Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/478 E. 2020/1002 K. 03.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/478 Esas
KARAR NO : 2020/1002

ASIL DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli
DAVA TARİHİ : 03/07/2019
BİRLEŞEN DAVA : Ticari Şirket (Şirkete Özel Denetçi Tayin Edilmesi)
BİRLEŞEN DAVA TARİHİ : 03/07/2019
KARAR TARİHİ : 03/12/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 09/12/2020
Mahkememizde görülmekte olan Asıl davada Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli), birleşen davada Ticari Şirket (Şirkete Özel Denetçi Tayin Edilmesi) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde: Müvekkilinin …’nde %48.8 oranında ve 258.749.896 adet paya sahip olduğunu; …’ın 03.04.2019 tarihli 2017 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan 3., 4., 5., 6. ve 8. gündem maddelerinin tamamının kanuna, esas sözleşme hükümlerine ve yine dürüstlük kurallarına aykırılık teşkil ettiğini; 03.04.2019 tarihli olağan genel kurula katılmış olduklarını ve alınan kararlara karşı muhalefet şerhlerinin tutanağa derç edilmiş ve böylelikle genel kurul kararının iptali için TTK’nin 445. ve 446. maddelerinde aranan usuli şartlar da gerçekleşmiş bulunduğunu belirterek, … şirketinin 03.04.2019 tarihinde yapılan 2017 yılı olağan genel kurul toplantısında 3., 4., 5., 6. ve 8. gündem maddeleri uyarınca alınan kararların davacının yasadan kaynaklanan vazgeçilmez ortaklık haklarını sınırlandırması ve ortadan kaldırması nedeni ile yokluklarının tespitini, bu istemin kabul görmemesi halinde açıkça yasa, ana sözleşme ve dürüstlük kurallarına aykırı şekilde alınan kararların TTK 445. maddesi gereğince iptallerini talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesinde: Davacı tarafın tüm beyan iddia ve taleplerinin haksız ve mesnetsiz olduğunu, …’ın 03.04.2019 tarihli 2017 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan 3., 4., 5., 6. ve 8. gündem maddelerinin yasanın aradığı şartlarda, kanun, ana sözleşme ve objektif iyiniyet kurallarına ve usulüne olarak alındığını, davacı tarafından davalı aleyhine benzer şekilde yapılan önceki tarihli genel kurullarda alınan kararlar aleyhine ikame edilen davalarda verilen ve Yargıtay incelemesinden de geçen kararlar da nazara alınarak huzurdaki davanın da reddi gerektiğini savunmuştur.
Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkilinin …nde %48,8 oranı ile 258.749.896 adet paya sahip olduğunu, davalı şirketin 03/04/2019 tarihinde yapılan 2017 yılına ait olağan genel kurul toplantısı sırasında pay sahibi müvekkili adına şirket yönetimine, açıklanmasını istedikleri hususlar yönünden sorular yöneltildiğini ve ilave izahatlar talep edilerek bilgi alma hakkı genel kurulda soru sormak yoluyla kullanıldığını, ancak verilen cevaplar kanunen aranan ölçüye uygun olmadığından özel denetçi talep etme zorunluluğu hasıl olduğunu, davalı şirketin zarara uğratıldığına ilişkin ciddi emareler olduğunu, bu nedenlerle özel denetçi tayini için aranan usuli ve maddi şartlar gerçekleştiğinden, Mahkemece TTK madde 440/1 maddesi gereğince talep sahibi ve şirket yönetim kurulu da dinlenilerek, özel denetçi talep ettikleri konularda rapor hazırlanması için TTK m. 439/1 gereğince davalı …. Tarım ve Tekstil Ürünleri Pazarlama A.Ş.’ye özel denetçi tayin edilmesini, TTK 441. Maddesi gereğince, şirketin tüm bilgi, belge, ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapmak suretiyle özel denetçiye en geniş anlamda denetleme, araştırma, bilgi edinme ve inceleme yetkisinin verilmesine ve yargılama masraflarının davalı şirkete yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili cevap dilekçesinde: Davacı tarafından ikame edilen davanın hukuki mesnetten yoksun ve kötü niyetli olduğunu, davacının müvekkili …nin çalışmasını sekteye uğratmak saikiyle birbiri ardına onlarca dava ikame ettiğini, genel bir denetim talep edilmesinin mümkün olmadığını, … Tarım ve Tekstil Ürünleri Pazarlama A.Ş.’nin 03.04.2019 tarihinde gerçekleştirilen 2017 yılına ait Olağan Genel Kurulunda davacı tarafça sorulan tüm sorulara yasanın aradığı şartlarda, kanun, ana sözleşme ve objektif iyi niyet kurallarına ve usulüne uygun olarak verilebilecek gerekli, yeterli ve açıklayıcı tüm cevapların verilmiş olduğunu, davacı tarafından talep edilen özel denetçi tayininin koşullarının oluşmadığını belirtmiş ve davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE YARGILAMANIN ÖZETİ:
Asıl dava; TTK 446 ve devamınca davalı … Tarım ve Tekstil Ürünleri Pazarlama A.Ş.’nin 03.04.2019 tarihinde yapılan 2017 yılı olağan genel kurul toplantısında 3., 4., 5., 6. ve 8. gündem maddeleri uyarınca alınan kararların iptali istemine, birleşen dava ise; TTK 438.maddesince davalı … Tarım ve Tekstil Ürünleri Pazarlama A.Ş.’ye özel denetçi tayin edilmesi istemine ilişkindir.
Davalı şirket merkezinin mahkememiz yetki sınırlarında (….) olması nedeniyle taraflar arasındaki uyuşmazlığın niteliğine göre HMK’nun 14/2 maddesi gereğince işbu davaya bakmaya mahkememiz kesin yetkili olup, dava 6102 sayılı TTK’nun 1521.maddesi gereğince basit yargılama usulünce incelenip sonuçlandırılmıştır.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmıştır.
Uyuşmazlığın; asıl davada … Tarım ve Tekstil Ürünleri Pazarlama A.Ş.’nin 03.04.2019 tarihinde yapılan 2017 yılı olağan genel kurul toplantısında 3., 4., 5., 6. ve 8. gündem maddeleri uyarınca alınan kararların iptali koşulların oluşup oluşmadığı ile birleşen davada davalı … Tarım ve Tekstil Ürünleri Pazarlama A.Ş.’ye özel denetçi tayin edilmesi ve şirketin tüm bilgi, belge, ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapmak suretiyle özel denetçiye en geniş anlamda denetleme, araştırma, bilgi edinme ve inceleme yetkisinin verilmesine yer olup olmadığından kaynaklandığı tespit edilmiştir.
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden asıl ve birleşen davada davalı olan şirketin sicil kayıtları celp edilmiş, incelenmesinde;… sicil nolu … Tarım ve Tekstil Ürünleri Pazarlama A.Ş.’nin …. Mahallesi ….Sokak No:… …/… adresinde sicilde kain olduğu, 08/01/1985 tarihinde kurulduğu, şirket yetkililerinin …., … ve … oldukları, şirketin son tescilini 29/04/2019 tarihinde yaptırdığı anlaşılmış, 03/04/2019 tarihinde yapılan 2017 yılına ait olağan genel kurul toplantı tutanağı, hazır bulunanlar listesi, imza sirküleri, bağımsız denetim şirketinin yazılı beyanı örneklerinin yazı cevabına eklendiği görülmüştür.
İstanbul Ticaret İl Müdürlüğüne yazılan müzekkere cevabında; … Tarım ve Tekstil Ürünleri Pazarlama A.Ş.’nin belirtilen tarihteki genel kurul toplantısı için Bakanlık Temsilcisi görevlendirilmesi talebinde bulunmadığı bildirilmiştir.
Dava dilekçesinde ekli kararın incelenmesi sonucu;
Bakırköy … asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında davacı … tarafından davalı … Tarım ve Tekstil Ürünleri Pazarlama Anonim Şirketi aleyhine genel kurul kararının iptali istemli açılan davada yapılan yargılama sonucunda 31/05/2018 tarihli … Esas, … Karar sayılı kararı ile, davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, davalı şirketin 24/05/2016 tarihli 2015 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan 4 nolu kararın yönetim kurulu üyeleri …. ve ….’ın ibra edilmelerine ilişkin kısmı ile 7 nolu kararın yönetim kurulu üyesi …’ın TTK.nun 395 ve 396.maddelerinde sayılan izinlerine verilmesine, davacının diğer maddeler yönelik iptal isteminin reddine karar verildiği anlaşılmıştır.

Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasının Uyap’tan yapılan incelemesi sonucunda; davacı … tarafından davalılar … Tarım ve Tekstil Ürünleri Pazarlama Anonim Şirketi yönetim kurulu üyeleri …, …., … aleyhine dava açıldığı, duruşmasının 14/01/2021 tarihine talik edildiği, dosyanın derdest olduğu anlaşılmıştır.
Birleşen dosya ve asıl dosya olmak üzere asıl davada … Tarım ve Tekstil Ürünleri Pazarlama A.Ş.’nin 03.04.2019 tarihinde yapılan 2017 yılı olağan genel kurul toplantısında 3., 4., 5., 6. ve 8. gündem maddeleri uyarınca alınan kararların iptali koşulların oluşup oluşmadığı ile birleşen davada davalı … Tarım ve Tekstil Ürünleri Pazarlama A.Ş.’ye özel denetçi tayin edilmesi ve şirketin tüm bilgi, belge, ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapmak suretiyle özel denetçiye en geniş anlamda denetleme, araştırma, bilgi edinme ve inceleme yetkisinin verilmesine yer olup olmadığı hususlarında inceleme yapılmak üzere davalı şirket ana sözleşmesi, defter ve kayıtları ile dosya kapsamı üzerinde mali müşavir, finans uzmanı ve şirketler konusunda uzman 3’lü bilirkişi heyetine inceleme yaptırılarak dava konusu genel kurul toplantısında alınan kararların yasa , ana sözleşme ve objektif iyi niyet kurallarına aykırı olup olmadığı hususlarında rapor alınmasına karar verilmiş, 02/03/2020 tarihli bilirkişi kurulu raporunda; davalının incelenen defter kayıtlarına göre; 2017 ve 2018 yılları defter tasdiklerinin usulüne uygun tasdik edilmiş olduğu, davalı şirketin, 31.12.2017 tarihi itibariyle Kaydı Değerlerine göre Öz Varlık tutarı (+) 7.043.449,00 TL pozitif iken 31.12.2018 tarihi itibariyle (+) 12.593.330,98 TL’ye yükselmiştir. 31.12.2018 tarihi itibariyle Öz Kaynak artışı + 5.549.881,98 TL hesaplandığı, bu itibarla davalı şirketin Borca Batık olmadığı, davalı Şirketin, 31.12.2017 dönemi Gelir Tablosunda 2.530.746,64 TL dönem kârı raporlarken, 31.12.2018 tarihi itibariyle de toplam 5.549.881,98 TL tutarında dönem kârı raporladığı, Davalı Şirket bilançolarının ve gelir tablolarının yasal defterlerle uyumlu olduğu, yasal defter kayıtlarında genel muhasebe ilkeleri tebliğine uyumlu hareket edildiği, davalı şirketin 2017 ve 2018 yıllarında yapılmış olan geçmiş yıl kârları ve zararları ile ilgili olarak kar dağıtımı ve zararların karlardan mahsubu kayıtlarının yapılmadığı, 2018 yılında kâr dağıtımı yapmadığı, yapılan hesaplama neticesinde; davalı şirketin sermayesinin (Öz Varlığın Sermayenin 3/1’den yüksek olduğu) 3/2’sini kaybetmediği, mali değerlendirmeler sonucu finansal tabloların kanuna uygun düzenlendiği ve bu tablolara göre de TTK m. 376’daki şartların oluşmadığı, şirketin 2017 yılında elde ettiği 2.530.746,64 TL dönem net karını dağıtma imkânı bulunduğu, kar dağıtımı halinde şirket bünyesini zayıflatacak bir unsurun bulunmadığı, ancak yasal defter kayıtlarında şirketin 2017 yılı karından fiili kar dağıtımı yapmadığı hususunun tespit edilmiş olması karşısında takdirin mahkemeye ait olduğu, genel kurulda alınan yönetim kurulunun ibrasına ilişkin, şirket defterleri ve diğer sair evrak incelendiğinde 6 ortaklı şirketin yaklaşık %51.179 hissesine sahip 3 ortağının aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olup oydan yoksun olduğu, toplantıya katılan diğer 2 ortaktan yaklaşık %48,82 hisseye sahip ortağının olumsuz yönde oy kullandığı, bu gündem maddesi bakımından oy kullanmaya yetkili olup da olumlu yönde oy kullanan ortağın ise yalnızca 1 adet hisseye sahip olduğu; bu bakımdan kararın alınmasına ilişkin nisabın oluşmadığı, dolayısıyla yokluk söz konusu olacağı ve iptal davalarından farklı olarak karara muhalif kalma ve bu muhalefeti şerh ettirme şartı da aranmadan durumun tespitinin gerekeceği, gündemin 5. Maddesi bakımından, yönetim kurulu üyelerinden … ve … hakkında yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu davası açılmasının, takdir tamamen Sayın Mahkemeye ait olmak üzere, yeniden seçilmelerine engel teşkil etmedikleri, dolayısıyla söz konusu genel kurul kararının iptali koşullarının oluşmadığı, gündemin 6. Maddesi bakımından, yönetim kurulu üyesi pay sahiplerinin genel kurulda kendi mali haklarının miktarının tespitinde TTK m. 436/1 uyarınca oydan yoksun olduğu görüşünün mahkeme tarafından kabul edilmesi halinde, somut olay bakımından da yönetim kurulu üyelerinin mali haklarından olan huzur hakkı veya ücret hakkına miktarının tespitine ilişkin görüşmeler sırasında oydan yoksun olacaklarından yukarıda da açıklandığı üzere, genel kurulda kararın alınmasına ilişkin nisabın oluşmadığı sonucu doğacağı; dolayısıyla yokluğun tespitinin gerekeceği; aksi halde mali bilirkişiler tarafından yönetim kuruluna yapılacak ödemelerin yüksek olarak değerlendirilemeyeceği ve şirketin karlılığını olumsuz etkilemeyeceği; yönetim kurulu üyelerine yapılan ödemelerin ekonomik ve teknik icaplara uygun olduğu değerlendirmesi yapıldığından, takdir tamamen mahkemeye ait olmak üzere, yönetim kurulu üyelerine yapılması kararlaştırılan ödemelerin dürüstlük kuralına aykırılığı söz konusu olmayıp bu kararının iptaline yer olmadığı, gündemin 8. maddesi bakımından ortak ile şirket arasında şahsi iş niteliğindeki TTK m. 395 ve 396’daki izinlerin verilmesi noktasında …’a ilişkin oylama sırasında eşi …..’ın oydan yoksun olduğu halde oy kullandığı ve bu durumun karar nisabının oluşmasına etki ettiği; ibraya ilişkin açıklamalar bakımından olduğu gibi burada da oydan yoksunluk göz önüne alındığında gerekli nisap oluşmadığı ve yokluğun tespitinin gerektiği, özel denetçi atanmasının talep edilmesi bakımından azınlık pay sahibinin davacı sıfatını haiz olduğu, bilgi alma hakkı kullanılması önşartının ve paysahipliği haklarının kullanılması yönünden gereklilik ve belirlilik şartlarının sağlandığı, kanun veya ana sözleşme ihlal edilerek ortaklığı ve pay sahiplerini zarara uğratma hususunu ikna edici biçimde ortaya koyma şartı bakımından takdiri mahkemeye ait olduğu; mahkemece özel denetçi tayini şartları oluştuğu kanaatine varılır ise TTK m. 440/2 hükmü uyarınca istem çerçevesinde inceleme konusu belirlenerek bir veya birden fazla bağımsız uzmanın görevlendirilmesi gerektiği görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Tarafların itirazlarının tek tek değerlendirilmesi ve huzur hakkı her toplantı için ayrı ayrı belirlenebileceği gibi, aylık olarak belirli bir ücret biçiminde de tespit edilebilir. Ücretin miktarı ise, şirketin mali yapısı, bu yöndeki uygulaması, yönetim kurulu ve denetçilerin bu iş için harcadığı emek ve mesai ile orantılı olmalıdır. Yönetici ve denetçiler için belirlenen ücretlerin fahiş olup olmadığı değerlendirilirken genel kurulun yapıldığı dönemde şirketin ortaklık yapısı, finansal durumu, geçmiş uygulamaları, ortaklık yapısı ve mali durum açısından davalı şirketle aynı-benzer durumda bulunan şirketlerin yönetici ve denetçilerin aldığı emsal ücretler göz önünde bulundurulup karşılaştırılmak suretiyle yönetim kurulu ve denetçilerin harcadığı emek ve mesai ile orantılı, pay sahiplerinin vazgeçilmez nitelikteki kârdan pay alma haklarını da ihlal etmeyecek şekilde tespiti gerekmektedir. Bu itibarla mahkemece, davalı şirketin defter ve kayıtları celp edilip, şirketin kapasitesi gözetilerek aynı sektörde faaliyet gösteren benzer büyüklükteki emsal şirketlerin yaptıkları ödemeler de nazara alınarak, gerekçeli, ayrıntılı ve denetime elverişli ek rapor alınmasına karar verilmiş, 02/11/2020 tarihli ek raporda; davalı şirketin yönetim kurulu üyelerine verdiği ücretin piyasa koşullarına, şirketin içinde bulunduğu sektörel yapıya, şirketin ekonomik büyüklüğüne uygun olduğu, diğer hususlar bakımından da kök rapordaki sonuçların devam ettiği görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Yapılan yargılama, toplanan ve sunulan deliller, alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilidiğinde; Genel kurul kararlarının iptal ya da butlan koşullarının oluşup oluşmadığı bakımından yapılan yargılama sonunda,
ASIL DAVA YÖNÜNDEN; Gündemin 3. Maddesi bakımından: öncelikle davacının kâr dağıtımı yapılmayarak pay sahiplerinin kar payı hakkının ihlal edildiği iddiası yönünden yapılan değerlendirmede; Kar payı hakkı pay sahibinin en önemli mali haklarından olup, konulan sermayenin semeresidir. Her pay sahibi, kanun ve esas sözleşme hükümlerine göre, pay sahiplerine dağıtılması kararlaştırılmış olan net dönem kârına, payı oranında katılma hakkına sahiptir (TTK m. 507/1). TTK. 408/2,d ve 409/1 uyarınca kâr dağıtılıp dağıtılmayacağı ve miktarı konusunda karar yetkisi genel kurulda olmakla birlikte, dağıtım yapılması ve miktarı konusunda kanun ve ana sözleşmenin öngördüğü bazı şartlara uymak zorunludur. Kâr dağıtılabilmesinin temel şartı, ortaklığın net dönem kârı veya önceki yıllar kârlarından bu amaçla yedek akçe ayrılmış bulunmasıdır (TTK m. 509/2). Ortaklığın kazanç sağlayıp sağlamadığı, yıllık bilançoya göre saptanır (TTK m. 508/2). Genel kurul tarafından kâr dağıtım kararı verilmeli ve dağıtım miktarı saptanmalıdır (TTK m. 408/2,d). Genel kurul kararı, basit toplantı ve karar yetersayıları ile alınacak; hiç veya yeterince kâr dağıtılmaması, genel kurul kararının iptaline neden olabilecektir. TTK. 523/1’e göre, kanunî ve esas sözleşmede öngörülen ihtiyarî yedek akçeler ayrılmadıkça, pay sahiplerine dağıtılacak kâr payı belirlenemez. Kanuni yedek akçe, kanun gereği ayrılması zorunlu olan yedek akçedir. Yıllık kârın yüzde beşi, ödenmiş sermayenin yüzde yirmisine ulaşıncaya kadar genel kanuni yedek akçe olarak ayrılması zorunludur (TTK m. 519/1). Buna kanunî yedek akçenin birinci ayrımı denir. Kanuni sınıra ulaşıldıktan sonra da, TTK m. 519/2’de üç bent halinde gösterilen paralar, yedek akçeye eklenir. Bu üç bentten birisi şudur: Pay sahipleri için % 5 kâr payı ödendikten sonra, kâr payı alacak kişilere dağıtılması kararlaştırılan kısmın yüzde onu, ikinci kanunî yedek akçe olarak ayrılır (m. 519/2,c).Genel kanuni yedek akçe, esas veya çıkarılmış sermayenin yarısını geçmedikçe, sadece zararların kapatılmasına, işlerin iyi gitmediği zamanlarda, işletmeyi devam ettirmeye veya işsizliğin önüne geçmeye ve sonuçlarını hafifletmeye elverişli önlemlerin alınması için kullanılabilir (TTK m. 519/3). Ayrıca şirket, edindiği kendi payları için edinme değerlerini karşılayacak tutarda yedek akçe ayırır. Bu yedek akçeler, anılan paylar devredildikleri veya yok edildikleri takdirde, edinme değerlerini karşılayan tutarda çözülebilirler. Yeniden değerleme fonuna dair mevzuat uyarınca pasifte yer alan diğer fonlar, sermayeye dönüştürüldükleri ve yeniden değerlendirilen aktifler amorti edildikleri veya devredildikleri takdirde çözülebilirler (TTK m. 520).Kar dağıtımının zorunlu olup olmadığı hususunda ise; eski TTK’da, kâr payı talep hakkı müktesep (kazanılmış) haklar arasında sayılmış (eTK m. 385/II) ise de, bunun mutlaka kâr dağıtılacağı anlamına gelmediği, çünkü kanunda kâr dağıtımını zorunlu kılan bir hüküm olmadığı ve dağıtım kararı almanın da tamamen genel kurulun yetkisinde (eTK m. 369, b. 2) bulunduğu kabul edilmekte idi. Fakat esas sözleşmede, kâr sağlanması durumunda bunun belirli bir kısmının mutlaka dağıtılacağı öngörülmüş ise, bu hüküm, genel kurul için bağlayıcı ve ortaklar için de anasözleşmesel kazanılmış hak niteliğinde sayılmıştır. TTK’da, birinci kanunî yedek akçe dışında, “pay sahipleri için % 5 kâr payı ödendikten” sonra ikinci kanunî yedek akçe ayrılması düzenlenmiş (m. 519/2,c); böylece, eTK m. 466’daki “asgari yüzde beş kâr payı ayrılmasından” söz eden ifade değişmiştir. Buradan hareketle, asgari de olsa, bir dağıtım zorunluluğu getirildiği düşünülebilir. Böylece, eTK döneminde sıkça rastlanan, hiç kâr dağıtmama uygulamasının, yeterli oranda değilse de, bir ölçüde önlenmesi mümkün olabilecektir (Bahtiyar, Ortaklıklar Hukuku, s. 296 vd.).Ancak şirket, kanuni yedek akçenin birinci ayrımını yaptıktan ve pay sahibinin temel kar payı hakkını ödedikten sonra, esas sözleşme ile öngörülen başka bir düzenleme yoksa, kalan net dönem karı üzerinde dilediği gibi tasarruf edebilir (Badak, Zehra, Türk Ticaret Kanunu’na Göre Anonim Şirkette Pay Sahibinin Kar Payı Hakkı, İstanbul 2018, s. 267). Nitekim kar payı dağıtmamayı haklı gösterecek durumlardan birine yer veren TTK m. 523/2’de de, genel kurulun; aktiflerin yeniden sağlanabilmesi için gerekliyse veya bütün pay sahiplerinin menfaatleri dikkate alındığında, şirketin sürekli gelişimi ve olabildiğince kararlı kâr payı dağıtımı yönünden haklı görülüyorsa, kanunda ve esas sözleşmede öngörülenlerden başka yedek akçe ayrılmasına da karar verebileceği düzenlenmiştir. Yargıtay 11. H.D.’nin 26.12.2017 tarihli ve E. 2016/8800, K. 2017/7610 sayılı kararında da, “… Öncelikle ve özellikle ifade etmek gerekirse, her ticaret ortaklığı gibi anonim ortaklığın nihai amacı kâr elde edip ortaklarına dağıtmaktır. Bu amaç, anasözleşmelerde yer almaz çeşitli kanunlardaki kişi birliklerini ayıran, “müşterek gaye” kıstasından ve “ortaklık” kavramından doğar. Başka bir deyişle “anonim şirket kanunen yasak olmayan her türlü iktisadi maksat ve konular için kurulur” (TTK madde 331) ve kâr elde etmek ve paylaştırmak nihai amacını elde etmek hedefine yönelir ve bu yolda çaba harcar. Ortaklığın bütün organları bu nihai amaca uygun kararlar almak zorundadır. Şirketin nihai amacının kâr elde edip ortaklara dağıtması esas olmakla birlikte anasözleşmeye konulacak hükümler yanında kanunda gösterilen nedenler bu genel ilkenin istisnalarını oluşturmaktadır. Bu istisnaların en önemlisi ve uygulamada da sıkça görülüp davaya konu uyuşmazlığa da konu olan TTK’nın 523/2. maddesindeki düzenlemedir. Anılan düzenleme gereğince genel kurul, aktiflerin yeniden sağlanabilmesi için gerekliyse, bütün pay sahiplerinin menfaatleri dikkate alındığında, şirketin sürekli gelişimi ve olabildiğince kararlı kâr payı dağıtımı yönünden haklı görülüyorsa, kanunda ve esas sözleşmede öngörülenlerden başka yedek akçe ayrılmasına da karar verebilir. TTK’nın 452. maddesinde belirtilen müktesep haklardan olan kâr payı hakkı ile bu hakkın istisnasını oluşturan TTK’nın 523/2. fıkrası arasındaki hassas dengenin kurulması zorunludur … şirketin uzun yıllar kâr payını çoğunu dağıtmayıp şirket bünyesinde tutmasının davacıların müktesep hakkını ihlal edip etmediği, genel kurulda ifade edilen devam eden şirket yatırımları sebebiyle şirketin uzun ve kısa vadeli kredi borçlarının bulunup bulunmadığı, şirketin yatırım giderlerini nasıl karşıladığı, geçmiş dönem kârlarının da şirket yatırımlarında kullanılıp kullanılmadığı, mecburi temettü dışında kalan kısım için cüzi kâr dağıtım kararı alınarak kalan kârın yedek akçeye ayrılmasının yasaya, ana sözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırı olup olmadığı, kâr dağıtımının şirket sermayesinin düşmesi sonucunu doğurup doğurmayacağı, dağıtılması öngörülen kâr payı dışında kalan kısmın ortaklığın devamlı gelişmesi ve düzenli kâr payı dağıtılmasının temini bakımından uygun ve yararlı olup olmadığı ve kalan kısmın yedek akçeye ayrılmasının afaki iyiniyet kurallarına uygun olup olmadığının tespit edilmesi gerekir. Bu durumda mahkemece, yukarda yapılan açıklamalar doğrultusunda, davalı şirketin faaliyet gösterdiği sektörün genel gelişimi, davalı şirketin ekonomik faaliyet ve amaçları ayrıca şirket işlemlerinin devamlı gelişmesini veyahut mümkün olduğu kadar istikrarlı kâr payı dağıtılmasını temin bakımından davalı şirketin ne oranda kâr payı dağıtması gerektiği yolunda içinde finans yada muhasebe uzmanının da bulunduğu bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekir iken, yazılı şekilde eksik incelemeyle şirketin kâr dağıtmaması için uygun koşulların mevcut olduğu gerekçesiyle kar dağıtımına dair genel kurul kararının iptali isteminin reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.” Şeklinde hüküm kurmuştur. Mali bilirkişiler tarafından “Somut olayda, davalı şirketin 3 yıllık Bilanço verileri ve öz kaynakları incelendiğinde şirketin dönen varlıklarında (1 yıldan kısa nakde dönüştürülebilir varlıklar) ve öz kaynaklarının bir önceki yıllara göre sürekli artış meydana geldiği, öz kaynaklardaki artışın %179 olduğu, ancak şirketin maddi duran varlıklarında 2018 yılında artış olduğu ve aynı şekilde yatırımdan kaynaklı kısa ve uzun vadeli mali borçlarında da önceki yıllara göre artışın meydana geldiği tespit edilmiştir. Davalı şirketin 2018 yılında yapmış olduğu ilave yatırımlar, pasifinde kısa ve uzun vadeli borçlardaki artışa bağlı olarak karlılığını ve Öz Kaynaklarını artırdığı tespit edilmiş ve kar dağıtımına engel bir durum görülmediği kanaatine varılmıştır.” şeklinde değerlendirme yapılmıştır. Ortaklığın 2017 Yılına ait genel kurulunda Kanun ve anasözleşme gereği ayrılması gereken miktar ayrıldıktan sonra geriye kalan şirket karından Brüt/265.000 TL’lik kısmın Yönetim Kurulu’nun uygun gördüğü zamanda dağıtılmasına karar verilmiş olmasında kanuna ve dürüstlük kurallarına aykırı bir yön görülmediğinden talebin reddine karar vermek gerekmiştir.
Gündemin 4. Maddesi bakımından: TTK m. 408’de belirtildiği üzere genel kurulun devredilemez görev ve yetkileri arasında yer alan yönetim kurulunun ibraları hakkında karar verilmesi hususunda, TTK m. 436/2 uyarınca şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişilerin kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamayacakları ifade edilmiştir. Bir diğer söylemle yönetim kurulu üyeleri, genel kurulda kendilerinin ibralarına ilişkin karar alınırken oydan yoksun olacaklardır. Ayrıca, yönetim kurulu üyelerinin yalnızca kendi ibra oylamalarında değil, diğer YK üyelerinin ibrasında da oydan yoksun oldukları konusunda görüş birliği mevcuttur. Dolayısıyla, …. … ve …’ın ibralarına ilişkin oylama yapılırken yönetim kurulu üyelerinden aynı zamanda pay sahipleri olan …., … ve …’ın birbirlerinin de ibrasında oydan yoksun olmaları sonucu, yk üyesi …’ın ibrasında … ve …’ın da kendilerine ait toplamda 271.249.994 oyun karar nisabından düşülerek hesaplama yapılması; yk üyesi …’ın ibrasında … ve …’ın da kendilerine ait toplamda 271.250.099 oyun karar nisabından düşülerek hesaplama yapılması gerekmektedir. Dolayısıyla toplantıda oyların (…’a ait 1 oy hariç) %99.9’u temsil edildiğinden ve TTK m. 418/2’ye göre karar nisabı, toplantıda hazır bulunan oyların çoğunluğu olduğundan, 258.749.896 adet olumsuz oy bulunduğuna göre, oydan yoksunluk sonucu karar nisabı oluşmayacağından … ve …’ın ibrası kararının alınabilmesi de söz konusu değildir. Bir diğer söylemle, şirketteki oy oranları dikkate alındığında yönetim kurulu üyelerinin birbirlerinin ibralarında oy kullanmamaları durumunda bu kararın alınabilmesi için karar nisabının oluşması mümkün değildir. Bu bakımdan oydan yoksun pay sahiplerinin kullandığı oylar doğrudan sonuca etkili olmuştur. Ayrıca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesi’nin 13.1.2017 tarihli ve E…., K. … sayılı kararı: “…Yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin TTK 436/2 nci madde hükmüne göre yönetim kurulu üyeleri kendilerinin ve birbirlerinin ibralarına ilişkin kararlarda oy hakkını haiz değillerdir. Somut olayda, yönetim kurulu üyelerinin kendilerinin ibra oylamasında oy kullanmamış iseler de diğerinin ibra oylamasına katıldıkları ve olumlu oy kullandıkları ve bu oylar ile ibra kararı alındığı anlaşılmaktadır. TTK 436 ncü madde hükmü buyurucu niteliktedir.Bu şekilde alınan genel kurul kararına karşı ortaklar, muhalefet şerhlerini tutanağa yazdırmamış olsalar bile ibraya ilişkin genel kurul kararının iptalini isteyebilirler. İbra oylamasına katılan %70 oy yönetim kuruluna ait bulunup, oylamada dikkate alınamayacağı, paydaş ….’ın çekimser oyu düşülerek geriye kalan davacının red oyu ile ibranın gerçekleşmediği açık olduğundan, bu bağlamda mevcut yönetim kurulunun ibrasına ilişkin kararın yok hükmünde olduğu, mahkemenin genel kurulda ibraya ilişkin olarak alınan 4 nolu kararın iptaline ilişkin hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğu sonucuna varıldığından, davalı vekilinin ibra kararına ilişkin istinaf sebebi yerinde görülmeyerek; istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir..”) Genel kurul kararlarının yokluğu ise, bu hususta hukuki yararı olan herkes tarafından belirli bir süreye bağlı olmaksızın itiraz şeklinde veya dava yoluyla ileri sürülebilir. Ayrıca açılan bir davada da açıkça ileri sürülmemiş olsa da, usulünce mahkemeye sunulan olaylardan anlaşılması şartıyla hâkim tarafından re’sen nazara alınacaktır (Moroğlu, Erdoğan, Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, 7. Bası, İstanbul 2014, s. 145). Somut olayda da, şirket defterleri ve diğer sair evrak incelendiğinde 6 ortaklı şirketin yaklaşık %51.179 hissesine sahip 3 ortağının aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olup oydan yoksun olduğu, toplantıya katılan diğer 2 ortaktan yaklaşık %48,82 hisseye sahip ortağının olumsuz yönde oy kullandığı, bu gündem maddesi bakımından oy kullanmaya yetkili olup da olumlu yönde oy kullanan ortağın ise yalnızca 1 adet hisseye sahip olduğu anlaşılmaktadır. Bu bakımdan kararın alınmasına ilişkin nisabın oluşmadığı, dolayısıyla yoklukla malul olduğunun tespitine karar vermek gerekmiştir.
Gündemin 5. Maddesi bakımından: Yönetim kurulu üyesi seçilebilmek için TTK m. 359’da bir takım şartlar öngörülmüştür. TTK m. 359/4’te, üyeliği sona erdiren ve m. 363/2’de sayılan nedenlerin daha baştan var olmasının, seçilmeye de engel oluşturacağı, açıkça hükme bağlanmıştır. TTK m. 363/2’de ise, bu sebepler yönetim kurulu üyelerinden birinin iflasına karar verilmesi, ehliytinin kısıtlanması ya da üyelik için gerekli kanuni şartların yahut anasözleşmede öngörülen niteliklerin kaybedilmesi olarak sıralanmıştır. Yönetim kurulu üyeleri hakkında sorumluluk davası açılmış olması ise bu sebepler arasında yer almamaktadır. Dolayısıyla, yönetim kurulu üyelerinden …. ve … hakkında yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu davası açılmasının, takdir tamamen Sayın Mahkemeye ait olmak üzere, yeniden seçilmelerine engel teşkil etmedikleri, dolayısıyla söz konusu genel kurul kararının iptali koşullarının oluşmadığından talep yerinde görülmemiştir.
Gündemin 6. Maddesi bakımından: Anonim şirkette yönetim kurulu üyelerinin mali hakları arasında yer alan gerek huzur hakkı gerek ücret hakkının tespiti TTK m. 408/2b’de belirtildiği üzere, genel kurulun devredilemez görev ve yetkileri arasında sayılmıştır. Yine TTK m. 394’e göre, Yönetim kurulu üyelerine, tutarı esas sözleşmeyle veya genel kurul kararıyla belirlenmiş olmak şartıyla huzur hakkı, ücret, ikramiye, prim ve yıllık kârdan pay ödenebileceği düzenlenmiştir. Burada incelenmesi gereken sorun, ücret ödenip ödenmeyeceğine ya da ücretin miktarlarının karara bağlanmasına ilişkin genel kurulda yapılan görüşmelerde yöneticilerin oy hakkı olup olmayacağıdır. Pay sahibi yönetim kurulu üyelerinin kural olarak oy kullanma hakları bulunmakla beraber bazı gündem maddeleri bakımından oydan yoksunlukları söz konusu olabilmektedir. Bu anlamda oydan yoksunluğun düzenlendiği bir diğer hal, TTK m. 436/1’de yer almaktadır. Anılan hükme göre, “Pay sahibi kendisi, eşi, alt ve üstsoyu veya bunların ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da hâkimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme veya herhangi bir yargı kurumu ya da hakemdeki davaya ilişkin olan müzakerelerde oy kullanamaz.” Kişisel nitelikteki iş veya işlem kavramı, ortaklık ile hükümde sayılan kişiler arasında yapılacak tüm hukuki işlemleri kapsamaktadır. “Kişisel” sözcüğü ise, pay sahibinin ortaklıkla yaptığı hukuki işlemin özel bir menfaat sağlamak amacıyla gerçekleştirildiğini ve pay sahipliği ilişkisinden doğacak menfaatlerin bu hüküm kapsamında olmadığını göstermektedir (Teoman, Ömer, Anonim Ortaklıkta Pay Sahibinin Oy Hakkından Yoksunluğu Konusundaki Yargıtay Kararlarının Değerlendirilmesi, Otuz Yıl Ticaret Hukuku –Tüm Makalelerim-, C. II, (1982-2001), İstanbul 2001, s. 46). Oydan yoksunluğun temel amacı pay sahibinin özel menfaatleri karşısında birliğin menfaatini korumaktır. Pay sahiplerinin menfaatleri de bu sıfatlarından doğabileceği gibi, yalnızca özel nitelik de taşıyabilir. Oydan yoksunluğun tespiti bakımından, bir hukuki işlemin pay sahipliği sıfatına mı bağlı olduğu yoksa bireysel hukuki nitelik mi taşıdığının belirlenmesi büyük önem arz etmektedir. Pay sahibinin kendisinin yönetim kuruluna seçilmesine ilişkin kararda oy kullanması da ortaksal bir çıkar olarak kabul edilmektedir. Bu noktada, bir pay sahibinin pay sahipliği sıfatına bağlı çıkarlarını korumamasının düşünülemeyeceği gibi, bu durumda oydan yoksun kılınmasının da söz konusu olamayacağından omut olay bakımından da yönetim kurulu üyelerinin mali haklarından olan huzur hakkı veya ücret hakkına ilişkin genel kurulda karar alınırken, haklarında karar verilecek olan pay sahibi yöneticilerin TTK m. 436/1 gereği oydan yoksun olmaları gibi bri durum söz konusu değildir.. Ücretin miktarı ise şirketin mali yapısı, şirketin bu yöndeki uygulaması, yönetim kurulunun bu iş için harcadığı emek ve mesai ile orantılı olmalıdır… Yönetim kurulu üyeleri için belirlenen ücretlerin fahiş olup olmadığı değerlendirilirken genel kurulun yapıldığı dönemde şirketin ortaklık yapısı, finansal durumu, şirketin geçmiş uygulamaları, ortaklık yapısı ve mali durum açısından davacı şirketle aynı-benzer durumda bulunan şirketlerin yöneticilerinin aldığı emsal ücretler göz önünde bulundurulup karşılaştırılmak suretiyle yönetim kurulunun harcadığı emek ve mesai ile orantılı, pay sahiplerinin vazgeçilmez nitelikteki kârdan pay alma haklarını da ihlal etmeyecek şekilde tespiti gerekmektedir.” (Yargıtay 11. H.D.’nin E. 07.12.2017 tarihli ve E. 2017/3253 ve K. 2017/7015 sayılı kararı) Sermayenin korunması ilkesine aykırı olmayan ancak miktarı itibariyle fahiş olan bu tip kararların dürüstlük kuralına aykırılık nedeniyle, iptal davasına konu olmaları mümkündür. Nitekim Yargıtay 11. H.D 29.11.2017 tarihli ve E. 2016/4873, K. 2017/6710 sayılı kararında “… belirlenen huzur hakkının fahiş miktarda olduğu, şirketin yönetim ve denetim kurulu üyelerine ödenmesine karar verilen yıllık ücret miktarının şirket kârının yaklaşık %75′ ine tekabül ettiği” gerekçesiyle iptaline hükmedilen genel kurul kararını onamıştır. Somut olayda, şirketin tespit ettiği ücretin emsallerine uygun olup olmadığı ve şirketin finansal yapısının buna el verip vermediği noktalarını inceleyen mali uzmanlar Yönetim Kurulu Üyelerine 14.000- TL brüt aylık ücretin yüksek olarak değerlendirilemeyeceği ve şirketin karlılığını olumsuz etkilemeyeceği; yönetim kurulu üyelerine yapılan ödemelerin ekonomik ve teknik icaplara uygun olduğu değerlendirmesi yapıldığından, alınan genel kurulda yönetim kurulu üyelerine yapılması kararlaştırılan ödemelerin mahkememizde görülen taraflar arasındaki aynı davalar ve diğer mahkemelerdeki kesinleşen kararlar İstinaf ve Yargıtay’dan geçen aynı konuya ilişkin emsal kararlar uyarınca mahkememizce emsal şirket ve ücret araştırması gibi husular birlikte değerlendirilmiş olup emsal huzur hakkının tespiti diğer dosyalarda olduğu gibi tam olarak belirlemenin zorluğu karşısında bilirkişi kurlunun bu dosya özelinde yaptığı karşılaştırmalar dikkate alınarak alınan kararın kanuna ve dürüstlük kuralına aykırılık oluşturmayacağı iptal koşulları oluşmadığından talebin reddi sonucuna varılmıştır.
Gündemin 8. Maddesi bakımından: bu madde kapsamında iptali istenen hususun yönetim kurulu üyelerinden …’a TTK m. 395 ve 396’da sayılan izinlerin verilmesi noktasında toplandığı görülmektedir. TTK m. 395/1’de, yönetim kurulu üyesinin, genel kuruldan izin almadan, şirketle kendisi veya başkası adına herhangi bir işlem yapamayacağı düzenlenmiştir. “Rekabet yasağı” başlıklı TTK m. 396’da ise, yönetim kurulu üyelerinden birinin, genel kurulun iznini almaksızın, şirketin işletme konusuna giren ticari iş türünden bir işlemi kendi veya başkası hesabına yapamayacağı gibi, aynı tür ticari işlerle uğraşan bir şirkete sorumluluğu sınırsız ortak sıfatıyla da giremeyeceği düzenlenmiştir. Yönetim kurulu üyesinin şirketle işlem yapma yasağı ve rekabet etmeme borcu ile, bağlılık yükümlülüğünün somutlaştığı iki hal olarak karşılaşılmaktadır. Şirketle işlem yapma yasağı ve rekabet etme yasağının kaldırılmasına ilişkin yönetim kurulu üyelerinin genel kurulda oydan yoksun olup olmadıkları hususunda kanunda açık bir şekilde düzenlenmemiştir. Bu durumda, bir yönetim kurulu üyesi kendisi ile ilgili kararın alınmasında oy hakkından yoksun ise de, bu halde diğer yönetim kurulu üyesi ile ilgili oylamaya katılabilir. Ancak, TTK’nın 395 ve 396. maddeleri çerçevesinde alınan kararlarda, hakkında izin verilen yönetim kurulu üyesi oy kullanamayacağı gibi anılan kararlar, ortak ile şirket arasındaki şahsi bir iş niteliğinde bulunduğundan somut olaya uygulanması gereken 6102 Sayılı TTK’nın 436/1. maddesinde sayılan yakınların da bu kararların alınmasında oy kullanmaları mümkün bulunmamaktadır. Bununla birlikte, 6102 Sayılı TTK’nın 436/1. maddesi gereğince yönetim kurulu üyesi TTK’nın 395-396. maddesi gereğince izin verilmesi hususunda kendi lehine oy kullanamaz ise de diğer yönetim kurulu üyeleri için yapılan oylamada oy kullanabilir.
Dava konusu genel kurulun 4. maddesiyle yönetim kuruluna TTK’nın 395. ve 396. maddelerine istinaden yetki verilmesi davacının TTK m. 436/1’de özetle pay sahibinin kendisi, eşi, alt ve üstsoyu ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme ilişkin olan müzakerelerde oy kullanamayacağı düzenlendiği, kanun ve anasözleşmede daha ağır bir nisap öngörülmediğinden TTK m. 418’e göre nisabın oluşması gerektiği, ortak ile şirket arasında şahsi iş niteliğindeki TTK m. 395 ve 396’daki izinlerin verilmesi noktasında …’a ilişkin oylama sırasında eşi ….’ın oy kullandığı dikkate alındığında Bu durumda, bir yönetim kurulu üyesi kendisi ile ilgili kararın alınmasında oy hakkından yoksun ise de, bu halde diğer yönetim kurulu üyesi ile ilgili oylamaya katılabileceğinden oydan yoksunluk hali oluşmadığından iptal ya da yokluk koşulları bakımından talebin reddine karar vermek geemiştir.
Birleşen Dava ise; 6102 sayılı TTK’nun 438.maddesi uyarınca açılmış özel denetçi atanması talebine ilişkindir.
Raporda özetle; özel denetçi atanmasının talep edilmesi bakımından azınlık pay sahibinin davacı sıfatını haiz olduğu, bilgi alma hakkı kullanılması önşartının ve paysahipliği haklarının kullanılması yönünden gereklilik ve belirlilik şartlarının sağlandığı, kanun veya ana sözleşme ihlal edilerek ortaklığı ve pay sahiplerini zarara uğratma hususunu ikna edici biçimde ortaya koyma şartı bakımından takdirin Sayın Mahkeme’ye ait olduğu; Sayın Mahkemece özel denetçi tayini şartları oluştuğu kanaatine varılır ise TTK m. 440/2 hükmü uyarınca istem çerçevesinde inceleme konusu belirlenerek bir veya birden fazla bağımsız uzmanın görevlendirilmesi gerektiği görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Özel denetçi atanması kurumu, yeni TTK sisteminde pay sahiplerinin ve azınlığın kontrol haklarına ilişkin üzerinde önemle durulan bir müessesedir. Kanunda bir taraftan pay sahibinin bilgi alma ve inceleme hakkı, diğer taraftan ise özel denetim isteme hakkı genişletilmiş ve güçlendirilmiştir. Bu sayede pay sahibine ve özellikle azınlığa, şirketin işleyişi ile ilgili daha şeffaf ve güvenilir bilgi elde etme imkânı sağlanmıştır. Özel denetim isteme hakkı, pay sahiplerinin, şirketle ilgili belirli konularda bilgi sahibi olarak pay sahipliği haklarını genel kurulda daha etkin ve bilinçli bir şekilde kullanabilmelerine hizmet eder. Böylece bilhassa çoğunlukta bulunmayan, yönetim kuruluna üye belirleme imtiyazına sahip olmayan pay sahiplerinin, şirketle ilgili belirli olayları açıklığa kavuşturmaları sağlanabilmektedir.Özel denetim müessesi 6102 sayılı TTK’nun 438-444 maddeleri arasında düzenlenmiştir. Özel denetimde, özel denetçi tarafından belirli olayların aydınlatılması amacıyla denetim yapılmakta ve sonuç rapor ile açıklanmaktadır. TTK md.438 ile pay sahibinin özel denetçi talebinde bulunması için, pay sahipliği haklarının kullanılması için gereklilik ve bilgi alma ve inceleme hakkının kullanılmış olması şartları aranmaktadır.Uygulamada özel denetiminin yönetici ve denetçilerin sorumluluğuna hazırlık amacı taşıdığı, şirketin sevk ve idaresi konusunda amaca uygunluk ve yerindelik incelemesi niteliğinde olmadığı, organların takdir yetkilerinin incelenmesini içermediği, kuralsızlıkların açıklanması gerektiği, olayların açıklığa kavuşturulmasının amaçlandığı kabul edilmektedir. Bu doğrultuda, 6102 s. TTK hükümleri çerçevesinde her bir pay sahibi gündemde herhangi bir madde bulunmasına gerek olmaksızın özel denetçi atanmasını genel kuruldan isteyebilir. Pay sahibinin bu talepte bulunabilmesi için kanunun aradığı koşullar TTK. 438/1 ‘e göre;bilgi alma ve inceleme haklarının kullanılmış olması,özel denetimin pay sahipliği haklarını kullanmak için gerekli bulunması,açıklığa kavuşturulması istenen olayların belirli olmasıdır.Genel kurul bu talebi reddettiği takdirde azınlık (sermayenin en az yüzde onunu temsil eden payların sahipleri) veya payların itibari değeri toplamı en az 1 milyon TL olan pay sahipleri şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinden üç ay içerisinde şirkete özel denetçi atanmasını talep edebilirler. ( TTK 439/1 md.)
Bilgi alma şartı bakımından; özel denetçinin atanması, pay sahibinin bilgi alma hakkı ile doğrudan ilişkili olduğundan, kanun koyucu, birinci olarak pay sahibinin öncelikle kendisine sunulan ve kapsamı genişletilen bilgi alma ve inceleme hakkını kullanmış olmasını aramaktadır (TTK m. 438/1). Öte yandan, kanun koyucu verilecek bilgilerin niteliğine ilişkin de ayrı bir belirleme yapmıştır. Bu bağlamda, verilecek bilgilerin hesap verme ve dürüstlük ilkeleri bakımından özenli ve gerçeğe uygun olması gerekmektedir (TTK m. 437/1). Kanun koyucu, pay sahiplerine verilecek olan bilgilerin amaca hizmet etmesini, şirketle ilgili konuların şeffaf bir şekilde açıklanmasını, gerçek durum ile verilen bilgilerin örtüşmesini aramaktadır.
Gereklilik koşulu bakımından; ikinci olarak kanun koyucu özel denetim yolunun pay sahipliği haklarından yararlanılabilmesi için gerekli olmasını aramıştır. Bu bağlamda, pay sahibinin oy hakkını kullanarak yönetim kurulunu ibra etmeden veya ilgililer hakkında sorumluluk davası açmadan önce gerekliliğini ispatlayarak özel denetim hakkını kullanması mümkündür.
Belirlilik koşulu bakımından; özel denetim, şirketin genel gidişi hakkında, kâr-zarar durumunun tespiti ile ilgili olarak genel bir biçimde bilgi alma amacıyla kullanılamaz. Şirket ile ilgili belli olayların, örneğin ihalelerin, projelerin, inşaatların yapımı ve akıbeti hakkında pay sahiplerinin bilgi sahibi olabilmeleri için söz konusu müessese düzenlenmiştir.Bundan dolayı, pay sahibinin özel denetime başvurabilmesi, şirketi ilgilendiren belirli olayları zikretmesi ve bunları ortaya koymasına bağlıdır. Pay sahibinin bilgi almak istediği meseleleri somut ve anlaşılabilir şekilde belirtmesi gerekir.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olayda özel denetçi atanması şartlarının oluşup oluşmadığı değerlendirildiğinde;
Belirli şartlara başlanmış olan özel denetçi istenmesine dair hakkın kullanılabilmesi için azlık, mahkemeyi ikna edici olay ve olgulara dayanarak ve zararın varlığına dair belirli bazı olayların incelenmesini talep edebilmektedir. Azlığın başvuru talebi için gereken ön koşul ise bilgi alma hakkını kullanmış olmasıdır. Somut olayda özel denetçi atanması talep edilen şirketle ilgili kârlılık durumunun düzenli olarak devam etmesi, huzur hakkı ödemelerinin şirket hacmi dikkate alındığında fahiş olmaması, geçmiş yıllardaki oranlarla orantılı olması, şirketin sektörde üst sıralarda yer alan yerini koruması, daha önce özel denetçi atanmasına ilişkin yapılan başvuruların mahkemelerce reddedilmesi ve en önemlisi de şirketteki pay sahiplerinin zarara uğratıldıklarına ilişkin somut bir delile rastlanması iddia edilen olayların hiçbirisinin TTK, m. 438 hükmündeki şartları taşımadığı tespitleri nazara alınarak birleşen (Bakırköy … asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas Sayılı) dava yönünden özel denetçi tayini bakımından koşulları oluşmadığından talebin reddine karar verilmiştir.
Tüm bu nedenlerle; asıl dava yönünden davanın kısmen kabulüne kısmen reddi ile; davalı şirketin 03.04.2019 tarihli genel kurul toplantısında alınan gündemin 4. maddesi bakımından yoklukla malul olduğunun tespitine, gündemin genel kuruldaki diğer maddeleri bakımından talebin reddine, birleşen (Bakırköy .. Asliye Ticaret Mahkemesinin .. Esas Sayılı) dava yönünden özel denetçi tayini bakımından koşulları oluşmadığından talebin reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-ASIL DAVA YÖNÜNDEN DAVANIN KISMEN KABULÜNE KISMEN REDDİ İLE;
Davalı şirketin 03.04.2019 tarihli genel kurul toplantısında alınan gündemin 4. maddesi bakımından yoklukla malul olduğunun TESPİTİNE,
2- Gündemin genel kuruldaki diğer maddeleri bakımından talebin reddine,
ASIL DAVA YÖNÜNDEN;
1-A)-Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubuna, bakiye 10,00 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
1-B)-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı yararına tayin ve takdir olunan 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
1-C)-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı yararına tayin ve takdir olunan 4.080,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
1-D)-Davacı tarafından yapılan 44,40 TL, başvurma harcı, 44,40 TL, 124,60 TL tebligat ve müzekkere gideri, 4.500,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 4.713,40 TL yargılama giderinin davanın kabul oranı dikkate alınarak takdiren 2.356,70 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
1-E)-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
2-BİRLEŞEN (BAKIRKÖY .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN … ESAS SAYILI ) DAVA YÖNÜNDEN ÖZEL DENETÇİ TAYİNİ BAKIMINDAN KOŞULLARI OLUŞMADIĞINDAN TALEBİN REDDİNE,
BİRLEŞEN (BAKIRKÖY .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN … ESAS SAYILI ) DAVA YÖNÜNDEN;
2-A) -Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gerekli 54,40 TL karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 44,40 TL harcın mahsubuna, bakiye 10,00 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
2-B)-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı yararına tayin ve takdir olunan 4.080,00- TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
2-C)-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Asıl ve birleşen davalarda kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
6-Asıl ve birleşen davalarda HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine,
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu , birleşen dava yönünden özel denetçi atanması talebi yönünden KESİN olmak üzere hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.03/12/2020

Başkan …
¸
Üye …
¸
Üye …
¸
Katip …
¸