Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/927 E. 2022/38 K. 13.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/927 Esas
KARAR NO : 2022/38

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 10/12/2019

BİRLEŞEN DAVA
BAKIRKÖY 6.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN
2020/436 ESAS, 2020/400 KARAR SAYILI DOSYASI

BİRLEŞEN DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
BİRLEŞEN DAVA TARİHİ : 13/07/2020
KARAR TARİHİ : 13/01/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11.02.2022

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Asıl davada davacı vekili 10.12.2019 tarihli dava dilekçesinde; davacının 20/09/2006 tarihinde lazer kaynak hizmeti vermek üzere 2 ortakla kurulan davalı şirkete 08/08/2014 tarihinden bu yana 600 pay (15.000 TL karşılığı – %30 pay sahibi) ile ortak olduğunu, davacının bir sermaye şirketi olan davalı şirketten hisse sahibi olmasındaki amacın kâr etmek olduğunu, davacının uzman lazer kaynakçı olması sebebiyle, davalı şirket ile işe başladığı 08/08/2014 tarihinden dava tarihine kadar, aralarında ortaklık ilişkisi dışında hizmet sözleşmesinin de mevcut olduğunu, bu sözleşme ile şirket müdürü olarak hizmet vermesi karşılığında ücret ilişkisi oluştuğunu, bu ödemelerin aylık olarak yapılmasının kararlaştırıldığını ancak şirketin içinde bulunduğu dar durumların bahane edilmesi ve masraf olarak görülerek bir ortak olarak maaş ücretlerinin ödenmesi konusunda ısrarcı olmaması ve kendisinin ortaklıktan çıkartılabileceğine dönük tehditler yapılması sebebiyle davalıya herhangi bir maaş, fazla mesai gibi işçilik ücreti ödenmediğini, davacının, davalı şirketin menfaatine dönük düşünerek şirket müdürlüğü görevi haricinde gerektiğinde bir işçi gibi kaynak işleri yaptığını, bu durumun müvekkili ve davalı şirketi yüksek pay oranı ile tahakküm altına alan (dava dışı) … (34.500 TL karşılığı 1380 pay – %69 pay sahibi) arasında huzursuzluklar yaşanmasına ve müvekkilinin kendisine yapılan hukuk dışı taciz ve tehditler nedeniyle iş bu davayı açmak zorunda kaldığını, bu taciz ve tehditlerin hep telefon, …. veya bir başka iletişim vasıtası üzerinden gerçekleştirildiğini, zira diğer ortakların şirket merkezinin olduğu adrese bir kere bile gitmediklerini, müvekkilinin şirkete ortak olduğu tarihten beri şirketin müdürlük görevini de üstendiğini, şirketin diğer ortaklarının müvekkilinin şirket müdürü olduğu tarihten beri ortaklığın faydasına herhangi bir faaliyette bulunmadıklarını, ortaklardan … ve ….’in kayın hısımı olduklarını (kayınpeder-damat), şirket ortaklarından çoğunluk pay sahibi olan …’ın müvekkilini kendisine 50.000,00 Euro ödemezse ortaklıktan çıkarmakla tehdit etmesi ile huzur ve güven duygusunun yitirildiğini, yönetimsel anlaşmazlıklar ve bu olumsuzlukların giderek artması nedenleri ile şirketin feshine ilişkin TTK m.636/3 hükmü uyarınca duruma uygun düşen ve kabul edilebilir bir tedbir olarak davalı … ’ın ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmesini talep ettiklerini, bu taleplerinin kabul edilmemesi durumunda davacının ayrılık akçesinin ödenerek ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmesini ve dava sonuna kadar geçerli olmak üzere ilerde davanın kazanılması durumunda kararın icrasının imkansızlaşmaması için davalı şirketin malvarlığı üzerinde bila bedel tedbir konulmasını talep ve dava etmiştir.
Birleşen dosyada davacı vekili dava dilekçesinde; davacının 20.09.2006 tarihinde “lazer kaynak hizmeti” vermek üzere iki ortakla kurulmuş davalı şirkette 08.08.2014 tarihinden bu yana 600 pay (15.000 TL karşılığı – %30 pay sahibi) sayısı ile ortak olduğunu, davacının bir sermaye şirketi olan davalı şirketten hisse sahibi olmasındaki amacın kar elde etmek olduğunu, davacının uzman lazer kaynakçı olması sebebi ile davalı şirket ile; işe başladığı 08 Ağustos 2014 tarihinden, günümüze kadar aralarında ortaklık ilişkisi dışında, hizmet sözleşmesinin de mevcut olduğunu, bu sözleşme ile şirket müdürü olarak hizmet vermesi karşılığında ücret ilişkisi oluşturulduğunu, bu ödemelerin aylık olarak yapılması kararlaştırılmış olsa da gerek şirketin içinde bulunduğu dar durumların bahane edilmesi gerek masraf olarak görülerek bir ortak olarak maaş ücretlerinin ödenmesi konusunda ısrarcı olmaması ve kendisinin ortaklıktan çıkartılabileceğine dönük tehditler yapılması sebebiyle davacıya herhangi bir maaş, fazla mesai gibi işçilik ücreti ödenmediğini, davacının şirketin menfaatine dönük düşünerek şirket müdürü görevi haricinde gerektiğinde bir işçi gibi kaynak işleri ile meşgul olduğunu, bu durumun, davacı ve şirketi yüksek pay oranı ile adeta tahakküm altına alan … (34.500 TL karşılığı 1380 pay – % 69 pay sahibi) ortak arasında huzursuzluklar ve tatsızlık yaşanmasına, giderek çalışma ortamında ki sürtüşmelere neden olduğunu ve davacının kendisine yapılan hukuk dışı taciz ve tehditler nedeniyle iş bu davayı açmak zorunda kaldığını, şirketin diğer ortaklarının, davacının şirket müdürü olduğu tarihten beri ortaklığın faydasına herhangi bir faaliyette bulunmadığını, şirket merkezinin olduğu adrese bir kez dahi gitmediğini, ortaklardan … (34.500 TL karşılığı 1380 pay – % 69 pay sahibi) ile ….’ın (500 TL karşılığ 20 pay – % 1 pay sahibi) kayın hısımı olduğunu, (kayınpeder-damat) şirket ortaklarından …’ın davacıyı ortaklıktan çıkarmakla tehdit ettiğini, davalının ortak davacıdan 50.000 Euro para istediğini, bu parayı vermediği takdirde ise davacıyı ortaklıktan çıkaracağından bahisle tehdit ettiğini, davacının şirketin iştigal konusu kapsamında faaliyetlerine devam etmesi için gerekli tüm çabayı gösterdiğini ancak diğer ortakların şirketin faaliyetleri ile ilgili hiçbir çaba göstermediklerinin komşu şirketlerce hatta müşteriler tarafından dahi bilindiğini, davacının adeta şirketin tek pay sahibi ortağı gibi şirketin bütün yükünü üstlendiğini belirterek şirket ortaklarından …’ın ortaklıktan çıkarılmasına , mahkeme aksi kanaatte ise davacının ortaklıktan çıkmasına izin verilmesine, davacıya bilirkişilerce REEL, PİYASA RAYİÇ değeri üzerinden tespit edilecek, hisse ve ayrılma payı değerlerinin, diğer ortaklarca satın alınması veya esas sermayeyi aşan şirket malvarlığından, dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte ödenmesine, kuruluştan bu yana kar dağıtılmaması sebebi ile yine işbu tarihten dava tarihine kadar geçen süredeki reel karının bilirkişilerce tespit edilerek davacının hissesine düşen kısmın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte ödenmesine, bunlar mümkün olmaz ise şirketin tasfiyesine, dava sonuna kadar geçerli olmak üzere, ilerde davanın kazanılması durumunda kararın icrasının imkânsızlaşmaması için davalı şirket malvarlığı üzerine bila bedel ile tedbir konulmasına, ikame etmiş olduğumuz davanın bağlantı sebebiyle Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesi’nde …. E. Sayılı dosya numarası ile görülmekte olan dava ile birleştirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE YARGILAMANIN ÖZETİ:
Asıl dava; limited şirketin haklı sebeple fesih ve tasfiyesi, birleşen dava; ortaklıktan çıkarılma, birleşen dava ise ; TTK.nun 636/3 maddesine dayalı limited şirketin haklı sebeple fesih ve tasfiyesi istemine ilişkindir.
Asıl davada uyuşmazlık konusunun; davalı limited şirketin diğer ortağı ….’ın ortaklıktan çıkarılması koşullarının oluşup oluşmadığı, bunun mümkün olmaması halinde davacının şirket ortaklığından haklı sebeple çıkması koşullarının oluşup oluşmadığı, buna bağlı olarak davacının ayrılma akçesi ve kâr payı talep koşullarının oluşup oluşmadığı, mevcut ise miktarının tespiti hususunda, Birleşen Bakırköy 6.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/436 Esas sayılı dosyasında uyuşmazlık konusunun; davalı …’ın ortaklıktan çıkartılması, mahkemece kabul görmemesi halinde davacının ortaklıktan çıkartılması, ayrılma akçesinin verilmesi ve bu iki talepte uygun görülmezse şirketin feshi talebi olduğu tespit edilmiştir.
Davalı şirket İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün …. nosunda kayıtlı olup “… Bölgesi …. Sitesi … No…. Küçükmece/İSTANBUL” adresinde, her türlü lazer kaynak makinaları ve donanımlarının ithali, ihracı, alım ve satımını yapmak ve ana sözleşmesinde yazılı diğer işlerle faaliyette bulunduğu anlaşılmıştır.
İkitelli Vergi Dairesi Müdürlüğüne, Başakşehir SGK’na, ….. İlçe Emniyet Müdürlüğüne,
Davacının, sosyal ve ekonomik durum araştırma cevabi yazısına göre ekonomik durumu dikkate alındığında; HMK 336/2 maddesi gereğince davacının adli yardım talebinin reddine karar verilmiştir.
Asıl ve birleşen davada; davalı limited şirketin ortağı ….’ın ortaklıktan çıkarılması koşullarının oluşup oluşmadığı, bunun mümkün olmaması halinde davacının şirket ortaklığından haklı sebeple çıkması koşullarının oluşup oluşmadığı, buna bağlı olarak davacının ayrılma akçesi ve kar payı talep koşullarının oluşup oluşmadığı, mevcut ise miktarının tespiti, davacı ortağın davalı limited şirket ortaklığından haklı sebeple çıkma koşullarının oluşup oluşmadığı, çıkma koşulları oluşmuş ise çıkma payının bulunup bulunmadığı, miktarının tespiti, davacının terditli talep olarak ileri sürdüğü şirketin fesih ve tasfiye koşullarının oluşup oluşmadığı, makul kabul edilebilir çözüm yolu bulunup bulunmadığı hususlarının tespiti için gerekçeli, ayrıntılı, hükme ve denetime elverişli rapor alınmasına karar verilmiş, 02/12/2021 tarihli raporda;
Yukarıdaki açıklamalar ışığında, davacı ortak …’ın, davalı şirketin haklı sebeple feshi talebinin reddi gerektiği, bunun yerine davacının, payının gerçek değeri ödenmek suretiyle şirketten çıkarılmasının duruma uygun düşen ve kabul edilebilir bir çözüm olduğu , davalı şirketin 2015-2021 yılları ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerine ilişkin noter onaylarının yasal süresi içerisinde ve usulüne uygun olarak yaptırıldığı, bu kapsamda davalı tarafın 2015-2021 yıllarına ait ticari defterlerinin delil niteliği taşıması konusunda, nihai takdir Mahkemeye ait olmak üzere, bu defterlerin HMK md. 222 uyarınca kendi lehlerine ve aleyhlerine delil teşkil eder nitelikte oldukları, davalı şirketin İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün …. nosunda kayıtlı olduğu, “…… Bölgesi …. Sitesi … No…. Küçükmece /İSTANBUL” adresinde faaliyette bulunduğu, davalı şirket tarafından vergi ve sosyal güvenlik mevzuatı uyarınca verilmesi gereken beyannamelerin ve bildirgelerin ilgili kurumlara verildiği, Eylül 2021 dönemine ait muhtasar beyannamesinde 3 personelin istihdam edildiği, davalı şirketin mali tablolarına göre 30.09.2021 itibariyle davalı şirketin, davacı ortak …’a 199.583,61 TL borcu bulunduğu, kaydi değerlere göre şirketin özkaynakları 2020 yılı sonunda negatif değere dönüşmüş olup şirket için 2019 yılından itibaren sürekli olarak dönem zararı oluştuğu, KAYDİ Değerlere göre 30.09.2021 tarihi itibariyle (-) 220.573,85 TL özkaynağı ile şirketin borca batık durumda olduğu, ancak 30.09.2021 tarihli RAYİÇ Değerli bilançoya göre davalı şirketin özkaynak tutarının (+) 39.742,61 TL olduğu ve borca batık durumda olmadığı, dava şartı (ortaklar kurulu kararı) eksik olduğundan ve çıkarılmak istenen ortağa husumet yöneltilmediğinden, davacı ortak …’ın, (dava dışı) ortak …’ın davalı şirketten çıkarılması talebinin reddi gerektiği, mahkemenin dava dışı ortak …’ın şirketten çıkarılmasına karar vermesi halinde, davalı şirketin (dava dışı) ortağı ….’ın şirketin sermayesindeki %69’luk pay oranı ile 30.09.2021 tarihinde şirketin sahip olduğu 39.742,61 TL tutarındaki özkaynak büyüklüğü dikkate alındığında (dava dışı) ortak ….’ın ayrılma akçesi (39.742,61 TL x % 69=) 27.422,40 TL olarak hesaplandığı, Mahkemenin şirketin haklı sebeple feshine karar vermesi halinde, davalı şirketin 30.09.2021 tarihi itibariyle hazırlanan rayiç değer bilançosundaki 468.911,69 TL tutarındaki aktif büyüklüğünün yaklaşık %78’lik kısmını rayiç değeri 363.500,00 TL olarak tespit edilen Maddi Duran Varlıklar hesap grubundaki Tesis, Makina ve Cihazların oluşturması ve Şirketin fesih ve tasfiyesi halinde maddi duran varlıklarını kısa süre içerisinde rayiç değeri üzerinden satışının yapılamayacağı, en iyi ihtimalle rayiç değerinin % 75’i üzerinden satışa konu edilmesi halinde bile şirketin varlıkları borçlarını karşılayamayacağından şirketin borca batık durumda olacağı ve böyle bir durumda da şirketin alacaklılarının alacaklarının belli bir kısmını tahsil edemeyecekleri, mahkemenin, şirketin haklı sebeple feshi yerine, duruma uygun düşen ve kabul edilebilir bir çözüm olarak, davacı ortak …’ın payının gerçek değeri ödenmek suretiyle şirketten çıkarılmasına karar vermesi halinde ayrılma akçesinin 11.922,78 TL olarak hesaplandığı, ayrıca d) fıkrasında da belirtildiği gibi davacı ortağın davalı şirketten 30.09.2021 bilançosuna göre 199.583,61 TL alacağının bulunduğu sonuç ve kanaatine ulaşıldığı bildirilmiştir.
Yapılan yargılama, toplanan ve sunulan deliller, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
TTK’nun 636/3 maddesi “Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir.” hükmünü haizdir. Anılan maddenin gerekçesi; “Şirketin kişisel niteliği göz önünde tutularak ve 639’uncu maddenin birinci fıkrası da dikkate alınarak her ortağa haklı sebeplerle şirketin feshini isteme hakkı tanınmıştır. İsviçre’nin ön tasarısında da yer alan bu hak ortağın çoğunluğa karşı konumunu kuvvetlendirecektir. Ortağa tanınan bu hak anonim şirketlerdeki 531’inci maddede yer alan hükme paralel olarak düzenlenmiş ve yargıca şirketin yararına geniş müdahale hakkı tanınmıştır.” şeklindedir.
Gerekçede; “Ortağa tanınan bu hakkın anonim şirketlerdeki 531’inci maddede yer alan hükme paralel olarak düzenlendiği ve yargıca şirketin yararına geniş müdahale hakkı tanındığı” belirtilmektedir. Bu nedenle anonim şirketler ile ilgili 531’inci maddenin gerekçesine de yer vermek yerinde olacaktır. 531’inci maddenin gerekçesine göre; haklı sebep tasarıda tanımlanmamış, haklı sebepler örnek olarak da gösterilmemiş, bu kavramın niteliklerinin gösterilmesi ve tanımlanması yargı kararlarıyla öğretiye bırakılmıştır. İsviçre öğretisinde genel kurulun birçok kez kanuna aykırı bir şekilde toplantıya çağrılmış olması, azlık hakları ile bireysel hakların devamlı ihlali, özellikle bilgi alma ve inceleme haklarının engellenmesi, şirketin sürekli zarar etmesi, dağıtılan kâr payının düzenli azalması, haklı sebep sayılmıştır. Buna karşılık varsayımlar ve olumsuz beklentiler haklı sebep sayılmamıştır. İleri sürülen sebeplerin haklı olup olmadığına karar verecek olan mahkemedir. Mahkeme sebepleri haklı bulsa bile fesih kararı vermek zorunda değildir. Şirketin feshini haklı kılan sebeplerin varlığına rağmen, yaşatılmasının ekonomik ve rasyonel açıdan daha doğru olacağına kanaat getiren mahkeme; şirketi feshetmek yerine, fesih talebinde bulunan pay sahiplerinin paylarının gerçek değerinin ödenmesine ve kendilerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir. Davacıya paranın kimin tarafından ve nasıl ödeneceği, bu payların geçici olarak şirketin iktisap edip edemeyeceği yargı kararlarına ve öğretideki görüşlere göre belirlenecektir.
Hakim, çoğunluğun davranışının haklı sebep olup olmadığını değerlendirirken TMK md. 2’de yer alan dürüstlük kuralını ve hakkın kötüye kullanımı yasağını esas almalıdır. Haklı sebepler yorumlanırken ikili sözleşmelerde uygulanan kriterlerden yararlanılabilirse de şirketler hukuku alanında bu kriterlerin birebir kullanılmasının mümkün olmadığına dikkat edilmelidir. Pay sahipleri arasında kişisel çekişmeler sermaye şirketlerinde kural olarak haklı sebep teşkil etmezler. Haklı sebebin nesnel olması aranır. Bununla birlikte bazı durumlarda şahıslar arasındaki ilişkiler de belirli bir ölçüde dikkate alınır. Örneğin aile tipi şirketlerde boşanmalar, aile üyeleri arasındaki çekişmeler, mirasçılar arasındaki anlaşmazlıklar, yine az sayıda ortağı olan küçük şirketlerde ortaklar arasındaki şahsi nitelikteki husumet ya da eşit paylara sahip olunan şirketlerde pay durumu haklı sebep olarak kabul edilebilir.
Haklı sebep olduğu iddia edilen olayın, şirketin feshine neden olacak nitelikte olup olmadığı değerlendirilirken, şirketin yapısı, ortak sayısı, ortaklar arasındaki ilişkileri dikkate alınmalıdır. Örneğin iki ortak arasındaki ciddi bir anlaşmazlık, iki kişilik bir şirkette, şirketin çalışamaz duruma gelmesine neden olabilirken, daha fazla ortak sayısına sahip bir şirkette aynı anlaşmazlık şirketin faaliyetlerinin devamını etkilemeyebilir. Bunun yanı sıra talep edilen sonucun kabulünün menfaatler dengesine uygun olup olmadığı da değerlendirilmelidir. Feshi talep eden ortağın çıkması veya çıkarılması taraf menfaatlerine daha uygun ise feshe karar verilmemelidir. Taraf menfaatlerinin dışında fesih talebinin son çare olup olmadığı hususu da değerlendirilmelidir.
Haklı sebeple fesihte, ana öge ortaya çıkan sebebin ortaklığın yaşamasını imkânsız hale getirmesidir. Her davada, hukuki ve maddi olayların özelliği dikkate alınarak iddianın haklı sebep teşkil edip etmeyeceklerinin irdelenmesi gerekir. Şirketin devamlı olarak zarar etmesi, kuruluş ve gayesinin gerçekleşmesine imkân kalmaması, ortaklar arasındaki ciddi anlaşmazlıklar, ortağın bakiye sermaye borcunu ödemekte temerrüdü gibi hususlar haklı neden olarak kabul edilebilir. Kişisel sebeplerin yanı sıra elbette nesnel sayılabilecek olgular da şirketin feshine yol açabilirler. Söz gelimi şirketin kar elde edemez hale gelmesi, uzun süredir gayrı faal olması da şirketin feshine sebebiyet verebilir. (Bkz. Yargıtay 11 HD’nin 01/12/2015 T., 2014/18024 E.,2015/12808 K. sayılı kararı)
Bu genel açıklamalar ışığında huzurdaki dava değerlendirildiğindeGerek yukarıda yapılan teorik açıklamalar gerekse dosyada mevcut belge ve bilgiler ışığında, davacı ortak ile dava dışı ortaklar arasındaki anlaşmazlığın çekilmez ve sürdürülemez bir hal aldığı, bunun bir haklı sebep teşkil ettiği, ANCAK TTK m. 636/3 kapsamında davalı şirketin fesih ve tasfiyesi için haklı sebeplerin mevcut olmadığı, zira Heyetimizde yer alan Sn …. ve Sn …..’in mali tespitlerine göre, davalı şirketin 30.09.2021 tarihli kaydi bilançosuna göre şirketin özkaynak tutarının (-) 220.573,85 TL olduğu ve şirketin TTK m. 376/3 anlamında borca batık olduğunun ve fakat 30.09.2021 tarihli rayiç değer bilançosuna göre davalı şirketin özkaynak tutarının (+) 39.742,61 TL olduğu ve TTK m. 376/3 anlamında borca batık olmadığının tespit edilmiş olduğu, bununla birlikte fesih ve tasfiye dışında alternatif bir çözümün somut uyuşmazlık bakımından daha uygun olacağı, özellikle davacı ortağa paylarının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına karar verilmesinin duruma uygun düşen ve kabul edilebilir en iyi çözüm olacağı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
TTK md. 636/3 hakime istem yerine duruma uygun çözüm konusunda geniş bir takdir hakkı verdiğinden mahkeme kural olarak bu talep ile bağlı değildir. Haklı sebeple fesih davasının arkasında yatan düşünce, hakimin kendiliğinden hatta davacının alternatif çözüm yönünde bir talebi olmadan dahi fesih yerine başka alternatif çözümler araması gerektiğidir. Hakim ortakların dengeleştirilmiş menfaati, ortaklığın mali yapısı, şirketlerin faaliyetinde devam etmesinin gerek ortaklar gerekse şirketin ilişkisi bulunduğu üçüncü kişiler yönünden etkisi de gözetilmelidir. Davalı şirketin bilirkişi raporu ile değerlendirilen ekonomik yapısı ve mali varlığı gözetildiğinde, şirketin feshinin hakkaniyetle bağdaşmayacağı açıktır. Davacının fesih ile elde edeceği sonuca çıkma ile de ulaşabileceği değerlendirilmiş, davalı şirketin ekonomiye katkısını sürdürmeye devam etmesi hakkaniyete uygun bulunmuştur. Bu sebeple, alternatif çözüm olarak davacının ortaklıktan çıkartılmasına karar verilmesinin yerinde olacağı kanaatine varılmış ve bu alternatif çözüm yönteminin iki taraf lehine olacağı değerlendirmesi yapılmıştır. Bu kapsamda, bilirkişi kurulunca denetime ve hüküm kurmaya elverişli raporda belirtilen karar tarihine en yakın reel değerler üzerinden yapılan hesaplamaya göre, davacı …’ın davalı şirketteki çıkma payının 11.922,78 TL olduğu sonucuna varılmıştır.
Kar payı talebi yönünde ise TTK nun 616. maddesi gereğince kar payı dağıtılması ortaklar kurulunun münhasıran yetkisinde olup, Genel kurulun yetkisinde ve devredilemez olan bir konuda hiç karar alınmamış iken mahkemenin genel kurulun yerine geçerek kar payı dağıtılması konusunda karar almasının mümkün olmadığı, davacının ortağı olduğu davalı şirket genel kurullarında kar payı dağıtımına ilişkin alınan herhangi bir karar bulunmadığı gibi, kar payı dağıtılması konusunda gündem oluşturularak bir toplantı da yapılmadığı, davacının dava tarihinden önce kar payı ödenmesine ilişkin ortağı olduğu davalı şirkete herhangi bir başvuru yaptığına ilişkin bir bilgi ve belgede dosyaya sunulmadığı anlaşıldığından açılan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

Birleşen dosya yönünden ise ;
Bilindiği üzere husumet, bir başka deyişle taraf ehliyeti, dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacı sıfatı, dava konusu hakkın sahibini, davalı sıfatı ise dava konusu hakkın yükümlüsünü belirler. Uygulamada davacı sıfatı, aktif husumet, davalı sıfatı ise pasif husumeti karşılayacak şekilde değerlendirilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyorsa o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı sıfatının olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir. Taraf sıfatının en önemli özelliği, def’i değil itiraz niteliğinde olması nedeniyle taraflarca süreye ve davanın aşamasına bakılmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve taraflarca ileri sürülmemiş olsa bile mahkemece re’sen ele alınabilmesidir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-d maddesinde düzenlendiği üzere dava ve taraf ehliyeti dava şartlarındandır. Ancak, taraf sıfatı dava şartlarından değildir. Buna karşılık, taraf sıfatı, dava şartı gibi, davanın esastan görülüp karara bağlanabilmesi için, varlığı ya da yokluğu hakim tarafından davanın her aşamasında kendiliğinde gözetilen ve taraflarca noksanlığı davanın her aşamasında ileri sürülen nitelikte olmasıdır.
Davacı fesih talebini şirkete yöneltmesi gerekirken ortaktan talep etmesinin mümkün olmaması nedeniyle davalı ortak yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verimiştir.
Davacı davalının ortaklıktan çıkarılmasını talep etmiş olmakla söz konusu davanın 6102 sayılı TTK’nın 640. maddesinde düzenlendiği, değinilen maddenin 3. fıkrası uyarınca, çıkarma kararının ancak şirket tarafından açılabileceği, bunun sonucu olarak davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığı anlaşıldığından, davacının aktif dava ehliyeti olmadığından bu talep yönünden talebin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı davalıya karşı aynı taleplerini Bakırköy 6.ATM’nin mahkemesindeki birleşen dosyasında yöneltmiş olduğu anlaşılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın 114/1-ı maddesinde; aynı davanın, daha önceden açılmış ve halen görülmekte olmaması (derdestlik) dava şartları arasında sayılmıştır. Derdest bir davada kesin hüküm oluşturulacak şekilde uyuşmazlık çözümlenebilecek ise ayrı bir dava açılmasında hukuki yarar da yoktur. Derdestlik bu yönüyle hukuki yarar bulunmamasıyla da ilgili olup, özünde unsur olarak hukuki yarar eksikliğini de içerir (HGK 2013/22-56 Esas, 2013/734 Karar). Bu itibarla, konusu ve tarafları birebir aynı olan davanın tekrar incelenmesinde hukuki yarardan söz edilemeyeceğinden, birleşen dosyadaki diğer talepler yönünden derdestlik ve Ayrıca ortaklıktan çıkarma davasını sadece şirket açabileceğinden ortak açamayacağından birleşen dosyada Aktif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
Tüm bu nedenlerle; asıl dava yönünden; Davanın kısmen kabul kısmen reddi ile ; davacının fesih talebinin reddi ile , TTK.636/3.maddesi uyarınca davacı …’ın …’nden çıkmasına izin verilmesine, tespit edilen 11.922,78 TL çıkma payının kararın kesinleşmesinden itibaren işleyecek avans faizi ili birlikte davalı şirketten tahsili ile davacıya verilmesine, davacının kâr payı ödenmesi talebinin reddine, dava dışı ortağın ortaklıktan çıkarılması yönündeki talebin reddine, birleşen dava yönünden; davalının ortaklıktan çıkarılması talebinin aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine, Davacının birleşen dosyadaki diğer talepleri yönünden derdestlik ve pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-ASIL DAVA YÖNÜNDEN;
a)Davanın kısmen KABUL kısmen REDDİ ile ; Davacının fesih talebinin reddi ile , TTK.636/3.maddesi uyarınca davacı …’ın …’nden ÇIKMASINA İZİN VERİLMESİNE, tespit edilen 11.922,78 TL çıkma payının kararın kesinleşmesinden itibaren işleyecek avans faizi ili birlikte davalı şirketten tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
b)Davacının kâr payı ödenmesi talebinin REDDİNE,
c)Dava dışı ortağın ortaklıktan çıkarılması yönündeki talebin REDDİNE,
2-BİRLEŞEN DAVA YÖNÜNDEN;
a)Davalının ortaklıktan çıkarılması talebinin aktif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,
b)Davacının birleşen dosyadaki diğer talepleri yönünden derdestlik ve pasif husumet yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE,
(1)-ASIL DAVA YÖNÜNDEN;
a-Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 80,70- TL maktu karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin yatırılan 44,40 TL harçtan mahsubuna, bakiye 36,30 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
b-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tayin ve takdir olunan 5.100,00-TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
c-Davacı tarafından sarf edilen 226,50 TL tebligat ve müzekkere gideri, 2.400,00 TL bilirkişi ücret olmak üzere toplam ‭2.626,5‬0 TL yargılama giderinin davanın kabul oranı dikkate alınarak takdiren 1.313,25-TL ‘sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
(2)-BİRLEŞEN DAVA YÖNÜNDEN;
a-Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 80,70- TL maktu karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin yatırılan 54,40 TL harçtan mahsubuna, bakiye 26,30 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
b-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına,
3-Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
4-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine,

Dair; 6100 sayılı HMK.’nun 341. ve devamı maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.13/01/2022

Başkan …
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Katip …
¸e-imza