Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/227 E. 2021/1052 K. 04.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/227 Esas
KARAR NO : 2021/1052

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/03/2020
KARAR TARİHİ : 04/11/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 25/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takibe dayanak 4.000.000 TL bedelli, 31/12/2018 keşide tarihli tahrif edilerek, 30/06/2019 keşide tarihli hale getirilen … no.lu … İnşaat Tekstil Turizm Gıda Sanayi Ticaret Ltd. Şti tarafından müvekkili şirkete keşide edilen ve müvekkili tarafından davalıya teminat yerine kaim olmak üzere ciro edilen çekten dolayı borçlu olmadığının tespiti ile müvekkilinin tüm ticari itibari ve işlerinin mevcut icra takibi sebebiyle haksız haciz uygulaması sebebiyle telafisi güç zararlara neden olacağından mahkemece uygun görülecek teminat karşılığında icra takibinin dava sonuna kadar durdurulması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili 13/03/2020 tarihli dilekçesinde özetle: müvekkili davalı şirket tarafından …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatılmış olup, davacı şirketin işbu menfi tespit davasını açtığını, her ne kadar davacı vekili arabuluculuk tutanağından bahsetmiş olsa da bahsi geçen arabuluculuk tutanağı ile icra takibi konusu olan çekin tamamen bağımsız olduğunu, arabuluculuk tutanağından icra takibine konu çeke ilişkin herhangi bir ifade olmadığından sunulan çeki kapsamadığının aşikar olduğunu, bahse konu kanun hükümleri gereğince icra takibine geçilmeden evvel açılan menfi tespit davalarında tedbir kararı verilebilmesi için yanlızca %15 teminat şartının yeterli olup icra takibine geçildikten sonra açılan menfi tespit davalarında ise tedbir kararı verilebilmesi için %115 teminat şartı arandığını, bu nedenle arabuluculuk şartı yerine getirilmediğinden davanın reddine karar verilmesini, mahkeme aksi kanaatte ise tensip zaptının 16 no.lu ara kararından dönülerek icra dosyası alacağının %115 teminat yatırılması halinde tedbir kararı yönünden hüküm kurulması talepli dilekçesi gereğince yönünde karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; çek fotokopisinin ispat aracı olarak kullanılabilmesi için ön ve arka yüzünün fotokopide yer alması gerekmekte olup aksi durumda çekin sadece ön yüzünün ya da sadece arka yüzünün fotokopisi ispat aracı olarak kullanılamayacağını, hiçbir şekilde söz konusu belgeye itibar edilmeyeceğini, diğer bir deyişle dava konusunda olduğu gibi sadece çekin ön yüzünün fotokopisinin yer aldığı bir belge basit bir kağıttan başka anlam taşımayacağını, çekin ibraz süresi ve ibraz süresi içerisinde bankaya sunulan çek için neler yapılacağı mevzuatta açıkça düzenlenmiş olup buna dava konusu olayda da dava konusu çek vadesinden 1 gün sonra bankaya ibraz edilmiş ve bankada yine Çek Kanunundan kaynaklanan araştırma yükümlülüğü doğrultusunda gerekli araştırmaları yaparak çekin süresinde ibraz edildiği ve karşılığının olmadığı hususlar tespit edilerek çekin arka yüzüne karşılıksızdır işlemi yapıldığını, sonuç olarak tüm hususlar doğrultusunda açıkça görüldüğü üzere davacı tarafın çekin tahrif edildiği ve süresinde ibraz edilmediği hususları gerçeği yansıtmadığını, maddi ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacının dava konusu çekten dolayı borçlu olduğu aşikar olduğundan ve davacı tarafından da iddiaları ispatlanmamış olduğundan davacı iddialarına itibar edilmemesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE YARGILAMANIN ÖZETİ:
Dava; İİK 72.maddesine dayalı bedelsiz kaldığı iddia edilen çeklerden dolayı menfi tespit istemine ilişkindir.
Tensip zaptının 16.maddesi ile İİK ‘nun 72/3 maddesine göre icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında takibin tedbiren durdurulmasına karar verilemeyeceğinden çoğun içinde az da vardır kuralı uyarınca İİK ‘nun 72/3 maddesi uyarınca icra dosyasındaki alacağın takdiren % 15’i tutarında teminat gösterilmesi durumunda davacı tarafından icra veznesine yatırılacak paranın alacaklıya ödenmemesi konusunda ihtiyati tedbir kararı verildiği, teminat mektubunun ibraz edilerek ilgili icra müdürlüğüne tedbirin infazına dair müzekkerenin yazıldığı, davalı vekilinin yasal süresi içerisinde 13/03/2020 tarihli dilekçesi ile tedbire itirazlarını bildirdiği, davacı vekilinin 16/03/2020 havale tarihli dilekçesi ekinde Arabuluculuk Tutanak aslını ibraz ettiği, 18/03/2020 havale tarihli dilekçesi ile de tedbire itirazlara cevaplarını bildirdiği, Uyap üzerinden 05/05/2020 tarihli beyan dilekçesi ekinde emsal karar ibraz ettiği, tedbire itiraz duruşması icra edilerek itirazın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın davaya konu çekin teminat amaçlı verilip verilmediği, çekin tahrip edilip edilmediği, çekin bedelsiz kalıp kalmadığı çekten dolayı davacının borçlu olup olmadığı, menfi tespit talebinde haklı olup olmadığından kaynaklandığının tespitine karar verilmiştir.
Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası aslı celp edilmiş, incelenmesinde: davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhinde 07/02/2020 tarihinde kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibi başlatıldığı, 13/03/2020 tarihinde birinci haciz ihbarnamesi düzenlendiği, Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasındaki ihtiyati tedbir kararı gereği ve alacaklı vekilinin talebi üzerine ilgili şerhlerin kaldırılması yönünde tapuya ve bankaya yazıların yazıldığı anlaşılmıştır.
Çek aslının gönderildiği, mahkememiz kasasına alınarak kasa numarası verildiği görülmüştür.
Taraflar arasında 04.06.2016 tarihinde akdedilen “….. Binası (B Blok) ve …. Binası (A Blok) İnşaatı İşi Sözleşmesi” nde davalının İşveren davacının ise yüklenici olarak adlandırıldığı görülmekte olup, taraflar arasındaki ticari ilişkinin de bu sözleşme kapsamında yürütüldüğü anlaşılmaktadır.
Davaya konu çekin teminat amaçlı verilip verilmediği, çekin tahrip edilip edilmediği, çekin bedelsiz kahp kalmadığı, çekten dolayı davacının borçlu olup olmadığı, menfi tespit talebinde haklı olup olmadığı hususlarında taraf yasal defter kayıtları üzerinde inceleme yapılarak rapor alınmasına karar verilmiş, 15/03/2021 tarihli raporda özetle; davacı tarafça incelemeye ibraz edilen; 2015, 2016, 2017, 2018, 2019 ve 2020 yılları yasal defterlerinin E-Deftere tabi olduğu, E-Defter beratlarının yasal süresinde verildiği, tasdike tabi olan 2015, 2016, 2017, 2018, 2019 ve 2020 yılları envanter defterlerinin açılış tasdiklerinin ise yasal süresinde yaptırıldığı, davalı tarafça incelemeye ibraz edilen; 2015 yılı yasal defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin yasal süresinde yaptırıldığı, 2016, 2017, 2018, 2019 ve 2020 yılları yasal defterlerinin E-Deftere tabi olduğu, E-Defter beratlarının yasal süresinde verildiği Tasdike tabi olan 2016, 2017, 2018, 2019 ve 2020 yılları envanter defterlerinin açılış tasdiklerinin ise yasal süresinde yaptırıldığı, davaya konu çekin teminat amaçlı verildiğinin davacı tarafça dosyaya sunulan davalı yetkilisi tarafından davacıya gönderileri “Teminat Mektubu yenileme hk.” konulu e-mailden ve davacı yetkilisi tarafındarı keşide tarihi değiştirilmek üzere geri alındığında belirtilen “teminat çeklerinin asıllarını elden teslim aldım” ibaresinden anlaşıldığı, ancak söz konusu e-mailin davacının delil listesi ekinde olmaması nedeniyle davalınırı muvafakatinin bulunmaması hususunun sayın mahkemenin takdirinde olduğu, icra takip konusu çekin davacı tarafça davalıdan keşide tarihinin revize edilmesi amaçlı 05.12.2018 tarihinde davalıdan alınarak geriye doğru keşide tarihinin 30.06.2018 tarihli olarak revize edildiği iddiası karşısında, 30.06.2019 keşide tarihli olarak icra takibine konulan çekin tahrif edilip edilmediği hususunun sayın mahkemenin takdirinde olduğu, tarafların yasal defter kayıtlarında tarafların borç alacak tutarlarının 12.02.2019 tarihli arabuluculuk tutanağında sağlanan anlaşma çerçevesinde mutabık kalınarak sıfırlandığı bu hususun her iki tarafında yasal defter kayıtları ile karşılıklı teyit edildiği, icra takip konusu yapılan 30.06.2019 keşide tarihli 4.000.000 TL tutarındaki çekin teminat çeki olduğu ve arabuluculuk tutanağı sonrasında bedelsiz kaldığı kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Tarafların itirazlarının değerlendirilmesi ve bilirkişilerin raporun da bahsettikleri ticari defterlerde yer alan çek alacak ve ödeme kayıtlarınm, banka kayıtlarının incelenmesi gerektiği dikkate alınarak; tüm dosya kapsamı itibariyle ayrıntılı, hükme ve denetime elverişli, gerekçeli ek rapor alınmasına karar verilmiş, 23/06/2021 tarihli ek raporda: davalı tarafça yapılan itirazların incelenmesi ve değerlendirilmesi neticesinde kök rapordaki görüş ve kanaatinde herhangi bir değişikliğin meydana gelmediği bildirilmiştir.
Toplanan ve sunulan deliller, bilirkişi kök ve ek raporu, uyuşmazlık konusu, icra dosyası ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
Yapılan yargılama, toplanan ve sunulan deliller, icra dosyası, uyuşmazlık konuları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; 4.000.000,00 TL bedelli bonoda davacı keşideci adına atfen atılan imzaların davacının eli ürünü olup olmadığı ve senedin teminat amaçlı verilip verilmediği, senedin bedelsiz olup olmadığı, davacının iradesi dışında senedin elden çıkarılarak doldurulduğu iddiasında bulunmuş olup
Takibe konu kambiyo senedine karşı açılmış menfi tespit davasında ispat yükü davacı yanda olup, davacı dava dilekçesindeki iddialarını ispata mecburdur. Menfi tespite konu uyuşmazlık esasında kambiyo senedinden kaynaklanıyorsa ispat yükü bu sefer yine davacı üzerindedir. Zira kambiyo senedinden kaynaklanan borç illetten mücerrettir. Söz konusu kambiyo senedinin başka bir hukuki ilişkiye binaen verildiğini iddia eden bunu yazılı delille ispatla mükelleftir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 778. maddesi yollamasıyla 680. maddesinde “Tedavüle çıkarılırken tamamen doldurulmamış bulunan bir poliçe, aradaki anlaşmalara aykırı bir şekilde doldurulursa, bu anlaşmalara uyulmadığı iddiası, hamile karşı ileri sürülemez; meğerki, hamil poliçeyi kötüniyetle iktisap etmiş veya iktisap sırasında kendisine ağır bir kusur isnadı mümkün bulunmuş olsun.” hükmü bulunmaktadır,Yerleşik Yargıtay içtihatlarında da belirtildiği üzere,bu hüküm uyarınca açığa senet düzenlenmesi mümkündür. Senedin boş olan kısımlarının sonradan anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiasının yazılı delille kanıtlanması gerekir.(Yargıtay 19. H.D E. 2011/8731,K. 2011/11501 T. 27.9.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir. Bu çerçevede somut davada da davacının çekin teminat amaçlı verildiğini bedelsiz kalmış olması nedeni ile dava konusu edilen ve takibe esas olan çekten dolayı borçlu olmadığını ispat yükü altında olduğu açıktır.
O halde 6100 sayılı HMK.m.189 uyarınca davacı üzerine düşen ispat yükünü kural olarak kanunun belirlediği delillerle ispat etmek yükü altındadır.
Yine aynı Kanunun 6100 HMK m.200 uyarınca “Bir hakkın doğumu, düşürülmesi,…itfası amacı ile yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar ve değerleri 2.500 TL’sini geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Oysaki davacı vekilinin dava konusu çekin teminat amaçlı verildiği inşaat sözleşmesinin feshi nedeniyle borç tasfiyesi sonrasında bedelsiz kaldığını davalı aleyhine sonuç doğuracak ve davalıyı usulen bağlayabilecek bir belge bulunmamaktadır. Zaten davalı taraf dahi tanık dinletilmesine de muvafakat etmemiştir.
Bilindiği üzere menfi tespit davalarında genel kurallar gözetilerek ispat külfetinin kime düşeceğinin tespit edilmesi gerekir. TMK.na göre ise, genel kuralın menfi tespit davalarında uygulanması gerekmekte olduğundan ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayacaktır. Daha da önemlisi dava konusu olup, teminat olarak verildiği ve bu nedenle bedelsiz olduğu belirtilen belge kambiyo evrakı niteliğinde olan bir çektir. Çek bilindiği üzere bir ödeme vasıtasıdır ve kural olarak mevcut bir borcun tasfiyesi için verildiği kabul olunur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24.02.2010 tarihli ve 2010/19-67 E., 2010/99 K.; 28.03.2018 tarihli ve 2017/12-1140 E., 2018/563 K.; 11.02.2020 tarihli ve 2017/12-743 E., 2020/129 K. ile 15.09.2020 tarihli ve 2017/12-269 E., 2020/591 K. sayılı kararlarında da vurgulandığı üzere senedin teminat amaçlı verildiğinin kabul edilebilmesi için, neyin teminatı olarak verildiğinin ya senedin önündeki veya arkasındaki yazılar veya ayrı bir belge (İİK’nın 169/a maddesinde öngörülen) ile teminat senedi olduğunun kanıtlanması gerekir.
Senedin teminat senedi olduğu senet metninden anlaşılamıyor ise İİK’nın 169/a maddesi kapsamında bononun sözleşme ile bağlantısı kanıtlanmalıdır. Sözleşmede senedin vade, tanzim tarihi ve miktarlarına açık bir şekilde atıf bulunmalıdır. Senede açıkça atıf bulunan sözleşmede senedin teminat amacıyla verilmiş olduğu belirtilmiş olabilir. Nitekim bu hususlar Hukuk Genel Kurulunun 15.09.2020 tarihli ve 2017/12-269 E., 2020/591 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olayın incelenmesinde Davacı müvekkili ile davalı Arabuluculuk kurumu sayesinde ticari bir dava açmadan karşılıklı fesih ettikleri 4.5.2015 tarihli Sözleşme ile …. Binası ve … Binası İnşaat İşi Sözleşmesinden dolayı birbirlerini karşılıklı ibra ettiklerini, müvekkili davacının 30.06.2018 Keşide tarihli 4.000.000 TL. bedeli havi çekin teminat çeki olması nedeniyle bedelsiz kaldığını iddia etmiş bu kapsamda bilirkişi tarafından davacı tarafın iddiası karşısında çekin teminat amaçlı olarak verildiğine dair kayıtların şirket defter ve kayıtları üzerinde araştırılması konusunda inceleme ara kararı oluşturulmuş alınan raporda Çeklerin 12.02.2019 tarihinde düzenlenen arabuluculuk tutanağında bahsi geçmediği ayrıca söz konusu çeklerin tarafların yasal defter kayıtlarında herhangi bir şekilde giriş ve çıkış kayıtlarının yer almadığı tespit edilmiştir.Bilirkişinin teminat olduğu yönündeki tespitleri bakımından ise bilirkişi tarafından incelenen tarafların ticari defter ve kayıtlarında ve hatta yine dosya içerisinde mevcut arabuluculuk tutanağı vs. hiçbir belgede dava konusu çekin teminat çeki olduğuna dair herhangi bir kayıt, evrak, belge vs. gibi emare ve ibare bulunmadığı anlaşılmıştır. Davacının iddia ettiği arabuluculuk tutanağı incelenmiş söz konusu çekle ilgili herhangi bir ibare olmadığı görüldüğünden bu anlaşma sonucunda borç tasfiyesi olduğu iddia edildiği sonucuna da ulaşılamamıştır. Davaya konu çekin teminat amaçlı verildiğinin davacı tarafça dosyaya sunulan davalı yetkilisi tarafından davacıya gönderileri “Teminat Mektubu yenileme hk.” konulu e-mailden ve davacı yetkilisi tarafındarı keşide tarihi değiştirilmek üzere geri alındığında belirtilen “teminat çeklerinin asıllarını elden teslim aldım” ibaresinden anlaşıldığı gibi hukuki yorumlar yaptığı dikkate alındığında bu kısımların takdiri mahkemeye ait olduğundan hükme esas alınmamıştır. Söz konusu çeki teslim alan tek taraflı beyanıyla ve fotokopiyle teminat olarak aldım dememesi tek başına yeterli olmadığı gibi teslim alan kişi davalı … temsile yetkili olmadığı gibi şöfor olarak çalıştığı dikkate alındığında bu tek taraflı beyanın şirketi bağladığı anlaşılmış olup e-posta içeriklerinde de davalı şirket muhasebecisinin teminat çeklerinin vadelerinin güncellenmesi şeklindeki beyanı da davalı … bağlamayacağı bu hususta yetkili olmadığı da dikta alınığında bu kişilerin tanık olarak dinlenmesi mutlak yazılı delille ispatı gerektiren husus olması yanında tanık dinlenme yasağı olduğundan davalının tanık dinletilmesi yönündeki talepleri yerinde görülmemiştir. Öten yandan eposta ve çalışan yazılı beyanları da davalıdan sadır olmadığından HMK anlamında delil başlangıcı olarak da kabul edilmesi mümkün görülmemeiştir.
Oysaki açıklanan delil durumu da gözetildiğinde davacının üzerine düşen ispat yükünü yerine getiremediği açıktır. İspat hukuku şekli hukukun içinde yer alsa da , ispat yükü maddi hukuk tarafından belirlenir. Delil ikamesi, bir davada tarafların kendi vakıalarının, iddialarının doğru olduğu veya karşı tarafın iddialarının doğru olmadığı hususunda ispat sonucuna ulaşabilmek ve kendi lehine karar verilmesini sağlamak amacı ile çekişmeli vakıalar ile ilgili deliller sunarak gerçekleştirdikleri bir hukuki faaliyettir. Delil ikame yükü ise, ispat yükü kuralları çerçevesinde hakimin aleyhte karar verme tehlikesini ortadan kaldırmak amacı ile tarafların delil ikamesi faaliyeti ile kendi vakıa iddialarının doğruluğu veya karşı taraf iddialarının yerinde olmadığı yolunda hakimde kanaat oluşturmasıdır. (Bilge Umar, İspat Yükü Kavramı ve Bununla İlgili Bazı Kavramlar, İÜHFM, 1962, Cilt: 3, Sayfa: 4, 64) Davacı tarafa yemin delili hatırlatılmış davacı vekili yemin deliline dayanmayacağını beyan etmiş olması karsısında yukarıda anılan gerekçelerle ispat edilemeyen bu davanın reddine davacının kötü niyeti ispat edilemediğinden şartları oluşmaması nedeniyle davalının kötüniyet tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-DAVANIN REDDİNE,
2-Şartları oluşmaması nedeniyle davalının kötüniyet tazminat talebinin reddine,
3-Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 59,30-TL maktu karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin yatırılan 68.310,00-TL harçtan mahsubuna, artan 68.250,70 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı yararına tayin ve takdir olunan 128.625,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
6-Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra davacıya İADESİNE,
7-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara TEBLİĞİNE,
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.04/11/2021

Başkan …
¸
Üye …
¸
Üye …
¸
Katip …
¸