Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/714 E. 2021/1164 K. 30.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/714 Esas
KARAR NO : 2021/1164

DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/09/2021
KARAR TARİHİ : 30/11/2021
GER. KARAR TARİH : 02/12/2021
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; Davalı …’nin özel güvenlik hizmet alım işi davalı idare ile müvekkili şirket arasında akdedilen sözleşme kapsamında 01/07/2010-30/06/2011 tarihleri arasında müvekkili şirket tarafından yapıldığını, hizmet sözleşmesi kapsamında müvekkili şirket tarafından 12 personel istihdam edildiğini, bu sayı ihale dönemi içerisinde davalı idarenin isteğine göre zaman zaman değişiklik göstermiş olsa da her aya göre çalıştırılan personel sayısı davalı idareden istenilecek idarî işlem ve ihale dosyası, aylık hakediş dosyalarından tespit edilebileceğini, davalı idare tarafından düzenlenen teknik ve idarî şartnameler uyarınca;4 uzman personel için asgarî ücretin % 300 fazlasının ödeneceğini, vardiya amiri personeli için asgarî ücretin % 250 fazlasının ödeneceğini, yardımcı personel için asgarî ücretin % 125 fazlasının ödeneceğinin hükme bağlandığını, Müvekkil şirket, teklif fiyatını oluştururken ihaleye girdiği tarihte geçerli olan asgarî ücret üzerinden hesaplama yaparak teklif fiyatı oluşturduğunu, bununla birlikte akdedilen hizmet sözleşmesi uyarınca asgarî ücrette meydana artıştan kaynaklı olarak fiyat farkı ödeneceği de hükme bağlandığını, Fiyat farkı ödeneceğine ilişkin yapılan tek düzenleme de bu olmayıp başta 5510 Sayılı Kanun, 01/01/2003 tarihinde yürürlüğe giren Hizmet Alımı Fiyat Farkına İlişkin Bakanlar Kurulu Kararı’nın “Asgari Ücret ve Diğer İşçilik Maliyetlerindeki Değişiklikten Kaynaklanan Fark (Değişik: 07.05.2004-25455/3 md)” başlıklı 8. Maddesi ve diğer alt düzenlemeler de asgarî ücrette meydana gelecek farkın ödenmesi yönünde düzenlemeler içerdiğini, Olayı miktarlar üzerinden bir örnek ile somutlaştırmak gerekirse, Örneğin, ihalenin düzenlendiği tarihte asgarî ücretin 100,- TL olduğunu kabul edersek ve idarece belirlendiği şekilde çalışan işçiye asgarî ücretin % 50 fazlası ücret verileceği bir durumda ihaleyi alan şirket, ihale tarihinde hizmet işi için personel başı 150,- TL fiyat teklif etmekte olduğunu, sonrasında asgarî ücrete 10 lira zam geldiği ve asgarî ücretin 110,- TL olduğu durumda ise hizmet alan idarece asgarî ücrete gelen 10,- TL’lik zammın % 50 zamlı ödenen 150,- TL üzerine eklenerek 150 + 10 TL = 160 TL talep edilmesi ve işçilere de bu şekilde ödeme yapılmasının istendiğini, aynı konuya ilişkin evvelce başka yüklenici şirketler tarafından, “Hakedişlerin hatalı hesaplama sonucu eksik ödendiğinden” bahisle açılan davalarda bilirkişiler tarafından yukarıda yaptılan örnekleme doğrultusunda hesaplama yapılarak eksik ödenen tutarlar tespit edilmiş, bilirkişi raporları doğrultusunda ANKARA …SULH HUKUK MAHKEMESİ’NİN …. E. SAYILI DOSYASI İLE ANKARA ….. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NİN …. E. SAYILI DOSYASINDA davaların kabulüne karar verilmiş ve DAVANIN KABULÜ yönünde verilen kararlar da Yargıtay …. Hukuk Dairesi’nce ONANARAK kesinleştiğini, yine başka bir müvekkili şirket adına idareye karşı açtılan davada, Yargıtay …. Hukuk Dairesi 29/09/2020 tarih ve …. E. … K. sayılı ilamı ile davanın reddine dair Ankara …. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … E. … K. sayılı kararının bozulmasına karar verildiğini,
davalı idarenin hatalı hesaplaması neticesinde müvekkili şirkete asgarî ücret farkının ödenmesinden kaynaklı eksik ödediği tutarlar karşısında; Hizmet işinde farklı pozisyonlarda çalıştırılan personel sayısı ile her bir pozisyon için belirlenen asgarî ücretin % fazlası, Hizmet işinin başladığı ve bittiği tarih, İhaleye girilen tarih ile hizmet işinin devam ettiği süreler içerisinde asgarî ücrette meydana gelen artışlar gözetilerek, bilirkişi hesaplaması yaptırılmasına ve davalı idarece müvekkili şirkete eksik ödenen tutarların tespit edilmesi gerektiğini, bu kapsamda, muhakeme neticesinde tespit edilecek miktara göre fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla kısmi dava olarak şimdilik 6.697,69-TL’nin dava tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalı idareden alınarak müvekkili şirkete verilmesine karar verilmesini talep etme zarureti hâsıl olduğunu, davalı tarafından yapılan eksik ve hatalı ödemelerin tespiti açısından idarî işlem ve ihale dosyası, teknik-idarî şartname, hizmet alım sözleşmesi, maaş bordroları, faturalar, hakediş belgeleri ve ödeme belgelerinin davalı idareden celbi gerektiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla eksik ödenen 6.697,69-TL’nin, arabuluculuk başvuru tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte müvekkili şirkete ödenmesine karar verilmesini, yargılama harç ve giderleri ile ücreti vekaletin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; Müvekkil Şirketin, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun 26. Maddesinin “Büyükşehir Belediyesi kendisine verilen görev ve hizmet alanlarında, ilgili mevzuatta belirtilen usullere göre sermeye şirketleri kurabilir.” Hükmü gereğince kurulan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bir iştiraki olduğunu, anılan madde gereğince kurulan iştirak şirketleri, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) yetkili organları tarafından kurulan, ayrı bir tüzel kişiliğe ve bütçeye sahip olmakla birlikte yarı ticari nitelikte, yerel yönetime bağlı ve yerel yönetimin genel denetimi altında çalışan, sermayesinin tamamının doğrudan veya dolaylı olarak İBB’ye ait olduğu Kamu İhale Kurumu ve Sayıştay Kanunu’na tabi olan şirketlerden olduğunu, Müvekkili Şirketin, öncelikle İstanbul’da yaşayan vatandaşlar ve daha sonra tüm Türkiye’nin enerji ihtiyacını, aydınlatma geri kazanım ve yakıt yönetimi alanlarında mal ve hizmet temini sağladığını, davacı eldeki davayı tamamen kötü niyetli olarak ve haksız kazanç elde etme saikiyle açtğını, hal böyle iken, kötü niyetli ve mesnetsiz iddialar ile ve yalnızca haksız kazanç elde etmek amacıyla açılan işbu davanın reddi gerektiğini, dava yetkisiz mahkemede açıldığını, Marpol 73/78 Ek-1 Kapsamındaki Atık Yağların Satışı Sözleşmesi Kapsamında Susuzlaştırma İşlemi Takibi İçin Kontrol Ekibi Kiralama İşine Ait Sözleşme’nin 35. Maddesinin 2. Fıkrasına göre;”Bu sözleşme ve eklerinin uygulamasından doğabilecek her türlü anlaşmazlığın çözümünde İSTANBUL mahkemeleri ve icra daireleri yetkili olduğunu, taraflar tacir olup, yetkili mahkeme ve icra dairelerini serbestçe kararlaştırdığını, dolayısıyla Bakırköy Mahkemeleri yetkisiz olup, yetkili mahkemeler ve icra müdürlükleri İstanbul Mahkemeleri olduğunu, zamanaşımı itirazlarının Türk Borçlar Kanunu’nun 146. Maddesine göre kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, davacı tarafın da dava dilekçesinde belirttiği üzere söz konusu sözleşme 01/07/2010-30/06/2011 tarihleri arasındaki iş için imzalanmış olup hak edişler de davacı şirkete aylık olarak ödendiğini, davacı tarafın talepleri zamanaşımına uğradığı sabit olup işbu davanın reddi gerektiğini, Sonuç olarak; başkaca bir inceleme ve araştırmaya gerek olmaksızın, hak düşürücü sürede açılmayan işbu davanın usulden reddi gerektiğini, dava dilekçesinde; birtakım yerel mahkeme ve Yargıtay kararlarından bahsedilmekte olup; alıntılanan kısımlarından ilgili kararların somut olaya benzer olup olmadığı dahi anlaşılmadığını, hukuki güvenilirlik ilkesi uyarınca dava dilekçesinde atıf yapılan kararların somut olaya uygun olmadığı kanaatinde olduğu celp edilecek yahut davacı tarafça ‘tüm karar içeriği’ dosyaya sunulacak kararlara ilişkin beyan ve itiraz haklarımız saklı tuttuğumuzu ayrıca belirtmek istediğini, hukuka aykırı, haksız ve mesnetsiz davanın reddine, yargılama giderleri ile vekâlet ücreti giderlerinin karşı taraf üzerine bırakılmasına, karar verilmesini vekâleten talep etmiştir.
Mahkememizce öncelikle davalı yanın yetki ilk itirazının incelenmesi gerekmiştir.
Davalının süresinde mahkememiz yetkisine itirazda bulunduğu görülmüştür.
6100 sayılı HMK’nun yetki sözleşmesinin düzenlendiği 17’nci maddesinde; “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” denilmektedir. Bu maddeyle münhasır yetki sözleşmesi yapabilme imkânı getirilmiştir. Münhasır yetki sözleşmesinden; tarafların yetki sözleşmesi ile belirlenen mahkemenin dışında başka bir mahkemede dava açmama konusunda anlaşmış olmaları hâli anlaşılmalıdır. Başka bir deyişle, yetki sözleşmesinde taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça sözleşme ile belirlenen mahkeme veya mahkemelerin münhasır yetkili olduğu kabul edilmiştir. Taraflar şayet kanunla yetkili kılınan genel ve özel mahkemelerin yetkisinin de devam etmesini istiyorlarsa bu hususu ayrıca sözleşmede kararlaştırmaları gerekir. Burada vurgulanması gereken önemli hususlardan biri de HMK.nun 17. maddesinde öngörülen yetki sözleşmesinde belirlenen mahkeme ya da mahkemelerin münhasır hâle gelmesi kuralı ile kesin yetki kuralının birbirine karıştırılmaması gereğidir. Zira, yetkinin kesin olduğu hallerde yetki sözleşmesi yapılamaz.
Somut olayda, davacı ile davalı arasında 17.06.2010 tarihli sözleşmenin imzalandığını, işbu sözleşmenin 35 maddesine göre taraflar arasındaki ihtilaflarda İstanbul Mahkemelerinin yetkili olacağının kararlaştırıldığı, tarafların tacir olduğu, davanın tarafların serbestçe tasarruf edebileceği dava türlerinden olması karşısında yetki şartının geçerli olduğu, davalının yetki ilk itirazının süresinde yapıldığı da gözetilerek, HMK.’nun 17.maddesi uyarınca mahkememizin yetkisizliği karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın usulden reddi ile, mahkememizin YETKİSİZLİĞİNE,
2-Yetkisizlik nedeni ile dava dilekçesinin REDDİNE,
3-6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin yetkisizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğinin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARATINA,
4-HMK’nun 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın yetkili ve görevli İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere İstanbul Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne GÖNDERİLMESİNE,
5-Mahkememizce verilen yetkisizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’ nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARATINA,
5-Harç ve masrafların görevli mahkemede nazara ALINMASINA,
6-Davacının ödeme yasağı kararı verilmesi talebinin yetkili mahkeme tarafından DEĞERLENDİRİLMESİNE,
Dair; 6100 sayılı HMK.’nun 341. ve devamı maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzüne karşı karar verildi.30/11/2021

Katip …

Hakim …