Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/256 E. 2020/544 K. 10.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/256 Esas
KARAR NO : 2020/544

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 23/03/2020
KARAR TARİHİ : 10/09/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 25/09/2020

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; Müvekkili …’ün kısıtlı …’ ün babası olduğunu, Gaziosmanpaşa … Sulh Hukuk Mahkemesi’ İnin …. E. …. K. Ve 21.02.2019 tarihli kararı ile TMK 406 maddesi gereği ….’ün uyuşturucu madde bağımlılığının ailesine darlık ve yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açtığı nedeniyle kısıtlanarak müvekkil babasının velayeti altında bırakılmasına karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini, Müvekkilinin herhangi bir işte çalışmayan, hiçbir geliri olmayan oğluna bakmakta ve onun tüm ihtiyaçları ile ilgilenmekte olduğunu, müvekkilinin halen uyuşturucu madde kullanmakta olan oğlunun hastaneye yatırılarak tedavisini yaptırmak istemekte olduğunu, ancak kısıtlı oğlunun davalı … Gıda inşaat Elektronik San ve Tic ltd Şti ünvanlı şirketin tek ortağı olarak gözükmesi nedeniyle müvekkilin SGK imkanlarından yararlanarak tedavisini yaptırması mümkün olmadığını, gerçekte kısıtlının uyuşturucu madde bağımlılığı nedeni ile bir şirket kurması mümkün olmadığını, kısıtlının uyuşturucu madde bağımlılığını bilen kötü niyetli kişilerin kendisini kullandığını, kendi amaçlarına ulaşmak için onun adına şirket kurduklarını , bu şirketin bankalardan kredi almak veya gerçeğe aykırı fatura işlemleri için kurulmuş olması söz konusu olduğunu, şirketin hiçbir bir faaliyeti olmadığını, müvekkilinin oğlu uyuşturucu madde etkisi ile şirket kuruluşu ile ilgili belgeleri imzaladığını, davalı şirketin feshi ve tasfiyesinin sağlanması için işbu davayı açmak zorunluluğu ortaya çıktığını, bu nedenlerle …. Gıda İnşaat Elektronik San Ve Tic Ltd Şti nin haklı nedenlerle feshine ve tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLER VE YARGILAMANIN ÖZETİ
Dava; 6102 sayılı TTK’nun 636/3 madde ve fıkrası uyarınca limited şirketin haklı sebeple feshi ve tasfiyesi istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; şirketin fesih ve tasfiye koşullarının oluşup oluşmadığı, makul kabul edilebilir çözüm yolu bulunup bulunmadığı hususlarından kaynaklandığı tespit edilmiştir.
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan müzekkereye cevap verildiği, istenen bilgi ve belgelerin gönderildiği, incelenmesinde; …sicil nolu …’nin 25/10/2013 tarihinde kurulduğu, … Mahallesi, … Caddesi, …. Sokak …. Sitesi… Bl. No:… Dükkan:… … / … adresinde sicilde kayıtlı olduğu anlaşılmıştır.
Gaziosmanpaşa … Sulh Hukuk Mahkemesine, Halkalı Vergi Dairesi Müdürlüğüne, Küçükçekmece SGK’na yazılan müzekkerelere cevap verilmiştir.
Yapılan yargılama, toplanan ve sunulan deliller, ticaret sicil kayıtları, gelen yazı cevapları ile tüm dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde;
TTK’nun 636/3 maddesinde “Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir. ” düzenlemesi getirilmiştir. Kanun koyucu anonim şirketlerden farklı olarak limited şirketlerde haklı sebeple fesih davası açma hakkını şirkette belirli oranda pay sahibi olmaya bağlamamış, her bir ortağa şirkette sahip olduğu sermaye payı oranından bağımsız olarak bu hakkı tanımıştır. Şirketin haklı sebeple feshi, ikincil bir çözümdür. Bu talebin ikincilliği hem davanın açılması hem de davada verilecek hüküm bakımından geçerlidir. Haklı sebeple fesih davasının diğer hukuki yollarla ilişkisi konusu çok net bir biçimde ortaya konulmuş değildir. Ancak İsviçre doktrininde bugün hakim olan ve Türk doktrininde de benimsenen görüş davanın ikincil niteliğinin bu davaların açılmasının haklı sebeple fesih davasının ön şartı olmadığı yönündedir. Gerçekten de davanın ikincil nitelikte olması diğer davalar ile arasında bir bağlılık bulunduğu ve azlığın bu davaları açmadan haklı sebeple fesih davası açamayacağı anlamına gelmez. O nedenle örneğin genel kurul kararının iptali yolu yerine haklı sebeple fesih davasına başvurulmuş olması davanın reddini gerektirmez. Hakim fesih dışında alternatif bir çözüme karar verebileceğinden, diğer çözüm yollarına başvurulmadan bu davanın açılması sakıncalı sonuçlar doğurmayacaktır. Haklı sebebin varlığı hakimin haklı sebeple şirketin feshine karar verebilmesinin veya maddede öngörülen duruma uygun başka bir çözüme hükmedebilmesinin şartlarından birisidir. O nedenle haklı bir sebebin bulunup bulunmadığının araştırılması gerekir. Haklı sebep kanunda tanımlanmamış, örnek olarak da gösterilmemiş, bu kavramın niteliklerinin gösterilmesi ve tanımlanması yargı kararlarıyla öğretiye bırakılmıştır. Bununla birlikte şirketin feshini gerektiren haklı sebebin somut olması gerektiğini, gelecekte meydana gelmesi mümkün uyuşmazlıklar veya zarar endişesi gibi nedenlerle şirketin feshinin talep edilemeyeceğini belirtmek gerekir. Bir başka anlatımla varsayımlar ve olumsuz beklentiler haklı sebep kabul edilmezler. Haklı sebebin ekonomik olması şart değildir. Malvarlıksal olmayan pay sahipliği haklarının ihlali de haklı sebep oluşturabilir.
TTK.md.636 da nelerin haklı sebep sayılacağı gösterilmemiştir. Şahıs şirketlerinde olduğu gibi limited şirketlerde de ortakların aynı amacı gerçekleştirmek üzere müşterek gayret ve birbirlerine karşı güven ilişkisi içerisinde bulunmaları şirketin devamı için zorunludur. Şirketlerde olmazsa olmaz bu unsurların zedelenmesi, şirketin devamını ve kuruluş amacının gerçekleşmesini imkansız hale getirebilir. Ortaklar arasında özünde, aynı amaç için çalışma azminin olmaması şirketlerde güvensizliğe neden olacaktır. Böyle bir durumun varlığına rağmen, ortakları şirket sözleşmesi ile bağlı tutmak doğru değildir. Bu durumda ortağın şirketteki payını başkasına devrederek ayrılması düşünülebilirse de ortağın payını devrederek şirketten ayrılmasının zor veya imkansız olduğu hallerde, ortağın kendisini çekilmez bir hal alan ortaklık ilişkisinden kurtarabilmesi amacıyla haklı sebeple fesih hükümlerine yer verilmiştir.
Hakim, çoğunluğun davranışının haklı sebep olup olmadığını değerlendirirken TMK md. 2’de yer alan dürüstlük kuralını ve hakkın kötüye kullanımı yasağını esas almalıdır. Haklı sebepler yorumlanırken ikili sözleşmelerde uygulanan kriterlerden yararlanılabilirse de şirketler hukuku alanında bu kriterlerin birebir kullanılmasının mümkün olmadığına dikkat edilmelidir. Pay sahipleri arasında kişisel çekişmeler sermaye şirketlerinde kural olarak haklı sebep teşkil etmezler. Haklı sebebin nesnel olması aranır. Bununla birlikte bazı durumlarda şahıslar arasındaki ilişkiler de belirli bir ölçüde dikkate alınır. Örneğin aile tipi şirketlerde boşanmalar, aile üyeleri arasındaki çekişmeler, mirasçılar arasındaki anlaşmazlıklar, yine az sayıda ortağı olan küçük şirketlerde ortaklar arasındaki şahsi nitelikteki husumet ya da eşit paylara sahip olunan şirketlerde pay durumu haklı sebep olarak kabul edilebilir. Haklı sebep olduğu iddia edilen olayın, şirketin feshine neden olacak nitelikte olup olmadığı değerlendirilirken, şirketin yapısı, ortak sayısı, ortaklar arasındaki ilişkileri dikkate alınmalıdır. Örneğin iki ortak arasındaki ciddi bir anlaşmazlık, iki kişilik bir şirkette, şirketin çalışamaz duruma gelmesine neden olabilirken, daha fazla ortak sayısına sahip bir şirkette aynı anlaşmazlık şirketin faaliyetlerinin devamını etkilemeyebilir. Bunun yanı sıra talep edilen sonucun kabulünün menfaatler dengesine uygun olup olmadığı da değerlendirilmelidir. Feshi talep eden ortağın çıkması veya çıkarılması taraf menfaatlerine daha uygun ise feshe karar verilmemelidir. Taraf menfaatlerinin dışında fesih talebinin son çare olup olmadığı hususu da değerlendirilmelidir.
Somut olayda; davalı … Gıda inşaat Elektronik San ve Tic ltd Şti ünvanlı şirketin tek ortağı olduğu ortağın kısıltı olduğu şirketi yürütme iradesinin olmadığı gibi şirketin hiçbir bir faaliyeti olmadığını, Davalı şirketin adresinde bulunmadığı, gayri faal olduğu, vergi mükellefiyetinin vergi dairesince re’sen sona erdirildiği, vergi borcu ile SGK borcunun bulunduğu gelen yazı cevaplarından anlaşılmıştır.Sicil kayıtlarına göre, davalı şirketin 25/10/2013 tarihinden beri genel kurul toplantısı yapmadığı tespit edilmiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde; davacının kısıtlı adına tek ortaklı olan şirket için mahkeme kanalıyla haklı sebebin varlığının tespiti açısından huzurdaki davayı açmakta hukuki yararlarının bulunduğu, şirketin uzun süredir gayrı faal olduğu, şirketin ekonomik amacını yitirdiği ve böylece nesnel haklı sebeple fesih ve tasfiye koşullarının oluştuğu sonucuna varılmakla, davanın kabulü ile davalı şirketin haklı sebeple fesih ve tasfiyesine, tasfiye memuru olarak re’sen bir mali müşavirin görevlendirilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜNE,
İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’nun …. numarasında kayıtlı …’nin FESİH VE TASFİYESİNE,
2-Tasfiye işlemlerini yürütmek ve sonlandırmak için tasfiye memuru olarak mali müşavir ….’in atanmasına,
3- Tasfiye memuruna emek ve mesaisine karşılık toplam 3.000.-TL ücret takdirine, ücretin ileride davalı şirket hesaplarından tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafından kesinleşmesinden itibaren 1 haftalık süre içerisinde yatırılmasına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 54,40-TL karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin yatırılan harcın mahsubuna, başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
5-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL başvurma harcı ile 54,40 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davanın kabulü dikkate alınarak; davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tayin ve takdir olunan 3.400,00-TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından sarf edilen 59,50-TL posta masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra yatıran tarafa iadesine,
9-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine,
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.10/09/2020
Başkan …
¸
Üye …
¸
Üye …
¸
Katip …
¸