Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/878 E. 2021/295 K. 11.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/878 Esas
KARAR NO : 2021/295

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 22/11/2019
KARAR TARİHİ : 11/03/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 31.03.2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; öncelikli olarak davalı … adına kayıtlı olan … plakalı aracın başkaca araç ve taşınmazların Uyap sisteminden tespit edilerek kayıtları üzerine tedbir konulmasına, HMK 107.madde kapsamında belirsiz alacak davası olarak görülecek işbu dava kapsamında dosyadaki deliller ve uzman bilirkişi raporu ile belirlenecek destekten yoksun kalma tazminatı hesabı ile artırım yapacaklarından; davacı … yönünden; şimdilik 1.000,00 TL tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, 300.000,00 TL manevi tazminatın davalı …’dan tahsiline, davacı … ve … ve … yönünden; her bir müvekkili için 100.000,00 TL olmakla toplam 300.000,00 TL manevi tazminatın davalı …’dan tahsiline, kaza tarihi olan 16/01/2019 tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek banka faiz oranının uygulanmasına ve taleplerin bu faiz ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …. vekili cevap dilekçesinde; müvekkili şirketin ticari merkezi itibariyle söz konusu davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, davaya konu kazaya karışan .. plaka sayılı araç müvekkil …. nezdinde … numaralı Trafik Sigorta Poliçesi ile 20.04.2018-20.04.2019 tarihleri arasında sigortalı olduğunu, müvekkili şirketin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası gereğince dava konusu zararlara ilişkin olarak sorumluluğu poliçe limiti ile sınırlı olup sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve zarar nispetinde olduğunu, davacı yanın müvekkili şirkete başvurusu üzerine şirket nezdinde … nolu hasar dosyası açıldığını, dosya kapsamında alanında uzman aktüerlerden ……. yaşam tablosuna göre alınan rapor sonucunda, 02.07.2019 tarihinde eş … için 86.303,69 TL destekten yoksun kalma tazminat ödemesi yapıldığını, yapılan bu ödeme ile Karayolları Trafik Kanunu gereği, müvekkili şirket üzerine düşen tüm hukuki sorumluluğu yerine getirmiş olup; müvekkili şirketin davacıya karşı başkaca bir sorumluluğu bulunmadığını, davaya konu kazaya karışan …plaka sayılı araç müvekkil …. nezdinde … numaralı Trafik Sigorta Poliçesi ile 20.04.2018-20.04.2019 tarihleri arasında sigortalı olduğunu, davacının müvekkiline başvurusu üzerine şirket nezdinde … nolu hasar dosyası açıldığını, dosya kapsamında alanında uzman aktüerlerden ….. tablosuna göre alınan rapor sonucunda, 02.07.2019 tarihinde eş … için 86.303,69 TL destekten yoksun kalma tazminat ödemesi yapıldığını, tazminat miktarının tamamının ödendiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların, murisinin yaşadığı talihsiz kaza sebebiyle yaşadıkları maddi ve manevi zararlarının tazmini talebi ile açıldığını, ancak davacıların dava dilekçesinde belirttikleri hususları gerçeği yansıtmadığı gibi hukuka da uygun olmadığını, bu sebeple davanın reddini talep etme zarureti hasıl olduğunu, Küçükçekmece …. Asliye Ceza Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile ceza davası açılmış olup davanın halen derdest olduğunu, HMK md.165 gereğince ceza davasının işbu dava için bekletici mesele yapılmasına karar verilmesi ve ilk olarak zararı doğuran bir kusurun var olup olmadığının tespit edilmesi gerektiğini, somut olayda Müvekkilime atfedilebilecek bir kusur olmadığına göre, maddi tazminata hükmedilmesinin de hukuka aykırı olacağını belirterek Küçükçekmece … Asliye Ceza Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapılmasına, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE YARGILAMANIN ÖZETİ;
Dava; 6098 sayılı TBK 49.madde ve 2918 sayılı KTK uyarınca trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma talebine dayalı araç sürücüsü ile aracın zorunlu sigortacıları aleyhinde açılan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Dosyaya delil olarak;
Taraflara ait Sosyal ekonomik durum, araç tescil bilgileri, nüfus kaydı, kaza tespit tutanağı, SGK kayıtları, ceza mahkemesi dosyası, davalı Sigortaca yapılmış Zorunlu trafik poliçesi, hasar dosyası, bilirkişi raporları dosya arasına alınmştır.
Taraf vekilleri delil listeleriyle yazılı delillerini ibraz etmişler diğer taraf delilleri mahkememizce toplanmıştır. Kazaya karışan aracın trafik kayıtları celp edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, söz konusu trafik kazasından dolayı tarafların kusur durumları ve kusur oranlarının tespiti, bu kazadan dolayı destekten yoksun kalma tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı, meydana gelen kazada davalıların kusurlu olup olmadıkları, davacının maddi ve manevi zararlarının oluşup oluşmadığı, tazminat taleplerinin yerinde olup olmadığı, davalı … şirketinin özel dava şartı yokluğuna ilişkin itirazının yerinde olup olmadığından kaynaklandığı tespit edilmiştir.
Dava konusu trafik kazasında davacılar murisi ile sürücü sunulan belgeler, deliller ceza dosyasındaki tutanak ve kayıtlar incelenerek tarafların kusur durumları ve kusur oranlarının tespiti için ….. ‘den seçilecek 3’lü bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılarak rapor alınmasına karar verilmiş, 24/08/2020 tarihli raporda özetle; müteveffa yaya ……’nin asli ve %75 oranında, sürücü …’nın tali ve %25 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir.
Tarafların itirazlarının CD görüntüleri, Ceza dosyasında alınan raporlarolayın oluş şekli tüm dosya kapsamı itibari ile davaya konu meydana gelen kazada müteveffa ve davalı tarafların kusur oranları birden fazla bilirkişi kurulu tarafından alındığı çelşki olmadığı dikkate alınarak tarafların kusur tespitine dair itirazlarının reddi ile dosyadaki tüm deliller ışığında kusur durumuna göre davacıların talep edebileceği maddi tazminat miktarının kaza tarihi itibariyle yürürlükte bulunan ZMMS genel şartları , 2918 sayılı yasaya ve TBK’na göre tespiti için dosyanın aktüerya hesabı konusunda uzman bilirkişi ……’e tevdi ile rapor alınmasına karar verilmiş, 16/01/2021 tarihli raporda özetle; HMK 266.madde uyarınca, tazminata hükmedilmesine ilişki koşulların hukuken oluşup oluşmadığına dair takdir Mahkemeye ait olmak üzere, dosyadaki bilgi ve belgelerden hareketle, mahkemece 2918 sayılı KTK, ZMMS Genel Şartları ve TBK’ya göre hesaplama yapılması istenildiğinden iki türlü hesaplama yapıldığı, 16/01/2019 tarihli trafik kazasında vefat eden ……’nin vefatı sebebiyle maddi tazminat talebinde bulunan davacı eş … yönünden inceleme yapıldığı, davacı eş …’nin destekten yoksun kalma tazminat hesaplaması iki farklı yönteme göre hesaplandığı, 2918 sayılı KTK ve ZMMS genel şartlarına göre TRH-2010 yaşam tablosuna göre %1.8 teknik faiz uygulanarak yapılan hesaplamaya göre, ……’nin vefatı nedeniyle geride kalan eşi davacı …’nin kaza sebebiyle uğradığı zararın, müteveffanın %75 oranındaki kusuruna denk gelen kısmın tenzili sonrası, %25 kusurlu aracın kusuruna denk gelen tazminat miktarının 34.707,18 TL olarak tespit edildiği, 6098 sayılı TBK’ya göre PMF-1931 yaşam tablosuna göre %10 arttırım %10 iskonto uygulanarak yapılan hesaplamaya göre; ……’nin vefatı nedeniyle geride kalan eşi davacı …’nin kaza sebebiyle uğradığı zararın, müteveffanın %75 oranındaki kusuruna denk gelen kısmın tenzili sonrası, %25 kusurlu aracın kusuruna denk gelen tazminat miktarının 40.493,76 TL olarak tespit edildiği, mahkemenin yetkisindeki takdiri indirimler haricinde aktüeryal açıdan başkaca indirim sebebine rastlanmadığı, davacı eşin kaza tarihindeki yaşı dikkate alındığında evlenme ihtimali indirimi yapılmadığı, dosya içerisinde mübrez …… nolu ZMMS poliçesi uyarınca davalı ….’nin sorumluluk limiti 360.000,000 TL olup hesaplanan tazminat teminat limitleri dahilinde kaldığı sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
Küçükçekmece .. Asliye Ceza Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında;Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesince tanzim edilen 09/09/2019 tarihli raporda; sanık sürücü … sevk ve idaresindeki kamyonet ile meskun mahalde gündüz vakti seyir halinde iken her ne kadar kendisine hitaben yeşil ışık yanıyor ise de yaya geçidinin bulunduğu noktalarda hızını her an tedbir alabilecek asgari düzeyde tutarak seyrine devam etmesi gerekirken bu hususa riayet etmediği, kırmızı ışık ihlali yapan müteveffa yayaya tedbirsizce çarptığı olayda dikkat ve özen yükümlülüklerine aykırı davranışı ile tali kusurlu olduğu, müteveffa yaya …… olay mahalli yolda karşıdan karşıya geçmeden önce seyir halindeki araçların hız ve konumunu dikkate alarak; yayalara hitaben yeşil ışık yandığı sırada karşıdan karşıya geçişini kontrollü olarak yapması gerekirken bu hususa riayet etmeyerek kendi karşıya geçişini sürdürdüğü, sanık sürücü idaresindeki aracın sadmesine maruz kaldığı olayda dikkat ve özen yükümlülüklerine aykırı davranışı ile asli kusurlu olduğu, sonuç olarak; sanık sürücü …’nın tali kusurlu olduğu, müteveffa yaya …’nin asli kusurlu olduğu tespit edildiği, soruşturma aşamasında düzenlenen bilirkişi ……’un sunmuş olduğu 15/02/2019 tarihli raporu ile; … plaka sayılı araç sürücüsü … trafik kuralı olarak uyması gerekirken, ihlal ettiği 2918 Saydı Karayollan Trafik Kanununun ilgili maddesi; 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun: 52.maddenin a)fikrası; Kavşaklara yaklaşırken, dönemeçlere girerken, tepe üslerine yaklaşırken, dönemeçli yollarda ilerlerken, yaya geçitlerine, hemzemin geçitlere, tünellere, dar köprü ve menfezlere yaklaşırken, yapım ve onanm alanlarına girereken, hızlannı azaltmak zorundadırlar. Olay yeri CD’si incelendiğinde; sürücü …plaka sayılı kamyonet sürücüsü …’nın aracını hızlı sürdüğü anlaşılmıştır. Bu kazada sürücü …… sayılı kamyonet sürücüsü … TALİ KUSURLU OLDUĞU, yaya …… açısından yapılan tespitler ve değerlendirme; 68.maddesinin b) fıkrasına göre; Taşıt yolunun karşı tarafına geçmek isteyen yayaların, taşıt yolunu, yaya ve okul geçidi ile kavşak giriş ve çıkışlan dışında her hangi bir yerden geçmeleri yasaktır. Bu kazada yaya …… ASLİ KUSURLU OLDUĞU belirtildiği, 10/07/2020 tarihli bilirkişi raporda; “Dava konusu olayda ölen yaya 1953 doğumlu olup 66 yaşındaki aklıselim sahibi ……, trafik ışıklarıyla kontrol edilen kavşakta karşıdan karşıya geçmek için mutlaka kendisine yeşil ışık yanmasını beklemesi gerekirken bu temel kurala uymamış, yayalara kırmızı ışık yanmasına rağmen yaklaşan araçları kontrol etmeden dikkatsizce koşar adımla yola girmiş, çok yakınında olan ve yüksek hızı ve dikkatsiz seyri nedeniyle emniyetle duramayacak kadar yaklaşmış olan sanık yönetimindeki araçtan kendisini sakınmamış, aracın hızla geldiğini dikkate alarak geçmesinini beklemesi gerekirken beklemeyip, kendisini aracın önüne doğru kontrolsüzce yönlendirmiş ve aracın şiddetle frensiz darbesine maruz kalmıştır. Bu nedenle olayda ölen yaya …… olayda ASLİ KUSURLU bulunmuştur. Sanık sürücü … ise, cep telefonu kayıtlarından da anlaşıldığı üzere araç kullanırken yasak olmasına rağmen sürekli olarak cep telefonuyla konuşmuş, bu şekilde yola gereken dikkati vermemiş, kavşağa yaklaşırken hızını azaltması gerekirken azaltmamış, mevcut hızıyla frensiz şekilde kavşağa girmiş ve solundan görüş alanı içinde kavşağa giren yayaya frensiz şekilde şiddetle çarparak ölümüne neden olmuştur. 30 Km/s hız sınırı olan yerde ölümlü kaza olması, sanık sürücünün hızını yeteri kadar düşürmediğini, sürekli cep telefonuyla konuşarak dikkat ve özen yükümlülüğüne uygun davranmadığını göstermektedir. Bu nedenle sanık sürücü … olayda TALİ KUSURLU bulunmuştur” şeklinde belirtildiği, İstanbul ATK Morg İhtisas Dairesinin ……. tarih ve … sayılı raporu ile; müteveffanın ölümünün genel beden travmasına bağlı klavikula, sternum, vertebra ve seri kot kırıkları ile birlikte iç organ ve büyük damar yaralanmasından gelişen iç kanama sonucu meydana geldiği belirtildiği, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Ulaşım Daire Başkanlığı Trafik Müdürlüğünden gelen … sayılı yazı ile; suç yerinde, trafik ışıklarına ait sinyal yaklaşım hız sınırı tabelası mevcut durumda olup, hız sınırının saatte 30 km olduğu belirtildiği, mahkemenin 15/09/2020 tarihli … Esas, … Karar sayılı kararı ile sanık … hakkında HAGB kararı verildiği, kararın 22/10/2020 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce yapılan yargılama ve toplanan delillere göre;
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü amacıyla yapılan yargılama ve yargılama sırasında bilirkişilerden alınan denetime elverişli rapor içeriklerine göre; meydana gelen trafik kazasının oluşumunda …… plakalı aracın sürücüsü …’nın %25 tali kusurlu olduğu anılan trafik kazasında davacıların, destekleri yaya ……’yi yitirmeleri sebebiyle destekten yoksun kalma ve manevi tazminat talebinde bulundukları anlaşılmıştır.
6098 sayılı TBK m. 53 hükmü uyarınca ölenin yardımından faydalananlar, ölüm sebebiyle yoksun kaldıkları faydayı, tazminat olarak, “destekten yoksun kalma tazminatı” adı altında sorumlulardan isteyebilirler. Kanun hükmünde de açıkça ifade edildiği üzere, destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır.
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama,yürütme ve yargı organları, idari makamlar,gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.” şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C. Anayasası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve …… Esas, ……. K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve ….. K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve ….. E., …… K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve ……. E.,……. K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamındabir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve … esas … sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı,dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmüktedir
Bu kapsamda açılan ve devam eden davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir
Bu halde Aym’ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak da genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve bu genel şartlarla belirlenen vergilendirilmiş belgeli gelir, olmadığı takdirde asgari ücretin kazanç olarak nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek ;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun …… Esas,….. K sayılı kararı ve Yargıtay ….. Hukuk ve ….. Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, …… Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması gerekmekte olduğu dikkate alındığında nitekim iş bu dosyada aktüer bilirkişi PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile destekten yoksun kalma tazminatını hesapladığı ve davacıların da bu hesaplama üzerinden ıslah dilekçesi sunduğu anlaşıldığından ek rapor almaya gerek kalmamış aktüer bilirkişinin genel şartları esas almadan yaptığı hesaplama mahkememizce hükme esas alındığında dava öncesi sigorta şirketi tarafından 86 .000 TL ödeme yapıldığı anlaşılmıştır. 2918 sayılı Karayolları Trafik kanunun 85.maddesine göre “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa,… motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar” hükmünü içermektedir.
Sigorta şirketinin davadan önce ödeme yapmasının diğer davalılara etkisi bakımından davalıların davacıya karşı sorumluluğu, yasadan kaynaklanan müteselsil sorumluluk ve aralarındaki münasebet ihtiyari dava arkadaşlığıdır. Müteselsil borçluluk niteliği itibariyle bölünebilen bir edimin birden fazla borçlusundan her birinin edimin tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu bir borçluluk türü olup borçlulardan birinin edimin tümünü ifa ederek alacaklıyı tatmin etmesi halinde, evvelce mevcut olmasa dahi ifayı gerçekleştiren borçlu ile diğer borçlular arasında bir hukuki ilişki doğacaktır. Alacaklıyı tatmin eden bir borçlu, kendisine isabet eden paydan daha fazla bir ödemede bulunduğu takdirde bu fazlalık ölçüsünde diğer borçlulara başvurabilecektir. Bu durum bir borçlunun alacaklıyı tatmin etmesi halinde diğer borçluların da alacaklı karşısında alacaklının tatmin edilmesi ölçüsünde borçtan kurtulmalarının (TBK.m.166/f.1) doğal bir sonucudur.
TBK.m.166/f.1 uyarınca müteselsil borçlulardan birisi ödeme veya takas sureti ile alacaklıya ifada bulunursa o nispette diğer borçluların da borçtan kurtulacağı hüküm altına alınmıştır. Bu durumda ise mahkememizce, yargılama aşamasında müteselsil borçlulardan olan ihtiyari dava arkadaşı davalı … tarafından davalıların kusur oranında sorumlu olduğu miktar ödenmiş olduğundan davalıların sorumlu olduğu miktar bu alacağa bağlı tüm fer’i alacak miktarları yönünden davanın reddine karar verilmiştir. İş bu davada ise kusdur durumu dikkate alınarak 40.493,76 TL olarak tespit edildiği dikkate alındığında davaıcların bakiye tazmnita talep edebileceği miktarın kalmadığı anlaşıldığından müteselsil borçlulardan birini borcu sona erdirdiğinden davacıların maddi atzminat taleplerinin rediine karar vermek gerekmiştir.(Yargıtay 17.HD.2011/2088 E.2011/4733 K.sayılı ve 12/05/2011 tarihli karardan hareket edilmiştir.)
Manevi tazminat yönünden ise meydana gelen olay nedeniyle duyulan acı ve üzüntünün kısmen de olsa giderilmesine yöneliktir. Bir teselli ve avunma tatmin aracı yaratmaktan ibarettir. Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine erilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. (bkz. Yargıtay 17. HD, 23/10/2018 T., 2015/18074 E., 2018/9484 K. sayılı kararı) Hâkim manevi tazminatı belirlerken somut olayın özelliğini, zarar görenin ve zarara yol açanın ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, maluliyet oranını, ölüm ya da beden gücü kaybı nedeniyle duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir. (bkz. Yargıtay HGK 28.05.2003T., 2003/21-368-355 sayılı; 23.06.2004 T. 2004/13-291-370 sayılı kararları)
Somut olayda kazanın meydana gelişinde davalı sürücü tali olsa da murisin kaza sonucunda ölmünde kusurlu olduğu dikkate alınarak eşi ve çocukları her zaman desteğin ilgi ve sevgisine muhtaç oldukları gibi, desteği çok erken yaşta ve çok elim bir kazada ani şekilde kaybetmişler, büyük acı ve elem duymuşlardır. Davacıların murislerinin vefatı nedeniyle duydukları acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli/kusur durumu da göz önünde tutularak TBK.m.56 ve TMK.m.4 uyarınca hak ve nasafet kuralı çerçevesinde KTK.m.85 ve TBK.m.49-(1) uyarınca davalıların haksız fiili işleyen sıfatıyla davacılara karşı sorumluluğunun bulunduğu değerlendirilmiştir. Bu kapsamda davacılar ükmedilecek bu manevi tazminatın sembolik bir düzeyde kalmaması da dikkate alınarak davacıların acı ve elemini bir nebze giderecek bu fiilin ağırlığı ve gerçekleşme şekli tarafların sosyal ve ekonomik durumları nazara alınarak TMK 4. Maddesi uyarınca davalının maddi durumu da dikkate alınarak haksız fiilden zarar gören davacılar yararına takdir edilen hakkaniyet uyarınca aşağıdaki şekilde uygun manevi tazminat takdir edilmiştir.

Tüm bu nedenlerle; davanın kısmen kabul, kısmen reddine, maddi tazminata ilişkin dava yönünden davanın reddine, manevi tazminata ilişkin davanın kısmen kabulü ile davacılar … için 15.000 TL, … için 10.000 TL, … için 10.000 TL, … için 10.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte sigorta şirketi dışındaki davalı …’dan tahsili ile davacılara verilmesine, davacıların fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle ;

1-Davanın KISMEN KABUL, KISMEN REDDİNE,
Maddi tazminata ilişkin dava yönünden davanın REDDİNE,
2-Manevi tazminata ilişkin davanın KISMEN KABULÜ ile davacılar;
a) … için 15.000 TL
b) … için 10.000 TL
c) … için 10.000 TL
d) … için 10.000 TL
Manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’dan tahsili ile davacılara verilmesine,
3-Davacıların fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin REDDİNE,
4-Maddi tazminata ilişkin dava yönünden;
4.a)-Harçlar tarifesi uyarınca alınması gerekli 59,30 TL ilam ve karar harcından davacılar tarafından yatırılan 2.052,72 TL peşin harçtan mahsubuna, artan 1.993,42 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
4.b)-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4.c)-Maddi tazminat talebinin reddi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tayin ve takdir olunan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılara verilmesine,
5-Manevi tazminata ilişkin davanın KISMEN KABULÜ yönünden;
5.a)-Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 3.073,95 TL ilam ve karar harcının davacılar tarafından yatırılan 2.052,72 TL peşin harçtan mahsubuna, bakiye 1.021,23 TL harcın davalı …’dan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5.b)-Manevi tazminat talebinin kısmen kabulü yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1.maddesi uyarınca 6.650,00 TL vekalet ücretinin davalı …’dan tahsili ile davacılara verilmesine,
5.c)-Manevi tazminat talebinin kısmen reddi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10/2.maddesi uyarınca 6.650,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı …’ya verilmesine,
6-Davacı tarafından sarf edilen 44,40 TL başvurma harcı, 358,30 TL tebligat gideri ve müzekkere gideri, 3.900,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 4.302,70- TL’nin davanın kabul (manevi tazminat talebi yönünden) oranı dikkate alınarak takdiren 322,70-TL’sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahisli ile davacılara verilmesine, kalan kısmın davacılar üzerinde bırakılmasına, (davalı … şirketi poliçe limitiyle sınırlı olmak üzere)
7-Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
8-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine,
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.11/03/2021

Başkan …
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Katip …
¸e-imza