Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/865 E. 2022/1073 K. 28.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/865 Esas
KARAR NO : 2022/1073

DAVA : Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/10/2021
KARAR TARİHİ : 28/11/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 30/12/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili …’in, … unvanıyla müteahhitlik yaptığını ve konut inşa ederek satışını gerçekleştirmekte olup bu işi çerçevesinde kendisine ait … Mahallesi, … Yolu, Numara …. …. … adresinde kain tapuda …. pafta …. parsel numarasıyla kayıtlı arsa üzerine inşaat yapmaya başladığını, müvekkilinin söz konusu inşaatta kullanılmak üzere davalı taraftan …. olarak bilinen … kalitesinde beton satın almış ve davalıya bedelini ödediğini, taraflar arasında böylelikle ticari alım – satım ilişkisinin kurulduğu konusunda şüphe bulunmadığını, taraflar arasındaki anlaşmaya göre …. kalitesinde olması gereken bu betonların 05.03.2021 tarihinde zemin kata, 12.03.2021 tarihinde ise 1. Kata dökümü gerçekleştirildiğini, yasal mevzuat gereği, inşaatın …. Şti. unvanlı yapı denetim şirketi tarafından 12.03.2021 tarihinde zemin kattan, 19.03.2021 tarihinde ise 1. Kattan alınan numunelerin laboratuvar tarafından incelenmesi sağlanmış ve betonların 7 günlük ve 28 günlük sürelerde oluşması gereken basınç dayanımları tespit edildiğini, ancak ne var ki, yapılan incelemeler sonucunda inşaatın zemin ve birinci normal katından alınan betonların … kalitesinde beton olmadığı, 7 günlük ve 28 günlük basın dayanımlarının olması gereken ortalamaların altında kaldığını, dolayısıyla davalı tarafından müvekkiline … kalitesinde olduğu iddia edilerek satışı yapılan ve inşaatta kullanılan bu betonların hem mevzuata hem de satış şartlarına aykırılık arz edecek şekilde dayanıklı olmadığının anlaşıldığını, bunun üzerine, yapı denetim firması tarafından Bahçelievler Belediye Başkanlığı Yapı Kontrol Müdürlüğü’ne hitaben yazılan 29.04.2021 tarihli yazı ile müvekkilimize ait inşaatın; 19.02.2021 tarihinde dökülen temel 26.02.2021 tarihinde dökülen bodrum kat kolon perde 12.03.2021 tarihinde dökülen zemin kat kolon perde tabliye 19.03.2021 tarihinde dökülen 1. Normal kat kolon perde tabliye betonlarında 28 günlük beton sonuçlarının öngörülen limitlerin altında kaldığını, alınan karot numunelerinde temel ve bodrum kat seviyelerinin şartname limitlerini kurtarmış olmasına rağmen zemin ve 1. Normal kat seviyelerinin limitlerin altında olduğunu, devam eden süreçte ise, Bahçelievler Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğü tarafından müvekkiline hitaben yazılan 05.05.2021 tarih ve … sayılı “… parsel beton sonuçları” konulu yazı ve 07.06.2021 tarih ve …. sayılı “…. parsel” konulu yazı ile “devam etmekte olan inşaata ait alınan karot sonuçlarının öngörülen limitlerin altında kaldığını, bahse konu inşaatta inşai faaliyetin durması gerektiğini, aksi halde hakkında yasal işlem başlatılacağı” müvekkiline bildirildiğini, Konuyla ilgili Türk Ticaret Kanunu’nun “Ticari satış ve mal değişimi” başlıklı 23. Maddesinde; “Bu maddedeki özel hükümler saklı kalmak şartıyla, tacirler arasındaki satış ve mal değişimlerinde de Türk Borçlar Kanununun satış sözleşmesi ile mal değişim sözleşmesine ilişkin hükümleri uygulanır.” denilmekle Türk Borçlar Kanunu’nun konuyla ilgili düzenlemelerinin tacirler arasında da uygulanacağı kabul edildiğini, Türk Borçlar Kanunu’nun taşınır satışına ilişkin düzenlemeleri arasında yer alan 219. Maddesi ile satıcının ayıptan sorumluluğu düzenlenmiş olup maddeye göre “Satıcının alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur.” Türk Borçlar Kanunu’nun 112. Maddesine göre, “Borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.” Ayrıca sorumluluğun ve giderim borcunun kapsamını belirleyen 114. Madde ise şu şekildedir; Borçlu, genel olarak her türlü kusurdan sorumludur. Borçlunun sorumluluğunun kapsamı, işin özel niteliğine göre belirlenir. İş özellikle borçlu için bir yarar sağlamıyorsa, sorumluluk daha hafif olarak değerlendirilir. Haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler, kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hâllerine de uygulanır.” Somut olayda, davalının taraflar arasındaki anlaşmaya aykırı olarak müvekkiline ayıplı ürün göndermiş olması sebebiyle müvekkilinin pek çok zarara uğradığını, ayrıntılı olarak açıklamak gerekirse; müvekkilinin davalı tarafından gönderilen ve inşaatta kullanılan betonun kalitesinin tespiti amacıyla yapılan labarotuvar çalışması için 1.062,00 TL ödeme yapmak zorunda kaldığını, müvekkilinin inşaatın durduğu süre boyunca gündüz bekçisi, gece bekçisi ve şantiye şefi gibi çalışanlara maaş ödemeye ve sigorta primlerini yatırmaya devam ettiğini, bu işlerin takibi için mali müşavire ödeme yaptığını, zira inşaat durmuş olsa bile bu kişiler istihdam edilmeye devam etmek zorunda olduğundan maaşları ödendiğini, zaten bu dönem boyunca işçi çıkarma yasağının bulunduğunu, yapılan ödemeler; Maaş ödemeleri: 30.815,17 TL, SGK Prim ödemeleri: 12.667,81 TL, Stopaj ödemeleri: 2.525,00 TL, Mali müşavire yapılan ödemeler: 1.200,00 TL ,3 ay 9 gün duran inşaatta istihdam edilen işçiler için yapılan bu ödemelerin toplamı 47.207,98 TL’ olduğunu, müvekkilinin inşaatın yeniden devamı için gereken tadilat projesi için mühendislik firmasına KDV dahil 15.000,00 TL ödemek zorunda kaldığını, müvekkili tarafından yukarıda da bahsedildiği üzere delil tespiti için başvuru yapılmak zorunda kalınmış olup bu başvuru için toplamda 969,10 TL masraf yapıldığını, tarafımızca Bakırköy Arabuluculuk Bürosu’nun …. nolu dosyasıyla ticari uyuşmazlıklarda dava şartı olan arabulucuğa başvurulmuşsa da 17.09.2021 tarihinde gerçekleşen toplantı sonucunda taraflar arasında anlaşma sağlanamadığını ileri sürerek; davamızın kabulü ile müvekkilinin uğradığı zarar sebebiyle fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak üzere şimdilik 65.239,08 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.05.2019 tarihli 2016/1166 E, 2019/576 K sayılı kararında şartları bulunmadığı halde dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı durumda davacıya herhangi bir süre verilmeden hukuki yarar yokluğundan davanın reddi yoluna gidilmelidir. Çünkü, alacağın belirlenebilmesi mümkün iken, böyle bir davanın açılmasına Kanun izin vermemiştir. Böyle bir durumda, belirsiz alacak davası açmakta hukuki yarar yokluğundan davanın reddine, ek bir süre verilmemesine, 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeler Kanunu’nun 30. maddesinde Usul Ekonomisi İlkesi düzenlenmiş olup, maddede Hâkim’in yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlü olduğunun belirtildiğini, mahkemece talepler davacıya açıklattırılıp daha sonra dosya tefrik edilerek yargılamaya devam edilmesi gerekirken, usul ekonomisine aykırı şekilde davanın usulden reddine karar vermek usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirdiğini, bu sebeple 6100 sayılı Kanun’un 119/1-ğ. maddesinin uygulanarak süre verilmesi mümkün olmadığını; aslında açılmaması gerektiği halde belirsiz alacak davası açılmış olduğundan, bu konudaki eksiklik de süre verilerek tamamlanamayacağından, dava hukuki yarar yokluğundan reddedilmesi gerektiğini, Müvekkili şirket Bahçelievler’de bulunan şirketinde beton, demir, çimento, tuğla, kum, kireç, çatı malzemeleri, sıva harçları her türlü kaba ve ince malzemesi alım satımı ile uğraştığını, şirket, uzun süredir inşaat ve yapı malzemeleri alım satımı işiyle uğraşmakta olup, güvenilir bir şirket olarak çalışmalarına devam ettiğini, müvekkili şirket, davacı yanın … unvanıyla müteahhitlik yaptığı şirket ile ticari faaliyette bulunduğunu, Türk Borçlar Kanunu madde 362. Göre Eğer meydana getirilen eserin teslim alındığı sırada usulüne uygun yapılan gözden geçirme ile var olan kusurları görülmemişse, ortada gizli bir ayıbın olduğu kabul edilir. Ayıp, sonradan ortaya çıkarsa, yükleniciye derhal bildirmek zorundadır. İş sahibi bu yükümlülüğünü yerine getirmemişse, eseri zımnen kabul etmiş sayılacağını, Tüketici, malın teslimi tarihinden itibaren otuz gün içerisinde ayıbı satıcıya bildirmekle yükümlü olduğunu, tacirler arasındaki satış sözleşmeleri bakımından TTK m. 23/I-b. (c) ile “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” hükmü tayin edildiğini, Gözden geçirme ve bildirimi gerçekleştirmek zorunluluğu, alıcı için bir borç değil; külfet niteliği taşır. Bu bakımdan, söz konusu külfetlerin yerine getirilmemesi halinde satıcının tazminat talep etmesi ya da alıcıyı bunları yerine getirmeye zorlaması mümkün değildir. Külfetlerin yerine getirilmemesi, satılanın kabul edildiği varsayımına kaynaklık eder ve ayıp nedeniyle ortaya çıkan hakların kaybedilmesi sonucu ortaya çıkacağını, Yargıtay HGK, E. 2014/13-1125, K. 2016/587, T. 4.5.2016, ayıp ortaya çıktıktan sonra derhal ( dürüstlük kuralına uygun olan en kısa sürede ), ihbar edilmesini; ayıbın açık mı, yoksa gizli mi olduğunun tayininde ise, ortalama (vasat) bir tüketicinin bilgisinin dikkate alınması gerekmektedir. Derhal ihbardan kastedilenin de makul süre olduğunda duraksama bulunmamalıdır…” Hal böyle olunca, ayıp ihbarının yasanın öngördüğü süre içerisinde yapılmadığı için açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir…” Yargıtay 13. HD, E. 2016/37131, K. 2017/7568,T. 19.6.2017, K. yukarıda belirtilen kanun maddelerinden ve dosyaya sunulan delillerden de anlaşılacağı üzere Davacı taraf müvekkiline hiç bir bildirimde bulunmadan, müvekkiline seçimlik bir imkan tanımadan bu davayı açtığını, müvekkiline süresinde yapılmış bir ayıp ihbarı olmadığından davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Tarafların Tarafların iddia ve savunmaları, sundukları deliller, dosya kapsamı belgeler ve her iki tarafa ait ticari defter ve kayıtlar incelenmek sureti ile davacının davalıdan satın almış olduğu Betonların istenilen özelikte olup olmadığı, betonlarda ayıp olup olmadığı, ayıbın varlığının tespiti halinde davacının ayıp ihbar süresine riayet edip etmediği, ayıbın varlığı halinde davacının bu ayıptan kaynaklı zararlarının bulunup bulunmadığı, ayıp var ise gizli ya da açık ayıp olup olmadığı, ayıba denk gelen miktarın değerinin ne kadar olduğu, ayıptan kaynaklı ayrıca davacının başkaca zararlarının bulunup bulunmadığı, bunların tespiti halinde tespit edilen zararların davalıdan tahsili şartlarının oluşup oluşmadığı konusunda bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş bilirkişi …. ve İnşaat Malzemeleri konusunda uzman …. ‘ın 26/09/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “Dosyasıda ve yerinde yapılan incelemeler neticesinde yapının tamamlanarak kullanıldığı,
yapının inşaatının beton dayanımı yetersiz olması nedeni ile 23/03/2021 tarihleri ile
01/07/2021 tarihleri arasında yetkili kurum ve kuruluşlarca durdurulduğu iddiasının
yerinde olduğu, davacının bu tarihler arasında inşaat çalışmalarının durdurması yasal
zorunluluktan kaynaklandığı
, Yapıya ait inşaatın durdurulması ve inşaatın gecikmesinden kaynaklı Davacının maliyet
artışına dair talebin yerinde olup olmadığı konusunda takdir yetkisi Sayın Mahkemede
olmak üzere heyetimizce sunulan faturalar ve diğer bilgi ve belgeler incelendiğinde
inşaatın durdurulması ve geç tamamlanmasından kaynaklanan maliyet artışı 38118,71TL
(Otuzsekiz bin yüz on sekiz Türk Lirası yetmişbir kuruş) olarak hesap edilerek
takdir edilmiştir ” görüş ve kanaatine varıldığını bildirilmiştir.
TÜM DOSYA MUHTEVİYÂTI KÜLLÎYEN TETKÎK EDİLDİĞİNDE;
Dava, davacının davalıdan almış olduğu betonların istenilen özellikte olup olmadığı, betonlarda ayıp olup olmadığı, ayıbın varlığının tespiti halinde davacının ayıp ihbar süresine riayet edip etmediği, ayıbın varlığı halinde davacının bu ayıptan kaynaklı zararların bulunup bulunmadığı, var ise ne kadar olduğu, tespit edilen zararların davalıdan tahsili şartlarının oluşup oluşmadığı istemine ilişkindir.
Dava, taraflar arasındaki ticari satım ilişkisinden kaynaklanmaktadır. TTK’nın 23/c maddesi uyarınca malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise 2 gün içinde alıcı durumu satıcıya ihbar etmelidir. Şayet açıkça belli değil ise alıcı malı teslim aldıktan sonra 8 gün içinde incelemeli veya incelettirmek ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbar ile yükümlüdür. Tüm dosya kapsamı esas olmak üzere iddia, savunma, itibar edilen bilirkişi raporuna göre, faturadaki malların davalı tarafça davacıya satıldığı ve teslim edildiği konusunda ihtilaf bulunmadığı, davacı tarafın itirazı malların istenilen özellikte olmadığına yöneliktir. Mahkememizce alanında uzman bilirkişiden alınan ve hükme dayanak yapılan raporda belirtildiği üzere, davacı tarafından satın alınan malların ayıplı olduğu ve buna göre davacı alıcının 6102 sayılı TTK’nun 23/c maddesine göre belirtilen hak düşürücü sürede ayıp ihbarında bulunmasının kanuni zorunluluk olduğu buna rağmen davacının ihbarda bulunduğuna ilişkin dosya kapsamına delil sunmamış olduğu, TBK 223 üncü maddesi gereğince davacı alıcı tarafından faturaya konu betonların kabul edilmiş sayılacağı, artık davalı satıcının sattığı malları geri alma zorunluluğu bulunmadığı kanaatine varılmış, davacının hak düşürücü süre içerisinde ihbarda bulunmaması nedeniyle dava hakkında aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-DAVANIN HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE NEDENİYLE REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 80,70-TL maktu ilam ve karar harcının davacı tarafından peşin yatırılan 1.114,13-TL harçtan mahsubuna, artan 1.033,43-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde DAVACIYA İADESİNE,
3-Arabuluculuk sonuç tutanağı tarihi itibariyle yürürlükte bulunan tarifeye göre tahakkuk eden 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin DAVACIDAN tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T gereğince hesaplanıp takdir olunan 10.438,25-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak DAVALIYA VERİLMESİNE,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı ÜZERİNDE BIRAKILMASINA,
6-Gider avansından artan avans var ise karar kesinleştiğinde DAVACIYA İADESİNE,
Dair; 6100 sayılı HMK.’nun 341. ve devamı maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 28/11/2022

Katip … Hakim …
¸e-imza ¸e-imza