Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/119 E. 2020/1098 K. 30.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/119 Esas
KARAR NO : 2020/1098

DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 07/01/2020
KARAR TARİHİ : 30/12/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 6.01.2021

Mahkememizde görülmekte olan Tespit ve tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dilekçesinde özetle, müvekkili şirketin müşterilerine önemli miktarda ürün satmakta olduğunu, alışverişlerde alternatif ödeme seçeneği sunmak için tüketici finansmanı verilmesi amacıyla …… Finansman A.Ş aracılığı ile satış sözleşmeleri yaptığını, bu işlemlerinin resmi mercilerin denetiminde olduğunu, müvekkilinin ticaret unvanı olan “……” ibaresinin aynı zamanda tanınmış marka statüsünde olduğunu, birçok markaları bulunduğunu, davalının www…….com.tr internet adresinin maliki olup, internet haberciliği yapan içerik sağlayıcı olduğunu, davalının içerik sağlayıcısı olduğu internet sitesinde müvekkili şirketi kötüleyen kesin yargılar içeren tefeci ve sair sıfatlar kullanmak suretiyle itibarını zedelediğini, bu eyleminin TTK 55 maddesi anlamında haksız rekabet teşkil ettiğini, ayrıca müvekkilinin marka hakkına da dayandığını beyanla, ihtiyati tedbir kararı verilerek davalının eyleminin müvekkili şirketin iş ve eylemlerini gereksiz, yanıltıcı ve incitici beyanlarla kötülediğinden ve itibarı zedelendiğinden, haksız rekabet eyleminin ve marka hakkına tecavüzün tespitine, men’ine ve kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın konusunun haber, haber verme ve eleştiri hakkının kullanılmasından ibaret olduğunu, eleştirme hakkının ifade özgürlüğünü yansıtan en önemli haklardan olduğunu, TTK hükümlerine uygun olmayan faiz oranlarıyla satış yapıldığını, temerrüt faiz oranının %17,5 i aşamayacağını, konunun bu nedenle haber değeri taşıdığını, şikayetler üzerine haber hazırlanırken davacı tarafa cevap hakkı tanınması amacıyla şikayetler hakkında telefonla bilgisi istenilmiş ise de davacının iddialarla ilgili cevap vermekten kaçındığını, dava konusu firma ile ilgili farklı konularda çok sayıda şikayetin bulunduğunu, bunların konularının haksız faiz vb konular üzerinde olduğunu, dilekçelerinde açıkladıkları üzere davaya konu haberlere erişimin engellenmesine yönelik taleplerinin Küçükçekmece …… Sulh Ceza Hakimliği’nin 03/01/2020 tarih ve ……. değişik iş sayılı kararı ile reddedildiğinin, bu kararın göz önüne alınarak davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının alacaklı ve davacı olduğu dosyalarda bile haberdeki eleştirilen konuların haklılığıyla bir bağlantı olduğunu, bu sebeplerle haksız ve mesnetsiz davanın tümüyle reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Davacı tarafından açılan dava, TTK. nun 56 ve devamı maddelerine dayalı haksız rekabetin tespiti ve tazminat istemine ilişkindir davasıdır.
Bakırköy …… Fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesinin ……. esas ve ……. karar sayılı görevsizlik kararı üzerine dosya mahkememize tevzi olmuştur.
Usulünce duruşma açılmış, tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Anayasa’nın 28.maddesi uyarınca basın hürdür, sansür edilemez. Basımevi kurmak izin almak ve mali teminat yatırma şartına bağlanamaz. Devlet basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır. Basın hürriyetinin sınırlandırılmasında Anayasa’nın 26 ve 27.madde hükümleri uygulanır. AİHS.10.maddesinde ifade özgürlüğü teminat altına alınmıştır. Bu hakkın haber alma verme özgürlüğünü de kapsadığı vurgulanmıştır. Aynı maddenin 2.fıkrasında bu hakkın ne şekilde sınırlandırılabileceği düzenlenmiştir. Buna göre demokratik bir toplum ilkelerine uygun olarak bu hakkın yasayla sınırlandırılmasının mümkün olduğu belirtilmiştir.
Basın Kanunu’nun 3.maddesine göre, basın özgürdür. Bu maddenin 2.fıkrasına göre basın özgürlüğünün kullanılması ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlâkının, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, Devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabilir.
Yukarıda yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere basın özgürlüğü ve kamunun bilgi alma hakkı temel hak ve özgürlük niteliğinde olmakla birlikte, tüm hak ve özgürlüklerde olduğu gibi, bu hak da sınırsız değildir. Yargıtay .11. Hukuk Dairesinin 2009/1008 E. – 2010/3631 K.sayılı, 01/04/2010 tarihli kararında belirtildiği üzere, “…Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasası’nın 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel medya bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır”.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 30/05/1974 tarih ve 2113-2398 sayılı kararı da dikkate alındığında, basının görevinin kamu yararı bulunan konularda haber vermek, olayları ve olayların içerisindeki kişi ve kurumları eleştirmek ve kamuoyu oluşturmaktır.
TTK’nın 55. maddesinde, “Dürüstlük kuralına aykırı davranışlar, ticari uygulamalar” kenar başlığı altında altı ana başlık sayılmıştır. Bu ana başlığın ilk kategorisinde “ Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar gelir (TTK md. 55/1.a-1) Buna göre, bir kişi bir başkasını ya da o kişilerin mal, iş ürünü, fiyat veya faaliyetlerini yanlış yere, yanıltıcı yere ya da gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemektedir. Burada bir kimsenin başkası nezdindeki itibari ile haksız biçimde oynamak, iyi niyet kurallarına aykırılık oluşturduğu gibi, aynı zamanda kişilik haklarına da tecavüz niteliğindedir. Kötüleme; karalama, perdeleme, değerini küçümsetme ve aşağıda bulunduğunu söyleme gibi fiilleri kapsar. Kanun koyucu, kötüleme fiilinin yanlış, yanıltıcı veya incitici bir temele dayanmasını aramıştır. Kötüleme, bir kimseyi karalamayı, bu kimsenin halihazırda var olan değerini diğerlerinin gözü önünde düşürmeyi veya küçümsemeyi içerir.
“www…….com” isimli internet sitesinde; davacı hakkında haber yapıldığı, davalının da bu haber kaynağına dayalı olarak davacı hakkında haber yayınlanmış olup, bu haberin iddiaya dayalı olup, kaynağının adı geçen internet sitesi olarak gösterilerek diğer davalının ifadelerine yer verilmiş olduğu anlaşılmıştır. Basının haber verme hakkı ve eleştirme, değer yargısında bulunma hakkı vardır. Basın bu haklarını kullanırken gerçek olgu ve olaylara dayanmalı, kamu menfaatine, genel menfaate uygun hareket etmeli, eleştirilerinde ve haberlerinde güncelliği yakalamalı, haber ve eleştirinin veriliş ve yazılış şekli uygun bir üslupta olmalıdır (Çelikbaş, Nil Merve, Haksız Rekabette Yazılı Basının Sorumluluğu, İstanbul 2013, sf. 55 vd).
Bu durumda, davalı basın kuruluşunun yazılı basınında ve internet ortamında yer alan bu haberin veriliş tarzı, açıklamaya hâkim olan üslup ve özellikle de kullanılan ifade ve başlıklar dikkate alındığında, bahsi geçen haberin, bilgi verme kapsamında ve basın ve fikir özgürlüğü çerçevesinde kaldığı, dolayısıyla bu haberin mevcut rekabet ortamını etkilemeye fazlasıyla elverişli olmadığı sonuç ve kanaatina varılmıştır.
Dava konusu yapılan haberde kamu yararı bulunduğu, haberdeki konunun anlatılan nedenlerle güncel olduğu ve toplumun bilgi edinme, basının haber verme hakkı kapsamında kaldığı, habere yönelik toplumsal ilginin bulunduğu, haberdeki ifadelerin Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatları ile AİHM’nin emsal kararlarına göre sert ve kırıcı eleştiri kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, bir gazetecilik tekniği olarak yerleşmiş olan çarpıcı başlık tekniğine uygun olup öz-biçim dengesinin bozulmadığı ve davacı yönünden kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığı anlaşılmakla, davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda yazılı gerekçe ile;
Yerinde görülmeyen davanın REDDİNE,
1-Peşin alınan 54,40 TL harç alınmakla yeniden harç alınmasına yer olmadığına mahsubu ile fazla yatan 3.811,04 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacılara iadesine,
2-Yapılan yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına, bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T gereğince hesaplanıp takdir olunan 4.080,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
Dair; 6100 sayılı HMK.’nun 341. ve devamı maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 30/12/2020

Katip …
¸e-imza

Hakim …
¸e-imza