Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/526 E. 2020/964 K. 24.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/526 Esas
KARAR NO : 2020/964

DAVA : Alacak (İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/11/2014
KARAR TARİHİ : 24/11/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı dava dilekçesiyle, 2004 yılında evlenmesi gündeme geldiğinde annesinin evleneceği kişi zorlayarak ve etkileyerek “kooperatif ortaklığını sattırır” diye endişelendiğini söylediği, annesinin ortaklığını kendisine usulen devretmesini , ileride ihtiyacı olduğunda geri vereceğini söylediğini, noterlikte karşılığında hiçbir bedel almaksızın annesine devrettiğini, eşinden aralık 2012 tarihinde boşandığı, daha sonra annesine sözlü olarak ortaklığı devretmesini istediği, annesinin devre yanaşmadığını, bu nedenlerle 12/11/2004 tarihinde …’den …’ye devredilen …. Konut Kooperatifi ortaklık payının devrinin iptali ile kooperatif ortaklık payının … adına ortaklık pay defterine kaydedilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili ise cevap dilekçesinde, davacının kooperatif üyelik hakkı devir sözleşmesi ile tüm aktif ve pasifi ile birlikte gayri kabili rücu olmak kaydı ile devir ve temlik ettiği, 1163 sayılı Kooperatifler Kanununda öngörülen şekle uyularak kooperatif üyelik hakkının müvekkiline devredildiği, bir yıllık hak düşürücü süre geçmiş olup 5 ve10 yıllık genel zamanaşımı sürelerinin de geçtiği, bu nedenlerle zamanaşımı itirazının kabulünü, davacının tüm taleplerinin bu nedenle reddini, davacının annesi üzerinde manevi baskı uygulamak maksadı ile iş bu davayı ikame ettiği, dava dilekçesindeki olayların davacının hayalinde geliştirdiği senaryodan ibaret olduğu, davacının gerçek dışı beyanlarını kabul etmediği, ayrıca davacı ile müvekkili arasında geçerli kooperatif üyelik devir ve temliki bulunduğu, bu nedenlerle haksız ve suiniyetli davanın zamanaşımı nedeni ile reddine, usul ve yasaya aykırı taleplerinin reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkememizin … Esas, … karar sayılı 12/05/2015 tarihli kararıyla davanın reddine karar verilmiş olup, verilen karar Yargıtayca bozulup mahkememizin … esasına kaydedilmiştir.
Davacı vekili tarafından tanıkları belirtilmiş olup, mahkememizin 03/03/2020 tarihli duruşmasında davacı tanıkları …., … ve …’nun tanık beyanları alınmıştır.
Davacı tanığı … beyanında: Davacının kendisinin kızı olduğunu, davalının ise eski eşi olduğunu, kardeşi ve arkadaşlarının kurmuş olduğu kooperatiften yer alması konusunda kardeşinin söylediğini, kendisinin üye olmaya karar verdiğini, ancak şartları tutmadığı için kızı olan davacı adına üyelik başvurusu yapıldığını, hatta aidatları yine davacı adına kendisinin ödediğini, kooperatif inşaatları bittikten sonra kendisinin kabulü doğrultusunda burası kiraya verilerek kira parasıyla davacının eğitim giderlerini karşıladığını, sonraki dönemde eşi olan davalıyla ayrıldıklarını, o dönemde davacı kızıyla görüşerek kooperatifi satalım başka bir yer alalım diye söylediğini, ancak davacının kendisine kooperatifi annesine devretmek zorunda kaldığını söylediğini, sebep olarak kendisi evleneceği ve eşinin serbest meslekle uğraştığı için davalı annesinin kendisine baskı yaparak burayı kendisine devretmesini istediğini kendisine anlattığını, bu şekilde davacı kooperatif hissesini davalıya devrettiğini, ancak karşılığında herhangi bir bedel alınmadığını, bunun gerçek bir devir olmadığını, davacının boşandıktan sonra burayı tekrar annesinden istediğini, ancak annesinin kabul etmediğini bildiğini, kendisinin başta şartları tutmadığı için burayı kızı adına aldığını, ancak sonraki dönemde kendisinin ihtiyacı olduğu için kendisinden alma niyeti olmadığını, kızının burayı annesine devrettiğini kendisi evlendikten sonra öğrendiğini, eşine ne zaman boşanma davası açtığını hatırlamadığını ancak boşanma davasında dava konusu kooperatif yerini talep etmediğini, kızının anlattığına göre evleneceği dönemde annesi kendisine evlendikten sonra icra gelebilir, işleri bozulabilir, bu bende kalsın garanti olur şeklinde söylediğini kızından duyduğunu beyan etmiştir.
Davacı tanığı …. beyanında: tarafları … beyin kardeşi vasıtasıyla tanıdığını, kendisinin halen davalı kooperatifin başkanı olduğunu ayrıca başından beri üyesi olduğunu, kendisinin bildiği ve … beyin anlattığı kadarıyla … bey kızı adına kooperatife üye olduğunu, ödemeleri kendisinin yaptığını, davacının kooperatif payını annesine devrettiğnii … beyden duyduğunu, sonradan davacınan da kendisine söylediğini, .. beyden duyduğuna göre davacının yabancı birisiyle evlendiğini, bundan dolayı kooperatif hissesini annesine devrettiğini, davalının … beyle evli oldukları dönemde Güneş gazetesinde muhabir olduğunu, gazetede kendisini görerek öğrendiğini, kendisini bu şekilde bir kez gördüğünü beyan etmiştir.
Davacı tanığı … beyanında: …. beyin üniversiteden arkadaşının kardeşi olduğu için tarafları tanıdığını, davalı kooperatifin kurucu ortağı olduğunu, inşaat bitimine kadar yönetimde bulunduğunu, sonradan payını devrettiğini ancak denetçi olarak ilgisinin devam ettiğini, gelir itibariyle … beyin koşulları tutmadığı için kızı olan İrem adına üyelik yapılıldığını, ancak ödemeleri … beyin yaptığını, taşınmaz ın kirada olduğunu, sonraki dönemde davalının kendisini arayarak kızının yabancı birisiyle evleneceğini, ileride ayrılmaları durumunda burayla ilgili sorun yaşanmaması için kooperatif üyeliğini kendisi üzerine almak istediğini, kızıyla konuşarak böyle karar aldıklarını söyleyip devir için ne yapmaları gerektiğini sorduğunu, daha sonra noterden devir sözleşmesi yaparak onlara getirdiğini, hatırladığı kadarıyla devir sözleşmesini davalının getirdiğini, taraflar arasında devir için para alışverişi olup olmadığını bilmedğiini, ancak olduğunu sanmadığını, kiralamayla ilgili olarak da davalıyla görüştüklerini, önceki dönemde kirayla ilgili davacıyla da görüşmüş olabileceklerini ancak daha ziyade davalıyla görüştüklerini, … beyin kızı için burayı aldığını, ancak kızının o dönem burayı ödeme gücü olmadığını, zaten her durumda … beyin ödeyeceğini, … beyin kızı adına üyelik yaptırdığı dönemde davalıyla evli olup olmadıklarını bilmediğini, ancak evli oldukları dönemde zaman zaman ayrı yaşadıklarını bildiğini, davalının …. gazetesinde bir dönem çalıştığını bildiğini, ancak kooperatif üyeliği döneminde çalışıp çalışmadığını hatırlamadığını, … beyin boşanma davasında bu taşınmazla ilgili talepte bulunup bulunmadığını hatırlamadığını beyan etmiştir.
Mahkememizin 24/11/2020 tarihli duruşmasında davalı …’ın yeminine başvurulmuş olup davalı asil … yemin beyanında; “bana sorulan sorular hakkında gerçeğe uygun cevap vereceğime Hiçbir şey saklamayacağıma namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin ediyorum.”, devri yapılan kooperatif ortaklığı usulen yapılmamıştır, ben herhangi bir bedel ödemedim zaten bana aitti, bu devir işlemindeki gösterilen 1.000,00 TL noter işlemlerinin bedeli olarak belirlenmişti, kendimin olan ortaklık payını geri aldım, kızımın bu ortaklık payı üzerinde herhangi bir hakkı yoktur, bu hisse alındığında kızım 13 yaşındaydı, evlilik birliği içerisinde alınan bir paydır, nitekim boşanma sırasında eski eşim bu ortaklık payının yarısını boşanma davası sırasında benden talep etmiştir dedi.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davacı tarafından davalı kooperatifteki ortaklığın davalı olan anneye 2004 tarihi itibari ile gerçekleştirilen devrin gerçek bir devir olup olmadığı, sözleşmeye konu olan bu devrin iptali ile ortaklık payının davacı adına tescil olunması şartlarının doğup doğmadığı noktasında toplanmaktadır.
Taraflar arasında davacı tarafından davalıya 12/10/2014 tarihi itibarıyla üyelik devir sözleşmesinin gerçekleştirildiği,davalı anne …’ın halihazırda davalı kooperatife üye olduğu ise tartışmasızdır.
Uygulamada inançlı işlem sözleşmeleriyle muvazaalı olan sözleşmeler kimi zaman birbirine benzemekte kimi zaman ise tamamen birbirinden farklı kurumlar olarak gözükmektedir.Somut olayda dilekçelerin verilmesi aşamasının tamamlanması sonrası yapılan incelemede veya tarafların dilekçe içerikleri gözetildiğinde davacı olan asilin, eşiyle boşanması durumunda kooperatif üyelik hakkını yeniden davalı annesinden iade almak üzere anlaşma olduğunu beyan ettiği, iddianın içeriği gözetildiğinde davacının “inanan” davalının ise “inanılan” kişi konumunda bulunduğu, inananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığını iddia ettiği şeyin ise kooperatif ortaklık payı olduğu, kazandırıcı işlemin tarafları ile dosyamız taraflarının aynı olduğu, bu suretle taraflar arasında inançlı sözleşmenin bulunduğunun iddia edildiği, somut olayda da inançlı işleme ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiği kabul edilmelidir.
Yargıtay uygulamasında ve doktrinde de kabul olunduğu üzere inançlı işlemlerin hangi zamanaşımına tabi olacağı konusunda açık bir düzenleme bulunmamaktadır.Bu nedenle bu konudaki dava hakkının 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunundaki genel alacak zamanaşımı süresine tabi olduğu kabul edilmektedir.Zamanaşımı ise somut olay açısından ve uygulamada da kabul olunduğu üzere inanç konusu şeyin iadesinin gerektiği tarihte başlayacaktır. İade tarihi gelmemiş ise zamanaşımı da doğal olarak başlamayacaktır. Davacının boşanma 2012 tarihi olmakla dava tarihi itibarıyla zamanaşımının dolmadığı, nitekim mahkememizce zamanaşımı def’inin red olunduğu açıktır.Davanın niteliği uyarınca hak düşürücü süre olmadığından itiraz da red edilmiştir.
4721 sayılı TMK 6 m. uyarınca inançlı işlem nedeniyle iade talep eden davacı kural olarak iddiasını ispat etmek zorundadır.Esasen HMK m.190 uyarınca iddia olunan vakıadan lehine sonuç çıkarmak isteyen taraf davacı olduğundan davacının yine ispat yükü altında olduğu kabul edilmelidir.
Gerek doktrinde ve gerekse uygulamada inanç sözleşmesinin yazılı olması koşulu bir geçerlilik şartı olarak değil bir ispat şartı olarak kabul olunmaktadır.(Eraslan Özkaya,Açıklamalı-İçtihatlı- İnançlı İşlem ve Muvazaa davaları, Sayfa 45-46)Taraflar arasında yapılan ve dosyaya sunulan devir sözleşmesi içeriğine göre davacının, davalı olan annesine diğer davalı kooperatifteki üyelik hak ve hisselerin tamamını tüm aktif ve pasifiyle birlikte devir ve temlik ettiği, bedelini tamamen nakden ve peşinen aldığı, noterde onaylanan 12/10/2004 tarihli sözleşme ile sabittir.Esasen kooperatif kayıtlarında da devir işlemi infaz edilmiştir. Davacı noterde onaylanan ve varlığı tartışmasız olan bu sözleşmenin aksini iddia etmektedir.
Bozma ilamı doğrultusunda yakın akraba olmaları sebebiyle davacı tanıkları dinlenmiş ve davalı tarafın acıkça itirazı olmaması sebebiyle de davacının yemin teklifi icra edilmiştir. Davalı asil yemin edip beyanda bulunmuş ve davacının iddialarını kabul etmemiştir. Bu haliyle davacının iddiasını ispatlayamadığı açıktır.
Kaldı ki; muvazaa davaları açısından açık uygulama olmakla ve somut olayda inançlı işlem olduğu anlaşılmakla beraber davacının isim ve imzasının olduğu, herhangi bir çekince koymadığı hisse devir sözleşmesinin aslında belli bir şarta bağlı olarak yapılmış olduğunun, aradan yaklaşık 10 yıllık süre geçmesi sonrası ileri sürmesi dürüstlük kuralına da aykırı bulunmuştur.Zira sözleşmeyi imzalayan davacının imzaladığı bu sözleşmenin geçersizliğini ortaya koyabilecek herhangi bir somut veri ve somut delil olmadığı halde ve aradan geçen uzun süre karşısında, dava dilekçesindeki beyanları samimi ve inandırıcı bulunmamış,çelişkili davranış yasağı(venire contra factum proprium) kapsamında olduğu,davacının hukuken korunmaması gerektiği kabul edilmiştir.
Davacının davalı …’a yönelttiği davanın sübut bulmadığı anlaşıldığından davalı kooperatife yöneltilen davanın da kabulü mümkün bulunmamaktadır.Esasen davalı kooperatif iddia olunan inanç sözleşmesinin tarafı bulunmadığından pasif husumet sahibi dahi değildir.(Yargıtay 23 Hukuk Dairesinin 2009/615 E. 2011/7037 K.sayılı kararı)
Toplanan deliller ve yapılan açıklamalar gözetildiğinde davacının iddası sübut bulmadığından davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Alınması gereken 54,40 TL harçtan peşin alınan 25,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 29,20 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından harcanan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı … tarafından harcanan 4,10 TL vekalet harcı ve 50,00 TL yargılama gideri olmak üzere 54,10 TL’ nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalı … lehine A.A.Ü.T. gereği takdir edilen 1.500 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-HMK. 333. maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden sonra yatırılan avansın kullanılmayan kısmının mahkemece kendiliğinden iadesine; iade kararının icrası için gerekli tebliğ giderinin iade edilecek avanstan karşılanmasına,

Dair; 6100 sayılı HMK.’nun 341. ve devamı maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Yargıtay nezdinde TEMYİZ kanun yolu açık olmak üzere davacı vekili, davalı vekili ve davalı asilin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 24/11/2020

Katip …
¸e-imza

Hakim …
¸e-imza