Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/962 E. 2022/662 K. 27.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/962 Esas
KARAR NO : 2022/662

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 21/11/2021
KARAR TARİHİ : 27/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 04/07/2022

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkilinin dava dilekçesi ekinde sunulan … tarihli TTSG’den ve davalı şirket imza sirkülerinden görüleceği üzere davalı … ŞTİ.’nin %50 oranında pay sahibi ve imza yetkisine haiz müdürlerden biri olduğunu, davalı şirketin turizm alanında iştigal eden iki ortaklı ve iki müdürlü bir şirket olup, halihazırda diğer ortağı ise eski paydaş …’ndan davalı şirketteki payları 20.01.2016 tarihli pay devri sözleşmesiyle devralan yine %50 oranında pay sahibi eşi …, diğer şirket müdürü ise şirket dışından olan eski paydaş … olduğunu, huzurdaki davayı açmalarının temel nedeninin müvekkili ile diğer şirket ortağı ve diğer müdür arasında güven ilişkisinin onarılmaz biçimde sarsıldığını, şirket yönetimi konusunda görüş ayrılıklarına sahip olduklarını, şirkette kar dağıtımının yapılmadığını, şirkete dair borçların ödenmesinde diğer ortağın üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediğini, davalı şirketin diğer ortağı … ‘nun davacının yazılı bir onayı yahut haberi bile olmadan şirketin ticari faaliyetleri için verilen plaka kullanma hakkını diğer şirket müdürü eşi …’na verdiğini, bu hususta şirkette haksız kazanca yol açılmaması nedeniyle müvekkili tarafından yetkili merci olan …’a bildirildiğini plakanın aktivasyonunun iptali istendiğini, yetkili birimde sorumlu …’ın ve müvekkili arasında gerçekleşen yazışmalar neticesinde yapılan değerlendirmelerde … tarafından 23.10.2021 tarihinde müvekkiline ve diğer ortak … ve diğer müdür …’na yazılı olarak ” … Turizm unvanlı seyahat acentasının … ve … ortaklı … Turizm Tic. Ltd. Şti.’ne ait olduğu ve şirketin münferiden yetkililerinin … ve …’na ait olduğunun görüldüğü, iki ayrı yetkili olması ve iki ayrı yetkilinin birbiriyle çelişen beyanları nedeniyle şirketi bağlayıcı taahhütame ve benzeri metinlerin geçerliliğinin zedelenmesinin söz konusu olduğu, bu sebeple şirketi bağlayan iradenin Şirketin Müdürler Kurulu kararı ile en kısa sürede ….’e gönderilmesine, aksi halde 18.10.2021 tarihinde verilen plakanın aktivasyonunun şirket iradesinin fesada uğramış olması nedeniyle kapatılması gerekeceği ” bildirildiğini, müvekkilinin işbu e-maile cevaben ” şirket iradesinin fesada uğramış olması nedeniyle şirketin müdürler kurulu kararı alamayacağından dolayı ve haksız kazanç sağlanacağından dolayı plakanın aktivasyonunun ivedi olarak kapatılması ve bilgi verilmesi ” talepleri bildirildiğini, kurumca yapılan nihai inceleme ve talep edilen müdürler kurulu kararının kuruma ibraz edilememesi nedeniyle ” 03.11.2021 tarihi itibariyle şirket plakasının sistemden kapatıldığı ” bilgisinin müvekkiline yazılı olarak paylaşıldığını, davalı şirketin diğer ortağı … ve diğer müdürü …’nun şirkete ilişkin yükümlülükleri yerine getirmediğini, davalı şirket çalışanı olan ve şirketten ayrılan …’nın kıdem tazminatının müvekkilinin paydaşlığı oranında olan kısmı bizzat müvekkilince ödendiğini, diğer ortağın hiçbir şekilde davalı şirketin eski çalışanının kıdem tazminatını da ödemediğini, davalı şirketin muhasebesel masrafları da davalı şirketin diğer ortak ve müdürünün kasti davranışlarıyla ödenmediğini, müvekkilinin yine de %50 üzerine düşen payı kendisinin karşılamakta olduğunu, işbu hususta diğer müdür … ve diğer ortak … arasında gerçekleşen yazışmaları dava dilekçesi ekinde sunduklarını, TTK açık hükümleri ve emsal Yargıtay içtihatları uyarınca ortaklık ilişkisini sürdürmek bakımından çekilemez durumların meydana gelmesi halinde, mahkemece şirketin feshine karar verilmese de davacı ortağın pay bedelinin ödenmesi ve şirketten çıkarılması gibi alternatif çözümlere de karar verdiğini, belirterek TTK md. 636/III ” Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir. ” hükmü gereğince davalı şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmemesi halinde, davacının davalı ortaklıktaki diğer ortak ve müdürlerle güven ilişkisinin onarılamaz biçimde zedelenmesi nedeniyle davalı şirketten çıkmasına, güncel pay bedeli ve ödenmeyen kar payının, ayrılma akçesinin tespit edilmesini ve davalı şirket adına ….bank A.Ş. … Şubesi nezdinde bulunan dava dilekçesinde belirtilen hesap numarası ve mevduat türleri bildirilen hesaplara davalı şirketin diğer ortak ve diğer müdürünün kötü niyetli eylemleri ve mal kaçırma girişimleri olduğunu belirterek dava neticesinde verilecek karar kesinleşinceye kadar tedbir konulmasını talep ve dava etmiştir.
Davalıya usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen davaya cevap vermemiş, duruşmalara katılmamıştır.
DELİLLER VE YARGILAMANIN ÖZETİ
Dava; 6102 sayılı TTK’nun 636/3 madde ve fıkrası uyarınca limited şirketin haklı sebeple feshi ve tasfiyesi istemine ilişkindir.

25/11/2021 tarihli heyet ara kararı ile davacı vekilinin ihtiyati tedbir isteminin yasal koşulları oluşmadığından reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davacının ortağı olduğu davalı şirketin TTK 636 maddesine göre haklı sebeplere fesih koşullarının oluşup oluşmadığından kaynaklandığı anlaşılmıştır.
Mahkememizin 03/03/2022 tarihli celsesinin 1 nolu ara kararı gereğince; Davalı şirketin ticari defter kayıt ve belgeleriyle dosya kapsamı üzerinde inceleme yapılarak Davacı tarafından ileri sürülen iddialar incelenerek davalı şirketin defter ve kayıtlarının birbirini doğrulayıp doğrulamadığı, sahibin lehine delil olma özelliği taşıyıp taşımadığı, tarafların ortak olduğu davalı Anonim Şirketi’nin TTK.531.maddesine göre haklı sebeple ve TTK.530 uyarınca organsızlık sebebiyle fesih koşullarının oluşup oluşmadığı, istem yerine duruma uygun düşen ve kabul edilebilir başka çözüm yolunun bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi, davacının ve davalının sermaye koyma borçlarını yerine getirip getirmedikleri, şirketin karar tarihine en yakın tarih itibariyle rayiç değerler üzerinden değerinin tespiti ile davacının ortaklıktan çıkma paylarının belirlenmesi hususlarında bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmasına, TTK 636.madde uyarınca davacını ileri sürdüğü şirketin fesih ve tasfiye koşullarının oluşup oluşmadığı, makul kabul edilebilir çözüm yolu bulunup bulunmadığı, davacının ortaklıktan çıkma talebinin haklı olup olmadığından kaynaklandığı, tahkikat aşamasında bu hususların araştırılıp incelenmesine, tahkikata geçilmesine, hususlarının tespit hususlarında gerekçeli, ayrıntılı, denetime elverişli rapor alınmasına karar verilmiş olup, bilirkişi heyetinin mahkememize sunmuş olduğu 26/05/2022 tarihli raporlarında özetle; ” Davalı şirketin 28.10.2008 tarih 2 nolu ortaklar kurulu kararı ile … şirkette
mevcut 5.000,00 TL hissesini …’e devretmiş, şirket ortakları …
5.000,00 TL ve … 5.000,00 TL olmak üzere sermaye ve ortaklık yapısı tescil
edilmiş, yine aynı kararda … 20 yıllığına şirketi temsil ve ilzama yetkili
kılınmış, yine şirket müdürleri … ve … şirketi temsil ve ilzama
münferiden yetkili kılınmıştır. Temsil ve ilzam yetkilileri TTSG’nin 05.11.2008 tarih ….
sayılı nüshasında ilan edilmiştir.
Şirketin 25.01.2016 tarih 3 nolu ortaklar kurulu kararı ile … şirkette mevcut
5.000,00 TL hissesini, …’na devrederek, ortaklıktan ayrılmış, aynı tarihli kararda
…’nun müdür olarak devam edeceğine karar verilmiştir. Söz konusu kararlar
TTSG’nin 01.02.2016 tarih … sayılı nüshasında ilan edilmiştir.
Davalı şirket İstanbul Ticaret Sicilinde … sicil numarası ile kayıtlı olup, Ticaret Sicil
Gazetesinde yapılan en son ilanın incelenmesinde; Şirketin 2.12.2018 tarih 4 nolu genel kurul kararı ile … 55.000,00 TL 55.000,00 TL olmak üzere şirket sermayesi 110.000,00 TL’ye artırılmıştır. Sermaye artış kararı TTSG’nin 04.01.2019 tarih …. sayılı nüshasında ilan edilmiştir.
Davacı şirket ticari defterlerinde 110.000,00 TL sermayesinin tamamı ödenmiş gözükmektedir. Davalı şirketin gelir tablolarının incelenmesinde şu hususlar tespit edilmiştir; Şirketin 2020 yılından 31.03.2022 tarihine kadar herhangi bir faaliyet geliri olmamıştır, İncelenen son 3 yılda katlanılan sabit giderlerden kaynaklı olarak 2020 yılında (-) 41.254,78 TL, 2021 yılında (-) 61.973,54 TL, 31.03.2022 tarihinde (-) 2.064,32 TL zarar
raporlanmıştır.
Davalı şirketin Bilançolarının incelenmesinde şu hususlar tespit edilmiştir;
2020 yılında Dönen Varlıkları 12.480,11 TL, Duran Varlıkları 27.263,57 TL, Aktif toplamı
ise 39.743,68 TL’dir. Buna mukabil Kısa Vadeli Yabancı Kaynakları 174.731,17 TL ve
Kaydi değerli özkaynakları (-) 134.987,49 TL’dir.
2021 yılında Dönen Varlıkları 13.354,17 TL, Duran Varlıkları 27.263,57 TL, Aktif toplamı
ise 40.617,74 TL’dir. Buna mukabil Kısa Vadeli Yabancı Kaynakları 237.578,77 TL ve
Kaydi değerli özkaynakları (-) 196.961,03 TL’dir.
31.03.2022 tarihinde Dönen Varlıkları 13.536,57 TL, Duran Varlıkları 27.263,57 TL, Aktif
toplamı ise 40.800,14 TL’dir. Buna mukabil Kısa Vadeli Yabancı Kaynakları 239.825,49
TL ve Kaydi değerli özkaynakları (-) 199.025,35 TL’dir.
Davalı Şirket incelenen 3 yılda da kaydi değerler üzerinden Borca Batık durumdadır.
Davalı şirketin aktifinde gerçek varlık niteliği taşıyan 15.986,97 TL demirbaşı ve
Denizbank hesabında gözüken 7.700,00 TL bakiye haricinde, herhangi bir varlığı
olmadığını söylemek mümkündür.
Sayın mahkemenizce görevlendirildiğimiz çerçevede, davalı tarafından ibraz edilen ticari
defter ve belgeler ile dosya münderecatının incelenmesinde neticesinde;
Rapor içerisinde gerekçeleri ile izah edildiği üzere, davalı şirketin haklı nedenle fesih
koşullarının oluştuğu, bu konuda nihai takdirin Sayın Mahkemenizde olduğu,
Sayın mahkemece davacı ortağın ortaklıktan ayrılmasına karar verilmesi halinde ise,
davalı şirketin 31.03.2022 tarihi itibariyle rayiç değerli özkaynaklarının (-) 216.345,05
TL olduğu, bir diğer ifade ile davalı şirketin (-) 216.345,05 TL Borca Batık olduğu
ve dolayısıyla davacı ortağa ödenecek bir ayrılma payı bulunmadığı” görüş ve kanaatinde olduğunu bildirmişlerdir.
Yapılan yargılama, toplanan ve sunulan deliller, ticaret sicil kayıtları, bilirkişi raporu ve tüm dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde;” Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir”. denmiştir.
6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 3.maddesinde; Tarafların iradelerinden bağımsız olarak, kanunla düzenlenen hukukî ilişkilere, bunlar Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girmesinden önce kurulmuş olsalar bile, Türk Ticaret Kanunu hükümleri uygulanacağı belirtilmiştir.
Şirketin haklı sebeple feshi, ikincil bir çözümdür. Bu talebin ikincilliği hem davanın açılması hem de davada verilecek hüküm bakımından geçerlidir. Haklı sebeple fesih davasının diğer hukuki yollarla ilişkisi konusu çok net bir biçimde ortaya konulmuş değildir. Ancak İsviçre doktrininde bugün hakim olan ve Türk doktrininde de benimsenen görüş davanın ikincil niteliğinin bu davaların açılmasının haklı sebeple fesih davasının ön şartı olmadığı yönündedir. Gerçekten de davanın ikincil nitelikte olması diğer davalar ile arasında bir bağlılık bulunduğu ve azlığın bu davaları açmadan haklı sebeple fesih davası açamayacağı anlamına gelmez.
Bilindiği üzere; şirketin haklı sebeplerle feshi ve şirket ortaklığından çıkma için haklı sebep teşkil edecek nedenlerin hangi haller olduğu hususu Türk Ticaret Kanununda sayılmamış olup, doktrinde ve Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin emsal içtihatlarında “şirketin kötü yönetilmesi ve ortaklar arasında ciddi anlaşmazlıklar bulunması”, “şirketin kuruluş gayesini gerçekleştirmesinin imkansız olması”,”şirket varlıklarının yanlış kullanılması veya israf edilmesi”,”azınlığa karşı fiili veya manevi güç baskı uygulanması”, “azınlığın meşru taleplerinin devamlı olarak reddedilmesi” ve “pay sahiplerinin şirketteki hareket kabiliyetinin ortadan kalkması”, şirketin feshi açısından haklı sebep olarak örnek olarak sayılmış olup haklı sebep, kanunda tanımlanmamıştır. Somut olayın özelliğine göre hakim haklı sebebin varlığını takdir edecektir. Haklı sebep, şirketin devam etmesini çekilmez bir hale getiren veya şirket ilişkisini sona erdirmeyi gerektiren herhangi bir olgudur. Objektif veya subjektif bir neden olabilir. Şirketin devamlı olarak zarar etmesi, kuruluş ve gayesinin gerçekleşmesine imkan kalmaması, ortağın bakiye sermaye borcunu ödemekte temerrüdü gibi, sebepler anılan maddede yer alan haklı sebeplere örnek olarak sayılabilir. Ancak, haklı nedenlerle fesih davası açılabilmesi için, davacı ortağın, haklı nedenlerin ortaya çıkmasında kendilerinin eylem ve işlemlerinin katkısının bulunmaması, diğer bir anlatımla feshe dayanak gösterilen haklı nedenlerin diğer ortaktan kaynaklandığının kanıtlanması gerekir. Hakim, çoğunluğun davranışının haklı sebep olup olmadığını değerlendirirken TMK md. 2’de yer alan dürüstlük kuralını ve hakkın kötüye kullanımı yasağını esas almalıdır. Haklı sebepler yorumlanırken ikili sözleşmelerde uygulanan kriterlerden yararlanılabilirse de şirketler hukuku alanında bu kriterlerin birebir kullanılmasının mümkün olmadığına dikkat edilmelidir. Pay sahipleri arasında kişisel çekişmeler sermaye şirketlerinde kural olarak haklı sebep teşkil etmezler. Haklı sebebin nesnel olması aranır. Bununla birlikte bazı durumlarda şahıslar arasındaki ilişkiler de belirli bir ölçüde dikkate alınır. Örneğin aile tipi şirketlerde boşanmalar, aile üyeleri arasındaki çekişmeler, mirasçılar arasındaki anlaşmazlıklar, yine az sayıda ortağı olan küçük şirketlerde ortaklar arasındaki şahsi nitelikteki husumet ya da eşit paylara sahip olunan şirketlerde pay durumu haklı sebep olarak kabul edilebilir. Haklı sebep olduğu iddia edilen olayın, şirketin feshine neden olacak nitelikte olup olmadığı değerlendirilirken, şirketin yapısı, ortak sayısı, ortaklar arasındaki ilişkileri dikkate alınmalıdır.
Somut olayda ve bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere ;TTK m. 531/f. 1’e göre, “Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka
açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu
yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler.
Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki
gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma
uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.” TK m.531 çerçevesinde
ortağın açacağı fesih davasında ancak “haklı sebebin” veya “haklı sebeplerin” bulunması
durumunda mahkeme tarafından feshe karar verilebilecektir. Dolayısıyla limited ortaklığın bu
maddede düzenlenmiş olan özel fesih nedeni “haklı sebep”tir. Esasen maddenin uygulanması
bakımından tespiti gereken en önemli husus da limited ortaklığın feshini gerektirecek
derecede öneme sahip sebep veya sebeplerin neler olabileceğidir.
Somut ihtilafta ticari ortaklığın haklı nedenle feshine karar verilebilmesi için şirket ortağı
açısından ortaklık ilişkisine devamı çekilmez hale getiren bir haklı nedenin mevcut bulunması
gerekmektedir. Bu haklı neden TMK m.2 çerçevesinde belirlenecektir. Somut ihtilafta davacı
tarafından şirketin feshini gerektirecek haklı neden olarak ortaklar arasındaki görüş ayrılıkları,
şirkette uzun süredir kar dağıtımı yapılmaması, şirket çalışanının kıdem tazminatının yalnızca
davacı ortak tarafından kendisine düşen pay olarak ödenmesi, davalı şirket diğer ortağının
plaka kullanım hakkını kendi eşine haksız kazanç elde edilmeye yol açacak şekilde verilmesi
vb. nedenler gösterilmiştir. Dava dosyasında yer alan bilgiler bir bütün olarak
değerlendirildiğinde plakanın …. tarafından kullanıma kapatılmış olduğu ve şirket
tarafından uzun süredir kar dağıtımı yapılmamış olduğu görülebilmektedir. Ayrıca şirketin
ortaklarına ve üçüncü kişilere karşı borçları bulunmaktadır. TTK m. 531’de son çare olarak
fesih öngörülmüş, feshi isteyen ortağın ayrılma payı ödenerek onun şirketten çıkarılmasına da
olanak tanınmıştır. Somut ihtilafta bu hususta takdir tamamen Sayın Mahkeme’ye ait olmak
üzere ayrılma payı hesaplanması da mümkün olmadığından şirketin haklı nedenle feshi
mümkün gözükmektedir.
Davacı ortağın ortaklıktan ayrılmasına karar verilmesi halinde ise,
davalı şirketin 31.03.2022 tarihi itibariyle rayiç değerli özkaynaklarının (-) 216.345,05
TL olduğu, bir diğer ifade ile davalı şirketin (-) 216.345,05 TL Borca Batık olduğu
ve dolayısıyla davacı ortağa ödenecek bir ayrılma payı bulunmadığı, davalı şirket hakkında fesih kararı verilmesi kanaatine ulaşılmıştır.
Tüm bu nedenlerle; davanın kabulü ile İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … numarasında kayıtlı …. TURİZM TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ nin haklı sebeplerle fesih ve tasfiyesine, tasfiye işlemlerini yürütmek ve sonlandırmak için tasfiye memuru olarak mali müşavirin atanmasına, tasfiye memuruna emek ve mesaisine karşılık toplam 5.000,00-TL ücret takdirine, ücretin ileride davalı şirket hesaplarından tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafından kesinleşmesinden itibaren 1 haftalık süre içerisinde yatırılmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davanın KABULÜNE,
İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’nun … numarasında kayıtlı … TURİZM TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ nin FESİH VE TASFİYESİNE,
2-Tasfiye işlemlerini yürütmek ve sonlandırmak için tasfiye memuru olarak mali müşavir ….’ın atanmasına,
3-Tasfiye memuruna emek ve mesaisine karşılık 1 defaya mahsus olmak üzere 5.000,00 TL ücret takdirine, ücretin ileride davalı şirket hesaplarından tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafından kesinleşmesinden itibaren 1 haftalık süre içerisinde yatırılmasına,
4-Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 80,70- TL maktu karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davalıdan alınarak hazineye İRAT KAYDINA,
5-Davacı tarafından sarf edilen 59,30 TL peşin harç ile 59,30 TL başvurma harcının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Davacı tarafından sarf edilen 4.500 TL bilirkişi ücreti, 270,60 TL tebligat ve posta masrafı olmak üzere toplam 4.770,60 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tayin ve takdir olunan 5.100,00-TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
8-Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
9-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine,
Dair; 6100 sayılı HMK.’nun 341. ve devamı maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı 27/06/2022
Başkan …
¸
Üye …
¸
Üye …
¸
Katip …
¸