Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/549 E. 2020/1082 K. 24.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/549 Esas
KARAR NO : 2020/1082

DAVA : Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/09/2020
KARAR TARİHİ : 24/12/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 14/01/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirket müdürü tarafından şirketin alkollü içkilerinin bir kısmının davalı şirket müdürü tarafından alındığını, şirketin pandemi ve hacizli mallarının kaçırılmak üzere üçüncü kişilere teslim edilmesiyle iş yapamaz, atıl hale geldiğini, bu dönemde kullanılmıyor olması gereken alkollü içkilerin de gözle görülür biçimde azaldığını, davalı tarafından müvekkil ortaklara hiçbir bildirim yapılmadan alkollü içkilerin alınması şirket malvarlığının azalması olacağından müvekkillerin zarara uğramasına sebep olunduğunu, bu durum karşısında müvekkil ortaklar tarafından şirketin envanter sistemini düzenleyen …’tan kayıtlar istenmesine rağmen kayıtların bulunmadığı gibi bir gerekçe ile kayıtların verilmesinden imtina edildiğini, şirket envanterinin tam olarak görülebilmesi ve kasa kayıtları ile tam olarak karşılaştırılabilmesi için modpos yazılım sistemleri’nden şirket envanter kayıtlarının celbi ile bu kayıtlar ile açıklanan hususların açıklığa kavuşacağını, davalı şirket müdürünün şu aşmaya kadar ki süreçteki durumu gözetildiğinde malvarlığını kaçırabilme ihtimali bulunduğunu, bu itibarla davalının malları üzerinde ihtiyati haciz uygulanması talebi hasıl olduğunu, müvekkil … ve … çok ciddi tutarlarda nakit borç tedarik ettiklerini, ancak davalı, limited şirket müdürü olma sorumluluğunu yerine getirmeyip verilen nakitleri borçların kapatılması ya da şirketin günlük giderlerinin karşılanması yerine kendisinin ya da babasının hesabına aktararak şirketi kötü yönettiğini, müvekiller tarafından şirkete verilen nakitlerle gerekli ödemeler yapılmadığını ve borçların tamamen karşılıksız kaldığını, şirketin borçları ödenmediği gibi daha pek çok yeni borç ortaya çıktığını, aynı zamanda müvekkillerin şirkete verdiği borçları da ödenmediğini, şirketin borca batıklık durumu karşısında da hiçbir şey yapılmayarak (ortakları bilgilendirme, icra takiplerine karşı işlem yapma) şirket borçlarıyla başbaşa bırakıldığını, müvekkilerin davalının yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle iki kez davalıyı uyarmışlarsa da doğan zarara engel olamadıklarını, dava ile davalı tarafından müvekkillerin uğratıldığı zararın giderilmesini talep ve dava etme zorunluluğu doğduğunu, davalının yol açtığı zararlardan dolayı davalı tarafından müvekkili …’ın zararının fazlaya dair hakkımız saklı kalmak üzere kısmi olarak şimdilik 5.000,00 tl(beşbintürklirası) zararının avans faiziyle beraber tazmin edilmesine, müvekkili …’ın fazlaya dair hakkımız saklı kalmak üzere kısmi olarak şimdilik 5.000,00 tl (beşbintürklirası) zararını avans faiziyle beraber tazmin edilmesine, davalının malvarlığı üzerine ihtiyati haciz konulmasına, ayrıca tüm yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;Huzurdaki davanın kısmi veya belirsiz alacak davası olarak ikame edilmesinin hukuken uygun olmadığını, şirket ortağı sıfatıyla şirket yöneticisi hakkında kusurlu yönetim iddiasına dayalı olarak sorumluluk davası ikame eden ve zarar ettiği iddiası ile bunun tazminini isteyen davacıların zararlarını bilmemesi veya bunun kismi dava ile talep edip mahkemece belirlenesini talep etmesinin hukuka açıkça aykırı olduğunu, davanın içeriğinin incelendiğinde davacıların somut bir zarar iddiasında bulunmadığını, müvekkiline hasredilecek somut bir zararlandırıcı eylem/işlem sunamadığını, müvekkilinin kusurunu ispat edemediğini belirterek haksız ve mesnetsiz davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE YARGILAMANIN ÖZETİ:
Dava ;Yönetici sorumluluğundan kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Tarafların sulh olmadığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın, dava dışı şirketin müdürü olan davalının şirketi ve diğer ortak olan davacıları zarara uğratıp uğratmadığı, zarar var ise miktarının tespitinden kaynaklandığı tespit edilmiştir.
Davalının şirket müdürü olduğu şirket merkezinin mahkememiz yetki sınırlarında (Esenyurt) olması nedeniyle taraflar arasındaki uyuşmazlığın niteliğine göre HMK’nun 14/2 maddesi gereğince işbu davaya bakmaya mahkememiz kesin yetkili olup, dava 6102 sayılı TTK’nun 1521.maddesi gereğince basit yargılama usulünce incelenip sonuçlandırılmıştır.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmıştır.
Davalının müdürü olduğu şirketin sicil kaydının incelenmesinde; … sicil nolu …. Restoran İşletmeciliği Turizm Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi’nin … Mahallesi … Sokak … Blok No:… … …/… adresinde sicilde kain olduğu, 22/02/2018 tarihinde kurulduğu, meslek grubunun restoran ve yiyecek içecek hizmetleri olduğu, şirket ortaklarının …,…., …, … oldukları anlaşılmıştır.
Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası Uyap üzerinden celp edilmiş, incelenmesinde; davacılar … ve … tarafından 15/11/2019 tarihinde davalı …. Restoran İşletmeciliği Turizm Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi aleyhine Ticari Şirket (Olağanüstü Genel Kurul İstemli) davası açıldığı, yapılan yargılama sonunda 18/02/2020 tarihli … Karar sayılı karar ile davanın kabulü ile TTK’nun 412. maddesi uyarınca İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı … Restoran İşletmeciliği Turizm Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi’nin olağan üstü genel kurul toplantısının yapılması için toplantı çağrısını yapmak ve aşağıda yazılı hususlarda gündemi düzenlenmek üzere SMMM …’in kayyım olarak atanmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Yapılan yargılama, toplanan ve sunulan deliller, Bakırköy.. Asliye Ticaret Mahkemesi dosyası, sicil kayıtları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
Dava şirket müdürüne karşı açılmış yönetici sorumluluğu davası olup konusu Limited şirket müdürlerinin sorumluluğu, 6762 sayılı TTK da olduğu gibi, 6102 sayılı TTK’nda da anonim şirket sorumluluk hükümlerine atıf yapılarak düzenlenmiştir. Gerçektende, TTK m. 644 fıkra 1 bent a hükmü açıkça, anonim şirketlere ilişkin sorumluluk hükümlerinin limited şirketlere de uygulanacağını, hüküm altına almıştır.
Limited şirket müdürlerinin sorumluluğu, 6762 sayılı TTK da olduğu gibi, 6102 sayılı TTK’nda da anonim şirket sorumluluk hükümlerine atıf yapılarak düzenlenmiştir. Gerçektende, TTK m. 644 fıkra 1 bent a hükmü açıkça, anonim şirketlere ilişkin sorumluluk hükümlerinin limited şirketlere de uygulanacağını, hüküm altına almıştır.
Atıf yapılan anonim şirketlere ilişkin hukuki sorumluluk hükümleri, TTK’nın ikinci kitabının dördüncü kısmının sonunda, onbirinci bölümde m. 549 ilâ 561 arasında toplu olarak düzenlenmiş ve m. 549-555 de sorumluluk halleri altı başlık altında toplanmış bulunmaktadır. Sorumluluk hallerinin özel olarak sayıldığı başlıklarda, sorumluluğun konusu, sorumlular ve sorumluluk şartları ile sorumluluğun hukuki sonucu gösterilmiştir.Böylece, TTK m. 555 ilâ 561 de düzenlenen ve ortak hüküm niteliği taşıyan, şirketin zararına, müteselsil sorumluluğa, ibraya, zamanaşımına ve yetkili mahkemeye ilişkin hükümlerin de limited şirkette uygulanmasına imkan verilmiştir.
Müdürlerin hukuki sorumluluğu esas itibariyle TTK’nun 553 üncü maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde organa özgü sorumluluğu, müdürlerin, yöneticilerin, tasfiye memurlarının sorumluluğu yanında, kurucuların sorumluluğunu da içerecek şekilde hüküm altına almıştır.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanununda çokça tartışılan doğrudan zarar ve dolaylı zarar kavramlarına 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda yer verilmemiştir. Ancak yeni Kanunda da şirkete, pay sahiplerine ve alacaklılara uğradıkları zararlar için dava açma hakkı tanınmıştır. Bu kişiler, uğradıkları doğrudan zararların tazmini için kusurlu yönetim kurulu üyelerine yönelebilirler. Ayrıca şirketin uğradığı zararlardan yansıma yoluyla zarar gören yani dolaylı zarara uğrayan pay sahibi ve alacaklılar da belli koşullarda sorumluluk davası açabilirler (TTK 553, 556).
Doğrudan ve dolaylı zararlar, yönetim kurulu üyelerine karşı açılacak sorumluluk davasında pay sahipleri ve alacaklılar bakımından önemli kavramlardır. Yönetim kurulu üyelerinin kusurlu davranışlarının şirketin, pay sahibinin veya alacaklının alanında doğrudan yol açtığı zararlara doğrudan zarar denir. Yönetim kurulu üyelerinin kusurlu davranışlarının şirketin malvarlığına zarar verdiği ve bu zararın pay sahiplerini veya alacaklıları etkilediği zararlara da dolaylı zarar denir.
Somut olayda öncelikle, söz konusu talebin davacıların doğrudan mı yoksa dolaylı zararını mı oluşturduğu hususunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Doğrudan ve dolaylı zarar ayrımı anonim şirketler hukukunda sorumluluk çerçevesinde, ortağın veya alacaklının doğrudan kendi malvarlığında mı, yoksa şirketin zararı dolayısıyla “yansıma” (Reflexschaden) bir zarara mı maruz kaldığı sorusunu cevaplamaya yarar. Bu iki kavram yalnızca ortakların ve alacaklıların zararı halinde kullanılır, zira sorumluluk hükümleri çerçevesinde anonim şirket yalnızca doğrudan zarara uğrayabilir, ortaklar ve alacaklılar bakımından ise hem doğrudan hem de dolaylı zarar söz konusu olabilir.
Doğrudan doğruya zarar, şirket ortaklarının ve alacaklıların yönetim kurulu üyelerinin fiilleri sonucunda şirketin zararından bağımsız olarak uğradıkları zarardır. Şirketin ortakları ve alacaklıları, ortaklık zarar görmeden de bir zarara uğrayabilirler. İşte ortaklık malvarlığında herhangi bir azalma meydana gelmeden ortağın ve alacaklının malvarlığında meydana gelen azalmaya anonim şirketler hukukunda doğrudan zarar denilmekte ve bu durumda pay sahibine hükmedilecek tazminatın kendisine ödenmesi talebiyle dava açma imkanı tanınmaktadır. Ortakların veya alacaklıların doğrudan doğruya zararı, yönetim kurulu üyelerinin fiilleri sonucunda bu kimselerin ferdi ve hususi haklarının ihlali şeklinde ortaya çıkar. Ortakların ve alacaklıların doğrudan zararına ilişkin olarak başlıca şu örnekler verilebilir: Sermaye artırımında ortağın rüçhan hakkının kullanımının engellenmesi, ortağa payına uygun temettü ödenmemesi, ortağın genel kurul toplantısına katılmasına veya toplantıda oy kullanmasına haksız yere engel olunması, hazırlanan yanlış bilançoya istinaden ortağın hisselerini satması veya yeni hisse senedi alarak zarara uğraması, alacaklının yanlış bilgiye dayanarak şirkete kredi açması.
Alacaklıların ve ortakların doğrudan zarar görmeleri nedeniyle uğradıkları zararın tazminini talep etmeleri, genel hukuk prensibi olan sorumluluğun bir sonucudur. Doğrudan doğruya uğranılan zararlardan dolayı açılacak davalarda ortaklar ve alacaklılar tazminatın kendilerine verilmesini talep edebilirler. Birden fazla pay sahibi veya alacaklı aynı fiille zarara uğramış olsalar dahi talep edilebilecek tutar bizzat uğradıkları zarar ile sınırlıdır. Aslında ortakların ve alacaklıların doğrudan zararı anonim şirketler hukukuna özgü tipik bir sorumluluk davası olmayıp şirketin haksız fiilini teşkil eder. O nedenle bu davalarda anonim şirketlere özgü aktif ve pasif dava ehliyeti, doğrudan ve dolaylı zarar, farklılaştırılmış teselsül gibi özel düzenlemeler dışında esas itibarıyla haksız fiil sorumluluğuna ilişkin zarar, illiyet bağı, hukuka aykırılık ve kusura ilişkin kurallar uygulama bulur.
Doğrudan zarara istinaden dava hakkı her bir ortağa ve alacaklıya direk ve kişisel olarak tanınmıştır. Diğer ortakların, alacaklıların veya şirketin tazminat talebinden tamamen bağımsızdır. Zararın doğrudan zarar olması halinde, ortak bu davayı hem yönetim kurulu üyelerine hem de şirkete yöneltebilir.
Dolayısıyla zarar olarak nitelendirilen zarar ile kastedilen, ortakların veya alacaklıların, yönetim kurulu üyelerinin ortaklık malvarlığını kötüleştiren davranışlarından şirketin zarara uğraması neticesinde uğradıkları zarardır (yansıma zarar/Reflexschaden). Burada doğrudan zarar gören şirket olmakla birlikte, onun malvarlığında azalma meydana getiren bütün işlemler, ortaklar ve alacaklılar bakımından dolayısıyla zarar teşkil etmektedir, çünkü bu zarar nedeniyle şirketin ödeme gücünde meydana gelen azalma, alacaklıların ve ortakların taleplerinde bir kayba yol açmaktadır.
6102 s. TTK mülga TTK md. 309 dan farklı olarak dolaylı zarar kavramını kullanmamış, şirketin uğradığı zararın şirket ve ortaklar tarafından talep edilebileceğini belirterek dolaylı zarara üstü kapalı olarak yer vermiştir. Ortakların ve alacaklıların dolayısıyla zararından ancak şirketin zarara uğraması ve bu zararın ortakların ve alacaklıların malvarlığında bir azalmaya sebep olması halinde bahsedilebilir. Şirketin zararı ortakların ve alacaklıların dolayısıyla zararının “olmazsa olmaz/conditio sine qua non” şartıdır.
Dolaylı zararın talebi halinde ise davanın şirkete yöneltilmesi mümkün değildir. Zira bu durumda asıl zarara uğrayan şirketin kendisidir. Ortak ile alacaklı, şirketin zararının giderilmesi talebiyle bu davayı açmaktadır.
Yukarıda yapılan açıklama ve tespitler çerçevesinde davacı şirket ortağı tarafından dilekçede ileri sürülen iddialar özetle şunlardır ;
-Davalı şirket müdürü …, şirket müdürü olarak hiçbir sorumluluğunu yerine getirmediği şirketi zarara uğrattığını. şirket müdürü …’ın görevi ve yetkisi gereği özen, bağlılık, rekabet yasağı, eşit işlem, bildirim yükümlülüğü ve şirketle işlem yapma yasağı yükümlülükleri ihlal ettiğini
-Davalı şirket müdürü … şirket menfaatleri hiçbir şekilde korumadığını. şirketin borçlarına karşı bir alacaklısı tarafıdan haczedilen mallar üçüncü kişilere teslim edildiğini . hukuka ve kanuna aykırı bu işlemle şirketin diğer alacaklıların alacaklarına karşı elinde bir malvarlığı kalmadığı gibi faaliyetini sürdürme imkanını da kaybettiğini
-Davalının ortaklar arasındaki eşit işlem yapma yükümlülüğünü ihlal ederek kendi lehine menfaatler edidiğini
-Davalı şirket müdürü bildirim yükümlülüğünü de yerine getirmemiştir. şirketin tescilli sermayesinin onlarca katı borcu olmasına rağmen hiçbir tedbir almayarak şirketin ve müvekkillerinin zarara uğramalarına yol açtığını
-Davalı şirket müdürü bildirim yükümlülüğünü de yerine getirmemiştir. şirketin tescilli sermayesinin onlarca katı borcu olmasına rağmen hiçbir tedbir almayarak şirketin ve müvekkillerin zarara uğramalarına yol açtığını
-Davalı şirket müdürü, korumakla yükümlü olduğu şirket defter ve şirketin diğer evraklarını işletme içerisinde atıl halde bırakarak terk ettiğini
-Şirket stoğunda yer alan alkollü içkiler herhangi bir ödeme yapılmaksızın davalı tarafından alındığı iddialarının hepsi şirketin malvarlığını azaltıcı işlemler iddiası olup
Bu hususların doğrudan zarar olduğunu iddia etmiş talep etmiş ise de hukuki nitelendirmenin hakime ait olduğu dikkate alındığında söz konusu işlemlerin doğrudan değil dolaylı zarar olduğu anlaşılmış olup mahkememizce verilen süreye rağmen zararı kendi adına tahsilini talep etmiş ve davacı kendisi bakımından doğrudan zarar oluşturan farklı bir bir iş ya da eyleme dair başkaca delil ve beyan sunmadığı anlaşılmıştır.Müdürün ortaklığın mal varlığını azaltan veya kötüleştiren yasa ve ana sözleşme hükümlerine aykırı davranışları, ortakların dolaylı zarar görmesine yol açar. Zira, bu tür tasarruflar payları oranında ortakları da etkiler. Başka bir anlatımla, ortaklığın doğrudan doğruya zarar görmesi, ortakların dolaylı zararı olarak sonuç doğurur. Ancak, ortak, dolaylı zarar nedeniyle açtığı davada, hükmedilecek tazminatı kendisi adına değil, ortaklığa verilmesini talep edebilir.
Davalının şirket yöneticisi olarak yaptığı işlemlerden davacıların nasıl ve ne surette doğrudan zarar gördükleri konusunda somut bir açıklama ve delil bulunmamaktadır. Şirketin faaliyetleri kapsamında borçlanması, faaliyetin sonucuna göre zarar edilmesi halinde oluşabilecek zarar, davacı şirket ortaklarının doğrudan değil, dolaylı zararıdır. Dolaylı zararın ancak şirkete ödenmesi istenebilir. Davalı yöneticinin kusurlu davranışlarıyla zararın oluşması durumunda da oluşabilecek zarar, şirketin mal varlığında oluşan zarar olup, davacıların istediği zarar kaleminin, şirketin öz sermayesinin kaybına yol açtığı öne sürülen faaliyetler olduğu iddiası karşısında doğrudan değil, dolaylı zarar mahiyetindedir. Eldeki davada hükmedilecek tazminatın ancak dava dışı şirket lehine hüküm altına alınması istenebilir (Yargıtay 11.H.D 25/06/2019 T. 2017/5356 E.- 2019/4805 K.). Davacıların, şirket borçlarından kural olarak koydukları sermaye dışında kişisel sorumlulukları bulunmamaktadır. Şirketin kullandığı kredi sözleşmesine olan kefaletleri ise şirket lehine olup, bu sorumluluğun davalı yöneticinin sorumluluğu üzerinden doğrudan zarar olarak adlandırılması hukuken geçerli değildir. Öte yandan davalının rekabet yasağını ihlal ettiğini, davalı şirketin eylemlerinin TTK’nın 54 ve devamı maddelerinde öngörülen haksız rekabet oluşturduğunu ileri sürmüştür. Davacıların gerek haksız rekabet gerekse müdürün rekabet yasağı ile ilgili iddialarla doğrudan bir ilgisi bulunmamaktadır. İleri sürülen iddialar, ortağı oldukları şirketi ilgilendiren vakıalardır. Davacıların, söz konusu şirkette salt ortaklık sıfatının olması, böyle bir davayı kendi adına açması için yeterli değildir. (Yargıtay 11. HD’nin 2014/1233 E., 2014/19833 K. ; 2013/12642 E., 2014/2716 K.; 2017/762 E., 2018/5689 K. kararları da bu yöndedir.)
Sonuç olarak, davacıların doğrudan zarara uğradıklarına yönelik somut ve ispata elverişli kanıtlarının olmadığı, iddia ettikleri ve tahsilini talep ettikleri zararın doğrudan değil, dolaylı zarar olduğu, dolaylı zararın ise ancak şirkete ödenmesinin istenebileceği anlaşılmakla, ileri sürülen bu maddi olgular tamamen müdür olan davalının dava dışı şirketinin zararına neden olan eylemlerdir. Başka bir anlatımla, açıklanan zararlar, dava dışı şirketin doğrudan, davacının ise, dolaylı zararı kapsamındadır.
Bu durum karşısında, davacı her ne kadar doğrudan zarar olduğunu iddia etmiş is de ileri sürülen bu zararlar dava dışı şirketin doğrudan davacının ise, dolaylı zararı kapsamında olduğu, davacının açtığı sorumluluk davasında hükmedilecek tazminatın ancak dava dışı şirket lehine verilmesi istemli açabileceği davacının ise kendi adına talep edemeyeceğinden 6102 sayılı TTK’nun 556.maddesi uyarınca davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 54,40-TL maktu karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin yatırılan 170,78 TL harçtan mahsubuna, artan 116,38 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara İADESİNE,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.uyarınca davalı yararına tayin ve takdir olunan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra davacıya İADESİNE,
6-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine,
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere tarafların yokluğunda oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.24/12/2020

Başkan …
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Katip …
¸e-imza