Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/662 E. 2021/640 K. 15.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/662 Esas
KARAR NO : 2021/640

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 07/10/2020
KARAR TARİHİ : 15/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekilinin dava dilekçesinde; Davalı şirket yöneticilerinin basiretli tacir gibi davranmadıklarından ötürü şirket öz kaynaklarının ve sermayesinin şahsi menfaatleri doğrultusunda kullanmadıklarını, şahsi ve ticari para ilişkilerinin birbirine karıştırdıklarını ve şirket para ilişkilerinin birbirine karıştırılmasından ve şirket mal varlığını azaltmaları sonucunda doğmuş olan 30.000,00 TL belirsiz alacağın şirket tüzel kişilik perdesinin aralanması ile şirket ortaklarının sorumluluğuna gidilmesini belirterek dava tarihinden itibaren işleyecek yüksek banka mevduat faizi ile birlikte tazminine ve yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafın davanın esası hakkında kendi haklılığını yaklaşık olarak ispatladığını kabul etmediklerini, tedbir talebinin reddine karar verilmesini, davacılar vekilince 3 davacı adına tek bir dava açılmış olup HMK hükümleri uyarınca aralarında dava arkadaşlığı şartları mevcut olmayan davacıların tek bir dava ikame etmesi mümkün olmadığını, borçlu şirketin iflasının açılmış olması nedeniyle İİK hükümleri gereğince davacı tarafça hiçbir takip işlemi yapılamayacak iken işbu dava ile alacağın tahsilinin talep edilmesi iik hükümlerine aykırı olduğunu, tüzel kişinin borcunun gerçek kişi müvekkillerden tahsilinin talebi tamamen hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, haksız ve hukuka aykırı davanın reddine, yargılama masrafı ile vekâlet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından …. Yönetim ve Danışmanlık Hizmetleri A.Ş.’nin ve …. Holding A.Ş.’ nin sicil kaydının mahkememize celp edilmiştir.
Bakırköy C.Başsavcılığı’nın …. Soruşturma sayılı dosyasının akıbeti sorulmuş olup, soruşturma dosyası hakkında takipsizlik kararı verildiği bildirilmiştir.
Bakırköy …. İş Mahkemesi’nin …. esas sayılı dosyası, Bakırköy …. İş Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası, Bakırköy …. İş Mahkemesi’nin …. esas sayılı dosyası Bakırköy ( kapatılan) …. Sulh Ceza Mahkemesi’nin … D.iş sayılı dosyası, İstanbul …. İcra dairesi’nin … esas sayılı dosyası, İstanbul …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası, uyap sisteminden mahkememize celp edilmiştir.
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi, gelen müzekkere cevapları ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde;
Dava, işçi alacakları ile ilgili icra takibinin sonuçsuz kaldığından bahisle TTK’nun 553 ve 644 maddesi uyarınca şirketler ve ortakları hakkında alacak istemidir.
Uyuşmazlığın; davalı şirket yöneticilerinin tacir gibi davranmamaları iddiasına dayanarak yine şirket öz kaynakları ve sermayesinin şahsi menfaatleri doğrultusunda kullanılması, şahsi ve ticari para ilişkilerinin birbirine karıştırılmasından ve şirket malvarlığının azaltılması iddiasından kaynaklı 30.000,00 TL tazminatın şirket tüzel kişiliği perdesinin aralanması ve şirket ortaklarının yöneticilerinin sorumluluğuna gidilerek tahsili istemine ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
Davacıların, davalı … Holding A.Ş.’ nin eski çalışanı oldukları, işçilik alacaklarının hüküm altına alındığı iş mahkemesi kararlarının konu edildiği takiplerdeki alacağın tahsil edilemediğinden, alacak iddiası kapsamında davalılara yönelik iş bu davanın açıldığı görülmüştür.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanununda çokça tartışılan doğrudan zarar ve dolaylı zarar kavramlarına 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda yer verilmemiştir. Ancak yeni Kanunda da şirkete, pay sahiplerine ve alacaklılara uğradıkları zararlar için dava açma hakkı tanınmıştır. Bu kişiler, uğradıkları doğrudan zararların tazmini için kusurlu yönetim kurulu üyelerine yönelebilirler. Ayrıca şirketin uğradığı zararlardan yansıma yoluyla zarar gören yani dolaylı zarara uğrayan pay sahibi ve alacaklılar da belli koşullarda sorumluluk davası açabilirler (TTK 553, 556).
Doğrudan ve dolaylı zararlar, yönetim kurulu üyelerine karşı açılacak sorumluluk davasında pay sahipleri ve alacaklılar bakımından önemli kavramlardır. Yönetim kurulu üyelerinin kusurlu davranışlarının şirketin, pay sahibinin veya alacaklının alanında doğrudan yol açtığı zararlara doğrudan zarar denir. Yönetim kurulu üyelerinin kusurlu davranışlarının şirketin malvarlığına zarar verdiği ve bu zararın pay sahiplerini veya alacaklıları etkilediği zararlara da dolaylı zarar denir.
Somut olayda öncelikle, söz konusu talebin davacıların doğrudan mı yoksa dolaylı zararını mı oluşturduğu hususunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Doğrudan ve dolaylı zarar ayrımı anonim şirketler hukukunda sorumluluk çerçevesinde, ortağın veya alacaklının doğrudan kendi malvarlığında mı, yoksa şirketin zararı dolayısıyla “yansıma” (….) bir zarara mı maruz kaldığı sorusunu cevaplamaya yarar. Bu iki kavram yalnızca ortakların ve alacaklıların zararı halinde kullanılır, zira sorumluluk hükümleri çerçevesinde anonim şirket yalnızca doğrudan zarara uğrayabilir, ortaklar ve alacaklılar bakımından ise hem doğrudan hem de dolaylı zarar söz konusu olabilir.
Doğrudan doğruya zarar, anonim şirket ortaklarının ve alacaklıların yönetim kurulu üyelerinin fiilleri sonucunda şirketin zararından bağımsız olarak uğradıkları zarardır. Şirketin ortakları ve alacaklıları, ortaklık zarar görmeden de bir zarara uğrayabilirler. İşte ortaklık malvarlığında herhangi bir azalma meydana gelmeden ortağın ve alacaklının malvarlığında meydana gelen azalmaya anonim şirketler hukukunda doğrudan zarar denilmekte ve bu durumda pay sahibine hükmedilecek tazminatın kendisine ödenmesi talebiyle dava açma imkanı tanınmaktadır. Ortakların veya alacaklıların doğrudan doğruya zararı, yönetim kurulu üyelerinin fiilleri sonucunda bu kimselerin ferdi ve hususi haklarının ihlali şeklinde ortaya çıkar. Ortakların ve alacaklıların doğrudan zararına ilişkin olarak başlıca şu örnekler verilebilir: Sermaye artırımında ortağın rüçhan hakkının kullanımının engellenmesi, ortağa payına uygun temettü ödenmemesi, ortağın genel kurul toplantısına katılmasına veya toplantıda oy kullanmasına haksız yere engel olunması, hazırlanan yanlış bilançoya istinaden ortağın hisselerini satması veya yeni hisse senedi alarak zarara uğraması, alacaklının yanlış bilgiye dayanarak şirkete kredi açması.
Alacaklıların ve ortakların doğrudan zarar görmeleri nedeniyle uğradıkları zararın tazminini talep etmeleri, genel hukuk prensibi olan sorumluluğun bir sonucudur. Doğrudan doğruya uğranılan zararlardan dolayı açılacak davalarda ortaklar ve alacaklılar tazminatın kendilerine verilmesini talep edebilirler. Birden fazla pay sahibi veya alacaklı aynı fiille zarara uğramış olsalar dahi talep edilebilecek tutar bizzat uğradıkları zarar ile sınırlıdır. Aslında ortakların ve alacaklıların doğrudan zararı anonim şirketler hukukuna özgü tipik bir sorumluluk davası olmayıp şirketin haksız fiilini teşkil eder. O nedenle bu davalarda anonim şirketlere özgü aktif ve pasif dava ehliyeti, doğrudan ve dolaylı zarar, farklılaştırılmış teselsül gibi özel düzenlemeler dışında esas itibarıyla haksız fiil sorumluluğuna ilişkin zarar, illiyet bağı, hukuka aykırılık ve kusura ilişkin kurallar uygulama bulur.
Doğrudan zarara istinaden dava hakkı her bir ortağa ve alacaklıya direk ve kişisel olarak tanınmıştır. Diğer ortakların, alacaklıların veya şirketin tazminat talebinden tamamen bağımsızdır. Zararın doğrudan zarar olması halinde, ortak bu davayı hem yönetim kurulu üyelerine hem de şirkete yöneltebilir.
Dolayısıyla zarar olarak nitelendirilen zarar ile kastedilen, ortakların veya alacaklıların, yönetim kurulu üyelerinin ortaklık malvarlığını kötüleştiren davranışlarından şirketin zarara uğraması neticesinde uğradıkları zarardır (yansıma zarar/…). Burada doğrudan zarar gören şirket olmakla birlikte, onun malvarlığında azalma meydana getiren bütün işlemler, ortaklar ve alacaklılar bakımından dolayısıyla zarar teşkil etmektedir, çünkü bu zarar nedeniyle şirketin ödeme gücünde meydana gelen azalma, alacaklıların ve ortakların taleplerinde bir kayba yol açmaktadır.
6102 s. TTK mülga TTK md. 309 dan farklı olarak dolaylı zarar kavramını kullanmamış, şirketin uğradığı zararın şirket ve ortaklar tarafından talep edilebileceğini belirterek dolaylı zarara üstü kapalı olarak yer vermiştir. Ortakların ve alacaklıların dolayısıyla zararından ancak şirketin zarara uğraması ve bu zararın ortakların ve alacaklıların malvarlığında bir azalmaya sebep olması halinde bahsedilebilir. Şirketin zararı ortakların ve alacaklıların dolayısıyla zararının “olmazsa olmaz/conditio sine qua non” şartıdır.
Dolaylı zararın talebi halinde ise davanın anonim şirkete yöneltilmesi mümkün değildir. Zira bu durumda asıl zarara uğrayan şirketin kendisidir. Ortak ile alacaklı, şirketin zararının giderilmesi talebiyle bu davayı açmaktadır.
Yukarıda yapılan açıklama ve tespitler çerçevesinde; Davacıların dava konusu ettikleri işlemler nedeniyle zarara uğrayacak olan, davalı olarak gösterdikleri …. Holding Anonim Şirkettir. Burada davacıların doğrudan zararlarından bahsedilemeyecektir. Davalı … Holding yönünden icra takiplerinde aciz vesikası alınmadığı ve yine davalı … hakkında iflas kararı da bulunmamaktadır. Davacıların 6102 sayılı TTK ‘nun 555/1 maddesi gereğince dolaylı zarar nedeniyle tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebilecekleri, davacıların ise tazminatın doğrudan kendilerine ödenmesini talep ettikleri, bu şekilde dava açılamayacağı ( Yüksek Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 17/11/2016 gün ve 2016/7730 esas , 2016/8878 karar, 15/11/2016 gün ve 2015/11797 esas, 2016/8840 karar, 02/05/2016 gün ve 2015/9695 esas, 2016/4941 karar sayılı ilamları ) anlaşıldığından, davacıların sorumluluk davasının bu yönüyle … Holding A.Ş. Yönünden esastan reddine; ayrıca dolaylı zarar nedeniyle tazminat talebinin şirkete yöneltilmesi mümkün olmadığından zira, dolaylı zararda asıl zarara uğrayan şirketin kendisi olduğundan ve yine davalı … Holding dışındaki davalı şirket ve diğer ortakların da herhangi bir sorumluluğu bulunmadığından, bu davalılara karşı açılan dava yönünden ise pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının … Holding A.Ş.’ye karşı açmış olduğu davasının esastan REDDİNE,
2-Davacının diğer davalılar …, …, …, …, …, … ve …. Yönetim ve Danışmanlık Hizmetleri A.Ş.’ye karşı açmış olduğu davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine,
3- Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 59,30 TL harcın davacı tarafça peşin yatırılan 512,33 TL peşin hartan mahsubu ile bakiye 453,03 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istem halinde davacı tarafa İADESİNE,
– Arabuluculuk sonuç tutanağı tarihi itibariyle yürürlükte bulunan tarifeye göre tahakkuk eden 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına,
4- Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
– Davacı tarafça yatırılan gider avansından arta kalan miktarın karar kesinleştiğinde davacı tarafa İADESİNE, (Gerekçeli kararın tebliğe çıkarılma masraflarının kalan gider avansından karşılanmasına)
– Davalı tarafça yatırılan gider avansından arta kalan miktarın davalı tarafa İADESİNE,
5- Davanın red miktarı dikkate alınarak karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tayin ve takdir olunan 4.500,00 TL vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalılara VERİLMESİNE,
Dair; 6100 sayılı HMK.’nun 341. ve devamı maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere davacılar vekilinin ve davalılar vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.15/06/2021

Katip …
¸e-imza

Hakim …
¸e-imza