Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/461 E. 2020/459 K. 16.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/461 Esas
KARAR NO : 2020/459

DAVA : Ticari Şirket (Yöneticilerin Azline İlişkin)
DAVA TARİHİ : 27/06/2019
KARAR TARİHİ : 16/07/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 17.07.2020
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Yöneticilerin Azline İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinden … Ticaret Limited Şirketi’nin Mısır vatandaşı olan ve farklı ülkelerde yaşayan hiç biri Türkiye’de ikamet etmeyen beş gerçek kişi ortağa sahip bir Türk Şirketi olduğunu, şirketin Merkezi ….Mah. … Bulvarı .. Blok Apt. No:… …. / …. adresinde olup, bu adreste … adında bir franchise sözleşmesine dayalı kafe-restoran işletmesine sahip olduğunu, şirketin 22/01/2018 tarihinde, tüm hissedarları tarafından davalı …. ‘a duyulan güven sonucunda verilen “Şirket Kurma, Şirketi Münferid İmza Yetkisi İle temsile, Şirket Ortaklar Kurulunda Karar Alma, Banka Hesabı Açma” gibi pek çok yetkiyi içeren çok geniş kapsamlı vekaletlerle kurulduğunu, müvekkili şirket ortaklarının, bugüne kadar davalının şahsi hesaplarına kendi adlarına şirket kurulumu ve gerekli yatırımın yapılması adına yüz binlerce dolar para yatırdıklarını, şirket ortaklarının hiç bir zaman Türkiye’de ikamet etmediklerini, müvekkili şirkete ait sigorta ve vergi borçları dahi kasıtlı olarak ödenmediğini, her ay şirket ortaklarından istenilen paraların tam olarak nasıl kullanıldığı kasıtlı olarak müvekkillere açıklanmadığını, …. firmasına ait her türlü doküman ve belgelerin, bütün ticari defterlerin elinde bulunduğunu, ancak gerek kendi şirketi …’nın, gerekse arkadaşı olduğunu beyan ettiği davalı …..’ın kayıtsız şartsız ibra edilmedikçe, restorandan çıkılmayıp, bu defterlerin de teslim edilmeyeceğini açıkça ikrar ettiğini, davalı yanın davacılara ait restoran işletmesini kasıtlı olarak atıl ve bakımsız bırakıp, ciroyu alıp, hiçbir ödemeyi yapmayıp, defalarca elektrik, suyun kesilmesine, şirkete ait restoran işletmesine defalarca haciz aracının gelmesine kusurlu şekilde sebep olduğu tespit edildiğini, davalının şirkete ait restoranı şu aşamada kaderine terk ettiğini, restoranın büyük zarar görmesine neden olduğunu, alacaklı gözüken ancak şirketten herhangi bir alacağı olmamakla beraber şirketin büyük zarar uğramasına sebep olan … Kafe İşletmecliği San. Ve Tic. A.Ş. Tarafından gönderilen 11.06.2019 tarihindeki mail ile haberdar olunan ödeme emrine karşı itiraz edildiğini, takibin durdurulması için Bakırköy … İcra Hukuk Mahkemesi nezdinde takibin tedbiren durdurulmasına karar verildiğini, müvekkili şirket ve diğer müvekkilleri olan şirket sahipleri büyük zarara uğradıklarını, her geçen gün bu zarar artmakta olup, davalıya verilen geniş yetkiler ve davalının üçüncü kişilerle olan ilişkileri göz önüne alındığında ivedilikle davalının müdürlüğe ilişkin tüm yetkilerinin tedbiren durdurulmasına karar verilmesini, davalının azillere rağmen haksız şekilde elinde bulundurduğu mesul müdürlük yetkisinin tedbiren dava süresince de sonlandırılması ve davalının şirket iş ve işlemlerinden tedbiren el çektirilmesine karar verilmesine, şirketin ortaklarından aldığı vekâletlerden azledilmesine ve müvekkil şirket ortaklarının artık kendisine güven duymadıkları halde, hizmet görevini ve vekâlet ilişkisini kötüye kullanan, imza yetkisini kötüye kullanılma ihtimali çok yüksek olan, müvekkil şirket aleyhine hareket ettiğini ikrar eden; mesul müdür davalı …’ın müdürlükten tümden azlini, yetkilerinin sonlandırılmasını, müvekkil şirketteki mesul müdürlük görevinden yasaklanması yönünde karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; iddiaların haksız olduğunu, müvekkilinin 22/01/2018 tarihinden beri … Tic. Ltd. Şti. şirketinin münferit müdürlüğü görevini yürüttüğünü, sözleşmeler kurulduktan yaklaşık 3,5 ay sonra şirkette yeni bir hisse devriyle müvekkilim %20 hissesini …’e devretmiş %10’luk hissesi ve yeni ortakla beraber iki müdür olarak şirketi yönetmeye başladıklarını, artniyetli biçimde müvekkiline yönelik gerçek dışı hitamlarda bulunulduğunu, sürekli dava açılmakta veya açılacağından bahisle müvekkilinin kişilik haklarına saldırıldığını, şirketin kuruluşundan bu güne kadar davacılardan hiç biri şirketle ilgili hiç bir işle ilgilenmemiş bütün iş ve işlemlerle müvekkilinin ilgilendiğini, ayrıca yapılan bütün iş ve işlemler hakkında da şirket ortaklarına her türlü bilgi aktardığını, davacı şirketin sürekli olarak zarar ettiğini ve davacılardan para alındığını idda etmişse de bu hususta da hiç bir somut delile dayanmadığını, … Kafe İşletmeciliği San. Ve Tic. A.Ş şirketiyle imzalanan danışmanlık sözleşmesi ve Frangchıse sözleşmelerinden en ince ayrıntısına kadar şirket ortakların haberi olduğunu, kiralanan yerin ilk kiralandığındaki kira bedelinin değerinin çok çok altında kiralandığını, dava dışı … A.Ş tarafında takip başlatılmadan önce Bakırköy … Noterliğinin 08.03.2019 tarih, …. yev. no’lu ihtarnamesiyle ödenmemiş fatura borçlarına ilişkin alacaklarının ödenmesine ilişkin ihtarname gönderilmiş ve gönderilen bu ihtar tüm şirket ortaklarına bildirilmiş olmasına rağmen hiç bir itiraz olmadığını, şirketin adresinin değiştirilmesinden sonra bazı tebligatlar şirketin eski adresine çıkarıldığını ve çıkarılan bu tebligatlarda TK Md. 35 göre muhtara yapılmıştır yapılan bu takiplerden müvekkilinin haberi olmadığını, danışmanlık sözleşmesi ve şirket müdürü asilin vekiline mahalde işleme devam etmemesi gerektiğini bildirilmesine rağmen, hukuka aykırı hareketlerle sürekli biçimde müvekkilinin, çalışanlarını ve müşterilerini rahatsız ettiğini belirterek haksız ve mesnetsiz olarak açılan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
DELİLLER VE YARGILAMANIN ÖZETİ
Dava; TTK 630.madde ve devamı uyarınca limited şirket müdürü davalının şirket müdürlüğünden azli ile yerine kayyım atanması istemine ilişkindir.
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne, Bakırköy … İcra Hukuk Mahkemesine, Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesine, İstanbul … İcra Müdürlüğüne, İstanbul …. İcra Müdürlüğüne yazılan müzekkerelere cevap verildiği, Bakırköy…. İcra Müdürlüğüne yazılan müzekkereye ise cevap verilmediği görüldü.
Davacılar vekilinin ihtiyati tedbir talebi değerlendirilerek; davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile; İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün …. sicil numarasında kayıtlı ” … ‘ne denetim ve onay kayyımı olarak bilirkişi listesinden kayyım olarak mali müşavir …”nın re’sen tayinine , …’nin müdürünün şirketle ilgili her türlü karar ve tasarruf işlemlerinin (şirket malvarlığı üzerinde tasarruf etme, şirkete ait banka hesaplarından para çekme, kambiyo evrakı düzenleme ve şirket adına harcama yapma dahil her türlü işleminin) geçerliliğinin mahkememizce atanan kayyımın onayına bağlanmasına karar verilmiş, mahkememizce atanan kayyum görevine başladığı anlaşılmıştır.

Davalı şirket merkezinin mahkememiz yetki sınırlarında (Büyükçekmece) olması nedeniyle taraflar arasındaki uyuşmazlığın niteliğine göre HMK’nun 14/2 maddesi gereğince işbu davaya bakmaya mahkememiz kesin yetkili olup, dava 6102 sayılı
TTK’nun 1521.maddesi gereğince basit yargılama usulünce incelenip sonuçlandırılmıştır.
Mahkememizce 16/03/2020 tarihli raporun incelemesinde; Görev kapsamında ibrazı talep edilen defter-belge ve kayıtların bir kısmının ibraz edildiği, fiziki ortamda ibraz edilen 2018 yılı defter kayıtlarının okunmasında güçlük yaşandığı, incelemeye ibraz edilen yasal defterlerin kanuni süresi içerisinde usule uygun olarak tasdik işlemlerinin yapıldığı, bazı hesapların işleyişinin tek düzen muhasebe planına uygun olmadığı, şirket ortakları tarafından 2018 yılı başından itibaren gönderilen paraların nihai olarak 331. Ortaklara borçlar hesabında takip edildiği, bu hesapta biriken tutarlara göre şirketin ortaklara 2018 yılı sonunda toplam 1.365.815,72-TL, 2019 yılı sonunda 1.373.400,85-TL tutarında borçlu olduğu, şirket ortaklarından gönderilen paraların şirket hesaplarından çekildiği ve nihai olarak 231.01 ortaklardan alacaklar hesabında …. adına takip edildiği, bu hesapta biriken tutarlara göre şirketin 2018 yılı sonunda toplam 1.022.878,66-TL alacaklı olduğu, bu bakiyenin 2019 sonuna kadar aynen kaldığı, ayrıca söz konusu alacak tutarı için şirket lehine herhangi bir gelir tahakkuk ettirilmediği, şirketin 2018 yılı gelir tablosuna bakıldığında; 324042,21-TL net satış yapmasına rağmen satış maliyet ve faaliyet giderlerinin yüksek olması nedeniyle dönem faaliyetinin 474.034,30-TL net mali zararla sonuçlandığı, 2019 yılının ilk yarısında ise 238.291,97-TL net satış hasılatına rağmen satış maliyet ve faaliyet giderlerinin yüksek olması nedeniyle dönem faaliyetinin 117.403,34-TL net mali zararla sonuçlandığı, şirketin 2018 yılı bilançosuna göre şirket aktif toplamının 1.266.086,31-TL olmasına rağmen şirketin kısa vadeli borç toplamı 1.540.120,61-TL , keza 2019 yılının ilk 7 ayı için oluşturulan kayyım bilançosuna göre de şirketin aktif toplamının 1.364.791,28-TL olmasına rağmen şirketin kısa vadeli borç toplamının 1.765.804,03-TL olduğu, bu borçların önemli kısmını şirket ortaklarının şirketten alacaklarının oluşturduğu, sonuç olarak bu bilanço tablolarına göre şirketin kaydi olarak borca batık durumda olduğu, güncel tarihli yargıtay uygulamasının mahkeme tarafından kabul edilmesi durumunda davacıların hisse oranları göz önünde bulundurulduğunda genel kurulu toplayarak genel kurur kararı ile davalı şirket müdür …’ın görevini sona erdirmesinin mümkün olduğu, bu itibarla TTK m. 630/1 deki yola başvurulmaksızın müdürlük görevinin kaldırılmasına ilişkin m. 630/2 deki davanın açılmasında hukuki menfaatin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi hususunda takdirin mahkemeye ait olduğu, mahkeme tarafından somut olayın özellikleri çerçevesinde TTK m. 630/2 ‘deki davanın açılması bakımından hukuki yarar koşulunun sağlandığı kanaatine varılması halinde ise, şirketin kaydi olarak borca batık durumda olması şirket için diğer ortaklardan alınan borç paranın ……’ın tarafından şirketten alındığını, halen daha şirkete iade edilmediğini, bununla birlikte uhdesinde kalan tutar için şirket lehine herhangi bir gelir tahakkuk ettirilmemiş olması ve şirket borçlarının detayına bakıldığında önemli kısmını %70 ortaklara olan borçların oluşturuyor olması karşısında, takdirin mahkemeye ait olduğu, haklı sebebin gerçekleştiği ve dolayısıyla müdürün azli koşullarının oluştuğu sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; uyuşmazlığa uygulanması gereken TTK’nun 630.maddesi; “Genel kurul, müdürü veya müdürleri görevden alabilir, yönetim hakkını ve temsil yetkisini sınırlayabilir. Her ortak, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir. Yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunur. Görevden alınan yöneticinin tazminat hakları saklıdır.” hükmünü içermektedir. Şirket müdürünün azli davalarında husumetin azli istenen müdüre yöneltilmesi gerekli ve yeterli olup, ayrıca limited şirketin dava edilmesi zorunlu değildir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2016/12601 E., 2018/4153 K., 30-05-2018 T. ) Ayrıca, pay sahibi davacının önce genel kurula başvurup genel kuruldan karar alındıktan sonra dava yoluyla mahkemeden talepte bulunmasına da gerek olmayıp, ilgili yargıtay kararlarında da açıkça zikredildiği üzere ortakların müdürün azli için doğrudan dava açmasında da bir sakınca bulunmamaktadır. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2016/5809 E., 2018/67 K., 08-01-2018 T.)
Şirket müdürünün yetkilerinin geri alınması ve sınırlandırılmasında; genel kurulun birçok kez kanuna aykırı şekilde toplantıya çağrılması, azlık hakları ile bireysel hakların devamlı ihlali, özellikle bilgi alma ve inceleme haklarının engellenmesi, şirketin sürekli zarar etmesi, dağıtılan kar payının sürekli azalması, ortaklar arasındaki şiddetli geçimsizlik, şirketin devamlı olarak kar getirmemesi, şirketin amacının gerçekleşmesinde ekonomik ve hukuki imkansızlık, kanun esas sözleşme ve genel kurul kararlarının yerine getirilmemesi veya sürekli şeklinde ihlali, uzun yıllar ciddi bir faaliyetin olmaması gibi hususlar sayılmıştır. TTK’nun 614.maddesi; “Her ortak, müdürlerden, şirketin bütün işleri ve hesapları hakkında bilgi vermelerini isteyebilir ve belirli konularda inceleme yapabilir.” hükmünü içermektedir. Görüldüğü üzere, TTK’nun 630.maddesi gereğince davalı şirket müdürünün yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılması için haklı nedenlerin bulunup bulunmadığının kanıt yükümlülüğü, iddiayı ileri süren davacı ortaklara aittir. Haklı sebeplerin neler olabileceği TTK’nın 630/3’ncü maddesinde örnekseme yoluyla sayılmıştır. Buna göre,yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlâl etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunur.Davacılar davalının özen yükümlülüğünün yanı sıra rekabet yasağını ihlâl etmiş olmasını haklı sebep olarak ileri sürmektedirler.6102 sayılı TTK’nın 626’ncı maddesinde,özen ve bağlılık yükümlülüğü rekabet yasağı ile birlikte aynı başlık altında düzenlenmiştir.Özen yükümlülüğü ve şirketin menfaatlerinin gözetimi şirket ortağı olsun olmasın bütün yöneticileri kapsayacak biçimde düzenlenmiştir.Madde incelendiğinde “özen yükümlülüğü” ile “şirket menfaatinin gözetilmesi” kavramlarının birbirinden ayrıldığı görülmektedir.Özen yükümlülüğü ile kastedilen,müdürlerin iş ve işlemlerde göstermeleri gereken dikkat, ciddiyet ve bilimselliktir. TTK’nın 626’ncı maddesinin gerekçesinde bu durum “bir karar alınmadan önce pazar araştırması finansal durum değerlendirmesi, borçlara ve etiğe uygunluk incelemesi yapılması bilimselliğin ve modern yönetim ilkelerinin gereği olup,bu inceleme, araştırma ve değerlendirmeler özen kavramının tanımına dâhildir” şeklinde ifade edilmiştir.İşin gerektirdiği özen görevi yerine getirebilmek için yetkin olma,ilgili bilgileri değerlendirebilme, uygulamayı ve gelişmeleri izleyebilme ve denetleyebilmek için gereken yetenek ve öğrenime sahip olmayı gerektirir.Müdür görevine getirilen bir kimseden aynı nitelik ve büyüklükteki bir şirketin yöneticisi gibi davranması,önüne gelen bilgileri değerlendirebilecek,uygulayabilecek, sektördeki gelişmeleri takip edebilecek, şirketi kontrolü altında tutabilecek, onu yönetebilecek yetenek ve eğitime sahip olması beklenecektir.Gerekli dikkat ve özenin gösterilip gösterilmediği,her olayın kendi bünyesinde incelenmeli ve ölçü olarak, normal tedbirli bir insandan,o olayda ve koşullarda beklenen davranış dikkate alınmalıdır. Uyuşmazlığın niteliği itibari ile çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden davalının yönetim hakkının ve temsil yetkisinin kaldırılması veya sınırlandırılması koşullarının bulunup bulunmadığı, kayyım atanma koşullarının oluşup oluşmadığı hususunda bilirkişi kurul raporu alınmasına karar verilmiş, alınan bilirkişi kurulu raporunda şirketin hesaplarının tutulmasında eksiklikler olduğu, şirketin 2019 yılı itibariyle ortaklara borçlu olduğu, şirket ortaklarından gönderilen paraların Shehab Mohammed Ezat tarafından çekildiği ancak şirket lehine herhangi bir gelir tahakkuk ettrilmediği, şirketin 2018 ve 2019 yıllarında ciddi mali zarar ettiği ve borca batık durumda olduğu anlaşılmıştır. Dinlenen tanık beyanlarının da görgüye dayanmadığı, bilirkişi raporu ile yapılan tespitleri değiştirecek ve uyuşmazlığın çözümüne katkı sağlayacak nitelikte bir delil teşkil etmeyecekleri değerlendirilmiştir. Alınan bilirkişi kurulu raporu gerekçeli, denetlenebilir, dosya içeriğine uygun ve uyuşmazlığı çözmeye yeterli görüldüğünden, mahkememizce de benimsenmiş ve hükme esas alınmıştır. Bu değerlendirmeler çerçevesinde, şirket menfaatinin gözetilmesi,müdürlük görevinin yerine getirilmesinde doğal bir gereklilik olduğu, yukarıdaki tespitlerden davalının müdürü olduğu şirketin menfaatlerini gözetmediği, ticari şirketlerin kuruluş amacının kar elde etmek ve dağıtmak olduğu da göz önüne alındığında, davacının ihlalleri nedeniyle sürekli zarar eden bir şirketin amacının da imkansız hale geldiği, bu nedenle davalının şirket müdürlüğünden azil şartlarının oluştuğu kanaatine varılmıştır. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, alınan ve benimsenen bilirkişi kurulu raporu, getirtilip-sunulan belgeler ve toplanıp değerlendirilen tüm delillere göre; tarafların ortağı oldukları ve davalının münferit yetkili şirket müdürü olduğu; davacı şirketin zarar ettiği; dolayısı ile TTK nın 630. maddesinde öngörülen davalı şirket müdürünün azli yönünden haklı nedenlerin oluştuğu kanaatine varıldığından davanın kabulüne ve karar kesinleşinceye kadar adı geçen şirkete kayyım atanmasına ilişkin aşağıdaki kararı vermek gerekmiştir.
HÜKÜM; Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-DAVANIN KABULÜ İLE;
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı … müdürü olan davalı ….’ın şirketi temsil yönetim ve ilzam yetkilerinin kaldırılarak müdürlük görevlerinden haklı sebeple AZLİNE,
2-Yönetim kayyumu olarak atanan mali müşavir …’nin atanmasına ve görevinin kararın kesinleşmesine kadar tedbiren devamına, yönetim kayyımına karar tarihinden itibaren geçerli olmak üzere aylık 2.000.-TL ücret takdirine, ücretin doğrudan şirket hesaplarından ödenmesine,
3-Mahkeme kararının kayyuma ve İTSM’ye bildirilmesine,
4-Alınması gerekli 54,40-TL karar ve ilam harcından peşin alınan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 10,00-TL harcın davalıdan alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
5-Davacının kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1 maddesi uyarınca tayin ve takdir olunan 3.400,00-TL ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
6-Davacı tarafından ödenen 44,40-TL başvurma harcı, 44,40-TL peşin harç, 15.284,10-TL tebligat ve bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 15.372,90-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
7-Gider avansından artan olur ise karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.16/07/2020

Başkan …
¸e-imzalıdır.
Üye …
¸e-imzalıdır.
Üye …
¸e-imzalıdır.
Katip …
¸e-imzalıdır.