Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/518 E. 2022/941 K. 26.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/518 Esas
KARAR NO : 2022/941 Karar

DAVA : Tazminat (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç))
DAVA TARİHİ : 02/06/2022
KARAR TARİHİ : 26/10/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 09/12/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin hem davalı şirketin hastane kuruluşu olması hem de davalı şirketin müvekkiline vadettiği gibi kar elde etmek amacıyla davalı şirkete yatırım yaptığını, müvekkilinin tamamen iyi niyeti ile davalı şirketin büyümesi, ülkemizde hastane kuruluşlarına katkı olması nedeniyle bu yatırımı yaptığını, yönetim kurulu başkanı … ‘in müvekkilinin bulunduğu İsviçre’ye giderek davaya konu hisse senetlerini kendisine teslim ettiğini, müvekkilinden hisse senetleri ile ilgili gereken imzalar alındıktan ve müvekkilince davalı şirkete yatırım yapıldıktan sonra müvekkili ile hiçbir şekilde iletişime geçilmediğini, müvekkilinin şirket ile ilgili toplantılardan ve faaliyetlerden bu zamana kadar haberi olmadığını, 18/11/2000 tarihli Teslim-Tesellüm Belgesi ile davalı şirket tarafından 12.000 DM tutarlı 50.000,00-TL değerinde …. hisse senedi belge nolu ve 50.000,00-TL değerinde …. hisse senedi belge nolu makbuzun müvekkiline teslim edildiğini, müvekkilinin davalı şirkete toplam 12.000 DM tutarında yatırım yaptığını, müvekkilinin yatırım yapmış olduğu parayı çekmek istediğinde ise müvekkiline paranın iadesinin yapılmadığını, müvekkilinin davalı tarafından kandırıldığını, yapılan işlemin Alman kanunlarına aykırı olup, milletlerarası niteliğe sahip bir usulsüz faaliyet olduğunu, izinsiz bir şekilde halka arz adında insanlardan para toplanarak müvekkili ve diğer vatandaşların mağdur edildiğini, davalı şirketin borsada hiçbir işleminin bulunmadığını, davalının izinsiz halka arz girişiminde bulunduğunu ve davalının sebepsiz yere zenginleştiğini, 1 markın 1.95583 Euro’ya eşit ve sabit olduğu düşünülüğünde 12.000 DM’in euro karşılığının 6.135,50 Euro olduğunu, uyuşmazlığın çözümü için arabuluculuğa gidildiğini fakat anlaşma sağlanamadığını iddia ederek; tazminat alacağının tam olarak belirlenmesinin dava tarihi itibariyle mümkün olmaması nedeniyle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik müvekkilinden tahsil edilen 6135.50 Euro’nun tahsil tarihi itibariyle 3095 sayılı kanunun 4/a maddesi uyarınca işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının varlığını iddia ettiği, alacağını dayandırdığı belge aslını “hamiline hisse senetlerini” dava dilekçesi ekinde mahkemeye ibraz etmediğini, senet asılları mevcut olmaksızın yalnızca fotokopisi sunulan teslim tesellüm belgesine dayanılarak dava açılmasının, alacak iddiasında bulunulmasının mümkün olmadığını, davada 7194 Sayılı Kanunun 41. Maddesine eklenen geçici 4. Madde geregince karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerektiğini, bir an için davacının belge asıllarını ibrazının mümkün olduğu kabul edilse bile davanın zamanaşımı süreleri geçtikten sonra açıldığını, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkili şirkete ait hisse senetlerinin hamiline yazılı hisse senedi olduğunu, ilk tedavülden sonra hisse senedinin kimin elinde olduğunun ancak senetlerin ibrazı ile belirlenebileceğini, davacının öncelikle elinde hisse senedi olduğunu ispatlaması, hamil olduğunu müvekkili şirkete ihbar etmesi ve açtığı davada varsa elinde olan hamiline hisse senedi asıllarını mahkeme kasasına ibraz etmesi gerektiğini, aksi taktirde davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin, 25.11.1996 tarihinde kurulduktan hemen sonra usul ve yasal gereklilikler doğrultusunda, 28.03.1997 tarihinde SPK’ya başvurarak mevzuat çerçevesinde ortak sayısı itibarıyla kayıt altına alınması düzeyine eriştiğini bildirdiğini ve 10.07.1997 tarih ve 21/1129 sayılı kurul kararıyla kayıt altına alınmasına karar verildiğini, müvekkili şirketin SPK mevzuatına tabi olduğunu ve bütün işlemlerini SPK mevzuatına göre yürüttüğünü, şirketin SPK mevzuatı çerçevesinde ve kuralına uygun şekilde pay senedi çıkardığını, üçüncü kişilere bu durumun ilan edildiğini, üçüncü kişilerin de bildirilen değerler üzerinden istedikleri miktarda pay senedi alma haklarını kullanmış olduklarını,
davacı tarafından açılan dava tensip zaptında ticari şirket ortaklık payı alacağının tahsili olarak konulandırılmış ise de davacının parasını ”kar payının tespiti ve tahsili” olarak nitelendirdiğini, davacının olmayan kardan pay talep etmesinin mümkün olmadığını, ticaretin kazanç ve kaybın kardeş olduğu bir faaliyet alanı olduğunu, davacının faiz talebi ve faizin başlangıç tarihine itiraz ettiklerini savunarak; davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine, 7194 Sayılı Kanun gereğince davada karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesine, itirazları dikkate alınarak davacının tüm talepleri yönünden davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davalı şirketin hukuka aykırı fiilleri sonucu davalı şirkete yatırılan paranın sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre faiziyle birlikte tahsili talebine ilişkindir.
Mahkememizce taraflara usulüne uygun davetiye tebliğleri yapılarak taraf teşkili sağlanmış ve davanın esasına başlanmıştır.
Uyuşmazlığın, Davacı tarafın 18/11/2000 tarihli Teslim Tesellüm belgesi ile davalı şirketten 12.000 DM ( 6.135,50 Euro ) karşılığında hisse senedi satın alıp almadığı, davalı şirketin taahhütlerini yerine getirip getirmediği, davacının yaptığı ödemenin iadesi talebinin haklı olup olmadığı, davalının hukuka aykırı filleri sonucu davalı şirkete yatırılan paranın sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre faiziyle birlikte tahsili talebinin kabul edilip edilemeyeceği hususlarından kaynaklandığı tespit edilmiştir.
05.12.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7194 Sayılı Kanun’un 41. maddesine eklenen geçici 4. madde ile “31/12/2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez.
Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.” düzenlemesi getirilmiştir.

Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, Davanın, davalı şirketin hukuka aykırı fiilleri sonucu davacı tarafından davalı şirkete yatırılan paranın sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre faiziyle birlikte tahsili istemine ilişkin olduğu, yukarıda belirtilen 05.12.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7194 Sayılı Kanun’un 41. maddesine eklenen geçici 4. madenin ikinci fıkrasına göre; Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.” düzenlemesinin getirildiği, davalı şirketin 7194 sayılı kanunun 41. maddesi ile 25/3/1987 tarihli ve 3332 sayılı Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler İle 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu ve 3182 Sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna eklenen geçici 4. maddesi kapsamında olduğu anlaşılmakla; mahkememizce davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiş, davacı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilerek ve yargılama gideri davalı üzerinde bırakılarak aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın esası hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 80,70-TL harcın davacı tarafça peşin yatırılan 1.844,12-TL harçtan mahsubu ile kalan 1.763,42-TL’nin karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
Arabuluculuk sonuç tutanağı tarihi itibariyle yürürlükte bulunan tarifeye göre tahakkuk eden 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile hazineye irat KAYDINA,
Davacı tarafından sarf edilen 80,70-TL başvurma harcı, 80,70-TL peşin harç, 79,75-TL posta gideri olmak üzere toplam 241,15-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T gereğince hesaplanıp takdir olunan 9.200,00-TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra davacıya İADESİNE,
HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara TEBLİĞİNE,
Dair; 6100 sayılı HMK.’nun 341. ve devamı maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 26/10/2022

Katip …
¸

Hakim …
¸