Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/476 E. 2021/522 K. 27.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/476 Esas
KARAR NO : 2021/522

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 28/07/2020
KARAR TARİHİ : 27/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı tarafça takip sebebi olarak Elektrik Piyasası Müşteri Hİzmetleri Yönetmeliği ve Perakende Satış Sözleşmesi belirtilmiş ise de, takip dosyasına sunulmayan Perakende Satış Sözleşmesi’nde davacının şahsını bağlar şekilde imzası bulunmadığından dolayı borçlu olmadığını, davalı tarafça tahsili istenilen tutarlar incelendiğinde 2000 yılından başladığı ve müvekkilimizin abone no.sunun sabit kaldığını, davalı tarafça elektrik hizmeti verilebilmesi için, başvuruda peşin alınması ve karşılığında makbuz verilmesi gereken Güvence Bedelinin müvekkilimiz tarafından ödendiğinin ispatı gerektiğini, davalı tarafça davacıya (olmayan aboneliğe karşın) fatura düzenlenmediğini, Fatura dahi düzenleyip davacıya göndermeyen davalının hizmet vermediğini, takip konusu yapılan tutarlar yönünden müvekkilimin davalıya borçlu olmadığının tespitine, davacıyı menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötüniyetli olduğu sabit olduğundan, takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak şartıyla tazminata, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davacı tarafından huzurunuzda açılan davanın haksız ve hukuka aykırı olması nedeniyle reddi gerektiğini, davacının dava dilekçesinde her ne kadar elektrik borcunun bulunmadığını ve taraflar arasında akdedilen perakende satış sözleşmesi bulunmadığı belirtilmişse de davacı hakkında başlatılan icra takibinin nedeni elektrik borcu değil kaçak elektrik tüketiminden dolayı tutulan tutanaklar nedeniyle ortaya çıkan kaçak tüketim bedeli olduğunu, kaçak elektrik kullanımı yapan aboneler normal enerji bedelinin 1,5 ve veya 2 katı tutarında bir bedel ödemekte olduğunu, aynı veya başka bir kullanım yerinde mükerrer kaçak elektrik enerjisi tükettiğinin tespit edilmesi durumunda, kaçak elektrik enerjisi tüketiminin tespit edildiği tarihte yürürlükte olan ve aynı şekilde belirlenecek tarifenin 2 katı göz önüne alınarak hesaplama yapıldığını, davacı aleyhine başlatılan Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra takibine karşı itirazda bulunulmamış ve zamanaşımı def’inde bulunulmadığını, bu nedenlerle davacının zamanaşımı definin hukuki dayanağı bulunmadığını, davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığını, işbu dava hukuki dayanaktan yoksun, soyut ve mesnetsiz olduğunu, bu nedenle huzurda görülen davanın reddine karar verilmesini, davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
Kağıthane Vergi Dairesi tarafından …’na ait kayıtların gönderildiği görülmüştür.
Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklı …. Satış A.Ş. Tarafından borçlu … aleyhine 26.550,26 TL alacağın tahsiline yönelik takip başlatıldığı görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; menfi tespit isteminden ibarettir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5.maddesinde ticaret mahkemelerinin kuruluşu ve hangi mahkemelerin ticaret mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Bu durumda eldeki davanın Asliye Ticaret Mahkemesince görülüp karara bağlanabilmesi için uyuşmazlığın, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması ve bu bağlamda tarafların her ikisinin birden tacir olması zorunludur. (Yargıtay 3. H.D.sinin 04.12.2017 gün ve 2016/9128 E- 2017/17010 K. sayılı kararı)
Mahkememizce yapılan araştırma sonucunda; davacının sadece 1993 – 1994 yıllarında ikinci sınıf tüccar olarak işletme hesabına göre defter tuttuğu görülmüştür. Takibe konu faturaların 2000 – 2004 yılları arasına ait olduğu, davacının bu dönem aralığında bilanço usulüne göre defter tutmadığı için kendisini doğrudan tacir kabul etmek mümkün olmadığı, davacının Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesinin 1. Fıkrasının 1 ve 3 numaralı bendlerinde yer alan nakdi limitlerin yarısını, 2 numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını takibe konu dönemde aşmaması sebebiyle davacının tacir sayılmasının mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır. Ayrıca, taraflar arasında herhangi bir sözleşmenin bulunmadığı, takibe konu alacağın kaçak kullanıma dayalı olduğu ve takibe konu borcun şirket ortaklığından kaynaklı olduğu da anlaşılamadığından, ticari ilişkinin karşı tarafı olan gerçek kişi davacının tacir sayılmasının mümkün olmadığı, uyuşmazlığın TTK da düzenlenen bir konudan kaynaklanmadığı gibi özel bir düzenleme ile uyuşmazlığın ticaret mahkemelerinin görev alanında bulunduğu belirtilmediği için davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davanın, dava şartı olan 6100 Sayılı HMK’nın 114/1-c maddesinde düzenlenen görev yönünden reddi ile MAHKEMEMİZİN GÖREVSİZLİĞİNE,
2- 6100 Sayılı HMK nın 20/1. maddesi 1. cümlesi uyarınca, kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde, dosyanın ve eklerinin yetkili ve görevli mahkeme olan NÖBETÇİ BAKIRKÖY ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3- 6100 Sayılı HMK nın 20/1. maddesi 1. cümlesi uyarınca, taraflardan herhangi birinin kararın kesinleşmesinden itibaren iki (2) haftalık yasal süre içerisinde Mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi halinde, dosyanın görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine,
4- 6100 Sayılı HMK nın 20/1. maddesi 2. cümlesi uyarınca, taraflardan herhangi birinin kararın kesinleşmesinden itibaren iki (2) haftalık yasal süre içerisinde Mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmemesi halinde, dava dosyasının re’sen ele alınarak, açılmamış sayılmasına karar verilmesine, bu hususun taraflara ihtaratına, (Gerekçeli hükmün tebliği ile ihtaratına)
5- 6100 Sayılı HMK nın 331/2.nci maddesi 1. cümlesi uyarınca, bu dava dosyasına ilişkin harç ve yargılama giderlerinin görevli ve yetkili mahkemede değerlendirilmesine,
6- Dava dosyasının kesinleşmesi üzerine, iki (2) haftalık yasal süre içerisinde, taraflardan herhangi birinin, ilgili mahkemeye dava dosyasının gönderilmesini talep etmemesi halinde, ilgili dava dosyasının mahkeme Yazı İşleri Müdürü tarafından mahkeme hakiminin önüne getirilmesine,
Dair; 6100 sayılı HMK.’nun 341. ve devamı maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.27/04/2021

Katip ….
¸e-imza

Hakim …
¸e-imza