Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/101 E. 2023/76 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/101 Esas
KARAR NO : 2023/76

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 31/01/2022
KARAR TARİHİ : 19/01/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 02/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin ” … Mah. … Blv. ….Kısım N:… Başakşehir ” adresinde bulunan …. Şirketi’nin %50 hissesine sahip ortağı olduğunu, İstanbul …. Noterliği’nin 28.01.2021 tarih ve …. sayı ile tasdikli, 27.01.202 tarihli 31 sayılı Genel Kurul Kararı ile şirket müdürü olarak, %50 hisseye sahip diğer ortak dava dışı … ve yine %50 hisseye sahip müvekkil davacı … seçildiğini yetki şekli müşterek olduğunu, müvekkil davacı ve dava dışı diğer ortak …, 26.01.2022 saat 11:00’de olağan ortaklar kurulu toplantısı yapılmasına karar verdiklerini, buna ilişkin toplantı çağrı kağıdı dava dışı ….’a tebliğ edildiğini ve imzası alındığını, toplantının ana gündem maddeleri şirketin 01.01.2022 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere tasfiye sürecine sokulması, tasfiye işlerinin yürütülmesi için tasfiye memuru seçilmesi, bilançoların okunması ve değerlendirilmesi ile ibrası şeklinde olduğunu, müvekkilinin 26.01.2022 tarihli toplantı için saat 11:00’de şirket merkezinde bulunmasına karşın dava dışı …, toplantıya iştirak etmediğini, dava dışı ortağın yokluğunda olağan ortaklar kurulu toplantısı yapıldığını ancak tek başına tasfiye kararı alınması mümkün olmadığını, yine dava dışı …’un toplantıya katılmamış olması sebebiyle şirketin tasfiyesi için tasfiye memuru atanabilmesi de mümkün olmadığını, ortaklar kurulu toplantısında tasfiyeye ilişkin herhangi bir karar alınamaması akabinde tasfiye işlemlerinin mahkeme eliyle yapılması gerektiği anlaşılmış ve buna ilişkin karar oluşturulduğunu, toplantının sona ermesinden 2 gün sonra 28.01.2022 tarihinde, dava dışı … tarafından müvekkile keşide edilen 26.01.2022 tarih ve …. yevmiye numaralı ihtarname tebliğ alındığını, ihtarnamede toplantı gün ve saatinin, dava dışı ortağın sağlık problemleri ve olumsuz hava koşulları sebebiyle 31.01.2022’den sonraki bir tarihe ertelenmesinin talep edildiği, dava dışı ortağın keşide ettiği ihtarnamenin tebliği itibariyle toplantının üzerinden 2 gün geçmiş olduğundan, bu talebe olumlu karşılık verebilmek mümkün olmadığını, dava dışı ortağın ihtarnamesine cevaben 28.01.2021 tarihinde Bakırköy …. Noterliği’nin … yevmiye numaralı ihtarname keşide edilmiş ve kendisine toplantının yoklukta gerçekleştirildiği, toplantı tutanağının ayrıca noter kanalıyla kendisine iletileceği ve 31.01.2022 tarihinden sonraki bir günde toplantı yapılabilmesinin mümkün olmadığı ihtar edildiğini, Dava dışı ortağın yaklaşık 6 aydır çeşitli sağlık sebeplerini ileri sürerek şirkete gelmemekte ve toplantılara katılmadığını, şirketin mali işleyişi ve diğer süreçleri ile ilgili sorumluluklarını yerine getirmiyor olmasına karşın her ay düzenli olarak şirketten maaş ödemesi almakta olduğunu, şirketin otomotiv parçaları ithalatı ve ihracatı yapmakta olup hali hazırda satış ortalaması oldukça düştüğünü ve elindeki birikmiş stoku dahi eritemez hale geldiğini, şirket, elindeki malları satamadığı için mevcut elde ettiği kar, şirketin devamını ve idaresini devam ettirebilmesi için yeterli olmadığını, müvekkili …., dava dışı … ile müşterek şekilde şirketi temsil etmekte olduğundan, tek başına ticari sözleşme yapamamakta, şirketin işleyişi ve yönetimi oldukça güçleşmekte, ortağın şirkete gelmemesi ve çeşitli bahanelerle işleyişi sürüncemede bırakmış olması şirketin yönetilebilirliğini ortadan kaldırmakta olduğunu, şirket aleyhine açılmış bulunan işçilik alacağı davaları mevcut olduğunu, yine çalışanların SGK primleri ve şirketin vergi borçları, elde edilen gelirler ile ödenemeyecek vaziyette olduğunu, Dava dışı ortak, şirketin müdürü olarak yerine getirmesi gereken iş ve işlemleri çeşitli bahanelerle ertelediği ve yapmadığı gibi şirketten de devamlı olarak maaş alması, şirket tarafından kiralanan aracı kullanması ve kiralama bedeli ile diğer tüm masraflarının şirket adına faturalandırılması, şirkete ait kredi kartı ile kendi şahsi harcamalarını yaparak haksız kazanç elde etmesi ortaklığın devamını çekilmez kılmakta olduğunu, müvekkil davacı, kendi şahsi mal varlığı ile şirketin kredi borçlarını ödemiş ve şirketten gelir elde edemiyor olmasına ve hiçbir menfaati bulunmamasına karşın bir noktaya kadar ortaklığın devamı için çabaladığını, ancak bu aşamada şirketin devamı mümkün olmadığını belirterek … ŞİRKETİ’nin feshine, tasfiye memuru olarak müvekkil davacının atanmasına, aksi halde mahkemenizce seçilecek tasfiye memuru eliyle tasfiye işlemlerinin gerçekleştirilmesine aksi kanaat halinde dava dışı ortağın şirketten çıkartılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirkete yapılan usûle uygun tebligata rağmen davaya cevap vermemiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; TTK. 636. maddesi uyarınca şirket fesih olmadığı takdirde ortaklığından çıkma ve ortaklık payının tahsili isteğine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davacının ortağı olduğu davalı şirketin TTK 636. madde ve devamı uyarınca davacını ileri sürdüğü şirketin fesih ve tasfiye koşullarının oluşup oluşmadığı, dava dışı ortağın şirketten çıkarılma koşullarının oluşup oluşmadığı ve makul kabul edilebilir çözüm yolu bulunup bulunmadığı hususlarından kaynaklandığı mahkememizce tespit edilmiştir.
Mahkememizin 07/04/2022 tarihli ara kararı gereğince defter kayıtlarının birbirini doğrulayıp doğrulamadığı, sahibin lehine delil olma özelliği taşıyıp taşımadığı, tarafların ortak olduğu davalı …. Şirketi’nin TTK. 531.maddesine göre haklı sebeple ve TTK. 530 uyarınca organsızlık sebebiyle fesih koşullarının oluşup oluşmadığı, istem yerine duruma uygun düşen ve kabul edilebilir başka çözüm yolunun bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi, davacının ve davalının sermaye koyma borçlarını yerine getirip getirmedikleri, şirketin karar tarihine en yakın tarih itibariyle rayiç değerler üzerinden değerinin tespiti ile davacının ortaklıktan çıkma paylarının belirlenmesi hususlarında bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmasına karar verilmiş, 13/10/2022 tarihli bilirkişi heyeti raporunda; Davalı … Şti. 6102 sayılı TTK.m.64/3, VUK.m.182’ye göre Bilanço esasına tabi olduğu, davalı şirketin ticari defterlerinin delil niteliği taşıdığının tespit edildiğini, … Sicil Numaralı Davalı … Ltd. Şti.’nin sermayesinin 2.150.000,00 TL olduğunu, hisse dağılımının %50 …, %50 … olduğunu, şirketin her iki ortağının da şirketin idaresinde müştereken temsile yetkili müdür olarak görev aldıklarını, davalı şirketin sunulan ticari defter kayıtlarının incelenmesi neticesinde Ortaklardan Alacaklar Hesabının kullanılmadığı, Ortaklara Borçlar hesabının ise sadece ortak … adına kullanıldığı, şirketin ödemelerini ortak …’in yapmış olduğu bu sebeple şirketin ortak …’e 31.03.2022 tarihi itibariyle 1.377.452,49 TL borçlu olduğunun tespit edildiğini, davalı şirketin ödenecek vergi ve SGK hesapları incelendiğinde genel olarak şirketin devlete olan yükümlülüklerini yerine getirdiği ve vadesi geçmiş borcu bulunmadığının tespit edildiğini, davalı şirketin 31.03.2022 tarihi itibariyle rayiç değerlerine göre hesaplanan Özvarlık tutarının 10.742.111,76 TL olduğunu, davacının ortaklıktan çıkma bedelinin 31.03.2022 tarihli Rayiç Değer Bilançosu esas alındığında rayiç değerlere göre 5.371.055,88 TL olarak hesaplandığını ancak davalı şirketin özvarlık tutarının davalı şirketin ortaklardan alacakları, davalı şirketin vergi dairesine olan borç miktarının güncel işlemiş faizleri kapsamaması, kasa hesabındaki 7.000,00 TL üzerindeki işlemlerin Vergi Usul Kanununa aykırı olması, hususlarına göre değişkenlik gösterebileceği, dosyadaki mevcut bilgi ve belgelere göre bu hususların kesin olarak tespit edilmesinin mümkün olmadığı sonuç ve kanaatine varıldığını, davalı şirketin haklı sebeple feshi şartlarının oluşmadığı, ancak davacının paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değeri ödenmek suretiyle şirketten çıkarılmasının duruma uygun düşen bir çözüm olabileceği, davalı şirketin organsızlık sebebiyle feshi koşullarının oluşmadığı kanaatini bildirmişlerdir.
Yapılan yargılama, toplanan ve sunulan deliller, ticaret sicil kayıtları, tüm dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde;’
TTK’nun 636/3 maddesinde “Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir. ” düzenlemesi getirilmiştir
6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 3.maddesinde; Tarafların iradelerinden bağımsız olarak, kanunla düzenlenen hukukî ilişkilere, bunlar Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girmesinden önce kurulmuş olsalar bile, Türk Ticaret Kanunu hükümleri uygulanacağı belirtilmiştir.
Kanun koyucu anonim şirketlerden farklı olarak limited şirketlerde haklı sebeple fesih davası açma hakkını şirkette belirli oranda pay sahibi olmaya bağlamamış, her bir ortağa şirkette sahip olduğu sermaye payı oranından bağımsız olarak bu hakkı tanımıştır. Şirketin haklı sebeple feshi, ikincil bir çözümdür. Bu talebin ikincilliği hem davanın açılması hem de davada verilecek hüküm bakımından geçerlidir. Haklı sebeple fesih davasının diğer hukuki yollarla ilişkisi konusu çok net bir biçimde ortaya konulmuş değildir. Ancak İsviçre doktrininde bugün hakim olan ve Türk doktrininde de benimsenen görüş davanın ikincil niteliğinin bu davaların açılmasının haklı sebeple fesih davasının ön şartı olmadığı yönündedir. Gerçekten de davanın ikincil nitelikte olması diğer davalar ile arasında bir bağlılık bulunduğu ve azlığın bu davaları açmadan haklı sebeple fesih davası açamayacağı anlamına gelmez. O nedenle örneğin genel kurul kararının iptali yolu yerine haklı sebeple fesih davasına başvurulmuş olması davanın reddini gerektirmez. Hakim fesih dışında alternatif bir çözüme karar verebileceğinden, diğer çözüm yollarına başvurulmadan bu davanın açılması sakıncalı sonuçlar doğurmayacaktır. Haklı sebebin varlığı hakimin haklı sebeple şirketin feshine karar verebilmesinin veya maddede öngörülen duruma uygun başka bir çözüme hükmedebilmesinin şartlarından birisidir. O nedenle haklı bir sebebin bulunup bulunmadığının araştırılması gerekir. Haklı sebep kanunda tanımlanmamış, örnek olarak da gösterilmemiş, bu kavramın niteliklerinin gösterilmesi ve tanımlanması yargı kararlarıyla öğretiye bırakılmıştır. Bununla birlikte şirketin feshini gerektiren haklı sebebin somut olması gerektiğini, gelecekte meydana gelmesi mümkün uyuşmazlıklar veya zarar endişesi gibi nedenlerle şirketin feshinin talep edilemeyeceğini belirtmek gerekir. Bir başka anlatımla varsayımlar ve olumsuz beklentiler haklı sebep kabul edilmezler. Haklı sebebin ekonomik olması şart değildir. Malvarlıksal olmayan pay sahipliği haklarının ihlali de haklı sebep oluşturabilir.
TTK.md.636’da nelerin haklı sebep sayılacağı gösterilmemiştir. Şahıs şirketlerinde olduğu gibi limited şirketlerde de ortakların aynı amacı gerçekleştirmek üzere müşterek gayret ve birbirlerine karşı güven ilişkisi içerisinde bulunmaları şirketin devamı için zorunludur. Şirketlerde olmazsa olmaz bu unsurların zedelenmesi, şirketin devamını ve kuruluş amacının gerçekleşmesini imkansız hale getirebilir. Ortaklar arasında özünde, aynı amaç için çalışma azminin olmaması şirketlerde güvensizliğe neden olacaktır. Böyle bir durumun varlığına rağmen, ortakları şirket sözleşmesi ile bağlı tutmak doğru değildir. Bu durumda ortağın şirketteki payını başkasına devrederek ayrılması düşünülebilirse de ortağın payını devrederek şirketten ayrılmasının zor veya imkansız olduğu hallerde, ortağın kendisini çekilmez bir hal alan ortaklık ilişkisinden kurtarabilmesi amacıyla haklı sebeple fesih hükümlerine yer verilmiştir.
Hakim, çoğunluğun davranışının haklı sebep olup olmadığını değerlendirirken TMK md. 2’de yer alan dürüstlük kuralını ve hakkın kötüye kullanımı yasağını esas almalıdır. Haklı sebepler yorumlanırken ikili sözleşmelerde uygulanan kriterlerden yararlanılabilirse de şirketler hukuku alanında bu kriterlerin birebir kullanılmasının mümkün olmadığına dikkat edilmelidir. Pay sahipleri arasında kişisel çekişmeler sermaye şirketlerinde kural olarak haklı sebep teşkil etmezler. Haklı sebebin nesnel olması aranır. Bununla birlikte bazı durumlarda şahıslar arasındaki ilişkiler de belirli bir ölçüde dikkate alınır. Örneğin aile tipi şirketlerde boşanmalar, aile üyeleri arasındaki çekişmeler, mirasçılar arasındaki anlaşmazlıklar, yine az sayıda ortağı olan küçük şirketlerde ortaklar arasındaki şahsi nitelikteki husumet ya da eşit paylara sahip olunan şirketlerde pay durumu haklı sebep olarak kabul edilebilir. Haklı sebep olduğu iddia edilen olayın, şirketin feshine neden olacak nitelikte olup olmadığı değerlendirilirken, şirketin yapısı, ortak sayısı, ortaklar arasındaki ilişkileri dikkate alınmalıdır. Örneğin iki ortak arasındaki ciddi bir anlaşmazlık, iki kişilik bir şirkette, şirketin çalışamaz duruma gelmesine neden olabilirken, daha fazla ortak sayısına sahip bir şirkette aynı anlaşmazlık şirketin faaliyetlerinin devamını etkilemeyebilir. Bunun yanı sıra talep edilen sonucun kabulünün menfaatler dengesine uygun olup olmadığı da değerlendirilmelidir. Feshi talep eden ortağın çıkması veya çıkarılması taraf menfaatlerine daha uygun ise feshe karar verilmemelidir. Taraf menfaatlerinin dışında fesih talebinin son çare olup olmadığı hususu da değerlendirilmelidir.
Somut olayda; Dava dışı ortak, yaklaşık 6 aydır çeşitli sağlık sebeplerini ileri sürerek şirkete gelmemekte ve toplantılara katılmadığını şirketin mali işleyişi ve diğer süreçleri ile ilgili sorumluluklarını yerine getirmiyor olmasına karşın her ay düzenli olarak şirketten maaş ödemesi aldığını davacının, dava dışı … ile müşterek şekilde şirketi temsil etmekte olduğundan, tek başına ticari sözleşme yapamamakta, şirketin işleyişi ve yönetimi oldukça güçleşmekte, ortağın şirkete gelmemesi ve çeşitli bahanelerle işleyişi sürüncemede bırakmış olması şirketin yönetilebilirliğini ortadan kaldırmaktadır. Dava dışı ortak, şirketin müdürü olarak yerine getirmesi gereken iş ve işlemleri çeşitli bahanelerle ertelediği ve yapmadığı gibi şirketten de devamlı olarak maaş alması, şirket tarafından kiralanan aracı kullanması ve kiralama bedeli ile diğer tüm masraflarının şirket adına faturalandırılması, şirkete ait kredi kartı ile kendi şahsi harcamalarını yaparak haksız kazanç elde etmesi ortaklığın devamını çekilmez kıldığı iddiasıyla iş bu davayı açmış olmakla gelinen aşamada şirket iki ortaklı olup davacı şirketin feshini talep etmiş şirketin %50 paylı ortağı da duruşmaya müdahil sıfatıyla katılarak Önceki beyanlarımızı tekrar ederiz. Müvekkilimizin de şirketten çıkma talebi vardır. Müvekkilimin devam etme konusunda iradesi bulunmamaktadır. Müvekkilimin de çıkma payı ödenerek şirketten çıkarılmasını talep ederiz dedi. Davacı vekilinden Şirketin feshinin tasfiyesini talep ederiz Asli Müdahil vekili de Müvekkilimizin şirkete girişi yasaktır. Bu durumdayken biz de şirketin feshinin tasfiyesini talep ederiz demiş olduğu dikkate alındığından iki ortaklı bu şirket bakımından tarafların şirketi devam ettirmemem yönünden iradelerinin uyuştuğu her iki tarafın da artık oy birliğiyle şirketin feshini istediği dikkate alınarak bu aşamadan sonra mahkememizce şirketin devamında fayda kalmadığı tarafları artık şirket ortağı olarak devama zorlamanın mümkün olmadığı her iki tarafın da şirketin feshini talep etmesi üzerine mahkememizce bu aşamada en uygun çözümün artık şirketin feshi olduğu kanaatine varıldığından anılan sebeplerle davanın kabulü ile İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … numarasında kayıtlı …. Şirketi’nin haklı sebeplerle fesih ve tasfiyesine, tasfiye işlemlerini yürütmek ve sonlandırmak için tasfiye memuru olarak mali müşavirin atanmasına, tasfiye memuruna emek ve mesaisine karşılık toplam 10.000,00-TL ücret takdirine, ücretin ileride davalı şirket hesaplarından tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafından kesinleşmesinden itibaren 1 haftalık süre içerisinde yatırılmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜNE,
İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’nun … numarasında kayıtlı … ŞİRKETİ’nin FESİH VE TASFİYESİNE,
2-Tasfiye işlemlerini yürütmek ve sonlandırmak için tasfiye memuru olarak mali müşavir …’ın ATANMASINA,
3-Tasfiye memuruna emek ve mesaisine karşılık 1 defaya mahsus olmak üzere 10.000,00 TL ücret takdirine, ücretin ileride davalı şirket hesaplarından tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafından kesinleşmesinden itibaren 1 haftalık süre içerisinde YATIRILMASINA,
4-Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 179,90 TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 80,70 TL harcın mahsubu ile noksan kalan 99,20 TL harcın davalıdan alınarak hazineye İRAT KAYDINA,
5-Davacı tarafından sarf edilen 8.326,10 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tayin ve takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra talep halinde davacıya iadesine,
8-HMK’nin uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine,
Dair; 6100 sayılı HMK’nin 341. ve devamı maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere davacı ve asli müdahil vekillerinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 19/01/2023

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır