Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/908 E. 2022/828 K. 22.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/908 Esas
KARAR NO : 2022/828

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/11/2021
KARAR TARİHİ : 22/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 28/09/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde: müvekkili ….. Sanayi ve Ticaret A.Ş. 1954 yılından bu tarafa hurda (atık) kağıtlardan karton, fluting ve çesitli ambalaj kağıtları üreten sektöründe saygın ve öncü bir şirket olduğunu, davaya konu bonoların borçları müvekkilleri tarafından yapılan anlaşmaya uygun olarak zaman içerisinde ….. ve …..’ya mal verilerek (malen) peyder pey şeklinde tamamen ödendiğini, davaya konu bonoların karşılığının mal verilerek ifa edildiği, taraf şirketlerin ve ….. Ltd. Şti’nin, cari hesapları, nazım hesapları, ticari defter ve kayıtları ile de sabit olduğunu, bonoların tanzim tarihinden sonra verilen mallara ilişkin söz konusu muhatap şirketlerden bonoların toplam tutarlarınca herhangi bir satış bedelinin müvekkiline gelmediği/ödenmediği sabit olduğunu, müvekkili …. ve şirket yetkileri ara ara …..’tan bonoların iadesini talep etmişse de, …..’ın sonradan anlaşılan oyalama taktikleri sebebiyle senetlerin geri alınması mümkün olmadığını, bedelsiz senetleri icraya koyarak hem haksız bir takip yürütmekte hem de bedelsiz senedi işleme suçunu işlediğini, davalılar şeklen farklı tüzel kişiler olsa da, iyiniyetli üçüncü kişi olarak kabul edilemeyeceğini, her iki şirketin de …..’nin menfaatine kurulu bulunan, organik bağı içinde ve aslında tek bir yapı olduğun, ayrıca …..’nın sahibi ….. da, …..’ın sahibi …..’ın babası olduğunu belirterek İstanbul …. İcra Müdürlüğünün ….. esas sayılı takip dosyasının işbu dava sonuçlanıncaya kadar tensiben teminatsız olarak tedbiren durdurulmasına, davacıların davalılara 19.09.2018 tanzim ve 25.01.2019 vade tarihli 500.000-TL bedelli, 19.09.2018 tanzim ve 25.04.2019 vade tarihli 500.000-TL bedelli ve 19.09.2018 tanzim ve 25.10.2019 vade tarihli 500.000TL bedelli toplam 1.500.000-TL’lik 3 (üç) adet bono ve İstanbul …. İcra Müdürlüğünün ….. esas sayılı takip dosyası nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitine, davaya konu bonoların davacı müvekkillerine iadesine, Kötü niyetli davalıların %20 tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ….. vekili cevap dilekçesinde; davacı şirket ….. Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi tarafından açılan menfi tespit davasındaki bonolarla ilgili olarak daha önce de İstanbul …. İcra Mahkemesi ….. esas sayılı dosyası ile görülüp karara bağlanan borca itiraz davası ikame edildiğini, davacı şirket ….. Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi tarafından öne sürülen borçlu olmadıklarına dair sebebler bu dava konusu olay için de gerçek olmayan asılsız nitelendirmeler olduklarını, davacı/borçluların dava dilekçesinde isnat ettikleri, senedin teminat/avans için olduğu, karşılıklı borç ilişkisi bulunmadığına ya da 3. şahıs şirket borçları ile mahsup edildiğine dair savunmaları hiç bir gerçekle örtüşmediği gibi, davanın niteliği gereği yazılı ve kesin delillede ispatlanmadığından tarafımızca kabul edilmediği gibi davada dinlenebilirliği de olmadığını, . Davacı şirket “….verilen avansın karşılığında teminat senedi verilmesi hususunda anlaşmışlardır….” şeklinde bir iddiada bulunmuş olup söz konusu bono suretleri incelendiğinde teminat senedi olarak verildiklerine dair bir kayıt olmadığını, davacı karşı taraf bonoların teminat olarak verildiği şeklindeki asılsız iddialarına karşılık ellerinde yazılı bir belge de olmamasına sebep bahane olarak “………’a yönelik derin güven duygusu….” nu sunduklarını, davacının kötü niyetle ikame etmiş olduğu işbu davada ve daha önce karara bağlanan İstanbul ….. İcra Mahkemesi ….. esas sayılı dosyasında da işin esasında haksız olsa bile borcunu ödememek için bütün hukuki mekanizmaları kullandığını belirterek davacı tarafından ikame edilen menfi tespit davasının reddine, haksız ve suiniyetli taleplerle tedbir kararı verilmesine neden olduklarından davacıların %20 tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini savunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE YARGILAMANIN ÖZETİ:
Davanın, İİK 72.maddesine dayalı bedelsiz kaldığı iddia edilen bonolardan dolayı menfi tespit istemine ilişkin olduğu anlaşıldı.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davaya ve takibe konu 3 adet bonodan dolayı davacının borçlu olup olmadığı, mal satışı yoluyla ödeme yapılıp yapılmadığı; bonoların bedelsiz kalıp kalmadığı, davacıların menfi tespit talebinde haklı olup olmadığı hususlarından kaynaklandığı tespit edilmiştir.
Taraf vekilleri delil listeleriyle yazılı delillerini ibraz etmişler, tarafların ortaklık yapısını ve paydaşları yetkilileri gösterir ticari sicil kayıtları Davacı taraf, İstanbul …. İcra Mahkemesi ….. esas sayılı dosyası İstanbul .. İcra Müdürlüğü ….. Takip Dosyası, Senet metni diğer deliller mahkememizce toplanmıştır.
Mahkememizce 09/11/2021 tarihli tensip tutanağı ile 10/11/2021 tarihli ara kararı ile, takipten sonra açılan menfi tespit davalarında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemeyeceği ancak alacaklının uğrayacağı zararın karşılanması ve % 15 teminat mukabilinde icra veznesine yatacak paranın alacaklıya ödenmemesine karar verilebileceği, incelenen icra dosyasına göre icra takibinin başlatıldığı, davacı vekilinin icra veznesine girecek paranın alacaklıya verilmemesi talebinin değerlendirilmesi sonucunda ; İİK ‘nun 72/3 maddesine göre icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında takibin tedbiren durdurulmasına karar verilemeyeceğinden çoğun içinde az da vardır kuralı uyarınca İİK ‘nun 72/3 maddesi uyarınca icra dosyasındaki alacağın takdiren % 15’i tutarında teminat gösterilmesi durumunda davacı tarafından icra veznesine yatırılacak paranın alacaklıya ödenmemesi konusunda ihtiyati tedbir kararı verilmesine, teminat yatırıldığında ve yasal süre içerisinde talep halinde İstanbul ….İcra Müdürlüğüne tedbir kararının infazı için müzekkere yazılmasına karar verilmiş olup yasal süre içerisinde teminat yatırılmadığı görülerek tedbir kararının infaz edilmediği görüldü.
Taraf şirketlerin ticari defter , kayıt ve belgeleri ile dosya kapsamı üzerinde bilirkişi inceleme yaptırılarak; taraflar arasında cari hesap ilişkisinin bulunup bulunmadığı, davaya konu bonolarda atıf yapılarak ödeme yapılıp yapılmadığı, bu söz konusu bonoların teminat amaçlı verilip verilmediği, bu bonoların bedelsiz kalıp kalmadıkları, davaya konu bonoların mal verilmek suretiyle borcun ifa edilip edilmediği hususlarında ayrıntılı rapor alınması için bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş olup 14/06/2022 tarihli bilirkişi raporunda; Davalı tarafından dava konusu senetlerin yanlar arasındaki ticari ilişki haricinde, başka bir nedenle verildiğine ilişkin bir delil vasıtası sunulmadığını, davacının nakit ihtiyacı olduğu bir dönemde davalı ….. ve dolaylı olarak dava dışı …..’dan 1.937.000,00 TL’lik çek + nakit ödeme aldığını ve çeklerin vadeleri ile teminat olarak verildiği iddia edilen senetlerin ortalama vadelerinin uyumlu olduğunu keza senetlerin tüzel kişilikler arasında düzenlendiğini ve bu tüzel kişilikler arasında ticari ilişki haricinde başkaca bir alacak/verecek olduğuna ilişkin bir delil vasıtası sunulmadığını, davacının – senetlerin düzenlenme – tarihinde davalı ….’tan 8.682.111,92 TL alacaklı olduğunu ve davalı ….’un icra takibi başlattığı tarihte ise 21.279.047,99 TL alacaklı olduğunu, Davacı ticari defterlerinde dava konusu 1.500.000,00 TL’lik senetlerin davalı ….. borcuna işlenmediğini, senetlerin düzenlenme tarihinde değil 01.08.2020 tarihinde Nazım hesaplarda takip edilmeye başlandığını, Davalı ….. ticari defterlerinde dava konusu – senetlerin kaydına rastlanmadığını, davacının davalı ….. Şirketinden aldığı çekler ve verdiği senetlerin vadeleri dikkate alındığında; davacının davalı ….. Şirketinden nakit ihtiyacına binaen aldığı 1.937.000,00 TL’lik çekler + 215.000,00 -TL karşılığında dava konusu 3 x 500.000,00 TL’lik senetleri verdiğinin düşünüldüğünü, ancak yapılan değerlendirme tamamen mali açıdan yapılmış olduğunu, senetlerin üzerinde “Teminat Senedi” şerhi olmadığını, davacının senetlerin düzenlenme tarihinde davalı ….. Şirketinden 8.682.111,92-TL alacaklı olduğunu ve davalı …’un icra takibi başlattığı.tarihte ise davalı …..’tan 21.279.047,99 TL alacaklı olduğunu, keza 2020 yılı sonunda 23.079.169,67-TL alacaklı, 2021 yılı sonunda ise 23.801.669,67-TL alacaklı olduğunu, dava konusu senetlerin yanlar arasındaki ticari ilişki içerisinde alınan borca/avansa karşılık teminat olarak verildiğinin kabul edilmesi halinde, davacının senetlerin düzenlenme tarihinde sonra davalı …..’tan 12.596.936,07 TL daha alacaklı hale geldiğini tespit edilmiştir.
Toplanan ve sunulan deliller, yapılan yargılama, bilirkişi raporu, yazı cevapları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
Davalı ….. ANONİM ŞİRKETİ defterlerini yapılan ihtaratlara rağmen sunmamıştır.6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’ nun 222/3. maddesinin 22/07/2020 tarih ve 7251 sayılı yasa ile değiştirildikten sonraki hali ” İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi halinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.” şeklindedir.
7251 sayılı yasanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’ nun 222/3. maddesindeki değişikliği düzenleyen 23. maddesine ait Türkiye Büyük Millet Meclisi gerekçesi ” Maddeyle, Kanunun ticari defterlerin ibrazı ve delil olmasına ilişkin 222 nci maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Mevcut metne göre diğer tarafın defter kayıtlarında ilgili hususta hiçbir kayıt bulunmaması halinde, ibraz eden tarafın ticari defterindeki kayıtlar, sahibi lehine delil olarak kabul edilebilmektedir. Ticari defteri ibraz edenin tek taraflı işlemiyle oluşturduğu kayıtların, bu kayıtlardan hiçbir şekilde haberi olmayan karşı taraf aleyhine delil teşkil ediyor olması hakkaniyete aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi hukuk güvenliği ilkesine de aykırılık teşkil edebilmektedir. Bu sebeple maddede yapılan değişiklikle, ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için öngörülen unsurlardan biri olan, diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtların “ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi” hali, madde metninden çıkarılmaktadır. Kural tersine çevrilmekte ve karşı tarafın maddede belirtilen usule uygun olarak tuttuğu ticari defterini ibraz ettiği halde ileri sürülen hususta hiçbir kayıt içermemesi halinde ticari defterin, sahibi lehine delil olarak kullanılamayacağı açıkça hükme bağlanmaktadır. Madde metni dışına çıkarılan “ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi” durumunun yerine, “diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi” durumu maddeye ilave edilmektedir. Buna göre ticari defterde yer alan herhangi bir kaydın, sahibi lehine delil teşkil edebilmesi için diğer tarafın ticari defterini ibraz etmemesi gerekecektir. Bu düzenlemenin hakkaniyete ve hukuk güvenliği ilkesine uygun olduğu düşünülmektedir. Zira ticari defteri ibraz edenin defterinde yer alan ve diğer tarafı muhatap alan kayıt, diğer tarafa sunulmakta ve diğer tarafın kendi defterindeki kayıtlara dayanarak karşı delilini ileri sürmesi beklenmektedir. Diğer tarafın ticari defterini ibraz etmemesi hali, ileri sürülen delili hükümden düşürecek başka herhangi bir kayda sahip olmadığı anlamına gelecektir. Belirtilmelidir ki defter ibraz etmeyen tarafın, diğer tarafın ticari defterindeki kayıtların aksini senet veya diğer kesin delillerle ispatlama hakkı saklıdır.” şeklindedir.
Kanun değişikliği sonrasında madde gerekçesi içeriğinden anlaşıldığı üzere, davalı ….. ÜRETİM VE PAZARLAMA ANONİM ŞİRKETİ defterlerini sunmayarak davacının ticari defter kayıtlarının HMK’nın 222/3. maddeye göre lehine delil oluşturup oluşturmadığının tam olarak incelenebilmesine 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 2. maddesi ile 6100 sayılı HMK’ nın 29. maddesi kapsamında dürüstlük-hakkaniyet ilkesine aykırı bir şekilde engel olduğundan, sunulmayan ticari defterlerinde de davacının borçlu olmadığına dair kayıtların mevcut olduğu halde sunulmadığının, davacı tarafça ileri sürülen delili hükümden düşürecek başka herhangi bir kayda sahip olmadığının ve bunun sonucunda da davacı incelenen defter kayıtlarının davacı lehine delil oluşturduğunun kabulü gerekir.
Davanın dayanağı üç adet bonodan kaynaklanmakta olup kural olarak kambiyo senedinin düzenlenmesinde en önemli unsur temel alacağın varlığıdır. Ancak temel alacağın senedin tanzimi anında mutlak surette varlığı gerekli değildir. Başka bir deyişle kambiyo senedinin metninde muayyen bir meblağın yazılması gerekli ise de bu husus temel alacağın da muayyen olmasını gerektirmez; temel alacak doğduğu anda, senette yazılı olan miktardan az ise, senet kısmi bedelsizliğe uğrar (İnan, s. 45). Bu itibarla taraflar arasında temel ilişkinin varlığına rağmen, temel alacağı doğmamış ancak doğması mümkün ya da şarta bağlanmış bir alacak için veyahut da cezai şarta ilişkin olarak kambiyo senedi düzenlenebilir. Bu şekildeki bir alacağa bağlı olarak düzenlenen senet, vadesi gelmesine rağmen alacak doğmamışsa, o an için bedelsizdir. Fakat bu bedelsizlik geçici bir süre için olup, alacak doğunca senedin bedelsizliği alacak miktarı kadar ortadan kalkacaktır (Ertekin, Erol/Karataş, İzzet: Uygulamada Ticari Senetler, Ankara, 1998, s. 693). Bu kapsamda kambiyo senedinin teminat amacıyla verildiği iddiası da temelinde bedelsizliğe dayalı bir iddiadır. Ancak kural olarak kambiyo senedinin teminat olarak verilmesi senedin doğrudan bedelsizliğine yol açmaz; teminat altına alınan borcun yerine getirilmesi ve teminat ihtiyacının ortadan kalkması ile senet bedelsiz hâle gelir.
Temel borç ilişkisindeki bir edimin teminatı olarak düzenlenen kambiyo senetlerinde, teminat ettikleri husus gerçekleşinceye kadar geçici bedelsizlik, gerçekleşince kesin bedelsizlik söz konusudur. Eğer teminat ettikleri husus gerçekleşmez ise senette bedelsizlik ortadan kalkacaktır. Bu itibarla kambiyo senedinin teminat amacıyla düzenlenmesi hâlinde borçlu, senet lehtarın elindeyse (ciro görmemişse), teminatı talep etme şartlarının oluşmadığını (riskin gerçekleşmediğini) ya da alacaklının senedin teminatını oluşturduğu borç miktarını aşan bir talepte bulunduğunu kişisel def’î olarak öne sürebilir. Senet ciro edilmişse hamil senedin teminat senedi olduğunu biliyor ve borçlunun zararına hareket ediyorsa, anılan def’înin hamile karşı da öne sürülmesi mümkündür.
Kambiyo senedinin üzerinde teminat kaydı var ise ancak neyin teminatı olduğu belirtilmemiş ise bu kayıt kambiyo senedinin mücerrettik vasfını ortadan kaldırmaz. Buna karşılık senet üzerinde asıl borç ilişkisine atıf yapan veya ödemeyi şarta bağlayan kayıtlar olması durumunda senedin mücerretlik vasfı ortadan kalkacağından böyle bir senede dayanılarak kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip yapılamaz. Başka bir deyişle kambiyo senedinin teminat senedi olduğunun senet metninden anlaşılması durumunda senedin mücerretlik vasfı ortadan kalkacağı için senet hükümsüzdür ve bu hükümsüzlük; borçlu tarafından, lehtara veya ciranta konumunda olan hamile karşı da ileri sürülebilir. Dolayısıyla senet metninden anlaşılan bu def’î mutlak def’î niteliğinde olup, üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir. Aynı hususlara Hukuk Genel Kurulunun 29.04.2021 tarihli ve 2017/11-40 E., 2021/542 K. sayılı kararında da değinilmiştir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; eldeki dava icra takibinden sonra bonolara dayalı olarak açılan teminat amaçlı verilip bedeli malen ödenen bedelsizlik iddiasına dayalı menfi tespit istemine ilişkin olup, dava ve takip konusu bonoların davacının nakit ihtiyacı olduğu bir dönemde davalı ….. ve dolaylı olarak dava dışı …..’dan 1.937.000,00 TL’lik çek + nakit ödeme aldığını ve çeklerin vadeleri ile teminat olarak verildiği iddia edilen senetlerin bedelinin davalılara mal verilerek ödendiği ve bedelisz kaldığı iddiasına dayalı olarak eldeki dava açılmış incelenen senetlerin üzerinde teminat senedi olduğuna ilişkin bir şerh olmadığı, yine senetlerde “nakden” ibaresinin yer aldığı görülmüştür. Yine söz konusu senetlerin ….. tarafından davalı …’a ciro edildiği ve ….’un icra takibine konu ettiği (dosyada münderecatından yapılan tespitler), Davacı ticari defterlerinde, dava konusu 1.500.000,00 TL’lik senetlerin davalı ….. borcuna işlenmediği, senetlerin düzenlenme tarihinde değil, 01.08.2020 tarihinde Nazım hesaplarda takip edilmeye başlandığı, Davalı ….. ticari defterlerinde dava konusu senetlerin kaydına Rastlanmadığı, Dosyada mübrez belgeler ve davacı ticari defterlerinin incelenmesinde; davacının davalı …..’tan keşidecisi dava dışı ….. olan 12 ad. 1.937.000,00 TL’lik çekler + 215.000,00 TL nakden ödeme aldığı, söz konusu çeklerin davacının çalışanlarının vekili olan ….’a verildiği (davacı aleyhine açılan dava nedeniyle çalışanların vekiline yapılan ödeme), yine 215.000,00 TL nakit ödemenin direk davalı ….. tarafından davacı şirket adına …’a gönderildiği (ilk nakit ödeme 19.09.2018 tarihi yani senetlerin düzenlendiği tarih), yani davacının nakit ihtiyacına binaen davalı …..’tan 1.937.000,00 TL’lik çekleri + 215.000,00 TL nakit ödemeyi aldığı,Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesi ….. E. Bilirkişi Raporu 1.937.000,00 TL’lik çeklerin vadeleri ile davacının …..’a verdiği dava konusu senetlerin vadeleri karşılaştırıldığında; senetlerin vadelerinin 25.01.2019, 25.04.2019, 25.10.2019 tarihleri olup, çeklerin vadelerinin de 25.11.2018 tarihinden başlayıp 25.10.2019 tarihine kadar devam eden şeklinde 12 adet sıralı çek olduğu, yani davacının aldığı çeklere karşılık verdiği senetlerin ortalama vadelerinin uyumlu olduğu, Davacı ve davalı ….. ticari defterlerinin incelenmesinde, özellikle 2018 yılından itibaren, ….., ….. ve davacı şirketin faaliyetlerinin iç içe geçmiş olduğunun gözüktüğü, davacının ürünlerinin satışının ….. tarafından yapılırken, davacı adına 3. Kişilere ödemelerin de ….. ve bir kısmının da …..’dan yapıldığı, hatta davacı şirket yetkililerine dahi ….. ve …..’dan ödemeler yapıldığı, yanlar arasında sürekli para alışverişleri olduğu, 3 şirket arasındaki ticari ilişkinin iç içe geçmiş girift bir yapı haline büründüğünün gözüktüğü, Davalı ….., davalı ….ve dava dışı …..’nın yetkililerinin soyadlarının aynı olduğu, …..’ın davacı şirket ile aynı adreste kurulduğu, SGK’ya mail adresinin davacı şirkete ait mail adresi olarak bildirildiği ve halen daha davacı ile aynı adreste gözüktüğü, …..’un mail adresinin …..’nın mail adresi olduğu, Davalı tarafından dava konusu senetlerin yanlar arasındaki ticari ilişki haricinde, başka bir nedenle verildiğine ilişkin bir delil vasıtası sunulmadığı, senetleri düzenleyen tüzel kişilik (davacı) ve lehdarının tüzel kişilik (davalı …..) olduğu sabit olup, her iki tüzel kişilik arasında ticari ilişkileri haricinde başka bir para alışverişi veya başka bir işlem olduğuna ilişkin bir delil vasıtası sunulmadığı, Davacının …..’tan aldığı çekler ve verdiği senetlerin vadeleri dikkate alındığında; davacının davalı …..’dan nakit ihtiyacına binaen aldığı 1.937.000,00TL’lik çekler + 215.000,00 TL karşılığında dava konusu 3 x 500.000,00 TL’lik senetleri verildiği kanaati oluşmuş olup tarafların arasında başkaca ticari ilişki olmaması davacının esasen sürekli mal alım ve ticari ilişki içinde olduğu ve alacaklı olduğu davalılara ayrıca senet vermesinin hayatının olağan akışına uygun olmadığı gibi ticari ilişki bakımından da çelişkili olup söz konusu bono vadelerinin çek keşide tarihleri uyumlu ve olay anlatım iddiaların gelen kayıtlara göre birbiriyle uyum oluşu dikkate alındığında davacının devam eden iflas davası sebebiyle nakit ihtiyacını karşılamak için verilen çeklerin teminatı olarak verdiği senetlerin ticari defter ve kayıtlara göre de mal teslimi yoluyla bono bedellerini malen ödediği anlaşıldığın taraflar arasındaki yoğun ticari ilişkiden bağımsız olarak bu bonoların akibetinin değerlendirilmesi hakkaniyete de aykırı olacağından bu somut olay özelinden söz konu bonoların artık bedelsiz kaldığı vicdani kanaati oluşmuş olup tüm bu nedenlerle; davanın davacılar yönünden kabulü ile; 09.09.2018 tanzim ve 25.01.2019 vade tarihli 500.000,00-TL bedelli, 19.09.2018 tanzim ve 25.04.2019 vade tarihli 500.000,00-TL bedelli ve 19.09.2018 tanzim ve 25.10.2019 vade tarihli 500.000,00-TL bedelli toplam 1.500.000,00-TL’lik 3 (üç) adet bono ve İstanbul … İcra Müdürlüğünün ….. esas sayılı takip dosyası nedeniyle davacıların davalılara borçlu olmadığının tespitine, davacı, dava konusu bonoların davalının iktisapta kötüniyetli ve ağır kusurlu olduğu ileri sürülüp kanıtlanamadığı anlaşılmakla senetlerin iadesi talebinin reddine ayrıca davacı davalıların davacılar kötü niyetli olduğuna yönelik iddiaları ispat edilememiş olup davalıları davacı zararına kötü niyetli olarak hareket ettiğinin davacı taraflarca kanıtlanması gerektiğinden kötü niyeti ispat edilemeyen davalılar yönünden kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki gibi davanın kısmen kabul, kısmen reddi şeklinde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABUL, KISMEN REDDİ ile;
-Davacıların davalılara 19.09.2018 tanzim ve 25.01.2019 vade tarihli 500.000-TL bedelli, 19.09.2018 tanzim ve 25.04.2019 vade tarihli 500.000-TL bedelli ve 19.09.2018 tanzim ve 25.10.2019 vade tarihli 500.000TL bedelli toplam 1.500.000-TL’lik 3 (üç) adet bono ve İstanbul …. İcra Müdürlüğünün ….. esas sayılı takip dosyası nedeniyle borçlu olmadıklarının TESPİTİNE,
2-Şartları oluşmaması nedeniyle kötü niyet tazminat taleplerinin REDDİNE,
3-Senetlerin iadesi talebinin şartları oluşmaması nedeniyle REDDİNE,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gerekli 102.465,00-TL karar ve ilam harcından davacılar tarafından peşin olarak yatırılan 25.616,25-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 76.848,75-TL harcın davalılardan alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
5-Davacılar tarafından yatırılan 59,30-TL başvurma harcı ile 25.616,25-TL peşin harcın davalılardan alınarak davacılara verilmesine,
6- Davacılar tarafından sarfedilen 1.500,00-TL bilirkişi ücreti, 206,60 TL tebligat ve posta masrafı, 1.360,00-TL arabuluculuk ücreti olmak üzere toplam 3.066,60 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacılara verilmesine,
7-Davacılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden; Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davacı yararına tayin ve takdir olunan nispi 168.000,00-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacı taraflara verilmesine,
8-HMK 393.maddesi uyarınca davacı taraf süresi içinde teminat yatırmadığından ihtiyati tedbir kararının KENDİLİĞİNDEN KALKMIŞ SAYILMASINA,
9-Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra davacıya İADESİNE,
10-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara TEBLİĞİNE,
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 28/09/2022

Başkan …
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Katip …
¸e-imza