Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/418 E. 2022/1055 K. 22.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/418 Esas
KARAR NO : 2022/1055 Karar

DAVA : 3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 28/04/2022
KARAR TARİHİ : 22/11/2022

Davacı tarafından mahkememizde açılan 3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkili …. San. Ticaret. Ltd. Şti.’nin taraf olmadığı İstanbul Anadolu … İcra Dairesi …. ve …. Esas sayılı dosyasından kendisine tahsisli UETS adresine 89/1-89/2-89/3 ödeme emirleri gönderildiğini, bu adresi aktif ve düzenli olarak kullanılmaması sebebiyle müvekkili firma çalışanlarının bu tebligatları göremediğini, bu nedenle itiraz imkanı kullanılamadığını ve böylece müvekkili firmanın borçlandırıldığını, müvekkilinin daha önce fason üretim yaptırdığı …. Tekstil San.Tic.Ltd.Şti. Firmasına kestiği faturaya istinaden ödemeyi 14.07.2021 tarihli dekont ve 13.08.2021 tarihli dekont ile iki parça halinde yapmış olmasına rağmen bu firmaya borcu varmış gibi işlem görmüş ve olmayan borcu yasal yollar kullanılmak üzere tahsil yoluna gidildiğini, İstanbul Anadolu … İcra Dairesi … ve … Esas sayılı dosyasından müvekkiline ait … Mahallesi … Cd.No:2 Dudullu/ Ümraniye adresindeki yerine hacze gelindiğini, haciz için iş yerine icra memurunun gelmesi üzerine söz konusu işlemlerden haberdar olan firma yetkilisinin borçlu firmaya herhangi bir borcunun olmadığını gününde onlara borcun 14.07.2021 ve 13.08.2021 ödendiğini söylediğini ve dekontunu ibraz ettiğini, ancak alacaklı tarafın bunları dikkate almadığını ve işlem yapacağını söylediğini, müvekkili firma yetkililerinin gelen tebligatlarının görülmediği için ödeme emrinin kesinleştiğin izah etmesine rağmen dava açması için süre verilmediğini, burada haciz yapılacağı tehtidi ve müvekkili firmanın banka hesaplarına bloke konulmuş olması hasebi ile icra tehtidi altında 08.12.2021 tarihinde 46.000 (kırkaltı bin) TL icra baskısı altında müvekkili dava konusu ödemeyi yapmak zorunda kaldığını, davalı tarafın bu süreçte iyi niyetli hareket etmediğini, müvekkili firma ödemeyi yaptığına dair makbuzları ibraz etmiş olmasına rağmen davalı taraf cebri icra tehdidi ile tahsil yolundan geri adım atmadığını, zaten …. numaralı dosyalardan gelen haciz ihbarnameleri arasında rakam olarak farklılıklar olması nedeni ile müvekkili firmadan tahsil imkanının olmadığını, davalı tarafın haciz mahallinde borçlu firmaya hacze gidildiğinde müvekkili firmaya kesilmiş faturaları görünce bunlara istinaden işlem yaptıklarını beyan etmişlerse de kesilen faturalar ile müvekkiline gönderilen ödeme emirlerindeki rakamlar örtüşmediğini, davalı tarafın yasaların kendilerine verdiği imkanları iyi niyetten uzak niyetleri için kullandığını, bu nedenle kötü niyet tazminatını mahkum edilmesi gerektiğini, çünkü kimsenin yasal yolları meşru olmayan talepleri için kullanamayacağını, neticede davalı tarafça haksız ve kötü niyetli olarak, hukuk yollarının kötüye kullanılması nedeniyle ödediği 46.000 TL nin ödendiği günden bu güne işlemiş faiziyle ve kötü niyet tazminatıyla birlikte iadesine karar verilmesine, dava harç, masraf ve yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; İİK’nın 89/3. maddesi gereğince davalı tarafa borçlu olunmadığının (menfi) tespiti istemine ilişkindir.
Hukuk mahkemelerinin hangileri olduğu ve bunların kuruluşu 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 4 ve 5 inci maddelerinde düzenlenmiştir. Kanunun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasına göre asliye hukuk mahkemeleri, sulh hukuk mahkemelerinin görevleri dışında kalan ve özel hukuk ilişkilerinden doğan her türlü dava ve işler ile kanunların verdiği diğer dava ve işlere bakar. Bu husus 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 2 nci maddesiyle de teyit edilmiştir. Anılan maddenin ikinci bendi Hukuk Muhakemeleri Kanununda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesinin diğer dava ve işler bakımından da görevli olduğunu vurgulamıştır. Asliye Ticaret Mahkemeleri de 5235 sayılı Kanunun 5. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenmiştir ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5 inci maddesinin 1 numaralı bendi uyarınca bu mahkemeler, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, anılan kanunun 5. maddesinde asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grupta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz, TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olmasını sağlamaz. Başka ifade ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Dava; İcra ve İflas Kanunun 89/ 3. maddesi hükmüne dayalı olarak açılmış olup, menfi tespit istemine ilişkindir. İş bu eldeki dava ticari dava değildir. Dava, İİK. nun 89. maddesine dayalı menfi tespit davasıdır. Davacı ile davalı arasında doğrudan bir ticari ilişki bulunmamaktadır. Uyuşmazlık takip hukukundan kaynaklanmakta olup görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Yukarıda izah olunan ticari davalardan hiç bir kategoriye de girmediği, davanın ticari dava olmadığı da değerlendirilmiştir. (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesinin 13/10/2022 Tarih ve 2022/1349 Esas, 2022/1399 Karar sayılı ilamı)
Saptanan ve hukuksal durum bu olunca TTK nun 4. ve 5. maddeleri kapsamında “ticari dava” olarak nitelendirilemeyeceği ve davaya bakmanın Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevi kapsamında olduğu anlaşılmıştır. 6100 Sayılı HMK nın 1. Maddesi hükmüne göre; göreve ilişkin kurallar kamu düzeninden olup, aynı yasanın 114/1-c bendi uyarınca, dava şartı olan bu husus, 6100 Sayılı HMK nın 115/1. maddesi gereğince mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinde araştırılır, göreve ilişkin dava şartı noksanlığının sonradan giderilmesi mümkün değildir. Bu durumda davaya bakmaya Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olması nedeniyle mahkememizin görevsizliğine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın dava şartı olan 6100 Sayılı HMK’nın 114/1-c maddesinde düzenlenen görev yönünden reddi ile MAHKEMEMİZİN GÖREVSİZLİĞİNE,
2-6100 Sayılı HMK nın 20/1. maddesi 1. cümlesi uyarınca, kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde, dosyanın ve eklerinin yetkili ve görevli mahkeme olan BAKIRKÖY NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-6100 Sayılı HMK nın 20/1. maddesi 1. cümlesi uyarınca, taraflardan herhangi birinin kararın kesinleşmesinden itibaren iki (2) haftalık yasal süre içerisinde Mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi halinde, dosyanın görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine,
4-6100 Sayılı HMK nın 20/1. maddesi 2. cümlesi uyarınca, taraflardan herhangi birinin kararın kesinleşmesinden itibaren iki (2) haftalık yasal süre içerisinde Mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmemesi halinde, dava dosyasının re’sen ele alınarak, açılmamış sayılmasına karar verilmesine, bu hususun taraflara ihtaratına, (Gerekçeli hükmün tebliği ile ihtaratına)
5- 6100 Sayılı HMK nın 331/2.nci maddesi 1. cümlesi uyarınca, bu dava dosyasına ilişkin harç ve yargılama giderlerinin görevli ve yetkili mahkemede değerlendirilmesine,
6-Dava dosyasının kesinleşmesi üzerine, iki (2) haftalık yasal süre içerisinde, taraflardan herhangi birinin, ilgili mahkemeye dava dosyasının gönderilmesini talep etmemesi halinde, ilgili dava dosyasının mahkeme Yazı İşleri Müdürü tarafından mahkeme hakiminin önüne getirilmesine,
Dair; 6100 sayılı HMK.’nun 341. ve devamı maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/11/2022

Katip ..
¸e-imzalıdır

Hakim ….
¸e-imzalıdır