Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/229 E. 2019/682 K. 14.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/229 Esas
KARAR NO : 2019/682

DAVA : Tanıma Ve Tenfiz
DAVA TARİHİ : 04/04/2019
KARAR TARİHİ : 14/06/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 28/06/2019

Mahkememizden verilen 05/11/2018 tarih ve …… Esas ……. sayılı kararının İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi …….Hukuk Dairesinin 12/03/2019 tarih ve ……Esas, ……Karar sayılı ilamı ile bozulduğu görülmekle yukarıdaki esasına kaydı yapılan Tanıma Ve Tenfiz davasının bozma sonraıs yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde;Romanya menşeili müvekkili şirket ile davalı şirket arasında doğan uyuşmazlıkta Bükreş Mahkemesi Hukuk Mahkemeleri……Hukuk Dairesi……… nolu dosyadan verilen …… sayılı 05/10/2011 tarihli kararında, davalı şirketin sözleşmesel yükümlülüklerini ihlal ettiğini, işlerini geciktirdiğini, müvekkili şirketi zarara uğrattığını tespit ettiğini, müvekkili şirkete (Eski ünvanı: ……) tazminat olarak 7.762.189,00-Avro, yargılama masrafı olarak ise 283.309,78 Euro ödemesine hükmettiğini, bu kararın Bükreş Temyiz Mahkemesi ………Hukuk Dairesince istinaf incelemesinden geçtiğini, 18/10/2012 tarihli……. sayılı karar ile ……. A.Ş.’nin istinaf başvurusunun reddedildiğini, bunun üzerine davalının bu karara karşı Romanya Yüksek Temyiz ve Adalet Mahkemesi nezdinde temyiz başvurusunda bulunduğunu, temyiz incelemesini yapan Romanya Yüksek Temyiz ve Adalet Mahkemesi ……Hukuk Dairesinin 10/04/2014 tarihli …….. sayılı kararı ile tüm temyiz taleplerini reddettiğini ve işbu kararın kesinleştiğini, Romanyadaki esasa dair yargılamaya ek olarak davalı ……. A.Ş.tarafından müvekkili şirket ve …….Bankası A.Ş.aleyhine İstanbul …….Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde (…… Esas, eski esası ………, ilk eski esası İstanbul …….. ATM …….) 18/09/2007 tarihli Performans Garanti Sözleşmesi uyarınca verilen Romanya’da üstlenilen işleri teminen…… tarafından verilen avans ve teminat mektuplarının hükümsüzlüğünün tespiti ve muarazanın giderilmesi davası açıldığını, ilk aşamada davanın reddedildiğini, Yargıtay……Hukuk Dairesinin 21/06/2012 tarihli ……. Esas,……. Karar sayılı kararı ile Romanya’daki davanın bekletici mesele yapılması gerekçesiyle yerel mahkeme kararını bozduğunu, yerel mahkemenin bozmaya uyarak Romanya’da görülmekte olan davayı bekletici mesele yaptığını, sonrasında huzurdaki davaya konu edilen Romanya’daki dava dosyasının kesinleşmiş kararının İstanbul ……..ATM …….. Esas sayılı dosyasına sunulduğunu, yerel mahkemece 14/05/2015 tarihinde davanın reddine karar verildiğini, bu karara karşı o dosyanın davacısı ……. A.Ş.tarafından yeniden temyiz yoluna başvurulduğunu, Yargıtay …….Hukuk Dairesinin 02/11/2017 tarihli ……. Esas……… Karar sayılı kararı ile yerel mahkeme kararının bozulduğunu, bozma gerekçesi olarak Romanya’daki kararın tanınmasının sağlanması için dava açmak üzere uygun süre ve imkan verilmesi gösterildiğini, bozmadan sonra dosyanın İstanbul ……ATM’nin ……Esas numarasına kaydedildiğini, yargılamada bozma kararına uyularak taraflarına kararın tanınmasına ilişkin dava açmak üzere süre verildiğini, Yargıtay …….Hukuk Dairesinin ve bozma kararına uyan İstanbul ……. ATM’nin kararları ışığında Bükreş Mahkemesi Hukuk Mahkemeleri…..Hukuk Dairesi ,……. nolu dosyadan verilen ……. sayılı 05/10/2011 tarihli kararı ve bu karara karşı son aşamada temyiz incelemesini yapan Romanya Yüksek Temyiz ve Adalet Mahkemesi ……Hukuk Dairesince verilen 10/04/2014 tarihli ……. karar sayılı kararın tanınması ve tenfizi için huzurda görülen davanın açılması gereği doğduğunu, tanıma ve tenfiz için aranan şartların sağlandığını, 5718 sayılı Kanun uyarınca yabancı mahkeme kararının kesinleştiğini, iki ülke arasında karşılıklılık mevcut olduğunu, kararın Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmediğini, Türk kamu düzenine aykırı olmadığını, yabancı mahkemedeki yargılamada davalının savunma haklarına riayet edildiği, müvekkili şirketin teminattan muaf olduğunu belirterek Bükreş Hukuk Mahkemesi Hukuk Mahkemeleri………Hukuk Dairesi’nin………nolu dosyasından verilen……sayılı 05/10/2011 tarihli karar ve bu kararın temyiz incelemesinin yapıldığı Romanya Yüksek Temyiz ve Adalet Mahkemesi ……..Hukuk Dairesinin …… dosya, ………. karar sayılı, 10/04/2014 tarihli kesin kararının tanınmasına ve tenfizine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; İstanbul ……… ATM’nin ……Esas sayılı dosyasının davalısı …….. Ltd.olup tanınması istenen kararda dahi davası reddedilen huzurdaki davanın davacısının yabancı mahkeme kararlarının tanınmasında hiçbir hukuki menfaatinin bulunmadığını, davacı …….. Bükreş Şubesinin yabancı mahkemedeki davasının dava açma ehliyeti yokluğundan dolayı reddedildiğini, dava konusu uyuşmazlıkla ilgili Prof. Dr. ……..’dan uzman görüşü aldıklarını, uzman görüşünü dilekçe ekinde sunduklarını, uzman görüşünde ifade edildiği üzere Bükreş ………Ticaret Mahkemesinin 05/10/2011 tarihli kararında yer alan gerekçeler veya vakıa tespitlerinin “…….Ltd……”lehine hükmolunan tazminatın gerekçeleri olduğunu, huzurdaki davanın davacısının bu gerekçe ve vakıa tespitlerinden yararlanmasının mümkün olmadığını, işbu kararın tanınmasında da hukuki menfaatinin bulunmadığını, tanımanın Türk Hukukunda yabancı mahkeme kararının hüküm fıkrasına münhasır olup Romanya Mahkemesi karar içeriğinde yer alan hususların tanınmasının söz konusu olamayacağını, doktrinde de aynı görüşlerin hakim olduğunu, tanıma ve tenfiz davalarında eda hükmü içeren ilamlar yönünden nispi harç alınması gerektiğini, davacı tarafından yapılan ıslahın mahkemece verilen nispi harç tamamlanmasına ilişkin karardan sonra kötü niyetli olarak yapıldığını, ıslah beyanına itibar edilmemesi gerektiğini, yabancı mahkeme kararı nitelik itibariyle bir eda kararı olduğundan bu kararın Türk mahkemelerinde etki doğurabilmesi için ancak tenfiz davası açılması gerektiğini, tenfiz kararını gerektiren yabancı bir mahkeme kararının Türk mahkemesinde görülen bir davada tanınması yoluyla kesin hüküm etkisinden istifade ile icrasının temin edilmesinin tenfiz hükümlerinin bertaraf edilmesi anlamına geldiğini, zaten Yargıtay……Hukuk Dairesi tarafından tesis edilen bozma kararında dava konusu kararın tanınması ve tenfizi yapılmadan kesin hüküm teşkil etmeyeceğinin vurgulandığını, davacı şirketin ………… şirketinin iflas masasına süresinde herhangi bir başvuruda bulunmadığını, davacının Romanya’da iş üstlenen …………’nin garantörü olduğunu, davacının iddialarının aksine huzurdaki dava kapsamında tanıma şartlarının oluşmadığını, yabancı mahkeme kararı yeterli deliller toplanmaksızın eksik ve hatalı inceleme ile tesis edildiğinden müvekkilinin adil yargılanma ve savunma haklarının açıkça kısıtlandığını, adil yargılanma kapsamında değerlendirilen hukuki dinlenilme ve savunma hakkının aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.maddesinde düzenlendiğini, dava konusu taşeronluk sözleşmesindeki edimin ifasında davacı …….. şirketinin kusuru nedeniyle gecikme yaşandığının tanınması talep edilen dosya kapsamında alınan rapor ile de sabit olduğunu, işbu raporun Romanya Mahkemesi tarafından değerlendirilmeksizin savunma hakkının kısıtlanarak hüküm kurulduğunu, Romanya mahkemesinin müvekkilinin dava konusu inşaatta meydana gelen gecikmede tarafların ne ölçüde kusurlu olduğuna dair taleplerini herhangi bir gerekçe göstermeksizin reddettiğini, tanıma davasına konu karar hakkında müvekkili tarafından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuru yapıldığını, öte yandan kararın açıkça kamu düzeni ve münhasır yetki kurallarına aykırı olduğunu, kararın uluslararası alanda kesin mahiyette olduğunun söylenemeyeceğini, davacı hakkında iflas kararı bulunduğundan davacının teminat göstermesi gerektiğini, HMK 84, MÖHUK 48.maddeleri uyarınca mahkemece davacının teminat göstermesi için kesin süre verilmesini talep ettiklerini ileri sürerek davacının kötü niyetli ıslah beyanlarına itibar edilmemesini, hakkında iflas kararı bulunan davacıdan teminat alınmasına, teminatın yatırılmaması halinde davanın öncelikle usulden reddine karar verilmesini, esas yönünden ise haksız ve hukuka aykırı davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER VE YARGILAMANIN ÖZETİ;
Dava, 5718 sayılı MÖHUK’nun 58.maddesi ve devamı uyarınca açılmış yabancı mahkeme kararının tenfizi istemine ilişkindir.
Davacı vekili 04/05/2018 havale tarihli ıslah dilekçesiyle Bükreş Mahkemesi Hukuk Mahkemeleri ……Hukuk Dairesi…… nolu dosyadan verilen…… sayılı 05/10/2011 tarihli kararı ve Romanya Yüksek Temyiz ve Adalet Mahkemesi…..Hukuk Dairesince verilen 10/04/2014 tarihli dosya …….karar sayılı kararına ilişkin tanıma ve tenfiz talebinin sadece tanıma olarak ıslah ettiklerini bildirmiş, ıslah dilekçesi 09/05/2018 tarihinde davalı vekiline tebliğ edilmiştir.
ÖNCEKİ HÜKÜM:
Mahkememizde görülmekte olan, davacı tarafından davalı aleyhinde açılan tanıma ve tenfiz istemine ilişkin davada, tanıma ve tenfize yönelik talep yönünden davanın nispi harca tabi davalardan olduğu, davacı tarafça yapılan ihtarata, verilen kesin süreye rağmen noksan peşin harç tamamlanmadığından Harçlar Kanunu’nun 30,32 maddeleri atfıyla HMK 150/1 maddesi uyarınca 05/07/2018 tarihli duruşmada dosyanın işlemden kaldırıldığı, bu tarihten itibaren yasal 3 aylık süre içerisinde noksan harç yatırılmak suretiyle yenilenmediği anlaşıldığından, HMK’nun 150/5 maddesi uyarınca 06/10/2018 tarihi itibariyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE SONUÇ
Önceki hükmün davacı vekilinin istinaf yoluna başvurması üzerine İstanbul Bölge adliye mahkemesinin ……..Hukuk Dairesinin 12/03/2019 tarihli ……..esas ……. karar sayılı kararı ile;
“Dava, delil olarak sunulan yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizi istemiyle açılmış, mahkemece nispi harcın tamamlanmasına ilişkin ara kararı üzerine, davacı tarafça sunulan ıslah dilekçesi ile, yabancı mahkeme kararlarının tanınmasının delil olarak sunulması için yeterli olduğu belirtilerek, tenfiz talebinden vazgeçilmiş ve tanıma kararı verilmesi istenmiştir. Yerel mahkeme, verilen süre içerisinde nispi harcın tamamlanmadığı gerekçesiyle, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 176. Maddesine göre, ıslah yolu ile taraflardan herbirinin yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen düzeltmesi mümkündür. Bu kapsamda, ıslah ile müddeabih artırılabileceği gibi, azaltılabilir; bir kısım talepler yerine başka talepler ileri sürülebilir veya bir kısım taleplerden vazgeçilebilir. Davacı da, görülmekte olan bir davaya delil olarak sunmak istediği yabancı mahkeme kararının tenfizinin kendisi için gerekmediği düşüncesiyle, dava açarken talep ettiği tenfiz isteminden ıslah dilekçesi ile vazgeçerek, yabancı mahkeme kararlarının sadece tanınmasını istemiştir. Dosya kapsamından, davacının sadece tanıma talep etmesinde hukuki yararı olduğu anlaşılmaktadır. Tanıma, yabancı mahkeme kararının tenfizini, yani icrasını gerektirmeyip bir tespit işlemi niteliğinde olduğundan, tanıma talebi yönünden nispi harç değil, maktu harç alınması gerekir. Mahkemece, işin esasına girilerek tanımanın koşullarının bulunup bulunmadığı değerlendirilip, sonucuna göre esas hakkında bir karar verilmesi gerekirken, davacının ıslah talebi dikkate alınmaksızın, verilen süre içerisinde nispi harç yatırılmadığı gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi yerinde olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile, HMK’nın 353/1-a-6 bendi gereğince usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının kaldırılarak, işin esasına girilip tanımanın yasal koşullarının bulunup bulunmadığı değerlendirilerek, sonucuna göre esas hakkında bir karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.”gerekçesiyle önceki hükmün davacı vekili lehine lehine BOZULMASINA karar verilmiştir.
Bozmadan sonra yapılan yargılamada davacı vekili bozmaya uyulmasını, davalı vekili ise davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkememizce İstanbul Bölge adliye mahkemesinin ……Hukuk Dairesinin…… esas ……. karar sayılı ilamına göre yargılamaya devam edilmesine talebin esas bakımından incelenmesine karar verilmiştir.
Yapılan yargılama, toplanan ve sunulan deliller ve tüm dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde; uyuşmazlık davacının yabancı mahkeme ilamının sadece tanınmasını talep edip edemeyeceği bunda hukuki yararının bulunup bulunmadığı ve tanıma talep edip edemeyeceği husunda olup konuyu düzenleyen mevzuat hükmüne göre ;
Tanıma, yabancı mahkeme kararına kesin delil veya kesin hüküm vasfını kazandırır (MÖHUK m. 58). Tanıma halinde, yabancı ilamın kesin hüküm ve kesin delil etkisi, yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren hüküm ifade eder (MÖHUK m. 59).
Yabancı Mahkeme Kararlarının Tanınması ve Tenfizi, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun(MÖHUK)’un İkinci Kısmının İkinci Bölümünde düzenlenmiştir. Kanunun 50 ilâ 57.maddeleri “tenfiz” e, 58 ile 59.maddeleri ise “tanıma”ya ilişkindir.
5718 sayılı Kanun’un tanımaya ilişkin hükümleri incelendiğinde, “Tanıma” başlıklı 58. maddesinde:
“(1) Yabancı mahkeme ilâmının kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesi yabancı ilâmın tenfiz şartlarını taşıdığının mahkemece tespitine bağlıdır. Tanımada 54 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi uygulanmaz.
(2) İhtilâfsız kaza kararlarının tanınması da aynı hükme tâbidir.
3) Yabancı mahkeme ilâmına dayanılarak Türkiye’de idarî bir işlemin yapılmasında da aynı usul uygulanır.”
“Kesin Hüküm ve Kesin Delil Etkisi” başlıklı 59.maddesinde:
“Yabancı ilâmın kesin hüküm veya kesin delil etkisi yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren hüküm ifade eder.” Hükümleri yer almaktadır.
Yabancı mahkeme kararının tanınması onun tanındığı ülkenin yargısında etki doğurması anlamına gelir. Tanınan yabancı mahkeme kararları Türk hukukunda kesin hüküm ve kesin delil olmak üzere iki ayrı etkiye sahip olur. Türk hukuku tanıdığı mahkeme kararının maddi anlamda kesin hüküm etkisini kabul etmiş sayılır yani; yabancı mahkeme kararları artık Türk hukukunda maddi anlamda kesin hüküm etkisine sahip kararlarla aynı özelliği gösterir yabancı mahkeme kararlarının içeriğinin belirlenmesi hakkında Türk mahkemelerinin herhangi bir etkisi yoktur; yani yabancı mahkeme kararında yer alan hüküm fıkrası kararı veren devletin hukukuna göre belirlenir ve yorumlanır. Yabancı mahkeme kararını veren ülkenin hukuku kararın maddi ve şahsi kapsamını tespit eder. Bununla beraber yabancı mahkeme kararlarına, Türk mahkeme kararlarının sahip olduğu kesin hüküm kuvvetinden daha geniş bir kesin hüküm kuvveti tanınamaz. MÖHUK’ta sayılan şartları taşımayan yabancı mahkeme kararların tanınma talepleri mahkemelerce reddedilir. Tanıma talebi reddedilen kararın Türk hukukunda nasıl bir sonuç doğuracağı hakkında mahkeme kararının Türk hukukunda takdiri delil olarak değerlendirileceği kabul edilmektedir.
YARGITAY …….. HUKUK DAİRESİ ESAS NO : …… KARAR NO : ……. saylı emsal içtihadında da belirtildiği üzere ;
”…. her mahkeme kararının kesin hüküm ve icra kabiliyeti olmak üzere iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Kesin hüküm teşkil eden mahkeme kararları-istisnalar dışında- icra kabiliyeti de taşırlar. Ne var ki, hem kesin hüküm, hem de icra kabiliyetini birlikte taşımayan mahkeme kararları da bulunmaktadır. Bir mahkeme kararının kesin hüküm ve icra kabiliyeti olmak üzere iki sonucu birlikte taşıyıp taşımadığı, kesin hüküm teşkil eden o mahkeme kararının hukuki niteliğine göre belirlenir. Aynı sonuç yabancı mahkeme kararları için de söz konusudur. Kesin hüküm, bir uyuşmazlığı nihai olarak ortadan kaldıran ve o hususun mahkemelerde yeniden inceleme konusu yapılmasına engel olan kanuni hakikat vasfıdır ve kararın aynı konuda, aynı taraflar arasında, aynı sebeple yeniden kaza organı önünde muhakeme konusu yapılamamasıdır. İstisnalar dışında icra kabiliyeti olan kararlar, hem maddi hem de şekli kesinlik taşıyan kararlardır. Maddi anlamda kesin hükmün, taşıdığı niteliğin gereği olarak, iki sonucu bulunmaktadır: kararın kesin delil teşkil etmesi ve aynı konuda, aynı taraflar arasında, aynı sebeple dava açılması halinde karşı tarafın kesin hüküm itirazında bulunabilmesidir. İşte yabancı mahkeme kararının tanınmasının hukuki gerekçesini, kararın kesin hüküm kuvveti oluşturmaktadır. Tanıma; “Bir mahkeme kararının kesin hüküm kuvvetinin yabancı ülkede kabulü”; tenfiz ise; “Bir mahkeme kararının, sahip olduğu kesin hüküm kuvvetinin sonucu olarak, maddi icra muamelelerini gerekli kılan kamu gücünü harekete geçiren vasfı”dır. Her mahkeme kararı hem kesin hüküm, hem de icra kabiliyetini birlikte taşımamakta; bazı kararlar nitelikleri gereği yalnız kesin hüküm teşkil etmekte, fakat icra kabiliyetleri bulunmamaktadır. İşte bu tür yabancı mahkeme kararları yalnız tanınabilir; tenfiz edilemezler. Çünkü icra kabiliyetleri yoktur. Tanıma yabancı mahkemece verilen kesinleşmiş bir kararın kabul edilmesi işlemi olup; tanımada amaç, sadece kararın maddi anlamda kesinliğinden yararlanılmasıdır. O halde, tanıma kararı verilebilmesinin ön koşulu bir yabancı mahkeme kararının varlığı ve bu kararın kesinleşmiş olmasıdır. Herhangi bir sınırlamaya tabi olmaksızın yabancı mahkeme kararının tanınmasında “hukuki yararı” bulunan kişiler tanıma ve tenfiz isteminde bulunabilirler. Önemle belirtilmelidir ki, hukuki yararın varlığı koşulunun mevcut olup olmadığı, her davada o davaya konu olayın somut özellikleri çerçevesinde, hakim tarafından değerlendirilmelidir. Bir hakkın, mahkeme kararına gerek olmaksızın, başka bir yolla ve aynı ölçüde güvenli olarak elde edilebilmesinin mümkün bulunduğu hallerde, o hakla ilgili olarak dava açılmasında hukuki yarar bulunmazken; o hakkın ancak, mahkeme kararı ile elde edilebileceği hallerde, hukuki yararın varlığının kabulü gerekir. Kanun koyucu, bir hakkın dava dışı bir yolla elde edileceğini açıkça düzenlememiş ve hak sahibinin ayrıca bir ilam almasına gerek bulunmadığını özellikle vurgulamamışsa ve o hak ancak mahkemeden alınacak kararla sağlanabilecekse, o kararın verilmesini istemede hukuki yararın varlığı kabul edilmelidir. denmiştir.
Dava konusu olayda ıslahla birlikte tanınması talep edilen Bükreş Mahkemesi Hukuk Mahkemeleri ……Hukuk Dairesi ……. nolu dosyadan verilen ……. sayılı 05/10/2011 tarihli karar gerekçesine göre ”davacı tarafından dosyaya yatırılmış olan deliller gerçekten taşeron …..’nın işlerini yerine getirmesine çok büyük gecikmeler kaydederek ve mutabık kalınan vadelere uymayarak üstlenmiş olduğu yükümlülükleri ispatlamaktadır denilerek …….Limited şirketine tazminat olarak 7.762.189,00-Avro, yargılama masrafı olarak ise 283.309,78 Euro ödemesine ve diğer davacı yönünden usül niteliğinin eksikliğinden dolayı davanın reddine hükmetmiş bu kararın Bükreş Temyiz Mahkemesi …….Hukuk Dairesince istinaf incelemesinden geçtiğini, 18/10/2012 tarihli ……. sayılı karar ile ……. A.Ş.’nin istinaf başvurusunun reddedildiğini, bunun üzerine davalının bu karara karşı Romanya Yüksek Temyiz ve Adalet Mahkemesi nezdinde temyiz başvurusunda bulunduğunu, temyiz incelemesini yapan Romanya Yüksek Temyiz ve Adalet Mahkemesi ……..Hukuk Dairesinin 10/04/2014 tarihli …….. sayılı kararı ile tüm temyiz taleplerini reddettiğini ve işbu kararın kesinleştiği anlaşılmış olup iş bu davada davacı …….Limited lehine tesis edilen yabancı mahkeme kararının tanınmasını talep etmiş olmakla iş bu davanın açılmasının esas nedeninin davalı ……. A.Ş.tarafından bu dosya davacısı şirket ve …….Bankası A.Ş.aleyhine İstanbul ………Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde (……Esas, eski esası……., ilk eski esası İstanbul …… ATM …….) 18/09/2007 tarihli Performans Garanti Sözleşmesi uyarınca verilen Romanya’da üstlenilen işleri teminen…….tarafından verilen avans ve teminat mektuplarının hükümsüzlüğünün tespiti ve muarazanın giderilmesi davası açıldığı ve ilk aşamada davanın reddedildii görğlmüş olup Yargıtay……Hukuk Dairesinin 21/06/2012 tarihli …… Esas, …… Karar sayılı kararı ile Romanya’daki davanın bekletici mesele yapılması gerekçesiyle yerel mahkeme kararını bozduğu, mahkemenin bozmaya uyarak Romanya’da görülmekte olan davayı bekletici mesele yaptığı, sonrasında ise iş bu davaya konu edilen Romanya’daki dava dosyasının kesinleşmiş kararının İstanbul …….. ATM……. Esas sayılı dosyasına sunulması üzerine mahkemece 14/05/2015 tarihinde davanın reddine karar verildiği davalı ……. A.Ş.tarafından yeniden temyiz yoluna başvurulması üzerine Yargıtay……..Hukuk Dairesinin 02/11/2017 tarihli ……. Esas ……. Karar sayılı kararı ile mahkeme kararının bozulduğu bozma gerekçesi olarak Romanya’daki kararın tanınmasının sağlanması için dava açmak üzere uygun süre ve imkan verilmesi olduğu anlaşılış ve bozmadan sonra dosyanın İstanbu……ATM’nin ……Esas numarasına kaydedildiği , yargılamada bozma kararına uyularak taraflarına kararın tanınmasına ilişkin dava açmak üzere süre verilmesi üzerine eldeki bu davanın açıldığı anlaşılmakla; toplanan deliller ve yapılan inceleme sonucunda taraflar ve dava dışı şirket arasında Ağustos 2007 tarihli taşeronluk sözleşmesinin bulunduğu görülmüş ve bu sözleşmede lehtar davacı ile muhatap davalı arasında olmayıp taşeron durumundaki dava dışı Biad….. ve ana yüklenici durumundaki davalı …….. arasında düzenlendiği görülmüş bu sözleşmeden kaynaklı uyuşmazlık iş bu davaya konu şirketin de davacı olduğu yabancı mahkeme kararıyla sonuçladırılmış olup “……. Şubesi” tarafından açılan dava taraf ehliyeti bakımından red edilmiş ise de mahkememiz dosyasını bekletici mesele yapan İstanbul……..ATM’nin ……Esas numarasında görülen davada aynı sözleşme kapsamında teminat mektubunun hükümsüzlüğü ile ilgili davanın tarafı olduğu dikkate alındığında Herhangi bir sınırlamaya tabi olmaksızın yabancı mahkeme kararının tanınmasında “hukuki yararı” bulunan kişiler tanıma ve tenfiz isteminde bulunabilirler. İş bu davada davacı yönünden Romanya mahkemelerinde verilen kararın delil değerlendirilmesi ve kesinleşen tespitler sözleşmenin feshinde hangi tarafın kusurlu olduğu gibi hususlar yönünden söz konusu davada delil olarak gerekçe kısmı olsa dahi değerlendirilmesinde ve ilgili davadaki yargılamayı teminat mektuplarının hükümsüzlüğü talebini doğrudan etkileyeceğinden davacının iş bu yabancı mahkeme kararının tanımasını talep etmede hukuki yararı söz konusu olduğu kabul edilmiş ve davalının hukuki yarar bulunmadığı yönündeki itirazları yerinde görülmemiştir.
Sonuç olarak şiş bu davya konu yabancı devletin usul hukukuna tabi olarak verilmiş olan bir mahkeme kararının, mahkeme ilamı niteliğinde olup ve kesinleşme şartları münhasıran kararın verildiği ülkenin Romanya usul hukukuna göre de davalının savunması için imkan tanınmış olup tanıması istenen kararın kesinleşme şerhini gösterir apostil şerhli aslı ve onanmış örneği dosyada mevcut olduğundan tanıma yönünden şartlar oluştuğundan anılan gerekçelerle davacının ıslah talebi ile tanıma talep ettiği dikkate alınarak davanın kabulü gerektiği kanaat ve sonucuna ulaşılmıştır.
Tüm bu nedenlerle; davanın kabulü ile Bükreş Mahkemesi Hukuk Mahkemeleri ……Hukuk Dairesi …….nolu dosyadan verilen ……… sayılı 05/10/2011 tarihli kararı ve Romanya Yüksek Temyiz ve Adalet Mahkemesi……Hukuk Dairesince verilen 10/04/2014 tarihli dosya …… karar sayılı kararın tanınmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABÜLÜNE,
2-Bükreş Mahkemesi Hukuk Mahkemeleri …….Hukuk Dairesi …… nolu dosyadan verilen …… sayılı 05/10/2011 tarihli kararı ve Romanya Yüksek Temyiz ve Adalet Mahkemesi ………Hukuk Dairesince verilen 10/04/2014 tarihli dosya ……. karar sayılı kararın TANINMASINA,
3-Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 44,40 TL maktu karar ve ilam harcından davacı tarafça peşin yatırılan 35,90 – TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50 – TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tayin ve takdir olunan 2.725,00-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4- Davacı tarafından yatırılan 35,90 – TL başvurma harcı , 35,90 – TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
5-Davacı tarafından sarf edilen tebligat ve müzekkere giderinden oluşan 168,50 – TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
7-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine,
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzüne karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.13/06/2019

Başkan …
¸
Üye …
¸
Üye …
¸
Katip …
¸