Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/1082 E. 2022/220 K. 07.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/1082 Esas
KARAR NO : 2022/220

DAVA : Alacak (Cari Hesap Veya Ticari Kredi Sözleşmesi Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 22/12/2021
KARAR TARİHİ : 07/03/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 07/04/2022
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Cari Hesap Veya Ticari Kredi Sözleşmesi Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili …’in yaklaşık 25 yıldır unlu mamuller (pizza, sandviç vb.) satan bu ürünleri tüketiciye hazır bir hale getiren ve bu ürünlerin nihai tüketici ile buluşmasının sağlandığı kantin, büfe vb. işletmelere pazarlayan bir şahıs şirketi olduğunu, müvekkilinin ürettiği bu ürünlerin, yıllardan beri tüketicinin beğenisini kazanmakta olup memnuniyetle karşılandığını, müvekkilin bu işi gördüğü sırada davalıya da bu ürünleri sattığını, ancak davalının söz konusu ürünlere ilişkin bir kısım ödemeler yaptığını, büyük çoğunlukla da ödemelerini yapmadığını, muavin defter kaydından anlaşılacağı üzere ağırlıklı olarak davalı ödemelerini gerçekleştirmediğini, müvekkilinin de buna rağmen ürünlerini portföy kaybı olmaması açısından davalı yine de sattığını, davalı müvekkilinin bu iyi niyetine rağmen ödemeler konusunda müvekkilini zor durumda bıraktığını ve müvekkilinin gelir gider dengesi bozulduğunu ve yıllardan beri sürdürdüğü işi yapamayacak noktaya geldiğini, muavin defterden anlaşılacağı üzere davalıya 6.394,04 TL’lik ürün satıldığını, ancak yine muavin defterden anlaşılacağı üzere bu miktarın büyük kısmının ödenmediğini, verilen bu ürünlerin ise davalının talep ve ihtiyacı üzerine gerçekleştiğini, davalı ile müvekkili bu konuda şifahi olarak görüştüğünü, davalı tarafından bakiye kısmın ödemelerinin yapıldığı iddia edildiğini, ancak davalının iddia ettiği bu ödemelerin kime yapıldığı ve hangi ürüne ilişkin yapıldığı tespit edilemediğini, nitekim müvekkilinin banka hesap kayıtlarında davalı adına herhangi bir kayıt bulunmadığını, bunun yanı sıra müvekkili tarafından imzalandığını ve müvekkiline ait herhangi bir makbuz da bulunmadığını, sonuç olarak davalının, bu iddiası ile haksız bir şekilde ödemelerden kaçınma yoluna giriştiğini, bu nedenlerle fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla şimdilik; davanın kabulüne, 500,00 TL’nin dava tarihinden itibaren uygulanacak avans faizi ile birlikte tahsiline, yargılama harç ve giderlerinin ve avukatlık ücretinin davalı tarafa bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; Öncelikle dava dilekçesinin …. Mah … Sok No:… Güngören / İstanbul adresine gönderildiğini, bu adresin okul idaresi olduğunu, benimle ilgisi olmayan üçüncü bir şahsa teslim edildiğini ve bana ulaştırılmadığını, duruşma gününü e – devletten gördüğü için duruşmaya katıldığını, arabuluculuk sürecinde de bu adres kullanıldığından işlemler usulüne uygun yürütülmediğini, davacı firmaya borcunun bulunmadığını, davacı tarafın bana ürün teslim ettiğine ilişkin bir belge sunmasının mümkün olmadığını, işletme hesabı tuttuğundan bilanço vs bulunmadığını, alacaklının eski çalışanı ile görüştüğünde davacının okul kantinlerinin iskontosu fazla olduğundan diğer işletmelere verdikleri ürünlerinin kantinlere vermiş gibi gösterdiklerini, bu yüzden haberi olmadan fatura kesilmiş olabileceğini söylediklerini, bu nedenlerle davanın reddine ve yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava ticari ilişki olduğu iddiası ile alım satımdan kaynaklı alacağın tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5.maddesinde ticaret mahkemelerinin kuruluşu ve hangi mahkemelerin ticaret mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Bu durumda eldeki davanın Asliye Ticaret Mahkemesince görülüp karara bağlanabilmesi için uyuşmazlığın, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması ve bu bağlamda tarafların her ikisinin birden tacir olması zorunludur. (Yargıtay 3. H.D.sinin 04.12.2017 gün ve 2016/9128 E- 2017/17010 K. sayılı kararı)
Somut olayımızda yapılan araştırmalar neticesinde tarafların dava tarihi itibariyle tacir olmadıkları, davanın nitelik olarak mutlak ticari davalardan olmadığı, uyuşmazlığın genel mahkemeler olan Asliye Hukuk Mahkemeleri görev alanına girdiği dikkate alınarak dava hakkında aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklana nedenlerle;
1-Davacının açtığı davada,mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla;açılan davanın, HMK’nun 115/2.maddasi uyarınca aynı kanunun 114/1-(c) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden REDDİNE,mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARATINA,
3-HMK’nun 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere Bakırköy Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne GÖNDERİLMESİNE,
4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’ nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARATINA,
5-Harç ve masrafların görevli mahkemede nazara ALINMASINA,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı. 07/03/2022

Katip …
¸e-imza

Hakim …
¸e-imza