Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/386 E. 2021/349 K. 23.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/386 Esas
KARAR NO : 2021/349

DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 03/07/2020
KARAR TARİHİ : 23/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; Davalı … ,…, … GAYRİMENKUL GELİŞTİRME A.Ş., … ve davacı … aleyhine Bakırköy … Asliye Hukuk Mahkemesi … Esas sayılı dosyasında 171.000,00 TL bedelli şirket hisse devrine esas tasarrufun iptali davası açıldığını, davanın devam ettiği, hisselerin davacı tarafından satın alındığını, ancak … ve … arasındaki borç ilişkisinin esasında muvazaalı olduğunun ve taraflar arasında icra takibine konu borcun bulunmadığının tespiti gerektiğini, işbu tespit ile davacı aleyhine ikame edilen Bakırköy … Asliye Hukuk Mahkemesi … Esas sayılı davasının kötüniyetli olduğu hususu ispatlanacağını, davalı …, … aleyhine İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla 30/01/2018 düzenlenme tarihli 30/07/2018 vade tarihli 200.000,00 TL, 30/08/2018 vade tarihli 200.000,00 TL, 30/09/2018 vade tarihli 200.000,00 TL, 30/10/2018 vade tarihli 200.000,00 TL bedelli senetler icra takibine 25/11/2018 tarihinde konu edildiği, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı ödeme emri tebliğ-tebellüğ mazbatasındaki …’e ait olduğu iddia edilen ıslak imza ile takibe konu senetlerdeki imzaların birbirleri ile uyuşmadığını, tüm bu hususlar taraflar arasındaki işlemlerin muvazaalı olduğunun göstergesi olup imzaların incelenerek davalı …’e ait olup olmadığının hususunun tespit edilmesini, bu nedenlerle İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün .. E. sayılı ödeme emri tebliğ-tebellüğ mazbatasındaki …’e ait olduğu iddia edilen ıslak imza ile takibe konu senetlerdeki imzaların birbirleri ile uyuşmadığın tespitini, banka hesapları ve ticari defterler üzerinde yapılacak inceleme ile takibe konu senetlerin sebepten yoksun olduklarının ve taraflar arasında gerçek bir alacak- borç ilişkisinin bulunmadığının tespitini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Pendik Vergi Dairesi tarafından …, … San. Ve Tic. Ltd Şti ve … San ve tic Ltd. Şti. hakkında kayıtların gönderildiği, Kozyatağı Vergi Dairesi tarafından …’ın vergi kayıtlarının gönderildiği görülmüştür.
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından …, … ve …’ın gerçek kişi ticari işletme kadı bulunmadığının bildirildiği görülmüştür.
İstanbul .. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasının uyap sisteminden mahkememize gönderildiği, incelenmesinde; alacaklı … tarafından borçlu … adına 4 adet 200.000 TL bedelle senet yönünden 988.320,83 TL alacağın tahsiline yönelik icra takibi başlatıldığı görülmüştür.
Bakırköy … Asliye Hukuk Mahkemesi … Esas sayılı davasının bir sureti uyap sisteminden celp edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; tespit isteminden ibarettir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5.maddesinde ticaret mahkemelerinin kuruluşu ve hangi mahkemelerin ticaret mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Bu durumda eldeki davanın Asliye Ticaret Mahkemesince görülüp karara bağlanabilmesi için uyuşmazlığın, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması ve bu bağlamda tarafların her ikisinin birden tacir olması zorunludur. (Yargıtay 3. H.D.sinin 04.12.2017 gün ve 2016/9128 E- 2017/17010 K. sayılı kararı)
Mahkememizce yapılan araştırma sonucunda; davalıların ve davacının gerçek kişi ticari işletme kaydının bulunmadığı görülmüştür. Davalıların ve davacının şahsi olarak bilanço usulüne göre defter tutmadığı için kendilerinin doğrudan tacir kabul etmek mümkün olmadığı, ayrıca dosyaya getirtilen gelir vergisi beyannameleri incelendiğinde de, tarafların Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesinin 1. Fıkrasının 1 ve 3 numaralı bendlerinde yer alan nakdi limitlerin yarısını, 2 numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını ticari ilişkiye konu dönemde aşmaması sebebiyle tarafların tacir sayılmasının mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır.
Ayrıca, icra takibine konu senetlerin doğrudan davacı ve davalılar arasındaki bir ilişkiye dayanmadığı; iş bu davadaki taraflar arasında kambiyo ilişkisi bulunmadığı, davalılar arasındaki kambiyo ilişkisinin davacıya teşmil ettirilemeyeceği, dava konusunun davalılar arasındaki tasarrufun iptaline yönelik olduğu değerlendirilerek, uyuşmazlığın ticaret mahkemelerinin görev alanında bulunmadığından davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
İş bu yargılama dosyasının, Bakırköy … Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dava dosyasında birleştirilmesi hususunun takdiri görevli asliye hukuk mahkemesine ait olmak üzere aşağıdaki şekilde karar verilmiş ve hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davanın, dava şartı olan 6100 Sayılı HMK’nın 114/1-c maddesinde düzenlenen görev yönünden reddi ile MAHKEMEMİZİN GÖREVSİZLİĞİNE,
2- 6100 Sayılı HMK nın 20/1. maddesi 1. cümlesi uyarınca, kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde, dosyanın ve eklerinin yetkili ve görevli mahkeme olan BAKIRKÖY ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3- 6100 Sayılı HMK nın 20/1. maddesi 1. cümlesi uyarınca, taraflardan herhangi birinin kararın kesinleşmesinden itibaren iki (2) haftalık yasal süre içerisinde Mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi halinde, dosyanın görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine,
4- 6100 Sayılı HMK nın 20/1. maddesi 2. cümlesi uyarınca, taraflardan herhangi birinin kararın kesinleşmesinden itibaren iki (2) haftalık yasal süre içerisinde Mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmemesi halinde, dava dosyasının re’sen ele alınarak, açılmamış sayılmasına karar verilmesine, bu hususun taraflara ihtaratına, (Gerekçeli hükmün tebliği ile ihtaratına)
5- 6100 Sayılı HMK nın 331/2.nci maddesi 1. cümlesi uyarınca, bu dava dosyasına ilişkin harç ve yargılama giderlerinin görevli ve yetkili mahkemede değerlendirilmesine,
6- Dava dosyasının kesinleşmesi üzerine, iki (2) haftalık yasal süre içerisinde, taraflardan herhangi birinin, ilgili mahkemeye dava dosyasının gönderilmesini talep etmemesi halinde, ilgili dava dosyasının mahkeme Yazı İşleri Müdürü tarafından mahkeme hakiminin önüne getirilmesine,
Dair; 6100 sayılı HMK.’nun 341. ve devamı maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 23/03/2021

Katip …
¸e-imza

Hakim …
¸e-imza