Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/7 E. 2020/406 K. 06.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/7 Esas
KARAR NO : 2020/406

DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/02/2015
KARAR TARİHİ : 06/07/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 27/07/2020
Mahkememizde görülmekte olan itirazın iptali ( genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan ) istemine ilişkin asıl dava ile menfi tespit istemine ilişkin karşı davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının kefili olduğu ….. Alm. İnş. San. Ve Tic. Ltd. Şirketinin müvekkili bankanın …. Şubesinden kredi kullandığını, müvekkili banka tarafından görülen lüzum üzerine Beşiktaş … Noterliğinin 13/02/2014 tarih ….. yevmiye nolu ihtarnamesinin keşide edilerek hesabın kat edilip ihtarnamede yazılı diğer borçlularla birlikte davalıya 156.067,73 TL nakit, 43.680- TL gayri nakit kredi borcunu ödemesi için süre verildiğini, ihtarnamenin davalıya tebliğ edildiğini, ancak borcun ödenmediğini, bunun üzerine alacağın tahsili için davalı aleyhinde İstanbul … İcra Müdürlüğünün …. esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalının diğer itirazları ile birlikte yetki itirazında bulunması üzerine yetki itirazının kabul edilerek dosyanın yetkili Bakırköy İcra Müdürlüklerine gönderildiğini, Bakırköy … İcra Müdürlüğünün …. esasına kaydının yapıldığını, buradan gönderilen ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiğini ve borçlunun icra takibine haksız olarak itiraz ettiğini, davalının itirazının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, bu nedenle iptalinin gerektiğini ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına, % 20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; huzurdaki itirazın iptali davasının açılmasından önce davacı tarafın İstanbul …. Asliye Ticaret Mahkemesinin ….. D.İş sayılı dosyası ile 25/06/2014 tarihinde aldığı 199.747,43 TL lik ihtiyati haciz kararı ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün …. esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibi üzerine ihtiyati haciz kararına itirazları üzerine ihtiyati haciz kararı kaldırılmak üzere iken icra dairesinin yetkisine yapmış oldukları itiraz gerekçe gösterilerek icra dosyasının Bakırköy … İcra Müdürlüğüne gönderildiğini, davacı bankanın Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesinin …. D.İş sayılı dosyası ile aldığı ihtiyati haciz kararının Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasından esas takibe geçilerek tüm bankalara, tapulara haciz ihbarnameleri gönderildiğini, itirazları üzerine takibin durduğunu, ayrıca ihtiyati haciz kararına yapmış oldukları itirazın reddedilmesi nedeniyle kararın temyiz edildiğini, kredi sözleşmesinin …… Alüminyum İnşaat San. Ve Tic. Ltd. Şirketi ile akdedildiğini, şirket ortağı olan müvekkilinin 11/05/2011 tarihinde ortaklıktan çıktığını, ortaklık devir sözleşmesini cevap dilekçesi ekinde sunduklarını, müvekkilinin imzaladığı 18/02/2010 tarihli sözleşme olup, bu sözleşme borcunun sonlandırıldığını, diğer dayanak kredi sözleşmelerinde müvekkilinin kefaleti olmadığından borçlu olmadığını, müvekkiline gönderilen ihtarnamenin tebliğine ilişkin yapılan tebligatın usulsüz olduğunu, bu nedenle aleyhe sonuç doğuramayacağını, davacı-karşı davalı bankaya 01/12/2014 tarihli Kadıköy …. Noterliğinin …. yevmiye nolu ihtarnamesinin keşide edilerek haksız işlemlerin ve icra dosyalarının sonlandırılmasının talep edildiğini, ihtarnamenin 08/12/2014 tarihinde bizzat tebliğ edilmesine rağmen haksız işlemlere devam edildiğini, müvekkilinin …… Alüminyum İnşaat San. Ve Tic. Ltd. Şirketinin yetkilisi olduğu dönemde kefil olarak imzaladığı …. numaralı 18/02/2010 tarihli genel kredi sözleşmesinin doğrudan müşteri çeklerine istinaden alınan kredi olduğunu, bedelinin çek olarak kredi alırken ödendiğini ve borcun kapandığını, bu sözleşme sebebiyle bankanın alacağının kalmadığını, bu sözleşmeden dolayı müvekkilinin borçlu olduğunu ispat yükünün bankaya ait bulunduğunu, diğer …. numaralı 03/11/2011 tarihli ve …. numaralı 21/06/2013 tarihli sözleşmelerde müvekkilinin şahsi kefaleti ve imzası olmadığı gibi o dönemde şirkete ortak dahi olmadığını, haksız ve kötü niyetli olarak mevcut kredi sözleşmelerinde borçlu şirket ve ortaklardan borcu tahsil edememe riski ile müvekkili aleyhine haciz kararı alındığını, yapılan tüm haksız işlemlerin müvekkilinin kredi sicilini de etkilediğini, karşı dava olarak ise geçerli borç doğrucu bir sözleşme olmadığı gibi müvekkilinin haksız eylemi ile doğmuş bir zarar da bulunmadığını, 2010 tarihli kefalet konusu borcun kapatıldığını, müvekkilinin ortaklıktan çıktıktan sonra tanzim edilen 2011 ve 2013 tarihli GKS’ne müvekkilinin kefaleti olmadığından ve sair yasal şartları taşımadığından borçlu olarak gösterilemeyeceğini, davalının müvekkilinden alacağı olmadığı halde müvekkili aleyhine ihtiyati haciz kararı aldığını, müvekkilinin şirkette hiçbir sermayesinin kalmadığının 27/05/2011 tarihinde Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlandığını, basiretli bir tacir olan bankanın bu durumu bilmemesinin mümkün olmadığını, banka tarafından gönderilen usulsüz ihtar içeriğinin de haksız ve mesnetsiz olduğunu belirterek müvekkili aleyhine tatbik edilen tüm haciz işlemlerinin tedbiren kaldırılmasını, davacı-karşı davalı bankanın itirazın iptali davasının reddine, borcun %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına, karşı dava yönünden ise Bakırköy … İcra Müdürlüğünün …. esas sayılı dosyasından 144.666,16- TL borçtan ve başkaca bir sebeple müvekkilinin davacı-karşı davalı bankaya borçlu bulunmadığının tespitine, davacı-karşı davalı bankanın müvekkilinin borçlu sıfatının doğmadığını bilerek hareket ettiğinden borcun % 20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Asıl dava; Genel kredi sözleşmesine kefaletten dolayı ödenmeyen kredi borcunun tahsili için girişilen ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali, karşı dava ise; aynı icra takibinden dolayı borçtan sorumlu olunmadığı iddiasına dayalı menfi tespit istemine ilişkindir.
Taraf vekilleri delil listeleriyle yazılı delillerini ibraz etmişler, diğer deliller mahkememizce toplanmıştır.
Bakırköy … İcra Müdürlüğünün …. esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı-alacaklı tarafından davalı-borçlu aleyhine önce İstanbul …. İcra Müdürlüğünün …. esas sayılı takip dosyası ile dava dışı …… Alüminyum İnş. San. Ve Tic. Ltd. Şirketi tarafından kullanılan kredi nedeniyle kredi sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imzalayan davalı aleyhine 03.07.2014 tarihinde 116.005,81 TL asıl alacak, 26.957,86 TL işlemiş faiz, 1.336,29 TL faizin % 5 gider vergisi, 66,20 TL masraf ve 300- TL ihtiyati haciz vekalet ücreti olmak üzere toplam 144.666,16 TL nakdi alacağın ve 39.350 – TL gayri nakdi alacağın tahsili ve deposu için ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı-borçluya 10.07.2014 tarihinde tebliğ edildiği, davalının vekili vasıtasıyla 10.07.2014 havale tarihli dilekçesiyle borca, faize, icra dairesinin yetkisine itiraz ettiği, alacaklı vekilince yetki itirazının kabul edilerek dosyanın Bakırköy İcra Müdürlüğü Tevzi Bürosuna gönderilerek Bakırköy … İcra Müdürlüğünün …. esas numarasını aldığı, bu dosyadan gönderilen ödeme emrinin davalı-borçluya 10.12.2014 tarihinde tebliğ edildiği, davalının e-devlet ortamında görülerek tebellüğ edilen takibe 27.11.2014 tarihinde borca, faize ve fer’ilerine itiraz ettiği, her iki itirazın yasal 7 günlük sürede yapıldığı, işbu itirazın iptali davasının da yasal 1 yıllık süre içinde açıldığı görülmüştür.
Davacı banka defter ve kayıtları ile dosya kapsamı üzerinde bankacı muhasip bilirkişiye inceleme yaptırılarak davalının kefil olduğu sözleşmeden kaynaklı borç olup olmadığı, davalının kefaletinin takibe konu alacağı kapsayıp kapsamadığı, davacı bankanın davalıdan takibe konu alacağının bulunup bulunmadığı, banka alacağı var ise nakdi ve gayri nakdi alacak miktarlarının tespiti, akdi ve temerrüt faiz oranlarının belirlenerek işlemiş faiz hesabının yapılması hususlarında rapor alınmasına karar verilmiştir.
Bankacı bilirkişi …. tarafından düzenlenen 29.11.2014 tarihli kök raporda özetle; davacı banka ile kredi lehtarı dava dışı …… Alüminyum İnşaat San ve Tic Ltd Şti arasında 18.02.2010 tarihli 240.000,00 TL tutarlı, 03.11.2011 tarihli 300.000,00 TL tutarlı, 21.06.2013 tarihli 300.000,00 TL tutarlı 3 adet genel kredi sözleşmesi imzalandığı, işbu sözleşmelerden sadece 18.02.2010 tarihli 240.000,00 – TL limitli sözleşmede davalının kefil olarak imzasının bulunduğu, diğer 2 adet sözleşmede davalının kefalet imzasının bulunmadığı, 18.02.2010 tarihli sözleşmede kefalet limiti ayrıca gösterilmemiş olsa bile sözleşmenin imzalandığı tarih itibariyle eski 818 sayılı Borçlar Kanun’u hükümlerinin uygulanması gerektiği, yerleşmiş Yargıtay içtihatları uyarınca sözleşme limitinin kefalet limiti olduğunun kabulü gerektiğinden kefaletin geçerli olduğu, dava konusu alacağın dava dışı kredi lehtarı şirkete 20.04.2012 tarihinde kullandırılan …. nolu 250.000,00 TL tutarında 36 ay vadeli ticari taksitli krediden kaynaklandığı, ayrıca aynı şirkete çek karneleri de verildiği, asıl borçlu şirketin kullandırılan taksitli ticari kredinin 20 taksitini ödediği, takip eden 16 taksiti ödemediği, verilen çek karnelerindeki çek yapraklarından dolayı 5941 sayılı yasanın 3.maddesi ( Mülga 3167 sayılı Çek Kanunu 10.madde) hükmü uyarınca bankaca garanti edilen yükümlülük tutarları kadar riskin bulunduğu, huzurdaki davanın konusunu işbu nakdi kredi borcu ile gayri nakdi çek kredisi borcunun oluşturduğu, davalının asıl borçlu şirketin ortaklığından hisse devri suretiyle 11.05.2011 tarihi itibariyle ayrıldığı, şirketteki hissenin devri ile mevcut kefaletin sona ermeyeceği, davalının kefalet imzasının bulunduğu 18.02.2010 tarihli sözleşmeye göre kullandırılan kredi tamamen ödenip sıfırlanmış olsa dahi kefaletin sona ermeyeceği bu sözleşmeden sonra kullandırılan kredi borcundan dolayı somut olayda kredi 20.04.2012 tarihinde kullandırıldığı, daha önceki tarihli sözleşmede kefalet imzası bulunan kefillerin de borçtan aynen sorumlu oldukları hususunda teamül haline gelen banka uygulamasının bulunduğu, zira bu sözleşmelerin birer çerçeve niteliğinde akdedilen sözleşmeler olduğu, ancak bu yöndeki uygulamanın bilimsel yorum anlamında mülga B.K 19-20 md. yeni TBK 26-27 md.ile düzenlenen ilkelere aykırı olduğu, sözleşmelerin birbirinin eki ve ayrılmaz birer parçası olarak kabul edilip edilmeyeceğinin mahkemenin takdirinde olduğu, yapılan hesaplamalar sonucunda davacı bankanın 116.005,81- TL asıl alacak, 26.957,86- TL işlemiş faiz, 1.336,29-TL %5 gider vergisi, 66,20-TL ihtarname masrafı, 300 TL ihtiyati haciz vekalet ücreti olmak üzere toplam 144.666,16 – TL nakdi alacak ile 14 adet çek yaprağından dolayı 15.770,00 TL gayri nakdi alacak talep edebileceği, temerrüt faiz oranının yıllık % 72 oranında olduğu, karşı davanın ise kefilin belirtilen borçtan sorumlu olacağı nedeniyle reddinin gerektiği belirtilmiştir.
Davalı – karşı davacı vekilinin dosyaya uzman görüşü sunduğu, taraf vekillerinin rapora itirazları bulunduğundan önceki bilirkişinin yanına Borçlar Hukuku öğretim üyesi bilirkişi dahil edilerek itirazların değerlendirilmesi için ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
Prof Dr. …. ile bankacı …. tarafından düzenlenen 14/11/2016 tarihli ek raporda özetle; 18.02.2010 tarihli GKS uyarınca müteselsil kefil sıfatı ile borç altına giren davalı kefilin ancak bu sözleşme kapsamında gündeme gelen ve bu sözleşmenin meydana getirdiği cari kredi ilişkisi uyarınca muaccel olan borçlardan sorumlu olduğu, azami kefalet tutarı 240.000,00- TL ile sınırlı olarak sorumlu tutulabileceği, ilgili sözleşmede yer alan ” doğmuş ve doğacak tüm borçlardan ” ibaresinin bu sonuç üzerinde herhangi bir etkiye sahip olmayacağı, zira söz konusu GKS hükmü ” bu kredi sözleşmesinden ” ibaresi ile başladığı, bu açıdan önemli olanın GKS kapsamında kullandırılan kredinin belirli bir dönemde sıfırlanmış olup olmaması değil, GKS ile kurulan cari hesap ilişkisinin sona erdiği tarih itibariyle cari hesap bakiyesinin sıfırlanmış olup olmadığından kaynaklandığı inceleme konusu sözleşmelerde sözleşmelerin birbirinin eki ve ayrılmaz birer parçası olduğu hususunda düzenlemeye rastlanmadığı, davacı bankanın, davalı kefilin imzasını taşıyan 2010 tarihli GKS ile kurulan cari hesap ilişkisi kapsamında kredi kullandırıldığını veya en azından daha sonra imzalanan 2011 ve 2013 tarihli GKS ‘lerin 2010 tarihli GKS ‘nin eki ve bütünleyici parçası olarak imzalandığı ve birbirini tamamlayan metinler olduğunu, hiç olmazsa 2011 ve 2013 tarihli GKS ‘lerin imzalanmış olmasına rağmen 2010 tarihli GKS çerçevesinde kullandırılan kredinin ödenmediği ve dava konusu alacağın da ödenmeyen o kredi olduğunu ispat etmesi gerektiği, ancak dava konusu alacağın kaynağını teşkil eden 2011 veya 2013 tarihli GKS ‘lerin 2010 tarihli sözleşmenin eki yahut bu sözleşme kapsamında gündeme gelen cari ilişkinin devamı niteliğinde olduğu sonucuna ulaşılmasını mümkün kılabilecek sözleşme hükmü olmadığı gibi başka bir ispat vasıtasına da rastlanmadığı, kök raporda ifade edildiği üzere Yargıtay uygulamasının farklı olduğu, hangi hukuki gerekçelerden hangisinin tercih edileceğini mahkemenin karar vereceği, kat ihtarnamesinin de tebliğinin usulüne uygun olmadığı, davalı kefilin temerrüte düşürülmediği, takdir mahkemeye ait olmak üzere davalının 18.02.2010 tarihli 240.000,00 TL tutarlı GKS ‘de müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu, dava konusu alacağın anılan bu sözleşme kapsamında kullandırılan krediden kaynaklandığının ispat edilmesi halinde davacı bankanın davalıdan toplam 144.666,16 TL nakdi alacak, 15.770,00 – TL gayri nakdi alacak takip tarihinden sonra çek hamillerine ödenen 16.805,00 – TL alacak talebinde bulunabileceği, nakdi alacaklara yıllık % 72 oranında temerrüt faizi istenilebileceği, asıl davanın durumuna göre karşı davanın neticesinin değişeceği mütalaa olunmuştur.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 26/06/2014 tarih, 2014/9015 Esas, 2014/11796 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere; dava ve takibe konu alacağın hangi kredi sözleşmesinden kaynaklandığının yerinde banka kayıtları incelenerek tespiti, bilhassa 18/02/2010 tarihli sözleşmeye konu kredinin ilk açılışı ve ne şekilde kullandırıldığı, davalının belirttiği gibi müşteri çekleri ile paranın ödenip ödenmediği, söz konusu kredinin hangi tarihte tamamen ödenmiş olduğu hususlarında önceki bilirkişi bankacı ….’den ek rapor alınması yoluna gidilmiştir.
İbraz olunan 28.02.2017 tarihli 2.ek raporda özetle; davalı -kefilin sadece 18.02.2010 tarihli 240.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesini imzaladığı, davacı banka kayıtları üzerinde yapılan incelemede ilk olarak 03.11.2011 tarihinde 245.000,00 TL tutarında rotatif kredi kullandırıldığı, işbu kredinin 16.04.2012 tarihinde 80.000,00 TL ve 19.04.2012 tarihinde 165.000,00- TL ödenmek suretiyle tamamen kapatılmış olduğu, 5.000 TL tutarında 03.11.2011 tarihinde 2.bir rotatif kredi daha kullandırıldığı, işbu kredinin 03.01.2012 tarihinde 5.000 TL ödenmek suretiyle kapatıldığı, 76.000,00 – TL tutarında 21.06.2013 tarihinde 3.rotatif kredi kullandırıldığı, işbu kredinin 28.10.2013, 02.01.2014 ve 28.01.2014 tarihlerinde yapılan ödemelerle kapatılmış olduğu, 29.500,00 – TL tutarında 02.10.2013 tarihinde 4.rotatif kredinin kullandırıldığı, işbu kredinin 25.02.2014 tarihinde ödenmek suretiyle kapatıldığı, 20.04.2012 tarihinde 250.000,00 – TL tutarında 36 ay vadeli taksitli ticari kredi kullandırıldığı, kat ihtarına konu edilen kredilerin 4.rotatif kredi ile taksitli ticari kredi borcu ve gayri nakdi çek kredisinden kaynaklandığı, gayri nakdi çek kredi riskinin 2013 yılı ve takip eden yıllarda doğduğu, takip tarihinden sonra 05.01.2014 – 30.01.2015 tarih aralığında 18 adet çekin garanti bedellerinin hamillerine ödendiği, gayri nakdi çek kredisi riskinin 03.11.2011 ve 21.06.2013 tarihli GKS ‘ler kapsamında doğmuş olduğu, takibe konu edilen rotatif kredinin 25.02.2014 tarihinde yapılan tahsilat ile tasfiye edilip kapatıldığı, icra takibine konu edilen kredi borcunun 20.04.2012 tarihinde kullandırılan taksitli ticari kredi borcu ve gayri nakdi çek kredisi riskinden kaynaklandığı, davalı kefilin kefalette bulunduğu sözleşmenin ise, 18.02.2010 tarihinde akdedildiği, sonrasında düzenlenen 03.11.2011 ve 21.06.2013 tarihli sözleşmelerde davalının kefalet imzasının bulunmadığı, icra takibine ve davaya konu edilen taksitli ticari kredinin ise 20.04.2012 tarihinde kullandırıldığı, Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 01.02.2016 tarih, 2015/14973 Esas 2016/1227 Karar sayılı emsal içtihadında belirtildiği üzere takip ve davaya konu nakdi ve gayri nakdi kredilerin davalının kefaletinin bulunduğu 18.02.2010 tarihli sözleşme kapsamında değil, daha sonra 03.11.2011 ve 21.06.2013 tarihlerinde akdedilen sözleşmeler kapsamında kullandırılmış olduğu belirtilmiştir.
Her ne kadar davacı – karşı davalı banka vekili raporlar arasında çelişki bulunduğundan yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmasını talep etmiş ise de; 28.02.2017 tarihli ek raporun mahkememizce verilen görev kapsamında hazırlandığı, uyuşmazlığın çözümünde dava konusu alacağın hangi sözleşmeden kaynaklandığının belirlenmesi önem arz ettiğinden ayrıca davalının imzasının bulunduğu GKS ‘nin çerçeve sözleşme niteliğinde olup olmadığı hususunun hukuki değerlendirmeyi gerektirmesi nedeniyle yeni bilirkişi incelemesi yaptırılmasına gerek duyulmamıştır.
Yapılan yargılama, toplanan ve sunulan deliller neticesinde mahkememizce 20.03.2017 tarihinde verilen kararın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ….. Hukuk Dairesi tarafından kaldırılması üzerine yeniden yargılama yapılmıştır.
Yeniden yapılan yargılama neticesinde davalı-karşı davacı, kaldırma kararına konu edilen netice-i talebini açıklayıcı beyanda bulunmuştur.
TÜM DOSYA MUHTEVİYÂTI KÜLLÎYEN TETKÎK EDİLDİĞİNDE;
Davacı banka ile kredi lehtarı dava dışı …… Alüminyum İnşaat San ve Tic Ltd Şti arasında 18.02.2010 tarihli 240.000,00 TL tutarlı, 03.11.2011 tarihli 300.000,00 TL tutarlı, 21.06.2013 tarihli 300.000,00 TL tutarlı 3 adet genel kredi sözleşmesi imzalanmıştır. İşbu sözleşmelerden sadece 18.02.2010 tarihli 240.000,00 – TL limitli sözleşmede davalının kefil olarak imzası bulunmaktadır. Diğer 2 adet sözleşmede davalının kefalet imzası mevcut değildir. 18.02.2010 tarihli sözleşmede kefalet limiti ayrıca gösterilmemiş olsa bile sözleşmenin imzalandığı tarih itibariyle eski 818 sayılı Borçlar Kanunu hükümlerinin uygulanması gerektiğinden yerleşmiş Yargıtay içtihatları uyarınca sözleşme limitinin kefalet limiti olduğunun kabulü gerekmekle kefaletin geçerli olduğu sonucuna varılmıştır. Dava konusu alacak dava dışı kredi lehtarı şirkete 20.04.2012 tarihinde kullandırılan …. nolu 250.000,00 -TL tutarında 36 ay vadeli ticari taksitli krediden kaynaklanmaktadır. Ayrıca aynı şirkete çek karneleri de verilmiştir. Asıl borçlu şirket kullandırılan taksitli ticari kredinin 20 taksitini ödemiş, takip eden 16 taksitini ödememiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık genel kredi sözleşmesine kefaletten kaynaklanmaktadır. Davacı banka ile dava dışı asıl kredi borçlusu şirket arasında 3 adet genel kredi sözleşmesi imzalanmıştır. Ancak bu sözleşmelerin yalnızca 18.02.2010 tarihli 240.000,00 TL limitli kredi sözleşmesinde davalının kefaleti bulunmaktadır.Davalının kefaleti bulunmayan sözleşmeler kapsamında kullandırılan kredilerden dolayı kefalet sorumluluğundan söz edilemez. Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 26.06.2014 tarih 2014/9015 Esas 2014/11796 Karar, aynı dairenin 01.02.2016 tarih 2015/14973 Esas 2016/1227 Karar sayılı ilamlarında açıkça ifade edildiği üzere, bu durumda öncelikle dava konusu alacağın hangi sözleşmeden kaynaklandığının belirlenmesi ve o sözleşmede davalı- karşı davacının kefaletinin bulunup bulunmamasına göre sorumluluğun tespiti gerekmektedir. İbraz olunan 14/11/2016 tarihli bilirkişi ek raporunda belirtildiği gibi, davalının kefalet imzasının bulunduğu 18.02.2010 tarihli sözleşme ile kefaletinin bulunmadığı 03.11.2011 ve 21.06.2013 tarihli sözleşmeler arasında birbirinin eki ve devamı niteliğinde olduğuna ilişkin yeteri açıklıkta bir düzenleme mevcut değildir.18.02.2010 tarihli GKS uyarınca müteselsil kefil sıfatı ile borç altına giren davalı kefilin ancak bu sözleşme kapsamında gündeme gelen ve bu sözleşmenin meydana getirdiği cari kredi ilişkisi uyarınca muaccel olan borçlardan kefalet limiti ile sınırlı olarak kendi temerrütünün sonuçlarından sorumlu olacaktır.Anılan sözleşmede yer alan ” doğmuş ve doğacak tüm borçlardan ” ibaresi bu sonuç üzerinde herhangi bir etkiye sahip değildir. Zira söz konusu GKS hükmü ” bu kredi sözleşmesinden ” ibaresi ile başlamaktadır. Bu açıdan önemli olan GKS kapsamında kullandırılan kredinin belirli bir dönemde sıfırlanmış olup olmaması değil, GKS ile kurulan cari hesap ilişkisinin sona erdiği tarih itibariyle cari hesap bakiyesinin sıfırlanmış olup olmadığıdır. İnceleme konusu sözleşmelerde sözleşmelerin birbirinin eki ve ayrılmaz birer parçası olduğu hususunda düzenlemeye rastlanmamıştır.
Mahkememizce verilen görev kapsamında yukarıda belirtilen Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin emsal içtihatları uyarınca uzman bankacı bilirkişiye davacı banka kayıtları üzerinde inceleme yaptırılarak 28.02.2017 tarihli 2.ek rapor alınmıştır. İbraz olunan bu raporda; 03.11.2011 tarihinde kullandırılan 245.000,00 TL tutarındaki 1.rotatif kredinin 19.04.2012 tarihinde ödenmek suretiyle tamamen kapatıldığı, 03.11.2011 tarihinde kullandırılan 5.000,00 – TL 2.rotatif kredinin 03.01.2012 tarihinde ödenerek kapatıldığı, 21.06.2013 tarihinde kullandırılan 76.000 TL tutarındaki 3.rotatif kredinin 28.01.2014 tarihinde ödenerek kapatıldığı, 02.10.2013 tarihinde kullandırılan 29.500 TL tutarlı 4.rotatif kredinin 25.02.2014 tarihinde ödenerek kapatıldığı, 20.04.2012 tarihinde 250.000 TL tutarında 36 ay vadeli taksitli ticari kredi kullandırıldığı dosyada mevcut kat ihtarnamesine konu edilen kredilerin 4.rotatif kredi ile taksitli ticari kredi borcu ve gayri nakdi çek kredisinden kaynaklandığı, gayri nakdi çek kredisi riskinin 2013 yılı ve takip eden yıllarda doğduğu, icra takibine ve davaya konu edilen nakdi ve gayri nakdi kredilerin davalının kefaletinin bulunduğu 18.02.2010 tarihli sözleşme kapsamında değil, daha sonra 03.11.2011 ve 21.06.2013 tarihlerinde akdedilen sözleşmeler kapsamında kullandırılmış olduğu, incelenen banka kayıtlarından net bir şekilde tespit edilmiştir.
Dava konusu nakdi ve gayri nakdi alacağın davalının kefalet imzasının bulunduğu 18.02.2010 tarihli sözleşme kapsamında olmadığı, daha sonra akdedilen ve davalının kefil olmadığı 03.11.2011 ve 21.06.2013 tarihli genel kredi sözleşmeleri kapsamında kullandırılan kredilerden kaynaklandığı, hal böyle olunca davalının kefaleti bulunmayan sözleşmeler kapsamında kullandırılan kredilerden dolayı kefalet sorumluluğunun söz konusu olamayacağı sonuç ve kanaatine varılmakla itirazın iptali istemine ilişkin asıl davanın reddine, davacı bankanın takipte kötü niyetli olduğu kanıtlanamadığından davalı yanın kötü niyet tazminatı talebinin reddine, menfi tespit istemine ilişkin karşı davanın ise, kabulü ile, Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına konu borçtan dolayı karşı davacının karşı davalı bankaya borçlu olmadığının tespitine, takibin kötü niyetli yapıldığı anlaşılamadığından karşı davacının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle
1-ASIL DAVANIN REDDİNE,
-Davacı bankanın takipte kötü niyetli olup olmadığı anlaşılamadığından davalının kötü niyet talebinin reddine,
2-KARŞI DAVANIN KABULÜNE,
-Bakırköy … İcra müdürlüğünün …. esas sayılı takip dosyasına konu borçtan dolayı davalı karşı davacının, karşı davalıya borçlu olmadığının tespitine,
-Takibin kötü niyetli yapılıp yapılmadığı anlaşılamadığından karşı davacının kötü niyet tazminat talebinin REDDİNE,
ASIL DAVA YÖNÜNDEN:
1-Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 54,40 TL karar harcından peşin yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,00 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
2-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret tarifesi gereğince takdiren 22.432,34 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
KARŞI DAVA YÖNÜNDEN :
1- Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 9.882,15- TL nispi ilam ve karar harcından karşı davacı tarafından peşin yatırılan 2.470,54-TL harcın mahsubuna, bakiye 7.411,61- TL nispi ilam ve karar harcının davacı-karşı davalı bankadan alınarak hazineye gelir kaydına,
2-Karşı davanın kabulüne karar verilmiş olmakla davalı-karşı davacı tarafından yapılan 2.470,54 TL karşı dava peşin harcı, 18-TL tebligat gideri, 650- TL bilirkişi ücreti, 100-TL bilirkişi vasıta gideri olmak üzere toplam; 3.238,54-TL yargılama giderinin davacı-karşı davalı bankadan alınarak davalı-karşı davacıya verilmesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tayin ve takdir olunan 17.693,29 TLTL nispi vekalet ücretinin karşı davacı-davalı bankadan alınarak davalı-karşı davacıya verilmesine,
4-Avanslardan artan olur ise karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair; 6100 sayılı HMK.’nun 341. ve devamı maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere davalıvekilinin yüzüne karşı, davacı tarafın yokluğunda karar verildi. 27/07/2020

Katip …..
E-imzalıdır ¸

Hakim ….
E-imzalıdır ¸