Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/599 E. 2021/1214 K. 15.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/599 Esas
KARAR NO : 2021/1214

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 14/07/2021
KARAR TARİHİ : 15/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 14/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalılar …, … ve …’nun ortağı, yetkilisi ve tasfiye memuru oldukları … Rehabilitasyon Merkezi Kreş Huzur ve Dinlenme Evleri Ltd. Şti. şirketinin zarar ettiğinden bahisle işyeri çalışanlarının hizmet sözleşmelerinin, doğmuş olan yasal işçilik alacakları ve son 2.5 aylık ücretleri ödenmeden 16/04/2018 tarihi itibariyle sonlandırıldığını, hizmet sözleşmeleri yasal işçilik hakları ödenmeden sonlandırılan müvekkilleri adına doğmuş işçilik alacaklarının tahsili için iş mahkemesinde dava açıldığını, açılan bu davaların yargılama sürecinde söz konusu … Rehabilitasyon Merkezi Kreş Huzur ve Dinlenme Evleri Ltd.Şti.’nin 21/06/2018 tarihinde tasfiyesine karar verildiği, 03/07/2018 tarihinde de tescilinin yapıldığı ve davalı … nun da şirkete tasfiye memuru olarak atandığının öğrenildiğini, bunun üzerine 27/09/2018 tarihinde İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne; açtıkları davaların derdest olduğu, davalar sonucu verilecek olan kararlara istinaden müvekkillerinin hak edebileceği tazminatların tahsil imkansızlığının önlenmesi amacıyla TTK’nun “…..” başlığı altında düzenlenen hükümler gereği işlem yapılması amacı ile başvurduklarını ve İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından tasfiye işlemlerinin durdurulduğunu, ancak bu sefer de şirkete tasfiye memuru olarak atanan …’nun dava dosyalarına sunmuş olduğu ”artık şirketin tasfiye memurunun kendisi olmadığı, tüm hisselerin ….’ye devredildiği, şirketin yeni yetkilisinin, hissedarlarının ve tasfiye memurunun …olduğu” şeklindeki beyan dilekçesi üzerine İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından yeni tasfiye memurunun isim ve adresinin istenildiğini, Ticaret Sicil Müdürlüğünce verilen bilgi çerçevesinde dava dosyalarından yeni tasfiye memuru ….’ye tebligat gönderildiğini, yeni tasfiye memuru …’nin beyanlarından kendisinin aldatılarak hisselerin tarafına devredildiğini ve tasfiye memuru olarak atandığını öğrenmelerinin yanı sıra müvekkil … adına açtıkları Bakırköy … İş Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasına Silivri Açık Ceza İnfaz Kurumu tarafından gönderilen müzekkere ile yeni tasfiye memuru ….’nin hükümlü olduğunun bildirilmesiyle davalıların şirket ortağı, yetkilisi ve tasfiye memuru olmalarından doğan sorumluluklarından muvazaalı işlemlerle kurtulmaya çalışarak müvekkillerinin de içerisinde bulunduğu şirket alacaklılarını hukuken mağdur etmeye çalıştıklarının sabit olması üzerine işbu davayı açma zaruriyetinin doğduğunu, bu nedenlerle davanın kabulüne, tasfiye memur atama işleminin iptaline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerine yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar …, … ve … cevap dilekçesinde özetle; davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmasının açıkça dava şartları arasında sayıldığını, …’nin tasfiye halinde … Rehabilitasyon Merkezi’nin sahibi ve tek yetkilisi olduğunu, 30/05/2019 tarihinde Bakırköy … Noterliğinde … ve …’ya ait şirket hisselerinin tamamını kendi üstüne aldığını, ayrıca ilgili şirketin Tasfiye memurluğuna atandığını, …’nin bunu kendi isteğiyle kendi hür iradesiyle noterde pay devri sözleşmelerini imzalayarak noter resmi devir senediyle aldığını, bu nedenlerle Noterde resmi Noter çalışanlarıyla düzenlenen Limited Şirket Pay Devri Sözleşmesi, Müdür Ataması, Tasfiye Memuru ataması evraklarının hepsinde …’nin imzasının bulunmasından ve yazıyla hisseyi devir aldım demesinden, muvazaa iddialarının ispatının 05/07/1947 ve 1945/20 esas 1947/6 sayılı içtihatları birleştirme kararına göre ancak yazılı belge ile mümkün olduğunun şart kılmasından, 07/10/1953 tarih ve 1953/8 esas ve 1953/7 karar sayılı içtihatları birleştirme kararında taraflar arasındaki hukuki muamele yazılı senede bağlanmışsa buna karşı her çeşit iddianın da yazılı senetle şart koşması ve bunun ispatının yazılı belge ile olacağının içtihat edilmesinden, HMK 204. Md. Göre ilamlar ile düzenleme şeklindeki noter senetlerinin, sahteliği ispat olunmadıkça kesin delil sayılmasından dolayı davacı vekilinin tüm iddialarının mesnetsiz olduğundan davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, muvazaa iddiasına dayalı olarak limited şirket hisse devrinin iptali davasıdır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5.maddesinde ticaret mahkemelerinin kuruluşu ve hangi mahkemelerin ticaret mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Bu durumda eldeki davanın Asliye Ticaret Mahkemesince görülüp karara bağlanabilmesi için uyuşmazlığın, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması ve bu bağlamda tarafların her ikisinin birden tacir olması zorunludur. (Yargıtay 3. H.D.sinin 04.12.2017 gün ve 2016/9128 E- 2017/17010 K. sayılı kararı)
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı şirket hisselerinin muvazaalı bir şekilde devredilip devredilmediğine ilişkindir. Uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olmadığı ihtilafsızdır. Ayrıca hisse devrinin geçersizliği ile ilgili olarak muvazaa iddiasına dayanılmış olup, hisse devrinin geçersizliği iddiası Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen bir sebebe dayandırılmamıştır.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, Somut olaya konu davanın, her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olmadığından ticari dava niteliğinde olmadığı, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin taraflardan yalnızca birinin ticari işletmesi ile ilgili olması halinde dahi davanın ticari dava olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, bu haliyle uyuşmazlığın çözümünde asliye ticaret mahkemesinin değil HMK’nın 2. maddesi uyarınca genel mahkeme olan asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu anlaşılmakla; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Görevin Belirlenmesi ve Niteliği” başlıklı 1. maddesinde, mahkemelerin görevinin ancak kanunla düzenleneceği ve göreve ilişkin kuralların kamu düzeninden olduğu belirlendiğinden bu hususun mahkemelerce yargılamanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınması gerektiği dikkate alınarak mahkememizin görevsizliğine, davanın HMK 114/1-c maddesine istinaden 115/1-2 gereğince görev yönünden usulden reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının açtığı davada, mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla; açılan davanın, HMK’nun 115/2.maddasi uyarınca aynı kanunun 114/1-(c) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden REDDİNE, mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2- 6100 Sayılı HMK nın 20/1. maddesi 1. cümlesi uyarınca, kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde, dosyanın ve eklerinin görevli mahkeme olan BAKIRKÖY NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3- 6100 Sayılı HMK nın 20/1. maddesi 1. cümlesi uyarınca, taraflardan herhangi birinin kararın kesinleşmesinden itibaren iki (2) haftalık yasal süre içerisinde Mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmesi halinde, dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine,
4- 6100 Sayılı HMK nın 20/1. maddesi 2. cümlesi uyarınca, taraflardan herhangi birinin kararın kesinleşmesinden itibaren iki (2) haftalık yasal süre içerisinde Mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmemesi halinde, dava dosyasının re’sen ele alınarak, açılmamış sayılmasına karar verilmesine, bu hususun taraflara ihtaratına, (Gerekçeli hükmün tebliği ile ihtaratına)
5- 6100 Sayılı HMK nın 331/2.nci maddesi 1. cümlesi uyarınca, bu dava dosyasına ilişkin harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemede değerlendirilmesine,
6- Dava dosyasının kesinleşmesi üzerine, iki (2) haftalık yasal süre içerisinde, taraflardan herhangi birinin, ilgili mahkemeye dava dosyasının gönderilmesini talep etmemesi halinde, ilgili dava dosyasının mahkeme Yazı İşleri Müdürü tarafından mahkeme hakiminin önüne getirilmesine,
Dair; 6100 sayılı HMK.’nun 341. ve devamı maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere davacılar vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 15/12/2021

Katip …
¸e-imza

Hakim …
¸e-imza