Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/277 E. 2019/1320 K. 16.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/277 Esas
KARAR NO : 2019/1320

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/04/2019
KARAR TARİHİ : 16/12/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/01/2020
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı dava dilekçesinde özetle; Kurumun faaliyet izni 4389 sayılı Bankalar kurulunun 20/6 maddesi hükmüne istinaden kaldırıldığını ve … A.Ş.nin tasfiyeye girdiğini ve 04/08/2001 tarihli Olağanüstü Genel Kurulu tasfiyenin en geç 5 yıl içinde tamamlanmasının kararlaştırıldığını, davalı şirkete 2001 yılından önce ABD Doları ve Euro yatırarak açmış olduğu muhtelif hesaplarının bulunduğunu, genel kurul toplantısından hesapların, küçük meblağdan büyük meblaya doğru sırasıyla ödeme yapılmasının karar altına alındığını, ödeme sırasının dışına çıkılacak olunur ise tasfiye memurlarının ve münfesih şirketin hukuki ve cezai sorumlulukları olacağının yetkililer tarafından yazılı olarak beyan edildiğini, 2002 yılında 500 TL ödeme yapıldığını ve 19 yıl boyunca başka hiçbir ödeme yapılmadığını, …. 2009 yılından itibaren sıralı ödemeleri tamamen durdurduğunu, yüzlerce sıra dışı ödemeler yaptığını belirterek …nun görevini suistimal ettiğinden bahisle çıkarları doğrultusunda tarafına ödeme yapmadığı alacağının fazlaya ilişkin hakkını saklı tutarak ödetilmesinin teminine, davanın kabulüne, Tasfiye K urulu Başkanının genel kurulda alınan kararları ihlal ettiğinin ve genel kurulda tesbit edilen ödeme sırasını da ihlal ettiğinin tespitine, 2.000 TL tazminatın davalıdan tahsiline, Dolar ve Euro hesaplarının ödetilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; husumet itirazında bulunduklarını, davacının alacağı kar ve zarara katılım akdine dayandığını, bu hesabına yönelik olarak davacının dava dışı Tasfiye Halinde ….A.Ş.’den ve müvekkillerinden henüz kesinleşmiş muaccel ve likit bir alacağının bulunmadığını, benzer alacak davalarında muhtelif mahkemelerden davanın reddi yönünde kararlar verildiğini ve bu kararlar da Yargıtay ilgili Hukuk Daireleri tarafından onandığını, davanın zamanaşımına uğradığını, dava dışı şirketin tasfiye işlemlerinin devam ettiğini, müvekkilinin davacıya hiçbir borcunun bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Tüm dosya muhteviyâtı küllîyen tetkîk edildiğinde;
Husumet, bir başka deyişle taraf ehliyeti, dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacı sıfatı, dava konusu hakkın sahibini, davalı sıfatı ise dava konusu hakkın yükümlüsünü belirler. Uygulamada davacı sıfatı, aktif husumet, davalı sıfatı ise pasif husumeti karşılayacak şekilde değerlendirilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyorsa o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı sıfatının olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir. Taraf sıfatının en önemli özelliği, def’i değil itiraz niteliğinde olması nedeniyle taraflarca süreye ve davanın aşamasına bakılmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve taraflarca ileri sürülmemiş olsa bile mahkemece re’sen ele alınabilmesidir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-d maddesinde düzenlendiği üzere dava ve taraf ehliyeti dava şartlarındandır. Ancak, taraf sıfatı dava şartlarından değildir. Buna karşılık, taraf sıfatı, dava şartı gibi, davanın esastan görülüp karara bağlanabilmesi için, varlığı ya da yokluğu hakim tarafından davanın her aşamasında kendiliğinde gözetilen ve taraflarca noksanlığı davanın her aşamasında ileri sürülen nitelikte olmasıdır.
Taraflar arasındaki ilişki , kar ve zarar ortaklığına dayalı katılım hesabına ilişkindir. Dava dışı finans kurumu hakkında BDDK nın 10.02.2001 tarih ve 171 sayılı kararı ile faaliyetin sona erdirilmesine karar verilmiştir. Faaliyet izni kaldırılan şirketin tasfiye haline girmesine ve tasfiye işlemlerinin 6762 sayılı kanun gereği yapılmasına fon kurulunca karar verilmiş olup ;tasfiye işlemleri AŞ nin tasfiyesi hükümlerine göre devam etmektedir.
Kar ve Zarara Katılma Hesabı akdi çerçevesinde açılan hesaplara Katılma Hesabı adı verilir. Tasarrufunu faizsiz bankaya yatırarak katılma hesabı açtıran kişi vade sonunda ne miktarda kar payı alacağını önceden bilemez. Hatta karın yanında anaparanın da aynen ödeneceği garantisi verilmemektedir. Katılma hesaplarında biriken para, aynı vade ve döviz türündekilerle birleşerek bir havuz oluşturur ve katılım bankası tarafından çeşitli kredi usûlleriyle işletilir. Bir kredi kârla sonuçlanırsa havuza kâr gelir. Zararla sonuçlanırsa da havuz bu ölçüde zarar etmiş olur. Havuz kendi dönemini kârla kapatırsa banka hesap sahibine anapara ile birlikte kâr dağıtır. Banka dönemi zararla kapatırsa dönem sonunda hesap sahibinin anaparasının bir kısmı eksilmiş olur. Zaten işlemin niteliği kâr kadar zarar riskinin de varlığıdır.
Kar-zarara katılım hesaplarının tasfiye sonucu beklenmeden talep edilemeyeceği doğrultusunda Yargıtay’ca pek çok emsal nitelikte kararlar verilmiştir. (Yargıtay 19.HD 2015/2915esas-15255karar sayılıve 23.11.2015tarihli kararı da aynı yoldadır.)
Dava dışı finans kurumunun faaliyet izni BDDK ‘nun 10/02/2001 tarihli ve 171 sayılı kararı ile kaldırılmış ve dava dışı şirket tasfiye sürecine girmiştir. Dava dışı kurumun tüzel kişiliği tasfiye amacı ile sınırlı olmak üzere devam etmekte ,tasfiyesi ise anonim şirketlerin tasfiyesi hükümlerine göre yürütülmektedir .4389 sayılı Bankalar Kanununun 20-6/d maddesinde faaliyet izni kaldırılan özel finans kurumunun yönetim ve denetiminin yasada belirtilen tasfiye kuruluna intikal etmesi sebebiyle davacının kar ve zarara katılma hesap cüzdanlarına dayalı olarak varlığını ile sürdüğü alacağını tasfiye işlemleri tamamlanmadan isteyemeyeceği ayrıca davanın davalının davacı ile doğrudan bir borç doğurucu işlem yapmamaları ve pasif dava ehliyeti bulunmadığından reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle
1-Davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,
2-Alınması gereken harç peşin alındığından ayrıca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tayin ve takdir olunan 2.725,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan gider avansından arta kalan kısım olur ise, karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,

Dair; 6100 sayılı HMK.’nun 341. ve devamı maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere davacı asilin ve davalı vekilinin yüzüne karşı karar verildi. 16/12/2019

Katip …
E-imzalıdır ¸

Hakim …
E-imzalıdır ¸