Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/310 E. 2020/1119 K. 31.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/310 Esas
KARAR NO : 2020/1119

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan), Alacak
DAVA TARİHİ : 25/04/2019
KARAR TARİHİ : 31/12/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 14/01/2021

Mahkememizden verilen 16/12/2019 tarih ve …… Esas …… sayılı kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi …… Hukuk Dairesinin ….. Esas, …… Karar sayılı kaldırılmakla, dava mahkememizin yukarıdaki esasına kaydı yapılan tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı dava dilekçesinde özetle; kurumun faaliyet izni 4389 sayılı Bankalar kurulunun 20/6 maddesi hükmüne istinaden kaldırıldığını ve ……. Kurumu A.Ş.nin tasfiyeye girdiğini ve 04/08/2001 tarihli Olağanüstü Genel Kurulu tasfiyenin en geç 5 yıl içinde tamamlanmasının kararlaştırıldığını, davalı şirkete 2001 yılından önce ABD Doları ve Euro yatırarak açmış olduğu muhtelif hesaplarının bulunduğunu, genel kurul toplantısından hesapların, küçük meblağdan büyük meblaya doğru sırasıyla ödeme yapılmasının karar altına alındığını, ödeme sırasının dışına çıkılacak olunur ise tasfiye memurlarının ve münfesih şirketin hukuki ve cezai sorumlulukları olacağının yetkililer tarafından yazılı olarak beyan edildiğini, 2002 yılında 500 TL ödeme yapıldığını ve 19 yıl boyunca başka hiçbir ödeme yapılmadığını,……. 2009 yılından itibaren sıralı ödemeleri tamamen durdurduğunu, yüzlerce sıra dışı ödemeler yaptığını belirterek ……. görevini suistimal ettiğinden bahisle çıkarları doğrultusunda tarafına ödeme yapmadığı alacağının fazlaya ilişkin hakkını saklı tutarak ödetilmesinin teminine, davanın kabulüne, Tasfiye Kurulu Başkanının genel kurulda alınan kararları ihlal ettiğinin ve genel kurulda tesbit edilen ödeme sırasını da ihlal ettiğinin tespitine, 2.000 TL tazminatın davalıdan tahsiline, Dolar ve Euro hesaplarının ödetilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; husumet itirazında bulunduklarını, davacının alacağı kar ve zarara katılım akdine dayandığını, bu hesabına yönelik olarak davacının dava dışı …’den ve müvekkillerinden henüz kesinleşmiş muaccel ve likit bir alacağının bulunmadığını, benzer alacak davalarında muhtelif mahkemelerden davanın reddi yönünde kararlar verildiğini ve bu kararlar da Yargıtay ilgili Hukuk Daireleri tarafından onandığını, davanın zamanaşımına uğradığını, dava dışı şirketin tasfiye işlemlerinin devam ettiğini, müvekkilinin davacıya hiçbir borcunun bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE YARGILAMANIN ÖZETİ:
Dava; davalının genel kurul kararlarını ihlal edip etmediği, ihlal edilmiş ise davacının tazminat talebinin yerinde olup olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Bakırköy ….. Asliye Ticaret Mahkemesinin ……. Esas sayılı dosyasının mahkememizin …… Esas sayılı dosyası ile hukuki ve fiili irtibat olduğundan bahisle birleştirildiği ve dosyanın mahkememize gönderildiği, dosyanın incelemesinde; ön inceleme duruşmasının yapılmadığı, mahkememizce 30/11/2020 tarihli celsede Bakırköy ……. Asliye Ticaret Mahkemesinin …… Esas sayılı dosyasının tefrik edilerek mahkememizin ……. Esas sayılı dosyasına kaydının yapıldığı, yeni esas kaydı üzerinden mahkememiz üye hakimi tarafından yargılamanın devamına karar verildiği, mahkememizin ……. Esas sayılı asıl dava dosyasının ise davanın niteliği gereği 6545 sayılı yasanın 45. Maddesi gereğince tekrar heyete tevdiine karar verildiği anlaşılmıştır.
HMK’nun 137. maddesi uyarınca taraflar arasındaki uyuşmazlık konularının; davalının genel kurul kararlarını ihlal edip etmediği, ihlal edilmiş ise davacının tazminat talebinin yerinde olup olmadığı noktalarında toplandığının tespitine karar verilmiştir.
Davalı şirketin sicil kaydının incelenmesinde; …… sicil nolu …’nin ….. Mah……. Cad……. Plaza No:……. …/…. adresinde sicilde kain olduğu, 13/02/1995 tarihinde kurulduğu, meslek grubunun finans kuruluşları olduğu, şirket yetkililerinin……., ……. oldukları anlaşılmıştır.
Davalı şirket merkezinin mahkememiz yetki sınırlarında (…) olması nedeniyle taraflar arasındaki uyuşmazlığın niteliğine göre HMK’nun 14/2 maddesi gereğince işbu davaya bakmaya mahkememiz kesin yetkili olup, dava 6102 sayılı TTK’nun 1521.maddesi gereğince basit yargılama usulünce incelenip sonuçlandırılmıştır.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmıştır.
Kayseri ……. Asliye Ticaret Mahkemesinin …… Esas, …… Karar sayılı dosyasının incelenmesinde;davalı……. tarafından davalı … Kurumu A.Ş.aleyhine 21/02/2001 tarihinde alacak davası açıldığı, yapılan yargılama sonunda 02/10/2002 tarihli ….. Esas, …… Karar sayılı karar ile davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Bakırköy……. Ağır Ceza Mahkemesine yazılan müzekkere cevabının incelenmesinde; 27/03/2009 tarihli ……. Esas, …… Karar sayılı karar ile ……. haklarında nitelikli dolandırıcılık suçlarından TCY sının 504/3,80,522, maddeleri gereğince cezalandırılmaları istemi ile mahkememize kamu davası açıldığı, Yargıtay aşamasında yapılan incelemede sanıkların eylemlerinin her müştekiye karşı ayrı dolandırıcılık suçu oluşturacağı belirtilerek bozularak iade edildiği bu durum karşısında sanıkların eylemlerinin her müştekiye karşı ayrı ayrı nitelikli dolandırıcılık suçundan 765 sayılı TCK nun 504/3 maddesi gereğince davanın kabulü gerektiği, 765 sayılı TCY sının 504/3 maddesinde belirtilen nitelikli dolandırıcılık suçunun cezasının 2 yıldan 5 yıla kadar olarak belirtildiği ve cezasının üst sınırının 5 yıl olarak gösterildiği ,sanıklar hakkında suç tarihi itibari ile lehe yasa uygulaması yapıldığında sanıklar hakkında 765 sayılı yasanın uygulanması gerekeceği ve 504/3 maddesinde belirtilen nitelikli dolandırıcılık suçunun aynı yasanın 102/4 ve 104/2 maddelerinde belirtildiği gibi olağan üstü zaman aşımı süresinin 7 yıl 6 ay olarak belirtildiği sanıklar hakkında açılan kamu davalarının suç tarihlerinin en son 10/02/2001 olarak iddianamelerde belirtildiği , belirtilen bu tarihten bu güne kadar 765 sayılı TCY sının 102/4 ve 104/2 maddelerinde gösterilen 7 yıl 6 aylık olağın üstü zaman aşımı süresininde fazlası ile dolmuş olduğu anlaşıldığından sanıklar …… haklarında açılan kamu davalarının olağan üstü zaman aşımı nedeni ile 765 sayılı TCY sının 102/4 ve 104/2 maddeleri gereğince Ayrı Ayrı Ortadan Kaldırılmasına karar verildiği, kararın 09/02/2012 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
İstanbul …… Asliye Ticaret Mahkemesinin ……. Esas sayılı dosyasında; davacılar …….. ve …… tarafından davalı …aleyhine itirazın iptali davası açıldığı, yapılan yargılama sonunda, ……. sayılı karar ile 4389 sayılı Yasanın 20-6/b maddesine göre dava şartı gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
İstanbul ……Asliye Ticaret Mahkemesinin ……Esas sayılı dosyasında; davacı İbrahim Karanfil tarafından davalı …aleyhine 17/04/2001 tarihinde itirazın iptali davası açıldığı, yapılan yargılama sonunda…… sayılı karar ile davanın reddine karar verildiği görülmüştür.
İstanbul …… Asliye Ticaret Mahkemesinin …… Esas sayılı dosyasında; davacı …… tarafından davalı … Kurumu A.Ş.aleyhine 02/04/2001tarihinde iflas davası açıldığı, yapılan yargılama sonunda …… karar sayılı karar ile, davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Ankara ……. Asliye Hukuk Mahkemesinin……… Esas sayılı dosyasında; davacı …… tarafından davalı … Kurumu A.Ş.aleyhine 24/01/2001 tarihinde itirazın iptali davası açıldığı, yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verildiği görülmüştür.
İstanbul ……Asliye Ticaret Mahkemesinin ….. Esas sayılı dosyasında; davacı …… tarafından davalı …aleyhine 29/01/2001 tarihinde itirazın ptali-iflas davası açıldığı, yapılan yargılama sonunda ……. sayılı karar ile dava haklı bulunmadığından reddine karar verildiği, …… Esas …. Karar sayılı dosyasında ise; davacı ……. tarafından davalı …… Kurumu A.Ş.aleyhine 16/03/2001 tarihinde itirazın kaldırılması-iflas davası açıldığı, yapılan yargılama sonunda ……. Karar sayılı karar ile davanın haklı bulunmadığından reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Yapılan yargılama, toplanan ve sunulan deliller, sicil kayıtları, celp edilen mahkeme gerekçeli kararları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
TTK m. 553, genel olarak, kanundan ya da esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlâl eden YK üyelerini, kurucuları, diğer yöneticileri ve tasfiye memurlarını verdikleri zararlardan dolayı şirkete, ortaklara ve şirket alacaklılarına karşı sorumlu tutmaktadır. TTK m. 553’te geçen “yönetici” kavramı ile kanun koyucunun sorumluluk kapsamına dâhil etmek istediği kişiler, anonim ortaklık adına karar alıp onu icra eden veya imza yetkisi bulunan, bu suretle ortaklık adına kendilerine bırakılan görevleri ifa eden kişilerdir (Ünal Tekinalp, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, İstanbul, 2013, N. 16-58).
TTK. 555/1 maddesine göre şirketin uğradığı zararın tazminini şirket ve her bir pay sahibinin şirkete ödenmesini isteyebilecekleri düzenlenmiştir. Somut olayda, kredi veren alacaklı davacı doğrudan zarar gören konumundadır.
Yöneticilerin denetim ve gözetim görevi ile ortaklara eşit işlemde bulunma, şirkete karşı rekabette bulunmama, şirketle işlem yapmama, özen ve bağlılık yükümünün yerine getirilmemesi bir zarara yol açmışsa, bunlara aykırılık müdürlerin sorumluluğuna yol açacaktır.
İşte müdürlerin işlem ve eylemleri nedeniyle zarara uğrayan şirkete, meydana gelen zararın giderimini sağlamak için kanunda hukuki sorumluluk halleri düzenlenmiştir. Kanun koyucu çeşitli durumlara göre farklılıklar gösteren hallerde, şirkete veya ortaklar ile şirket alacaklılarına uğradıkları zararları müdürlerden veya diğer sorumlulardan talep etme hakkı vermektedir.
Ancak belirtmek gerekir ki, hukuki sorumluluğunun söz konusu olabilmesi için, ortada somut bir zararın bulunması gereklidir. Zira zarar tehlikesi sorumluluk için yeterli değildir. Ayrıca meydana gelen zararın müdürlerin kanuna ve esas sözleşmeye aykırı kusurlu davranışları, yani uygun illiyet bağı sonucu meydan gelmesi şarttır.
Yöneticilere (organa) özgü genel sorumluluk hallerini düzenleyen, TTK m. 553, 6762 sayılı TTK m. 336 dan farklı olarak, ayrı ayrı hangi hallerin sorumluluk doğuracağını belirtmemiş, genel ve kapsayıcı bir şekilde müdürlerin kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurları ile ihlâl edip şirketin zarar görmesine sebep olmaları hallerine hasretmiştir. Maddede belirtilen kanun ifadesi, sadece TTK’nu değil, diğer kanunlardaki yükümlülükleri de kapsar şekilde anlaşılmalıdır.
Madde anlamındaki yükümlülük, müdürlerin kanunlardaki veya esas sözleşmede bir görev veya yetki bağlamında öngörülen hususlardaki yapma ve yapmama zorunluluğunu ifade eder. Yükümlülükler şirketi, ortakları ve alacaklıları korumaya yönelik görev ve yetkilerdir.Yükümlülüklerin kusurlu olarak ihlâli nedeni ile müdürlerin sorumlu olabilmesi için, ihlâl sonucu, şirketin, ortakların ya da alacaklıların bir zarara uğraması gereklidir.
Yöneticilerin ve yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun kapsamını belirlerken, öncelikle sorumluluğun niteliğini tespit etmek gerekmektedir. Yönetim kurulu üyeleri ve yöneticilerin sorumluluğu esas itibariyle şirkete karşıdır ve bu sorumluluk akdî nitelik taşır. Bir başka ifadeyle, YK üyeleri veya yöneticiler görevlerini layıkıyla yerine getirmedikleri takdirde ortaklığa karşı aralarındaki vekalet ilişkisinin ihlâli nedeniyle sorumlu olurlar. TTK m. 553’e göre, yönetici ve yönetim kurulu üyelerine ortaklar veya alacaklılar işbu akdî ilişkiye dayalı olarak yalnızca dolaylı zarar nedeniyle zararın şirkete ödenmesi için dava açabilirler. Buna karşılık, ortaklar ve alacaklıların doğrudan doğruya zararlarının bizâtihi kendilerine ödenmek üzere açacakları davaların temelini ise haksız fiil oluşturmaktadır. Huzurdaki davada da, sorumluluğun temeli haksız fiil niteliği taşımaktadır.
Görevlerini ifa ederken haksız fiil ika eden yönetici veya yönetim kurulu üyelerinin haksız fiil sorumluluğu olacağında kuşku yoktur. Bu şekilde zarar gören kişiler, dilerlerse eksik teselsül ilkesi gereğince şirkete veya yönetici/YK üyesi sorumlulara birlikte veya ayrı ayrı başvurabilirler. Haksız fiil sorumluluğunun bir diğer ayırıcı unsuru da, ortak veya şirket alacaklılarının ortaklığın zararından bağımsız olarak gördükleri zararlardır. Bu fiillerin ortaklığı zarara uğratıp uğratmadığından bağımsız olarak bu kişilerin dava hakkı vardır. Yargıtay da, yöneticilerin bilinçli olarak şirket malvarlığını yapay işlemlerle azaltan yöneticilere karşı doğrudan doğruya tazminat davası açılabileceğini kabul etmektedir (bkz. Yargıtay 11. HD, 14.02.2006, E. 14844, K. 1396).
Somut olayda davacı dava dışı finans kurumuna 2002 yılında 500- TL ödeme yapıldığını ve 19 yıl boyunca başka hiçbir ödeme yapılmadığını, İrfan Hattatoğlu’nun 2009 yılından itibaren sıralı ödemeleri tamamen durdurduğunu, yüzlerce sıra dışı ödemeler yaptığını belirterek…….’nun görevini suistimal ettiğinden bahisle çıkarları doğrultusunda tarafına ödeme yapmadığı alacağının fazlaya ilişkin hakkını saklı tutarak ödetilmesinin teminine, Tasfiye Kurulu Başkanının genel kurulda alınan kararları ihlal ettiğinin ve genel kurulda tesbit edilen ödeme sırasını da ihlal ettiğinin tespitine, 2.000,-TL tazminatın davalıdan tahsiline talep etmiş olup davacının henüz alacaklı olup olmadığı davalı kurumun tasfiye halinde olduğu, henüz bilançosunun kâr zarar durumunun belli olmadığı, bu durumda kâr ve zarara katılma hesaplarının, sahiplerine faiz veya sabit bir gelir ödenmesi garantisi vermediği ve bu hali ile söz konusu hesapların mutlak ödenmesi gereken bir alacak niteliğinde olmadığı, tasfiye sonucunda hazırlanacak tasfiye bilançolarına göre kâr ve ya zarar durumunun belirlenmesi ile nihai durum ortaya çıkacağı gibi burada davacı esasen doğrudan kendi zararını talep etmiş ise de alacaklıların, doğrudan doğruya uğradıkları zararlar bakımından dava hakları 6100 sayılı TTK m.553/I’de düzenlenmiştir. Buna göre; “Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan veya esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri taktirde, (…) şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludur”. Maddede bahsi geçen “verdikleri zarardan”ibaresi doğrudan zararları ifade etmektedir.
İşbu dava alacaklı davacı tarafından doğrudan kendi adına tahsilini talep etmiş olup talebin içeriği dikkate alındığında hukuki nitelendirme hakime ait olduğundan davacının talep ettiği husular dolaylı zarara ilişkindir.
TTK.m.553/I’de sayılan kişilerin kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal etmeleri halinde alacaklıların da dolayısıyla zararlar bakımından dava açma hakkını yalnızca şirketin iflası haline özgülemiştir.
TTK’nun 390.maddesine göre;”Şirketin iflaslı halinde pay sahiplerinin ve şirket alacaklılarının haiz oldukları haklar iflas idaresine ait olur. Bu hususta İcra ve İflas Kanununun 245.maddesi hükmü caridir”. Eski TTK döneminde anonim şirket iflas ettiği taktirde gerek alacaklıların gerekse pay sahiplerinn anonim şirketin faaliyette bulunduğu dönemdeki dolayısıyla zararlarını talep etme hakkı bulunmamaktaydı. Bu hak yalnızca iflas idaresine tanınmıştı. İflas idaresi ikinci alacaklılar toplantısında söz konusu davanın açılıp açılmayacağına karar verecek ve dava açmayı uygun görmemişse dava ikame edilmeyecektir. Ancak aynı maddede İcra İflas Kanunun 245.madde hükmü de saklı tutulmuştur. Bahsi geçen maddeye göre; “Alacaklıların masa tarafından neticelendirilmesine lüzum görmedikleri bir iddianın takibi hakkı isteyen alacaklıya devrolunur. Hasıl olan neticeden masraflar çıkarıldıktan sonra devralanın alacağı verilir ve artanı masaya yatırılır”.denmiştir.
TTK.m.556’da ise anonim şirketin faaliyette olduğu dönemde dolayısıyla zararı talep etme hakkı yalnızca pay sahiplerine tanınmış, alacaklılara böyle bir hak tanınmamıştır. Ancak eski TTK’dan farklı olarak anonim şirketin iflası durumunda, iflas idaresinin dava açmaması halinde, hem pay sahibi hem de alacaklılar (İİK.m.245’den bağımsız olarak) dava açma hakkına sahip olacaklardır. (TTK.m.556/II).
TTK.m.556’ya göre alacaklılar ve pay sahiplerinin dolayısıyla zararları bakımından dava açılabilmesi için öncelikle bu taleplerini iflas idaresine karşı ileri sürmeleri gerekir.TTK.m.556’ya göre, iflas idaresi anonim şirketin uğradığı zararın tazmini için dava açmadığı taktirde, her bir pay sahibi veya şirket alacaklısı bu davayı açabilir. (TTK m.556/II). Burada pay sahipleri ve alacaklılar lehine (e) TTK’dan farklı bir düzenleme getirilmiş ve davayı açma hakkı pay sahipleri ile alacaklılara da tanınmıştır Sonuç olarak alacaklıların TTK. Madde 553’e dayanarak sorumluluk davasının davacısı olabilmeleri alacaklılar TTK.m.553/I’de sayılan kişilere karşı doğrudan uğradıkları zararlar bakımından zararın kendilerine ödenmesi yönünde TTK.m.553 hükümlerine dayanarak dava açabilirler. Ancak iş bu davada alacaklı zararın şirkete ödenmesini talep ederek dolaylı zarar talebinde bulunuğundan talep TTK 556.maddeye göre değerlendirilmesi gerekmiş olup davacı alacaklı ancak şirketin iflası halinde dolayısıyla zararlar bakımından zararın tazminini talep hakkını şirketin ancak iflası halinde ileri sürebileceğinden öncelikle iflas idaresine karşı ileri sürdükten sonra şayet iflas idaresi bu davayı açmaya lüzum görmezse TTK. m.556’ya dayanarak kendileri bu davayı açabilir. Sonuç olarak davacının bu dosyadan tefrik edilen Bakırköy ……. ATM dosyasında söz konusu alacağı için finans kurumuna davayı da açtığı ve derdest doluğu da dikkate alındığında davacının alacaklı sıfatının netlemediği gibi öyle olsa bile iş bu davadaki gibi alacaklı kendi zararından dolayı oluştuğu iddia ettiği zararın kednisine ödenmesini de talep etmiş olup söz konu dava dışı şirket faaliyetteyken şirketin zararının (dolayısıyla zararın) tazminini dolaylı zararı kapsamında olduğu, davacının açtığı sorumluluk davasında hükmedilecek tazminatın ancak dava dışı şirket lehine verilmesi istemli açabileceği davacının ise kendi adına talep edemeyeceğinden 6102 sayılı TTK’nun 556.maddesi uyarınca davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 54,40-TL maktu karar ve ilam harcının davacı tarafından 44,40 TL peşin yatırılan harçtan mahsubuna, bakiye 10,00 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.uyarınca davalı yararına tayin ve takdir olunan 2000 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
6-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere oybirliği ile taraf yokluğunda karar verildi.31/12/2020

Başkan …
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Katip …
¸e-imza