Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/492 E. 2022/1158 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/492 Esas
KARAR NO : 2022/1158

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/04/2019
KARAR TARİHİ : 15/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 26.12.2022

Mahkememizin 28/11/2019 tarih, …. esas ve … karar sayılı ilamı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesi’nin 30/06/2022 tarih, …. esas ve …. karar sayılı ilamı ile bozulmakla dosya Mahkememizin yukarıda belirtilen esas sırasına kaydedilerek yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı dava dilekçesinde özetle; kurumun faaliyet izni … sayılı Bankalar kurulunun 20/6 maddesi hükmüne istinaden kaldırıldığını ve …. A.Ş.nin tasfiyeye girdiğini ve 04/08/2001 tarihli Olağanüstü Genel Kurulu tasfiyenin en geç 5 yıl içinde tamamlanmasının kararlaştırıldığını, davalı şirkete 2001 yılından önce ABD Doları ve Euro yatırarak açmış olduğu muhtelif hesaplarının bulunduğunu, genel kurul toplantısından hesapların, küçük meblağdan büyük meblaya doğru sırasıyla ödeme yapılmasının karar altına alındığını, ödeme sırasının dışına çıkılacak olunur ise tasfiye memurlarının ve münfesih şirketin hukuki ve cezai sorumlulukları olacağının yetkililer tarafından yazılı olarak beyan edildiğini, 2002 yılında 500 TL ödeme yapıldığını ve 19 yıl boyunca başka hiçbir ödeme yapılmadığını, … 2009 yılından itibaren sıralı ödemeleri tamamen durdurduğunu, yüzlerce sıra dışı ödemeler yaptığını belirterek …nun görevini suistimal ettiğinden bahisle çıkarları doğrultusunda tarafına ödeme yapmadığı alacağının fazlaya ilişkin hakkını saklı tutarak ödetilmesinin teminine, davanın kabulüne, Tasfiye Kurulu Başkanının genel kurulda alınan kararları ihlal ettiğinin ve genel kurulda tesbit edilen ödeme sırasını da ihlal ettiğinin tespitine, 2.000 TL tazminatın davalıdan tahsiline, Dolar ve Euro hesaplarının ödetilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; husumet itirazında bulunduklarını, davacının alacağı kar ve zarara katılım akdine dayandığını, bu hesabına yönelik olarak davacının dava dışı Tasfiye Halinde … A.Ş.’den ve müvekkillerinden henüz kesinleşmiş muaccel ve likit bir alacağının bulunmadığını, benzer alacak davalarında muhtelif mahkemelerden davanın reddi yönünde kararlar verildiğini ve bu kararlar da Yargıtay ilgili Hukuk Daireleri tarafından onandığını, davanın zamanaşımına uğradığını, dava dışı şirketin tasfiye işlemlerinin devam ettiğini, müvekkilinin davacıya hiçbir borcunun bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE YARGILAMANIN ÖZETİ:
Dava; TTK 553.madde uyarınca davalı tasfiye kurulu başkanının özen ve yükümlülüğüne aykırı davranıp davranmadığı yümlülükleini ihlal edilmiş ise davacının tazminat talebinin yerinde olup olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasının mahkememizin … Esas sayılı dosyası ile hukuki ve fiili irtibat olduğundan bahisle birleştirildiği ve dosyanın mahkememize gönderildiği, dosyanın incelemesinde; ön inceleme duruşmasının yapılmadığı, mahkememizce 30/11/2020 tarihli celsede Bakırköy ….Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasının tefrik edilerek mahkememizin …Esas sayılı dosyasına kaydının yapıldığı, yeni esas kaydı üzerinden mahkememiz üye hakimi tarafından yargılamanın devamına karar verildiği, mahkememizin … Esas sayılı asıl dava dosyasının ise davanın niteliği gereği 6545 sayılı yasanın 45. Maddesi gereğince tekrar heyete tevdiine karar verildiği anlaşılmıştır.
Uyuşmazlığın tespiti olarak HMK’nun 137. maddesi uyarınca taraflar arasındaki uyuşmazlık konularının; davalı tasfiye memurunun özen ve sadakat yükümlülüğünü ihlal edip etmediği, ihlal edilmiş ise davacının tazminat talebinin yerinde olup olmadığı noktalarında toplandığının tespitine karar verilmiştir.
Davalı şirketin sicil kaydının incelenmesinde; … sicil nolu Tasfiye Halinde … A.Ş.’nin … Mah….Cad. … Plaza No:… …./…. adresinde sicilde kain olduğu, 13/02/1995 tarihinde kurulduğu, meslek grubunun finans kuruluşları olduğu, şirket yetkililerinin ….,… oldukları anlaşılmıştır.
Davalı şirket merkezinin mahkememiz yetki sınırlarında (Bahçelievler) olması nedeniyle taraflar arasındaki uyuşmazlığın niteliğine göre HMK’nun 14/2 maddesi gereğince işbu davaya bakmaya mahkememiz kesin yetkili olup, dava 6102 sayılı TTK’nun 1521.maddesi gereğince basit yargılama usulünce incelenip sonuçlandırılmıştır.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmıştır.
Kayseri …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas, … Karar sayılı dosyasının incelenmesinde;davalı … tarafından davalı … A.Ş.aleyhine 21/02/2001 tarihinde alacak davası açıldığı, yapılan yargılama sonunda 02/10/2002 tarihli… Esas, … Karar sayılı karar ile davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Bakırköy … Ağır Ceza Mahkemesine yazılan müzekkere cevabının incelenmesinde; 27/03/2009 tarihli … Esas, … Karar sayılı karar ile Sanıklar …. , … , … , …, …, …, …, …, Ve … haklarında nitelikli dolandırıcılık suçlarından TCY sının …. ,…. ,…., maddeleri gereğince cezalandırılmaları istemi ile mahkememize kamu davası açıldığı, Yargıtay aşamasında yapılan incelemede sanıkların eylemlerinin her müştekiye karşı ayrı dolandırıcılık suçu oluşturacağı belirtilerek bozularak iade edildiği bu durum karşısında sanıkların eylemlerinin her müştekiye karşı ayrı ayrı nitelikli dolandırıcılık suçundan 765 sayılı TCK nun 504/3 maddesi gereğince davanın kabulü gerektiği, 765 sayılı TCY sının 504/3 maddesinde belirtilen nitelikli dolandırıcılık suçunun cezasının 2 yıldan 5 yıla kadar olarak belirtildiği ve cezasının üst sınırının 5 yıl olarak gösterildiği ,sanıklar hakkında suç tarihi itibari ile lehe yasa uygulaması yapıldığında sanıklar hakkında 765 sayılı yasanın uygulanması gerekeceği ve 504/3 maddesinde belirtilen nitelikli dolandırıcılık suçunun aynı yasanın 102/4 ve 104/2 maddelerinde belirtildiği gibi olağan üstü zaman aşımı süresinin 7 yıl 6 ay olarak belirtildiği sanıklar hakkında açılan kamu davalarının suç tarihlerinin en son 10/02/2001 olarak iddianamelerde belirtildiği , belirtilen bu tarihten bu güne kadar 765 sayılı TCY sının 102/4 ve 104/2 maddelerinde gösterilen 7 yıl 6 aylık olağın üstü zaman aşımı süresininde fazlası ile dolmuş olduğu anlaşıldığından sanıklar ..,..,..,…,..,..,…,… Ve … haklarında açılan kamu davalarının olağan üstü zaman aşımı nedeni ile 765 sayılı TCY sının 102/4 ve 104/2 maddeleri gereğince Ayrı Ayrı Ortadan Kaldırılmasına karar verildiği, kararın 09/02/2012 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
İstanbul .. Asliye Ticaret Mahkemesinin .. Esas sayılı dosyasında; davacılar …. ve … tarafından davalı Tasfiye Halinde … A.Ş.aleyhine itirazın iptali davası açıldığı, yapılan yargılama sonunda, … sayılı karar ile … sayılı Yasanın … maddesine göre dava şartı gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında; davacı … tarafından davalı Tasfiye Halinde … A.Ş.aleyhine 17/04/2001 tarihinde itirazın iptali davası açıldığı, yapılan yargılama sonunda …sayılı karar ile davanın reddine karar verildiği görülmüştür.
İstanbul ….Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında; davacı … tarafından davalı … A.Ş.aleyhine 02/04/2001tarihinde iflas davası açıldığı, yapılan yargılama sonunda … karar sayılı karar ile, davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Ankara …Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında; davacı … tarafından davalı … A.Ş.aleyhine 24/01/2001 tarihinde itirazın iptali davası açıldığı, yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verildiği görülmüştür.
İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında; davacı … tarafından davalı Tasfiye Halinde … A.Ş.aleyhine 29/01/2001 tarihinde itirazın ptali-iflas davası açıldığı, yapılan yargılama sonunda … sayılı karar ile dava haklı bulunmadığından reddine karar verildiği, … Esas … Karar sayılı dosyasında ise; davacı … tarafından davalı … A.Ş.aleyhine 16/03/2001 tarihinde itirazın kaldırılması-iflas davası açıldığı, yapılan yargılama sonunda … Karar sayılı karar ile davanın haklı bulunmadığından reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
İSTİNAF ÖNCESİ yapılan yargılama, toplanan ve sunulan deliller, sicil kayıtları, celp edilen mahkeme gerekçeli kararları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
TTK m. 553, genel olarak, kanundan ya da esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlâl eden YK üyelerini, kurucuları, diğer yöneticileri ve tasfiye memurlarını verdikleri zararlardan dolayı şirkete, ortaklara ve şirket alacaklılarına karşı sorumlu tutmaktadır. TTK m. 553’te geçen “yönetici” kavramı ile kanun koyucunun sorumluluk kapsamına dâhil etmek istediği kişiler, anonim ortaklık adına karar alıp onu icra eden veya imza yetkisi bulunan, bu suretle ortaklık adına kendilerine bırakılan görevleri ifa eden kişilerdir (Ünal Tekinalp, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, İstanbul, 2013, N. 16-58).
TTK. 555/1 maddesine göre şirketin uğradığı zararın tazminini şirket ve her bir pay sahibinin şirkete ödenmesini isteyebilecekleri düzenlenmiştir. Somut olayda, kredi veren alacaklı davacı doğrudan zarar gören konumundadır.
Davacı daha önce 500- TL ödeme yapıldığını ve 19 yıl boyunca başka hiçbir ödeme yapılmadığını, …’nun 2009 yılından itibaren sıralı ödemeleri tamamen durdurduğunu, yüzlerce sıra dışı ödemeler yaptığını belirterek … ‘nun görevini suistimal ettiğinden bahisle çıkarları doğrultusunda tarafına ödeme yapmadığı alacağının fazlaya ilişkin hakkını saklı tutarak ödetilmesinin teminine, Tasfiye Kurulu Başkanının genel kurulda alınan kararları ihlal ettiğinin ve genel kurulda tesbit edilen ödeme sırasını da ihlal ettiğinin tespitine, 2.000,-TL tazminatın davalıdan tahsiline talep etmiş olup davacının henüz alacaklı olup olmadığı davalı kurumun tasfiye halinde olduğu, henüz bilançosunun kâr zarar durumunun belli olmadığı, bu durumda kâr ve zarara katılma hesaplarının, sahiplerine faiz veya sabit bir gelir ödenmesi garantisi vermediği ve bu hali ile söz konusu hesapların mutlak ödenmesi gereken bir alacak niteliğinde olmadığı, tasfiye sonucunda hazırlanacak tasfiye bilançolarına göre kâr ve ya zarar durumunun belirlenmesi ile nihai durum ortaya çıkacağı gibi burada davacı esasen doğrudan kendi zararını talep etmiş ise de alacaklıların, doğrudan doğruya uğradıkları zararlar bakımından dava hakları 6100 sayılı TTK m.553/I’de düzenlenmiştir. Buna göre; “Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan veya esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri taktirde, (…) şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludur”. Maddede bahsi geçen “verdikleri zarardan”ibaresi doğrudan zararları ifade etmektedir.
İşbu dava alacaklı davacı tarafından doğrudan kendi adına tahsilini talep etmiş olup talebin içeriği dikkate alındığında hukuki nitelendirme hakime ait olduğundan davacının talep ettiği husular dolaylı zarara ilişkindir.
Mahkememizce istinaf ilamı öncesinde; Somut olayda davacının talep ettiği hususların dolaylı zarara ilişkin olduğunu, TTK.m.553/I’de sayılan kişilerin kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal etmeleri halinde alacaklıların dolayısıyla zararlar bakımından dava açma hakkını yalnızca şirketin iflası haline özgülendiği, TTK.m.556’da ise anonim şirketin faaliyette olduğu dönemde dolayısıyla zararı talep etme hakkının yalnızca pay sahiplerine tanındığı, alacaklılara böyle bir hak tanınmadığı, TTK.m.556’ya göre alacaklılar ve pay sahiplerinin dolayısıyla zararları bakımından dava açılabilmesi için öncelikle bu taleplerini iflas idaresine karşı ileri sürmeleri gerektiği, iş bu davada davacı alacaklının zararın şirkete ödenmesini talep ederek dolaylı zarar talebinde bulunduğu, bu nedenle talebin TTK 556.maddeye göre değerlendirilmesi gerektiği, davacı alacaklının dolayısıyla zararlar bakımından zararının tazminini ancak iflas halinde talep edebileceği ve bu talebin öncelikle iflas idaresine yöneltilmesi gerektiği, şayet iflas idaresinin bu davayı açmaya lüzum görmemesi halinde TTK. m.556’ya dayanarak kendilerinin bu davayı açabileceği, davacının bu dosyadan tefrik edilen Bakırköy …ATM dosyasında söz konusu alacağı için finans kurumuna davayı açtığı ve derdest olduğu da dikkate alındığında davacının alacaklı sıfatının netleşmediği, davacının açtığı sorumluluk davasında hükmedilecek tazminatın ancak dava dışı şirket lehine verilmesi istemli açabileceği, davacının ise kendi adına talep edemeyeceği gerekçesiyle TTK’nun 556.maddesi uyarınca davanın reddine karar verilmiştir.
İstinaf ilamının incelenmesinde; TTK nın 555, 556.maddeleri “şirketin zararı”na ilişkin olup, somut durumla ilişkili olmadığından ve davalı tasfiye memuruna husumet yöneltilebileceğinden TTK 553. maddeye dayalı açılan bu davanın yazılı şekilde reddi doğru olmadığı, bu itibarla, davalı şirketin kayıtları incelenmek suretiyle davalı tasfiye memurunun davacının zararına işlem yapıp yapmadığı, bu kapsamda ödeme sırası gelmeyen alacaklılara ödeme yapılıp yapılmadığı hususları da araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği bu nedenle davanın reddine karar verilmesi doğru olmadığı gerekçesi ile mahkememizin …. Sayılı kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
İstinaf ilamı, yapılan yargılama, toplanan ve sunulan deliller, sicil kayıtları, celp edilen mahkeme gerekçeli kararları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
Kural olarak TTK 553 hükmünde sorumluluğun doğabilmesi için şirket yöneticilerinin kanun ya da esas sözleşmeyi kusurlarıyla ihlal etmeleri gerektiği ifade edilmekle birlikte, kusurun ispatına ilişkin olarak herhangi bir düzenleme yapılmadığı görülmektedir.
Kusurun ispatına ilişkin olarak 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu (“ETK”), 338 hükmünde, şirket yöneticileri hakkında kusur karinesini kabul etmekte idi ve sorumluluktan kurtulmak isteyen davalının kusursuzluğunu ispat etmesi gerektiğini düzenlemekteydi (Hayri Domaniç, Anonim Şirketler Hukuku ve Uygulaması, İstanbul 1988, s. 684). TK’nın mecliste kabul edilen ilk metninde TK 553 bu karineyi muhafaza etmiş ve davalıların kusursuzluklarını ispat etmedikçe sorumlu olacaklarını ifade etmiştir. Ancakm TTK yürürlüğe girmeden önce 6335 sayılı Kanun ile bazı değişikliklere uğramış, bu Kanun’un 41. Maddesi ile TK 553 değiştirilerek “kusurlarının bulunmadığını ispatlamadıkça” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır. Metnin son halinde sorumluluk davalarında kusur unsuruna ilişkin ispat yükünün hangi tarafa ait olduğu açıklanmıştır. Kanun’un ilk metninde yer alan kusur karinesi metinden çıkarılmış olduğundan, mevcut hüküm kapsamında yönetim kurulu üyelerine karşı açılan sorumluluk davalarında kusurluluğu ispat yükü davacılar üzerindedir (Tekinalp, N. 16-77; Reha Poroy/Ünal Tekinalp/Ersin Çamoğlu, Ortaklıklar Hukuku I, İstanbul 2014, N. 590). Yargıtay’ın bu görüş yönündedir.

Türk Ticaret Kanunu’nun 553. maddesinin 1. fıkrasının ilk halinde, ”Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal ettikleri takdirde, kusurları bulunmadığını ispatlamadıkça hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar” şeklinde düzenlenme yapılmış ve kusur bir karîne olarak kabul edilerek, ispat yükü yönetim kurulu üyeliklerinde görev alanlara yüklenmişti. Söz konusu maddenin 26.06.2012 tarih ve 6335 Sayılı Kanun’un 28. ve 41. maddeleri ile düzenlenmiş son hali ise ”Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar” şeklinde olup, kusurluluk bir karine olmaktan çıkmış ve yönetim kurulu üyeliklerinde görev alanların kusurlu oldukları ispat edilmekdikçe sorumlu olmadıkları düzenlenmiştir.” ( Yarg. 23. HD, E. 2016/2905, K. 2019/301, T. 6.2.2019, K).
Huzurdaki dava, anonim şirketin kendisi tarafından açılmamış olmakla birlikte Şirket’in zararını ve tazminatın Şirket’e ödenmesini konu edinen, yani dolaylı zarara ilişkin bir davadır. Dolaylı zararın talep edildiği dava aslen ortaklığa ait olan alacağın talep hakkından ibaret olduğundan, pay sahipleri ile zarar verenler arasındaki ilişkinin hukuki temeli şirket ile zarar verenler arasındaki ilişki ile özdeşlik arz etmekte olup yöneticinin kusurunu ispat yükü davacının üzerinde olduğu sabittir.

İspat hukuku şekli hukukun içinde yer alsa da , ispat yükü maddi hukuk tarafından belirlenir. Delil ikamesi, bir davada tarafların kendi vakıalarının, iddialarının doğru olduğu veya karşı tarafın iddialarının doğru olmadığı hususunda ispat sonucuna ulaşabilmek ve kendi lehine karar verilmesini sağlamak amacı ile çekişmeli vakıalar ile ilgili deliller sunarak gerçekleştirdikleri bir hukuki faaliyettir. Delil ikame yükü ise, ispat yükü kuralları çerçevesinde hakimin aleyhte karar verme tehlikesini ortadan kaldırmak amacı ile tarafların delil ikamesi faaliyeti ile kendi vakıa iddialarının doğruluğu veya karşı taraf iddialarının yerinde olmadığı yolunda hakimde kanaat oluşturmasıdır. (Bilge Umar, İspat Yükü Kavramı ve Bununla İlgili Bazı Kavramlar, İÜHFM, 1962, Cilt: 3, Sayfa: 4, 64)
Yargılamada süreler kanunun belirlediği süreler ve hakimin belirlediği süreler olarak ikiye ayrılırlar. Bu husus HUMK 163. (HMK 94madde) maddesin de “Kanunun tayin ettiği müddetler katidir. Bu müddetlerde yapılması lazım olan muamele yapılmazsa o hak sakıt olur. Hakim tayin ettiği müddetin kati olduğuna da karar verebilir. Aksi takdirde tayin olunan müddeti geçirmiş olan taraf yenisini isteyebilir. Bu suretle verilecek müddet katidir. Bir daha verilemez.” Görüldüğü üzere kanunun belirlediği süreler kesindir. Hakimin verdiği sürenin uzatılmasını taraflar isteyebilir. Talep üzerine verilen ikinci süre kesindir. Ancak hakim verdiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Bu durumda kesin süre içinde yapılmayan işin tekrar yapılmasını kesin süreye uymayan taraf isteyemez.
Bir başka açıdan HUMK 414. maddesi “İki taraftan her biri istimaını talep eylediği şahit ve ehlihibrenin veya talebine mebni icra kılınacak keşif ve sair muamelenin masrafını tediyeye ve buna kifayet edecek meblağı mahkeme veznesine tevdie mecburdur. Hakim tarafından tayin olunan müddet içinde masrafı vermeyen taraf talebinden sarfınazar etmiş addolunur.” Şeklindeki düzenleme ile de hakimin verdiği kesin süre içinde keşif veya bilirkişi ücretlerini yatırmayan taraf bu talebinden vazgeçmiş sayılır. Bir tarafa verilen kesin süre diğer taraf için de kazanılmış bir hak doğurur.(Yargıtay 11. HD 25/06/2012 tarih ESAS NO: 2011/14737 , KARAR N0: 2012/10834)
HMK ‘nun 94.maddesini amir hükmü karşısında davacı taraf verilen kesin süre içinde ara karara göre ücretleri yatırmamıştır.
Hakimin tespit ettiği süreler ise, kural olarak kesin değildir (Kuru, Baki/ Arslan Ramazan/ Yılmaz, Ejder, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış 22. Baskı, Ankara 2011, s.749). hakimin, tayin ettiği ilk sürenin kesin olduğuna da karar verebilmesidir (HUMK m.163/3 c.3, HMK m. 94). Ancak, böyle bir durumda kesin sürenin hukuki sonuç doğurabilmesi için, buna ilişkin ara kararının yasaya ve içtihatlara uygun şekilde oluşturulması, hiçbir tereddüde yer vermeyecek derecede açık olması ve kesin süreye uyulmamasının sonuçlarının ilgili tarafa ihtar edilmesi gerekir. Mahkememizce bu anlamda birden fazla kez arar karar kurulup davacıya usulüne uygun süreler verilmiş sonucun da ihtar edilmiştir.
HMK’nun 94.maddesine göre de Değişik:22/7/2020-7251/6 md.) Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Bu takdirde hâkim, tayin ettiği kesin süreye konu olan işlemi hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklar ve süreye uyulmamasının hukuki sonuçlarını açıkça tutanağa geçirerek ihtar eder. Kesin olduğu belirtilmeyen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir; bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez. (3) Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar. denmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık bakımından tasfiye kurulu başkanının alacaklıları zarara uğratıp uğratmadığı bilirkişi incelemesi esas alınarak uyuşmazlık konusu irdelenebileceği, hal böyle olunca mahkemece mahkememizce resen kurulan … ve … tarihli ara kararla ile davacıya kesin süre verilerek bilirkişi ücretini yatırması istenmiş davacı ısrarla elindeki soruların cevabının verilmesi yönünde ara karar talep etmiş ise de davacının bu şekilde soru sorma yetkisi bulunmadığı gibi söz konusu iddialarını sorularının cevabı ancak ve ancak bilirkişilerin şirketin defter ve kayıtlarının incelemesi ile ortaya çıkacağı mümkün olduğundan bunun defter kayıt incelemesi bilirkişi eliyle sunulacak rapora göre mümkün olduğu eldeki delillerden davalının şirketi ve alacaklıları zarara uğratığının ispatının mümkün olmadığı sabit olmakla dosyadaki mevcut deliller kapsamında ispat edilemeyen davanın reddine ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilerek hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM:Yukarıda açılanan nedenlerle;
1-Sûbuta ermeyen davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 80,70-TL karar ve ilam harcından davacı tarafça peşin yatırılan 95,64-TL’den mahsubu ile 14,94-TL harcın DAVACIYA İADESİNE,
3-Davacı tarafından yatırılan harç ve yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı Tasfiye Halinde … A.ş.nin Tasfiye Kurulu Başkanı … ‘nun kendini vekil ile temsil ettiği anlaşıldığından; karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı yararına tayin ve takdir olunan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak BU DAVALIYA VERİLMESİNE,
5-Kullanılmayan avansın HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra davacıya İADESİNE,
7-HMK’nin uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara TEBLİĞİNE,
Dair; 6100 sayılı HMK.’nun 341. ve devamı maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere davacının ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.15/12/2022

Başkan ….
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Katip …
¸e-imza