Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 29.878,79-TL harçtan davacı tarafça peşin yatırılan 7.469,70-TL peşin harç ile 29.031,76-TL tamamlama harcın mahsubu ile artan 6.622,67-TL harcın DAVACIYA İADESİNE,
4-Davacı tarafından sarf edilen 31,40-TL başvurma harcı ile 29.878,79-TL peşin harç olmak üzere toplam 29.910,19-TL harcın davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
5-Davacı tarafından sarf edilen bilirkişi ücreti, posta gideri olmak üzere toplam 7.837,50-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
6-Davalının yapmış olduğu yargılama masraflarının kendisi üzerinde BIRAKILMASINA,
7-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T gereğince hesaplanıp takdir olunan 64.236,00-TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,

8-Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra yatıran tarafa İADESİNE,
9-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara TEBLİĞİNE,
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere hazır olan davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin e-duruşma yolu ile oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.12/01/2023

Başkan …
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Katip …
¸e-imza