Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/77 E. 2021/182 K. 18.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/77 Esas
KARAR NO : 2021/182

DAVA : İpotek (İpoteğin Kaldırılması (Fekki))
DAVA TARİHİ : 26/01/2020
KARAR TARİHİ : 18/02/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 18/02/2021

Mahkememizde görülmekte olan İpotek (İpoteğin Kaldırılması (Fekki)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; öncelikle ve ivedilikle dava konusu gayrimenkullerin üçüncü kişilere satış ve devrinin engellenmesi açısından HMK.389.maddesi ve devamı maddeleri uyarınca tapu kaydına teminatsız ihtiyati tedbir konulmasına, müvekkilinin telafisi mümkün olmayan zararlarının önlenmesi açısından davalılar …bank ….ve …tarafından konulan ve tapu kaydında mevcut tüm ipoteklerin ve varsa diğer takyidatlar ile haciz kayıtlarının paraya çevrilmesine yönelik yapılacak her türlü yasal takibin dava sonuçlanıncaya ve karar kesinleşinceye kadar durdurulması mahiyetinde HMK.389 ve devamı maddeleri uyarınca teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesine, haklı hukuki nedenlere dayanan davanın kabulü ile diğer davalılar …bank … ve …tarafından konulan ipoteklerden dolayı müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti ile … ili, … ilçesi, … Mahallesi … ada, … parsellde kayıtlı, … projesinde yer alan (I) Blok, Zemin Kat, 82 nolu dükkan nitelikli bağımsız bölümde yer alan taşınmazın üzerinde yer alan diğer davalılar …bank ….ve …tarafından konulan tüm ipoteklerin ve varsa başkaca diğer hacizlerin terkin edilerek (fekkine) tüm ipoteklerin kaydının terkin edildiğnin ilgili tapu müdürlüğüne bildirilmesine, tapu sicil müdürlüğünden celp edilecek tapu kaydında varsa haciz alacaklılarının verilen süre içerisinde davacı tarafça davaya dahil edilmesi akabinde bu kişilerin haciz şerhleriyle ilgili olarak varsa hacizlerin ivedilikle kaldırılıp ilgili tapu müdürlüğünün bilgilendirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.vekili cevap dilekçesinde; dava edilmesi gereken tarafın müvekkili olmadığını, husumet açısından itiraz ettiklerini, müvekkilinin tapu devrini gerçekleştirmek amacıyla gerekli prosedürü işleterek taşınmazların tapularını devrettiğini, tapunun ipoteksiz devri hususunda müvekkilinin elinde herhangi bir imkan bulunmadığını belirterek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla davanın reddini savunmuştur.
Davalı …vekili cevap dilekçesinde; müvekkili banka ile davacı arasında krediden ve sair nedenden kaynaklı herhangi bir sözleşme, sebepsiz zenginleşme, taahhüt, haksız fiil ve sair borç doğuran bir hukuki ilişki bulunmadığını, eksik nispi harcın ikmali gerektiğini, arabuluculuk yoluna başvurulmadığından davanın usulden reddi gerektiğini, müvekkili lehine tesis ve tescil e dilen ipoteğin, taşınmazın satışının taahhüt edilmesinden önce veya sonra tesis edilmesinin ipotek hakkı açısından etkisi bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle husumet, görev ve yetki itirazlarının bulunduğu görülmüş olup, esas yönünden ise; dava konusu taşınmaz üzerine müvekkili şirket lehine, diğer davalı … ile müvekkil şirket arasında imzalanmış finansal kiralama sözleşmelerinin teminatını teşkil etmek üzere ve tapu kaydına güvenilerek ipotek tesis edildiğini, resmi şekil şartına aykırı şekilde adi yazılı yapılan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin geçersiz olduğunu, davacının ipoteğe yönelik haksız taleplerini oluşturan olay ile müvekkil şirket arasında herhangi bir kredi ilişkisi ve illiyet bağının bulunmadığını belirterek haksız ve hukuki mesnedi bulunmayan davanın ipotek hakkımıza yönelik aleyhe talepler yönünden reddine, davacının dava dilekçesi ve eklerine karşı savunma hakkının saklı kalmak kaydıyla davacının ihtiyati tedbir taleplerinin de reddine karar verilmesini savunmuşqtur.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE YARGILAMANIN ÖZETİ:
Dava; dava konusu bağımsız bölümlerin tapu kaydındaki ipoteğin fekki istemine ilişkindir.
Taraf vekilleri delil listeleriyle yazılı delillerini ibraz etmişler, diğer deliller mahkememizce toplanmıştır.
Esenyurt Tapu Müdürlüğünden … ili, … ilçesi, … ada, … parsel, 1 Blok, 82 nolu bağımsız bölüm sayılı taşınmazın tapu kaydı, satış ve ipotek resmi senet suretleri celp edilmiştir.
İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasının derdest olduğu, duruşmasının 26/05/2021 tarihine talik edildiği anlaşılmıştır.
Davalının yetki itirazının talebin taşınmazın aynına ilişkin olması sebebiyle kesin yetki nedeniyle taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi yetkili olduğu dikkate alınarak yetki itirazının reddine, tahkim itirazı bakımından taşınmazlarla iradi tahkim yolu kapalı olduğundan davalının tahkim itirazının reddine karar verilmiştir
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davacıya ait taşınmaz üzerinde davalılar arasındaki kredi sözleşmesi kapsamında davalı banka lehine tesis edilen ipoteğin fekki koşullarının oluşup oluşmadığı davalıların pasif husumet itirazlarının yerinde olup olmadığı hususlarından kaynaklandığı tespit edilmiştir.
29/01/2020 tarihli heyet ara kararı ile davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin reddine, 02/12/2020 tarihli heyet ara kararı ile davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile; … İli, … İlçesi, … Mahallesi, … Ada, … Parselde kayıtlı, … Projesinde yer alan (A) Blok, Zemin Kat, 728 no.lu dükkan nitelikli bağımsız bölümün ihtiyati haciz ve icrai hacizlerden dolayı davalılar tarafından yapılan ve yapılacak icra takiplerinde cebri icra yoluyla satışının ihtiyati tedbiren durdurulmasına, 3.819.000,00-TL nin %15 i tutarı 572.850,00 TL nakit yada kesin ve süresiz teminat mektubu alınmasına, yasal süre içerisinde teminat yatırılıp talepte bulunulduğu takdirde ilgili tapu müdürlüğüne ihtiyati tedbir ara kararının infazı için müzekkere yazılmasına, ara karardan bir suretin icra müdürlüğüne gönderilmesine karar verildiği görülmüştür.
Davacının iddiası, davalı tarafın savunması ve tüm dosya kapsamı nazara alınarak ipotek bedellerinin ödenip ödenmediği fek koşullarının oluşup oluşmadığının tespiti için dosyadaki deliller tapu kayıtları tarafların defter ve kayıtları incelenerek uyuşmazlık konuları çerçevesinde ayrıntılı, gerekçeli rapor alınmasına karar verilmiş, 11/01/2021 tarihli raporda özetle; temlik eden …, …. …, Onaylayan borçlu davalılardan … İnşaat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi arasında 02.05.2019 tarihinde Alacağın Temlik Sözleşmesinin akdedilmiş olduğu ve söz konusu sözleşmenin altında tarafların kaşe ve imzalarının mevcut olduğu, dava konusu taşınmaz üzerinde; 11.09.2017 tesis tarihli … numaralı ve 1.750.000.000 TL tutarlı … lehine, 11.09.2017 tesis tarihli … numaralı ve 53.621.000 Euro tutarlı …. Anonim Şirketi lehine, 02.11.2018 tesis tarihli .. numaralı ve 1.250.000.000 TŞ tutarlı … lehine davacı ve davalılar tarafından sunulan ticari defterlerin T.T.K. ve V.U.K. hükümleri doğrultusunda sahibi lehine delil niteliğine haiz olduğu, davacı tarafından sunulan ticari defterlere göre dava konusu taşınmaza ilişkin düzenlenen fatura bedelinin temlik ve yapılan ödeme ile 02.05.2019 tarihinde ödenmiş olduğu ve bu faturadan dolayı davalıya herhangi bir borcun bulunmadığı, davalı … tarafından sunulan ticari defterlere göre dava konusu taşınmaza ilişkin düzenlenen fatura bedelinin temlik ve yapılan ödeme ile 02.05.2019 tarihinde ödenmiş olduğu ve bu faturadan dolayı davacıdan herhangi bir alacağın bulunmadığı, dava dışı … tarafından 25.04.2015 tarihinde 3.819.000,00 TL tutarında senet ödemesi, 27.04.2015 tarihinde 2.000 TL tutarında kaparo ödemesi, yapılmış olduğu, akabinde 1.069.000,00 TL tutarındaki senet ödemesinin gerçekleştirilerek söz konusu senetlerin dava dışı şahsa iade edildiği, davalı … tarafından dava dışı şahsa 07.04.2016 tarihinde fatura düzenlendiği, davalı … tarafından sunulan ticari defterlere göre; Davacı …. Tekstil firması ile herhangi bir ticari ilişkisinin bulunmadığı, davalı … firması ile ticari ilişkisinin bulunduğu, dava tarihi itibariyle halen söz konusu ipoteklerden dolayı bankanın davalı … firmasından 2.079.632.406,03 TL tutarında alacağının bulunduğu, davalı … tarafından sunulan ticari defterlere göre; Davacı … Tekstil firması ile herhangi bir ticari ilişkisinin bulunmadığı, davalı … firması ile ticari ilişkisinin bulunduğu, dava tarihi itibariyle halen söz konusu ipoteklerden dolayı finansal kiralama şirketinin davalı … firmasından 12.989.903,72 Euro ve 12.526,67 TL tutarında alacağının bulunduğu, davacı talebi yönünden hukuki değerlendirme ve nihai takdirin mahkemeye ait olduğu sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama ve toplanan deliller sonucunda; uyuşmazlık noktası davacının adi yazılı taşınmaz satış vaadi sözleşmesi sonrası teslim edilen taşınmazın bedelini ödemesi sonrasında davalı banka lehine tesis edilen ve bu ipotekle yüklü olarak adına tescil edilmesine rağmen ipoteğin kaldırılması koşulları oluşup oluşmadığı hususlarındadır.
Davalı Banka tarafından …’ya ticari Kredi kullandırımı ve ipoteğin tesisi esnasında … tarafından davacıya yapılan satış vaadi davalı tarafından bilinip bilinmediği davanın esası bakımından önem taşımaktadır. Banka, dava konusu iddia edilen harici satıştan ipotek tesisi anında habersiz olduğunu savunmuştur. Bu satışı bilip bilmediği ya da bilebilecek konuda olup olmadığı iş bu davada tartışılması gereken konudur.
Her ne kadar davacı ile diğer davalı firma arasında bir satış vaadi sözleşmesi akdedilmiş ise de Tapu Kanunu 26. maddesi uyarınca tapu siciline şerh ettirilmediği görülmüştür. Tapuya şerh edilmemiş satış vaadi sözleşmesi uyarınca sözleşmede hak sahibi olan davacı taraf açısından eşyaya bağlı bir borç oluşmayacaktır. Diğer bir deyişle tapu siciline şerh edilmeyen sözleşme gereğince davacı, diğer davalı firmaya karşı ileri sürebileceği bir şahsi hakkı olmakta ise de işbu şahsi hakkı 3. şahıslara karşı dermeyan edemeyecektir. Taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin BK. nun 237/2 maddesine uygun olarak şekle tabi olduğu, aynı yasanın 12/2.maddesine göre ise şeklin sıhhat şartı olduğu yani şekle uymanın akdin ispatı için değil geçerlilik şartı olduğu yasanın emredici hükmü gereğidir. Benzer şekilde MK. nun 706. maddesi “taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin geçerli olması, resmi şekilde düzenlenmiş bulunmalarına bağlıdır” demek suretiyle şekle uygun olarak yapılmayan sözleşmelerin geçersiz olduğu, Yargıtay kararlarından da anlaşılacağı üzere yok hükmünde bulunduğu, yokluğun satış vaadi sözleşmesinin bir kısmı için değil ferilerini de kapsayacağı sabittir. Şekle tabi olan satış vaadi sözleşmelerinin Tapu Kanunun 26.maddesi uyarınca “…noterler tarafından tanzim edilen gayrimenkul satış vaadi sözleşmeleri de taraflardan biri isterse gayrimenkul siciline şerh verilir” hükmü gereğince tapuya şerh edildikten sonra, lehine vaad edilenin 3. Şahıslara karşı da bu hakkını ileri sürme imkanı kazanmış olacaktır. Ayrıca şerhten sonra taşınmaz üzerinde tesis edilen sınırlı ayni hakların veya başka şerhler verilmiş ise alıcı bunların terkinini talep edebilir.
Somut olay bakımından ise davacı ile diğer davalı firma arasında yazılı bir taşınmaz satış vaadi akdedilmiş ise de tapu siciline şerh edilmediğinden dolayı davalı Banka’nın davacı ile diğer davalı arasında bir satış vaadi sözleşmesi imzalandığını bilmesi imkan dahilinde olması mümkün görünmemektedir. Banka, kaydında satış vaadi sözleşmesi şerhi olmayan bir taşınmazı ipotek almakla kazanımı MK’nun 1023. maddesi uyarınca korunmaktadır.
Satış vaadi sözleşmesi akitleri arasında hüküm doğuracaktır. Taşınmazın kendisine satılması vaat edilmiş olan kişinin sözleşmenin satış vaadi sözleşmesine riayet etmeyen borçlu tarafına karşı ileri sürebileceği tek talep ise sözleşmeye aykırılık yüzünden uğramış olduğu zararın tazmin edilmesini istemek şeklindeki şahsi hak olacaktır. Davacının taşınmaz üzerindeki tüm haciz ve takyidatların, bu arada banka lehine olan ipoteklerin de tapudan terkin edilmesi şeklindeki talebi borçlar hukuku ve eşya hukukunun temel ilke ve prensipleriyle değerlendirmek gerekirse;
Kural olarak borç ilişkisinin nispiliği ilkesine göre, sözleşmeden doğan bir alacak hakkı, ancak borç ilişkisinin diğer tarafına, borçluya karşı bir talep yetkisi verir (nispi / kişisel hak). Dolayısıyla satış vaadi sözleşmesinden doğan alacak hakkının, sözleşmenin tarafı olmayan bir üçüncü kişiye karşı, bu arada taşınmazın yeni malikine karşı veya taşınmaz üzerinde ipotek hakkı sahibi olan kişiye karşı ileri sürülmesi mümkün değildir.
Davacının … ile adi yazılı satış vaadi sözleşmesinin imzalandığı tarihte tapuda ipotek bulunmadığı, davacının bu tapu kaydına güvenerek sözleşme imzaladığı davacı için bu açıdan aleniyet ilkesinin geçerli olduğunun ileri sürülmüş ise de, “aleniyet” ve “tapuya güven ilkeleri” yalnızca ayni haklar için söz konusudur. Bu nedenle ayni hak sahibi olan Banka’nın bu ilkelere dayanması mümkün iken şahsi hak sahibi olan davacının bu ilkelere dayanması hukuken mümkün bulunmamaktadır. Eşya hukukunun temel prensiplerinden biri olan aleniyet (kamuya açıklık) prensibi, herkese karşı ileri sürülebilme özelliği ile ilgilidir. Herkese karşı ileri sürülebilme, eşya üzerinde böyle bir hakkın bulunduğunun herkes tarafından bilinebilmesi ihtiyacını beraberinde getirir. Taşınır mallarda, bu ihtiyacı dışarıya zilyetlik sağlar. Taşınmaz mallarda ise tapu kütüğüne yapılan kayıtlar bu taşınmazlar üzerindeki ayni hakkı kamuya açık (aleni) hale getirir. Söz konusu aleniyet prensibine bağlı olarak, taşınmazlarda tapu siciline güven korunmuştur. Buna göre, tapu sicili yoluyla aleni kılınan durum, gerçeği yansıtmıyorsa (mesela tapuda malik gözüken kişi gerçekte malik değilse) iyiniyetli üçüncü kişilerin bu yolsuz kayda güvenerek ayni hak iktisapları TMK.m.1023’deki şartlar altında korunacaktır. Görüldüğü gibi, aleniyet ilkesi ile tapuya güven ilkesi birbirini tamamlayan ilkelerdir. Aleniyet ilkesi ve buna bağlı tapu kütüğüne güvenin korunması ilkesi ayni haklara ilişkin prensiplerdir. Tapu kaydına güven ilkesinin düzenlendiği TMK 1023’e göre, “Tapu kütüğündeki bir tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur”. Maddeden de anlaşılacağı üzere, tapu kütüğüne güvenden bahsedilebilmesi için, öncelikle yolsuz bir tescil olması gerekmektedir. Yolsuz tescilden söz edebilmek için tapu sicili, gerçek hak durumuna uymamalı ve üçüncü bir kişi bu yolsuz tescile dayanarak ayni bir hak iddia etmelidir.
Öte yandan davalının savunmasında bahsettiği gibi 1988 tarihli, 1987/2 Esas, 1988/2 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu kararında ise “gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin şekil şartına uygun olmaması sebebiyle geçersizliğinin, edimini yerine getirmemiş olan sözleşme tarafınca ileri sürülmesinin (M.K. 2. Maddesine) hakkın kötüye kullanılmaması ilkesine aykırı olacağı” kabul edilmiştir. Ancak anılan YİBGK kararı gereğince de üçüncü kişi durumundaki bankaya herhangi bir talep ileri sürülebilmesi, ipoteğin fek edilmesi hukuken mümkün bulunmamaktadır. Kararın gerekçesinde açıklandığı üzere; “Kanun önünde eşitlik ilkesinin” ihlal edildiği yolundaki görüş; gösterilen gerekçeler karşısında varit olmadığı gibi, şekle aykırı sözleşmeye tapulu taşınmaz satımı yapan satıcının tapuda mülkiyeti devir işlemine yanaşmadığı her olayda hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralı gözetilerek cebren tescil isteminin kabul edilmesi de yasamızın sistemiyle bağdaşmaz. Bu içtihadı birleştirme kararıyla Eşya Hukukuna hâkim olan prensiplerin büyük ölçüde değiştirildiği iddiasına da katılmak mümkün olamaz. Cebri tescil istemi, ayni değil, kişisel bir haktır. Geçersiz sözleşmeye dayanarak tescil talebinde bulunan kimsenin bu davasının kabul edilebilmesi, dava açılmadan veya tescil kararı verilmeden önce taşınmazın mülkiyetinin üçüncü şahsa geçmemiş bulunması şartına da bağlıdır. Başka bir anlatımla, kural olarak ifa ( tescil ) davası geçersiz sözleşmenin tarafları arasında rüyet edilecektir. Tapu sicilindeki kayda güvenen iyi niyetli üçüncü şahsa tescil kararından önce taşınmazın mülkiyeti geçirilmiş ise elbette geçersiz sözleşmeye dayanan kişi olarak satın alanın tescil isteminin de yasal dayanağı kalmaz. (MK. md. 931 )” denilmektedir.
Davalı banka adi yazılı gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin tarafı olmadığından şekil şartına uygun yapılmayan sözleşmeye dayanarak bankadan bir talepte bulunulduğunda banka tarafından adi yazılı satış vaadi sözleşmesinin geçersizliği ileri sürülebilecektir. Bu husus M.K. 2. maddeye de aykırılık teşkil etmemektedir. Tapu siciline güvenerek aldığı ipotekten dolayı mülkiyeti devralan üçüncü şahıs gibi ayni hak sahibidir. Bu nedenle davacının ipoteğin de kaldırılması talebinin reddine karar verilmesi gerekmektedir.Davacı Alıcı Tacir olup satış vaadi sözleşmesi yapılırken, satışı vaat eden kişinin malik olduğunu gören kimse, satış vaadinden sonra malikin o taşınmazı başka bir kişiye devredebileceğini veya bir ayni hak ile taşınmazı yükleyebileceğini de bilebilecek durumdadır. Zaten kanun koyucu satış vaadinde alıcının bu tarz riskler karşısında haklarını korumak açısından satış vaadinin şerh edilmesi imkânını getirmiştir. Alıcı bu şerh imkânını kullanmadan tamamen satıcıya güvenmiş olduğundan, maruz kaldığı durumda da ancak satıcıdan talepte bulunabileceği açıktır. Davacı tacir olup basiretli davranmakla yükümlü olduğu dikkate alındığında söz konusu satış vaadi sözleşmesini tapuya şerh ettirmesi gerektiği dikkate alındığında Davaya konu olayda Banka tarafından diğer davalı …’ya kullandırılan ticari kredilerin teminatını teşkil etmek üzere dava konusu taşınmaza tapu sicilideki mevcut durumuma göre ipotek tesis edildiği anlaşılmış olup bu satışların yapıldığını diğer davalı malik … bankaya bildirmekle yükümü olup bu yükümlülüğünü yerine getirmediği anlaşılmıştır. Mevcut tapu kayıtlarını inceleme dışında taraflar arasında adi yazılı şekilde yapılan sözleşmenin banka tarafından araştırılması ve bilinmesi şeklinde bir yükümlülük bankaya yüklenememeyeceğinden İpoteğin tesis edildiği tarihte taşınmazın kaydında başkaca herhangi bir takyidat ve şerh bulunmadığı nazara alınarak. Banka iyi niyetli 3.kişi olarak, kredi kullandırmak suretiyle alacağı riski teminata bağlandığı inancı ile tapu siciline güven duyarak kredi kullandırmıştır denilebilir. Sonuç olarak şekil şartlarına uygun olmayan adi yazılı gayrimenkul satış vaadi sözleşmeleri geçersiz olduğundan ve ancak tarafları arasında şahsi hak doğuracağından İçtihadı Birleştirme Genel Kurul Kararına göre ise davacı ile … arasında imzalanan, yasanın emrettiği şekle uygun düzenlenmediği için şeklen geçerli olmayan satış vaadi sözleşmesinin geçerliliği taşınmazı devir alan veya üzerinde lehine ayni hak tesis edilen mutlak ayni hak sahibi kişilere karşı ileri sürülemeyeceğinden davacının ipoteğin fekkine ilişkin talebinin tüm bu nedenlerle davanın reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 59,30-TL maktu karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin yatırılan 65.218,98-TL harçtan mahsubuna, artan 65.159,68 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalılar yararına tayin ve takdir olunan 126.815,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
6-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine,
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.18/02/2021

Başkan …
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Katip …
¸e-imza