Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/203 E. 2021/1170 K. 02.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/203 Esas
KARAR NO : 2021/1170

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 04/03/2021
KARAR TARİHİ : 02/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 27/12/2021
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin …. sicil numarasıyla kayıtlı davalı …’nin hissedarları olduklarını, şirketin mahiyeti itibari ile bir aile şirketi olarak kurulmuş olup pay sahiplerinin de kardeşlerden ve onların mirasçılarından oluştuğunu, haklı nedenle fesih talep edebilmek için müvekkillerinin gereken oranın üzerinde pay sahibi olduklarını, şirkette müvekkillerinin bilgi alma ve incelme haklarının ihlal edildiğini, şirketin anlaşmazlıklar nedeniyle kötü yönetildiğini ve sürekli olarak zarar ettiğini, hissedarlar/kardeşler arasında miras hukuku uyuşmazlıkları ve davalar ile başlayan anlaşmazlıkların şirketin yönetimi ve müvekkillerinin pay sahipliğinden doğan haklarını kullanması süreçlerinde ciddi sorunlara yol açtığını, açmaya da devam ettiğini, bu bağlamda şirketin feshi için haklı nedenle fesih şartlarının oluştuğunu, bir aile şirketi olarak “sadece” kardeşlerin konut ihtiyacının karşılanması ve birarada yaşanması için yapılacak binanın inşası için kurulan şirketin binayı inşa ettiğini, amacını gerçekleştirdiğini, şirketin faaliyet alanını ve ticari ünvanını değiştirmesi ile halihazırdaki durumunun da kuruluş amacı ile örtüşmediğini belirterek öncelikle davalı şirketin yönetimini elinde bulunduran hissedarlarının işbu dava neticesinde karar verilinceye kadar şirket pay değerlerinin düşürülmesi gibi kötü niyetli girişimlerini engellemek maksadıyla davalı şirkete kayyım atanması yönünde ihtiyati tedbir karar verilmesine, eski ünvanı …. Eczacılık ve İlaç Müstahzaratı Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi olan, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünde … sicil numarasıyla kayıtlı davalı …’nin TTK.nın 531.maddesi uyarınca haklı nedenle feshine, aksi halde TTK.m.531.uyarınca müvekkillerinin paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip müvekkili pay sahiplerinin davalı şirketten çıkarılmasına ya da uygun düşen kabul edilebilir diğer bir çözümün taktir edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle: davacıların tüm iddialarının haksız ve kötü niyetli olduğu, davanı reddine karar verilmesi gerektiği, Sayın Mahkemenin 08.03.2021 tarihli tensip ara kararı gereğince verdiği 08.03.2021 tarihli Kayyım Atanmasına ilişkin Heyet Ara Kararına da itiraz edilmiş olduğu, itiraz doğrultusunda ihtiyati tedbirin kaldırılmasına karar verilmesini şirketin feshinin son çare olduğu, anonim şirketlerde geçerli olan “çoğunluk ilkesi” gibi anonim şirketlere hâkim olan ilkelere ve TTK m.531 hükmüne göre, davacıların haklı sebep olarak gösterdiği olgu ve iddiaların haklı sebep teşkil etmediği, Kar dağıtmamış olmasının tek başına haklı sebep teşkil etmediği, Kasa boşaltma, kötü yönetim ve benzeri iddiaların soyut iddialar olduğu, Şirketin faal olduğu ve faaliyetlerini sürdürmesine mâni bir durumun da bulunmadığı, Faaliyet konusunun kuruluşunda ana sözleşmesinde yer alan konulardan olduğu, Taşınmaz kiralama ve işletme faaliyeti ile iştigal ettiği, Bunun da meşru ve ticari esaslara göre işletim esasları bakımından anonim şirket gayelerinden olan ekonomik bir gaye olduğu, Şirketin, dava süreçleri sonunda nihayet kredi kullanımı ile de yatırımını tamamlamış ve gelir elde etmeye başlamış olduğu, Dava sürecinde iken belirsizlik sebebi ile geçen zaman sebebi ile faaliyette durgunluk olmasının, ekonomik gayesini terk ettiği anlamına gelmediği, Aile şirketi vasfında olmasının, aileye paylaştırarak tasfiye edilmek üzere kurulmak anlamına gelmediği, Şirket bir anonim şirket olup, konut edindirme kooperatifi olmadığı, Kurucuların da anonim şirket ile konut edindirme kooperatifinin ekonomik amaç ve işleyişini çok iyi bilebilecek durumda oldukları, Taşınmaz işletmeciliği, kiralama ve edindirme amacının da anonim şirket amacı olabileceği, 15 yıldır dava açılmamasının ve şimdi böyle bir dava açılmasının, şirketin bağımsız tacir vasfını ve anonim şirket ve sermaye şirketi işleyişini tanımadığı, Müvekkil şirketin TTK ve sair mevzuata uygun bir şekilde anonim şirket ana sözleşmesi, genel kurul kararları ve tüm ortaklarının menfaatini gözeterek ticari faaliyetini sürdürme iradesi içinde olduğu, Tüm ortakların da bu iradeye saygı göstererek, ortaklarından bağımsız tüzel kişi sıfatına uygun hareket etmelerinin beklendiği, Yukarıda arz ve izah edilen sebeplerle; işbu dilekçe ekinde Sayın Mahkemeye sunulan uzman görüşü-hukuki mütalaa ile de sabit olduğu üzere, davacıların şirketin feshi için haklı sebepleri ortaya koyamadığı ve müvekkili şirkete kayyım atanması için gerekli şartların oluşmadığı gözetilerek öncelikle ihtiyati tedbirin kaldırılmasına karar verilmesi ve yargılama sonucunda davacıların haksız ve mesnetsiz davasının reddine karar verilmesini savunmuştur.
DELİLLER VE YARGILAMANIN ÖZETİ
Dava; 6102 sayılı TTK’nun 636/3 madde ve fıkrası uyarınca limited şirketin haklı sebeple feshi ve tasfiyesi istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; TTK 636.madde uyarınca davacının ileri sürdüğü şirketin fesih ve tasfiye koşullarının oluşup oluşmadığı, makul kabul edilebilir çözüm yolu bulunup bulunmadığı, davalı şirkete tedbiren kayyım atanması şartlarının oluşup oluşmadığından kaynaklandığı tespit edilmiştir.
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünden celp edilen sicil kayıtlarının incelenmesinde; …. sicil nolu …’nin 11/08/1993 tarihinde kurulduğu, şirket yetkililerinin …., …., …. oldukları, Davalı şirketin eski unvanı “…. Eczacılık ve İlaç Müstahzaratı Sanayi ve Ticareti Anonim Şirketi” olup, 04.01.2019 tarihli ve 9738 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde unvan değişikliği yapılarak “… Konut Ve İşyeri Kiralama Anonim Şirketi” unvanını aldığı, davalı şirketin … Mahallesi, … Sk., No:… Bakırköy İstanbul adresinde faaliyette bulunduğu, davacılar …, …, … ve … azlık sıfatını haiz olduklarından, TK m. 531 uyarınca bu davayı açmaya yetkili oldukları, davacı … davalı Şirket hisselerinin %7,78’inin, davacı … davalı şirket hisselerinin %.7.78’’inin, davacı … davalı Şirket hisselerinin %1,94’ünün ve davacı … davalı Şirket hisselerinin %2,92’sinin sahibi olduğu anlaşılmıştır.
Feshi istenen şirket merkezinin mahkememiz yetki sınırlarında (Bakırköy) olması nedeniyle taraflar arasındaki uyuşmazlığın niteliğine göre HMK’nun 14/2 maddesi gereğince işbu davaya bakmaya mahkememiz kesin yetkili olup, dava 6102 sayılı TTK’nun 1521.maddesi gereğince basit yargılama usulünce incelenip sonuçlandırılmıştır.
Dava konusu İstanbul ili, … ilçesi, … Mevkii, …. Mahallesinde kain … pafta, … ada, …. parsel sayılı taşınmazın tüm takyidatları Bakırköy Tapu Müdürlüğünden celp edilmiştir.
Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında …. Karar sayılı kararı ile asıl ve birleşen davaların reddine karar verildiği, kararın kesinleştiği anlaşılmıştır.
Mahkememizin 08/03/2021 tarihli ara kararı ile; davacılar vekilinin ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile; HMK 389.vd maddeleri uyarınca, ihtiyati tedbir yoluyla davalı şirkete kayyım atanmasına ilişkin ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün …. sicil numarasında kayıtlı “… Mah., … Sokak No:…Bakırköy/İstanbul adresinde faaliyet gösteren …’ne denetim ve onay kayyımı olarak bilirkişi listesinden kayyım olarak yeminli mali müşavir …’in re’sen tayinine, … ‘nin müdürünün şirketle ilgili her türlü karar ve tasarruf işlemlerinin (şirket malvarlığı üzerinde tasarruf etme, şirkete ait banka hesaplarından para çekme, kambiyo evrakı düzenleme ve şirket adına harcama yapma dahil her türlü işleminin) geçerliliğinin mahkememizce atanan kayyımın onayına bağlanmasına karar verildiği, ara kararın ilan edildiği, ön inceleme duruşmasının 2.maddesinde Mahkememizce verilen 08/03/2021 davalı şirkete kayyım atanmasına ilişkin davalının itirazının kabulüne ile ; ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına, kayyım atanmasına ilişkin kararın kaldırıldığının trajı 50.000 üzerinde yurt genelinde dağıtımı yapılan gazetelerden biri ile Ticaret Sicili Gazetesinde ilân yapılmasına karar verildiği, ilanların yapıldığına dair gazete nüshalarının dosya içerisine gönderildiği anlaşılmıştır.
08/03/2021 tarihli heyet ara kararı uyarınca şirketin müdürünün şirketle ilgili her türlü karar ve tasarruf işlemlerinin (şirket mal varlığı üzerinde tasarruf etme, şirkete ait banka hesaplarından para çekme, kambiyo evrakı düzenleme ve şirket adına harcama yapma dahil her türlü işleminin) geçerliliğinin Mahkemece atanan Denetim ve Onay Kayyımının onayına bağlı olduğuna karar verilmiş, 14/04/2021 tarihli kayyım raporunda; davalı şirketin 950.000,00 TL sermayesinin olduğu ve sermayenin tamamının ödendiği, davacıların davalı şirket sermayesinde toplam % 20.42 oranında paya sahip oldukları, 31.12.2020 tarihli bilançoya göre şirket özkaynağının (+) 392.790,97 TL olduğu ve kaydi değerlere göre şirketin borca batık durumda olmadığı, davalı şirketin 2020 yılı gelir tablosundan da görüldüğü üzere şirketin 2020 yılında 166.687,05 TL dönem karı elde ettiği, davalı şirketin faaliyet gelirlerinin ….. Konağından alınan kira ve aidat gelirlerinden oluştuğu, davacılar vekili ile davalı … Konut ve İşyeri Kiralama A.Ş. vekili ve yetkililerinin katılımıyla 12/03/2021 tarihinde şirket adresi olan “… Mahallesi, … Sk. No:… Bakırköy /İstanbul”’da toplantı gerçekleştirildiği, şirket merkezinde yapılan toplantıda alınan kararlar uyarınca 12.03.2021 tarihinden sonra şirket tarafından yapılan ödemelerin öncelikle şirket yetkilisi … tarafından tarafıma ait e-mail adresine gönderildiği, Kayyım olarak tarafımca yapılan kontroller sonrasında da talep edilen şirket ödemelerinin gerçekleştirildiği sonuç ve kanaatlerine ulaşıldığı bildirilmiştir.
Davalı şirketin ticari defter kayıt ve belgeleriyle dosya kapsamı üzerinde; TTK 636.madde uyarınca davacının ileri sürdüğü şirketin fesih ve tasfiye koşullarının oluşup oluşmadığı, makul kabul edilebilir çözüm yolu bulunup bulunmadığı hususlarının tespiti için gerekçeli, ayrıntılı, denetime elverişli rapor alınmasına, sunulan defterlerin muhasebeci bilirkişi tarafından incelenerek defterlerin TTK hükümlerine göre usulüne uygun tutulup tutulmadığı, kapanış tasdiklerinin yapılıp yapılmadığı, 6335 sayılı yasayla değişik 6102 sayılı yasanın 64. maddesi gereğince ticari defterlerin elektronik ortamda tutulup tutulmadığı, elektronik ortamda tutulan defterlerle ilgili açılış ve kapanış onaylarının gümrük ve ticaret bakanlığı ve maliye bakanlığınca müştereken çıkartılacak tebliğe uygun olup olmadığı hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, 03/11/2021 tarihli raporda; davalı şirket tarafından ibraz edilen ticari defterlerinin usulüne uygun bir şekilde açılış kapanış tasdiklerinin yaptırıldığı, ticari defter kayıtlarının birbirini teyit eder şekilde tutulduğu, ticari defterlerinin davalı şirket lehine delil niteliğinin mahkemenin takdirlerinde olduğu, huzurdaki dava bakımından haklı sebeplerin mevcut olduğu, ancak davalı şirketin feshi yerine davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarının duruma uygun düşen ve kabul edilebilir bir çözüm olacağı, Mahkemece davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmasına karar verilmesi halinde davacı pay sahiplerine ödenecek ayrılma payının rapor tarihi ve Dava tarihi itibarı ile ortakların hissesine tekabül eden, rapor tarihi itibarı ile Tespit edilen Dağıtılabilir Net Öz Varlık tutarları;
Ortak … hisse payı 7,780, Dağıtılabilir Özkaynak 34.036.038,84, Tespit Edilen Hisse Değeri 2.648.003,82,
Ortak … hisse payı 2,920, Dağıtılabilir Özkaynak 34.036.038,84, Tespit Edilen Hisse Değeri 993.852,33,
Ortak … hisse payı 7,780, Dağıtılabilir Özkaynak 34.036.038,84, Tespit Edilen Hisse Değeri 2.648.003,82,
Ortak … hisse payı 1,940,Dağıtılabilir Özkaynak 34.036.038,84, Tespit Edilen Hisse Değeri 660.299,15 olduğu,
Ortakların hissesine tekabül eden, dava tarihi itibarı ile Tespit edilen Dağıtılabilir Net Öz Varlık tutarları;
Ortak … hisse payı 7,780, Dağıtılabilir Özkaynak 29.485.835,45, Tespit Edilen Hisse Değeri 2.293.998,00,
Ortak … hisse payı 2,920, Dağıtılabilir Özkaynak 29.485.835,45, Tespit Edilen Hisse Değeri 860.986,40 ,
Ortak … hisse payı 7,780, Dağıtılabilir Özkaynak 29.485.835,45, Tespit Edilen Hisse Değeri 2.293.998,00,
Ortak … hisse payı 1,940,Dağıtılabilir Özkaynak 29.485.835,45, Tespit Edilen Hisse Değeri 572.025,21 olduğu tespit edilmiştir.
Yapılan yargılama, toplanan ve sunulan deliller, uyuşmazlık konuları, sicil kaydı ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
6102 sayılı TTK’nın 531. maddesi “Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir” hükmünü havidir. Anılan hüküm uyarınca sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden pay sahipleri ancak haklı sebeplerin varlığını kanıtlamaları halinde şirketin feshine karar verilmesini isteyebileceklerdir. Haklı nedenler kanunla tanımlanmadığı için her somut olayın özelliğine göre mahkemelerce taktir edilecektir.
Bilindiği üzere 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (‘TTK’) m. 636/3 “Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir.” hükmünü amirdir. Maddenin devamında, fesih davası açıldığında mahkemenin taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabileceği de ifade edilmiştir. Madde gerekçesinde ifade edildiği üzere, ortağa tanınan bu hak anonim şirketlere ilişkin TTK m. 531 hükmüne paralel olarak düzenlenmiş ve mahkemeye şirketin yararına geniş müdahale hakkı tanınmıştır.
Haklı sebep kavramı hakkında bütün hukuki ilişkilerde geçerli genel bir tanım vermek güçtür çünkü haklı sebep her hukuki ilişkinin ve her somut olayın özelliklerine göre değişen nisbi bir kavramdır (Şükrü Yıldız, “Şirketin Haklı Nedenle Feshi ve Tasfiyesi ile Tasfiye Memurunun Tayini”, Hukuki Mütalaalar-2, İstanbul 2015, s. 90). Bununla birlikte, hakı sebep “pay sahibinin hak veya menfaatlerini sürekli olarak, ağır ve ciddi şekilde ihlal eden ve dürüstlük kuralı gereğince davacı pay sahibi yönünden ortaklığa devamı çekilmez kılan karar, işlem ve davranışlar” şeklinde tanımlanabilir (Ayşe Şahin, Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi, T.C Galatasaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı, Yayımlanmış Doktora Tezi, 2011; s. 97). Haklı sebepleri belirlemede kullanılabilecek temel kıstaslar; çoğunluk gücünün kötüye kullanılmış olması, şirketin amacına ulaşmasının tehlikeye düşmesi veya önemli ölçüde güçleşmesi ve şirketin devamının nesnel olarak çekilmez hale gelmesi olarak gösterilmektedir (Nuri Erdem, Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi, T.C Yeditepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Hukuk Anabilim Dalı Özel Hukuk Bilim Dalı, Yayımlanmış Doktora Tezi, 2012, s. 106; Şahin, s. 111-112).
Davacı tarafından ileri sürülen sebebin haklı olup olmadığına karar verecek olan mahkemedir. Bu bağlamda belirtmek gerekir ki Yargıtay …. Hukuk Dairesinin 12.02.2011 tarih ve …. E./… K. sayılı kararında da açıkça ifade edildiği üzere, limited şirketin haklı sebeple feshinin istenebilmesi için haklı nedenlerin gösterilmesi ve bu nedenlerin soyut olarak değil somut biçimde kanıtlanması gerektiği ifade edilmiştir.
Mahkemece bir şirketin feshini haklı kılan sebeplerin varlığına rağmen, o şirketin yaşatılmasının ekonomik ve rasyonel açıdan daha doğru olacağına kanaat getirilirse, mahkeme şirketi feshetmek yerine, duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir. Bu sebeple haklı sebeple fesih davası alternatif çözümlü bir dava olup, davacı tarafından ileri sürülen sebebin mahkemece haklı görülmesi halinde, şirketin feshine hükmedilmesinden önce mahkemece alternatif çözümlerin araştırılıp incelenmesi gerekir. Alternatif çözümler varken, şirketin varlığını ortadan kaldıran sonucun seçilmemesi gerekir (Tekinalp, s. 337). İsviçre doktrininde duruma uygun düşen ve kabul edilebilir çözüm örnekleri arasında; kar dağıtma zorunluluğu, yeni ortak alınması, sermaye artırımı, muhalif pay sahiplerinin temsilcilerinin yönetim kuruluna alınması, bir iştirakin bölünmesi yer almaktadır (Tekinalp, s. 346; Sümer, s. 847. Ayrıca bkz. TTK m. 531 gerekçesi).
Dava konusu somut olayda; Davacıların, Davalı …’nin hissedarları oldukları, şirketin mahiyeti itibari ile bir aile şirketi olarak kurulduğu, pay sahiplerinin de kardeşlerden ve onların mirasçılarından oluştuğu, haklı nedenle fesih talep edebilmek için Davalıların gereken oranın üzerinde pay sahibi oldukları, şirkette Davalıların bilgi alma ve inceleme haklarının ihlal edildiği, şirketin anlaşmazlıklar nedeniyle kötü yönetildiği ve sürekli olarak zarar ettiği, hissedarlar/kardeşler arasında miras hukuku uyuşmazlıkları ve davalar ile başlayan anlaşmazlıkların şirketin yönetimi ve davacıların pay sahipliğinden doğan haklarını kullanması süreçlerinde ciddi sorunlara yol açtığı, açmaya da devam ettiği, bu bağlamda şirketin feshi için haklı nedenle fesih şartlarının oluştuğu gerekçesiyle huzurdaki ticari şirket ( fesih istemli) davasını açtıkları anlaşılmıştır.
Davanın, davalı … Konut ve İşyeri Kiralama A.Ş.’nin (“… A.Ş.”veya “Şirket”) 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TK”) m. 531 gereğince haklı nedenle feshine, bu talebin Sayın Mahkemece kabul edilmemesi halinde TK m. 531 uyarınca davacıların paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davalı şirketten çıkarılmalarına ya da duruma uygun düşen kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verilmesi talepli olduğu açıktır.
Bilindiği üzere TK m. 531 “Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.” hükmünü amirdir.
TK’da anonim şirketin haklı sebeple feshine karar verilebileceği hüküm altına alınmakla beraber, hangi hallerde haklı sebebin oluşacağına dair bir açıklık getirilmemiştir. Bir başka deyişle haklı sebep maddede tanımlanmamış, bu kavramın tanımlanması yargı kararları ve öğretiye bırakılmıştır.
Haklı sebep kavramı hakkında bütün hukuki ilişkilerde geçerli genel bir tanım vermek güçtür çünkü haklı sebep her hukuki ilişkinin ve her somut olayın özelliklerine göre değişen nisbi bir kavramdır. (Şükrü Yıldız, “Şirketin Haklı Nedenle Feshi ve Tasfiyesi ile Tasfiye Memurunun Tayini”, Hukuki Mütalaalar-2, İstanbul 2015, s. 90). Gerçekten de bir şirketin feshi için haklı sebep teşkil edebilecek hususlar, o şirketin halka kapalı veya halka açık olmasına göre veya pay sahibi sayısına göre değişiklik gösterebilir. Örneğin az ortaklı bir anonim şirketin feshine sebep olabilecek bir durum, çok ortaklı bir anonim şirket açısından hiçbir etki doğurmayabilir (Aytekin Çelik, “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’na Göre Anonim Şirketin Haklı Sebeple Feshi”, Batider, C.25, S.4, Aralık 2009, s. 569). Bununla birlikte “pay sahibinin hak veya menfaatlerini sürekli olarak, ağır ve ciddi şekilde ihlal eden ve dürüstlük kuralı gereğince davacı pay sahibi yönünden ortaklığa devamı çekilmez kılan karar, işlem ve davranışlar” haklı sebebin gerçekleştiği durumlara örnek kabilinden gösterilebilir (Ayşe Şahin, Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi, T.C Galatasaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı, Yayımlanmış Doktora Tezi, 2011; s. 97). Haklı sebepleri belirlemede kullanılabilecek temel kıstaslar; çoğunluk gücünün kötüye kullanılmış olması, şirketin amacına ulaşmasının tehlikeye düşmesi veya önemli ölçüde güçleşmesi ve şirketin devamının nesnel olarak çekilmez hale gelmesi olarak gösterilmektedir (Nuri Erdem, Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi, T.C Yeditepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Hukuk Anabilim Dalı Özel Hukuk Bilim Dalı, Yayımlanmış Doktora Tezi, 2012, s. 106; Şahin, s. 111-112).
Türk hukukunda haklı sebeplere örnek olarak; şirketin kötü yönetilmesi, şirketin işleyişinin felce uğratılması, pay sahiplerinin keyfi ve haksız bir şekilde farklı muameleye tabi tutulmaları, şirket imkanlarının çoğunluk pay sahiplerine tahsisi, karın ve mali imkanların çoğunluğun hakim olduğu diğer şirketlere kaydırılması, şirket varlıklarının yanlış kullanılması veya israf edilmesi, azlığın meşru taleplerinin devamlı olarak reddedilmesi, genel kurul veya yönetim kurulunun kilitlenmesi, genel kurulun sürekli olarak usule aykırı toplantıya çağrılması, azlığa karşı fiili veya manevi güç ve baskı uygulanması gösterilebilir. (Çelik, s. 571-572; Şükrü Yıldız, “TTK Tasarısına Göre Anonim Şirketlerin Haklı Sebeple Feshi”, Prof. Dr. Ergon A. Çetingil ve Prof. Dr. Rayegan Kender’e 50. Birlikte Çalışma Yılı Armağanı, İstanbul 2007, s. 1198; Tekinalp, s. 342-343, Pulaşlı, s. 617 vd.; Özlem İlbasmış Hızlısoy, Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi, Ankara 2016, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi SBE, 2015, s. 70 vd.). TK m. 531 gerekçesinde de ifade edildiği üzere, İsviçre öğretisinde, genel kurulun pek çok kez kanuna aykırı şekilde toplantıya çağırılması, azınlık hakları ve bireysel hakların devamlı olarak ihlali, özellikle bilgi alma ve inceleme haklarının engellenmesi, ortaklığın sürekli zarar etmesi, dağıtılan kar payının düzenli azalması, haklı neden sayılmıştır. Buna karşılık varsayımlar ve olumsuz beklentiler haklı neden sayılmamıştır.
Belirtmek gerekir ki, ileri sürülen sebebin haklı olup olmadığına karar verecek olan mahkemedir. Öte yandan fesih davası neticesinde anonim şirketin feshine karar verilebilmesi için azlık tarafından ileri sürülen sebeplerin haklı olması da tek başına yeterli değildir. Bir başka deyişle mahkeme, sebepleri haklı bulsa bile fesih kararı vermek zorunda değildir. Mahkemenin feshe karar verebilmesi için, ileri sürülen sebeplerin şirketin feshini gerektirecek nitelikte olması da gerekir. . Gerçekten de haklı sebeplerin varlığını tespitte dar bir yorumun yapılması ve bu yolun ancak son çare olarak başvurulacak bir yol olduğunun dikkate alınması zorunludur.
Bu ilke kurallar kapsamında davacıların haklı sebep iddiaları tek tek değerlendirilidğinde;
Davacılar, özellikle azınlık pay sahiplerinin haklarının (ve özellikle bilgi alma ve inceleme haklarının) sistemli olarak kısıtlandığını, paydaşlara ihtara rağmen şirketin mali durumu hakkında bilgi verilmediğini ileri sürmektedir. Dosyada mevcut davacılar vekilinin 19.02.2021 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesinde; davalı şirketin 2016-2017-2018-2019 2020 yıllarına ait finansal tablolarının, yıllık faaliyet raporlarının, denetleme raporlarının ve yönetim kurulunun kâr dağıtım önerilerinin davacıların incelemesine hazır edilmesinin ve ayrıca son 5 (beş) yıla ait finansal tabloların ve yıllık faaliyet raporlarının birer suretinin, davacılara gönderilmesinin talep edildiği görülmektedir. Davalı vekilinin 02.03.2021 tarihli … yevmiye numaralı cevabi ihtarnamesinde ise; genel kurulun son olarak 2018 yılında yapıldığının, bir sonraki genel kurulun 2020 mali sonuçları çıktıktan sonra 2021 yılı içinde yapılacağının, söz konusu bilgi ve belgelerin 2021 yılı genel kurulu öncesinde paylaşılacağının, 2016-2017 yılı verilerinin ise 2018 yılında yapılan genel kurulda sunulduğunun, bununla birlikte 2018 ve 2019 verileri ile ilgili bilgi ve belgeler için davacıların imza karşılığı teslim almak için başvurabileceklerinin ya da e-posta adresi verilirse bilgi ve belgeleri paylaşmaya hazır olduklarının belirtildiği görülmektedir. Davacı vekilinin keşide etmiş olduğu 19.02.2021 tarihli 10717 yevmiye numaralı ihtarnamenin varlığı tek başına azınlık pay sahiplerinin haklarının (ve özellikle bilgi alma ve inceleme haklarının) sistemli olarak kısıtlandığını ispata yeterli değildir. Davacıların bilgi alma ve inceleme haklarının sürekli ve sistemli bir şekilde kısıtlandığı, dolayısıyla bu olgunun da TK m. 531 anlamında haklı sebep olduğu sonucuna varılabilmesi için başkaca deliller gerekmektedir. Kaldı ki pay sahiplerinin bilgi alma ve inceleme hakkını düzenleyen TK m. 437 hükmüne göre, davacılar vekilinin 19.02.2021 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesinde talep edilen belgeler, pay sahiplerinin her daim incelemesine açık tutulan belgelerden olmayıp genel kurul toplantısından en az onbeş gün önce pay sahiplerinin incelemesine hazır bulundurulan belgelerdendir. Ayrıca her ne kadar davacılar, davalı şirketin bugüne kadar yapılan tüm genel kurul toplantılarında, bilhassa Şirket’in kar ve zarar durumu hakkında kendilerinin objektif bir şekilde bilgilendirilmesini talep etmelerine rağmen söz konusu bilgilendirmenin hiçbir zaman yapılmadığını ileri sürmekte iseler de, dosya içeriğinde, bilgi alma ve inceleme haklarının sistemli olarak engellendiğini iddia eden davacıların 19.02.2021 tarihli …. yevmiye numaralı ihtarname dışında örneğin TK m. 437/5 uyarınca asliye ticaret mahkemesine başvurduklarına dair bir bilgi/belgeye rastlanmamıştır. Bu sebeple, davacıların bu iddiası haklı sebep olarak görülmemiştir.
Öte yandan davacılar, davalı şirketin amacı ile bağdaşmayan faaliyetlerde bulunduğunu, davalı şirketin işletme konusunun ve ticaret ünvanının değiştirildiğini ileri sürmektedir. Bilindiği üzere anonim şirketin işletme konusu genel kurul kararıyla değiştirilebilir. Hatta anonim şirketin işletme konusunun tamamen değiştirilmesi dahi mümkündür. Bunun için söz konusu esas sözleşme değişikliği kararının TK m. 421/3 hükmündeki ağırlaştırılmış nisaba uygun olarak alınması gerekli ve yeterlidir. Öte yandan anonim şirketin ticaret ünvanı da genel kurul kararıyla değiştirilebilir. Bunun için ise söz konusu esas sözleşme değişikliği kararının TK m. 421/1 hükmündeki nisaba uygun olarak alınması gerekli ve yeterlidir. Anonim şirketlere hakim olan ilkelerden biri de “çoğunluk ilkesi” olduğundan ve davalı şirketin çoğunluk pay sahipleri söz konusu esas sözleşme değişikliği kararlarını alabilecek oy gücüne sahip olduklarından, davacıların bu iddiası haklı sebep olarak görülmemiştir.
Ayrıca her ne kadar davacılar, davalı şirket kasasının sistemli olarak boşaltıldığını, şirketin çoğunluk pay sahipleri tarafından kötü yönetilmesi nedeniyle şirketin mali sıkıntı içinde olduğunu iddia etmekte iseler de dosya içeriğinde davacıların bu iddialarını destekler nitelikte bilgi/belgeye rastlanmamış olup, davacıların söz konusu iddiaları ispata muhtaçtır. Bu sebeple davacıların bu iddiası haklı sebep olarak görülmemiştir.
Keza davacılar, salt davalı şirketteki hisse oranlarının düşmesini engellemek amacıyla, hiçbir zaman kar payı alamadıkları, üstelik neden zarar ettiği hususunda da hiçbir bilgi sahibi olamadıkları ve bu hususta yasadan doğan haklarını kullanmalarının açıkça engellendiği davalı şirkette yapılan bu sermaye artırımlarına katılmak durumunda kaldıklarını ileri sürmektedir. Gerçekten de dosya içeriğinden, davacıların davalı şirketin 20.08.2019 tarihli sermaye artırımına katıldıkları ve olumlu oy kullandıkları anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere pay sahiplerinin sermaye artırımına katılmaları zorunlu değildir. Şayet davacılar söz konusu sermaye artırımının kanuna veya dürüstlük kuralına aykırı olduğu kanaatinde iseler, artırım kararına muhalif kalıp bu kararın iptalini talep edebilirlerdi. Bu sebeple davacıların bu iddiası haklı sebep olarak görülmemiştir.
Gerek yukarıda yapılan teorik açıklamalar gerekse dosyada mevcut belge ve bilgiler ışığında, Salt ortaklar arasında önceden dava olması haklı sebep için yeterli değildir. Kaldı ki bu davalar davacılar tarafından açılmış ve sonuç olarak red edilmiş olup bu davaların açılmasına da diğer ortakların sebebiyet verdiği hususu da ispat edilememiştir. Bu anlamda sırf davacıların dava açması haklı sebep olgusunun ispatı bakımından yeterli değildir karşılıklı birçok dava açılmış olsaydı o takdirde bu hususun haklı sebep olup olmadığı tartışılabilirdi ancak burada bötyle bir durm olmadığından davacıların dava açması haklı sebep teşkil etmediği anlaşılmıştır. Bu yönüyle bilirkişilerin sadece bunu gerekçe göstererek çıkma hakkı olduğu yönündeki kanaat yerinde görülmemiştir. huzurdaki dava bakımından davacılar fesih ve alternatif çözüm bakımından dahi davacıların şirketten paylarının ödenerek çıkarılması çözümü bakımından da şirketin içinde bulunduğu mali yapıda, %20’den fazla payını satın almak zorunda kalacağı dikkate alındığında şirketin geliri şirkete ait taşınmazın kiraya verilmesi nedeniyle oluşan gelirden ibaret olup Şirket böyle bir hisse alımına zorlanırsa, taşınmazdan satış yapmak zorunda da kalacak; taşınmazın ortak alanların işlemesi büyük
hukuksal sorunlar ve şirket ile dıştan gelen kişiler arasında büyük ihtilaflara yol
açabileceği de dikkate alınmış olup bina da kısmen satış dahi binanın itibar ve değer kaybetmesine sebep
olabileceğinden bu denli tek gelir kaynağı taşınmazın satışı şeklinde çıkma yönünde karar vermek aslında şirketin fiilen tasfiyesi gibi bir durumuna sokup onu taşınmaz gelirininden mahrum edecek sonuçlara yol açacağı ve şirketin ana mal varlığı gelir getiren işletmeye ait mal varlığının da olumsuz etkileneceği de dikkate alındığında bu yönüyle de alternatif çözüm bakımından da haklı sebeplerin mevcut olmadığı gibi alternatif çözüm olarak değerlendirilmesi hakkaniyetli olmayacağı anlaşılmıştır. Tüm bu nedenlerle davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 59,30- TL maktu karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin yatırılan harçtan mahsubuna, başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tayin ve takdir olunan 5.100,00-TL maktu vekalet ücretinin davalı şirketten alınarak davacılara verilmesine,
4-Davalı tarafından sarf edilen 1.397,59 TL Basın İlan Kurumu masrafının davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
5-Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
6-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine,
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.02/12/2021

Başkan …
¸
Üye …
¸
Üye …
¸
Katip …
¸