Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/501 E. 2021/785 K. 07.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/501 Esas
KARAR NO : 2021/785

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 10/07/2019
KARAR TARİHİ : 07/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı şirketin … Grup bünyesinde faaliyetlerini gerçekleştirdiğini, …’in …. bünyesinde 11/11/2017 tarihinde ustabaşı olarak çalıştığını, 17/04/2019 tarihli istifa dilekçesi ile istifa ettiğini, … ile … arasında 19/12/2018 tarihinde Rekabet etmeme protokolü imzalandığını, …’in protokol şartlarına aykırı olarak rakip firma olan … Pidecide aynı görevle çalıştığını, davacı tarafından …..’e Ankara …. Noterliği’nin 19/04/2018 tarihinde …. yevmiye numaralı ihtarnamesini göndererek söz konusu protokol şartlarını ihlal ettiği gerekçesiyle davalının son brüt maaşının 6 katı olan 17.940 TL’nin ihtarnamenin tebliğinden itibaren 7 gün içinde ödenmesi gerektiğinin bildirildiğini, davalının Üsküdar …. Noterliğinin 30/05/2019 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesiyle cevap verdiğini, davanın kabulüne, …..’in son brüt maaşının 6 katı olan 17.940 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin istifa etmediğini, haklı nedenle işi bıraktığını, ibranın iş akdi sona erdikten 1 ay sonra değiş iş akdinin sona erdiği tarihte alındığını, müvekkilinin işçilik alacaklarının tespit ve tahsili amacıyla İstanbul …. İş Mahkemesinin .. esas sayılı dosyasında dava açtığını, iş sözleşmesinin müvekkili tarafından haklı nedenle sona erdirildiğini, bu nedenle TBK m.447/2 hükmü uyarınca rekabet yasağının da sona erdiğini, iş mahkemesi dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, rekabet yasağına ilişkin hükmün yasada öngörülen sınırlamalara uygun olmaması nedeniyle geçersiz olduğunu, müvekkilinin yapmış olduğu iş itibariyle iş ve müşteri sırlarını öğrenebilecek konumda olmadığını, rekabet yasağına ilişkin taahhüdün baskı altında imzalandığını bu bakımdan geçersiz olduğunu, cezai şart tazminatının fahiş olduğunu belirterek iş mahkemesi dosyasının bekletici yapılmasına, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin 03/03/2020 tarihli duruşmasında davalı tanıkları dinlenmiş olup;
DAVALI TANIĞI … BEYANINDA:Ben daha önce davalıyla davacı şirketin aynı şubesinde çalışmıştım, bu nedenle kendisini tanıyorum, ben o dönem restoran müdürü olarak görev yapıyordum, davalı ise usta başı olarak çalışıyordu, davalı mutfaktan sorumluydu dolayısıyla pide, et, sebze ürünlerinin hazırlanması kendisinin sorumluluğundaydı, pide ve diğer ürünler şubeye daha önce hazırlanmış ve donuk halde geliyordu, bunların karışımının yapılarak müşteriye servis aşaması şubede yapılıyordu, bu nedenle davalının davacı şirketin ticari sırlarına, ürünlerin içeriklerine vakıf olması mümkün değildi, davalı geçmiş tecrübesi olan bu şekilde sonradan davacının iş yerinde işe başlayan birisiydi, maaşlarda iyileştirme yapılmadı, davalıdan imza atması istendi, bu nedenle kendisine mobbing uygulandı, ancak davalının ayrıldığı dönemde ben olmadığım için tam olarak nasıl ayrıldığını bilmiyorum, ben ise davalının ayrılmasından 1 ay önce ayrılmıştım, daha sonrasında davalı iş arayarak usta başı olarak başka bir yerde işe başladı, işe başladıktan sonraki dönemde bir gün beni ve davalıyı çağırarak rekabet etmeme sözleşmesi imzalatmak istediler, ancak ben kabul etmedim, bunun üzerine bunun sonuçlarının iyi olmayacağı bana söylendi, hatta hakkımda tutanak tutuldu, terfi alamayacağım söylendi, davalı da benim gibi imzalamak istemediğini söyledi ancak kendisine çalışmak istiyorsa imzalaması gerektiği söylendi, davalı da o gün imzalamadı ancak sonraki dönemde ben olmadığım için ne olduğunu bilmiyorum, davalı mutfak kısmında olduğu için müşteriyle diyalogu yoktur, bu nedenle müşteri sırlarına vakıf olması mümkün değildir, şubeye et ve sebze ürünleri hazır halde geliyordu, şubede bunların karışımı yapılıyordu, tavuk ve et gibi ürünlerde karışım olmayacağı için bunlar şubede hazırlanıyordu, ben mutfakta olmadığım için çok detay bilmiyorum, et ve sebze ayrı ayrı geliyordu, şubede karışımları yapılarak servis ediliyordu,bölge müdürü davalıya “bizim reçetemiz budur ancak sen şahsi olarak eklemek istediğin birşey varsa yapabilirsin” diyordu, davalı daha önce de bu tecrübeye sahipti, kendisi bilgili olduğu için kendisinden fikir alınıyordu dedi.
DAVALI TANIĞI .. BEYANINDA: Ben davalıyla aynı şubede çalıştığım için kendisini tanıyorum, birlikte çalıştığımız dönemde ben vardiya müdürüydüm, kendisi ise usta olarak görev yapıyordu, davalı şubede mutfak kısmında pidelerin hazırlanması işini yapıyordu, ayrıca ustabaşı olmadığında çalışanların başında kendisi bulunuyordu, sonraki dönemde ikimiz farklı şubelere gönderildik, sonraki şubesinde davalı ustabaşı olarak çalıştı, şubeye kıyma ve diğer ürünler donuk halde geliyordu, davalı ve mutfak çalışanları ise kıyma ile diğer sebze gibi ve baharat ürünlerinin karışımlarını kendileri hazırlıyordu, kıyma ve kuşbaşı et tamamen merkezden hazır vaziyette geliyordu, herhangi bir karışım yoktu, ancak kıyma ve kuşbaşı etin sırlarını, ne şekilde hazırlandığını bizlerin ve davalının bilmesi mümkün değildi, davacının sır olabilecek ürünleri kıyma ve kuşbaşıydı, bu etler sade olarak geliyordu, haftalık olarak merkezden reçete gönderilirdi, reçetenin içeriğinde ürünlere ne oranda ne karıştırılacağı belirtiliyordu, buna göre ürünler hazırlanıyordu, ancak bu haftalık olarak değiştiği için ezberlenmesi mümkün değildi, maaş ve çalışma saatleri ağırdı, bu nedenle bizde hep bu durumdan şikayet ediyorduk, davalı da aynı şekilde bu durumlardan şikayetçiydi, davalı bildiğim kadarıyla bundan dolayı ayrıldı, kendisinin anlattığına göre davalı daha öncesinde yine usta olarak çalışmış , davalının merkezden gelen reçeteyi değiştirmesi mümkün değildi, davalının görevi itibariyle müşteriyle hiçbir ilgisi yoktur, bu nedenle müşteri çevresi hakkında bilgi sahibi olması mümkün değildir, hatta mutfakta çalışanların ön tarafa geçmesi yasaktı, davalının da aralarında bulunduğu biz tüm çalışanlar olarak firma tarafından rekabet sözleşmesi imzalatmak istenildi, hatta herkesin grup müdürleri çalışanlarla konuşarak imzalamayanların terfi alamayacağını ve maaşlarına zam olmayacağını söyledi, bundan dolayı birçok kişiye terfi verilmedi, …’e karşı açmış olduğum iş davası bulunmaktadır, dedi.
Mahkememizin 06/10/2020 tarihli duruşmasında davacı tanıkları dinlenmiş olup;
DAVACI TANIĞI … BEYANINDA: Ben davalı …..’i tanımaktayım, ben 2017’den beri davacı şirketin operasyon müdürü olarak çalışmaktayım, davalı birkaç şubede çalışmıştır, en son hangi şubede çalıştığını bilmiyorum, davalı ….. ustabaşıydı, ustabaşı bizim şirketimizin belirlediği oranlardaki malzemeleri karıştırıp hamur ve harç yapmakta, müşterinin isteğine göre de bunlarla pide ürününü hazırlamaktadır, şirketin belirlediği malzeme ve oranlara ustabaşı hakimdir, eğitimde kendisine biz bu bilgiyi vermekteyiz, ayrıca operasyon müdürü olarak ben şubelere gittiğimde bu malzeme ve oranların ticari sır olduğunu usta başlarına söylemekteyim, hamur merkezden şubelere gitmemektedir, hamurda pidenin iç karışımı da şubede yapılmaktadır, bunu yapan tek kişi ustabaşıdır, ustabaşının izinli olduğu günlerde yardımcı ustalar bunu yapmaktadır, kıyma ve kuşbaşı ürünleri şubeye donuk halde geliyor, ancak herhangi bir soslama yapılmıyor, kıyma ve kuşbaşına herhangi bir işlem yapmadan şubelere gönderiyoruz, bütün işlemleri şubelerdeki ustabaşları yapmaktadır, kıymaya konulan baharat ürünlerini de tartarak ve rakamları ile ustabaşları karıştırmaktadırlar, bu bilgiye de ustabaşları hakimdir, baharat oranlarının ezberlenmesi mümkündür, şubelerin içerisinde baharat hazırlama tabloları da mevcuttur, bünyemizde çalışan usta ve ustabaşlarına reçetelirimizi yani ürünlerimizin yapılışına ilişkin bilgileri verdiğimiz için bu kişilerle rekabet etmeme sözleşmesi yapılmaktaydı, bizim bünyemizden ayrılan ustabaşları mesleğini icra etmek istiyorsa yine mutfakta ancak pideyle ilgisi olmayan başka yerlerde çalışabilir, tanıklık ücret talebim yoktur dedi.
Mahkememizin 17/11/2020 tarihli duruşmasında Tarafların iddia ve savunmaları, sundukları deliller, dosya kapsamı belgeler incelenmek suretiyle cezai şarta yönelik herhangi bir tespit olup olmadığı, herhangi bir alacak olup olmadığı hususunda günsüz olarak bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş olup, bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 17/02/2021 havale tarihli raporda; taraflar arasındaki rekabet yasağına iişkin protokolün çalışanın yaşadığı il dahil tüm … Bölgesinde mesleğini 2 yıl süre ile icra etmesini engellediği, davalının bir iş yerinden ayrıldıktan sonra zanaatını ve tecrübesini kullanarak pide yapabileceği bir işyerinde çalışmasının en doğal hakkı olarak görülmesi gerektiği, davalının davacıya zarara uğratma olanağının bulunmadığını, taraflar arasındaki rekabet yasağına ilişkin sözleşme hükmünün TBK m.445/1 hükmünde yer alan ^yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun sınırlamalar içeren geçerli bir sözleşme olduğu, taahhütnamenin TBK m.44/2 hükmünde öngörülen “müşteri çevresi veya üretim sırları ile ilgili elde edilen bilgilerin kullanılmasının işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikte olması şartını da taşıdığı, dolayısıyla sözleşmede kararlaştırılan son brüt maaşının 6 katı olan 17.940 TL ‘lik cezai şart tazminatının ödenmesi gerektiği, İstanbul …. İş Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında verilecek kararın bekletici mesele yapılması gerektiği sonuç ve kanaatine varıldığı belirtilmiştir
Mahkememizin 04/05/2021 tarihli duruşmasında Taraf vekillerinin itirazları değerlendirilerek bilirkişi heyetinden ek rapor aldırılmasına karar verilmiş olup, bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 27/07/2021 havale tarihli ek raporda; kök rapordaki görüş ve kanaatin değişmediği belirtilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; Dava, rekabet yasağının ihlalinden doğduğu ileri sürülen cezai şart alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
Gerek mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, gerekse 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin hükümlerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu belirtilmiş ise de, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan: “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü, bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir.
İşçinin haklarını adalet mercilerinde çabuk, kolay ve ucuz bir surette almasını temin etmek amacıyla özel İş Mahkemeleri Kanunu çıkarılmıştır. Ayrı bir iş yargılaması ve bu yargılamayı uygulayan özel mahkemelerin kuruluşu, esasen iş hukukunun işçiyi koruma hukuki niteliğinden kaynaklanmaktadır.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, “a)5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,c)Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” şeklinde düzenlenmiştir.
Şu halde, İş Mahkemeleri Kanunu ile işçi ve işveren arasında iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan uyuşmazlıkları çözme görevinin iş mahkemesine verilmiş olması, Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde yer alan “aksine hüküm bulunmadıkça” ibaresinin karşılığıdır. Başka bir anlatımla, İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, Türk Ticaret Kanununun 4.maddesinde belirtilen ticari davalara bakma görevinin ticaret mahkemelerine ait olduğunu belirten 5.maddedeki ‘aksine hükmü’ öngören bir düzenlemedir.
Benzer bir durum, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 76. maddesinde 03.03.2001 tarih ve 4630 sayılı Kanunun 30. maddesi ile yapılan değişikliğin sonucu olarak kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemeleri için söz konusudur. Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde fikri mülkiyet hukukuna dair mevzuatta öngörülen hususlardan doğan davalar da ticari dava sayılmasına rağmen 5846 sayılı Kanun uyarınca kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemelerinin kuruluşuna ilişkin düzenlemenin Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde belirtilen aksine hükmü karşıladığı kabul edilmektedir. Aksi halde tüm fikri haklara ilişkin uyuşmazlıklarda ticaret mahkemelerinin görevli olması gibi bir durum ortaya çıkmaktadır.
Rekabet yasağına ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444–447.maddeleri hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler içinde düzenlenmiştir. Her iki kanunda da rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulması ve sınırları özellikle işçinin korunması ilkesi dikkate alınarak düzenlenmiştir. Gerçekten, işçinin çalışma hakkı, rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin yer, süre ve konu itibariyle sınırlandırılmasını gerektirmektedir.
İşçi ile işveren arasında sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağına ilişkin bir anlaşma olmadıkça, Borçlar Kanunu’ndaki hükümler tek başına işverene talep hakkı vermez. Başka bir anlatımla, taraflarca rekabet yasağı konusunda anlaşma yapılmışsa işveren, sözleşmeye aykırı davranıldığını ileri sürerek cezai şart ya da tazminat talebinde bulunabilecektir. Bu nedenle, burada borcun kaynağı kanun değil, iş sözleşmesidir.
İş sözleşmesi devam ederken işçinin sadakat borcu gereği zaten rekabet yasağı bulunduğundan bu konuda ayrı bir anlaşmanın varlığına gerek yoktur. Rekabet yasağının ihlali halinde işveren, iş sözleşmesine aykırı davranıştan ötürü sözleşmeyi haklı nedenle feshedebileceği gibi, varsa zararının tazminini de isteyebilecektir.
Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağının sona ermesini düzenleyen 447.maddesinde iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak ya da işçi tarafından haklı nedenle feshedilmiş olması halinde rekabet yasağının sona ereceği düzenlenmiş olup, haklı fesih müessesesinin iş hukuku ilkeleri çerçevesinde ticaret mahkemesince değerlendirilmesinin güçlüğü ortadadır.
Uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemeleri görevlidir. (Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin, 01.06.2021 Tarih ve 2021/3076 E. – 2021/9789 K. Sayılı ilamı).
Yukarıda açıklanan nedenlerle taraflar arasındaki ilişkinin İş Kanunu kapsamındaki iş sözleşmesinden kaynaklı cezai şart istemine ilişkin dava olduğu değerlendirilerek, davanın İş Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
Bu sebeplerlerle aşağıdaki şekilde görevsizlik kararı verilmiş ve hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Dava dilekçesinin, dava şartı olan 6100 Sayılı HMK’nın 114/1-c maddesinde düzenlenen görev yönünden reddi ile MAHKEMEMİZİN GÖREVSİZLİĞİNE,
2- 6100 Sayılı HMK nın 20/1. maddesi 1. cümlesi uyarınca, kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde, dosyanın ve eklerinin yetkili ve görevli mahkeme olan BAKIRKÖY NÖBETÇİ İŞ MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3- 6100 Sayılı HMK nın 20/1. maddesi 1. cümlesi uyarınca, taraflardan herhangi birinin kararın kesinleşmesinden itibaren iki (2) haftalık yasal süre içerisinde Mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi halinde, dosyanın görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine,
4- 6100 Sayılı HMK nın 20/1. maddesi 2. cümlesi uyarınca, taraflardan herhangi birinin kararın kesinleşmesinden itibaren iki (2) haftalık yasal süre içerisinde Mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmemesi halinde, dava dosyasının re’sen ele alınarak, açılmamış sayılmasına karar verilmesine, bu hususun taraflara ihtaratına, (Gerekçeli hükmün tebliği ile ihtaratına)
5- 6100 Sayılı HMK nın 331/2.nci maddesi 1. cümlesi uyarınca, bu dava dosyasına ilişkin harç ve yargılama giderlerinin görevli ve yetkili mahkemede değerlendirilmesine,
6- Dava dosyasının kesinleşmesi üzerine, iki (2) haftalık yasal süre içerisinde, taraflardan herhangi birinin, ilgili mahkemeye dava dosyasının gönderilmesini talep etmemesi halinde, ilgili dava dosyasının mahkeme Yazı İşleri Müdürü tarafından mahkeme hakiminin önüne getirilmesine,
Dair; 6100 sayılı HMK.’nun 341. ve devamı maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.07/09/2021

Katip …
¸e-imza

Hakim …
¸e-imza