Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/736 E. 2021/831 K. 17.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/736 Esas
KARAR NO : 2021/831

DAVA : Tazminat (Cezai Şart)
DAVA TARİHİ : 25/10/2017
KARAR TARİHİ : 17/09/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 30/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Cezai Şart) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkememizin … E. Sayılı dosyasındaki dava dilekçesinde özetle; Davalılardan …, Rekabet Etmeme ve Gizlilik Sözleşmesine aykırı hareket ettiğini, ayrıca ihbar süresine de uymadan müvekkili şirket ile olan iş sözleşmelerini feshettiğinden, 36.089,76-TL tutarındaki ceza koşulunun, dava tarihinden itibaren, avans faizi oranında faizi ile birlikte, davalının bu davranışına yeni işe girdiği diğer davalı … olduğunu, müvekkili şirkete karşı İş Kanunu madde 23 gereğince, müştereken ve müteselsilen sorumlu olan davalılar, … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkil şirkete ödenmesini, davalılardan …, Rekabet Etmeme ve Gizlilik Sözleşmesine aykırı hareket ettiğini, ayrıca ihbar süresine de uymadan müvekkili şirket ile olan iş sözleşmelerini feshettiğinden, 54.551,52-TL tutarındaki ceza koşulunun, dava tarihinden itibaren, avans faizi oranında faizi ile birlikte, davalının bu davranışına yeni işe girdiği diğer davalı … sebep olduğundan, müvekkili şirkete karşı İş Kanunu madde 23 gereğince, müştereken ve müteselsilen sorumlu olan davalılar, … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkili şirkete ödenmesini, davamızın ikame edilen tarih itibariyle talep ettikleri alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirlenemeyeceği mümkün olmadığından, HMK. madde 107 gereğince, tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda, talep miktarını arttırma hakkları ile fazlaya ilişkin tüm talep ve dava hakkımız saklı kalmak kaydıyla, davalıların haksız rekabet teşkil eden eylemleri nedeniyle müvekkili şirketin müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gördüğünden; davalıların fiillerinin haksız olduğunun ve haksız rekabet niteliğinde olduğunun tespitine, davalıların haksız rekabet teşkil eden eylemlerde bulunmalarının men’ine, müvekkili şirketin uğradığı zarar ve zıyanın tazminini için, HMK. madde 107 gereğince taleplerini arttırma ve fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 100.000 TL maddi tazminatın, haksız fiil tarihinden itibaren, T.C. Merkez Bankasının kısa vadeli krediler için uyguladığı avans faizi oranında faizi ile birlikte, müvekkili şirkete karşı müştereken ve müteselsilen sorumlu olan davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkil şirkete ödenmesine, davalıların haksız eylemleri nedeniyle müvekkili şirketin, kişilik hakları zedelendiğinden TBK. madde 58 gereğince 50.000 TL manevi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren, avans faizi oranında faizi ile birlikte, müvekkili şirkete karşı müştereken ve müteselsilen sorumlu olan davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkil şirkete ödenmesini, TTK. madde 59 gereğince, mahkemenizin vereceği hükmün, tüm giderleri davalılar üzerinden bırakılarak, Türkiye çapında tirajı en yüksek olan ilk üç gazeteden birinde ilanına, tüm yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini saygı ile arz ve talep etmiştir.
Mahkememizin … E. Sayılı dosyasının 14.09.2021 tarihli duruşmasındaki ara kararı ile davacı tarafın davalıların her üçü yönünden dava dilekçesinin 1 ve 2 no.lu taleplerine yönelik davasının tefrikine karar verilmiş ve mahkememizin bu esası üzerinden yargılamaya devam edilmiştir.
İş bu yargılama dosyasında, davacının davalılara karşı açmış olduğu,
– ” 1) Davalılardan …, Rekabet Etmeme ve Gizlilik Sözleşmesine aykırı hareket ettiğini, ayrıca ihbar süresine de uymadan müvekkili şirket ile olan iş sözleşmelerini feshettiğinden, 36.089,76-TL tutarındaki ceza koşulunun, dava tarihinden itibaren, avans faizi oranında faizi ile birlikte, davalının bu davranışına yeni işe girdiği diğer davalı … olduğunu, müvekkili şirkete karşı İş Kanunu madde 23 gereğince, müştereken ve müteselsilen sorumlu olan davalılar, … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkil şirkete ödenmesine”,
– ” 2) Davalılardan …, Rekabet Etmeme ve Gizlilik Sözleşmesine aykırı hareket ettiğini, ayrıca ihbar süresine de uymadan müvekkili şirket ile olan iş sözleşmelerini feshettiğinden, 54.551,52-TL tutarındaki ceza koşulunun, dava tarihinden itibaren, avans faizi oranında faizi ile birlikte, davalının bu davranışına yeni işe girdiği diğer davalı … sebep olduğundan, müvekkili şirkete karşı İş Kanunu madde 23 gereğince, müştereken ve müteselsilen sorumlu olan davalılar, … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkili şirkete ödenmesine ” talepli davası yönünden yargılama yürütülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; Dava, rekabet yasağının ihlalinden doğduğu ileri sürülen cezai şart alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
Gerek mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, gerekse 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin hükümlerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu belirtilmiş ise de, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan: “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü, bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir.
İşçinin haklarını adalet mercilerinde çabuk, kolay ve ucuz bir surette almasını temin etmek amacıyla özel İş Mahkemeleri Kanunu çıkarılmıştır. Ayrı bir iş yargılaması ve bu yargılamayı uygulayan özel mahkemelerin kuruluşu, esasen iş hukukunun işçiyi koruma hukuki niteliğinden kaynaklanmaktadır.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, “a)5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,c)Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” şeklinde düzenlenmiştir.
Şu halde, İş Mahkemeleri Kanunu ile işçi ve işveren arasında iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan uyuşmazlıkları çözme görevinin iş mahkemesine verilmiş olması, Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde yer alan “aksine hüküm bulunmadıkça” ibaresinin karşılığıdır. Başka bir anlatımla, İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, Türk Ticaret Kanununun 4.maddesinde belirtilen ticari davalara bakma görevinin ticaret mahkemelerine ait olduğunu belirten 5.maddedeki ‘aksine hükmü’ öngören bir düzenlemedir.
Benzer bir durum, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 76. maddesinde 03.03.2001 tarih ve 4630 sayılı Kanunun 30. maddesi ile yapılan değişikliğin sonucu olarak kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemeleri için söz konusudur. Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde fikri mülkiyet hukukuna dair mevzuatta öngörülen hususlardan doğan davalar da ticari dava sayılmasına rağmen 5846 sayılı Kanun uyarınca kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemelerinin kuruluşuna ilişkin düzenlemenin Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde belirtilen aksine hükmü karşıladığı kabul edilmektedir. Aksi halde tüm fikri haklara ilişkin uyuşmazlıklarda ticaret mahkemelerinin görevli olması gibi bir durum ortaya çıkmaktadır.
Rekabet yasağına ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444–447.maddeleri hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler içinde düzenlenmiştir. Her iki kanunda da rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulması ve sınırları özellikle işçinin korunması ilkesi dikkate alınarak düzenlenmiştir. Gerçekten, işçinin çalışma hakkı, rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin yer, süre ve konu itibariyle sınırlandırılmasını gerektirmektedir.
İşçi ile işveren arasında sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağına ilişkin bir anlaşma olmadıkça, Borçlar Kanunu’ndaki hükümler tek başına işverene talep hakkı vermez. Başka bir anlatımla, taraflarca rekabet yasağı konusunda anlaşma yapılmışsa işveren, sözleşmeye aykırı davranıldığını ileri sürerek cezai şart ya da tazminat talebinde bulunabilecektir. Bu nedenle, burada borcun kaynağı kanun değil, iş sözleşmesidir.
İş sözleşmesi devam ederken işçinin sadakat borcu gereği zaten rekabet yasağı bulunduğundan bu konuda ayrı bir anlaşmanın varlığına gerek yoktur. Rekabet yasağının ihlali halinde işveren, iş sözleşmesine aykırı davranıştan ötürü sözleşmeyi haklı nedenle feshedebileceği gibi, varsa zararının tazminini de isteyebilecektir.
Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağının sona ermesini düzenleyen 447.maddesinde iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak ya da işçi tarafından haklı nedenle feshedilmiş olması halinde rekabet yasağının sona ereceği düzenlenmiş olup, haklı fesih müessesesinin iş hukuku ilkeleri çerçevesinde ticaret mahkemesince değerlendirilmesinin güçlüğü ortadadır.
Uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemeleri görevlidir. (Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin, 01.06.2021 Tarih ve 2021/3076 E. – 2021/9789 K. Sayılı ilamı).
Yukarıda açıklanan nedenlerle taraflar arasındaki ilişkinin İş Kanunu kapsamındaki iş sözleşmesinden kaynaklı cezai şart istemine ilişkin dava olduğu değerlendirilerek, davanın İş Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
Bu sebeplerlerle aşağıdaki şekilde görevsizlik kararı verilmiş ve hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davanı, dava şartı olan 6100 Sayılı HMK’nın 114/1-c maddesinde düzenlenen görev yönünden reddi ile MAHKEMEMİZİN GÖREVSİZLİĞİNE,
2- 6100 Sayılı HMK nın 20/1. maddesi 1. cümlesi uyarınca, kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde, dosyanın ve eklerinin yetkili ve görevli mahkeme olan BAKIRKÖY NÖBETÇİ İŞ MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3- 6100 Sayılı HMK nın 20/1. maddesi 1. cümlesi uyarınca, taraflardan herhangi birinin kararın kesinleşmesinden itibaren iki (2) haftalık yasal süre içerisinde Mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi halinde, dosyanın görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine,
4- 6100 Sayılı HMK nın 20/1. maddesi 2. cümlesi uyarınca, taraflardan herhangi birinin kararın kesinleşmesinden itibaren iki (2) haftalık yasal süre içerisinde Mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmemesi halinde, dava dosyasının re’sen ele alınarak, açılmamış sayılmasına karar verilmesine, bu hususun taraflara ihtaratına, (Gerekçeli hükmün tebliği ile ihtaratına)
5- 6100 Sayılı HMK nın 331/2.nci maddesi 1. cümlesi uyarınca, bu dava dosyasına ilişkin harç ve yargılama giderlerinin görevli ve yetkili mahkemede değerlendirilmesine,
6- Dava dosyasının kesinleşmesi üzerine, iki (2) haftalık yasal süre içerisinde, taraflardan herhangi birinin, ilgili mahkemeye dava dosyasının gönderilmesini talep etmemesi halinde, ilgili dava dosyasının mahkeme Yazı İşleri Müdürü tarafından mahkeme hakiminin önüne getirilmesine,
Dair; 6100 sayılı HMK.’nun 341. ve devamı maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda karar verildi. 17/09/2021

Katip …
¸e-imza

Hakim …
¸e-imza