Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/421 E. 2020/145 K. 06.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/421 Esas
KARAR NO : 2020/145

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 14/06/2019
KARAR TARİHİ : 06/02/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 17/02/2020

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 06/11/2018 tarihli dilekçesiyle; davalı şirketin hala %2.5 (yüzde iki buçuk) ortağı olan müvekkili şirketin yönetim kurulu başkanlığı görevini yürütmekteyken taraflar arasında imzalanan 07.08.2018 tarihli Sulh Protokolüne istinaden 16.08.2018 tarihi itibarıyla davalı şirkette bulunan tüm görevlerinden ayrıldığını, hal böyleyken 29.03.2019 tarihinde gerçekleştirilen (Büyükçekmece … Noterliği 01.04.2019 T. …. Y. Nolu) 2018 yılı Olağan Genel Kurul Toplantısında aldığı 6 nolu kararda, müvekkilinin ibra edilmemesine, müvekkil dışındaki yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmesine karar verildiğini, kararın bu yönüyle müvekkilin kişisel sorumluluğuna sebep olma potansiyeline sahip olduğunu, genel kurulun bu kararı usul ve yasaya aykırı olup iptali, iptal talebi kabul edilmediği takdirde hükümsüzlüğünün tespiti gerektiğini, müvekkilinin hiç bir dönem davalı … temsil ve ilzamda tek başına yetkili olmadığını, alınan kararlarda imzası bulunan diğer yönetim kurulu üyeleri ibra edilirken yönetim kurulu başkanı olan müvekkilin ibra edilmemesi dürüstlük kuralına açıkça aykırı olduğunu, 29.03.2019 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 6 no.lu karar ve devamında; müvekkil ile birlikte aynı karar/kararlara imza atan yönetim kurulu üyeleri ibra edilmişken ve müvekkilinin yönetim kurulu başkanı olduğu döneme ilişkin bilançolar onaylanmışken müvekkilin ibra edilmemesinin gerekçesinin ortaya konulmadığını, davalı şirketin denetime tabi sermaye şirketi olduğunu, şirket genel kurulunun 29.03.2019 tarihinde gerçekleştirilen 2018 yılı Olağan Genel Kurul toplantısında alınan 6 ve 11 nolu kararların uygulanması müvekkili ve davalı şirket açısından geri dönülemez zararlar doğuracağından ve özellikle 11 nolu karar gereğince davalı şirketin faaliyet izninin iadesi hem şirkete hem de müvekkil dahil tüm hissedarların zararına yol açacağından anılan kararların yürütmesinin durdurulmasını talep ettiklerini, 29.03.2019 tarihinde gerçekleştirilen 2018 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan 6 ve 11 nolu kararların yürütmesinin tedbren durdurulmasına, 29.03.2019 tarihinde gerçekleştirilen 2018 yılı Olağan Genel Kurul toplantısında alınan 6 nolu kararın müvekkilin ibra edilmemesine ilişkin kısmının ve 11 nolu kararın iptaline, iptal talebi kabul edilmediği taktirde 29.03.2019 tarihinde gerçekleştirilen 2018 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan 6 nolu kararın müvekkilin ibra edilmemesine ilişkin kısmının ve 11 nolu kararın geçersizliğinin / hükümsüzlüğünün tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmemelerine ilişkin genel kurul kararlarının iptalinin ancak yönetim kurulu üyeleri hakkında sorumluluk davası açılması ile mümkün olacağını, ibra edilmeyen yönetim kurulu üyeleri hakkında sorumluluk davası açılmadıkça , önceki bir aşamada böyle bir dava açmanın mümkün olmadığı son derece açık olduğunu, davacı vekilinin atıfta bulunduğu 07.08.2019 tarihli protokol İş Kanunu Hükümleri çerçevesinde iş akdinin sona erdirilmesine ilişkin olup, Türk Ticaret Kanunu bağlamında Yönetim Kurulu Başkanı olan davacının şirket ortaklarına karşı olan hukuki statüsü ile hiç bir ilgisi olmadığını, söz konusu protokolün davacının bordro ile İş Kanunu hükümleri çerçevesinde hizmet verdiği grup şirketleri ile olan işçilik alacaklarına İlişkin bir sözleşme olduğunu, bu sözleşmede yer alan ibra hususu hukuken asla şirket ortakları ile yönetim kurulu arasındaki ilişkiyi bağlamadığını, şirket yönetim kurulu üyelerinin yönetim kurulu üyesi sıfatı ile ortaklara karşı olan sorumlulukları Türk Ticaret Kanununda açıkça belirtildiğini, bu nedenle davacının iddia ettiği şekilde iş akdinin sona erdirilmesinin şartlarını düzenleyen bir protokolün, yönetim kurulu üyesinin bu sıfatla yaptığı iş ve işlemler çerçevesinde ortaklara karşı olan TTK kapsamındaki sorumluluklarını ortadan kaldıran hukuki bir yönü olmadığını, davacının ibra edilmemesine dair Genel Kurul Kararı toplantıya katılan tüm hissedarların oybirliği ile aldıkları bir karar olduğunu, davacı aynı zamanda hissedar olması nedeniyle usulüne uygun olarak yapılan davete icabet edip genel kurula katılmamış, temsilci dahi göndermemiş, faaliyet dönemine ilişkin bilgi vermekten kaçınmış, bunun yerine hiçbir usulde yeri olmayacak şekilde noterden müvekkil şirkete ihtarname keşide ederek genel kuruldan mesnetsiz olduğunu, davacının ibra edilmemesine dair Genel Kurul Kararı toplantıya katılan tüm hissedarların oybirliği ile aldıkları bir karar olduğunu, müvekkili şirketin 2004 yılında ….. şirketler grubu bünyesine , söz konusu şirketin hisselerinin eski hissedarlarından satın alınması suretiyle katılmış olup, davacı, müvekkil şirketin şirketler grubu bünyesine katılmasından sonra müvekkil şirkette 2018 yılı Ağustos ayına kadar Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürüttüğünü, müvekkilinin adeta tek başına sevk ve idare eden davacının sorumlu olduğu dönemler incelendiğinde; 2016 yılında şirketin 8.756.000 TL ticari zarar beyan ettiği, bu zararın en önemli nedeninin ….. Grup firmasına ihracat faktoring nedeniyle herhangi bir teminat olmaksızın sağlanan 6.520.253 TL plasmanın tahsili imkansız hale gelmesi ve neticesinde şüpheli alacak karşılık giderine kaydedilmesi olduğu görüldüğünü, davacı vekilinin TTK 1524/1 gereği alınan kararın hükümsüz olduğu ve genel kurul karannın tescil ve ilanının yapılmadığına dair beyanları da mesnetsiz ve kötüniyetli olduğunu, genel kurul kararı tescil ve ilan olunmak üzere İstanbul Ticaret Siciline verilmiş, karar 09.04.2019 tarihinde tescil edilmiş ve 15.04.2019 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiğini, açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı şirket yönetim kurulu üyeleri 30/10/2019 tarihli beyan dilekçelerinde; davacının genel kurul kararının yürütmesinin geri bırakılması talebi hukuki ve maddi mesnetten yoksun olduğunu, davacının 29/03/2019 tarihli genel kurulda alınan ibra edilmeme kararını başlı başına dava konusu yapmasında hukuki menfaati olmadığını, davacının iş ve işlemleri ile oluşan olumsuz finansal tablo karşısında şirketin kaynak bularak faktoring işlemleri yapmaya devam etmesinin olanaksız hale geldiğini, esasen şirketin Nisan 2018 döneminden bu yana da yeni faktoring işlemi yapamadığını, alınan kararın davacı da dahil olmak üzere tüm ortakların menfaatinde olduğunu, şirketin 03/07/2019 tarihinde yapılan Olağanüstü Genel Kurul kararı ile BDDK’nın emredici talimatı gereği şirketin faaliyet konusunun değiştirilmesine ilişkin ana sözleşme tadili yapılmış olup genel kurul kararı tescil edildiğini, davacı tarafından söz konusu bu genel kurulun iptali için herhangi bir dava da açılmadığını, bu açıdan davanın konusuz kaldığını, davacının tedbir talebinin de uygulanabilir bir yönü kalmadığını, davacının kötü niyetli olduğunu, davacının genel kurulun 6.ve 11.maddesinin yürütmesinin durdurulması yönündeki talebinin haksız olup aynı zamanda da konusuz kaldığından talebin reddine dair görüş bildirdiklerini beyan etmişlerdir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE YARGILAMANIN ÖZETİ:
Dava; davalı şirketin 29/03/2019 tarihinde yapılan 2018 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan gündemin 6 ve 11.maddelerine ilişkin kararların iptali istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı şirketin 29/03/2019 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında gündemin davalı …’nin 2018 yılı olağan genel kurul toplantısında gündemin 6 ve 11. maddelerine ilişkin kararların yasa, ana sözleşme ve objektif iyi niyet kurallarına aykırı olup olmadığı, anılan kararların iptali koşullarının oluşup oluşmadığından kaynaklandığı tespit edilmiştir.
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan müzekkereye cevap verilmiş, istenen bilgi ve belgeler gönderilmiş, incelenmesinde; İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün …. sicil nosunda kayıtlı …’nin 14/11/1997 tarihinde 25.000.000,00 TL sermaye ile kurulduğu, sicil adresinin … Mahallesi …Sokak No:…. …./…. olduğu, şirket yönetim kurulu üyelerinin ve yetkililerinin …. , …. , … , … oldukları, şirketin son tescilini 24/04/2019 tarihinde yaptırdığı anlaşılmıştır.
Davalı şirket ana sözleşmesi, defter ve kayıtları ile dosya kapsamı üzerinde şirketler konusunda uzman bilirkişiye inceleme yaptırılarak dava konusu 29/03/2019 tarihli genel kurul toplantısında alınan 6 ve 11. nolu kararların yasa , ana sözleşme ve objektif iyi niyet kurallarına aykırı olup olmadığı hususlarında rapor alınmasına karar verilmiş, 06/01/2020 tarihli raporda; TTK m. 446/1b anlamında dosya kapsamında etki şartının ispatlanamadığı: mahkeme taralından bu hususun ispatına gerek bulunmadığı kanaatine varılması halinde de TTK m. 1524/2 kapsamında açılacak iptal davasında da dürüstlük kuralı denetiminin yapılacağı, dosya kapsamından anlaşıldığı üzere yapbarak olağan genel kurul toplantısından fiilen haberdar olan ve buna rağmen toplantıya katılmadığı gibi temsilci de göndermeyen %2.83 oranında pay sahibinin şekli bakımdan internet sitesinde yayınlanmama olgusunu dayanmasının dürüstlük kuralına aykırı sayılabileceği; şayet mahkeme tarafından toplantıdan haberi olduğu halde toplantıya katılmayan ve temsilci dc göndermeyen davacının genel kurul kararının iptali davası açma hakkı olmadığı kanaatine varılırsa, dosyadaki diğer iddia ve savunmaların incelenmesine yer olmayacağı, takdirin tamamen mahkemeye ait olduğu, yakın tarihli yerleşik olarak uygulanan Yargıtay kararları ve öğretideki azınlık görüşü doğrultusunda somut olanda ibra edilmeyen davacı aleyhine açılmış bir sorumluluk durası bulunmadığından ibra edilmeme kararının iptalini istemekte hukuki yararı bulunmadığı mahkeme tarafından takdir edilirse, davanın HMK’nın 114/1hı uyarınca da reddine karar verilmesi uygun düşeceği, ancak öğretideki çoğunluk görüşü ve eski tarihli Yargıtay kararları uyarınca ibra edilmeyen yönetim kurulu üyesinin iptal davası açmakta hukuki menfaati bulunduğu mahkeme tarafından takdir edilirse, somut olayda genel kurul kararının esasen iptalinin mümkün olup olmadığı incelemesine geçileceği ve somut olayda bilanço ve kar,zarar hesaplan hazır bulunanların oybirliği ile kabul edildiği ve diğer tüm yönetim kurulu üyeleri ibra edildiği halde herhangi somut olguya dayanmadan davacı yönetim kumlu üyesinin ibra edilmemesi kararının keyfiyet taşıyacağı itibariyle dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmesi sebebiyle, takdir tamamen mahkemeye ait olmak üzere iptali şartlarının oluşacağı, genel kurulda şirketin faaliyet ruhsatının iadesine ve buna bağlı prosedürün başlatılmasına karar verilmesine ilişkin 11. maddenin, takdir tamamen mahkemeye ait olmak üzere usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından iptali şartlarının oluşmadığı kanaatine varıldığı; tüm delillerin takdiri ve hukuki değerlendirmenin tamamı mahkemeye ait olmak üzere dosyada yer alan bilgi ve belgeler ışığında oluşan kanaati bildirilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama ve toplanan deliller sonucunda; davalı …’nin 2018 yılı olağan genel kurul toplantısında gündemin 6 ve 11. maddelerine ilişkin kararların yasa, ana sözleşme ve objektif iyi niyet kurallarına aykırı olup olmadığı bakımından kural olarak TTK. m. 445 uyarınca yasaya, esas sözleşmeye veya iyiniyet kuralına aykın kararlara karşı iptal davası açılabilir. Dolayısıyla anılan kararlann iptalinin sağlanabilmesi için bu kararların kanun, anasözlesme veya afaki iyiniyete aykırı olması da gerekir. denmiştir. Bu madde kapsamından alınan rapor ve dosyadaki delilere göre davacı genel kurul davetine ilişkin kararının Türk Ticaret Kanunu’nun 1524. Maddesi uyarınca yayınlanmadığını, dolayısıyla da mezkur genel kurulun yapılacağından haberi olmadığını iddia etmiştir.
Türk Ticaret Kanunu’nun 201 ve 1524. Maddeleri uyarınca 31 Mayıs 2013 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Sermaye Şirketlerinin Açacakları İnternet Sitelerine Dair Yönetmeliğin 6.3.h maddesi uyarınca “Şirketin genel kurul toplantı tutanağı ile imtiyazlı pay sahipleri özel kurulunun toplantı tutanağı genel kurul tarihinden itibaren en geç beş gün içinde internet sitesine konur.” hükmü amirdir. Ayrıca TTK’nın 422/2. Maddesi “(2) Yönetim kurulu, tutanağın noterce onaylanmış bir suretini derhâl ticaret sicili “müdürlüğüne” vermek ve bu tutanakta yer alan tescil ve ilana tabi hususları tescil ve ilan ettirmekle yükümlüdür; tutanak ayrıca hemen şirketin internet sitesine konulur.” denmiştir. Davalı şirket yapısı gereği TTK 397 nci maddenin dördüncü fıkrası uyarınca denetime tabi bir anonim şirkettir.

Ancak TTK m. 1524/2 kapsamında açılacak iptal davasında da dürüstlük kuralı denetiminin yapılacağı dikkate alındaığında dosya kapsamından anlaşıldığı üzere olağan genel kurul toplantısından fiilen haberdar olan ve buna rağmen toplantıya katılmadığı gibi temsilci de göndermeyen %2.83 oranında pay sahibinin şekli bakımdan tek başına internet sitesinde yayınlanmama hususuna dayanmasının mahkememizce dürüstlük kuralına aykırı bulunduğundan genel kurul gündeminin usulüne uygun ilan edilmediği yönündeki iddiaları yerinde görülememiştir.
6 no’lu gündem maddesi bakımından, Kural olarak şirketin genel kuruldaki iradesine göre ibra edilemem kararı verilebilir ancak hakkında sorumluluk davası açılması yönünde herhangi bir karar alınmayan durumlarda tek başına icra kabiliyeti olmayan yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmeme kararının hukuki yararının bulunmadığı gündeme gelse dahi bu husus somut olayın özelliklerine göre değerlendirilmelidir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Esas no : 2018/2563 Karar no : 2019/3905 emsal sayılı içtihadında belirtildiği üzere, genel kurula sunulmuş olan mali ve finansal tablolar ile faaliyet tabloları dahilinde yönetim kurulu üyelerinin 2013 yılı açısından ibra edilmemeye ilişkin genel kurul kararının yerinde olmadığı gibi birleşen dava dosyasına konu edilen yönetim kurulu üyelerinin şirkete karşı tazmin sorumluluğunu gerektirecek bir hususun ve zararın bulunmadığının bilirkişi raporu ile ortaya koyulmuş olması nedeniyle, gerçekte de yönetim kurulu üyelerinin kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal ettikleri, şirkete ve pay sahiplerine zarar verdikleri hususunda ortada bir delil olmadığını, bu nedenle davada tazminat şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle verilen iptal kararını onamıştır.
Davacı müşterek imza ile ile birlikte diğer yönetim kurulu üyeleri ile birlikte imza attıkları işlerden dolayı sadece kendisinin ibra edilememesi nedeniyle talepte bulunduğu dikkate alınmış olup diğer yönetim kurulu üyeleri ibra edildiği halde davalı şirketin çift imza ile temsil ve ilzam edilen şirkette davacı başkan sıfatıyla ibra edilmemiştir. Somut olayda bilanço ve kar,zarar hesaplan hazır bulunanların oybirliği ile kabul edildiği ve diğer tüm yönetim kurulu üyeleri ibra edildiği halde herhangi somut olguya dayanmadan davacı yönetim kurulu üyesinin ibra edilmemesinin tutanaklara yansıyan bilgilere göre objektif bir kritere dayanmadığı ayrıca kararda hiçbir somut tespite yer verilmediği ve ibra etmemeye esas teşkil eden zararların açıklanmadığı gibi şirketin sermayesine ve sözleşmelere ilişkin kararların yönetim kurulu tarafından onaylandığı ve davacının tek başına işlem yapmadığı dikkate alındığında; davacının tek başına şirkete zarar vermesinin söz konusu olamayacağı için diğer yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine karşın kendisinden ibra kararının davacı yönünden de verilmemesinin takdirin denetimsiz olduğu anlamına gelmez anonim şirketlerde şirket ile yönetim kurulu üyeleri arasındaki hukuki ilişkide yönetim kurulu üyelerinin ortaklığın yönetimi ve iş yılı sonunda hesap verme yükümlülüğü bulunmakla birlikte, ibra edilmeyi talep haklarının da bulunduğu, genel kurulun ibra konusunda geniş taktir yetkisi bulunmakla birlikte bu yetkinin sınırsız olmayıp genel kurulda şirketçe sorun tespit edilmeyen bir bilanço ve yıllık raporlara göre de yönetim kurulunun ibra edilmesi gerektiği kanaatine varılmış olup ortada somut nedenler yokken ibradan kaçınılmasının dürüstlük kurallarına aykırı düşeceği dikkate alınmış ve bu haliyle alınan kararın dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmesi sebebiyle iptali şartlarının oluştuğundan bu gündem maddesi yönünden talebin kabulü ile iptaline karar vermek gerekmiştir.
11 nolu gündem maddesi yönünden ise genel kurulda şirketin faaliyet ruhsatının iadesine ve buna bağlı prosedürün başlatılmasına karar verilmesine ilişkin 11. Madde yönünden Davaya konu olayda soz. konusu faaliyet konusunun değiştirilmesine ilişkin kararın hazır bulunanların oybirliği ile alındığı anlaşılmış olup şirketin 03.07.2019 tarihinde yapılan Olağanüstü Genel Kurul kararı ile BDDK’nm emredici talimatı gereği şirketin faaliyet konusunun değiştirilmesine ilişkin ana sözleşme tadili yapılmış olup alına karar şirketin mali durumuna göre usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından iptali şartlarının oluşmadığı kanaatine varıldığından iptal talebinin reddine karar verilmiştir.
Tüm bu nedenlerle; davanın kısmen kabul kısmen reddi ile; davalı şirkette 29/03/2019 tarihli genel kurulda alınan 6 nolu gündem maddesinin iptaline, aynı genel kurulda alınan 11 nolu gündem maddesi yönünden talebin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE;
Davalı şirkette 29/03/2019 tarihli genel kurulda alınan 6 nolu gündem maddesinin İPTALİNE,
Aynı genel kurulda alınan 11 nolu gündem maddesi yönünden talebin REDDİNE,
2-Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubuna, bakiye 10,00 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı yararına tayin ve takdir olunan 3.400,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı yararına tayin ve takdir olunan 3.400,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 44,40 TL başvurma harcı, 44,40 TL peşin harç, 161,80 TL tebligat ve müzekkere gideri, 800,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.050,60 TL yargılama giderinin davanın kabul oranı dikkate alınarak takdiren 525,30 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
7-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine,
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.06/02/2020

Başkan …
¸
Üye …
¸
Üye …
¸
Katip …
¸