Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/29 E. 2021/414 K. 07.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/29 Esas
KARAR NO : 2021/414

DAVA : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/01/2021
KARAR TARİHİ : 07/04/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 13/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin oto eksperiz sektöründe faaliyet gösterdiğini ve ikinci el araçların ekspertiz işlemlerini yaptıklarını, borcun sebebinin satın alınan aracın ayıplı mal çıkması nedeniyle tamir ve ikinci el aracın değer kaybı için 200.000,00 TL belirtildiğini, müvekkil şirket ile davalı şirket arasında yapılan herhangi bir satış sözleşmesi bulunmadığını, davalı şirket tarafından icra takibinde ayıbın niteliği, türü, hasarın boyutu vb hiçbir husus belirtilmediğini, davalı şirketin iddia edilen zararına açıkça itiraz ettiklerini, davalı şirket tarafından süresinde ve usulüne uygun yapılan bir ihbar bildirimi olmadığını, müvekkil şirketin haksız bir şekilde haciz baskısı altında olduğunu, bu nedenlerle teminatsız veya uygun teminat karşılığında ihtiyati tedbir kararı verilerek icra takibinin durdurulmasına, %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilin … ilinden ….com sitesinde gördüğü ilan üzerine … model aracı satıcı ….’den 700.000,00 TL bedel karşılığında satın aldığını, oto ekspertiz bayisinden rapor alındığını ve herhangi bir arıza ve kusura rastlanılmadığının rapor edildiğini, müvekkilin aracının moturundan çalıştıktan bir müddet sonra ses geldiğini farkettiğini ve aracı servise götürdüğünü, motorun arızalı olduğunun ve değişmesi gerektiğinin söylendiğini, müvekkilin aracı alırken götürdüğü ekspertiz firmasında araçta bir arıza ve kusur bulunmadığı şeklinde rapor alındığı için bu rapora güvenerek aracın satın alındığını, servisten aracın tamiri için fiyat fişi alındığını, piyasa araştırmasıyla da değer kaybının hesaplandığını, aracın kullanılamadığı dönem için geçen süre hesabının da yapılarak icra takibi başlatıldığını, bu nedenlerle haksız ve mesnetsiz davanın reddine, davacının %20 den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine , davacının malları üzerine ihtiyati tedbir konulmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dava; usulsüz icra takibinden doğan menfi tespit talebine yöneliktir.
Usulünce duruşma açılarak; tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip ihtilaflı ve ihtilafsız konular ön inceleme duruşmasında re’sen belirlenerek uyuşmazlığın çözümü doğrultusunda tarafların tüm delilleri tahkikat duruşmalarında toplanıp bilirkişi incelemesi yapılmaksızın dava sonuçlandırılmıştır.
Mahkememiz 16/02/2021 tarihli Ara kararı ile İİK ‘nun 72/3 maddesine göre icra dosyasındaki alacağın takdiren % 15’i tutarında teminat gösterilmesi durumunda, DAVANIN TARAFLARI İLE SINIRLI OLMAK ÜZERE icra veznesine yatan ve/veya yatırılacak paranın alacaklıya ödenmemesi konusunda ihtiyati tedbir kararı verilmiş fakat davacı tarafından dosyamıza teminat yatırılmadığından infaz edilememiştir.
6100 sayılı HMK’nun 50. maddesinde taraf ehliyeti açıkça düzenlenmiş olup bir davada taraf olabilme yeteneğini ifade eder. Taraf ehliyeti, medeni (maddi) hukuktaki TMK’nun 8. maddesinde düzenlenen medeni haklardan yararlanma (hak) ehliyetinin usül hukukunda büründüğü şekil olarak anlaşılmalıdır. Davacının gerçek kişi ise sağ olması, tüzel kişi ise tüzel kişiliğinin bulunması taraf ehliyeti ile ilgili olup 6100 Sayılı HMK’nın 114/1-d maddesi gereğince dava şartlarındandır. Dava şartlarının varlığının yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilmesi gerekir.
Taraf sıfatı bir başka deyişle husumet ehliyeti, dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacı sıfatı, dava konusu hakkın sahibini, davalı ise dava konusu hakkın yükümlüsünü belirler. Uygulamada davacı sıfatı aktif husumeti, davalı sıfatı ise pasif husumeti karşılayacak şekilde değerlendirilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyor ise o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Taraf sıfatının bu anlamda önemli özelliği ise def’i değil itiraz niteliğinde olması nedeniyle taraflarca süreye ve davanın aşamasına bakılmaksızın her zaman ileri sürülebileceği gibi taraflar ileri sürmemiş olsalar bile mahkemece resen nazara alınmasıdır.
Somut olayda davacının dava dışı … firması ile Franchising sözleşmesi imzaladığı anlaşılmakla franchising bir kimsenin başkasıının çalışma ve prensiplerine bağlı kalarak ve bir bedel karşılığında onun ürününü veya hizmetini sağlama imkanı içeren bir ticari ilişki türü olup franchise sözleşmesinde franchise alan bağımsız ve kendi ve hesabına çalışan bir işletmedir. Franchise sözleşmelerinde bir ana şirket yüzlerce veya binlerce tüzel kişi ile bu sözleşmeleri imzalar. Davacı şirketin Türkiye genelinde bayilerine oto ekspertiz hizmeti satan bir şirket olduğu, tıpkı dosyamızdaki Denizli firmasında kurulu bulunan … gibi bayilerinin bağımsız ve ayrı tüzel kişilikleri oldukları, davalının davacı ile doğrudan ticari ilişkisi bulunmadığı anlaşılmakla davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi için icra takibinin haksız olmasının yanı sıra takibin kötü niyetle yapılması da zorunludur. Bir başka deyişle, takibin kötü niyetle yapıldığının iddia ve ispat edilememesi halinde, sadece takibin haksız olması nedeniyle borçlu lehine kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi olanaklı değildir. İcra takibinde bulunan alacaklının da kötü niyetli olup olmadığının somut olaya özgü olarak değerlendirilmesi gerekir. Burada takibin haksız olması tek başına yetmemekte, ayrıca kötü niyetli olması da gerekmekte olup, ispat yükü; takibin kötü niyetli olduğunu iddia eden davacı (borçlu)’nun üzerindedir. Eldeki davada, davalının icra takibi yapmakta haksız olmasına karşın kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından kötü niyet tazminatı taleplerinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın kısmen kabulüne,
Büyükçekmece … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında davacı tarafından davalıya yapılan icra takibinden ötürü davacının borçlu olmadığının tespitine,
Tarafların koşulları oluşmayan kötü niyet tazminat taleplerinin reddine,
1-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 13.695,68 TL’den davacı tarafça başlangıçta yatırılan 3.423,93 TL’nin mahsubu ile kalan 10.271,75 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
2-Davacı tarafça peşin yatırılan 59,30 TL başvuru harcı, 3.423,93 TL peşin harç, 52,50 TL posta masrafı olmak üzere toplam 3.535,73 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
3-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T gereğince hesaplanıp takdir olunan 22.485,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
4-Kalan gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair; 6100 sayılı HMK.’nun 341. ve devamı maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 07/04/2021

Katip …
¸e-imza

Hakim …
¸e-imza