Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/948 E. 2021/217 K. 25.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/948 Esas
KARAR NO : 2021/217

DAVA : Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/12/2020
KARAR TARİHİ : 25/02/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 25/03/2021
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin muaccel ve rehinle de temin edilmemiş olup aleyhine ihtiyati haciz istedikleri davalının yönetiminde bulunduğu şirketlerin piasaya büyük miktarda borçlanmış veya müflis veya ticareti terk veya konkordato talep etmiş olmakla ve davalının alacaklılarını zarara uğratmak kastıyla yeni şirketler kurarak mal kaçırmakta ve alacaklıları zarara uğratacak hileli davranışlarda bulunmakta olduğu hususu gözetilerek iş bu dava sonunda elde edilecek hüküm ile müvekkil şirketin uğradığı zararın davalılardan tazminin akim kalmamasını teminen davalının menkul gayrımenkul ve 3. Kişilerdeki hak ve alacaklarının ihtiaten haczine ve davalının ahsi mal varlığı içinde yer alan
a. … ili … ilçesi … Mh. … Ada, … Parsel de kayıtlı taşınmaz ile … İli … İlçesi … Mh. … Mevkii .. Ada … Parsel de ve … İli … İlçesi … Mh. … Mevkii … Parsel de kayıtlı taşınmazların ihtiyaten haczi ile 3. kişilere devir ve temlikinin önlenmesine, müvekkili şirkete verilen 89.000 USD lik zararın alacağın doğduğu tarihten itibaren asıl alacağa işleecek dövize uygulanan faiz oranı üzerinden fiili ödeme günündeki döviz kuruna istinaden davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine, fazlaya ilişkin haklarımızın saklı tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının, anonim şirketin malvarlığını kötüleştirdiğini iddia ettiği davranışlar, (hiç bir biçimde kabul etmemekle birlikte bir an doğru olduğu düşünülse dahi) alacaklılar için dolayısıyla (dolaylı) zarar teşkil edeceğini, iflas etmeyen şirketlerin alacaklılarının, dolaylı (dolaysıyla) zarar iddiası ile dava açma hakkı bulunmadığın, müstakar Yargıtay kararlarında, iflas kararı olmadığı takdirde sorumluluğun bulunmadığına ve açılan davanın reddinin gerektiğine açıkça işaret ettiğini, davacının, doğrudan zarar iddiası da bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE YARGILAMANIN ÖZETİ:
Dava; TTK 553.madde ve devamı uyarınca alacaklının açtığı şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın niteliğine göre HMK’nun 14/2 maddesi gereğince işbu davaya bakmaya mahkememiz kesin yetkili olup, dava 6102 sayılı TTK’nun 1521.maddesi gereğince basit yargılama usulünce incelenip sonuçlandırılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; dava dışı … Tekstil Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin yetkilisi ve yönetim kurulu üyesi davalı …’in şirketi kötü yönetip yönetmediği, şirketi zarara uğratıp uğratmadığı, zarara uğratmış ise zarar miktarının tespiti davacıyı ve şirketi zarara uğratıp uğratmadığı, sorumluluğunun söz konusu olup olmadığı, zarar var ise miktarının tespiti hususlarından kaynaklandığı tespit edilmiştir.
Bakırköy .. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasını Uyap üzerinden incelenmesinde; davacılar … Tekstil Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi ile … Tekstil Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi tarafından 19/12/2019 tarihinde konkordato talepli dava açıldığı, yapılan yargılama sırasında davacı şirketler lehine 23/12/2019 tarihinden itibaren üç ay süre ile geçici mühlet kararı, 11/03/2020 tarihinde yapılan duruşmada ise davacı şirketlere verilen geçici mühletin 23/03/2020 tarihinden itibaren 2 ay süre uzatılmasına karar verildiği, dosyanın derdest olduğu anlaşılmışıtr.
Uyaptan yapılan sorgulamada konkordato mühletinin devam etmekte olduğu görülmüştür.
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan müzekkereye cevap verildiği, şirketin adres ve sicil bilgilerine dair istenen bilgi ve belgelerin gönderildiği anlaşılmıştır.
… Tekstil Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin sicil kaydının incelenmesinde; … sicil nolu şirketin … Mahallesi … Cad. No:.. …/… adresinde sicilde kayıtlı olduğu, 11/12/2019 tarihinde kurulduğu, meslek grubunun ev tekstili olduğu, şirket yetkilisinin … olduğu anlaşılmıştır.
… Tekstil Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin sicil kaydının incelenmesinde; … sicil nolu şirketin … Mah. … Cad. No:.. ../.. adresinde sicilde kain olduğu, 04/02/1980 tarihinde kurulduğu, meslek grubunun iplik ve elyaf ürünleri olduğu, şirket yetkilisinin … olduğu anlaşılmıştır.
08/01/2021 tarihli heyet ara kararı ile davacının ihtiyati haciz talebinin şartları oluşmamış olması nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası aslının celp edildiği, incelenmesinde; davacı alacaklı tarafından borçlular … Tekstil Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi ile … Tekstil Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi aleyhine 20/12/2019 tarihinde kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile yapılacak takipte ödeme emri düzenlendiği, ibraz edilen Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin 23/12/2019 tarihli ve … Esas sayılı kararında borçlu şirketler … Tekstil Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi ile … Tekstil Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi için 23/12/2019 tarihinden itibaren 3 ay süre ile konkordato geçici mühlet verilmesine, yapılmış olan takiplerin mevcut durumları aynen korunmak kaydıyla olduğu yerde durdurulmasına karar verildiği, takibin olduğu yerde durdurulmasına, borçlu … Tekstil Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi vekili Av. …’ın takibe konu yapılan asıl alacağa, faize ve tüm fer’ilerine yönelik itirazının ise takibin kambiyo takibi olması hasebi ile 08/01/2020 tarihinde reddine karar verildiği, … Tekstil Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi vekilinin 13/03/2020 tarihli dilekçesi ile şirkete verilen üç ay geçici konkordato mühlet süresinin iki ay daha uzatılmasına karar verildiğinden durdurma kararının devamına karar verilmesini talep ettiği, diğer şirket vekilinin de 13/03/2020 tarihli dilekçesi ile Bakırköy … ATM’nin konkordatoya ilişkin tedbir kararının uygulanarak müvekkili şirketi aleyhine başlatılan işbu icra takibinin durdurulmasına, şirket adına kayıtlı araçlar üzerine yakalama şerhi işlenmiş ise yakalama şerhlerinin kaldırılmasına karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Yapılan yargılama, toplanan ve sunulan delilleri, icra dosyası , sicil kayıtları, Bakırköy … ATM dosyası, icra dosyası , uyuşmazlık konuları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde Anonim şirketlere ilişkin hukuki sorumluluk hükümleri, TTK’nın ikinci kitabının dördüncü kısmının sonunda, onbirinci bölümde m. 549 ilâ 561 arasında toplu olarak düzenlenmiş ve m. 549-555 de sorumluluk halleri altı başlık altında toplanmış bulunmaktadır. Sorumluluk hallerinin özel olarak sayıldığı başlıklarda, sorumluluğun konusu, sorumlular ve sorumluluk şartları ile sorumluluğun hukuki sonucu gösterilmiştir.
Yöneticilerin hukuki sorumluluğu esas itibariyle TTK’nun 553 üncü maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde organa özgü sorumluluğu, müdürlerin, yöneticilerin, tasfiye memurlarının sorumluluğu yanında, kurucuların sorumluluğunu da içerecek şekilde hüküm altına almıştır.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanununda çokça tartışılan doğrudan zarar ve dolaylı zarar kavramlarına 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda yer verilmemiştir. Ancak yeni Kanunda da şirkete, pay sahiplerine ve alacaklılara uğradıkları zararlar için dava açma hakkı tanınmıştır. Bu kişiler, uğradıkları doğrudan zararların tazmini için kusurlu yönetim kurulu üyelerine yönelebilirler. Ayrıca şirketin uğradığı zararlardan yansıma yoluyla zarar gören yani dolaylı zarara uğrayan pay sahibi ve alacaklılar da belli koşullarda sorumluluk davası açabilirler (TTK 553, 556).
Doğrudan ve dolaylı zararlar, yönetim kurulu üyelerine karşı açılacak sorumluluk davasında pay sahipleri ve alacaklılar bakımından önemli kavramlardır. Yönetim kurulu üyelerinin kusurlu davranışlarının şirketin, pay sahibinin veya alacaklının alanında doğrudan yol açtığı zararlara doğrudan zarar denir. Yönetim kurulu üyelerinin kusurlu davranışlarının şirketin malvarlığına zarar verdiği ve bu zararın pay sahiplerini veya alacaklıları etkilediği zararlara da dolaylı zarar denir.
Somut olayda öncelikle, söz konusu talebin davacıların doğrudan mı yoksa dolaylı zararını mı oluşturduğu hususunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Doğrudan ve dolaylı zarar ayrımı anonim şirketler hukukunda sorumluluk çerçevesinde, ortağın veya alacaklının doğrudan kendi malvarlığında mı, yoksa şirketin zararı dolayısıyla “yansıma” (…) bir zarara mı maruz kaldığı sorusunu cevaplamaya yarar. Bu iki kavram yalnızca ortakların ve alacaklıların zararı halinde kullanılır, zira sorumluluk hükümleri çerçevesinde anonim şirket yalnızca doğrudan zarara uğrayabilir, ortaklar ve alacaklılar bakımından ise hem doğrudan hem de dolaylı zarar söz konusu olabilir.
Doğrudan doğruya zarar, şirket ortaklarının ve alacaklıların yönetim kurulu üyelerinin fiilleri sonucunda şirketin zararından bağımsız olarak uğradıkları zarardır. Şirketin ortakları ve alacaklıları, ortaklık zarar görmeden de bir zarara uğrayabilirler. İşte ortaklık malvarlığında herhangi bir azalma meydana gelmeden ortağın ve alacaklının malvarlığında meydana gelen azalmaya anonim şirketler hukukunda doğrudan zarar denilmekte ve bu durumda pay sahibine hükmedilecek tazminatın kendisine ödenmesi talebiyle dava açma imkanı tanınmaktadır. Ortakların veya alacaklıların doğrudan doğruya zararı, yönetim kurulu üyelerinin fiilleri sonucunda bu kimselerin ferdi ve hususi haklarının ihlali şeklinde ortaya çıkar. Ortakların ve alacaklıların doğrudan zararına ilişkin olarak başlıca şu örnekler verilebilir: Sermaye artırımında ortağın rüçhan hakkının kullanımının engellenmesi, ortağa payına uygun temettü ödenmemesi, ortağın genel kurul toplantısına katılmasına veya toplantıda oy kullanmasına haksız yere engel olunması, hazırlanan yanlış bilançoya istinaden ortağın hisselerini satması veya yeni hisse senedi alarak zarara uğraması, alacaklının yanlış bilgiye dayanarak şirkete kredi açması.
Alacaklıların ve ortakların doğrudan zarar görmeleri nedeniyle uğradıkları zararın tazminini talep etmeleri, genel hukuk prensibi olan sorumluluğun bir sonucudur. Doğrudan doğruya uğranılan zararlardan dolayı açılacak davalarda ortaklar ve alacaklılar tazminatın kendilerine verilmesini talep edebilirler. Birden fazla pay sahibi veya alacaklı aynı fiille zarara uğramış olsalar dahi talep edilebilecek tutar bizzat uğradıkları zarar ile sınırlıdır. Aslında ortakların ve alacaklıların doğrudan zararı anonim şirketler hukukuna özgü tipik bir sorumluluk davası olmayıp şirketin haksız fiilini teşkil eder. O nedenle bu davalarda anonim şirketlere özgü aktif ve pasif dava ehliyeti, doğrudan ve dolaylı zarar, farklılaştırılmış teselsül gibi özel düzenlemeler dışında esas itibarıyla haksız fiil sorumluluğuna ilişkin zarar, illiyet bağı, hukuka aykırılık ve kusura ilişkin kurallar uygulama bulur.
Doğrudan zarara istinaden dava hakkı her bir ortağa ve alacaklıya direk ve kişisel olarak tanınmıştır. Diğer ortakların, alacaklıların veya şirketin tazminat talebinden tamamen bağımsızdır. Zararın doğrudan zarar olması halinde, ortak bu davayı hem yönetim kurulu üyelerine hem de şirkete yöneltebilir.
Dolayısıyla zarar olarak nitelendirilen zarar ile kastedilen, ortakların veya alacaklıların, yönetim kurulu üyelerinin ortaklık malvarlığını kötüleştiren davranışlarından şirketin zarara uğraması neticesinde uğradıkları zarardır (yansıma zarar/Reflexschaden). Burada doğrudan zarar gören şirket olmakla birlikte, onun malvarlığında azalma meydana getiren bütün işlemler, ortaklar ve alacaklılar bakımından dolayısıyla zarar teşkil etmektedir, çünkü bu zarar nedeniyle şirketin ödeme gücünde meydana gelen azalma, alacaklıların ve ortakların taleplerinde bir kayba yol açmaktadır.
6102 s. TTK mülga TTK md. 309 dan farklı olarak dolaylı zarar kavramını kullanmamış, şirketin uğradığı zararın şirket ve ortaklar tarafından talep edilebileceğini belirterek dolaylı zarara üstü kapalı olarak yer vermiştir. Ortakların ve alacaklıların dolayısıyla zararından ancak şirketin zarara uğraması ve bu zararın ortakların ve alacaklıların malvarlığında bir azalmaya sebep olması halinde bahsedilebilir. Şirketin zararı ortakların ve alacaklıların dolayısıyla zararının “olmazsa olmaz/conditio sine qua non” şartıdır.
Dolaylı zararın talebi halinde ise davanın şirkete yöneltilmesi mümkün değildir. Zira bu durumda asıl zarara uğrayan şirketin kendisidir. Ortak ile alacaklı, şirketin zararının giderilmesi talebiyle bu davayı açmaktadır.
Yukarıda yapılan açıklama ve tespitler çerçevesinde davacı alacaklı her ne kadar şirket yetkilisi tarafından şirket adına verilen çeklerden dolayı alacağını alamadığını ve şirketin kötü yönetimi nedeniyle oluşan alacak zararını kendisine ödenmesini talep etmiş ise de ;
Alacaklıların, doğrudan doğruya uğradıkları zararlar bakımından dava hakları 6100 sayılı TTK m.553/I’de düzenlenmiştir. Buna göre; “Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan veya esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri taktirde, (…) şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludur”. Maddede bahsi geçen “verdikleri zarardan”ibaresi doğrudan zararları ifade etmektedir.
İşbu dava alacaklı davacı tarafından tahsile edemediği çek bedelleri için uğradığı zarar olarak kendisine ödenmesi yönünde açılmış dava olduğu görülmüştür.
Dilekçedeki İddialar tek tek incelendiğinde,
-Davalı kendileri ile açık ilişkileri buluna şirketlerden olan toplam meblağını yukarıda kalemler halinde belirttiğimiz alacaklar hakkında icra takibi yapmamış, şirket malvarlığının azalmasına sebep olarak müvekkil şirketin alacağına kavuşmasını şirketlerin içini boşaltmak suretiyle engellendiğini,
-Çıkartılması gereken bilançolar çıkartılmamış, genel kurullar toplanıp devam yönünde karar almamış dolayısıyla şirketler sona ermesine karşın müvekkil şirketten mal alımına devam edilmiş, şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesine başvuruda bulunulmamış alacaklı olanlara bildirimde bulunulmamış, yapılması gereken icra takipleri yapılmamış ve müvekkil şirket Kanundan kaynaklı yükümün ihlali nedeniyle zarara uğratıldığını
-Davalılar, kendileri ile açık ilişkileri bulunan şirketlerden olan ve toplam meblağını yukarıda kalemler halinde belirttiğimiz alacaklarının tahsili için icra takibi yapmamış, şirket mal varlığının azalmasına sebep olarak müvekkil şirketin alacağına kavuşmasını şirketlerin içini boşaltmak suretiyle ile engellendiğini
-Davalılar kanun tarafından kendilerine yüklenilen sorumlulukları yerine getirmeyerek müvekkil şirketi doğrudan zarara uğratıldığını
-Müvekkili şirkete verilen 89.000 USD lik zararın alacağın doğduğu tarihten itibaren asıl alacağa işleecek dövize uygulanan faiz oranı üzerinden fiili ödeme günündeki döviz kuruna istinaden davalıdan tahsili ile müvekkile ödenmesini talep ettiği görülmüştür.
Bu hususların doğrudan zarar olduğunu iddia etmiş talep etmiş ise de hukuki nitelendirmenin hakime ait olduğu dikkate alındığında söz konusu işlemlerin doğrudan değil dolaylı zarar olduğu anlaşılmış olup mahkememizce verilen süreye rağmen zararı kendi adına tahsilini talep etmiş ve davacı kendisi bakımından doğrudan zarar oluşturan farklı bir bir iş ya da eyleme dair başkaca delil ve beyan sunmadığı anlaşılmıştır.Müdürün ortaklığın mal varlığını azaltan veya kötüleştiren yasa ve ana sözleşme hükümlerine aykırı davranışları, ortakların dolaylı zarar görmesine yol açar. Zira, bu tür tasarruflar payları oranında ortakları da etkiler. Başka bir anlatımla, ortaklığın doğrudan doğruya zarar görmesi, ortakların dolaylı zararı olarak sonuç doğurur. Ancak, ortak, dolaylı zarar nedeniyle açtığı davada, hükmedilecek tazminatı kendisi adına değil, ortaklığa verilmesini talep edebilir.
Davalının şirket yöneticisi olarak yaptığı işlemlerden davacıların nasıl ve ne surette doğrudan zarar gördükleri konusunda somut bir açıklama ve delil bulunmamaktadır. Şirketin faaliyetleri kapsamında borçlanması, faaliyetin sonucuna göre zarar edilmesi halinde oluşabilecek zarar, davacı şirket ortaklarının doğrudan değil, dolaylı zararıdır. Dolaylı zararın ancak şirkete ödenmesi istenebilir. Davalı yöneticinin kusurlu davranışlarıyla zararın oluşması durumunda da oluşabilecek zarar, şirketin mal varlığında oluşan zarar olup, davacıların istediği zarar kaleminin, şirketin öz sermayesinin kaybına yol açtığı öne sürülen faaliyetler olduğu iddiası karşısında doğrudan değil, dolaylı zarar mahiyetindedir. Eldeki davada hükmedilecek tazminatın ancak dava dışı şirket lehine hüküm altına alınması istenebilir (Yargıtay 11.H.D 25/06/2019 T. 2017/5356 E.- 2019/4805 K.). Davacıların, şirket borçlarından kural olarak koydukları sermaye dışında kişisel sorumlulukları bulunmamaktadır. Şirketin kullandığı kredi sözleşmesine olan kefaletleri ise şirket lehine olup, bu sorumluluğun davalı yöneticinin sorumluluğu üzerinden doğrudan zarar olarak adlandırılması hukuken geçerli değildir. Öte yandan davalının rekabet yasağını ihlal ettiğini, davalı şirketin eylemlerinin TTK’nın 54 ve devamı maddelerinde öngörülen haksız rekabet oluşturduğunu ileri sürmüştür. Davacıların gerek haksız rekabet gerekse müdürün rekabet yasağı ile ilgili iddialarla doğrudan bir ilgisi bulunmamaktadır. İleri sürülen iddialar, ortağı oldukları şirketi ilgilendiren vakıalardır. Davacıların, söz konusu şirkette salt ortaklık sıfatının olması, böyle bir davayı kendi adına açması için yeterli değildir. (Yargıtay 11. HD’nin 2014/1233 E., 2014/19833 K. ; 2013/12642 E., 2014/2716 K.; 2017/762 E., 2018/5689 K. kararları da bu yöndedir.)
Sonuç olarak, davacıların doğrudan zarara uğradıklarına yönelik somut ve ispata elverişli kanıtlarının olmadığı, iddia ettiği ve tahsilini talep ettikleri zararın doğrudan değil dolaylı zarar olduğu sabit olup dolaylı zararın ise ancak şirkete ödenmesinin istenebileceği anlaşılmakla, ileri sürülen bu maddi olgular tamamen müdür olan davalının dava dışı şirketinin zararına neden olan eylemlerdir. Başka bir anlatımla, açıklanan zararlar, dava dışı şirketin doğrudan, davacının ise, dolaylı zararı kapsamındadır.
Bu durum karşısında, davacı her ne kadar doğrudan zarar olduğunu iddia etmiş is de ileri sürülen bu zararlar dava dışı şirketin doğrudan davacının ise, dolaylı zararı kapsamında olduğu, davacının açtığı sorumluluk davasında hükmedilecek tazminatın ancak dava dışı şirket lehine verilmesi istemli açabileceği davacının ise kendi adına talep edemeyeceğinden 6102 sayılı TTK’nun 556.maddesi uyarınca davanın bu yönüyle reddine karar vermek gerekmiştir.
İkinci bir husus TTK.m.553/I’de sayılan kişilerin kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal etmeleri halinde alacaklıların da dolayısıyla zararlar bakımından dava açma hakkını yalnızca şirketin iflası haline özgülemiştir. TTK.’nın 390.maddesine göre;”Şirketin iflaslı halinde pay sahiplerinin ve şirket alacaklılarının haiz oldukları haklar iflas idaresine ait olur. Bu hususta İcra ve İflas Kanununun 245.maddesi hükmü caridir”. Eski TTK döneminde anonim şirket iflas ettiği taktirde gerek alacaklıların gerekse pay sahiplerinn anonim şirketin faaliyette bulunduğu dönemdeki dolayısıyla zararlarını talep etme hakkı bulunmamaktaydı. Bu hak yalnızca iflas idaresine tanınmıştı. İflas idaresi ikinci alacaklılar toplantısında söz konusu davanın açılıp açılmayacağına karar verecek ve dava açmayı uygun görmemişse dava ikame edilmeyecektir. Ancak aynı maddede İcra İflas Kanunun 245.madde hükmü de saklı tutulmuştur. Bahsi geçen maddeye göre; “Alacaklıların masa tarafından neticelendirilmesine lüzum görmedikleri bir iddianın takibi hakkı isteyen alacaklıya devrolunur. Hasıl olan neticeden masraflar çıkarıldıktan sonra devralanın alacağı verilir ve artanı masaya yatırılır”.denmiştir.
TTK.m.556’da ise anonim şirketin faaliyette olduğu dönemde dolayısıyla zararı talep etme hakkı yalnızca pay sahiplerine tanınmış, alacaklılara böyle bir hak tanınmamıştır. Ancak eski TTK’dan farklı olarak anonim şirketin iflası durumunda, iflas idaresinin dava açmaması halinde, hem pay sahibi hem de alacaklılar (İİK.m.245’den bağımsız olarak) dava açma hakkına sahip olacaklardır. (TTK.m.556/II). T
TTK.m.556’ya göre alacaklılar ve pay sahiplerinin dolayısıyla zararları bakımından dava açılabilmesi için öncelikle bu taleplerini iflas idaresine karşı ileri sürmeleri gerekir.TTK.m.556’ya göre, iflas idaresi anonim şirketin uğradığı zararın tazmini için dava açmadığı taktirde, her bir pay sahibi veya şirket alacaklısı bu davayı açabilir. (TTK m.556/II). Burada pay sahipleri ve alacaklılar lehine (e) TTK’dan farklı bir düzenleme getirilmiş ve davayı açma hakkı pay sahipleri ile alacaklılara da tanınmıştır Sonuç olarak alacaklıların TTK. M.553’e dayanarak sorumluluk davasının davacısı olabilmeleri alacaklılar TTK.m.553/I’de sayılan kişilere karşı doğrudan uğradıkları zararlar bakımından zararın kendilerine ödenmesi yönünde TTK.m.553 hükümlerine dayanarak dava açabilirler. Ancak iş bu davada alacaklı zararın şirkete ödenmesini talep ederek dolaylı zarar talebinde bulunuğundan talep TTK 556.maddeye göre değerlendirilmesi gerekmiş olup davacı alacaklı ancak şirketin iflası halinde dolayısıyla zararlar bakımından zararın tazminini talep hakkını şirketin ancak iflası halinde ileri sürebileceğinden öncelikle iflas idaresine karşı ileri sürdükten sonra şayet iflas idaresi bu davayı açmaya lüzum görmezse TTK. m.556’ya dayanarak kendileri bu davayı açabilir.İflas etmeyen şirketin alacaklıları tarafından dolaylı zarar iddiasıyla açılan iş bu davadaki gibi alacaklı kendi zararından dolayı oluştuğu iddia ettiği zararın kendisine veya ödenmesini söz konu dava dışı şirket faaliyetteyken şirketin zararının (dolayısıyla zararın) tazminini isteme hakkı şartları oluşmadığından 6102 sayılı TTK’nun 556.maddesi uyarınca davanın reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-DAVANIN REDDİNE,
2-Harçlar Tarifesi uyarınca 59,30 TL karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin olarak yatırılan 9.460,94 TL harçtan mahsubuna, artan 9.401,64 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa İADESİNE,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13(4) maddesi uyarınca davalı yararına tayin ve takdir olunan 4.080 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin kendisi üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra davacıya İADESİNE,
6-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine,
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.25/02/2021

Başkan …
¸
Üye … ¸
Üye …
¸
Katip …
¸