Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/163 E. 2023/305 K. 28.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/163 Esas
KARAR NO : 2023/305 Karar

DAVA : İtirazın İptali (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 22/02/2021
KARAR TARİHİ : 28/03/2023

Davacı tarafından mahkememizde açılan İtirazın İptali (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; Davalı tarafın icra takibine itiraz dilekçesindeki yetki itirazı yersiz olup reddi gerektiğini, şöyle ki, HMK.’na göre ifa yeri yetkili icra dairelerinin belirlenmesinde esas alınabileceğini, eğer taraflar arasında sarih veya zımni ifa yeri belirlenmemişse BK.md.89’a göre ifa yeri belirleneceğini, buna göre götürülecek borçlarda ifa yeri alacaklının ikametgâh adresi olduğunu, mevcut borç para borçlarından olduğunu, para borçları da götürülecek borçlardan olduğundan dolayı ifa yeri alacaklının ifa zamanındaki ikametgah adresi olduğunu, müvekkili şirketin ikametgah adresi Yenibosna/İstanbul’dur. Bakırköy İcra daireleri ve Mahkemeleri yetki alanında olduğunu, Keza davaya konu hizmet hava yolu taşıma hizmeti olduğundan 26.03.2011 tarihinde yürürlüğe giren Montreal Konvansiyonu’nun 33. Maddesinin uygulanması gerekmekte olup, söz konusu madde metnine göre “ açılacak dava veya icra takibi davacının tercihine bağlı olarak ya taşıyıcının ikametinin ya da esas iş yerinin bulunduğu yerin ya da taşıyıcının sahip olduğu bir iş yerinin bulunduğu ve bu sözleşmenin aracılığıyla yapıldığı yerin mahkemelerinde ya da varış yerindeki mahkemelerde” açılır. Buna göre icra takibi taşıyıcının işyerinin bulunduğu yerde açılmış olduğundan yetki itirazı yerinde olmayıp işbu itirazın reddi gerekeceğini, müvekkili şirket uluslararası hava taşıma hizmeti vermekte olup davalı tarafa da aralarındaki cari hesap ilişkisine istinaden vermiş olduğu taşıma hizmeti sonucu keşide edilen faturalardan 12 (ON İKİ) adet fatura bedeli ödenmediğini, davalı tarafın cari hesapta yer alan yukarıdaki fatura bedellerini ödememesi sebebiyle faturalardaki son ödeme tarihinden itibaren ticari faiz uygulanmak suretiyle davalı hakkında Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı …, icra dairesine yapmış olduğu asıl alacağa, ferilerine ve yetkiye dayalı itirazları ile takibi kötü niyetli bir şekilde durdurmuş olup daha sonra her ne kadar asıl alacak kısmı tutarında 20.580,03-TL ödeme yaparak alacağın diğer ferileri olan takipten sonra ödemeye kadar geçen süreçteki asıl alacağa işleyen avans faizi ile icra harç masraf ve icra vekalet ücretini ödemekten imtina etmesi MK 2 dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, davalı tarafın yapmış olduğu itirazlar yerinde olmayıp reddi gerekeceğini, müvekkili şirket davalı … ile aralarında oluşan cari hesap ilişkisine istinaden davalı … yasa ve uluslararası kurallar çerçevesinde hizmet vermiş ve haklı olarak da verilen hizmetle ilgili olarak oluşan bedelin ödenmesini talep ettiğini, davalı taraf ile yapılan abone cari hesap anlaşmasının Madde II – Tarafların Hak ve Yükümlülükleri alt başlıklı maddede “Faturaların ödeme vadesi, fatura tarihinden başlamak üzere on beş (15) gündür. Vadesinde ödeme yapılmaz ise, MÜŞTERİ, ayrıca bir ihtar veya ihbara gerek olmaksızın aylık yüzde üç (%3) veya yasal ticari faiz oranından hangisi yüksek ise o oranda vade farkı/gecikme faizi ödeyeceğini beyan, kabul ve taahhüt eder” şeklinde ifade edilmiştir. Ayrıca, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Ticari hükümlerle yasaklanmış işlemler ile mal ve hizmet tedarikinde geç ödemenin sonuçları alt başlıklı 1530/2. maddesine göre; “Ticari işletmeler arasında mal ve hizmet tedariki amacıyla yapılan işlemlerde, alacaklı, kanundan veya sözleşmeden doğan tedarik borcunu yerine getirmiş olmasına rağmen, borçlu, gecikmeden sorumlu tutulamayacağı hâller hariç, sözleşmede öngörülmüş bulunan tarihte veya belirtilen ödeme süresinde borcunu ödemezse, ihtara gerek olmaksızın temerrüde düşer” şeklinde hüküm altına alındığını, davalı … yapmış olduğu alacağa ve ferilerine dayalı itirazları ile takibini kötüniyetli olarak durdurarak daha sonra her ne kadar 20.580,03-TL’lik kısmi tutarda ödeme yaparak alacağın kalan diğer kısmını ve ferilerini MK.2 dürüstlük kuralına aykırı bir şekilde ödemekten imtina etmesi sebebiyle davalının 29.473,05 TL tutar yönüyle (yapılan 20.580,03-TL’lik kısmi tutarda ödemenin TBK. 100 md. gereği öncelikle faiz ve ferilere olmak üzere infaz aşamasında dikkate alınması) itirazının iptali ile, ödemeye kadar geçen süreçteki icra takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyen avans faizi ile icra harç masraf ve icra vekalet ücreti yönüyle takibe devam edilmesine, %20 inkar tazminatına hükmedilmesine, masraf ve ücreti vekaletin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirkete mahkememizce tebligat çıkarıldığı, usulüne uygun olarak tebliğ edildiği ancak davalı şirket tarafından davaya süresi içerisinde cevap verilmediği görüldü.
Mahkememizin dosyası, ara karar uyarınca tarafların iddia ve savunmaları, sundukları deliller, dosya kapsamı belgeler ve Her iki tarafa ait ticari defter ve kayıtlar incelenmek sureti ile davacının icra takibi tarihi itibariyle asıl alacak ve faiz yönünden alacaklı olup olmadığı, alacağının varlığı konusunda bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi … tarafından düzenlenen 27/06/2022 havale tarihli raporda; “Davacı şirkete ait 2020-2021 yıllarına ait ticari defterlerinin E-defter olarak tutulduğu ve ilgili tebliğe uygun olarak Ocak ve Aralık ayı beratlarının süresinde verildiği ve belirli kanuni şartları taşıdığı, 2020-2021 yılı ticari defterlerinin sahibi lehine delil vasfına sahip olduğu kanaatine varılmış ise de Nihai Takdirin Sayın Mahkemenize ait olduğu, 2. Davalı şirketin incelemeye esas olmak üzere herhangi bir ticari deftere ve kayıt ibraz etmediği, 3. Davacı şirketin Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasından TAKİP 20.11.2020 tarihi itibariyle yukarıdaki tespitimiz gibi, davacı şirketin davalı şirketten, 11 adet fatura bakiyesi olarak 28.375,45 ₺ Asıl alacaklı olacağı hesaplanmakta ise de Nihai Takdir ve Hukuki Değerlendirmesinin Sayın Mahkemenize ait olduğu, 4. Sayın Mahkemenizce; davalı şirket tarafından icra takip tarihinden sonra yapılan ödemlerin dikkate alınması halinde, davacı şirketin Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasından bakiye olarak 24.08.2020 tarihli 8.831,10 ₺ tutarlı fatura ile 25.08.2020 tarihli 4.432,46 ₺ tutarlı faturalara istinaden bakiye 7.795,42 ₺ alacaklı olacağı, 5. 27.10.2020 tarihli 303,72 ₺ tutarlı noter masrafı açıklamalı faturanın hesaplamada dışlandığı, dayanak belgelerin ibraz edilmesi halinde ise söz konusu masrafın cari hesap alacağı olarak talep edilip edilemeyeceği takdirinin Sayın Mahkemenize ait olduğu, 6. Somut olay bakımından faizin; davacı şirketin davalı şirketi ihtar veya ihbar ile temerrüde düşürdüğüne ilişkin dosya kapsamında belge bulunmadığından takip öncesi faiz hesaplaması yapılmadığı, taraflar arasındaki ilişkinin ticari olması nedeni ile miktarı infaz aşamasında belirlenmek üzere, davacı şirketin talebi gibi alacağa takip tarihi olan 20.11.2020 tarihinden itibaren değişen ve değişecek oranlarda avans faiz işletilmesinin uygun olduğu, ” sonuç ve kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
Bilirkişi …. tarafından düzenlenen 27/06/2022 havale tarihli raporda; “Davacı şirketin Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün …. E. Sayılı dosyasından TAKİP 20.11.2020 tarihi itibariyle yukarıdaki tespitimiz gibi, davacı şirketin davalı şirketten, 11 adet fatura bakiyesi olarak 28.375,45 ₺ Asıl alacaklı olacağı hesaplanmakta ise de Nihai Takdir ve Hukuki Değerlendirmesinin Sayın Mahkemenize ait olduğu, 2. Sayın Mahkemenizce; davalı şirket tarafından icra takip tarihinden sonra yapılan ödemlerin dikkate alınması ve takip tarihinden sonra yapılan ödemenin öncelikle işlemiş faiz alacağına mahsup edilmesi halinde, davacı şirketin Bakırköy .. İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasından bakiye olarak 20.580,03 ₺ – 528,78 ₺ (ödeme tarihine kadar işlemiş faiz) = 20.054,25 ₺ nin, 28.679,17 ₺ icra takibindeki ana paradan mahsup edildiğinde, 28.679,17 ₺ – 20.054,25 ₺ = 8.624,92 ₺ – 303,742 ₺ (ihtarname masrafı) = davacı şirketin 8.321,20 ₺ davalı şirketten ana para alacaklı olacağının hesaplandığı, 3. İhtarname davalı şirkete tebliğ edilmediği için ihtarname masrafının talep edilip/edilemeyeceği takdiri Sayın Mahkemenize ait olmakla, noterlik masraf makbuzunda yapılan incelememde noter masrafının 257,39 ₺ olduğu anlaşılmakla bu tutarın tahsiline karar verilmesi takdirinin Sayın Mahkemenize ait olduğu, 4. Somut olay bakımından faizin; davacı şirketin davalı şirketi ihtar veya ihbar ile temerrüde düşürdüğüne ilişkin dosya kapsamında belge bulunmadığından takip öncesi faiz hesaplaması yapılmadığı, taraflar arasındaki ilişkinin ticari olması nedeni ile miktarı infaz aşamasında belirlenmek üzere, davacı şirketin talebi gibi alacağa takip tarihi olan 20.11.2020 tarihinden itibaren değişen ve değişecek oranlarda avans faiz işletilmesinin uygun olduğu,” sonuç ve kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
Dava dilekçesi, icra dosyası, bilirkişi kök ve ek raporu ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde;
Dava, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’ nun 67. maddesine dayalı itirazın iptali isteminden ibarettir.
Dava konusu, taraflar arasındaki ticari ilişkiye dayalı olarak taşımadan kaynaklı fatura alacağının tahsili için başlatılan icra takibine davalı borçlu tarafından yapılan itirazın iptali mahiyetinde olduğu görüldü.
Yargılamaya konu Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı tarafından davalı aleyhine 28.679,17-TL asıl alacak ve 793,88-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 29.473,05-TL toplam alacağının yıllık %13,75 avans faiziyle tahsili talep edilmiştir. Davalıya ödeme emri tebliğ edilmiş, davalı borçlu borca itiraz ettiğini belirtmiştir. İtiraz üzerine takibin durduğu ve süresinde iş bu davanın açıldığı görülmüştür.
Dava konusu miktar 29.473,05.-TL’ dir.
Taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından TTK’nun 83 ile 85 ve HMK’nun 222’nci maddeleri uyarınca tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiştir.
Davacının incelemeye konu ticari defterlerinin yasal şartları taşıdığı ve davacı lehine delil niteliğinin olduğu dosya kapsamı içeriğinden anlaşılmıştır.
Davalı incelemeye herhangi bir belge ve defter ibraz etmemiştir.
Taraflar arasındaki ticari ilişkinin varlığı fatura ve ticari defter ve ticari kayıtlar içeriğinden anlaşılmaktadır. Taraflar arasında, süre gelen bir şekilde yazılı olmayan bir taşıma sözleşmesi bulunduğu anlaşılmıştır.
Davacının ticari defterler ve kayıtlarının Bilirkişi ….’ın hazırlamış olduğu raporlar içeriğinin incelenmesinde;
– Takibe konu fatura adeti 12 tanedir.
– Kural olarak, hizmetin görüldüğünün ispat yükü davacıdadır. Davacının ticari kayıtlarına göre; davacının takibe konu 11 adet faturaya dayalı olarak, davalıya taşıma hizmeti verdiği, bu fatura içeriklerinin davalı şirkete teslim edildiği yönünde taşıma belgelerinin dosyaya sunulduğu, davalı şirket adına taşımanın yapıldığı anlaşılmıştır.
– Takibe konu 12. Faturanın KDV dahil 303,72 TL miktarlı noter masrafı olduğu ve davacının buna ilişkin noter ihtarnamesi, belge ve noterlik makbuzunu dosyaya sunduğu görülmüştür.
– Davacının ticari kayıtlarına göre, takip tarihi itibariyle 12 adet faturadan kaynaklı davalıdan alacağı 28.679,17 TL’ dir.
– Davalının icra takibinden sonra ve dava tarihinden önce 07.01.2021 tarihinde davacı şirkete kısmi olarak 20.580,03 TL ödeme yaptığı görülmüştür.
– Ödeme tarihi itibariyle davacının alacağı 28.679,17 TL ve ödeme tarihine kadar işlemiş faiz 525,78 TL olmak üzere toplam 29.204,95 TL’ dir. Bu miktardan, ödeme yapılan 20.580,03 TL’ nin düşülmesi sonrasında davacının dava tarihi itibariyle alacağı 8.624,92 TL’ dir. Bu haliyle davacının dava tarihi itibariyle davalıdan alacağı 8.624,92 TL’ dir.
– Davalının davacının defterlerindeki bu ispatı ortadan kaldıracak, aksini gösterir herhangi bir kesin (yazılı) delil sunmadığı görülmüştür.
6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’ nun 222/3. maddesinin 22/07/2020 tarih ve 7251 sayılı yasa ile değiştirilmeden önceki hali ” İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz. ” şeklindedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’ nun 222/3. maddesinin 22/07/2020 tarih ve 7251 sayılı yasa ile değiştirildikten sonraki hali ” İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi halinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.” şeklindedir.
7251 sayılı yasanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’ nun 222/3. maddesindeki değişikliği düzenleyen 23. maddesine ait Türkiye Büyük Millet Meclisi gerekçesi ” Maddeyle, Kanunun ticari defterlerin ibrazı ve delil olmasına ilişkin 222 nci maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Mevcut metne göre diğer tarafın defter kayıtlarında ilgili hususta hiçbir kayıt bulunmaması halinde, ibraz eden tarafın ticari defterindeki kayıtlar, sahibi lehine delil olarak kabul edilebilmektedir. Ticari defteri ibraz edenin tek taraflı işlemiyle oluşturduğu kayıtların, bu kayıtlardan hiçbir şekilde haberi olmayan karşı taraf aleyhine delil teşkil ediyor olması hakkaniyete aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi hukuk güvenliği ilkesine de aykırılık teşkil edebilmektedir. Bu sebeple maddede yapılan değişiklikle, ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için öngörülen unsurlardan biri olan, diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtların “ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi” hali, madde metninden çıkarılmaktadır. Kural tersine çevrilmekte ve karşı tarafın maddede belirtilen usule uygun olarak tuttuğu ticari defterini ibraz ettiği halde ileri sürülen hususta hiçbir kayıt içermemesi halinde ticari defterin, sahibi lehine delil olarak kullanılamayacağı açıkça hükme bağlanmaktadır. Madde metni dışına çıkarılan “ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi” durumunun yerine, “diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi” durumu maddeye ilave edilmektedir. Buna göre ticari defterde yer alan herhangi bir kaydın, sahibi lehine delil teşkil edebilmesi için diğer tarafın ticari defterini ibraz etmemesi gerekecektir. Bu düzenlemenin hakkaniyete ve hukuk güvenliği ilkesine uygun olduğu düşünülmektedir. Zira ticari defteri ibraz edenin defterinde yer alan ve diğer tarafı muhatap alan kayıt, diğer tarafa sunulmakta ve diğer tarafın kendi defterindeki kayıtlara dayanarak karşı delilini ileri sürmesi beklenmektedir. Diğer tarafın ticari defterini ibraz etmemesi hali, ileri sürülen delili hükümden düşürecek başka herhangi bir kayda sahip olmadığı anlamına gelecektir. Belirtilmelidir ki defter ibraz etmeyen tarafın, diğer tarafın ticari defterindeki kayıtların aksini senet veya diğer kesin delillerle ispatlama hakkı saklıdır.” şeklindedir.
Kanun değişikliği sonrasında madde gerekçesi içeriğinden anlaşıldığı üzere, davalı defterlerini sunmayarak davacının ticari defter kayıtlarının HMK’nın 222/3. maddeye göre lehine delil oluşturup oluşturmadığının tam olarak incelenebilmesine 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 2. maddesi ile 6100 sayılı HMK’ nın 29. maddesi kapsamında dürüstlük-hakkaniyet ilkesine aykırı bir şekilde engel olduğundan, sunulmayan ticari defterlerinde de davacının alacaklı olduğuna dair kayıtların mevcut olduğu halde sunulmadığının, davacı tarafça ileri sürülen delili hükümden düşürecek başka herhangi bir kayda sahip olmadığının ve bunun sonucunda da davacının incelenen defter kayıtlarının davacı lehine delil oluşturduğunun kabulü gerekir.
Bu durumda davacının ticari defter kayıtları ile alacağın varlığının ispatlandığı ve yine yukarıda açıklandığı üzere hizmetin yerine getirildiğinin davacı tarafça ispat edildiği; davacı tarafça takibe konu faturaların ödenmesi amaçlı noter ihtarını davalıya gönderdiği ve tebliğin 30.10.2020 tarihinde yapıldığı görülmüşse de, davalının tebliğ tarihi itibariyle adresinin “…. Mah. … Cad. No:… Gebze/KOCAELİ” olduğu, ancak tebliğ yapılan adresin “… Cad. … Ataşehir/İSTANBUL” olduğu, bu haliyle usulüne uygun tebligatın yapılmadığı, usulsüz tebliğ sebebiyle davalının icra takibinden önce temerrüte düşürülmediğinden faiz talebi yönünden davanın reddine, asıl alacak yönünden dava tarihinden önce kısmi ödeme sebebiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Yaptırılan bilirkişi incelemesine göre alacağın ticari defterlerde belli olduğu, yani likit olduğu anlaşıldığından, davalının ayrıca icra inkar tazminatına da mahkum edilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının KISMEN KABULÜ İLE KISMEN REDDİNE,
-Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasına davalı borçlu tarafından yapılan itirazın iptali ile takibin asıl alacak 8.624,92-TL üzerinden kaldığı yerden aynen DEVAMINA,
-Alacağın %20 si olan 1.724,98-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
-Davacının talebini aşmamak kaydıyla icra takibinde yıllara göre değişen oranlarda ticari faiz UYGULANMASINA,
-Fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
2-Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 589,17-TL harçtan davacı tarafça peşin yatırılan 355,96-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 233,21-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat KAYDINA,
-Arabuluculuk sonuç tutanağı tarihi itibariyle yürürlükte bulunan tarifeye göre tahakkuk eden 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davanın kabul ve red oranı dikkate alındığında 396,00.-TL’sinin davalıdan tahsili ile hazineye irat KAYDINA, bakiye 924,00.-TL’sinin davacıdan alınarak hazineye irat KAYDINA,
-Davacı tarafça sarf edilen toplam 432,76-TL harcın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,

3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderleri( Bilirkişi ücreti ve posta masrafları) olmak üzere toplam 2.691,00.-TL’nin kısmen kabul – red oranları ve takdiren % 30’u olan 807,30-TL’ sinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, Bakiye masrafların davacı üzerinde bırakılmasına,
-Davacı tarafça yatırılan gider avansından arta kalan miktarın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa İADESİNE, (Gerekçeli kararın tebliğe çıkarılma masraflarının kalan gider avansından karşılanmasına)

4-Davanın kabul miktarı dikkate alınarak karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tayin ve takdir olunan 8.624,92-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
Dair; 6100 sayılı HMK.’nun 341. ve devamı maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 28/03/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır