Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/847 E. 2021/1283 K. 28.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/847 Esas
KARAR NO : 2021/1283

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/10/2021
KARAR TARİHİ : 28/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilin 2020 yılında Fransa’da ikamet etmekte iken covid salgınının başlaması ile birlikte konfeksiyon alanında yüksek potansiyeli olan ülkemizden maske ihraç ederek Fransa’da satma düşüncesi ile Türkiye’den üretici firma aramaya başladığını, temas kurduğu … Tekstil San.ve Tic.Ltd.’nin yetkilisi …’in maskelerin tedariki noktasında birlikte çalıştıkları maske üreticisi … ….. Tekstil San. Ve Tic.Ltd ile çalışılmasını önerdiğini ve bu süreçte aracılık yaptığını, …’in kurmuş olduğu temas ve süreç yönetimi neticesinde müvekkilimiz … ile Davalı … ….. arasında 15.000 adet maskenin 3.296,48 Euro karşılığında satışı ile müvekkilin Fransa’daki adresine teslimi noktasında anlaşma sağlandığını, anlaşma neticesinde müvekkilin sözleşmesel yükümlülüğünü yerine getirdiğini, … …..’ya 3.296,48 Euro tutarında ödeme gerçekleştirdiğini, ödemesi yapılan 15.000 adet maskeden 10.000 adet maskenin müvekkile tesliminin gerçekleştirilmediğini, belirtilen teslimatın gerçekleşmemesi neticesinde işbu kere müvekkilin teslim edilmeyen 10.000 adet maskenin bedelinin karşılığı olan 2.197,65 Euro’nun iadesini talep ettiğini, iade yapılmayınca ihtarname gönderildiğini, ihtarnameye de cevap alınamayınca icra takibine başlandığını, takibe itiraz edilerek takibin durdurulduğunu, arabuluculuğa gidildiğini ve anlaşma sağlanamadığını, bu nedenlerle davanın kabulüne, itirazın iptali ile takibin devamına, kötü niyetli itiraz nedeniyle davalı aleyhine %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin pandemi sürecinsen sonra piyasada maskeye ilişkin ihtiyaç üzerine maske üretmeye başladığını, taraflar arasında yapılan anlaşma uyarınca müvekkilin davacıya 15.000 adet cerrahi maske satışı yapacağını, davacının da kararlaştırılan bedel olan 29.097,81 TL yi müvekkil şirkete ödeyeceğini, davacı tarafından kararlaştırılan bedelin 05/06/2020 tarihinde müvekkil şirket hesabına gönderildiğini, müvekkil şirket tarafından yine 05/06/2020 tarihinde 3 koliden oluşan ağırlığı 63 kg olan toplam 15.000 adet cerrahi maskenin davacının adresine gönderilmek üzere …. isimli kargo firmasına teslim edildiğini, teslime ilişkin gümrük beyannamesi, sevk irsaliyesi ve faturaların dilekçe ekinde sunulduğunu, ürünlerin hızlı gitmesi için fazladan mesai bedelinin dahi ödendiğini, davaya konu eşyanın davacıya teslim edilip edilmediğinin müvekkil şirketçe bilinmediğini, davanın …. firmasına ihbar edilmesini talep ettiklerini, bu nedenlerle davanın reddine, davanın … Kargo firmasına ihbarına, icra takibine konu edilen miktarın %20 sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasında alım – satım sözleşmesi kapsamında sözleşmesel bir ilişki vardır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5.maddesinde ticaret mahkemelerinin kuruluşu ve hangi mahkemelerin ticaret mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Bu durumda eldeki davanın Asliye Ticaret Mahkemesince görülüp karara bağlanabilmesi için uyuşmazlığın, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması ve bu bağlamda tarafların her ikisinin birden tacir olması zorunludur. (Yargıtay 3. H.D.sinin 04.12.2017 gün ve 2016/9128 E- 2017/17010 K. sayılı kararı)
Mahkememizce yapılan araştırma sonucunda; davacının gerçek kişi ticari işletme kaydının ve tacir kaydının bulunmadığı ve yine bilanço usulüne göre defter tutmadığı için de kendisini doğrudan tacir kabul etmek mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu nedenle ticari ilişkinin karşı tarafı olan gerçek kişi davalının tacir sayılmasının mümkün olmadığı, taraflar arasındaki alım – satım sözleşmesinin ticari nitelikte olmadığı, yine taraflar arasındaki uyuşmazlığın malın teslim edilmemesinden kaynaklı olduğu, taşıma ilişkisinin dava konusu olmadığı, yine tarafların taşıma işi yapmadıkları, uyuşmazlığın TTK da düzenlenen bir konudan kaynaklanmadığı gibi özel bir düzenleme ile uyuşmazlığın ticaret mahkemelerinin görev alanında bulunduğu belirtilmediği için davanın görevli mahkemede görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
Tüm dosya kapsamından; somut uyuşmazlık 6502 sayılı Kanunun 3.maddesine göre sözleşme kapsamında tüketici işlemine dayalı veya tüketiciye yönelik uygulamalardan doğmuş olup, aynı kanunun 73.maddesi gereği davaya bakmak görevi tüketici mahkemesine aittir.
HMK’ nın 114/1-c maddesi uyarınca görev dava şartıdır ve aynı kanunun 115.maddesine göre mahkemeler dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Bu durumda davaya bakmaya Tüketici Mahkemesinin görevli olması nedeniyle mahkememizin görevsizliğine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davanın dava şartı olan 6100 Sayılı HMK’nın 114/1-c maddesinde düzenlenen görev yönünden reddi ile MAHKEMEMİZİN GÖREVSİZLİĞİNE,
2- 6100 Sayılı HMK nın 20/1. maddesi 1. cümlesi uyarınca, kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde, dosyanın ve eklerinin yetkili ve görevli mahkeme olan BAKIRKÖY NÖBETÇİ TÜKETİCİ MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3- 6100 Sayılı HMK nın 20/1. maddesi 1. cümlesi uyarınca, taraflardan herhangi birinin kararın kesinleşmesinden itibaren iki (2) haftalık yasal süre içerisinde Mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi halinde, dosyanın görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine,
4- 6100 Sayılı HMK nın 20/1. maddesi 2. cümlesi uyarınca, taraflardan herhangi birinin kararın kesinleşmesinden itibaren iki (2) haftalık yasal süre içerisinde Mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmemesi halinde, dava dosyasının re’sen ele alınarak, açılmamış sayılmasına karar verilmesine, bu hususun taraflara ihtaratına, (Gerekçeli hükmün tebliği ile ihtaratına)
5- 6100 Sayılı HMK nın 331/2.nci maddesi 1. cümlesi uyarınca, bu dava dosyasına ilişkin harç ve yargılama giderlerinin görevli ve yetkili mahkemede değerlendirilmesine,
6- Dava dosyasının kesinleşmesi üzerine, iki (2) haftalık yasal süre içerisinde, taraflardan herhangi birinin, ilgili mahkemeye dava dosyasının gönderilmesini talep etmemesi halinde, ilgili dava dosyasının mahkeme Yazı İşleri Müdürü tarafından mahkeme hakiminin önüne getirilmesine,
Dair; 6100 sayılı HMK.’nun 341. ve devamı maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 28/12/2021

Katip …
¸e-imza

Hakim …
¸e-imza