Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/326 E. 2020/656 K. 01.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/326 Esas
KARAR NO : 2020/656

DAVA : Ticari Şirket (Şirkete Özel Denetçi Tayin Edilmesi)
DAVA TARİHİ : 14/05/2019
KARAR TARİHİ : 01/10/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 23/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Şirkete Özel Denetçi Tayin Edilmesi) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; … A.Ş. (Bundan böyle …. olarak anılacaktır) İstanbul Altın Borsası ve T.C. Hazine Müsteşarlığı’nın altın rafinerileri listesinde ilk resmi altın rafinerisi olarak kurulan ve Davacılardan … ve … kardeşlerin babası, …’ın eşi merhum … tarafından 2002 yılında satın alınan bir şirket olduğunu, davacıların her biri hali hazırda 1 TL beher değere sahip 7.909.030 adet olmak üzere toplamda 23.727.090 adet hisse ile, 100.000.000 TL sermayeli şirketin %23,72 oranına sahip olup, Özel Denetçi talep etme haklarına sahip olduklarını, şirketin yönetim kurulu başkanı olan Öz… ise şirkete %13.82 şahsen, %47,03’lük bir oranda da hisselerinin tamamına sahip olduğu şirket hissedarı … Pazarlama San. ve Tic. A.Ş ile toplamda 60.85‘lik hisse oranı ile TTK m. 195 kapsamında hakim teşebbüs konumunda olduğunu, davalı şirketin, huzurdaki davaya konu 2018 yılı faaliyet dönemine ait genel kuruldan önceki 2017 faaliyet döneme ait 26/04/2018 tarihli genel kurulda, tüm itirazlarımıza ve daha önce benzer konularda verilmiş mahkeme kararlarına rağmen, hakim teşebbüs komunundaki yönetim kurulu başkanı …, hakimiyetinde olan oylar sayesinde yönetim kurulu üyelerine ve kendisine TTK 395-396. Maddeleri kapsamında izinler almıştır. İş bu hukuka aykırı kararın iptali/butlanı ile ihtiyati tedbir talebi ile iş bu kararın yürütmesinin geri bırakılmasını talep ettiklerini, Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. Esas sayılı dosyada 06.09.2018 tarihinde bu konuda bir karar vermiş ve, “26/04/2018 tarihinde yapılan 2017 yılı olağan genel kurulu toplantısında alınan 12 nolu (TTK 395-396. maddeleri gereğince Yönetim Kurulu üyelerine izin verilmesine ilişkin) kararın icrasının geri bırakılması yönündeki ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile dava sonuçlanıncaya kadar bu kararın yürütmesinin geri bırakılmasına” hükmettiğini, 03.05.2019 tarihli genel kurulda, aşağıda detaylarına yer verilen sorular sorulmuş ve şirkete özel denetçi atanması talep edilmiş ise de, vekil edenlerin iş bu haklı talebi, şirketi ffilen yöneten genel … ve ona ait … Paz. A.Ş. Şirketinin oy çokluğu ile reddedildiğini, vekil edenlerin özel denetçi istemindeki esaslı unsurun başında, mahkeme kararı ile şirkete yönetim kurulu üyesi olamayan ancak kanunu ve kararı dolanmak için şirkete genel müdür olarak atananan …’ın ve ekibinin iş ve faaliyetlerinin denetlenmesi olduğunu belirterek TTK m. 438 kapsamında, özel denetçi tayini talep etme ve Genel Kurul Kararlarının iptali/butlanı davası açma hakları saklı kalmak kaydı ile ve huzurdaki davanın basit yargılamaya tabi, hızlı sonuçlanması zorunlu olan bir dava türü olduğu dikkate alınarak şirkete özel denetçi atanmasına, aksi halde genel kurulda sorulan soruların cevabının araştırılması ve bilgi edinilmesi bakımından, vekil eden tarafından seçilecek 3 kişilik uzman ve avukatlar eşliğinde davalı şirketin tüm ticari defter ve kayıtları, bilgisayarları, banka hesap hareketler, ithalat ve ihracat kayıtları, Bakırköy … ATM’nin tedbir kararı nedeniyle şirket yönetim kuruluna giremeyen ancak kanunu ve mahkeme kararını dolanmak adına şirkete genel müdür olarak atanan …’ın 2018 yılı içerisinde ortağı veya yöneticisi, olduğu Davalı şirket ile aynı sektörde faaliyet gösteren şirketleri ile davalı şirketin tüm ticari ilişkilerini hakkında bilgi edinmek için, makul süre boyunca Davalı şirket merkezinde davacılara inceleme hakkı verilmesine, özel denetçi ve yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalı şirkete yükletilmesine, kararın, Davalı şirketin Web sayfasının ana sayfasında ve masrafı davalıdan alınmak üzere ticaret sicil gazetesinde ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE YARGILAMANIN ÖZETİ
Dava; 6102 sayılı TTK’nun 438.maddesi uyarınca açılmış özel denetçi atanması talebine ilişkindir.
Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesine yazılan müzekkereye cevap verildiği, Bakırköy …Asliye Ticaret Mahkemesine yazılan müzekkereye kısmen cevap verildiği anlaşılmıştır.
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan müzekkereye cevap verildiği, istenen bilgi ve belgelerin gönderildiği, incelenmesinde;İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil nosunda kayıtlı …nin 19/07/1996 tarihinde kurulduğu, şirket muamele merkez adresi itibariyle mahkememizin kesin yetkili olduğu anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; TTK.439 maddesine dayalı davalı şirkete özel denetçi tayini koşullarının oluşup oluşmadığından kaynaklandığı tespit edilmiştir.
Davacının muhasebesel-finansal-işletmesel konulara ilişkin olmak üzere özel denetçi atanması ile ilgili konularla ilgili olmak üzere bilgi alma ve inceleme hakkını tam olarak kullanıp kullanmadığı, özel denetçi atanması istenen hususların davacı şirketin pay sahipleri hakkını kullanması açısından muhasebesel- finansal-işletmesel açıdan gereklilik arzedip arzetmediği, davacı yönünden bu şartların yerine geldiği anlaşıldığı takdirde , bu defa başta muhasebesel-finansal-işletmesel konulara ilişkin olmak üzere adı geçen disiplinlerle ilgili temel kurallar çerçevesinde özel denetçi atanması talebine esas olan hususların içeriği , sınırları belirli ve belli bir olay niteliğini taşıyan meseleler olup olmadığı, bu suretle bu açıdan özel denetçi atanması için gerekli koşulların belirtilen çerçeve sınırlar içinde kalıp kalmadığı, davacının özel denetçi atanması için talepte bulunduğu hususların yukarıda açıklanan çerçeve kurallar içerisinde kaldığının muhasebesel-finansal-işletmesel açıdan kabul edilmesi durumunda ise bu defa davacının özel denetçi isteme hakkının bulunması hususunda halihazırda taraflar arasında devam etmekte olan ve derdest olduğu görülen ,ve daha önce özel denetçi tayinine karar verilen davalarının içeriği gözetildiğinde, derdest olan bu hususların özel denetçi tayin edilmesini yine de ve ayrıca gerektirip gerektirmeyeceği, yine dayanak tüm deliller ve dosya kapsamına göre davalı şirketin organlarının kanuna ve esas sözleşmeyi ihlal ettikleri ve bu suretle şirket ve pay sahiplerinin zarara uğradıklarına dair muhasebesel-finansal-işletmesel yönden teknik olarak bir kanaate varılıp varılamayacağı, eğer denetçi tayini gerekiyor ise hangi başlıklar altında özel denetçi tayin edilesinin muhasebesel-finansal-işletmesel açıdan gerektiği hususlarında rapor alınmasına karar verilmiş, 15/06/2020 tarihli raporda özetle; mali açıdan; davalı şirket ticari defterleri ile uyumlu olduğu görülen ve Gelir İdaresi Başkanlığına sunulan 2016-2017-2018 yıllarına ilişkin Kurumlar Vergisi beyannameleri içeriğinde yer alan bilançoları ile raporlanan kaydi özvarlıklarının; 31/12/2016 tarihi itibari ile 109.454.789,78 TL; 31/12/2017 tarihi itibariyle 133.072.527,30 TL; 31/12/2018 tarihi itibariyle 185.015.769,80 TL olduğu ve 2016-2017 yıllarında 72.500.000,00 TL, 2018 yılında ise 100.000.000,00 TL sermayeli şirketin sermayesinin geçen üç yıl itibariyle artarak özvarlıkları içinde korunduğu, davalı şirketin 2016-2017-2018 yılları dahilinde üç yıllık süreçte kısa vadeli yabancı kaynaklar seyrine bakıldığında; toplam borçların, toplam varlıklara bölünmesi ile birlikte şirketteki varlıkların ne kadarının borçlar ile finanse edildiğini gösterir hesaplamada (finansal kaldıraç oranı) 2016 yılında %74,77, 2017 yılında %62,50, 2018 yılında ise %66,64 kısmının yabancı kaynaklarla finanse edildiğinin anlaşıldığı, davalı şirketin yıllar itibariyle finansal kaldıraç oranlarının, standart kabul edilen %50 oranının üzerinde olduğu görülmekle birlikte, %50’nin üzerinde borçlulukla çalışan şirketin borçluluğu finansal tablolara zarar olarak yansımadığı, şirketin finansman giderlerini ödemede herhangi bir güçlük çekmediğini, bu borçluluk oranının şirketin optimal sermaye yapısı olabileceği bu nedenle önemli bir risk unsuru olarak görülemeyeceğinin değerlendirildiği, davalı şirketin 2016-2017-2018 yılı yabancı kaynaklarının, her ne kadar %90’ının kısa vadeli yabancı kaynaklardan oluştuğu görülse de, kısa vadeli yabancı kaynakların dönen varlıklardan karşılanması esas olup bu kapsamda net işletme(çalışma) sermayesinin anılan yıllar itibariyle giderek artan bir seyir ile pozitif raporlandığı, bir işletmenin dönen varlıkları yani nakit ve en fazla 1 yıl içerisinde nakit halini alabilecek değerlerden kısa vadeli yabancı kaynakların yani; en fazla 1 yıl içerisinde ödenmesi gereken borçların çıkarılması ile elde edilen sonuçlar olup, işbu sermayenin pozitif olması işletmenin faaliyetlerini devam ettirebileceği, artan oranlarda büyüyebileceği, faaliyetlerinin kârlı olduğu anlamını taşıdığı, negatif seyretmeyen net çalışma sermayesinin yüksek risk oluşturmadığının anlaşıldığı, davalı şirketin 2016-2017-2018 yılı net satış rakamlarına bakıldığında, yıllar itibari ile net satış gelirlerinin arttığı, şirketin her üç yılda da brüt satışı kârı ve faaliyet kârının ciddi anlamda yükseliş sergilediği ve ortalama 10.710.866,16 TL vergi öncesi, 8.776.964.286,66 TL vergi sonrası dönem kârı raporladığının görüldüğü, şirketin satışların maliyetinin net kâra oranlanması neticesinde elde edilen maliyet kârlılık rakamlarına bakıldığında ise kâr marjlarının düşük olduğu ve satışların maliyetinin net satışların ortalama %99,11 oranına isabet ettiği bunun da %0,89 brüt kâr oranı anlamını taşıdığı, ancak hesaben şirketin yüksek maliyet-düşük kâr marjı ile çalıştığının göstergesi olan bu rakamların davalı şirketin içinde bulunduğu sektörde 2016-2017-2018 yıllarında gerçekten sektör ortalamalarının altında raporlanıp raporlanmadığı hususunun uzmanlık alanı dışında kalınması ve bilirkişi heyetinde sektör bilirkişisi olmaması nedeniyle daha fazla yorumlanamadığı, davalı şirket tarafından sunulu 2016-2017-2018 yılı detay mizanların tetkikinde satışların maliyetini oluşturan hesap kalemleri incelendiğinde 710 Direk İlk Madde ve Malzeme hesaplarında yer alan altın ve gümüş üretim sarflarının en büyük maliyet kalemini oluşturdukları anlaşılmakla bunun da sektörün olağan özelliğinden olduğu, zira üretim yapabilmek adına işbu sarf malzemelerinin olmazsa olmaz değerlendirildiği, ancak yukarıda açıklandığı üzere sektörel değerlendirmenin uzmanlık alanı dışında bulunduğu, davalı şirketin genel yönetim giderleri hesap detaylarına bakıldığında ise özellikle 2018 yılında en yüksek seviyesine ulaştığı, bu giderler içerisinde en büyük kalemi personel ücret ve giderlerinin oluşturduğu, davalı şirket yönetim kurulu üyelerine yapılan huzur hakkı ödemelerinin yer aldığı hesap kalemlerinin tetkikinde yapılan ödemeleri, şirket hacmi dikkate alındığında fahiş sayılabilecek ödemeler olmadığı, davacıların babası …’ın 2008 yılında vefat etiği, bu tarihten 2018 yılı sonuna kadar davalı şirketin genel bir fotoğrafını görmek adına ek olarak 2008-2015 yılları kurumlar vergisi beyannameleri de incelenmek suretiyle şirketin 2008 yılından 2018 yılına kadar olan süreçte ödenmiş sermaye, öz kaynak ve net dönem kârları karşılaştırmalı arz edildiği, neticeten davalı işletmenin 2008 yılından 2018 yılına kadar düzenli olarak kâr kaydettiği, ödenmiş sermayesinin öz kaynaklar içerisinde korunduğu, dönem kârlarına bağlı olarak öz sermayesinin arttığı, davalı şirket vekili tarafından sunulu cevap dilekçesinde yer alan “Şirketi zarara uğratmak bir yana, şirket merhum …’ın vefatından sonra 10 kat daha büyüdüğü ve -Platin Global 100 Ödülleri’nde … 20.sırada yer aldığı, …., Fortune 500 Türkiye Araştırması’nda 24.sıraya yükseldiği,…” beyanı kapsamında yapılan inceleme ile İSO verilerine göre dayanakları rapor içerisinde yer aldığı üzere giderek maden sektöründe üretimden net satışlar bakımından üst sıralarda yer aldığı, neticeten “huzurdaki davada, davacıların 2018 yılına ait dönem bakımından özel denetçi taleplerinin olduğu” , mahkeme tarafından bilirkişi görev tanımı kapsamında ise; “Şirketteki pay sahiplerinin zarara uğratıldıklarına dair ilişkin muhasebesel-finansal-işletmesel yönden teknik olarak bir kanaate varılıp varılamayacağı hususlarının tanımlandığı”bu kapsamda yapılan inceleme, tespit ve değerlendirmeler sonucunda şirketteki pay sahiplerinin zarara uğratıldıklarına ilişkin teknik yönden bir kanaat oluşmadığı, hukuki açıdan; özel denetçi atanabilmesi için, bilgi alma ve incelme hakkının kullanılmış olması, özel denetimin pay sahipliği haklarının özellikle oy hakkının kullanılabilmesi için gerekli olması, özel denetimin konusunu belirli olayların oluşturması ve en önemlisi de kanunun veya esas sözleşmenin ihlal edilmesi suretiyle şirketin veya pay sahiplerinin zarara uğratılmış olması gerektiği, (TTK.438, 439/2), somut olayda, şirketin sermayesinin geçen 3 yıl itibarıyla artarak öz varlıkları içinde korunması, aynı şekilde net satış gelirlerinin artması, son 3 yılda da brüt satış karı ve faaliyet karının ciddi anlamda ortalama 10.710.866,16 TL vergi öncesi, 8.776.964.286,66 TL vergi sonrası dönem karının elde edilmesi, karlılık durumunun düzenli olarak devam etmesi, huzur hakkı ödemelerinin şirket hacmi dikkate alındığında fahiş olmaması, geçmiş yıllardaki oranlarla orantılı olması, şirketin sektörde üst sıralarda yer alan yerini koruması, daha önce özel denetçi atanmasına ilişkin yapılan başvuruların mahkemelerce reddedilmesi ve en önemlisi de şirketteki pay sahiplerinin zarara uğratıldıklarına ilişkin somut bir delile rastlanması gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde özel denetçi atanmasına ilişkin şartların oluşmadığı bildirilmiştir.
TTK.nın 438.maddesinde- “(1) Her pay sahibi, pay sahipliği haklarının kullanılabilmesi için gerekli olduğu takdirde ve bilgi alma veya inceleme hakkı daha önce kullanılmışsa, belirli olayların özel bir denetimle açıklığa kavuşturulmasını, gündemde yer almasa bile genel kuruldan isteyebilir.(2) Genel kurul istemi onaylarsa, şirket veya her bir pay sahibi otuz gün içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden bir özel denetçi atanmasını isteyebilir.”düzenlemesi, TTK.nın 439.maddesinde ” (1) Genel kurulun özel denetim istemini reddetmesi hâlinde, sermayenin en az onda birini, halka açık anonim şirketlerde yirmide birini oluşturan pay sahipleri veya paylarının itibarî değeri toplamı en az birmilyon Türk Lirası olan pay sahipleri üç ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinden özel denetçi atamasını isteyebilir. (2) Dilekçe sahiplerinin, kurucuların veya şirket organlarının, kanunu veya esas sözleşmeyi ihlal ederek, şirketi veya pay sahiplerini zarara uğrattıklarını, ikna edici bir şekilde ortaya koymaları hâlinde özel denetçi atanır.”düzenlemesi yer almaktadır.
Yapılan yargılama, toplanan ve sunulan deliller, alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilidiğinde;
Dava; 6102 sayılı TTK’nun 438.maddesi uyarınca açılmış özel denetçi atanması talebine ilişkindir.
Raporda özetle; TTK.m.438 hükmünün gerekçesinde yer alan şirketin herhangi bir işi, işlemi, kararı ile şirkete bir kayıp verilmesi niteliğinde olan ve yöneticilerin sorumluluğunu gerektiren işlemler nedeniyle özel denetçi tayin edilebileceği, iddia edilen olayların hiçbirisinin TTK.m.438 hükmündeki şartları taşımadığı sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
Özel denetçi atanması kurumu, yeni TTK sisteminde pay sahiplerinin ve azınlığın kontrol haklarına ilişkin üzerinde önemle durulan bir müessesedir. Kanunda bir taraftan pay sahibinin bilgi alma ve inceleme hakkı, diğer taraftan ise özel denetim isteme hakkı genişletilmiş ve güçlendirilmiştir. Bu sayede pay sahibine ve özellikle azınlığa, şirketin işleyişi ile ilgili daha şeffaf ve güvenilir bilgi elde etme imkânı sağlanmıştır. Özel denetim isteme hakkı, pay sahiplerinin, şirketle ilgili belirli konularda bilgi sahibi olarak pay sahipliği haklarını genel kurulda daha etkin ve bilinçli bir şekilde kullanabilmelerine hizmet eder. Böylece bilhassa çoğunlukta bulunmayan, yönetim kuruluna üye belirleme imtiyazına sahip olmayan pay sahiplerinin, şirketle ilgili belirli olayları açıklığa kavuşturmaları sağlanabilmektedir.Özel denetim müessesi 6102 sayılı TTK’nun 438-444 maddeleri arasında düzenlenmiştir. Özel denetimde, özel denetçi tarafından belirli olayların aydınlatılması amacıyla denetim yapılmakta ve sonuç rapor ile açıklanmaktadır. TTK md.438 ile pay sahibinin özel denetçi talebinde bulunması için, pay sahipliği haklarının kullanılması için gereklilik ve bilgi alma ve inceleme hakkının kullanılmış olması şartları aranmaktadır.Uygulamada özel denetiminin yönetici ve denetçilerin sorumluluğuna hazırlık amacı taşıdığı, şirketin sevk ve idaresi konusunda amaca uygunluk ve yerindelik incelemesi niteliğinde olmadığı, organların takdir yetkilerinin incelenmesini içermediği, kuralsızlıkların açıklanması gerektiği, olayların açıklığa kavuşturulmasının amaçlandığı kabul edilmektedir. Bu doğrultuda, 6102 s. TTK hükümleri çerçevesinde her bir pay sahibi gündemde herhangi bir madde bulunmasına gerek olmaksızın özel denetçi atanmasını genel kuruldan isteyebilir. Pay sahibinin bu talepte bulunabilmesi için kanunun aradığı koşullar TTK. 438/1 ‘e göre;bilgi alma ve inceleme haklarının kullanılmış olması,özel denetimin pay sahipliği haklarını kullanmak için gerekli bulunması,açıklığa kavuşturulması istenen olayların belirli olmasıdır.Genel kurul bu talebi reddettiği takdirde azınlık (sermayenin en az yüzde onunu temsil eden payların sahipleri) veya payların itibari değeri toplamı en az 1 milyon TL olan pay sahipleri şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinden üç ay içerisinde şirkete özel denetçi atanmasını talep edebilirler. ( TTK 439/1 md.)
Bilgi alma şartı bakımından; özel denetçinin atanması, pay sahibinin bilgi alma hakkı ile doğrudan ilişkili olduğundan, kanun koyucu, birinci olarak pay sahibinin öncelikle kendisine sunulan ve kapsamı genişletilen bilgi alma ve inceleme hakkını kullanmış olmasını aramaktadır (TTK m. 438/1). Öte yandan, kanun koyucu verilecek bilgilerin niteliğine ilişkin de ayrı bir belirleme yapmıştır. Bu bağlamda, verilecek bilgilerin hesap verme ve dürüstlük ilkeleri bakımından özenli ve gerçeğe uygun olması gerekmektedir (TTK m. 437/1). Kanun koyucu, pay sahiplerine verilecek olan bilgilerin amaca hizmet etmesini, şirketle ilgili konuların şeffaf bir şekilde açıklanmasını, gerçek durum ile verilen bilgilerin örtüşmesini aramaktadır.
Gereklilik koşulu bakımından; ikinci olarak kanun koyucu özel denetim yolunun pay sahipliği haklarından yararlanılabilmesi için gerekli olmasını aramıştır. Bu bağlamda, pay sahibinin oy hakkını kullanarak yönetim kurulunu ibra etmeden veya ilgililer hakkında sorumluluk davası açmadan önce gerekliliğini ispatlayarak özel denetim hakkını kullanması mümkündür.
Belirlilik koşulu bakımından; özel denetim, şirketin genel gidişi hakkında, kâr-zarar durumunun tespiti ile ilgili olarak genel bir biçimde bilgi alma amacıyla kullanılamaz. Şirket ile ilgili belli olayların, örneğin ihalelerin, projelerin, inşaatların yapımı ve akıbeti hakkında pay sahiplerinin bilgi sahibi olabilmeleri için söz konusu müessese düzenlenmiştir.Bundan dolayı, pay sahibinin özel denetime başvurabilmesi, şirketi ilgilendiren belirli olayları zikretmesi ve bunları ortaya koymasına bağlıdır. Pay sahibinin bilgi almak istediği meseleleri somut ve anlaşılabilir şekilde belirtmesi gerekir.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olayda özel denetçi atanması şartlarının oluşup oluşmadığı değerlendirildiğinde;
Belirli şartlara başlanmış olan özel denetçi istenmesine dair hakkın kullanılabilmesi için azlık, mahkemeyi ikna edici olay ve olgulara dayanarak ve zararın varlığına dair belirli bazı olayların incelenmesini talep edebilmektedir. Azlığın başvuru talebi için gereken ön koşul ise bilgi alma hakkını kullanmış olmasıdır. Somut olayda özel denetçi atanması talep edilen şirketle ilgili kârlılık durumunun düzenli olarak devam etmesi, huzur hakkı ödemelerinin şirket hacmi dikkate alındığında fahiş olmaması, geçmiş yıllardaki oranlarla orantılı olması, şirketin sektörde üst sıralarda yer alan yerini koruması, daha önce özel denetçi atanmasına ilişkin yapılan başvuruların mahkemelerce reddedilmesi ve en önemlisi de şirketteki pay sahiplerinin zarara uğratıldıklarına ilişkin somut bir delile rastlanması iddia edilen olayların hiçbirisinin TTK, m. 438 hükmündeki şartları taşımadığı tespitleri nazara alınarak Tüm bu nedenlerle davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacıların yasal koşulları oluşmayan ÖZEL DENETÇİ ATANMASI TALEBİNİN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gerekli 54,40 TL karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 44,40 TL harcın mahsubuna, bakiye 10,00 TL harcın davacılardan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı yararına tayin ve takdir olunan 3.400,00- TL maktu vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
6-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı KESİN olarak oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 01/10/2020

Başkan …
¸
Üye …
¸
Üye …
¸
Katip …
¸