Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/783 E. 2020/894 K. 13.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/783 Esas
KARAR NO : 2020/894

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 12/11/2020
KARAR TARİHİ : 13/11/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/11/2020

Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi mahkememiz esasının yukarıda belirtilen sırasına kaydı yapıldı.
“6100 sayılı HMK’nun 320.maddesinde mahkemenin mümkün olan hallerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar vereceği düzenlemesi de nazara alındığında somut olayın belirginliğine bağlı olarak hakim duruşma açmama yönündeki takdir hakkını kullanabilecektir.” düzenlemesi de nazara alınarak;
Dava şartları bakımından HMK’nun 114.madde ve 115.maddeleri uyarınca görev bakımından dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda göre dava şartı bakımından dosya incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; … Vana Döküm Sanayi-… ve ortakları isimli şahıs şirketinin ortakları arasında yer alan ..’ın 08/12/2019 tarihinde vefatıyla 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun miras hukukuna ilişkin kurallarına göre eşi … …, kızı … ve oğlu …’a kalması gereken ortaklık payı Üsküdar … Noterliğinde 10/12/2019’da verilen muvafakatname ile …, ..’ın varisi olarak ortaklığa girdiğini, davalılar tarafından Güneşli Vergi Dairesi’nin …. sicil numaralı mükellefi olarak …’ı ortaklığa kabul ettiklerini bildirdiklerini müvekkili şirketin %33,34 hisse payı ile ortağı olmasına rağmen haklarını alamadığını, adi ortaklıklarda aynen bölüştürmede mümkün olmadığından dolayı adi ortaklık ilişkisinin sona erdirilerek ortaklıktaki payının değeri tespit edilerek …’a verilmesi gerektiğini, Bakırköy …. Noterliğinin … yevmiye numara ve 28 Eylül 2020 tarihinde kira ve iş yeri hisselerine ilişkin olarak ihtarname çekilerek davalılara tebliğ edildiğini, adi ortaklığın ortakları borçlardan birinci dereceden ve kendi malvarlığı ile sorumlu olduklarını, ortakların borçlarından müteselsilen sorumluluklarının söz konusu olduğunu, … Vana Döküm Sanayi-… ve ortakları isimli adi ortaklığın ortaklarından müvekkilin babası ..’ın ölümünün ardından müvekkil, davalılar ile bir araya gelerek ortaklığa bir süre daha devam etme kararı aldığını, tarafların arabuluculuk sürecinde oldukları dönemde 31/10/2020 tarihinde müvekkil ile davalıların çocukları arasında yaşanan tartışmaya davalı …’da dahil olduklarını, aralarında yaşanan tartışma, şirketin kar etmediğini aksine zarar ettiğini iddia ederek kardan pay vermekten kaçmaları, adi ortaklığa ilişkin hesap açılmasına ilişkin ortakların arasında karar almasına rağmen …’ın kendisi adına hesap açarak ortaklığa ait işler bakımından bu hesabı kullanması gibi nedenler düşünüldüğünde güven ilişkisine dayalı olarak kurulan adi ortaklıktaki güven zedelendiğini, haklı sebeple fesih nedeni oluştuğundan tasfiye talep edildiğini, adi ortaklığın mali işlerinin yürütüldüğü hesapların, yani ortaklık adına banka hesapların bunun dışında … ve …’ın şahsi banka hesaplarının araştırılarak bu hesaplardan adi ortaklıkla ilgili mali işlemlerin tespit edilmesi gerektiğini belirterek … Vana ve Döküm Sanayii isimli adi ortaklık ilişkisinde müvekkile dağıtılmayan geçmiş döneme ilişkin kar payının belirlenerek davalılar tarafından müştereken ve müteselsilen ödenmesini, adi ortaklığın tasfiye edilmesi için tasfiye görevlisi tayin edilmesi, adi ortaklığın tasfiye edilmesi ve bu tasfiye sonucunda müvekkile payının verilmesi, şu an için …’ın adi ortaklığın işlerinin yürütülmesinde kullandığı bilinen TR… iban numaralı banka hesabına tedbir koyulmasına, ayrıca, … Vana Döküm Sanayi adi ortaklığının, … ve …’ın banka hesaplarının tespit edilerek bu banka hesaplarının incelenmesi neticesinde … Vana Döküm ve Sanayi adlı adi ortaklığa ilişkin mali işlemlerin tespiti halinde banka hesaplarına tedbir koyulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE YARGILAMANIN ÖZETİ
Dava; fesih istemine ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5.maddesinde ticaret mahkemelerinin kuruluşu ve hangi mahkemelerin ticaret mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.

Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Somut olayda hangi mahkemenin görevli olduğunun belirlenmesi için öncelikle taraflar arasındaki ilişkiyi saptamak gerekli olup, dava adi ortaklık sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, yukarıda anılan maddeye göre davanın, TTK’nun 4.maddesinde sayılan diğer anlatımla bu maddede 6098 sayılı TBK’na atıf yapan sözleşmelere ilişkin olmadığından mutlak ticari dava mahiyetinde olmadığı, diğer anlatımla her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hukuk davası(nispi ticari dava) niteliğinde de olmadığı nazara alındığında uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. Nitekim Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2015/18300 esas ve 2017/4738 karar sayılı 05/04/2017 tarihli ilamında da adi ortaklık ilişkisinden doğan davaların nispi ticari dava sayılabilmesi için her iki tarafın tacir olması gerektiği hususu vurgulanmıştır.
Ticari olmayan davalarda görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olup asliye hukuk mahkemesi ile ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki TTK’ nun 5/3.maddesi uyarınca görev ilişkisidir.Göreve ilişkin usul kuralları HMK’nun 114/1-c maddesi uyarınca dava şartıdır.Dava şartları kamu düzeninden olup kamu düzenine ilişkin hususlarda resen dikkate alınacak hususlardan olup dava şartı yokluğu halinde HMK’nun115/2.maddesi gereğince dava şartı yokluğundan .davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının açtığı davada, mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla; açılan davanın, HMK’nun 115/2.maddasi uyarınca aynı kanunun 114/1-(c) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden REDDİNE, mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Görevli mahkemenin BAKIRKÖY ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ olduğuna,
3-6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARATINA,
4-HMK’nun 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere Bakırköy Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne GÖNDERİLMESİNE,
5-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’ nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARATINA,
6-Harç ve masrafların görevli mahkemede nazara ALINMASINA,
Dair; 6100 sayılı HMK.’nun 341. ve devamı maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere tarafların yokluğunda dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda karar verildi. 13/11/2020

Başkan …
¸
Üye …
¸
Üye …
¸
Katip …
¸