Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/1111 E. 2023/231 K. 06.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/1111 Esas
KARAR NO : 2023/231

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/12/2018
KARAR TARİHİ : 06/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06.04.2023
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin İstanbul Ticaret Odasına kayıtlı olup hurda metal ticaretiyle iştigal eden bir tüzel kişilik olduğunu, davalı şirket … ise uluslararası alanda metal alım satım ve işleme işleriyle iştigal eden merkezi İspanya’da bulunan bir başka tüzel kişilik olduğunu, davacının, Türkiye’den temin edeceği ve partiler halinde teslimi yapılacak … olarak sınıflanan metal hurdasının Davalı tarafından satın alınması hususunda birden fazla sipariş talebi tahtında anlaşmaya varıldığını, davanının satışa konu hurdayı verilen siparişlere ve belirlenen koşul ve tarihlere uygun olarak değişik zamanlarda İspanya’ya sevk etmiş ve Davalıya teslimini sağlayarak edimini yerine getirdiğini, taraflar arasındaki mutabakat ve belirlenen sipariş koşulları gereği olarak, sunulu faturalar tahtında tahakkuk eden satış bedelinin bir kısmı teslimden, davalı şirketin anlaşmaya uygun olarak farklı zamanlarda kendisine teslim edilen hurdalar arasında nitelik olarak uygun olmayanların bulunduğunu ileri sürdüğünü ve bu iddiasını bahane ederek kendi hesapladığı meblağ olan 212.442,72 Euro’yu bakiye borcundan mahsup ettiğini, davalı tarafından, davacı Müvekkiline alacaklarından yapılan mahsup işlemi sonrasında bakiye borcu ödemekten kurtulan davalının alacaklı konuma geçtiğini, ödeme yapmak yerine 92.852,62 Euro mertebesinde bir meblağın davacı müvekkili tarafından kendisine geri ödenmesini talep etmiştir. Bu meblağ daha sonra sözde iyiniyet göstergesi olarak 85.000 Euro’ya indirildiğini, davalının benzer gerekçelerle başkaca Türk firmalarından da kesintiler yaptığı bilgisine ulaşan Davacı Müvekkiline zaten inandırıcı olmaktan uzak iddiaları kabul etmediğini ve iş bu hususu belgelendirilmesini talep ettiklerini, davalı ödemeden kaçınmak için ileri sürdüğü iddiaları gerektiği şekilde belgelendiremediğini, iddiaların asılsızlığının ortaya çıkacağı endişesiyle, bizzat yerinde inceleme yapmak üzere İspanya’ya giden Davacı Müvekkili şirket yetkililerinden hurdaları adeta kaçırdıklarını, kasıtlı olarak bu hurdaları inceleme öncesi erittirme yoluna gittiklerini, kalan ödemeyi yapmayan ve bir de üstüne 85.000 Euro iade talep eden davalının davacı tarafından gönderilen bir diğer parti hurdadan 14 adet konteynere tekabül eden kısmını teslim almaktan kaçındığını, teslim almadığı hurdaların Davacı Müvekkili tarafından geri götürülmesini de önlemek için gerekli belgeleri teslim etmediklerini, her geçen gün tarifelere göre katlanarak artması beklenen ağır bir depolama altında kalması kaçınılmaz olan davacı, rehin durumdaki hurdaları (konteynerleri) alabilmek için depolama tutarı henüz 11.000 Euro mertebesindeyken talep edilen 85.000 Euro iadeyi 80.000 Euro’luk kısmını transfer etmek kalanını da bir miktar hurda vererek gerçekleştirmek zorunda kaldığını, zararın boyutlarının artmasından ve İspanya nezdinde ticari yönden zor durumda kalmaktan endişelenen Davacı müvekkilinin alım-satıma konu hurdaların toplam bedelinden tahsil edemediği kısım bir hesaplamaya göre 180.000 Euro olduğunu, buna 11.000 Euro haksız depolama ödemesi de ilave edildiğinde toplam alacak 191.000 Euro mertbesine ulaştığını, ancak ispat külfeti kendisinde olan davalının, davacıya göre tümüyle ve kesinlikle asılsız olan iddialarını bugüne kadar yapmamış olmasına rağmen uygun şekilde ispatlaması teorik olarak mümkün bulunduğundan, gerçek alacak tutarının yapılacak yargılama neticesinde ortaya çıkacağını beyan ile şimdilik alacağın bir kısmı olan 60.500,00 TL’nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Usule ilişkin beyanlarında davacı Şirketin bu davayı açarak hem tarafların tahkim iradesi hilafına hareket ettiğini, hem de hiçbir şekilde yetkili olamayacak bir mahkemede bu davayı ikame ettiklerini, bu nedenle davanın usulden reddi gerekmekte gerektiğini, dava konusu ayıplı malların Davacı Şirketin Davalı Müvekkiline ilk ayıplı teslimatı olmadığını, davaya konu satım öncesinde de Davacı Şirketin 2013 yılında gerçekleşen bir satım kapsamında gönderdiği hurdalar ayıplı çıktığını, tarafların bu nedenle bedelden 12.000 € indirim yapılmasında mutabık kaldıklarını, davacı Şirketin huzurunuzdaki davada bu satımlara dair taleplerde bulunmuyor ise de, bu örneklerin tarafların 2013-2014 arasındaki ticari ilişkilerini açıkça ortaya koyduğunu, tahkim ve yetki itirazlarımızı reddedip davanın esasa girmesi durumunda dahi, huzurdaki davanın esastan reddi gerektiğini savunmuştur.
Adelet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü vasıtası ile ”…. ”adresinde bulunan davalı … mahkememizin … Esas sayılı dosyasındaki dava dilekçesini, tensip tutanağı, ara karar evrakı tebliği hakkındaki evraklar diplomatik yollardan tebliği sağlanmıştır.
İstanbul Anadolu … Asliye ticaret Mahkemesinin … Esas, … karar, 18/01/2022 tarihli yetkisizlik kararı ile mahkememize tevzi edildiği ve yargılamaya devam olunduğu anlaşıldı.
DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ ve GEREKÇE:
Dava, Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) ilişkin olduğu görüldü.
Taraflar arasındaki 27/08/2014, 02/09/2014,15/09/2014,17/07/2014, tarihli sözleşme suretlerini dosyaya ibraz edilmiştir. Davalı taraf yasal cevap süresi içerisinde tahkim ilk itirazında bulunmuştur. Sözleşmelerde tahkim şartının bulunduğu hususunda uyuşmazlık yoktur.
Taraflar arasındaki sözleşmelerde taraflar tahkim şartını öngörmüşlerdir. HMK.nun 412. maddesinde tahkim koşulları düzenlenmiştir. Buna göre; tahkime elverişli bir konu olması, yazılı şekilde yapılmış olması, uyuşmazlığın açıkça belirtilmesi, mahkemelere başvuru yolunun kapatılması ve tahkim itirazının karşı tarafça ilk itiraz olarak ileri sürülmesi gerekmektedir. Bu kapsamda yapılan değerlendirmede taraflar arasında akdedilen sözleşmelerden kaynaklanan ihtilafların tahkimde çözümleneceğine ilişkin geçerli bir tahkim sözleşmesinin bulunduğu ve davalı yanın yasal süresinde ilk itiraz olarak tahkim itirazını ileri sürdüğü anlaşılmakla, uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesi gerektiğinden HMK.nun 413. maddesi uyarınca davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Tahkim şartı nedeniyle DAVANIN USULDEN REDDİNE,
2-Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 179,90-TL maktu ilam ve karar harcının davacı tarafından yatırılan 1.113,19-TL harçtan mahsubuna, artan 933,29- TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde DAVACIYA İADESİNE,
3-Avukatlık Asgari Ücret tarifesi uyarınca tayin ve takdir olunan 9.200,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Avanslardan artan olur ise karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair; 6100 sayılı HMK.’nun 341. ve devamı maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 06/03/2023

Katip …
¸e-imza

Hakim …
¸e-imza