Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/560 E. 2022/630 K. 17.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/560 Esas
KARAR NO : 2022/630

DAVA : Ticari Şirket (Yöneticilerin Azline İlişkin)
DAVA TARİHİ : 10/06/2022
KARAR TARİHİ : 17/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 20/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Yöneticilerin Azline İlişkin) davasının:
“6100 sayılı HMK’nun 320.maddesinde mahkemenin mümkün olan hallerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar vereceği düzenlemesi de nazara alındığında somut olayın belirginliğine bağlı olarak hakim duruşma açmama yönündeki takdir hakkını kullanabilecektir.” düzenlemesi de nazara alınarak; dosya üzerinde yapılan incelemesi sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekil dava dilekçesinde; Davacı Müvekkili ile dava dışı şirket ortağı ve müdürü …, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü nezdinde …. sicil numarasıyla kayıtlı bulunan ve işbu davada diğer davalı sıfatını haiz … Sağlık Hizmetleri Ltd. Şti.’yi (“Davalı Şirket”) 16/03/2021 tarihinde kurmuş olduklarını, davalı Şirket’ te Davacı Müvekkili ile Diğer Ortak, (%50-%50) eşit oranda olmak üzere pay sahibi ve müdür sıfatıyla herhangi bir kısıtlama olmaksızın, her konuda münferit imza yetkisine haiz olduklarını, Davalı Şirket bünyesindeki tek işletme Beylikdüzü’nde bulunan …. Kliniği olduğunu, hem ortak hem de müdür sıfatını haiz olduğu öne sürülen taraflar aynı zamanda İstanbul Diş Hekimleri Odası’na bağlı olarak faaliyet gösteren diş hekimleri olduklarını; bu kapsamda taraflar arasında yapılan şifahi iş bölümüne göre, tüm ortaklar kliniğin kurulması ve gelişmesi için çalıştıklarını, müvekkilinin daha akademik unvanı ve uzmanlığı ile daha çok komplike diş tedavilerine ve konsültasyonlara yoğunlaştığını, ancak ortaklığın kurulmasından itibaren henüz bir sene bile geçmeden Diğer Ortak ve Davacı arasında meydana gelen anlaşmazlık, geçimsizlik ve taraflar arasındaki güven ilişkisinin sona ermesi sebebiyle ortaklığın devamı imkânsız hale geldiğini bu sebeplerle ….’ın Davalı Şirket’teki müdürlük görevinden azli ile tüm temsil ve imza yetkilerinin iptal edilmesini, Davalı Şirket’in yönetimi ve idaresi amacıyla TTK md. 636/4 uyarınca ivedilikle en az iki kişilik kayyım heyeti atanmasını, heyette mesul müdür olarak en az bir diş hekimine yer verilmesini, diğer Ortak ….’in Şirket gelirlerini zimmetine geçirmek için kullandığını iddia ettiği … Bankası …. Şubesi’nde bulunan … no’lu hesabına hem Şirketin, hem Kamu’nun telafisi imkansız zararlarının önlenmesi bakımından ihtiyati tedbir konulmasını, para çekim işlemlerinin engellenmesi kabul edilerek Davalı Şirket’in TTK md. 636/3 uyarınca feshini, ve Davalı Şirket’in Mahkememizce belirlenecek tasfiye memurları aracılığı ile tasfiye edilmesini arz ve talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, TTK 630.madde ve devamı uyarınca limited şirket müdürü davalının şirket müdürlüğünden azli ile yerine kayyım atanması istemine ilişkindir.
Davalı …’nin sicil kaydının incelenmesinde; … ile …’in münferiden limited şirketin müdürleri olduğu incelendi.
TTK’nin 630/2 maddesi ve Yargıtay ….. Hukuk Dairesinin kararı ile; azil davasında husumetin azli istenen müdüre davanın yönetilmesi gerekli ve yeterlidir. (Yargıtay 11. H.D.sinin 20.02.2018 gün ve 2016/8014 E- 2018/12460 K. sayılı kararı)
Taraf sıfatı (husumet) ise, maddi hukuka göre belirlenen, bir subjektif hakkı dava etme yetkisini ya da bir subjektif hakkın davalı olarak talep edilebilme yetkisini gösteren bir kavramdır. Taraf ehliyeti; davada taraf olabilme, usulî hukuki ilişkinin süjesi olabilme ehliyetidir. Taraf ehliyetine sahip olan kişi, davada davacı veya davalı olabilecektir. Bu nedenle, taraf ehliyeti usûli bir kavramdır. Taraf ehliyetine sahip olabilmek için medeni hukuktaki hak ehliyetine sahip olmak gerekir. HMK’nın 50. maddesine göre, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, taraf ehliyetine de sahiptir. Buna göre tüm insanlar, hak ehliyetine ve dolayısıyla taraf ehliyetine sahiptir. Dava ehliyeti ise, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir. (HMK md. 51) Fiil ehliyetine sahip olan kişi, dava ehliyetine de sahiptir ve davayı yürütebilir, usûl işlemlerini yapabilir. Reşit olan ve temyiz kudretine sahip olan kişiler fiil ehliyetine sahiptir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve dava takip yetkisi davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu subjektif hakka ilişkindir. Davacı tarafta yer alan taraf için aktif taraf sıfatı, davalı tarafta yer alan taraf için pasif taraf sıfatından söz edilebilir. Uygulamada, “sıfat” yerine “husumet” terimi de kullanılmaktadır. Sıfat dava şartı olmayıp, itirazdır. Çünkü bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığı davanın esasına girildikten sonra tespit edilebilir. Bu durumda ise dava esastan ret veya kabul edilir. Oysa, dava şartları davanın esasına girilmesini engelleyen niteliktedir. Ancak sıfat bir itiraz olduğundan, hâkim diğer itirazlar gibi taraf sıfatını da dava dosyasından anlayabildiği sürece kendiliğinden nazara alır. Sıfat, davada taraflardan birinin davaya konu subjektif dava hakkının bulunup bulunmadığı ile ilgili bir husustur. Tarafların sıfatının yargılama sonuna kadar devam etmesi zorunludur. Bu husus mahkemece re’sen gözönünde bulundurulmalıdır. Bir davada, taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının (aktif ya da pasif husumet sıfatının) olmadığı belirlenirse, artık bu davanın esasının çözümüne girilmeden, davanın husumet sıfatı yokluğundan reddi gerekir. Bir kişinin belli bir davada davalı veya davacı sıfatını haiz olup olmadığı şeklinde nitelendirilen husumetin ileri sürülme zamanı yasa ile kabul edilen bir ilk itiraz olmadığı gibi davalı veya davacı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir def’i de değildir. Davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece vakıf olunduğu takdirde re’sen nazara alınması gerekli hukuki bir durumdur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-d maddesinde düzenlendiği üzere dava ve taraf ehliyeti dava şartlarındandır. Ancak, taraf sıfatı dava şartlarından değildir. Buna karşılık, taraf sıfatı, dava şartı gibi, davanın esastan görülüp karara bağlanabilmesi için, varlığı ya da yokluğu hakim tarafından davanın her aşamasında kendiliğinde gözetilen ve taraflarca noksanlığı davanın her aşamasında ileri sürülen nitelikte olmasıdır.
Bilindiği üzere husumet, bir başka deyişle taraf sıfatı, dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacı sıfatı, dava konusu hakkın sahibini, davalı sıfatı ise dava konusu hakkın yükümlüsünü belirler. Uygulamada davacı sıfatı, aktif husumet, davalı sıfatı ise pasif husumeti karşılayacak şekilde değerlendirilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyorsa o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı sıfatının olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir. Taraf sıfatının en önemli özelliği, def’i değil itiraz niteliğinde olması nedeniyle taraflarca süreye ve davanın aşamasına bakılmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve taraflarca ileri sürülmemiş olsa bile mahkemece re’sen ele alınabilmesidir.
Huzurdaki davada: Davalı olarak limited şirketi gösterilmiştir. Davanın niteliği gereği şirket müdürünün davalı olarak gösterilmesi gerekli ve yeterli olup HMK 320. maddesi gereğince dava şartı eksikliği nedeniyle taraflar davet edilmeden de dosya üzerinden karar verilebileceği anlaşıldığından davacının davasının pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın Pasif Husumet Yokluğu nedeniyle USÛLDEN REDDİNE,
2-Davacı tarafından yatırılan 80,70-TL peşin harcın karar ve ilam harcına mahsubuna, başkaca harç alınmasına YER OLMADIĞINA,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra talep halinde davacıya İADESİNE,
5-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara TEBLİĞİNE,
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.20/06/2022

Başkan …
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Katip …
¸e-imza