Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/670 E. 2020/1001 K. 03.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/670 Esas
KARAR NO : 2020/1001

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 09/10/2020
KARAR TARİHİ : 03/12/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 10/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili …nin 09.10.2019 tarihinde vefat eden babası ve murisi …, davalı üç ortaklı limited şirketin sermayesinin %30 oranında ortağı olduğunu, müteveffa …’nin yoğun bakımda hasta olduğu Şirketin 29/ 05/ 2019 tarihli Genel Kurul Toplantısında sermaye artırımı yapıldığını, bu toplantıda alınan kararla müvekkilinin babasının hissesi bedeli ödenmeden % 30’dan % 1’e düşürüldüğünü, …’nin ölümünden önceki son iki yılda ölümle pençeleştiği hastalıkları nedeniyle sürekli bakımda olduğu ve akli melekelerinin yerinde olmadığı bilindiğini, bu ortamda müvekkili miras hakkından mahrum etmek kastıyla yapılan sermaye arttırımı şirket sözleşmesine ve bütün yasal mevzuata açıkça aykırı olduğunu, dava konusu kararların TTK nun hükümlerine açıkça aykırı ve yok hükmünde olup iptali gerektiğini, 17.06.2019 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin 9847 sayılı 684.sayfasında ilan edilen sermaye arttırımına ilişkin 29/06/2019 tarihinde yapılan şirket genel kurulunda alınan kararın çağrısız yapıldığını, sermayenin korunması hükümlerine aykırı,pay sahibinin haklarını ortadan kaldıran, azınlığın haklarını ihlal eden yok hükmünde olan bir karar olduğunu, sermaye artırımının iyiniyet kuralları ile bağdaşmadığını, sermaye artırımı, yeniden değerlendirme fonunun sermayeye eklenmesi suretiyle yapılabileceğini, bu durumda da sermaye yapısının değişmemesi gerektiğini, ancak TTSG de yer alan açıklamaya göre sermaye arttırımının 3.212.004,34TL si ortakların şirketten olan alacaklarından, 577.995,66TL si de şirketin geçmiş yıllar dağıtılmamış net karlarından karşılanacağı belirtildiğini, muris ….nin hisse miktarı %1 ‘e düşürülürken buna karşılık gelen 38.000,00TL nin dağılacağı ifade edilen net karın %30 olan 173.398,85TL nin çok altında kalması sermaye arttarımının kötü niyetle ve hukuksuz olarak yapıldığını, yok hükmünde olduğunu kanıtladığını, bir kısım ortak lehine diğer ortak aleyhine sermaye arttırımı yapılması hukuka aykırı olup bu şekilde sermaye arttırımı ile müvekkilin murisi olan ….’in dolayısıyla müvekkil mirasçı ortağın zarara uğratılması amacının güdüldüğünün anlaşıldığını, kaldı ki şirketin kuruluşunun öncesinde muris …, …. – … ilçesindeki …. Market ve oto alım-satım bayiliği işletmeleri ile … ….deki çok kıymetli arsasını satarak kuyumculuk işine girdiğini, bu aşamada … da işçi olarak çalışan müvekkili …’nin o tarihlerde …’ye gelerek 25.000 Euro’ya denk gelen … parayı şirket kuruluşu için babasına vermiş kendisinin ortaklık işlemlerini yapması için …’yi genel vekaletname ile yetkilendirdiğini, dolayısıyla şirketin diğer hissedarları olarak gözüken … ve …’un şirketin kuruluşunda ve sonrasında şirkete hiçbir para katmadıkları aksine müvekkilin yurtdışında olmasından ve müris…. nin hasta olmasından istifade ile …’nin malvarlığını, şirket hisselerini ve şirketin kazancı ile bu kazançtan gelen malvarlığını üzerlerine aktardıkları anlaşıldığını, müvekkili yurtdışında olduğundan tüm olayları yeni öğrendiğini belirterek şirketin 29/ 05/ 2019 tarihli Genel Kurul Toplantısında alınan sermaye arttırımı ve diğer tüm kararının yok hükmünde olduğunun tespiti ile iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafın öncelikle HMK m. 119/1-ğ hükmü gereğince dilekçesindeki talep ve sonuç kısmının açıklanmasını/ayrıştırılmasını talep ettiklerini, davanın üç aylık hak düşürücü sürede açılmadığını, davacının iş bu davayı açmakta taraf sıfatı bulunmadığını, davacı tarafından ikametinin yurt dışında olması nedeniyle teminat yatırılması gerektiğini, davacının babası olan ve müvekkil şirket ortaklarından …’nin vefat tarihinde akli melekelerinin yerinde olmadığı ve müvekkil şirketin diğer ortakları ile davacının kardeşleri olan … ve …’nin babalarının bu halinden yararlanarak pay oranının %30’dan %1’e düşürüldüğü iddiası yersiz ve mesnetsiz olduğunu, müvekkili şirketin 29.05.2019 tarihli genel kurul tutanağı incelendiğinde bütün ortakların genel kurula katıldığı ve sermaye artırımına ilişkin kararın da oy birliği ile alındığı aşikar olduğunu, müvekkili şirketin 29.05.2019 tarihli genel kurulunda alınan kararlar ile şirket pay sahiplerinin özellikle merhum …’nin pay sahipliğinden dolayı sahip olduğu haklarını ortadan kaldırılmadığını, İstanbul Anadolu …. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … E. Ve … K. Sayılı ilamı ile mahkemeden mirasçılık belgesi talep edildiğini, 04.02.2020 tarihinde de mahkeme tarafından karar verilerek mirasçılar ve miras payları davacıya bildirildiğini, davacı tarafından dava dilekçesinde de şirketin kuruluşundan haberdar olduğunu bildirdiğini, bu doğrultuda davacı babasının vefat ettiği tarihte müvekkili şirketin varlığından haberdar olup, mirasçılık belgesinin talep edildiği ve verildiği tarihte de zaten babasının mirasından haberdar hale geldiğini belirterek davacı tarafın dava dilekçesinin sonuç ve istem kısmının ayrıştırılmasına/açıklattırılmasına, davacı yanın hak düşürücü süre içerisinde davasını ikame etmemesi nedeniyle davanın usulden reddine, davacı yanın iş bu davayı açacak kişilerden olmaması nedeniyle davanın husumet nedeniyle reddine, HMK m. 84 gereğince …’de mutad bir meskeninin bulunmaması göz önünde bulundurularak dava değeri tutarında teminat yatırılmasına, teminatın yatırılmaması halinde HMK m. 114/1-ğ gereğince davanın reddine, davacının haksız, yersiz ve mesnetsiz tüm taleplerinin esastan reddine karar verilmesini savunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE YARGILAMANIN ÖZETİ:
Dava; TTK 446 ve devamı uyarınca davalı şirketin 29/05/2019 tarihinde yapılan genel kurulunda alınan sermaye artırımı ve diğer tüm kararının yok hükmünde olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Uyuşmazlığın; davalı şirketin 29/05/2019 tarihinde yapılan genel kurulunda alınan sermaye arttırımı ve diğer tüm kararının yok hükmünde olduğunun tespiti ile iptali koşullarının oluşup oluşmadığından kaynaklandığı anlaşılmıştır.
Davalı şirket merkezinin mahkememiz yetki sınırlarında (…) olması nedeniyle taraflar arasındaki uyuşmazlığın niteliğine göre HMK’nun 14/2 maddesi gereğince işbu davaya bakmaya mahkememiz kesin yetkili olup, dava 6102 sayılı TTK’nun 1521.maddesi gereğince basit yargılama usulünce incelenip sonuçlandırılmıştır.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmıştır.
Beyoğlu … Noterliğinden 30/05/2019 tarihli … yevmiye sayılı sermaye artımı konulu belgeler celp edilmiştir.
İstanbul Anadolu …Sulh Hukuk Mahkemesinin …. Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı … tarafından davalı muris …’nin 09/10/2019 tarihinde vefatı nedeniyle 04/02/2020 tarihli … Karar sayılı veraset ilamının tanzim edildiği, ölüm ve miras meselesinin 28 pay kabul edilerek 7 payın eşi …’ye , 3’er payın çocukları …, …., …,…,…,…, ve …’e pay edildiği anlaşılmıştır.
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünden davalı şirketin sicil kayıtları celp edilmiş, incelenmesinde; …. sicil nolu …’nin 03/06/1996 tarihinde kurulduğu, … Mahallesi …. Caddesi No:… …/… adresinde sicilde kayıtlı olduğu, şirket ortaklarının …., …, … oldukları anlaşılmıştır.
Mahkememizce yapılan yargılama ve toplanan deliller sonucunda;
Kural olarak TTK. m. 445 uyarınca yasaya, esas sözleşmeye veya iyiniyet kuralına aykın kararlara karşı iptal davası açılabilir. Dolayısıyla anılan kararlann iptalinin sağlanabilmesi için bu kararların kanun, anasözlesme veya afaki iyiniyete aykırı olması da gerekir. Bir başkı deyişle sadece bir takım usuli eksiklikler bulunduğu gerekçesiyle alınan kararlann iptali sağlanamaz.
Uyuşmazlığın; davalı şirketin 29/05/2019 tarihinde yapılan genel kurulunda alınan sermaye arttırımı ve diğer tüm kararının yok hükmünde olduğunun tespiti ile iptali koşullarının oluşup oluşmadığından kaynaklanmaktadır.
Konuyu düzenleyen TTK. m. 445 uyarınca yasaya, esas sözleşmeye veya iyiniyet kuralına aykın kararlara karşı iptal davası açılabilir. Dolayısıyla anılan kararlann iptalinin sağlanabilmesi için bu kararların kanun, anasözlesme veya afaki iyiniyete aykırı olması da gerekir. Bir başkı deyişle sadece bir takım usuli eksiklikler bulunduğu gerekçesiyle alınan kararlann iptali sağlanamaz.İptal yaptırımı açısından, dava açılmasının maddi hukuka ilişkin şartlarından ilki ise ortada bir genel kurul kararının bulunmasıdır. Ortada şeklen dahi geçerli bir genel kurul kararı yok ise bu halde yokluk yaptırımı ile karşılaşılır. İkinci olarak kararın kanuna, ana sözleşmeye veya dürüstlük kuralına aykırılık taşıması iptal için gerekli bir diğer maddi hukuk şartıdır (TTK. m.445). Üçüncü olarak aranacak şart ise karar ile aykırılık arasında illiyet bağı bulunmasıdır. 6762 sayılı ETK. 381 karar ile aykırılık arasında illiyet bağından söz etmemiş, daha doğrusu illiyet bağını varsaymış ise de TTK. 446/1’in (b) bendi toplantıya katılmış olsun olmasın her bir pay sahibine iptal davasını çeşitli şartlarla açma hakkı tanımış, ancak hakkın kullanılmasını sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olmasına bağlamıştır. TEKİNALP söz konusu yeniliği “etki kuralı” olarak nitelendirmekte, etki kelimesinin ifade ettiği anlamı, “ileri sürülen kanuna aykırılık yapılmasa idi iptali istenen genel kurul kararı alınamazdı veya genel kurul başka şekilde karar verirdi” şeklinde açıklamaktadır. (Ü.TEKİNALP, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, İstanbul, 2013, N. 15-06 vd.) 6762 sayılı TTK.nun 331’nci maddesi uyarınca toplantıya katılıp karara muhalif oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten pay sahipleri iptal davası açabilir. .Anonim şirket genel kurul kararlarının iptali davası açabilecekleri düzenleyen TTK.nun 446/1-(a) maddesi uyarınca toplantıya katılıp karara muhalif oy kullanıp ve bu muhalefetini toplantı tutanağına geçiren kişiler iptal davası açabilirler. denmiştir.
Somut olay bakımından davacı taraf şirket ortağı murisin mirasçılarından biri olup murisi …, davalı üç ortaklı limited şirketin sermayesinin %30 oranında ortağı olduğunu, müteveffa …’nin yoğun bakımda hasta olduğu Şirketin 29/ 05/ 2019 tarihli Genel Kurul Toplantısında sermaye artırımı yapıldığını, bu toplantıda alınan kararla müvekkilinin babasının hissesi bedeli ödenmeden % 30’dan % 1’e düşürüldüğünü, …’nin ölümünden önceki son iki yılda ölümle pençeleştiği hastalıkları nedeniyle sürekli bakımda olduğu ve akli melekelerinin yerinde olmadığı bilindiğini, bu ortamda müvekkili miras hakkından mahrum etmek kastıyla yapılan sermaye arttırımı şirket sözleşmesine ve bütün yasal mevzuata açıkça aykırı olduğunu aşınan kararın yok hkümnde olduğunu iddia etmiştir.
Buna göre TTK’nın 617/3 maddesi yollaması ile limited şirket genel kurul toplantılarına ilişkin olarak Bakanlık temsilcisine ilişkin olanlar hariç anonim şirketlere ilişkin hükümler kıyasen uygulanacaktır.
Buna göre; davaya konu limited şirket genel kurul toplantısına ilişkin olarak anonim şirket genel kurul toplantısına dair TTK hükümleri uygulanacaktır.
Davaya konu genel kurul toplantısı TTK 416. maddesinde öngörülen çağrısız olağanüstü genel kurul toplantısıdır. Bu husus toplantı tutanağından da anlaşılmaktadır. TTK 416. maddesine göre çağrısız genel kurul toplanabilmesi için bütün pay sahiplerinin veya temsilcilerinin itiraz etmeksizin genel kurul toplantısına katılması gerekir.
Hükümsüzlük halleri, yokluk ve butlan olarak iki alt kategoride ele alınabilir.
Kavram olarak yokluk; bir hukuki işlemin doğabilmesi için öngörülen ve kurucu nitelikte olan emredici hükümlere aykırılık halidir. Bu aykırılık, işlemin unsurlarında eksikliğe yol açar ve işlemi “yokluk” ile sakat hale getirir. Yok sayılan işlem, şeklen dahi meydana gelmemiştir. Yokluk, bunu ileri sürme konusunda hukuki menfaati bulunan herkes tarafından her zaman ileri sürülebilir ve tespit ettirilebilir, hâkim tarafından da re’sen dikkate alınır. Mahkemenin vereceği tespit hükmü, bu durumu açıklayıcı niteliktedir.
Şirketler hukukundaki emredici hükümlere göre, genel kurul kararlarının oluşabilmesi için iki kurucu unsur gereklidir: Birincisi genel kurul toplantısı yapılması, ikincisi toplantıda karar alınmasıdır. Bunların birisindeki eksiklik halinde, işlem (karar) hiç doğmamış sayılır; yani baştan itibaren yoktur. Örneğin, karar alınmadığı halde alınmış gibi gösterilirse veya Bakanlık temsilcisinin toplantıda bulunmaması halinde işlem, yoklukla sakat olacaktır.
Yokluk ve butlan hallerinin re’sen göz önünde bulundurulacağı ve herkesin bu geçersizliği, 6762 Sayılı TTK’nın 381. maddesinde düzenlenen koşullara tabi olmaksızın ileri sürebileceği Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.03.2008 t.li, 2008/11-246 E. – 2008/239 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.
Anonim şirketlerde genel kurul kararlarının butlanını açıkca ve ayrıca düzenleyen 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 447/1. maddesinde butlan sebepleri belirlenmiştir. Buna göre, genel kurulun, özellikle; pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran ya da anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan kararları batıldır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) kesin hükümsüzlük hallerini düzenleyen 27. maddesi gereğince, Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür. Sözleşmenin içerdiği hükümlerden bir kısmının hükümsüz olması, diğerlerinin geçerliliğini etkilemez. Ancak, bu hükümler olmaksızın sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa sözleşmenin tamamı kesin olarak hükümsüz olur.
Yukarıdaki ilkeler kapsamında somut olayda davacının mursinin fiile ehliyetinin olmadığı iddiası bakınmınan murisin ehliyetsizlik nedeniyle ksııtlandığına diar herhengi bir karar sunmadığı gibi söz konusu hastalığı fiil ehliyetsizliği nedeni olmayacağı açıktır. Kaldı ki muris salığında sermye artırımına katılıp çağrısız yapılmasını ve alınan artırım kararını oybriği ile imzlamasını takip den ölümüne ladar kli süreçte yokluk iddiasında bulunmamıştır. Davacı dilekeçsinde olmayan alzeihmer hastası iddiası bakmından bir delil sunmamıştır. Konuyla iligili İstanbul ….bam Dairesinin Dosya No: … Esas Karar No : … Sayılı emsal ilamına göre de….mahkemece verilmiş bir kısıtlama kararı bulunmadığı gibi, temyiz kudretinin kaybedildiğine dair her hangi bir sağlık kurulu ya da hekim raporu sunulmadığından üyeliğin kendiliğinden sona erdiğinden söz edilemez. Davacı vekili, mahkemenin bu konuda yeterli araştırma yapmadan karar verdiğini iddia etmiş ise de, murahhas üye ölmüştür. Ölmeden önce alınmış bir sağlık kurulu raporu ve kısıtlama kararı yoktur. Davacı tarafından delil olarak gösterilen demans hastalığına ilişkin reçetelerle bu konuda kesin bir sonuca varılamayacağı anlaşılmaktadır. Bu nedenle, ilk derece mahkemesinin, delilleri toplamadan karar verdiği yönündeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir…denmiştir. Bir an için murisin ehliyetsiz olduğu kabul edilse dahi toplantıda alınan kararın içeriği ve karar nisabına göre esas bakımından incelendiğinde TK 621/1-d bendine göre, genel kurulda şirketin esas sermayesinin artırılabilmesine ilişkin genel kurul kararları, temsil edilen oyların en az üçte ikisinin ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunması halinde alınabilir. Maddenin 1. fıkrasının ifadesine göre genel kurul maddenin (a-i) bentlerinde sayılan konularda “….oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunması halinde” karar alabilir. Maddenin sermayenin tamamını salt çoğunluğunun “bir arada bulunması” ifadesinden 1. fıkrada dokuz bent halinde sayılan önemli konularda toplantı nisabının (oy hakkına sahip) esas sermayenin yarısı olduğu anlaşılmaktadır. Karar nisabı ise genel kurulda temsil edilen oyların üçte ikisidir. Kanun koyucu toplantı yetersayısının “oy hakkı bulunan” esas sermaye miktarına göre hesaplanmasını öngörmüştür. İş bu davaya konu sermaye artırımına ilişkin paylar incelendiğinde ortak sayısı üç kişi olup 400 bölünmüş pay adedine göre Süleyman 160 pay diğerlerinin 120’şer pay olduğu dikkate alındığında gelen kayıtlara göre de kararın oy birliği ile alınmış olup muris ortak dışında kardeşleri olan … ve ….’nin oyları sermaye artırıma yetecek nisaba ve sermaye payını sağladığından davacının murisi ehliyetsiz olduğu varsayılsa dahi bu ağırlaştırılmış nisaba etki etmeyecektir. Bu sebeple davacının ehliyetsizlik iddiasını sunduğu deliller de dikkate alınarak esasa etkili görülmemiştir. Öte yandan çağrısız olarak genel kurul yapılmış olup bunda bütün ortakların imzasıyla alınmış olup 6102 sayılı TTK m. 617/3 hükmünün atfı doğrultusunda “Çağrısız genel kurul” yan başlıklı TTK m. 416/1 hükmünde açıkça “Bütün payların sahipleri veya temsilcileri, aralarından biri itirazda bulunmadığı takdirde, genel kurula katılmaya ve genel kurul toplantılarının yapılmasına ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla, çağrıya ilişkin usule uyulmaksızın, genel kurul olarak toplanabilir ve bu toplantı nisabı varolduğu sürece karar alabilirler.” denilerek çağrısız olarak genel kurul yapılabileceği düzenlenmiştir. Çağrısız genel kurul yapılabilmesi için; bütün pay sahibi ortakların ya da temsilcilerinin toplantıda hazır bulunması, bütün ortakların ya da temsilcilerinin genel kurul yapılmasına bir itirazının bulunmaması ve alınan kararlarda karar ve toplanma nisabına uyulması gerekmektedir.Davalı şirketin 29.05.2019 tarihli genel kurul tutanağı incelendiğinde bütün ortakların genel kurula katıldığı ve sermaye artırımına ilişkin kararın da oy birliği ile alındığı açık olup murisin sağlığında kısıtlama kararı alınmadığı gibi sağlığında bu iddianın gündeme gelmediği hali hazırda davacı tarafça basit yargılamaya tabi iş bu davada somut delil de sunmadığı genel kurul tarihinden itibaren uzun süreden sonra iddia edilen durumun aksini ispata muhtaç bulunduğundan muris ehliyetsiz olsa dahi karar nisabını etkilemeyeceğinden bu aşamada alınan kararı hükümsüzlüğünün gündeme gelmesi hakkaniyete uygun olmayacağından davacıların soyut iddialarına göre hükümsüzlük iddiaları yerinde görülmemiş olup tüm bu nedenlerle; davanın reddine ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilerek hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 54,40-TL maktu karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin yatırılan harçtan mahsubuna, başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.uyarınca davalı yararına tayin ve takdir olunan 4080 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
6-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda oybirliği ile karar verildi.03/12/2020

Başkan …
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Katip …
¸e-imza