Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/796 E. 2022/442 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/796 Esas
KARAR NO : 2022/442

DAVA : İflas (Adi Takipten Doğan İtirazın Kaldırılması Ve İflas (İİK 156))
DAVA TARİHİ : 13/12/2020
KARAR TARİHİ : 21/04/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/05/2022

Mahkememizde görülmekte olan İflas (Adi Takipten Doğan İtirazın Kaldırılması Ve İflas (İİK 156)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 05/07/2018 tarihli uyuşmazlığı konu satış sözleşmesinin imzalandığını, sözleşmeden dolayı müvekkilinin alacaklı olduğunu, bu alacağın talep edilebilir hale geldiğini, icra takibine konu edildiğini, ancak davalının borca ve faize itiraz ettiğini, satış sözleşmesi kurulduktan sonra müvekkili şirketin davalı şirkete değişik tarihlerde, değişik miktarlarda ödemeler yaptığını, davalı şirketin mallarının teslimi noktasında temerrüte düştüğünü, temerrüt çerçevesinde davalı tarafa zararın tahsili için tahsil talebi iletildiğini, verilen süre içerisinde cevap verilmediğini, alacak taleplerinin red olunduğunu, bu çerçevede müvekkilinin alacaklı aleyhine icra takibi yaptığını, haksız olarak itiraz edildiğini, takipte belirtilen ana alacak ve işlemiş faiz tutarında müvekkilinin alacaklı olduğunun tespit edilerek, dayanak icra takibine yönelik itirazın kaldırılmasını ve davalı şirketin iflasını talep etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;icra mahkemesinin görevli olduğunu, hiçbir zaman davacıya aylık bir malların teslim taahhütü verilmediğini, davacı vekilince dava dosyasına eksik ya da kasti olarak bilgiler verildiğini, öncelikle davanın itirazın kaldırılmasına yönelik açıldığından davanın icra mahkemesinde açılması gerektiğini, iflas talebinin kötüniyetli olduğunu, davacı şirketin ABD tarafından ambargo altına alındığından ödeme güçlüğü içinde bulunduğundan dolayı teminat sunması gerektiğini, davacı tarafın dürüst davranma ve doğruyu söyleme edimini yerine getirmediğini, taraflar arasındaki sözleşmede teslim tarihinin bulunmadığını, esasen sözleşmenin ifası için …. Ticaret A.Ş.’ye ait tesislerde üretime başlandığını, ödeme yükümlülüğünün zamanında yerine getirilmediği, alacağın temerrüte düştüğünü, müvekkillerinin hiçbir zaman bedel tahsil edip, üretim yapmayan konumda olmadığını, davacının üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediğinden oluşan zararların ise dava dışı …. Ticaret A.Ş. tarafından müvekkiline yansıtıldığını, davacının ihtarlarının samimiyetsiz ve çelişen iddialar içerdiğini bu nedenle davacının davasının red olunmasını, davacı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmolunmasını savunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE YARGILAMANIN ÖZETİ:
Dava; İflas (Adi Takipten Doğan İtirazın Kaldırılması Ve İflas (İİK 156)) maddesine ilişkindir.
İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas, … Karar 04/03/2021 tarihli yetkisizlik kararı üzerine dosya mahkememize gönderilmiş olup, mahkememizin … Esasını almıştır.
İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası UYAP sistemi üzerinden celp edilmiş incelenmesinde; Davacı … Proje tarafından, 05.08.2020 tarihinde davalı …. Petrol’e İFLAS YOLU ile ödeme emri
gönderilmiş, 05.07.2018 tarihli satış sözleşmesinden kaynaklı kur farkı alacağı olarak
2.788.974,00 EURO asıl alacak + 3.079,33 EURO işlemiş faiz olmak üzere toplam
2.792.053,33 EURO’nun yıllık %0,65 faizi ile tahsili, TBK 100 mad. gereği kısmi
ödemelerin öncelikle faiz ve ferilerine mahsubu talep edilmiştir.
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünden celp edilen sicil kayıtlarının incelenmesinde; …. sicil nolu …. Petrol ve Ticaret Anonim Şirketi’nin ” … Mah … Cad. … Blokları Apt No:… Bakırköy /İSTANBUL adresinde sicilde kain olduğu anlaşılmıştır.

Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; İİK.’nun 156 ve devamı maddelerine dayalı iflas yoluyla adi takibe dayalı takipte davalının itirazında haklı olup olmadığı, davacının kur farkından kaynaklı alacağının bulunup bulunmadığı İİK.nun 156.maddesine dayalı iflas koşullarının oluşup oluşmadığından kaynaklandığı tespit edilmiştir.
Davacının iddiası, davalının savunması, icra dosyası ve tüm dosya kapsamına göre davacının taraflar arasındaki cari hesap ilişkisine göre kur farkı alacağının doğup doğmadığı, var ise icra takip dosyası ( İstanbul 27.İcra Müdürlüğüne 2020/14132 Esas sayılı dosyası) kapsamında talep edebileceği kur farkı bedeli alacağının tespit edilerek davalının itirazı da olmadığı dikkate alınarak depo emrine esas olacak borç miktarının tespiti ve gelecek duruşma tarihi itibari ile depo emrine esas olmak üzere asıl alacak, işlemiş faiz, icra harç ve masrafları, icra vekalet ücreti hesabının TAKİP TARİHİNDEN İTİBAREN ve 1 günlük faiz miktarının hesabının da yapılarak bilirkişiden gerekçeli , denetime elverişli, ayrıntılı rapor alınmasına karar verilmiş olup,bilirkişi … mahkememize sunmuş olduğu 09/03/2022 tarihli raporda özetle; Rapor içeriğinde gerekçeleri ile izah edildiği üzere; gerek yanlar arasındaki
sözleşmede mal bedelinin proforma fatura tarihindeki TCMB döviz satış kurundan hesaplanan
Türk Lirası üzerinden yapılacağının hüküm altına alınması, gerek davacının davalıya yaptığı
ödemelerin Türk Lirası olması, gerek davalının davacıya düzenlediği ihracat faturalarının ve
Gümrük Beyannamelerinin Türk Lirası olması, gerekse davacıya düzenlenen ihracat
faturalarının, faturaların düzenlendiği tarihteki kurdan değil de, davacıya düzenlenen
proforma fatura tarihinde sabitlenen kurdan düzenlenmiş olmasının, yanların kur farklı
çalışmadıklarına işaret ettiği,
sayın mahkemenizce aksi kanaatte olunması halinde; yanların ticari defterlerine göre; davacı ticari defterlerinde davalıdan 47.578.951,02 TL alacaklı gözüktüğü (düzeltilmiş
hali), davalı ticari defterlerinde icra takip ve dava tarihinde davacıya 24.578.951,02 TL
borçlu, dava tarihinden sonra davacı borcuna işlenen 14.000.000,00 TL’den sonra inceleme
gününde davalının davacıya 10.578.951,02 TL borçlu gözüktüğü,
Yanlar arasında 37.000.000,00 TL ihtilaf olduğu, ihtilafın çözümünün tamamen
yanların sözleşmedeki edimlerini yerine getirip getirmediği, davalının davacıya teslim
edilmeyen ürünler nedeniyle zarara uğrayıp uğramadığı, davalı zarara uğradı ise bunu
davacıdan talep edip edemeyeceği hususlarının çözüme kavuşması ile mümkün olduğu, keza
davacı tarafından TL olan cari hesap alacağının tahsili için davalı aleyhine İFLAS yolu ile
icra takibi başlatıldığı, icra takibine yapılan itiraz neticesinde Bakırköy …. Asliye Ticaret
Mahkemesi … E. sayılı dosya ile itirazın kaldırılması ve iflas talepli dava ikame
edildiği, dava derdest olduğundan, davacının davalıdan ne miktarda alacaklı olduğunun henüz
kesinleşmemiş olduğu, söz konusu davada, davacı alacağını EURO olarak talep etmiş olsa idi,
işbu huzurdaki dava ile tekrar kur farklı alacağını talep edemeyeceği, ancak davacı Bakırköy
… Asliye Ticaret Mahkemesi .. E. sayılı dosyada alacağını TL olarak talep ettiğinden,
sayın mahkemenizce yanların kur farklı çalışıldığına kanaat edilmesi halinde, davacının işbu
davada kur farklı alacağını talep edebileceği, Sayın mahkemenizce davacının davalıdan 47.578.951,02 TL alacaklı olduğuna
kanaat edilmesi halinde, davacının davalıdan 9.547.475,62 TL kur farklı alacağı olduğunun
hesaplandığı, (Syf.30 detaylı hesaplama)
Sayın mahkemenizce davacının davalıdan 10.578.951,02 alacaklı olduğuna kanaat
edilmesi halinde, davacının davalıdan 5.874.974,08 TL kur farkı alacağının olduğunun
hesaplandığı, (Syf.30 detaylı hesaplama)
Gerek dava konusu kur farkının yanlış talep edilmesi, gerekse yanlar arasında
borç/alacak konusunda ihtilaf olması nedeniyle depo emrine esas hesabın sayın
mahkemenizce verilecek asıl alacak kararına göre yapılabileceği ”
sonuç ve kanaatine vardığını bildirmiştir.
İflas ödeme emrine itiraz üzerine itirazın kaldırılarak borçlunun iflâsına karar verilmesi talebi ile açılan davada taraflar arasındaki alacak ve talebini düzenleyen İİK.nun 179. maddesinde, bu istemin ilan edileceği hususuna değinilmemiş ise de, şirket borçlarının muvazaalı olarak aktifinden fazla olması sonucunu doğuracak kötüniyetli davranışların önüne geçmek ve alacaklılara anonim şirketin borca batıklığı iddiasının gerçek olmadığını kanıtlama olanağını vermek amacıyla iflâs talebinin İİK.nun 166. maddesinde öngörülen usulle ilan edilmesi ve yapılacak ilan üzerine, iflâs talebine itiraz edenler varsa bu itirazların değerlendirilip mahkemece iflâs koşullarının oluşup oluşmadığı re`sen araştırılarak varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekir” borç ilişkisi inceleme konusu yapılacağından diğer bir deyişle iflâsı gerektiren bir durumun mevcut olup olmadığı araştırılacağından, İİK.nun 158/1. maddesinde öngörüldüğü gibi, iflâs talebinin ilânı gerekmemektedir. Bu durumda, toplanan deliller ve alı nan bilirkişi raporu ile belirlenen davacı alacağı raporla itiraz kesin kaldırılıktan sonra ilanın yapılması şarttır.
Mahkememizce yapılan yargılama, iddia, savunma, sunulan ve toplanan deliller, alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde;
Dava, İİK’nın 156. madde hükümlerine dayalı alacaklının açtığı adi takipten doğan itirazın kaldırılması ve iflas iflas istemine ilişkindir.
Tüm iflâs yollarına uygulanan iflâs hukuku hükümleri, 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanununda (İİK) düzenlenmiştir. İflâs takipleri, münferit alacaklının değil, grup olarak tüm alacaklıların tatmini üzerinde yoğunlaşır. İflâs talebinde bulunmak isteyen bir alacaklı, yetkili icra dairesine başvurmalıdır (İİK m. 154). İcra dairesi aracılığıyla borçluya, yazılı bir iflâs ödeme emri gönderilir. Bu iflâs ödeme emri, borçlunun yedi gün içinde borcunu ödemediği ve ödeme emrine itiraz etmediği takdirde, alacaklının ticaret mahkemesine müracaatla borçlunun iflâsını talep edebileceği ihtarını içerir (İİK m. 155). Borçlunun yedi gün içinde itirazlarını ileri sürmesinin ardından, borçlu aleyhinde yapılan iflâs takibi kendiliğinden durur. İflâs ödeme emrine itiraz edilmesi üzerine alacaklı, iflâs ödeme emrinin borçluya tebliğinden ibaren bir yıl içinde, ticaret mahkemesinden borçlunun itirazının kaldırılmasını ve iflâsına karar verilmesini isteyebilir. Borçlu iflâs ödeme emrine süresinde itiraz etmişse takip durur ve alacaklı, ticaret mahkemesinde açacağı iflâs davasında, borçlunun itirazının kaldırılması ile iflâsına karar verilmesini ister. (İİK m. 156, 3).
Takipli iflâs yollarındaki iflâs davasında ise, borçlunun ödeme emrine itiraz etmiş olması hâlinde, mahkemenin alacağın esası hakkında vereceği hüküm maddî anlamda kesin hüküm (kaziye-i muhkeme) oluşturur. ( Kuru-İcra 3 s. 2677; Postacıoğlu, İlhan: Türk İflâs Hukukunda İflâs Davasının Hususiyetleri (İl. H. 1950/61, s. 981-986), s. 983.)
Ayrıca iflâs davasında inşaî tesir vardır. İflâs kararı ile iflâsın açılmasından sonra iflâs, davacı ve davalı arasında kalmaz; takip dışı 58 Örneğin İİK m. 177, 1/1-4’teki alacaklının talebiyle doğrudan doğruya iflâs hâllerinde.
Sonuç olarak, iflâs davasının teknik anlamda bir dava olmayıp esasen iflâs davası, iflâs takibini yürütmeye yarayan ve takibin, giderilmesi (bir imkândan ziyade) zorunlu olan bir kesitidir. (Postacıoğlu-İflâs s. 21, 27.)
Nitekim İsviçre Para Borcu için Takip ve İflâs Hakkında Federal Kanununda (Schuldbetreibungs-und Konkursrecht, SchKG) dava yerine “alacaklının iflâs talebi”nden söz edilmektedir (SchKG a. 190). İflâs davası, iflâs takibi içinde beliren bir taleptir; ancak görülme şekliyle davaya çok benzemektedir. Mücerret bir iddia dahi iflâsın istenmesi için yeterli olmakta; gerekli koşulların mevcudiyetini mahkeme araştırmaktadır. Alacaklının talebi ile doğrudan doğruya iflâsta, gerçek anlamda davaya yaklaşılmaktadır. Mahkemenin yapacağı yoğun incelemede alacaklının, hem alacağının hem de dayandığı doğrudan iflâs sebebinin (İİK m. 177) mevcudiyetini ispatlaması gerekir.(Berkin s. 49; Kırtıloğlu s. 168; Kuru-İcra 3 s. 2788; Kuru/Arslan/Yılmaz-İcra s. 494; Pekcanıtez/Atalay/Sungurtekin-Özkan/Özekes s. 510; Üstündağ-İflâs s. 55.) Oysa takipli iflâsta, mahkeme önüne takibin bir aşamasıyla gelinmektedir. (İFLÂS DAVASININ HUKUKÎ MAHİYETİ Mustafa S. ÖZBEK,AUHFD, 61 (1) 2012:207-274)
İş bu daya konu takibin dayanağı davanın konusu olan icra takibinde de alacağını tarihli sözleşmeye dayandırmış ve davacının aynı sözleşme bakımından açmış olduğu başka bir mahkemede dava dosyası açıldığı görülmüştür.
Uyuşmazlığın ve alacak iddiasının temeli 05.07.2018 tarihli sözleşme kapsamında davacıya gönderilmediği iddia edilen mallara karşı bu mal alışverişi hiç olmasaydı davacının elinde bulunan dövizi bozdurması sebebiyle uğramış olduğu zarar kalemidir. Başka bir deyişle “bu gönderilmeyen mallara ilişkin, alışveriş hiç olmasaydı kasasında bulunması gereken para”dan eksilen kısmının zarar talebidir.
Davacı … Proje tarafından, 05.08.2020 tarihinde İstanbul .. İcra Müd.’nün
… E. Sayılı dosyası ile davalı … Petrol’e İFLAS YOLU ile ödeme emri
gönderilmiş, 05.07.2018 tarihli satış sözleşmesinden kaynaklı kur farkı alacağı olarak
2.788.974,00 EURO asıl alacak + 3.079,33 EURO işlemiş faiz olmak üzere toplam
2.792.053,33 EURO’nun yıllık %0,65 faizi ile tahsili, TBK 100 mad. gereği kısmi
ödemelerin öncelikle faiz ve ferilerine mahsubu talep edilmiştir.
İş bu davaya dayanak icra takibinde davacı taraf 05.09.2020 tarihli Sözleşme uyarınca kur zararı sebebiyle iflas talebinde bulunmuştur. Ancak bununla birlikte yine davacı taraf, Bakırköy …Asliye Ticaret Mahkemesinin …Esas sayılı dosyası ile taraflar arasındaki 05.09.2020 tarihli Sözleşmede edimin yerine getirilememi nedeniyle ödenen bedelin iadesinde kaynaklı adi takipte iflas yoluyla itirazın kaldırılması suretiyle davalının iflasını talep etmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmenin geçerliliği, tarafların sözleşmeye uygun davranıp davranmadığı ve sözleşmenin akıbeti söz konusu ilk açılan dava dosyası kapsamında yapılacak olan yargılama neticesinde ortaya çıkacaktır. Davacı taraf her ne kadar birleştirme talep etmiş ise de iflasın tekliği ilkesi gereğince iflas davalarının birleştirilmesinin olanağının olmaması bir şirket hakkında sadece bir iflas kararı verilebileceği dikkate alınarak birleştirme talebi yerinde görülmemiştir.
Kural olarak alacağın varlığını, muaccel olduğunu ve ifa edilmediğini öne süren alacaklı, iflâs davasında ispat yükü altındadır (TMK m. 6; HMK m. 190). İddialarını ispatlayan alacaklıya karşı borçlu da, ödeme emrindeki itirazlarıyla bağlı olmadan, kendi iddialarını ispatlamalıdır. Herhangi bir alacak davasından farkı olmayan bu aşamadan sonra mahkeme, alacağın varlığına kanaat getirirse, borçlunun itirazı kaldırılır ve depo kararı verilmesi aşamasına gelinir (İİK m. 158, 2).
Yine davalı bakımından ödenen bedelin muaccel hale gelmesini sağlayacak koşulun gerçekleşip gerçekleşmediği davacının alacağına dayanak gösterdiği sözleşmede üstlendiği edimleri ifa edip etmediği sözleşmenin şekil şartına aykırılığı vs gibi iddialar ve sözleşmenin akıbetinin yapılan yargılama neticesinde ortaya çıkacak olması durumları bir arada değerlendirildiğinde davacının müvekkilden herhangi bir alacak talebinde bulunup bulunamayacağı husunun daha önce açılan davlarda sağlıklı şekilde yargıla birliğine zarar vermeyecek ve çelişkili karar olmayacak şekilde net olarak tespiti gerektiğinden iş bu davadaki alacak iddiası da ilk davaya bağlı olduğu gibi iki kez iflas talep aynı sözleşmeye dayalı zarardan kaynaklı alacak kalemleri iddiasına dayalı olarak iflas talebinde bulunması hakkın kötüye kullanımı niteliğindedir.
Kaldı ki bilirkişi raporunda da tespit ediliği gibi davacının talebi her ne kadar TL olarak gönderdiği ödemelerin tamamının ödeme
tarihlerindeki EURO karşılığı ile talep tarihindeki kurdan EURO’ya çevrilmesi ile
aradaki aleyhteki EURO fark ise de (bu fark kur farkı değildir), davacı davalıya
83.682.112,14 TL ödeme yapmış, ancak davalı da bu ödemeler karşılığında davacıya
36.103.161,12 TL’lik kısmi olarak mal teslim etmiştir. Bu nedenle davacının TL
olarak gönderdiği ödemelerin tamamının EURO karşılığını hesaplayarak,
sonrasında ise talep tarihindeki kurdan yine gönderdiği bedelin tamamının EURO
karşılığını hesaplayıp aradaki fark kadar kur farkı zararı olduğunu iddia ederek
EURO üzerinden alacak talep etmesi mümkün değildir. Çünkü dalgalı döviz kurunun olduğu bir ekonomik yapıda dövizin sabit olacağı inancı tacirin basiretli davranma yükümlülüğüne aykırılık teşkil eder.
Yine sözleşmenin 7.maddesine göre Satıcının Temerrüdü başlıklı maddeye göre ,
Satıcının ifada temerrüde düşmesi halinde, alıcı önceden bildirimde bulunmaksızın
sözleşmeden dönebilir veya alıcı devir siteminden vazgeçerek devredilmeme nedeniyle
tazminat isteyebilir. Bu halde satıcı kendisine ödenen satım bedelini faizi ile geri vermek
zorundadır.
şeklinde temmerüd sonrasında zararın faiz olarak kararlaştırıldığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasında akdedilen sözleşmede ödeme başlıklı bölümde, “Ödeme
proforma faturanın alıcı tarafından kabulü tarihindeki TCMB döviz satış kurundan
hesaplanan Türk Lirası üzerinden yapılacaktır…” hükmü ile taraflar proforma fatura
tarihindeki kurdan mal bedelinin hesaplanacağı ve ödemenin TL olarak yapılacağını
kabul etmişlerdir.
Yine, davacı tarafından davalıya ödemelerin tamamı TL olarak yapılmıştır, davalının da
davacıya (yurtdışı firmaya) düzenlediği ihracat faturaları proforma faturada belirlenen
TL fiyatlar üzerinden kesilmiştir, hatta Gümrük Beyannameleri dahi TL üzerinden
açılmıştır. Bu hususta herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır. Yine yapılan incelemelere göre de proforma fatura tarihinde kuru sabitlediklerini göstermektedir. Yani mal bedelini ve
karşılığında yapılacak ödemeleri proforma fatura tarihindeki kurdan TL’ye çevirerek
sabitledikleri anlaşılmıştır.
İş bu dava itirazın kaldırılması ve iflas davası olduğundan derdestlik söz konusu olmasa da sözleşmenin akibeti davalının savunmalarında, davacının edimlerini süresinde yerine getirmediği, davacının
OFAC kapsamında ambargoya alınan şirketler arasında olduğu, bu nedenle davacıya özel
üretilen malların teslim edilemediği, teslim edilmeyen mallar nedeniyle zararı olduğu, davacı
ile Türk Lirası üzerinden anlaşma yapıldığı, bu nedenle davacının kur farkı alacağı olmadığı
iddialarında bulunduğu, yaptırım listesine girmesi nedeniyle mücbir sebepten yararlanıp yaralamayacağı hususları kesinleşemden ve oluşan bu zarar iddiası ilk dava ile aynı olup davacı henüz muaccel olmamış ve fesih edilmemiş bir sözleşmeden kaynaklı alacağını erken bir şekilde vaktinde önce iflas davasına konu etmesi mümkün değildir. Sonuç olarak taraflar arasında ödenen bakiye bedel yönünden ihtilaf olduğu, ihtilafın çözümünün tamamen
yanların sözleşmedeki edimlerini yerine getirip getirmediği, davalının davacıya teslim
edilmeyen ürünler nedeniyle zarara uğrayıp uğramadığı, davalı zarara uğradı ise bunu
davacıdan talep edip edemeyeceği hususlarının çözüme kavuşması ile mümkün olduğu, keza
davacı tarafından TL olan cari hesap alacağının tahsili için davalı aleyhine İFLAS yolu ile
icra takibi başlatıldığı, icra takibine yapılan itiraz neticesinde Bakırköy …. Asliye Ticaret
Mahkemesi … E. sayılı dosya ile itirazın kaldırılması ve iflas talepli dava ikame
edildiği, dava derdest olduğundan, davacının davalıdan ne miktarda alacaklı olduğunun henüz
kesinleşmemiş olduğu, söz konusu davada, davacı alacağını EURO olarak talep etmiş olsa idi,
işbu huzurdaki dava ile tekrar kur farklı alacağını talep edemeyeceği, ancak davacı Bakırköy
… Asliye Ticaret Mahkemesi …. E. sayılı dosyada alacağını TL olarak talep ettiğinden,
davacının bu takibin dayanağı olan sözleşme bakımından yapılacak yargılama sonunda sözleşmenin kim tarafından haklı fesih edilip edilmediği hususu sonunda varsa oluşacak ilamdan sonra gerekirse İİK’nun 177/4.maddesi uyarınca doğrudan iflas davası açma imkanı varken bu şekilde henüz muaccel olmayıp netleşmemiş bir alacaktan dolayı bu şekilde itirazın kaldırılması yoluyla iflas talebinde bulunması çelişkili karar oluşumu bakımından yerinde görülememiştir. Zira davacı daha önce iflas davası açarak haklarını zaten kullandığı dikkate alındığında yukarıda izah edildiği üzere iflas davasının dava niteliği ve sonuçları dikkate alındığında davacı henüz fesih edilmemiş kaynaklanan aynı içerikli iş bu itirazın kaldırılması ve iflas talebine konu alacaklar ve bu davadan daha önce açtığı davla sonuçlandırmadan iş bu davayı açtığı alacağın varlığının henüz ispat aşamasında olduğu ve muaccel olmadığı ve bir anlamda aynı alacağın aynı anda iki farklı mahkemede tartışılmasının mümkün olmadığı dikkate alınarak maddi anlamda kesin hüküm oluşturmaması bakımından davanın usulden reddi gerekmiştir. Nitekim Yargıtay İBK’nun 18.02.2022 tarih 2019/5 esas sayılı içtihadında da belirttiği gibi “İfa zamanı gelmemiş (vadesi gelmemiş, muaccel olmayan, müeccel) bir alacak için açılmış davada, mahkemece ifa zamanının henüz gelmediği gerekçesiyle usulden mi yoksa esastan mı red kararı verilmesi gerektiği” konusunda, ”usulden red kararı verilmesi gerektiği yönünde karar vermiştir.
Hüküm :Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davanın USULDEN REDDİNE,
2-Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 80,70-TL maktu karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.uyarınca davalı yararına tayin ve takdir olunan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
6-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine,
Dair; 6100 sayılı HMK.’nun 341. ve devamı maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 21/04/2022

Başkan … Üye … Üye … Katip ….
¸ ¸ ¸ ¸