Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/942 E. 2019/1217 K. 28.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/942 Esas
KARAR NO : 2019/1217

DAVA : Ticari Şirket (Yöneticilerin Azline İlişkin)
DAVA TARİHİ : 02/10/2018
KARAR TARİHİ : 28/11/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 03/12/2019

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Yöneticilerin Azline İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalı tarafından 17/08/2015 tarihinde 2 kurucu ortak olarak …. Otomotiv Turizm Gıda Gayrimenkul İth. İhr. San.Tic.Ltd.Şti.ni kurduklarını, şirketin idaresi için davalı yanın şirket esas sözleşmesi ile münferiden yetkili olmak üzere şirket müdürü olarak seçildiğini, ancak şirketin kuruluş tarihinden bugüne kadar TTK.nın ilgili hükümlerince hiçbir şekilde müdür ve yönetimde görevli kişiler için öngörülen yükümlülüklerini yerine getirmediğini, şirket ile müvekkilini zarara uğrattığını, müvekkilinin ortağı olduğu …. Otomotiv Turizm Gıda Gayrimenkul İth. İhr. San.Tic.Ltd.Şti.nin müdürü olan davalının TTK.nın 626.maddesinde düzenlenen “özen ve bağımlılık yükümü, rekabet yasağı”hükümlerine aykırılığının ve doğrultuda davalının şirketi uğrattığı zararların tespitine, davalının şirketi gerek kuruluş aşamasında gerekse daha sonra yaptığı zararlandırıcı işlemler nedeniyle kusuru ile uğrattığı zarara ilişkin fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00-TL’nin avans faizi ile tahsiline, TTK.nın 630.maddesi doğrultusunda davalı müdürün şirketi temsil, ilzam ve idare yetkisinin tümüyle kaldırılarak azledilmesine ve şirket idaresi için kayyum atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin bu güne dek şirketin sevk ve idaresinde ağır kusuru olmadığı gibi rekabet yasağı hükümlerine aykırı hiçbir davranışı bulunmaması sebebi ile TTK 626 ve TTK 630 hükümleri uyarınca açılan huzurdaki davanın reddi gerektiğini, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
DELİLLER VE YARGILAMANIN ÖZETİ
Dava; 6102 sayılı TTK’nın 630’ncu maddesi gereğince yöneticin azline limited şirkette yönetici azli ve yöneticilerin sorumluluğundan kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmıştır.
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan müzekkereye cevap verilmiş, incelenmesinde, …’nin 17/08/2015 tarihinde 600.000,00 TL sermaye ile kurulduğu, şirket ortaklarının ….., …., … oldukları, şirketin faaliyet konusunun her türlü motorlu taşıt ticareti, ithalat ve ihracatını yapmak olduğu anlaşılmıştır.
Tarafların sulh olmadığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın, dava dışı şirketin müdürü olan davalının TTK 632.madde uyarınca haklı sebeple yöneticilikten azli koşullarının oluşup oluşmadığı, şirketi ve diğer ortak olan davacıyı zarara uğratıp uğratmadığı, zarar var ise miktarının tespitinden kaynaklandığı tespit edilmiştir.
Dava, cevap, sunulanlar ve celp olunanlar kapsamında davacı yanın kayyum atanmasına ilişkin ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
20/06/2019 tarihli duruşmada davacının dilekçesindeki talep sonucu ve ve dava sebebi incelendiğinde yöneticilikten azil sebeplerini ve dava dışı şirketi zararlandırıcı işlemlerin somut olarak neler olduğu hususunda HMK 31.madde kapsamında dilekçesini açıklaması ve uğranıldığı iddia edilen zararın kim adına tahsilini talep ettiği açık bir şekilde belirtmesi için davacı vekiline ve davacı asile tebliğ edilerek iki haftalık kesin süre verilmiş, davacı vekili 24/07/2019 tarihli dilekçesini ibraz etmiştir. Ancak ibraz edilen dilekçe delilleri somutlaştırma yükü anlamında somut bir azil sebebi ve yönetici sorumluluğu sebebi gösterilmediği anlaşılmış davacı sadece defter kayıtlarının incelemesine dayanmıştır.
Dava dışı … ‘nin ticari defter ve kayıtları ile dosya kapsamı üzerinde şirketler konusunda uzman, icra uzmanı ve mali müşavir bilirkişilerden oluşturulacak kurula inceleme yaptırılarak şirketin müdürü olan davalının haklı sebeple yöneticilikten azli koşullarının oluşup oluşmadığı, dava dışı şirketin müdürü olan davalının TTK 632.madde uyarınca haklı sebeple yöneticilikten azli koşullarının oluşup oluşmadığı, TK 553.madde ve devamı uyarınca şirketi ve diğer ortak olan davacıyı zarara uğratıp uğratmadığı, zarar var ise miktarının tespiti hususlarında rapor alınmasına karar verilmiş, 28/10/2019 tarihli bilirkişi heyeti raporunda davalı tarafın tespit edilen inceleme günü ve saatinde mahkeme kalene gelmediği ve herhangi bir mazeret bildirmediği, defter ve belgelerin bilirkişiye ibrazı için şirket adresine 08/10/2019 tarihinde posta yoluyla gönderilen tebligat ile de davalıya ulaşılamadığından bulunan aşamada herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapılamadığı bildirilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama ve toplanan deliller sonucunda;
Davacı öncelikle yönetici azli talebinde bulunmuş olup TTK’nın 630/2 maddesi gereğince, her ortağın haklı sebeplerin varlığı halinde yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden talep etme hakkının bulunduğu, yöneticinin, özen ve bağlılık yükümlülüğü ile diğer kanunlarla ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetim için gerekli yeteneği kaybetmesinin haklı sebep olarak kabul edileceği Yargıtay kararlarıyla istikrar kazanmıştır.
Somut davada davacı şirketle ilgili bilgi verilmediği bilgi alamadığını iddia etmiş olup yöneticinin azlinde haklı neden olarak, davacının bilgi alma ve inceleme hakkının ihlal edildiği tespitinde bulunulmuştur. Ancak dosyada, bu tespite ilişkin benimsenen delil mahiyetindeki, bilgi isteme talebi içerikli, … yevmiye numaralı noter ihtarında, şirkete ait bilgi ve belgelerin kendisine iletilerek gönderilmesinin istendiği anlaşılmaktadır. Anılan bu ihtar bilgi alma hakkını kullanım usulünü düzenleyen TTK 614. Maddeye uygun olmayıp davalıca bu hakkın kullanımına engel olunduğu hususu ispat edilememiştir. Bu hususta bilgi alma hakkına dayalı olarak cevap verilememesi üzerine mahkemeden karar alma imkanı bulunmakta olup davacı bu yolu kullanmadı gibi bilgi alma hakkını engelleyici fiillerin sürekliliği gibi bir durumun ispat edilemediği gibi bu husus tek başına yönetici azli sebebi değildir. Davacı somut olarak azil ve sorumluluğa dayalı fiilleri göstermediği gibi iddialarını da ispat edememiştir. Zira yöneticinin azli TTK 630. madde hükmü gereği somut haklı nedenlerle verilebilir. Öte yandan, davacı tarafça yöneticinin TTK 626.maddesine aykırı şekilde, şirketle rekabet halinde olan bir şirketin izinsiz olarak yönetici ortağı olması diiasına daynmış olup bu husuta başkaca şirkette ortaklığaına fair delil kayıt sunmamış olup kuralmolarakm böyle bir durumun varlığında TTK 630’a göre, yöneticinin azli için açık bir şekilde haklı sebep olarak gösterilmiş ancak somut davada bu iddiada delillendirilmemiş ve ispat edilememiştir.
Davacının diğer talebi yönetici sorumluluğuna dayalı olup Limited şirket müdürlerinin sorumluluğu, 6762 sayılı TTK da olduğu gibi, 6102 sayılı TTK’nda da anonim şirket sorumluluk hükümlerine atıf yapılarak düzenlenmiştir. Gerçektende, TTK m. 644 fıkra 1 bent a hükmü açıkça, anonim şirketlere ilişkin sorumluluk hükümlerinin limited şirketlere de uygulanacağını, hüküm altına almıştır.
Atıf yapılan anonim şirketlere ilişkin hukuki sorumluluk hükümleri, TTK’nın ikinci kitabının dördüncü kısmının sonunda, onbirinci bölümde m. 549 ilâ 561 arasında toplu olarak düzenlenmiş ve m. 549-555 de sorumluluk halleri altı başlık altında toplanmış bulunmaktadır. Sorumluluk hallerinin özel olarak sayıldığı başlıklarda, sorumluluğun konusu, sorumlular ve sorumluluk şartları ile sorumluluğun hukuki sonucu gösterilmiştir.Böylece, TTK m. 555 ilâ 561 de düzenlenen ve ortak hüküm niteliği taşıyan, şirketin zararına, müteselsil sorumluluğa, ibraya, zamanaşımına ve yetkili mahkemeye ilişkin hükümlerin de limited şirkette uygulanmasına imkan verilmiştir.
Müdürlerin hukuki sorumluluğu esas itibariyle TTK’nun 553 üncü maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde organa özgü sorumluluğu, müdürlerin, yöneticilerin, tasfiye memurlarının sorumluluğu yanında, kurucuların sorumluluğunu da içerecek şekilde hüküm altına almıştır.
Müdürlerin denetim ve gözetim görevi ile ortaklara eşit işlemde bulunma, şirkete karşı
rekabette bulunmama, şirketle işlem yapmama, özen ve bağlılık yükümünün yerine getirilmemesi bir zarara yol açmışsa, bunlara aykırılık müdürlerin sorumluluğuna yol açacaktır.
İşte müdürlerin işlem ve eylemleri nedeniyle zarara uğrayan şirkete, meydana gelen zararın giderimini sağlamak için kanunda hukuki sorumluluk halleri düzenlenmiştir. Kanun koyucu çeşitli durumlara göre farklılıklar gösteren hallerde, şirkete veya ortaklar ile şirket alacaklılarına uğradıkları zararları müdürlerden veya diğer sorumlulardan talep etme hakkı vermektedir.
Ancak belirtmek gerekir ki, müdürlerin hukuki sorumluluğunun söz konusu olabilmesi için, ortada somut bir zararın bulunması gereklidir. Zira zarar tehlikesi sorumluluk için yeterli değildir. Ayrıca meydana gelen zararın müdürlerin kanuna ve esas sözleşmeye aykırı kusurlu davranışları, yani uygun illiyet bağı sonucu meydan gelmesi şarttır.
Müdürlere (organa) özgü genel sorumluluk hallerini düzenleyen, TTK m. 553, 6762 sayılı TTK m. 336 dan farklı olarak, ayrı ayrı hangi hallerin sorumluluk doğuracağını belirtmemiş, genel ve kapsayıcı bir şekilde müdürlerin kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurları ile ihlâl edip şirketin zarar görmesine sebep olmaları hallerine hasretmiştir. Maddede belirtilen kanun ifadesi, sadece TTK’nu değil, diğer kanunlardaki yükümlülükleri de kapsar şekilde anlaşılmalıdır.
Madde anlamındaki yükümlülük, müdürlerin kanunlardaki veya esas sözleşmede bir görev veya yetki bağlamında öngörülen hususlardaki yapma ve yapmama zorunluluğunu ifade eder. Bu bağlamda ilk olarak müdürlerin TTK m. 626 anlamında özen ve bağlılık yükümü ile rekabet yasağına aykırı davranması, eşit işlem ilkesini ihlâl etmesi açıkça yükümlülük ihlâli olarak tespit edilebilir. Öte yandan, TTK m. 623/3 müdürlerin kanunla veya şirket sözleşmesiyle genel kurula bırakılmamış bulunan yönetime ilişkin tüm konularda
karar almaya ve bu kararları yürütmeye yetkili olduğunu, TTK m.625/1 ise kanunların ve şirket sözleşmesinin genel kurula görev ve yetki vermediği bütün konularda görevli ve yetkili olduğunu belirterek müdürlerin kullanacakları yetki kapsamındaki yükümlülükleri gösterilmiştir. Yükümlülükler, müdürlerin limited şirketi, ortakları ve alacaklıları korumaya yönelik görev ve yetkilerdir.Yükümlülüklerin kusurlu olarak ihlâli nedeni ile müdürlerin sorumlu olabilmesi için, ihlâl sonucu, şirketin, ortakların ya da alacaklıların bir zarara uğraması gereklidir. Yükümlülüğün ihlâline rağmen ortada bir zarar yoksa müdürlerin sorumluluğu söz konusu olmayacaktır.
Limited şirket müdürlerinin hukuki sorumluluğunun kusura dayalı bir sorumluluk olduğu, hem TTK m. 553/1 de hem de 557 de açıkça anlaşılmaktadır. Bu nedenle yükümlülüğün ihlâlinde kusur olmadan müdürlerin sorumlu tutulması mümkün değildir. Hatta şirketin zarar etmiş olması veya beklenen gelişmeyi göstermemesi müdürleri sorumlu tutmak için yeterli değildir. Buna karşılık müdür kendisine kanun ve esas sözleşmenin yüklediği görevlerden birisini kusurlu olarak yerine getirmeyerek bir zarara neden olmuşsa, sorumlu olacaktır. TTK m. 553/1, 6762 sayılı TTK m. 336 ve İsviçre BK m. 754 den farklı olarak, “kasten veya ihmal” kavramı yerine, kusur kavramını kullanmıştır. Bu çerçevede zararın kasıt veya ihmalle gerçekleşmiş olması, müdürlerin sorumluluğuna gidilmesi açısından önem taşımayacaktır. Kusur oranı hükmedilecek tazminatın belirlenmesinde dikkate alınacaktır.
6102 sayılı TTK da değişiklik yapan 6335 sayılı Kanun, m. 553’ü ilk haline dönüştürerek, önceden olduğu gibi kusurun ispatını davacıya yüklemiştir.Buna göre meydana gelen zararın oluşmasında müdürün kusurlu olduğu davacı tarafından ispat edilecektir.
TTK. 555/1 maddesine göre şirketin uğradığı zararın tazminini şirket ve her bir pay sahibinin şirkete ödenmesini isteyebilecekleri, davanın TTK’nın 555/1 maddesinde yazılı yetkiye istinaden ortak tarafından açılmış bir dava olduğu, bu sebeple TTK 341 (yeni TTK 479/3-c maddesi) gereği ortak tarafından açılan sorumluluk davasında ortaklar genel kurulunun iznine gerek bulunmadığı anlaşılmış olup verilen süreye rağmen davacı tazminatın kendisine mi şirkete mi ödenmesi yönündeki talep soonucunu net olarak belirtmemiş ancak son dilkeçesindeki byanları dikkate alındığından iradesinin şirkete tahsili yönünde olduğu mahkememizce kabul edilmiş olup ikinci aşamada davacı yönetici sorumluluğunu gerektirecek somut fillerin neler oduğunu veirlen sürelere rağmen sunmadığı gibi defter ve kayıtların incleemsinden başkaca delil de sunmamıştır. Kaldı ki davacı vekili bir kez duruşmaya katılarak beynda bulunmuş olup tarfalarca hazrılama ilkesi uyarınca mahkemeye somut davanın sonuca ulaştırılması anlamında başkaca veri sunulmamıştır. İddialarını somut fiillere dayandırmayıp ispata elverişli delil sunmamıştır.
Tüm bu sebeplerle ; yukarıda anılan gerekçelerle davacının yönetici sorumluluğu tazminat talebi ve yöneticinin azli taleplerine dair davanın tümden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının yönetici sorumluluğu tazminat talebi ve yöneticinin azli taleplerine dair DAVANIN TÜMDEN REDDİNE,
2-Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 88,80-TL maktu karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin yatırılan 35,90 TL peşin harcın mahsubuna, bakiye 52,90 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı yararına tayin ve takdir olunan 2.725,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına
5-Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine
6-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine,
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davalı vekilinin yüzüne karşı, davacı tarafın yokluğunda oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.28/11/2019

Başkan …
¸
Üye …
¸
Üye …
¸
Katip …
¸